28-qqABDÜLKADİR-İ GEYLANÎ (R.A.) z9Ÿ[6 ‡…_T7~ fA2 : İran’ın Geylan kasabasına yakın Nif köyünde doğan ve Seyyid Abdülkadir-i Geylanî, Gavs-ül A’zam, Gavs gibi namları bulunan bu zat (Hi. 470-561) yılları arasında yaşamıştır ve Kadirî Tarikatı’nın müessisidir. Müteaddid müridlerinden bir çoğu sonradan veli olarak meşhurdurlar. Derslerinin te’siriyle birçok Hristiyan ve Museviler Müslüman olmuşlar, ruhani feyze ermişlerdir. Aktab-ı Erbaa’dan sayılır. (R.A.)
29- Abdülkadir-i Geylanî Hazretlerinin dini tahsil için seyahata çıkışı ve bu seyahatında vuku bulan ibretli bir hâdise:
30- «Azami bir takva ile oğlunu terbiye eden Fatma Hanım, oğlunun din ilimlerini öğrenmek hususunda gösterdiği ısrarı karşısında, onu tahsile gönderirken, şu nasihatta bulunur:
«Ben şu âna gelinceye kadar sana ne bir damla haram süt emzirdim, ne de bir lokma haram ekmek yedirdim. Bundan böyle de senden bu geçmişine uygun bir dindarlık isterim. İslâmi vazifeleri hiçbir surette ihmal etmeyecek, hele asla yalan söylemeyeceksin. Doğru sözde ziyan görecek, zarar edecek de olsan yine yalana tenezzül etmiyecek, doğruluktan asla ayrılmıyacaksın.»
31- Geylanî Hazretleri annesine söz verip, Bağdad’a giden bir kervanla yola çıkar. İki günlük bir yolculuktan sonra iki dağın ortasından geçerken kervan haydutlar tarafından sarılır. Haydutlar herkesin eşyalarını, kıymetli şeyleri alırlar. Şakilerden biri, genç Abdülkadir’e: “Paran var mı?” diye sorunca: “Var” diye cevap verir.
Annesi koltuğunun altında kırk dinarı bir kese içinde dikmişti. Haydutlar onun da parasını alırlar. Reisleri: “Niçin param var, dedin?” diye sorunca: “Anneme hiç yalan söylemeyeceğim, diye söz verdim.” der. “Annen yalan söylediğini nerden bilecek?” deyince, o da: “Annem bilmezse de, Allah her şeyi bilir yâ!” diye karşılık verir.
Bu söz üzerine haydutlar yaptıklarına tövbe edip kervan sahiplerine mallarını iade ederler.
(Mezkûr hâdisede görüldüğü gibi, şefkatin hakiki mânâ ve hedefini idrak ve takdir eden bir annenin, dini terbiyede gösterdiği bu hassasiyet, bütün müslüman anneler için şayan-ı dikkat bir ibret dersidir.) (Bak: 169.p.)
32- Geylanî Hazretleri Bağdad’da İslâmî ilimleri öğrendikten sonra icazetini alır. Hem hadis hem fıkıh hem de tefsirde büyük din âlimi olur.
Manevi kemâlat kazanmak için de inzivaya çekilir. Uzun zaman sonra İlahî feyizlere mazhar olur. Geylani Hazretleri nefse karşı cihadını ömrünün sonuna kadar devam ettireceğini anlatırken şöyle der:
33- «Her ne zaman nefsimle cihada girişip de onu o an için öldürsem, işi bitmiş saymam. Zira nefis tekrar dirilir, yeniden baskı yapmağa başlar. Nefis bir defa ölmekle yok olup gitse, onunla kazanılan cihad sevabı da bir defaya mahsus kalır. Halbuki nefis ölmiyecek ki, cihad sevabı mücahede ile ömür boyunca devam etsin.» (İslâm Büyükleri - A. Şahin)
34- «Hazret-i Gavs, o derece yüksek bir mertebeye mâlik ve o derece hârika bir keramete mazhardır ki, kâfirlerin bir kısmı demiş: “Biz İslâmiyeti kabul edemiyoruz; fakat Abdülkadir-i Geylani’yi de inkâr edemiyoruz.” Hem evliyayı inkâr eden Vehhabînin müfrit kısmı dahi Hz. Şeyh’i inkâr edemiyorlar. Evliya onun derece-i celaletine yetişmediği bütün ehl-i tarikatça teslim edilmiştir.» (S.T.150)
35- «Hz. Şeyh’in vefatından sonra hayatta oldukları gibi tasarrufu ehl-i velayetçe kabul edilen üç evliya-yı azimenin en âzamı o Hazret-i Gavs-ı Geylani’dir. Ve demiş:
h²R«#« |«VQ²7~ ¬t«V«4 |«V«2 ~®f««"«~ _«XK²W«- «— «w[¬7Å—«~‰YW- ²a«V«4«~
fıkrasıyla ba’del-memat dua ve himmetiyle müridlerinin arkasında ve önünde bulunmasıyla, böyle hârika keramet-i acibe ile meşhur bir zattır.» (S.T.144)
Dostları ilə paylaş: |