Bir atıf notu:
-Ecnebi âdetlerine tabi olmanın zararları, bak: 619. p.
“Lemaat” adlı ve nim-manzum bir eserinde de şeairin müessiriyeti hakkında Bediüzzaman şöyle diyor:
“Bir zatı gördüm ki yeis ile mübtela, bedbinlikle hasta idi. Dedi: Ülema azaldı, kemiyet keyfiyeti. Korkarız dinimiz sönecek de bir zaman
Dedim: Nasıl kâinat söndürülmezse, iman-ı İslâmî de sönemez. Öyle de, zeminin yüzünde çakılmış mismarlar hükmünde her an olan İslâmî şeair, dinî minarat, ilahî maabid, şer’î maalim itfa olmazsa, İslâmiyet parlayacak an be-an!..
Her bir mabed bir muallim olmuş tab’iyle tabayie ders verir. Her maalim dahi birer üstad olmuştur; onun lisan-ı hali eder telkin-i dinî; hatasız, hem bînisyan.
Herbir şeair bir hoca-i dânâdır, ruh-u İslâmı daim enzara ders veriyor. Mürur-u a’sar ile sebeb-i istimrar-ı zaman.
Güya tecessüm etmiş envar-ı İslâmiyet, şeairi içinde. Güya tasallüb etmiş zülal-i İslâmiyet, maabidi içinde. Birer sütun-u iman.
Güya tecessüd etmiş ahkâm-ı İslâmiyet, maalimi içinde. Güya tahaccür etmiş erkân-ı İslâmiyet, avalimi içinde, Birer sütun-u elmas. Onunla mürtabittir zemin ile asuman.
Lasiyyema: Bu Kur’an-ı hatib-i mu’ciz-beyan; daima tekrar eder bir hutbe-i ezelî, aktar-ı İslâmîde kalmamış hiç de bir köy, hem dahi hiç bir mekân;
Nutkunu dinlemesin, talimi işitmesin. (15:9) «–YP¬4_«E«7 y«7 _Å9¬~ sırrı ile hâfızlıktır pek de büyük bir rütbe. Tilavet ise, ibadet-i ins ü can.
Onun içinde talim, hem müsellematı tezkir. Tekerrür-ü zamanla nazariyat, kalbolur müsellemata hem döner bedihiyata. İstemez daha beyan.
Zaruriyat-ı dinî, nazariyattan çıkıp zaruriyat olmuştur. Tezkir ise kâfidir. İhtar ise vâfidir. Şâfidir her dem Kur’an.” (S. 730)
diye devam eden bu yazı, şeair muhafaza olunduğu müddetçe dinî hayatın söndürülemiyeceğini beyan eder. Demek oluyor ki, şeairin cemiyet hayatında devam etmesi için, müslümanların gereken hassasiyeti göstermesi lâzımdır.
3491- “Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalalet, -bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle- cemiyet ve komitecilik mayesiyle bir şahs-ı manevi ve bir ruh-u habis olmuş, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumi ve kalb-i külliyi bozuyor. Ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an’ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor.” (K.L. 55)
Dostları ilə paylaş: |