ÖNSÖZ
Ülkemizde yaşayan bir çok kişi hala Türkiye’nin dışında Türkçe’nin farklı şive ve lehçelerini konuşan insanların varlığını bilmiyor olabilir. Sovyetler Birliği dağılma sürecinde, bağımsızlıklarını ilan eden Türk cumhuriyetleri sayesinde halkımız diğer Türklerin veya tarih kitaplarında okuduğumuz nostaljik Türklerin aslında bir realite olarak hala Orta Asya yoğunluk merkezli olarak yaşamakta olduğunu gördü. Resmi ideoloji ile birlikte okul tarih kitapları değişmeye ve kitapların arka sayfalarına Türk dünyası haritaları koyulmaya başlandı. Türkiye’de yaşayan Türkçe’den farklı dil konuşmayı bilen insanların da kim olduğu nereden geldikleri ve Türk milletinin nasıl bir parçası haline geldiği öğrenilmeye başlandı. Halbuki 1990’lara kadar Türk tarihi okutulur fakat tarihte yaşamış devlet kurmuş olan bu eski Türklerin vatanlarında sanki hiç kimse kalmamış Türklerin hepsi Anadolu’ya göç etmiş gibi anlatılırdı. Ayrıca Orta Asya’dan göç sonucu Anadolu’dan farklı yerlere gitmiş ve oralara yerleşmiş olan Türklerden bahsedilmezdi. Anadolu’da yaşayan herkesin Türk ırkından geldiği vurgulanırdı. Bence bu Türk milletine yapılan büyük bir haksızlıktı. Çünkü her insanın tarihini, soyunu ve akrabalarını öğrenmeye hakkı vardır. Örneğin ben Türkmenlerin hangi boyundan geldiğimi bilmiyorum.
Benim Türkiye dışında yaşayan Türkler de var mıyı sorgulamam İlkokul 4’ e giderken komşumuz olan Tıraka ailesinin liseye giden kızının Büyük orta atlasındaki Sovyetler Birliği’nin Asya bölümünü gösteren sayfasında bulunan Türkmenistan yazısı olmuştur. Liseye gittiğim yıllarda TRT de bir proğramda (sanırım Ertürk Yöndem’in proğramı) Ebulfeyz Elçibey’i görmüştüm. Odasında Atatürk’ün resmi vardı, Türkçe konuşuyor ve Azerbaycan Türklerinin bağımsızlığından bahsediyordu. Böylece haritalarda yazan Azerbaycan adının, Anadolu gibi bir Türk yurdu olduğunu öğrendim. Fakat 1990’lara kadar benim yaşımdaki çocukların ulaşabileceği kaynaklar olmadığı için ancak Sovyetlerin dağılma sürecine girdiği yıllarda bir şeyler bulabildik. Ermenilerin Karabağ’da olaylar çıkarıp Türk-Ermeni çatışmaları başladığında Kızılordunun Bakü’ye girmesi ve pek çok Azerbaycan Türk’ünün katledilmesini basın aracılığıyla duyduk. Azerbaycan’daki Hocalı katliamı ve Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan Bosna-Hersek olayları sonucunda, bütün dünya Türklerinin ve Türkiye’de yaşayan Müslüman akraba halkların kimler olduğu, nerede yaşadıkları, etnik dağılımları ve nüfus sayıları gibi konulara ilgim arttı. Bu ilgi sonucunda yapmış olduğum araştırmalarda edindiğim bilgileri halkımla paylaşmak istedim.
Şunu bilmenizi isterim ki Türklüğü Müslümanlık yüceltmiştir ve Türklük ve Müslümanlık kimsenin tekelinde değildir. Herkesin geçmişini doğru bir şekilde öğrenmeye hakkı vardır. Peygamberimizin dediği gibi ‘’acemin araba, arabın aceme üstünlüğü yoktur’’ ve kişinin milletini sevmesi asla ırkçılık değildir. Hiçbir milletin diğer bir millete üstünlüğü yoktur. Varsa da üstünlük ancak tarihinde Allah için yaptıklarından dolayıdır. Modern anlamda Türk milliyetçiliğini en güzel Mustafa Kemal Atatürk ifade etmiştir. ‘’Ne mutlu Türk’üm diyene’’. İnsan kendini ne hissediyorsa odur. Irki anlamda milliyetçilik değil, kültürel anlamda milliyetçilik doğru olandır. Çünkü günümüzde saf, diğer halklarla karışmamış bir milletten bahsetmek imkansızdır. Anadolu’ya Türklerin gelmesi ile burada yaşayan halkların bir anda buharlaşması elbette söz konusu değildir. Bu halklarla karışmamızdan doğal bir şey yoktur. Eski Kırgızistan Cumhurbaşkanı ‘’çekik gözlü gittiniz, çakır gözlü geldiniz’’ demiştir.
Elinizdeki kitap, bazen bir yazardan hiç değiştirilmeden bir alıntıdır, bazen başka bir kitabın özetidir ve bazen de tamamen benim 15 yıllık tarih ve coğrafya merakım sonucu oluşan ifadelerimdir. En beğendiğim yazımın, ‘’Doğu Anadolu ve Yukarı Mezopotamya kimin anavatanı?’’ başlıklı yazım olduğunu belirtmek isterim. Böyle derlenmiş toparlanmış bir kitabın bu zamana kadar basıldığını sanmıyorum. Derleme yaptığım yazıların hepsinde kime ait olduğunu belirttim. Konularında hepsi otorite olan tarihçi ve sosyologlardan internetten ulaştığım yazılarını kitaba koyma konusunda izin almadım fakat hepsinin beni hoş karşılayacağına inanıyorum. Bu kitap amatörce yapmış olduğum çalışmalarımın bir toplamıdır. Türk ve Müslüman tarih-coğrafya sevdamın bir tezahürüdür.
Amatör ruhla yazdığım bu ilk kitabımı canımdan çok sevdiğim ve mensubu olmaktan büyük gurur duyduğum TÜRK MİLLETİ’ne ithaf ediyorum. Kabul ediniz…
Dostları ilə paylaş: |