2428- qqMİKÂİL u[¶<_U[¬8 : Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük melek. Dört büyük melekten birisi. Kur’anda (2:98) âyetinde zikredilir. (Bak: Melaike)
2429- qqMİLLET }±V8 : Bir dinden olanların topluluğu. Din, dil ve tarih beraberliği bulunan insan cemaatı. Sınıf. Topluluk. *Bir sülaleden gelenlerin hepsi. *Maddi manevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi. (Bak: Milliyet, Ümmet) Bir âyette şöyle buyurulur:
2430- “(2:120) ²vZ«BÅV¬8 «p¬AÅB«# |ÅB«& >«‡_«MÅX7~ ««— «…YZ«[²7~ «t²X«2 |«/²h«# ²w«7«—
Ya Muhammed! Ne Yahudiler ne de Hristiyanlar, sen onların milletine tabi olmadıkça senden asla razı ve memnun olmazlar.
Millet, esas-ı lügatta, söyleyip yazdırmak veya ezbere yazmak manasına olan •Ÿ8~ masdariyle yani imla manası ile alâkadar bir isimdir. Zemahşeri’nin “Esas”da beyanına göre asıl manası “tarikat-ı meslûke”dir ki, eğri veya doğru olabilir. Bundan din, şeriat manasında mütearef olmuştur. Şehristanî’nin Milel ü Nihal’de beyanına göre din, şeriat, millet denilen şeyler vaki’de ve hadd-i zatında aynı şeylerdir, fakat itibaren ve mefhumen her biri bir zatında aynı şeylerdir, fakat itibaren ve mefhumen her biri bir hasiyetle tefrik olunur. İ’tikad hasiyetiyle din, amel hasiyetiyle şeriat, içtima hasiyetiyle millet denilir. Filvaki itikad edilen ne ise, esas itibariyle amel edilen odur. Amel edilen ne ise, esas itibariyle içtima edilen de odur. Binaenaleyh millet, bir hey’et-i içtimaiyenin etrafında toplandığı ve üzerinde yürüdüğü, tabir-i âherle ruh-ı içtimaîsinin merbut bulunduğu mebadi-i hakime ve tarikat-ı meslûkedir. Demek ki millet, hey’et-i içtimaiyenin kendisi değildir. Ona cemaat, kavm, ümmet veya ehl-i millet denilir. Meselâ, Yahudiyet ve Nasraniyet bir millettir. Ve fakat Yehud ve Nasara ehl-i millet, sahib-i millettirler. Maamafih millet, “ehl-i millet” manasına da mecaz olarak kullanılır. Meselâ “millet şöyle yaptı, millet böyle yaptı” denilir ki kavim demektir. Zikr-i müteallik, irade-i müteallak kabilindendir veya mecaz-ı hazfîdir. Nitekim âyette (2:135) «v[¬;~«h²"¬~ «}ÅV¬8 ²u«" ²u5 her iki mana ile kabil-i tefsirdir. (2:120) ²vZ«=~«Y²;«~ buyurulması gösteriyor ki, Yehud ve Nasara’nın takib ettikleri din ve millet, yukarıdan beri nâkabil-i inkâr bürhanlarla isbat edildiği üzere, kendi hevalarıyla, gönüllerinin sevdalarıyla uydurulmuş tahrifattır. Bunlar hakka değil, keyiflerine tabidirler.” (E.T. 482)
Dostları ilə paylaş: |