Belh’te doğan Mevlânâ, mutasavvıf olan babası Bahaeddin Çelebi’nin Konya’ya göç etmesiyle burada yaşamıştır.
Dönemin alimlerinden dersler almış, gizemli kişiliğiyle bilinen ve aşkın bir sûfî olan Şems-i Tebrizî’nin etkisiyle tasavvufa yönelmiştir.
Mevlânâ, Allah aşkını, insanın ona ulaşması gerektiğini, evrensel ahengin ancak coşkun bir kalple yakalanabileceğini dile getirmiştir.
Tüm varlığı, tüm insanları kapsayıcı engin hoş görüsü nedeniyle Müslüman olmayan aydınlar ve kişilerce de ilgi görmüştür; günümüzde de etkisi sürmektedir.
Eserlerini -birkaç Türkçe beyit hariç-Farsça yazmıştır.
Mesnevî: 26.000 beyitlik bu mesnevî en önemli eseridir. Farsça yazılmıştır. Dinî, tasavvufî ve öğretici bir eserdir. İçindeki öykü ve fabllar, atasözleri ve deyimler ile başlı başına bir kültür hazinesidir. Esere, çeşitli devirlerde edip ve alimlerce şerhler (açıklama-tefsir) yazılmıştır. Ünlü İran şairi Molla Camî, Mevlânâ‘nın büyüklüğünü anlatmak için: “Peygamber değildir; ama kitabı vardır.” demiştir.
Şiir: Birkaç adet Türkçe şiiri vardır.
Divân-ı Kebir: (Farsça Şiirlerinden oluşan)
Fîhi Mâfih: (Ne varsa içindedir; nesir)
Mecâlis-i Seb'a: (Yedi Meclis; nesir)
Mektubat: Devrin büyüklerine yazılmış; 145 mektuptan oluşur.
Mevlânâ’nın oğludur.
Mevlânâ’nın oğludur.
Mevlevilik tarikatının kurucusudur.
Mevlevîliğin yayılması için çalıştı.
Eserlerini Farsça yazan şair; Türkçe şiirler de yazmıştır.
Tasavvuf esaslarını yaymak için yazdığı sade Türkçeyle yazdığı şiirler önemlidir.
Eser:
İbtida-name (Farsça mesnevi)
İntiha-name (Farsça mesnevi)
Rübab-name (Farsça mesnevi)
Dini ve tasavvufi şiirler yazdı.
Dini ve tasavvufi şiirler yazdı.
Lirik şiirleriyle tanınır.
Yunus tarzı şiirin habercisidir. Hem aruz hem de heceyle yazdı.
Eserleri 13 yy. Türkçesini göstermesi bakımından önemlidir.
Gazel,kaside,mesnevi tarzında şiirler yazdı.
Yusuf ü Züleyha: Divan edebiyatının ilk Yusuf ü Züleyha’ mesnevisidir.
Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir.
Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir.
Yaşamı ile ilgili bilgiler menkıbeleşmiştir.
Hicaz’a gittiği hicaz dönüşü Kudüs’te 2 ay kaldığı biliniyor.
Çarh-name: 100 beyitlik didaktik bir mesnevi
Kitabu Evsafı Mesacidi’ş-Şerife: Kutsal toprakları anlattığı bu eser, gezi yazısı türünün bizdeki eski örneklerindendir.
Selçuklular döneminde Arapça ve Farsçaya artan ilgi azalmış; beylikler döneminde beyler (Karamanoğlu Mehmet Bey öncülüğünde) Türkçe yazmayı teşvik etmiştir.
Selçuklular döneminde Arapça ve Farsçaya artan ilgi azalmış; beylikler döneminde beyler (Karamanoğlu Mehmet Bey öncülüğünde) Türkçe yazmayı teşvik etmiştir.
Eserlerde aruz ölçüsünün gittikçe daha başarılı kullanıldığı görülmektedir.
Divanların sayısında artış olur; kaside, kıt’a, rubai gibi nazım şekillerinde Türkçe eser verilir.
Yazma ve tercüme eserlerin türü ve konusunda çeşitlilik görülür: fabl (Kelile ve Dimne), dini-tasavvufî mesneviler, Aşk mesnevileri...
Mesnevi sayısında bir artış görülür.
Asıl adı Ahmed olan şair Gülşehri olarak bilinen Kırşehir’de yaşadığı için bu adla anılmıştır.
Asıl adı Ahmed olan şair Gülşehri olarak bilinen Kırşehir’de yaşadığı için bu adla anılmıştır.
Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak o, Türkçe yazmış, Türkçe söylemiştir.
Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik postuna oturmuş; tekkesinde Mevleviliği yaymaya çalışmıştır.
Gülşehrî, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son devirlerinde, Sultan Veled, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ozanlarımız arasındadır.
Gülşehrî'nin Ahi Evran hakkında yazdığı bir risaleden başka, Onu Türk Edebiyatının Türkçeci, güçlü bir ozanı olarak tanıtan eseri Mantıku’t-Tayr olmuştur. Şiir: 7 gazel
Mantık’ut-Tayr: Feridun Attar’dan (Farsçadan) çevirdiği mesnevi; bu eserin aslına sadık kalmamış; Kelile ve Dimne’den ve Mesnevî’den de ilaveler yapmıştır. Gülşehrî, bu eserinde Türk diline hayrandır. Türkçe'nin Farsça ve Arapça’dan üstün, tatlı bir uyuşumu olduğunu, bunu belirlemek için de bu eseri yazdığını söyler. Feleknâme: Farsça mesnevî
Kayseri'de doğmuştur.
Kayseri'de doğmuştur.
Babasından ve devrin büyük alimlerinden ders aldı.
Eretnaoğulları'na kadı sonra vezir oldu.
1381'de Sivas'ta tahta çıktı. 18 yıllık sultanlığı savaşlarla geçti; bu mücadelelerde başı kesilerek öldürüldü.
Çok hareketli, maceralı bir siyaset hayatı yaşarken bir yandan da fıkıh ilmi üzerine Arapça eserler yazdı.