Bir atıf notu:
-M.Kemal’in inkılab hareketlerini önceden gizli tuttuğuna dair bir hatıra, bak: 2194/1.p.
1718- “Eğer dinsizliği küfrü kendine meslek ittihaz eden bedbaht bir kısım adamlar, bir maksad-ı siyasînin perdesi altında hükümetin bazı erkânına hulul edip iğfal etseler veya memuriyet mesleğine girseler ve Risale-i Nur’u desiselerle imha ve beni tehdidleriyle susturmak için deseler: “Taassub zamanı geçti. Maziyi unutmak ve istikbale bütün kuvvetimizle müteveccih olmak lâzım gelirken, senin irticakârane bir surette dini ve imanı kuvvetli ders vermen işimize gelmez.!..”
Elcevab: Evvela o mazi zannedilen zaman ise, istikbale inkılab etmiş ve hakiki istikbal odur ve oraya gideceğiz.
Saniyen: Risale-i Nur, tefsir olduğu haysiyetiyle, Kur’an-ı Hakim ile bağlanmış. Kur’an ise, Küre-i Arzı Arş’a bağlayan cazibe-i umumiye gibi bir hakikat-ı cazibedardır. Asya’da hükmedenler; Kur’anın Risale-i Nur gibi tefsirleriyle mübareze edemezler. Belki müsalaha ederler, ondan istifade ederler ve himaye ederler.” (T.H.235)
1719- “Müdafaatımın bütün safahatında gizli ve müdhiş bir komiteye karşı mübareze vaziyetini gösteren tarz-ı ifademdeki maksadım şudur:
Nasılki Hükümet-i Cumhuriye “Dini dünyadan tefrik edip bîtarafane kalmak” prensibini kabul etmiş; dinsizlere, dinsizlikleri için ilişmediği gibi; dindarlara da, dindarlıkları için ilişmemesi o prensibin icabatındandır. Öyle de; ben dahi bîtaraf ve hürriyetperver olması lâzım gelen Hükümet-i Cumhuriyeyi, dinsizliğe tarafdar ve entirikaları çeviren ve hükümetin me’murlarını iğfal eden gizli menfi komitelerden tefrik edilip, hükümetin onlardan uzak olmasını istiyorum; o entrikacılarla mübareze ediyorum. O komitelerden, tesadüfle hükümetin me’muriyetine girenler, ciddi dindarlara takmak için iki kulp elinde tutmuş, garaz ettikleri dindarlara takıyorlar ve hükümeti iğfale çalışıyorlar. O iki kulpun birisi. O mülhidlerin, dinsizliğe temayül göstermemek manasıyla “irtica” kulpunu takıyor. Diğeri: Haşa ve haşa! dinsizliği, bu Hükümet-i İslâmiyetin ayn-ı siyaseti telakki etmediğimiz manasında “Dini siyasete âlet etmek” kulpu ile lekelemek istiyorlar. (*)
Evet Hükümet-i Cumhuriye, o gizli müfsidlerin vatana ve millete muzır efkârlarını elbette terviç etmez ve tarafdar olamaz. Menetmek, Cumhuriyetin kanunlarının muktezasıdır. Ve öyle müfsidlere tarafdarlık ile, Cumhuriyetin esaslı prensiplerine zıddı zıddına gidemez. Hükümet-i Cumhuriye, bizim ile o müfsidler mabeyninde hakem hükmünü alsın. Hangimiz zalim ise tecavüz ve ediyorsa; o vakit hakem hükmünü versin ve hakimlik noktasında hükmünü icra etsin.
1720- Evet inkâr edilmez ki; kâinatta, dinsizlik ve dindarlık, Âdem zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir. Bu mes’elemizin künhüne vakıf olan herkes, bize olan bu hücumun, doğrudan doğruya dinsizlik hesabına dindarlığa bir taarruz olduğunu anlar. Ekser-i hükemanın Garbda ve Avrupa’da zuhuru; ve agleb-i Enbiyanın Şarkta ve Asya’da tulu’ları kader-i ezelînin bir işaret ve remzidir ki; Asya’da hâkim, galib, din cereyanıdır. Elbette Asya’nın ileri kumandanı olan bu Hükümet-i Cumhuriye, Asya’nın bu fıtrî hasiyetinden ve madeninden istifade edecek. Ve bîtarafane prensibini, değil dinsizlik tarafına, belki dindarlık tarafına temayül ettirecektir.” (T.H. 240)
Dostları ilə paylaş: |