İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə730/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   726   727   728   729   730   731   732   733   ...   1221
2353- qqMESH eK8 : Bir şeyin suretini çirkin ve kötü hale çevirmek. *Hayvanı kovarak koşturup onu sıkıştırmakla yormak, bîtab hale getirmek.

Mesh hakkında (5: 60) âyetinde, müefessir Hamdi Efendi şu izahatı veri­yor: “Ya Muhammed, o ehl-i kitaba şöyle de: Daha fenasını kemal-i ehem­miyetle haber vereyim mi? İşte (5:60) ¬y²[«V«2 «`¬N«3«— ­yÁV7~ ­y«X«Q«7 ²w«8 “Allah’ın lanetlediği ve üze­rine gazab ettiği «h<¬ˆ_«X«F²7~ «— «?«…«h¬T²7~ ²v­Z²X¬8 «u«Q«%«— ve kendile­rinden maymunlar ve hınzırlar yaptığı «€Y­3_ÅO7~«f«A«2«— ve bir de Tağut’a tapan –Tağut’a kulluk eden kim­seler– (Bak: Tağut) ¬u[¬AÅK7~ ¬š~«Y«, ²w«2 Çu«/«~«— _®9_«U«8 Êh«- «t¬¶[«³7—­~ işte bunlar mevki’ce daha fena ve tarîk-i müstakimden daha zi­yade sapmış kimselerdir.”



2354- Kırade ve hanazir yapılanların yani sureten ve ma’nen mesh deni­len, bu hale getirilenlerin Ashab-ı Sebt olduğu, bunların gençleri maymun, ihtiyar­ları da hınzır kılığına konulmuş bulunduğu zikrediliyor ki ümem-i salifede ve ezcümle Benî İsrail’de böyle meshler ma’ruftur. Nasara’da da maide-i İsa ashabı hakkında mesh mervidir. Bunun için bazı müfessirîn kırede, ashab-ı sebt; hanazir, maide-i İsa asha­bıdır, demişlerdir... İnsanların böyle hayvan haline ko­nulmasına “mesih” ta’bir olu­nur ki, ya yalnız ma’nevi veyahut hem surî ve hem manevi olmak üzere iki türlüdür. Mesh-i manevi sefalet-i ahlâkiyye intac eden tahavvül; mesh-i surî ve manevi de se­falet-i ahlâkiyye ile beraber sefalet-i hayatiyeyi intac eden tahavvüldür ki, buna mesh-i hakiki dahi tabir olunur. Memsuh olanlarda tenasül olmaz. Binaena­leyh maymun ve hınzır oldular de­mek; enva-i hayvanatın maymun ve hınzır tenasülü yapar bir nevi oldular de­mek değil, sefalet-i külliye içinde inkıraz ve akamete mah­kûm oldular demektir.

...Ayette la’netten gadaba, gadabdan mesha, mesihten ubudiyet-i Tağut’a doğru giden silsile-i beyan gösteriyor ki; bunların hey’et-i mecmuası değil, her biri bir şer­dir. Ve bunlar içinde ednası la’net, aksası Tağut’a ubudiyettir. Demek ki Tağut’a ubudiyet, bunların cümlesini istilzam eden bir mebde-i şerdir. Bunlar evvela mel’un olur, rahmet-i İlahiyeden teb’id edilir. Saniyen, teb’id ile kalmaz, gazab-ı İlahî başla­rına çöker, âlâm ve mesaib içinde kıvra­nırlar. Salisen, may­mun gibi bir insan mu­kallidi, kararsız, mütelevvin, sahte­kâr, bir bakışa zeki, in­sanın her yaptığını derhal taklid eder, fakat hakikatta ne yaptığını bilmez, taklid derdiyle her felakete atılır, sevk edilir,gayet çirkin, suratsız bir maskaralık tim­sali veya hınzır gibi canavar, boynu bükülmez, ka­fası tuttuğuna gider, her haba­seti yapar, her pisliği yer, derisi bile debagat kabul etmez, müstekreh, menfur, makhur bir cinayet ve denaet timsali olur, gider.” (E.T. 1724)



2355- Sünuhat adlı eserde, asrımızdaki sefih medeniyetin beş menfi esa­sından birisi olan “heva”nın beşerin mesh-i manevisine sebeb olduğu şöyle ifade ediliyor:

“Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi teşci’ ve arzularını tatmin ve metalibini tes­hildir.

O heva ise şe’ni, insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete in­dirmektir. İnsanın mesh-i manevisine sebeb olmaktır.

Bu medenilerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayele gelir.” (S.T.i.40)



2356- Aynı mevzuda Lemaat’ta manzum tarzda mimsiz medeniyet hak­kında ifade şöyledir:

“Cazibedar hizmeti: Heva, hevesi teşci’, teshil; hevasatı, arzuları tatmin; bundan çıkar sefahet.

O heva, hem heves, şe’ni budur daima: İnsanı memsuh eder, sîreti de­ğiştirir. Ma’nevi meshediyor, değişir insaniyet.

Şu medenilerden çoğunun, eğer içini dışına çevirirsen, görürsün;başta may­munla tilki, yılanla ayı, hınzır; sîreti olur suret.

Gelir hayali karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı...” (S.712)

2357- Lem’alar adlı eserde de mevzuyu te’yiden şu bahis var:

“Ey kâfirlerin çokluklarından ve onların bazı hakaik-ı imaniyenin inkâ­rındaki ittifaklarından telaşa düşen ve itikadını bozan biçare insan! Bil ki, kıymet ve ehem­miyet, kemmiyette ve adet çokluğunda değil, çünki insan eğer insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılab eder. İnsan, bazı frenkler ve frenkmeşrebler gibi ihtirasat-ı hayvaniyede terakki ettikçe, daha şiddetli bir hayvaniyet mertebesini alır. Sen görü­yorsun ki, hayvanatın kemmiyet ve adet itibariyle hadsiz bir çokluğu varken, ona nisbeten insan gayet az iken, umum enva-ı hayvanat üstünde sultan ve halife ve hâ­kim olmuştur. İşte muzır kâ­firler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler, Cenab-ı Hakk’ın hayvanatından bir nevi habislerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın ima­reti için halketmiştir. Mü’min ibadına ettiği nimetlerin derecelerini bildirmek için, onları bir vâhid-i kıyasî yapıp, akıbetinde müstehak oldukları Cehennem’e teslim eder.” (L.120)



2358- Allah’ın emirlerini dinlemiyen ve nihayet peygamberlerine isyan ve teca­vüz eden geçmiş kavimlere ibretlik olmak üzere gelen musibetlerden biri de mesh cezasıdır. Ezcümle Benî İsrail, “deniz kenarında bulunan bir kar­yede cumartesi gü­nünün hürmetine riayet etmiyerek dinin hududunu teca­vüz etmişlerdi de (2:65) «w[¬¶[¬,_«' ®?«…«h¬5 ~Y­9Y­6 ²v­Z«7_«X²V­T«4 biz de onlara may­mun olunuz, sürününüz de­dik.

(2:66) _«Z«S²V«' _«8«— _«Z²<«f«< «w²[«" _«W¬7 ®ž_«U«9 _«;_«X²V«Q«D«4 Ve bu kıssayı o zaman hazır olanlara ve arkalarından gelen ve gelecek haleflerine (bütün insanlara) ibret-i müessire «w[¬TÅB­W²V¬7 ®}«P¬2²Y«8«— ve müttakilere de bir mev’ıza ve muhtıra yaptık.

...Bunlar zahiren ve batınen kuyruklu maymuna mı döndüler? Yoksa za­hiren ve sureten insan, batınen ve manen maymun gibi mi oldular?

Bunun tefsirinde iki kavil vardır. Bir hayli müfessirîn zahiren nazaran mesh-i tamme kail olmuşlardır. Fakat Mücahid ve ona peyrev (tabi) olan di­ğer müfessirîn bu hükmün temsilî olduğuna ve binaenaleyh mesh-i maneviye kail olmuşlardır ki, zamanımızın zihniyetine bu daha karib görünür.” (E.T.378) (7:165) âyeti de aynı hâdiseyi te’yid eder.



2359- Mesh hakkında hadis-i şerifler de vardır. Ezcümle Buhari’nin 59. Kitab-ül Halk, 15. babında zikredilen bir hadisin meali şöyledir:

“Benî İsrail’den bir kavim (mesh olunup) beşer tarihinden silindi, yok oldu. Bi­linmez ki o kavim ne (fenalık) işlemiştir. Ben zannetmem ki o üm­met, fareden başka bir şeye mesh ve tahvil edilmiş olsun. Çünkü fare (içsin) diye (bir yere) deve sütü konulursa, onu içmez de koyun sütü konulursa onu içer.” (Ebu Hüreyre der ki) Ben bunu Kâ’b-ül Ahbar’a hikâye ettim. O da bana:

–Ey Ebu Hüreyre! Sen Nebi (Sallallahu Aleyhi Vesellem) den böyle söylediğini işittin mi? diye sordu. Ben de:

–Evet işittim, dedim. Sonra Kâ’b tekrar tekrar bana: Resulullah’tan böyle söy­lediğini işittin mi? diye sordu. Ben de nihayet (onu reddederek):

–Ben sana Tevrat’ı mı okuyorum. (Ben ancak Resulullah’tan duyduğumu hi­kâye ediyorum) diye mukabele ettim.” (207) (S.M. 8. ci.548.shf. 2997. hadis ve sh: 140’da 2663. hadis ve mevzu ile alâkalıdır. İ.M. 36. Kitab-ül Fiten, 29. babında ve T.T.5. ci.608. sahifede günah çoğalınca hasf, mesh ve diğer be­laların vuku’ bulacağı bildirilir.) (Bak: 2656, 2657.p.lar)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   726   727   728   729   730   731   732   733   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin