1982-qqKERAMET-İ KEVNİYE y[9Y6 }8~h6 : Kudret-i Rabbaniyenin ihsanı ile letafet kesbedip havada uçmak, uzun yolu kısa zamanda gitmek, bir mü’minin bir sıkıntısı halinde Cenab-ı Hakk’a dua edip ind-i İlahîde makbul bir zattan yardım istemekle, o zatın izn-i İlahî ile o muztar kimsenin imdadına yetişmesi. Kale gibi muhkem bir yerde, üzerinden kilitli muhkem bir hücresinde hapis olan bir zatın, orada ibadet ve taatla meşgul olduğu bir zamanda görüldüğü halde, aynı zat aynı zamanda çarşıda halk arasında veya camide görülmesi ve bir zata şiddetli ve kesretli zehirlemelerle su-i kasdlar yapıldığı halde, ona zehir te’sir etmemesi ve ona düşmanları tarafından kurşun isabet ettirilememesi ve tayy-ı mekân ve bast-ı zaman gibi hârika hallere mazhar olması gibi hâdiselere o zatın “keramet-i kevniyesi” denilmektedir. Bu gibi hârika haller Cenab-ı Hak indinde ve Resul-ü Ekrem (A.S.M.) yanında makbul ve mahbub olan ender velilerde zuhur eder. (Z.Gündüzalp)
“Bir zaman meşhur bir allameyi, harbin müteaddid cephesinde cihada gidenler görmüşler, ona demişler... O da demiş: “Bana sevab kazandırmak ve derslerimden ehl-i imana istifade ettirmek için benim şeklimde bazı evliyalar benim yerimde işler görmüşler.” Aynen bunun gibi, Denizli’de camilerde beni gördükleri hatta resmen ihbar edilmiş ve müdür ve gardiyana aksetmiş. Bazıları telaş ederek, “Kim ona hapishane kapısını açıyor?” demişler. Hem burada dahi aynen öyle oluyor. Halbuki benim çok kusurlu, ehemmiyetsiz şahsiyetime pek cüz’î bir hârika isnadına bedel, Risale-i Nur’un hârikalarını isbat edip gösteren “Sikke-i Gaybî Mecmuası” yüz derece, belki bin derece ziyade Nurlara itimad kazandırır ve makbuliyetine imza basar. Hususan Nur’un kahraman talebeleri, hakikaten hârika halleri ve kalemleriyle imza basıyorlar.” (Ş.485)
Dostları ilə paylaş: |