Parti üretimi; Bir ürünün, özel bir siparişi veya sürekli bir talebi karşılamak amacı ile belirli miktarlardan oluşan partiler halinde üretilmesidir. Bir parti mamulün üretimi tamamlandıktan sonra, makine ve tesisler, gerekli ayarlama ve düzenleme yapıldıktan sonra, başka cins bir parti mamulün üretiminde kullanılır. Parti büyüklüğü ve üretim periyodunun sıklığı, malzeme, makine, tesis ve işgücünün planlanmasında gösterilecek özenin derecesini de belirlemektedir.
Proje üretimi; Proje üretiminde, belirli bir mamulün yalnız bir kez üretilmesi söz konusudur ve bu haliyle sipariş üzerine üretim tipine benzemektedir. Ancak proje üretiminde akış yoktur. Gemi yapımı, uçak montajı, bina inşaatı gibi faaliyetler proje üretimi sınıfına girmektedir. Bu üretim tipinin en önemli özellikleri, mamulün sabit konumda bulunması, araç ve makinelerin ve insanların mamulün çevresinde ve içinde hareket etmesi ve aynı anda birçok işin bir arada yürütülüyor olmasıdır. Proje üretiminde birim mamul fiyatları yüksektir ve işlemlerin planlanıp, iş emirlerinin hazırlanması özel yöntemlerin kullanılmasını gerektirecek kadar karmaşıktır.
ÜRETİM YÖNETİMİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ
Üretim sistemlerinin kurulması ve işletilmesi ile ilgili bu ve buna benzer zorluklar ve sorunlar, günümüzde genel işletme yönetimi konularından ayrı olarak bir üretim yönetimi kavramı ortaya çıkarmıştır. Gelişen teknoloji, artan insan ihtiyaçları ve yoğunlaşan rekabet üretim yönetimi kavramının ortaya çıkışına neden olmuştur. İşletmeler, özellikle de mal üreten işletmeler, faaliyetlerini fiyat, kalite, zaman, miktar ve ürün niteliğinden doğan sınırlamalar ve piyasa koşullarının ve müşteri taleplerinin belirsizliğinden doğan kısıtlayıcı şartların etkisi altında sürdürmektedirler. İşletmeler daha doğru bir ifade ile işletme yöneticileri, bu sınırlayıcı ve kısa zamanda değişebilen koşullara uyum sağlayacak biçimde akılcı, etkin ve verimli sonuçlar doğurabilecek kararlar almak zorundadırlar. Bu çerçevede üretim yönetimi kavramı için çeşitli tanımlamalar yapılabilir. Tanım nasıl yapılırsa yapılsın, üretim yönetimi kapsamının oldukça geniş olduğu açıktır. Üretimin, kullanılan malzemeye, donanıma, yönteme ve ürüne ait teknik yönü olmasının yanında, piyasa koşullarına uygun zamanda ve uygun fiyatta üretilmesine ait ekonomik yönü ve ayrıca ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretim yapılan insana ait sosyal yönü vardır. Her biri ayrı uzmanlık dalı olan bu farklı konuları bir bütün içinde değerlendirmek oldukça karmaşık ve güç bir iştir. Bu nedenle, üretim yöneticisinin üretim faaliyetleri sırasında çelişen unsurlar arasında uzlaştırıcı çözümler bulması ve bu konuda kantitatif yöntemlerden ve bilgisayar teknolojisinden yararlanması gerekir. Bugünkü anlamda üretim faaliyetlerinin başlangıcı için 18. Yüzyıl sonlarında gerçekleşen Sanayi Devrimi, dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Buharlı makinenin icadı ve devamında ortaya çıkan yeni buluşlar, atölye ve fabrika sistemlerinin doğmasına yol açmış ve üretim artışı büyük boyutlara ulaşmıştır.
Üretim yönetiminin bir bilim dalı haline gelmesinde ve gelişmesinde birçokdeğerli bilim adamının yanında özellikle, ünlü filozof ve ekonomist Adam Smith’in ve endüstri mühendisliğinin temellerini atan Frederick Taylor’un büyük katkıları olmuştur. Üretim yönetiminin faaliyet alanı yukarıda da değinildiği gibi oldukça geniştir. Üretim yönetimi öncelikle üretim sisteminin kurulması ve daha sonra kurulan sistemin işletilmesi olarak ifade edilebilecek iki ana başlıkta faaliyet gösterir. Kuruluşla ilgili olarak, yer seçimi ve fabrika içi düzenleme konuları ön plana çıkarken, sistemin işletilmesi ile ilgili olarak da, üretim planlaması, stok kontrolü, kalite kontrolü ve bakım planlaması gibi çeşitli ana başlıklar ön plandadır. Üretim Yönetimi üretim sisteminin kurulması ve işletilmesi şeklinde iki ayrı faaliyet gösterir.
Üretim Sisteminin Kurulması
Bir üretim sisteminin (tesisin, fabrikanın) kuruluşuna ilişkin en önemli konu, şüphesiz yer seçimidir. Çünkü kuruluş yeri, tesisin iç yerleşme düzenini, yatırım ve işletme maliyetini, hatta organizasyon yapısını bile önemli ölçüde etkiler. Kuruluş yerine karar verirken, enerji kaynakları, yakın çevrede yan sanayi tesislerinin mevcudiyeti, ham madde tedarik, depolama imkanları ve taşıma olanakları gibi çeşitli ekonomik ve fiziksel faktörler dikkate alınır. Ayrıca taşıma maliyetleri, bölgesel işçilik ücretleri seviyesi, vergiler, arazi fiyatları, inşaat maliyetleri, alt yapı imkanları gibi faktörler de hem yatırım ve işletme maliyetleri, hem de kolaylık ve zaman tasarrufu bakımından önemlidir.
Üretim Sisteminin İşletilmesi
Kuruluş işlemleri tamamlandıktan sonra sıra, kurulan sistemin işletilmesine gelir. Doğaldır ki, ne zaman ve ne kadar üretim yapılacağına ilişkin üretim planlaması ilk sırayı alır.
Üretim Planlaması
Günümüz sanayi işletmelerinin temel sorunları arasında, piyasa koşullarına uygun üretim yapmak amacıyla mevcut kaynaklardan azami ölçüde yararlanarak kârı maksimum kılacak üretim planlarının hazırlanması önemli bir yer tutmaktadır. Sanayi işletmeleri, fiyat, kalite, zaman, kapasite, talep gibi sınırlayıcı şartlar altında üretim faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu nedenle, üretime başlamadan önce, üretimin nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağı, ne üretileceği ve ne kadar üretileceği, üretimin ne kadar süre alacağı gibi soruların cevaplanması gerekmektedir. Böylece işletmeler önceden üretim planlaması yaparak mevcut kaynakları rasyonel ve verimli olarak kullanabilirler. Üretim planlaması firmaların kaynaklarını verimli kullanmasını sağlar. Üretim planlamasının en temel amacı, belirli bir ürünü istenilen miktarda ve nitelikte üretebilmektir. Bunun gerçekleştirilebilmesi, ihtiyaç duyulan üretim faktörlerinin yeterli miktarda ve uygun zamanda tedarik edilmesiyle mümkün olur. Üretilmesi düşünülen ürünün niteliği ve miktarı, ham madde, malzeme, işgücü ve sermaye maliyeti gibi üretim faktörleri ile doğrudan ilişkilidir.
Firmalar üretim planlaması yapabilmek için, öncelikle gelecekte yapılacak üretim faaliyetlerinin muhtemel sonuçlarını ve üretilecek ürünlerin piyasadaki durumunu çeşitli yöntemlerle tahmin etmeye çalışırlar. Bu tahminlerin değerlendirilmesinden sonra planlama süreci başlar.
Üretim planlaması, üretim sistemlerinde ortaya çıkan gelişmelere paralel olarak günümüzde geçmişe göre çok daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Bu durumun başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir:
- Gelişen ve genişleyen işletme faaliyetleri ile ilgili koordinasyon zorluğu,
- İşletmeler arasındaki hizmet, kalite ve fiyat rekabetinin artması,
- Üretim sistemlerinin yoğunlaşması ve karmaşık hale gelmesi,
- Tüketici zevk ve tercihlerinin kısa zamanda değişebilmesi,
- İşletme faaliyetleri sırasında malzeme, makine saati ve işgücü kayıplarının minimum düzeye indirilmesinin zorunlu hale gelmesi.
Üretim planlaması, öncelikle üretim programlarının hazırlanmasını ve daha sonra da fiili üretimin planlanmasını içeren iki aşamada gerçekleştirilir.
Üretim programları
Üretim programları, bir işletmede belirli bir plan dönemi içinde hangi malların, hangi miktarlarda ve zamanda üretileceğini gösteren ayrıntılı çalışmalardır. Bu çalışmaların anlamlı olabilmesi için de, önceden mamulün talep ve satış düzeylerinin, piyasanın durumuna uygun biçimde tespit edilebilmesi gerekmektedir.
Fiili üretimin planlanması
Hazırlanan üretim programları doğrultusunda yapılacak üretimin planlanması ise, üretim için gerekli hazırlıkların planlanması ve üretim işlemlerinin planlanması olarak iki aşamada gerçekleştirilir.
Üretim hazırlıklarını planlayabilmek için üretim sırasında ihtiyaç duyulan işgücünün, makine ve donanımın, malzemenin, diğer araç ve gereçlerin sayısının, miktarının, niteliklerinin, yapılacak üretime uygun olarak hazır tutulması gerekir. Üretimin gerçekleştirilmesi için hangi işlerde, hangi nitelikte kaç kişi gerektiği, işgücü planlaması ile saptanır. Makine ve araç gereç planlaması, üretim için gerekli donanımın tür ve sayılarının, hangi bölümlerde bulunacağının tespiti ile yapılır. Malzeme planları ise her türlü ham madde, yardımcı madde ve işletme malzemesinin miktar, kalite ve ölçü bakımından belirlenmesi ile gerçekleştirilir. Üretim sürecinin planlanması, birkaç aşama halinde yapılmaktadır. Belirli bir ürünün üretilmesi sırasında yapılması gereken iş ve işlemlerin tespit edilmesi, planlamanın ilk aşamasını oluşturmaktadır. Yapılacak iş ve işlemler belirlendikten sonra, bu işlerin hangi sıra ile yapılacağı tespit edilir ve işler mevcut makinelere kapasitelerine göre dağıtılır. Makinelere yüklenen işlerin ne zaman ve kimler tarafından yapılacağı belirlendikten sonra, işlerin zaman programları ile ilgili çalışmalar ve tespitler yapılır.
Stok Kontrolü
Bir üretim sürecinde, üretilen mamule dolaysız ve dolaylı olarak katılan tüm fiziksel varlıklar ile mamulün kendisi stok kavramı içinde yer almaktadır. Sipariş giderleri, stoklanacak malzemenin temin edilmesi ile ile ilgili sipariş harcamalarından oluşur. Sipariş verilmesi için yapılan haberleşme giderleri, sipariş için yapılan malzeme ve tedarikçi araştırma giderleri, taşıma giderleri, hazırlık giderleri ve benzeri giderler bu gruba girer. Genel olarak sipariş miktarı arttıkça, birim sipariş maliyetleri azalır.
Stoklama giderleri ise sipariş verilen malzeme işletmeye ulaştıktan sonra yapılan, depolama, koruma ve bakım ile ilgili giderlerdir. Bu tip giderler, sipariş verilen miktar arttıkça artarlar. Diğer taraftan, işletme hiç stok bulundurmaz, ya da gerekli zamanda ve gerekli miktarda stok kalemlerine sahip olmazsa, bu durumda da piyasa taleplerini yeterince ve zamanında karşılayamadığı için fırsat maliyetine katlanır. İşte stok kontrolü, bir yandan stok bulundurmanın yükleyeceği maliyetler ile, diğer yandan stok bulundurmamanın yükleyeceği maliyetler arasında bir denge sağlamaya çalışan ve bu maliyetlerin en düşük düzeyde gerçekleşmesini sağlayacak stok seviyesini tespit etmeye uğraşan bir süreç olarak tanımlanabilir.
Stok Kontrol Yöntemleri
Stok kontrolünün amacı, piyasa taleplerini ve siparişleri yeterince ve zamanında karşılayabilmek ve bunu en ekonomik şekilde yapabilmektir. Stokların en ekonomik düzeyde bulundurulması, yani en düşük maliyetle stok bulundurulması, az önce sözü edilen maliyetler arasında denge kurulmasına ve değişen koşullara uygun yeni denge noktaları tespit edilmesine bağlıdır. İşletmeler sahip oldukları ölçeğe, üretim tipine, yönetim politikalarına, finansman olanaklarına ve diğer faktörlere uygun olarak farklı stok kontrol yöntemleri uygulayabilir. Bu yöntemler, saymaya ve gözleme dayalı basit yöntemlerden, bilgisayar destekli oluşturulan karmaşık modellere kadar değişen yöntem ve teknikler olabilir. Stok kontrolünde kullanılan yöntemler belli başlıklar altında şöyle ifade edilebilir.
Gözle Kontrol Yöntemi
Stoklar belli aralıklarla, bu konuda deneyimli bir görevli tarafından gözden geçirilir. Belirli bir düzeyin altına inmiş stok kalemleri için sipariş verilir. Özellikle küçük üretim işletmelerinde, perakende satış mağazalarında, gıda marketlerinde, gözle kontrol yöntemi sıklıkla uygulanan bir yöntemdir.
Çift Kutu Yöntemi
Bu yöntemde stok kalemleri, iki bölmeli bir kutuda bulundurulur. Birinci kutu boşaldığında sipariş verilir ve sipariş edilen miktar işletmeye teslim edilinceye kadar, ikinci kutudaki stok kullanılır. Çift kutu yöntemi ve gözle kontrol yöntemi, birim değeri düşük, küçük hacimli ve çok sayıda stok kalemi barındıran işletmelerde yaygın biçimde uygulanmaktadır.
ABC Yöntemi
Bir stok kontrol yöntemi olarak ABC yöntemi, stok kalemlerinin toplam içindeki yüzdelerine göre sınıflara ayrılması prensibine dayanır. Sınıflama yapılırken stoklar genellikle 3 gruba ayrılır.
A Grubu Stoklar: Toplam miktarın % 15-20’sini, toplam değerin ise % 75-80’ini oluşturan stok kalemleri bu gruba dahil edilir.
B Grubu Stoklar: Toplam miktarda % 30-40, toplam değerde % 10-15 payı bulunan stoklar bu grupta yer alır.
C Grubu Stoklar: Miktar olarak % 40-50, değer olarak % 5-10 oranında paya sahip stok kalemlerinin yer aldığı gruptur.
Sabit Sipariş Miktarı Yöntemi
Bu yöntemde stok miktarı belirli bir düzeye indiğinde, toplam stok maliyetini minimize edecek şekilde önceden saptanmış olan sabit bir miktar sipariş edilir. Tedarik süresi de her sipariş için sabit bir süre olarak bilinebiliyorsa, özellikle sabit bir üretim hacmine sahip firmalarda sağlıklı bir biçimde uygulanabilir. Bu suretle işletmenin ilgili stok kaleminin en düşük (emniyet stoku) ve en yüksek miktarları belirlenmiş ve stok düzeyinin sürekli bu miktarlar arasında kalması sağlanmış olur.
Ekonomik Sipariş Miktarı Yöntemi
Uygulanan stok kontrol yöntemlerinin en büyük sorunu belirsizliktir. Eğer belirsizliğin olmadığı veya ihmal edilebilir düzeyde olduğu kabul edilir ve bazı basitleştirici varsayımlardan hareket edilirse, bu konuda geliştirilen matematik modellerin uygulanması mümkün olmaktadır. Ekonomik sipariş miktarı yöntemi de, stok kaleminin bir dönemlik tüketiminin bilindiği, tedarik süresinin değişmediği ve verilen sipariş miktarının aynı kaldığı varsayımları altında bir model geliştirmiştir. Bu modele göre, ekonomik sipariş miktarını (ESM = Q) veren formül;
Siparişin yılda kaç kez verileceğini belirlemek için stok kaleminin yıllık tüketim miktarını, ekonomik sipariş miktarına bölmek yeterlidir.
Ekonomik sipariş sayısı (N) = D / Q
Ekonomik sipariş süresi ise bir yılın gün sayısı olan 365’in, ekonomik sipariş sayısına bölünmesi ile bulunabilir.
Ekonomik sipariş süresi (T) = 365 / N
Yöntemin uygulanmasını basit bir örnekle göstermeye çalışalım. Bir işletmenin üretim sırasında kullandığı bir stok kaleminin yıllık tüketim miktarının 24.000 birim, sipariş maliyetinin 90 TL ve stoklama maliyetinin 3 TL olduğunu varsayarsak, ekonomik sipariş miktarı (Q) şöyle hesaplanabilir.
Örneği bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, işletmenin ilgili stok kaleminden yılda 20 kez, yani 18 gün arayla, her biri 1.200 birimlik partiler halinde sipariş vermesi halinde, stoklarını en düşük maliyetle kontrol edebileceğini söyleyebiliriz.
Kalite Kontrolü
Kalite kavramı genellikle yanlış algılanan ve kişisel yargılara göre tanımlanan bir kavramdır. “Kaliteli bir mal” deyimi ile bir kişi malın fiyatının yüksekliğini, diğeri sağlamlığını, bir başkası biçimini kast ediyor olabilir. Kalite çoğunlukla algılandığı gibi, mutlak anlamda en iyi demek değildir. Yüksek niteliklere sahip pahalı bir ürün ile, düşük nitelikli ucuz bir üründe farklı düzeylerde de olsa belirli bir kalite mevcuttur. Başka bir ifade ile, her iki ürün de kendi çapında kalitelidir. Dolayısı ile kaliteyi, bir ürünün kendinden beklenen işlevleri, en üst düzeyde yerine getirmesi olarak tanımlamak mümkündür. Kalite kontrolü kavramı ise, bir ham maddenin, parçanın, yarı mamulün veya ürünün kendisinin, ölçü, nitelik veya performansının, önceden belirlenmiş standartlara ve özelliklere uygun olup olmadığının belirlenmesi sürecidir.
Kalite Kontrol Yöntemleri
İşletmenin ürettiği ürünün, önceden belirlenmiş standartlara ve özelliklere uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla yaptığı kalite kontrolü, yüzde yüz muayene veya örnekleme yöntemi olarak iki ayrı şekilde gerçekleştirilir.
Yüzde yüz muayene
Bazı ürünler, miktarları ve özellikleri bakımından tamamının kontrol edilmesine uygun yapıdadırlar. Bu tür ürünler, kullanılan kontrol tekniğine uygun olarak tek tek denenir, test edilir, ölçülür ve kalite normlarına uymayanlar varsa bunlar ayrılır. Genel olarak dayanıklı tüketim malları olarak ifade edilen, beyaz eşya, elektronik cihazlar, otomobil ve mobilya gibi ürünler için bu yöntem uygulanır. Ürünün kalitesini yüksek standartlarının yanı sıra, kalite kontrolü sırasında benimsenen tolerans aralığının düşük tutulması da belirler.
Örnek muayenesi
Bazı ürünlerin tamamınnı yüzde yüz muayene yöntemi ile kalite kontrolünün yapılması mümkün değildir. Bu durum çoğunlukla ürünün özelliklerinden, bazen yüksek maliyeti ve zaman alıcı oluşundan, bazen de işletmenin tercihlerinden kaynaklanır. Yığın halde üretilen gıda, temizlik, inşaat malzemesi veya tekstil ürünlerinin tek tek kontrol edilmesi, pahalı, zaman alıcı hatta bazıları için imkânsızdır. Böylesi ürünler, toplam üretimin belirli bir kısmı üzerinde yapılan kalite kontrolü ile muayene edilir.
İşletme ölçeği ve üretim sistemi büyüdükçe ve üretim miktarı arttıkça, tamir ve bakım planlamasının ve faaliyetlerinin önemi daha da artar. Özellikle sürekli üretimde ve proses üretiminde ortaya çıkan arızalar büyük sorun oluşturmaktadır. Tamir ve bakım faaliyetlerindeki aksaklıkların üretim akışı, verimlilik ve maliyetler üzerindeki olumsuz etkileri ana başlıkları ile şöyle sıralanabilir:
- Makinelerin ve çalışan işçilerin boş kalması,
- Dolaylı işçilik ve genel üretim maliyetlerinin artması,
- Müşteri taleplerinin karşılanamaması, sipariş üzerine üretimde zamanında teslim edilemeyen ürünler nedeniyle tazminat ödenmesi,
- Iskarta oranının artması.
Tamir ve bakım planlaması iki tip faaliyetten oluşur.
Tamir: Üretimde kullanılan makine ve teçhizat, herhangi bir nedenle kısmen veya tamamen arızalanması sonucu, yeniden çalışır duruma getirmek için yapılan işlemlerdir. Tamir işleminin kısa zamanda yapılması kapasite kullanım kayıplarını azaltır.
Koruyucu bakım: Makine ve teçhizat, arıza oluşması beklenmeden, önceden belirlenmiş süreler sonunda gözden geçirilir, gerekli parçalar değiştirilir ve gerekli ayarlamalar yapılır. Koruyucu bakım, beklenmedik arızalar sonucu oluşan üretim kesintilerini ve kapasite kayıplarını azaltır.
ÖZET:
• Bir işletmede tedarik ve üretim fonksiyonları, iki ayrı faaliyet konusu gibi görünse de, birbirlerini önemli derecede etkiledikleri için birarada düşünülmesi gereken konulardır.
•Etkin bir tedarik sistemi, üretim için gerekli ihtiyaçların, hem maliyetleri en düşük düzeyde tutacak, hem de işletmeyi stoksuz kalma riskinden koruyacak en uygun miktarda, aynı etkinliği sağlamak için en uygun zamanda sağlanması ile gerçekleşir
•Bilindiği gibi tüm işletmeler bir üretim fonksiyonu gerçekleştirirler. Bu üretim fonksiyonu ya bir mal (mamul) üretimi, ya da hizmet üretimi olarak ortaya çıkar. Üretim faaliyetlerini daha kapsamlı bir biçimde ifade edebilmek için ünitede ağırlıklı olarak ele alınan mal üreten işletmeler, doğal kaynaklar, işgücü ve sermaye gibi girdiler kullanarak, mevcut haliyle insan ihtiyacını karşılayamayan nesneleri kullanılır hale getirerek fayda yaratırlar. Geçmişten günümüze el işçiliği ile başlayıp çok gelişmiş teknolojilerle gerçekleştirilen çeşitli üretim sistemleri kullanılarak yapılan üretim faaliyetleri, bugün artan insan ihtiyaçları, yoğunlaşan rekabet, gelişen tüketici bilinci gibi unsurların etkisi ile oldukça karmaşık bir süreç halini almıştır
• Etkin bir üretim yönetimi anlayışı, bahsedilen çok değişkenli, karmaşık yapı içinde üretim faaliyetlerini tüm detayları dikkate alarak planlamalı, en düşük maliyetle stok bulundurmanın yollarını aramalı, gerek üretim sürecinde, gerek üretim sonrasında sağlıklı bir kalite kontrol mekanizması oluşturmalı ve üretim akışının kesintiye uğramaması için makine ve donanımın tamir ve bakım faaliyetlerini titizlikle yürütmelidir.
İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ ÜNİTE 10
PAZARLAMA FONKSİYONU
PAZARLAMA KAVRAMI VE TANIMLARI
Bütün işletmeler üretim ve pazarlama olmak üzere iki temel fonksiyon yürütürler. Bunlar birbirini tamamlar ve biri olmadan diğerini yürütmek mümkün olmaz. Ancak çoğu kez üretimin pazarlamaya oranla önemi fazla büyütülür. Yani iyi bir ürünün başarıyı beraberinde getireceği zannedilir. Ürün üretilmeden önce yapılması gereken bir dizi araştırma ve inceleme söz konusudur Önemli olan tüketicinin beklenti ve arzularına uygun ürün üretmektir. Bütün işletmelerin yürüttüğü üretim ve pazarlama işlevleri birbirini tamamlar ve biri olmadan diğerini yürütmek mümkün olmaz. Bu süreç içerisinde pazarlama yöneticisinin vermek zorunda olduğu bir dizi karar söz konusudur. Bunlar;
-
Tüketicilerin ihtiyaçlarını analiz edip ne tür ürün ve hizmeti talep edeceklerine karar vermek,
-
İhtiyaç duyulan ürün ve hizmetler içerisinden seçim yaparak, üretilecek ürün ve hizmeti belirlemek,
-
Mevcut ve potansiyel tüketici sayısını belirlemek,
-
Mevcut ve potansiyel tüketicilerin pazarlarını belirlemek ve onlara nasıl ulaşılacağına karar vermek,
-
Tüketicilerin ödemeye gönüllü olacakları fiyatı belirlemek,
-
Ürün ve hizmetlerin tanıtımı için ne tür promosyon kullanılacağına karar vermek,
-
Pazardaki rakipleri tanımlamak.
Pazarlama faaliyetleri üretim ve yatırım fikrinden önce başlar, tüketicilerin arzu ve istekleri tespit edilerek, yatırm ve üretim faaliyetleri bunlar doğrultusunda yönetilir. Pazarlama kavramının teoride birçok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları mikro, bazıları makro bakış açısıyla yapılmıştır. Mikro bakış açısı pazarlamayı firmalar açısından tanımlarken, makro bakış açısı pazarlamaya sosyal bir süreç olarak bakar ve toplumun ekonomik refahının artırılmasını hedefler. Bu bakış açıları aşağıda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Mikro pazarlama
Pazarlama kavramının mikro bakış açısıyla çeşitli tanımları yapılmıştır. Birkaç örnek verecek olursak;
Pazarlama, tüketicilerin gereksinimlerini gidermek ve işletmelerin amaçlarına ulaşmasını sağlamak için ürün ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye akışını yöneten işletme faaliyetidir.
Pazarlama, kişilerin ve örgütlerin amaçlarına uygun şekilde değişimini sağlamak üzere malların, hizmetlerin ve düşüncelerin yaratılması, fiyatlandırılması, dağıtımı ve satış çabalarının planlanması ve uygulanması sürecidir. Üretim ve yatırım fikrinden önce başlayan pazarlama faaliyetlerine tüketicilerin arzu ve istekleri yön verir. Pazarlama, hedef pazarlar seçip üstün müşteri değeri yaratmak, belirtmek, iletmek suretiyle müşteri kazanma, elde tutma ve sürdürme sanatıdır.
Bir başka tanımda pazarlama, karşılanmamış ihtiyaç ve beklentileri belirleyip pazarı değerlendirerek en iyi hizmet edebileceği pazarları seçip bunlar için en iyi pazarlama karmasını oluşturan, organizasyondaki herkesin müşteri yönlü olmasını isteyen işletme fonksiyonudur; şeklinde ifade edilmiştir. Değer, hedef kitle için kalite, fiyat ve hizmetin doğru biçimde bir araya getirilmesidir.
Makro pazarlama
Pazarlamaya makro bakış açısıyla da birçok tanım yapılmıştır. Bunlardan birkaçı şöyledir;
Makro pazarlama, toplumsal hedeflere ulaşacak talep ve arzı uyumlu hale getirecek şekilde, ekonomideki mal ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye akışını sağlayan sosyal bir süreçtir.
Tanımlardan görüleceği üzere, makro pazarlama, mikro pazarlamada olduğu gibi mal ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye akışı sırasında yerine getirilen hizmetleri içerir. Ancak makro pazarlamanın üzerinde durduğu konu, bireysel organizasyonların aktiviteleri değil tüm pazarlama sisteminin nasıl çalıştığıdır. Makro pazarlama, toplumun arzu ve isteklerini gerçekleştirmek amacıyla mal ve hizmetlerin üreticiden tüketicilere akışını sağlayan etkin bir ekonomik sistemidir. Makro pazarlamanın amacı pazardaki ayrılık ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmekitir. Pazarlamanın evrensel fonksiyonları bunun gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Evrensel pazarlama fonksiyonları, satın alma, satma, taşıma, depolama, standardizasyon, dereceleme, fînanslama, risk taşıma ve haberleşmedir. Bunlar makro pazarlama sisteminde yürütülen fonksiyonlardır.
Dostları ilə paylaş: |