qqHÜRRİYET-İ DİNİYE y[X<… ¬}: Din hürriyeti. Herhangi bir kimsenin mensub olduğu dinin emirlerini ve icablarını yapmakta ve dinin nesilden nesile devam etmesi ve milletçe yaşanması ve din düşmanlarının iman ve ahlâk tahribatından dinin korunması için zaruri olan talim, tedris, tebliğ ve neşir gibi hususlarda asayişe ve başkasının haklarına dokunmamak şartıyla-tam serbest ve hür olmaktır.
1413- qqHÜRRİYET-İ VİCDAN –~f%— ¬}: Vicdan hürriyeti. Hürriyetçi ve meşru bir idare sistemi, serbest seçim ve hukukun hâkimiyeti prensiplerine dayanan ve din, vicdan, söz hürriyetleri gibi değişmez esaslar kabul eden ve bu esaslara aykırı olmayan herhangi bir fikir veya inancı benimseyip benimsememekte ve icaplarına göre amel edip etmemekte ferdi serbest bırakan fakat bu konuda amme hukuk ile ferdî hukuka zarar vermeme ve tecavüz etmeme şartlarını da getiren idare sistemidir. Devlet idaresinde iktidarın, meşru’ kanun hâkimiyetinde toplanıp, idare eden ve edilen bütün efradın kanun karşısında müsavi olması ve insanın insana hâkimiyetinin olmamasıdır.
Evet “İslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan hadis-i şerifte ²vZ8¬…_«'¬•²Y«T²7~f¬±[«, (*) yani: Memuriyet, emirlik ise reislik değil; millete bir hizmetkârlıktır. Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyet’in bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünki kuvvet kanunda olmazsa, şahsa geçer. İstibdad mutlak keyfi olur.” (E.L.II.163)
1414- Diğer bir ifade ile hürriyet-i vicdan: Amme hukuku ile ferdî hukuka tecavüz etmemek şartıyla herhangi bir kimsenin herhangi bir fikir veya dini kabul etmekte veya kabul etmemekte serbest olması. Ancak İslâmiyet’i kabul etmiş olan bir kimse, İslâm’ın esaslarını kısmen de olsa inkâr ve reddetmekte serbest değildir; İslâm hukukunda mürted muamelesini görür. (Bak: Mürted)
“Malumdur ki, her hükümette muhalifler bulunur. Asayişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdaniyle, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mes’ul olamaz. Bu, hukukî bir mütearifedir. Hz. Ömer, hilafeti zamanında, adi bir hristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Halbuki o hristiyan, İslâm hükümetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki; komünist olmayan şart garbda, bütün dünya adalet müesseselerinde cari ve hâkimdir.” (T.H. 651)