İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə957/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   953   954   955   956   957   958   959   960   ...   1221
3322/1- qqSEKKAKÎ z6_±U, : (Hi. 555-626) Harzem’i olup edebiyat ve kelâm ilminde çok kıymetli ve mühim bir İslâm âlimidir. “Miftah-ül Ulûm” isminde sarf ve nahivden ve aruz kafiyesinden bahseden eseri vardır. Sadeddin-i Taftazani bu kitabı şerhetmiştir.

3323- qqSELÂM •Ÿ, : Ayıplardan, âfetten salim oluş. Selâmet, emniyet. Sulh. Asayiş. Bütün korktuklarından emin olma. *Allah’ın (C.C.) rızasına erişmek için mü’minlerin birbirine yaptığı dua ki, İslâmî şeairin mühimlerin­dendir.

Mü’minler birbirleriyle karşılaştıklarında küçük büyüğe, yürüyen durana, azlık çokluğa, hayvan veya vasıta üzerinde olan yerde yürüyene, yüksekteki aşağıdakine “Selâmün Aleyküm” der. Selâmı alan “Ve Aleykümüsselâm ve Rahmetullahi ve Berekâtühü” diyerek cevap verir. Evvela selâm veren daha çok sevab kazanır. Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. İki cemaat birbiri ile karşılaşırsa; onlardan birisinin selâm vermesi sünnet-i kifaye, selâm alacak taraftan birisinin selâm alması farz-ı kifayedir.

Selâm mü’minler arasında birbirlerine maddî ve manevî hiçbir zarar vermeyeceklerine dair bir te’minatlaşmayı da ifade eder. Zira selâm; selâmet ve tehlikesizlik manasına da gelir. Ümetlerin peygamberlere getirdikleri se­lâm ise, ümmetlerden peygamberlere (hayatta iken) ve getirdikleri dinlerine kıyamete kadar tehlike ve zarar getirmeyeceklerine dair te’minat vermeleri demektir. Kur’anda ekseriyetle peygamberlere ümmetlerinden selâmın ak­sine muhalefet ve taarruzlar geldiği bildirilir. Bu ise ümmetler için en büyük tehlikedir. Onun için ümmet peygamberlere, hasseten Peygamberimize A.S.M. selâm çok getirilir. O halde sadakatsızlıkla, düsturlara ve dinî hü­kümlere te’villerle ve maslahat var diyerek tağyiratta bulunmak selâmın hakikatına ters düşer. Düşmanın taarruzu müslümanları ittihada götürür ve dinine daha çok bağlar. Fakat müslüman kişilerin fasid te’villerle din namına yapacakları inhiraflar, ümmeti ve cemaatı tefrikaya düşürür ve büyük zarar verir.

Büyük İslâm ilmihali, fasık-ı mütecahire selâm vermenin mekruh oldu­ğunu kaydeder. (sh: 450)

Kur’an okuyan, vaaz hutbe dinleyen, yemek yiyen, namaz kılan kimse­lere selâm vermek mekruhtur ve bu selâmı almak mecburiyeti de yoktur. (Bak: Musafaha)

“Bir meclisten ayrılırken de, selâm ile ayrılmak efdaldir.” (B.İ.İ.449) (Bak: T.T.744.hadisi ve Ebu Davud 40. kitab 138 bab ve Tirmizi 40. kitab 10,15 bablar ve İbn-i Hanbel 2/ 230,287,439; 3/438,450)



3324- Selâm kelimesi Kur’anın müteaddit âyetlerinde geçer. Ezcümle: Evlere girerken selâm verilmesini (24:27) , verilen selâma daha iyi mukabele edilmesini (4:86) âyetleri bildirir. Selâm, Allah’ın bir ism-i şerifidir: (59:23)

Bir hadiste:

“ ­y­A[¬D­# «Ÿ«4 ¬•«ŸÅK7~ «u²A«5 ¬Ä~«¶YÇK7_¬" ²v­6«~«f«" ²w«W«4 ¬Ä~«¶YÇK7~ «u²A«5 ­•«ŸÅ,«~

Selâm sualden mukaddemdir. Bir kimse size selâm vermeden sual sormaya başlarsa ona cevap vermeyiniz.” (283) buyuruluyor.



3325- Selâm bazı kimselerden iyilikle uzaklaşmak manasına da gelir. Yani ölçüsüz ve incitici konuşan cahillere, kâmil mü’minler, selâm derler. Yani bizden kimseye zarar yok, salah var derler. Ve münakaşasız ayrılırlar: (25:63) (Bak: Hecr-i Cemil)

Kur’an (4:94) âyeti İslâm selâmı verene, küfrü zahir olmadıkça sen mü’min değilsin deyip aleyhinde tahakküm etmemek dersini verir.



3326- Selâm; kâinatta ezdadın içtimaından doğan ızdırabat içinde ve esbab âleminin ezici maddi ve manevi tagayyürat dalgaları arasında vaki ve muhtemel her türlü tehlikelerden kurtulup selâmette kalmayı ifade eden Kur’anî, küllî bir duadır. Evet her türlü tehlikelerin cevelangâhı olan bu âlem-i mihnet ve dar-ı imtihandan çıkıp Cennet’e giden insan, hiçbir ızdırab ve tehlike ihtimali olmayan dar-üs selâmı görünce, selâmet-i tammenin son­suz kıymetini, mihnetler dolu olan bu dünyaya kıyasen anlayacak ve mezkûr manada neş’eli (selâm) nidalarıyla selâmlaşıp selâmetin sonsuz neş’esini du­yup yaşayacaklardır. Kur’an müttakilere bu müjdeyi tebşir eder. Ezcümle (10:10) (13:24) (19:62) (25:75) (39:73) (56:26) âyetleri selâm ve selâmet neş’esini ihsas eder. (15:46) âyeti de müttakilerin Cennetlere kemal-i selâmet ve emniyetle gireceklerini müjdeler. Keza (6:127) (10:25) âyetleri de Cen­net’in dar-üs selâm olduğunu sarahaten müjdeler. (Bak: 132.p.) Ragıb’a göre hakiki selâm ve selâmet Cennet’te olur. (B.M. ci: l, shf:2)

3327- Selâmın, nur-u iman ile hissedilen geniş manasını, manevi bir ha­letin inkişafıyla hisseden Bediüzzaman, müşahedesini şöyle ifade eder:

“ ¬yÁV7~ «ÄY­,«‡_«< «t²[«V«2 ¯•«Ÿ«, ¬r²7«~­r²7«~«— ¯?«Ÿ«. ¬r²7«~­r²7«~ cümlesi, namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden latif bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm. Tamamını tutamadım, fakat işaret nev’inden bir iki cümlesini söyliyeceğim. Gördüm ki: Gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı na­mazında o âleme girdim. Hayalin fevkalâde inbisatından ve mahiyet-i insaniyenin bütün dünya ile alâkadarlığından, koca dünyayı, o gecede bir menzil gibi gördüm. Zihayatlar ve insanlar o derece küçüldüler, görünmeye­cek derecede küçüldüler. Yalnız o menzili şenlendiren ve ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek şahsıyet-i maneviye-i Muhammediyeyi (A.S.M.)hayalen müşahade ettim. Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman menzildeki zatlara selam ettiği gibi binler selam (*) sana Ya Resulallah!” demeye bir arzuyu içimde çoşar buldum. Güya bütün ins ve cinnin adedince selâm ediyorum, yani sana tecdid-i biat, me’muriyetini kabul ve getirdiğin kanunlarına itaat ve evamirine teslim ve taarruzumuzdan selâmet bulacağını selâm ile ifade edip, benim dünyamın eczaları, zişuur mahlukları olan umum cin ve insi konuştu­rup, herbirerlerinin namına bir selâmı, mezkûr manalarla takdim ettim. Hem o getirdiği nur ve hediye ile, benim bu dünyamı, tenvir ettiği gibi, herkesin bu dünyadaki dünyalarını tenvir ediyor, nimetlendiriyor diye, o hediyesine şâkirane bir mukabele nev’inden “Binler salavat sana insin!” dedim. Yani se­nin bu iyiliğine karşı biz mukabele edemiyoruz, belki Hâlikımızın hazine-i rahmetinden gelen ve semavat ehlinin adedince rahmetler ana gelmesini ni­yaz ile şükranımızı izhar ediyoruz.... manasını hayalen hissettim.



3328- O Zat-ı Ahmediye (A.S.M.) ubudiyeti cihetiyle- halktan Hakk’a teveccühü hasebiyle- rahmet manasındaki salâtı ister. Risaleti cihetiyle- Hak’tan halka elçiliği haysiyetiyle- selâm ister. Nasılki cin ve ins adedince selâma lâyık ve cin ve ins adedince umumi tecdid-i biatı takdim ediyoruz. Öyle de, semavat ehli adedince, hazine-i Rahmetten herbirinin namına bir salâta lâyıktır. Çünki getirdiği nur ile herbir şeyin kemali görünür ve herbir mevcudun kıymeti tezahür eder ve herbir mahlukun vazife-i Rabbaniyesi müşahede olunur ve herbir masnudaki makasıd-ı İlahiye tecelli eder. Onun için herbir şey, lisan-ı hal ile olduğu gibi, lisan-ı kali de olsaydı, ¬yÁV7~«ÄY­,«‡ _«< «t²[«V«2 ­•«ŸÅK7~«— ­?«ŸÅM7«~ diyecekleri kat’i olduğundan biz umum onların na­mına;

¬j²9¬ž²~«— ¬±w¬D²7~ ¬…«f«Q¬" ¬yÁV7~ «ÄY­,«‡_«< «t²[«V«2 ¯•«Ÿ«, ¬r²7«~ ­r²7«~«— ¯?«Ÿ«. ¬r²7«~ ­r²7«~

¬•Y­DÇX7~«— ¬t«V«W²7~ ¬…«f«Q¬"«— manen deriz.” (L.271) (Bak: Tahiyyat)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   953   954   955   956   957   958   959   960   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin