: Parasız verilen, bağışlanan şey. Armağan. (Bak: İstiğna, Sadaka)
qqHENDEK »fX' : (Bak: Handek)
1267- qqHEVA š~Y; : İstek. Nefsin isteği, düşkünlük. Gelip geçici olan heves, Nefsin zararlı ve günah olan arzuları. (Bak: Dalalet, Nefs-i Emmare)
Kur’anda hevaya tabi olmaktan zecreden âyetler vardır. Ezcümle:
“(25:43) y<«Y«; y«Z«7¬~ «g«FÅ#~ ¬w«8 «a²<«~«‡«~ Gördün mü o ilahını hevası ittihaz edeni -Heva, nefsin kendiliğinden meylettiği arzusu, mücerred keyfidir. Hevasını ilah ittihaz eden denilmeyip de ikinci mef’ulun takdim olunması, kasır ifade etmek içindir ki, canının istediğinden başka kendine ilah tanımayan demektir. Böyle kimselerde hiç hak perestişi yok, sade bir hodgâmlık vardır. Bunlar delil, bürhan, hak, hukuk saymaz, sade kendi keyf ü zevkine perestiş ederler; zevkleri kendilerinin mahz-ı felaketi olduğunu bilseler, yine hakkı zevklerine feda ederler... Taberani ve Hılye’de Ebu Nüaym, Ebu Umame Radıyallühü Anh’den tahric etmişlerdir. Demiş ki, Resulullah Sallallahü Aleyhi Vessellem şöyle buyurdu:
¬yÁV7~ ¬–—… ²w¬8 f«A²Q< ¬y«7¬~ ²w¬8 ¬š_«WÅK7~ ¬±u«1 «a²E«# _«8
(132) ²p«A²B< >®Y«; ²w¬8 Åu«% «— Åi«2 ¬yÁV7~ «f²X¬2 v«P²2«~ |«7_«Q«#
Allah Azze ve Celle indinde sema gölgesi altında Allah’tan başka tapılan ma’budlar içinde, uyulan hevadan daha büyüğü yoktur.” (E.T. 3589)
1268- Diğer bir hadiste şöyle buyurulur:
“ |«W²Q«<«— ÇvM«< >«Y«Z²7~ Å–¬_«4 >«Y«Z²7~«— ²v6_Å<¬~ Hevaya uymaktan hazer ediniz! Çünki heva şüphesiz sağır ve kör eder.” (H.G.hadis: 107)
Kulağın sağır olması, şeriatın naklî delil ve hükümlerini dinlememeye; gözün kör olması ise, aklî ve kevnî delilleri görmemeye işaret eder. Çünki hevaya bağlı olan insan nefsin arzularından başka bir şeye iltifat etmez. (Bak: 985.p.)
Kur’anda şöyle buyuruluyor: “(30:29) ¯v²V¬2 ¬h²[«R¬" ²vZ«=~«Y²;«~ ~YW«V«1 «w<¬gÅ7~ ¬p¬AÅ#~
O zulmedenler, yani o haksızlığı yapıp Allah’a şirk koşanlar, hiç bir ilimsiz hevalarına tabi oldular.
Heva, nefsin şehevata meyli demektir ki keyf dahi tabir olunur. Burada
¯v²V¬2 ¬h²[«R¬" kaydından anlaşılıyor ki, heva iki kısımdır. Birisi ilme muvafık olan, birisi de olmayandır. İlme muvafık olan heva, nazar-ı hakta fıtrat gayesine mutabık olan meyillerdir. Zira, şehvetlerin yaratılışı da boşuna değil, onlar insanları hilkatlerinin gayesine erdirmek için taraf-ı İlahîden birer saik ve daiyedir. Ancak, şeytanî olan zekâ-i beşer onu gayesinden çevirerek ilmin zıddına olarak mücerred zevk için boşuna da israf eder:” (E.T.3820)
1269- “Nefiste gayet latif, ince bir şey, bir emir vardır ki; ince kağıttan bir dirhem gibi iken, adeta ebedî âlemlere bir mirsaddır zannedersin. Çünkü ona temas eden herşeye bir hüküm-ü ebediyet verip, onu ebedî bir şey tevehhüm eder. İşte eğer heva ve heves bu âleti kendi namına istimal ederse, o zaman âhiret ve Cennet’in taşlarını ve esasatını dünyaya çekecek bir âlet olur ki, âhiret kasrını dünya üstünda bina eder ve âhiretin meyvelerini daha kemalini bulmadan fani dünyada yemeğe başlar.” (M.Nu.475) (Dünyayı âhirete tercih etmek hatası, bak: 719.p.)
1270- Bir vecize: “Şimdiki tarz-ı hazır: Heves serbest olmuştur, heva da hür olmuştur, hayvanî bir hürriyet. Heves, tahakküm eder. Heva da müstebiddir, gayr-ı zaruri hacatı hevaic-i zaruri hükmüne geçirmiştir.” (S.715)
Dostları ilə paylaş: