B- Mu'tezile
Mu'tezile, insan fiilinin meydana gelişini, benimsedikleri beş esas prensip (el-Usûlü'l-Hamse)ten biri olan "Adl - Adalet" prensibiyle açıklar 257. Mu'tezile'nin insan iradesi ve hürriyyeti konusundaki görüşlerinin net bir biçimde anlaşılabilmesi için ilk önce onların bu prensibinin bilinmesi zarureti vardır. Çünkü onlar insan fiilleri ve hürriyyeti konusundaki tüm fikirlerini bu " Adl" esasına oturturlar. O halde "Adl" ne demektir, evvela bunu tesbit etmeye çalışalım.
1- İlâhî Adalet ve İrâde
Allah âdildir, kullarına asla zulmetmez. İnsanlar ihtiyarî fiillerini Allah'ın kendilerine verdiği bir kudret, hür ve müstakil bir irade ile yaparlar. Bu fiillerin meydana gelişinde ilâhî bir müdahale, ne müsbet (fiilin yaratılmasında) ne de menfi (fiilin yaratılmaması biçiminde) manâda bahis konusu değildir 258. Kudret sahibi olan insan, ister hayır, isterse şer olsun, kendi fiilini kendisi yaratır ve bundan dolayı da sevap veya cezaya hak kazanır. Allah kendisine şer ve zulüm isnad olunmaktan münezzehtir. Zîra O, zulmü yaratmış olsaydı zalim olurdu. 259 Halbuki Allah tam bir adalet sahibidir. O, insanı bir işi yapmaya zorlayıp sonra da onu cezalandırmaz, çünkü bu zulümdür, Allah ise zulüm yapmaz ve zulmü yaratmaz. 260
Mu'tezile'ye göre Allah ancak salâh ve hayrı yapar. 261 Nitekim hikmet yönünden insanların yararına riayeti de gereklidir. Allah kendisine şer, zulüm, küfür ve masiyet gibi fiillerin izafe edilmesinden münezzehtir. Zira O'nun zulmü yaratması, zalim olmasını gerektirir. Nitekim O, adaleti yaratmakla, âdil olmaktadır 262.
İşte Mu'tezile benimsediği bu prensipten hareketle, zulüm ve şer gibi kötü şeylerin yaratılmasını Allah'a nisbet etmez. Burada akla şöyle bir soru gelmektedir: Acaba, bu tür kötü fiillere Allah'ın kudreti taalluk eder ve yetermi? Bu konuda Mu'tezilî düşünürler arasında görüş farklılıkları vardır.
Ebu'l-Huzeyl el-Allâf (v.226/841)'a göre, Allah, zulme ve kötü şeyi yapmaya kadirdir, ama bunu hikmetinden dolayı yapmaz .
Buna göre, soyut bir önerme olarak diyebiliriz ki, Allah kötülük işleyebilir, fakat ahlâkî açıdan işleyemez. Zira O, kötülük işleseydi, bu. O'nda bir eksiklik olurdu 263.
en-Nazzâm (v.231/845)'a göre, Allah, zulüm ve şerri yaratmaya kadir değildir. Allah bunları yaratmaya kudretle vasıflandırılamaz 264. Bir başka ifadeyle. Allah, kötülük yapamayacağı için, kötü fiiller insanın eseridir 265.
Abdulcebbâr (v.415/1025)'a göre, Allah zulmü yaratmağa kadirdir, ama onu yaratmaz. Çünkü Allah, Kur'an'da kendisinden zulmü nefyetmekte 266 ve bununla kendi zatını medh etmektedir. Bu medh (övgü) O'nun zulmü yapmaya kadir olduğunu gösterir. Çünkü bir şeye kadir olmayanın kendisini onu yapmamakla medhetmesi doğru değildir 267.
“Allah, kabîh (kötü) olan şeyleri yaratmadığı gibi 268, onlara iradesi de taalluk etmez. Çünkü, Mu'tezile'ye göre, Allah'ın emri ile iradesi birbirinin lazımıdır 269. Yani Allah bir şeyin olmasını istemiş, irade etmişse, aynı zamanda onu emretmiş; olmasını irade etmemişse, onu emir de etmemiştir. Onun için Allah, hayır olan şeylerin olmasını irade ve emretmiş; günahları ise ne irade, ne de emretmiştir. 270 Kısaca, Mu'tezile'ye göre, Allah'ın iradesi ma'siyet cinsinden olan şeylere taalluk etmez 271. Dolayısıyla, Allah şerri irade etmez ve emretmez, bilakis serler insanın iradesi, ihtiyarı ve fiili ile meydana gelir 272.
İnsanı fiillerinin yaratıcısı olarak kabul eden Mu'tezile, bunun tabii bir sonucu olarak, elbette insanın fiillerinde bulunan serleri, bir başka ifadeyle, şer cinsinden olan fiillerini de kendisinin yarattığını kabul edecektir. Bu, Mu'tezile mantığının tabii bir sonucudur.
Ancak, Mu'tezile, başlangıçta benimsemiş olduğu "Adl" prensibinden hareketle, şerrin yaratılmasını Allah'a nisbet etmemek için, kâinatta şer diye bir problemin bulunmadığını, Allah'ın yarattığı her şeyin ya tamamen hayır, ya da hayra götüren, ona ulaşmaya vesile olan şeyler olduğunu savunur. Çünkü Mu'tezile'ye göre hayır, ya, bizzat güzel olan, veya ona götüren menfaat ( faydalı şey ); şer ise ya bizatihi kötü olan veya ona götüren zararlı şeydir 273. Onun için, bir şey zararlı, ama sonucu itibariyle güzel ise, ona şer denilemez ve böyle şeyleri yarattığı için, Allah'a şerrin yaratıcılığı nisbet edilemez 274.
Meselâ; insanlara hastalık, fakirlik ve çeşitli musibetlerin isabet etmesi şer değildir. Dolayısıyla, bunları Allah'ın yaratmış olması, O'nun şerri yarattığı anlamına gelmez. Çünkü bu musibetler, netice itibariyle bir takım faydalı sonuçlara sebep olurlar. Zira insan bunlara sabrederse sonuçta sevaba hak kazanır ve böylece şer gibi görünen şeyler hayra vesile olmuş olurlar 275.
Doğrudan insanla ilgili hususlarda böyle olduğu gibi, insanın dışındaki dünyada da durum böyledir, yani oradada mutlak bir şerrin varlığından bahsedilemez.
Bunu açık örneklerle misallendiren Abdulcebbâr'a göre, şeytan, yılan, akrep ve benzeri zararlı varlıkların yaratılışları şer değil, bilakis hayırdır. Çünkü insan, bunların zararlarından korunmak için gayret gösterirken, bunların verecekleri zarar ve eleme, masiyetlerden sakınmaması halinde, ahirette uğrayacağı zarar ve acıyı kıyas eder ve böylece günahlardan daha çok sakınırsa, işte o zaman bu zararlı yaratıkların varlığı onun için hayra ulaştıran bir vesile olmuş olur, dolayısıyla, bunları yarattığı için, Allah şerri yaratmış olmaz 276.
Görüldüğü üzere Mu'tezile, hiçbir suretle şerrin yaratılmasını Allah'a nisbet etmez. Çünkü şer ve kötü (kabîh ) olan şeyin Allah'tan meydana gelmesi, eğer bilerek oluyorsa, bu, Allah'ın sefeh olmasını; bilmeyerek meydana geliyorsa , bu da, O'nun cahil olmasını gerektirir ki, her iki durum da Allah hakkında muhaldir. 277
Anlaşıldığı üzere, Mu'tezile, insanın kudretinin taalluk edebildiği şer cinsinden olan fiilleri tamamen insana nisbet etmek suretiyle, insan kudretinin dışında bulunan serleri ise, neticede hayra vesile olabilecekleri ihtimaline binaen, yine Allah'a nisbet etmez.
Burada akla şöyle bir soru gelmektedir:
Şerri ve masiyeti Allah'a nisbet etmeyen Mu'tezile acaba, insanın hayır ve taat cinsinden olan fiillerini Allah'a nisbet etmekte midir ?
Mu'tezile'ye göre, insanın gücü dahilinde bulunan hayırlı fiilleri, Allah'a, sadece O. hayn emrettiği ve onu yapana lütufta bulunarak, o işin yapılmasını kolaylaştırdığı için nisbet edilir. Bunun dışında, Allah'ın, insanın hayırlı olan fiilinde de hiçbir müdahale ve katkısı yoktur 278.
Şu halde; Mu'tezile'ye göre, ister şer ve günah, isterse hayır ve tâat cinsinden olsun, insanın kudretinin taalluk ettiği hiçbir fiilinde Allah'ın te'siri ya da müdahalesi yoktur. Bu manâda olmak üzere, insanın fiillerinin kaza ve kaderin etkisiyle meydana geldiğini söylemek de mümkün değildir 279. Sonuç olarak; insan, fiillerinde hür ve bağımsızdır. Bu onun sorumlu bir varlık, Allah'ın da âdil olmasının bir gereğidir.
İşte bu görüşlerinden dolayı kendilerini" Ashâbu'l-'Adl" diye isimlendiren 280 Mu'tezüe'nin " 'Adl- Adalet" prensibi bu esaslardan oluşmaktadır ve insan fiilinin meydana gelişi, onun hür bir iradeye sahip olması gerektiği de bu prensipler çerçevesinde temellendirilmektedir. Bu temel prensiplerden sonra şimdi Mu'tezile'nin insan iradesi konusundaki görüşlerine geçebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |