qqHASENAT _XK&) (Bak: Sevab)
1205- qqHASTALIK s7 yBK' : Canlıda bir takım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla organların yapısında veya işleyişinde yahut canlının davranışında tezahür eden bozukluk ve rahatsızlıklar. (Bak: Eyyub A.S., Musibet)
Hastalıkları bedenî, aklî ve ruhî-manevî olmak üzere üçe ayırmak mümkündür. Tıb ilmi, ilk iki gruba giren hastalıkları incelemekte, bunların teşhis ve tedavileri ile uğraşmaktadır. Manevî veya kalbî hastalıklara gelince:
Başta Hz. Muhammed (A.S.M.) olmak üzere bütün enbiya, asfiya, evliya gibi maneviyat âleminin büyükleri, bu nevi hastalıkların tabibleridirler. Bununla beraber Peygamberler, manevi hastalıklar kadar beden, akıl ve ruh hastalıkları sahasında da beşeriyete rehber ve önder olmuşlardır. Lokman (A.S.) hekimlerin piri olarak kabul edilir. İsa (A.S.)ın, hem beden hem ruh hastalarını mu’cizevi bir surette iyileştirmesi, beşeriyetin bu sahada istikbalde ulaşacağı terakkiyatın hududlarına remzeder. Nitekim bu hakikata işaret eden şu âyet
¬yÁV7~ ¬–²†¬_¬" |«#²Y«W²7~ ¬|²&~«— «‹«h²"«²~«— «y«W²6«²~ Î>¬h²"~«— (3: 49) Kur’an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san’at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbanîye, remzen tergib ediyor.İşte şu âyet işaret ediyor ki: “En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî-Âdem! Me’yus olmayınız...Her dert-ne olursan olsun-dermanı mümkündür. Arayınız. bulunuz. (Bak: 1213/2.p.) Hatta ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.” Cenab-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle manen diyor ki: “Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim. Biri, manevi dertlerin dermanı; biri de, maddi dertlerin ilacı. İşte ölmüş kalbler nur-u hidayetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, onun nefesiyle ve ilaciyle şifa buluyor. Sen de benim eczahane-i hikmetimde her derdine devam bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette ararsan bulursun.” işte beşerin tıb cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor.” (S.255)
1205/1- Peygamberimiz (A.S.M.)’ın hıfzıssıhha sahasındaki sünnet ve hadisleri nurlu birer rehberdir. Manevi sıfatı ise “tabib-i kulub”dur. Kur’an da müminlere şifadır. Manevi hastalıklar hem ferd, hem cemiyetler için bahis mevzuudur. Bu husustaki Kur’an âyetlerinden birkaç not, bahsimizin sonunda gösterilmiştir.
Resulullah’ın (A.S.M.) yolundan giden ve Kur’anı rehber edinen ümmetinden birçok âlimler ve maneviyat büyükleri olan zatlar, hastalıkların her üç dalında da beşeriyet için birer nümune-i imtisaldirler. Meselâ maddisahada bir nümune:
“İslâm hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı dâhi-i meşhur Ebu Ali ibn-i Sina, yalnız tıp noktasında
(7:31)~Y4¬h²K# ««— ~Y"«h²-~«— ~YV6 âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş:
²u¬±V«T«4 ¬•«Ÿ«U²7~¬h²M«5 |¬4 ¬Ä²Y«T²7~ w²K&«— _®Q²W«% ¬w²[«B²[«A7²~ |¬4 Å`¬±O7~ a²Q«W«%
¬‰YSÇX7~ |«V«2 «j²[«7«— ¬•_«N¬Z²9¬²~ |¬4 š_«S¬±L7~«— ²`ÅX«D«# ¯u²6«~ «f²Q«"«— «a²V«6«~ ²–¬~
¬•_«QÅO7~ |«V«2 ¬•_«QÅO7~ ¬Ä_«'²…¬~ ²w¬8 ® _«& Çf«-«~
Yani: “İlm-i Tıbb’ı iki satırla topluyorum: Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye.Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye... Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.” (L.147)
Dostları ilə paylaş: |