Bir atıf notu:
-Hizmet ehlinde sebatkârlığın lüzumu, bak: 3940/10.p.
581- Cihad, şehadetle velayet kazandırır. (Bak: Şehid)
Evet «şehid velidir. Cihad farz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur. Belki muzaaf bir farz-ı ayn hükmüne geçmiştir. Hac ve zekat gibi, cihadda da niyetin tasarrufu azdır. Hatta adem-i niyet dahi asıl nokta-i nazarından niyet hükmündedir. Demek zıdd-ı niyet, yakînen tebeyyün etmezse, cihad şehadet-i hakikiyeyi intac eder. Zira vücub tezauf etse, taayyün eder. İhtiyarı tazammun eden niyetin tesiri azalır.» (H.Ş.143)
Din düşmanlarıyla cihad yolundaki musibetlerin, imtihan sırrına bakan derin hikmetleri vardır. Ezcümle bu gelen âyet mezkûr hakikatı pek açık ifade eder. Şöyle ki:
«(47:4) ²vZ²X¬8 «h«M«B²9« yÁV7~ «š_«L«< ²Y«7«— Eğer Allah dileyecek olsaydı onlardan yani o küfredip Allah yolundan sapan veya men’eden kâfirlerden öcünü, intikamını alıverirdi. Herhangi bir helâk sebebiyle helâk ediverirdi. Meselâ yere geçiriverirdi, volkan yapar, gark eder ilh...
¯m²Q«A¬" ²vU«N²Q«" «YV²A«[¬7 ²w¬U«7«— Velakin bazınızı bazınızla mübtela kılmak, imtihan etmek için öyle harb ü darb emrini veriyor. Yani mu’cize ile cebren yapmak için değil, şer’u kanun ile emren yapmak ve insanları birbiriyle def’edip Allah yolunda mücahede edenleri sevaba erdirmek için bu emirleri veriyor.» (E.T.4378) (İmtihan maddesinin sonundaki âyet notlarına da bakınız.) (29:6) âyeti de mezkûr mâna ile alâkalıdır.
582- Din yolunda çeşitli meşakkalerle imtihan olmak olan İlahî hikmetin hükmü her zaman caridir. Ezcümle: Bediüzzaman Hazretleri talebeleriyle hapishanelerde çektikleri musibetleri, mezkûr hikmetle tefsir ederken şöyle diyor:
«Birden bu sabah kalbe ihtar edildi ki: Siz bu şiddetli imtihana girmek ve inceden inceye sizi kaç defa “altun mu, bakır mı” diye mehenge vurmak ve her cihette sizi insafsızca tecrübe etmek ve nefislerinizin hisseleri ve desiseleri var mı yok mu üç-dört eleklerle elenmek; hâlisane, sırf hak ve hakikat namına olan hizmetinize pekçok lüzumu vardı ki; kader-i İlahî ve inayet-i Rabbaniye müsaade ediyor. Çünki böyle meydan-ı imtihanda inatçı ve bahaneci insafsız muarızların karşısında teşhir edilmesinden herkes anladı ki: Hiç bir hile, hiç bir enaniyet, hiçbir garaz, hiçbir dünyevî uhrevî ve şahsî menfaat karışmayarak, tam hâlis, hak ve hakikattan geliyor. Eğer perde altında kalsaydı, çok mânalar verilebilirdi. Daha avam-ı ehl-i iman itimad etmezdi. “Belki bizi kandırırlar” der ve havas kısmı dahi vesvese ederdi. Belki bazı ehl-i makamat gibi kendilerini satmak, itimad kazanmak için böyle yapıyorlar diye daha tam kanaat etmezlerdi. Şimdi imtihandan sonra, en muannid vesveseli dahi teslime mecbur oluyor. Zahmetiniz bir, kârınız bindir inşâallah.» (Ş.522) Demek, dinî hizmetlerde ihlas esastır.
Kur’an (4:95,96) âyetleri, mücahidlerin diğer mü’minlerden fazilet ve derece farklılığını ve (9:87, 93) âyetleri de, aileleriyle beraber kalmayı tercihen cihadı terk edenlerin hallerini beyan eder.
(9:46,47) âyetleri de cihad yolunda keyfiyet ehlini tercih etmeye işaret eder. (4: 104) âyeti ise, cenneti uman mü’minin kâfirden daha gayretli olmasını ister. Allah, mü’minlerin canlarıyla mallarıyla cihad etmelerini ister. Kur’an (3:186) (4:95) (8:72) (9:20, 41,88) (49:15) (61:11) âyetleri örnek verilebilir. Ve yine Kur’an (2:207) âyetinde rıza-yı İlahî için nefsini (kendini, hayatını) Allah’a satmak (feda etmek) dersi verilir. (9:111) âyeti de bununla alâkalıdır. Kur’an (8:60) âyetinde, cihadın teknik imkânlarının hazırlanması ve caydırıcı kuvvet ortaya konması tavsiye edilir.
583- İslâm cemiyetleri içinde meydana gelen fitnelere karşı yapılacak cihad, maddi değil, manevidir. Manevi cihad, her zaman makbul ve sevablı olup, can itlafı olmaz ve musibetlere sebeb olan dâhildeki maddi cihad gibi mes’uliyet ihtimali de yoktur.
Bütün ümmete şâmil ittihad-ı İslâm içinde teşekkülü gereken icma-ı ümmet mânasında bir şûra-yı ümmet merciine dayanmadan, resmî bir makam ve salahiyete sahib olmadan, din ve ümmet-i İslâm namına maddi mücadelelere girilmemelidir. Çünki böyle bir mücadeleye salahiyettar olan ferd ve zümreler, yahud fırkalar değil, ancak bütün ümmet-i İslâmı temsil eden merci’dir, şûra-yı ümmettir. (Bak: 1339, 3579 ilâ 3582.p.lar)
O halde hayat-ı içtimaiye ve siyasiye ile alâkadar olanların o mercii teşkil edecek olan ittihad-ı İslâm’ın tahakkukuna hizmet etmeleri evleviyet kazanıyor. (Bak: İttihad-ı İslâm)
584- Evet, harice karşı yapılan cihadda kuvvet kullanılır. Fakat zaruret-i kat’iye olmadıkça dahilde kuvvet kullanılmamalıdır. Çünki hastalar, ihtiyarlar, çocuklar gibi şefkata muhtaç olanlar, cemiyette iç içe karışık olduğundan, böyle menfi hâdiselerde onlar daha çok perişan olurlar ve zulme uğrarlar.
İşte bunun gibi daha pek çok hikmetler için Kütüb-ü Hadisiyenin Kitab-ül Fiten kısmındaki bazı bablarında, dahilî fitnelere karşı silahlı mücadeleler men edilmiştir. Ancak idareciler müsbet şahıslar ise, fitne ehlini tenkil ve tecziye edebilirler ve etmelidirler. (Bak: Müsbet Hareket)
Dinde bir kısım fer’î hükümler var ki, zamanın ve mekânın değişen şartları ile alâkalıdır. O şartlara göre hükümleri şer’î kaynaklarda görmek ve tatbikatlarını göstermek, dinde büyük şahsiyetlere has olup onların icmaiyle teşri’ olunur.
Ahkâmda rey sahibi olmayan müslüman, âyet ve hadislerden ahkâm istinbat edemez. Ancak müteşabih ve müşkil olmayan âyet ve hadislerden seviyeye göre ibret derstleri alabilirler.
Binaenaleyh gerek aşağıda derc edilen hadisler ve gerek bu ansiklopedinin diğer kısımlarında bulunan âyet ve hadisler, ahkâm-ı Şer’î istinbat etmek için konulmamıştır. Belki ibret, ikaz ve teşvik gibi hikmetler içindir.
585- Menfi hareketlerden kaçınmayı tavsiye eden bir kaç hadis ve mealleri:
_«Z[¬4 v¬¬=_«T²7~«— ¬v¬=_«T²7~ «w¬8 °h²[«' _«Z[¬4 f¬¶<_«T²7~ °w«B¬4 –YU«B«,
²w«8 |¬2_ÅK7~ «w¬8 °h²[«' _«Z[¬4 |¬-_«W²7~«— |¬-_«W²7~ «w¬8 °h²[«'
¬y¬" ²g¬Q«[²7_«4 ~®†_«Q«8 ²—«~ ®_«D²V«8 _«Z[¬4 «f«%«— ²w«W«4 y4¬h²L«B²K«# _«Z«7 «¿Åh«L«#
«Ebu Hüreyre (R.A.)’den: Peygamber (A.S.M.) buyurdu: Öyle fitneler olacak ki; oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen (o fitneye) koşandan daha hayırlıdır. Kim o fitneye karışırsa, fitne onu kendi içinde yere çarpar. Kim ondan korunacak bir yer bulursa oraya sığınsın!
|¬B²[«" |«V«2 «u«'«… ²–«~ «a²<«~«‡~ ¬yÁV7~ «ÄY,«‡ _«<
¬u¬¬=_«T²7~ «•«…³~ |¬X²"¬_«6 ²w6 «Ä_«5 |¬X«VB²T«[«7 ˜«f«< «n«K«"«—
Ú «t«VB²5¶¬ «t²[«7¬~«>¬f«< ¯n¬,_«A¬"_«9«~_«8|¬X«VB²T«B¬7 «¾«f«< Å|«7¬~ «a²O«K«" ²w¬¶[«7 Û
Sa’d b. Ebi Vakkas (R.A.): Ey Allah’ın Resulü, biri evime girip, beni öldürmek için elini uzatırsa, ne buyurursun?
Peygamber (A.S.M.): “Beni öldürmek için sen bana elini uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam” (Bak: Kur’an 5:28) diyen Hz. Âdem’in oğlu gibi ol! buyurdu.
²—«~ _«Z[¬4 ~YQ¬±O«5«— ²vU«[¬±K«5 _«Z[¬4 ~—h¬±K«6 : ¬}«X²B¬S²7~|¬4 «Ä_«5 yÅ9¬~
«•«…³~ ¬w²"¬_«6 ~Y9Y6«— ²vU¬#Y[" «¿~«Y²%«~ _«Z[¬4 ~Y8«i²7«~«— ²v6«‡_«#
Ebu Musa (R.A.) dan: Peygamber (A.S.M.) fitne hakkında şöyle buyurdu: Oklarınızı kırın, kirişlerinizi koparın; fitne halinde evlerinizin içinden ayrılmayın ve Âdem (A.S.)ın oğlu gibi olun!
ÇÄ«g«< «r²[«6«— ~Y7_«5 Ö y«K²S«9 ÅÄg«< ²–«~ ¬w¬8 ÌYW²V¬7 |¬R«A²X«< «
s[¬O«< « _«W¬7 ¬š«Ÿ«A²7~ «w¬8 ŒÅh«Q«B«< «Ä_«5 Ó y«K²S«9
Resulullah (A.S.M.): Mü’minin kendisini zelil yapması lâyık değildir, buyurdu. “Mü’min kendisini nasıl zelil yapar?” diye sordular. “Gücü yetmeyen işlere girişir” diye cevab verdi.» (58)
Bu hadiste, dâhilde menfi mücadelelere girip mütecaviz münafıkların hücumuna sebebiyet verilmemesine de bir işaret vardır. İ.M. 36. Kitab-ül fiten 13. babı, fitne zamanında uzlet ve inziva hakkındadır.
Dostları ilə paylaş: |