İsmail arabaci kiMDİR


GEZİ NOTLARI FIRAT BOYLARI



Yüklə 2,91 Mb.
səhifə246/269
tarix07.01.2022
ölçüsü2,91 Mb.
#83021
1   ...   242   243   244   245   246   247   248   249   ...   269

GEZİ NOTLARI

FIRAT BOYLARI

Güneydoğu’ya geldiğinizi ilk olarak Adana-Gaziantep otoyolunda Gaziantep’e 80 km. kala Malatya çıkışına doğru döndüğünüzde fark ediyorsunuz. Güneydoğu coğrafi olduğu kadar ayrıca etnik bir terim de. Otobüs Narlı ve Pazarcık’dan gece saat 03:00-04:00 civarı geçiyordu. Terörün en yoğun olduğu 1992-93 yıllarında ‘’Pazarcık kırsalı’’ adını sık sık duymuşsanız 2004 yılı da olsa içinizde biraz tedirginlik başlıyor. Bir de o saatte Jandarma, otobüsü durdurup elindeki fotoğrafa göre yüz kontrolü yapmaz mı? Narlı ve Pazarcık, Kahramanmaraş’a bağlı. Fakat halkı şehirlik işlerini, Maraş daha yakın olmasına rağmen, 1980 öncesi Maraş olaylarından dolayı bölgede oluşan Alevi-Sünni gerginliği nedeniyle kozmopolit bir büyükşehir olan Gaziantep’de görüyor. Zaten Gaziantep, Maraş, Adıyaman ve Urfa (‘nın batısı) illeri kırsalının cazibe merkezi. Bölge halkı Maraş’a Kahraman, Antep’e Gazi, Urfa’ya da Şanlı demiyor, yalın hallerini kullanıyor. Narlı, Pazarcık’a bağlı bir nahiye. Halkı Pazarcık ilçesinde olduğu gibi Kurmançca konuşan Alevi Kürtler. Pazarcık’ı görünce kırsalı neredeymiş diyor insan. Hem Pazarcık hem Narlı sulak bir ovada kurulmuş. Tarlaların yanlarından güldür güldür sular akıyor. Pazarcık’da büyük bir baraj var. Baraj, Pazarcık’ı bir tatil beldesi gibi yapmış. Tarlalarda her türlü ürün var. Mısır, pamuk, domates, biber, buğday... Bence yılda 2 değil 3 ürün alınabilecek bir yer. Ayrıca Pazarcık bölgenin diğer ilçelerine göre daha gelişmiş. Hem nüfusu daha büyük hem sanayisi var. Zaten diğer bölge ilçelerinde sanayi filan yok.

Pazarcık’ı geçtikten sonra Adıyaman il sınırına geçiyorsunuz. Gölbaşı ilçesi Adıyaman’a bağlı ama güneydeki birkaç köyü tipik Pazarcık halkının devamı. Mayıs 2004 yılında Gölbaşına bağlı Haydarlı köyünde Jandarma cipi roketatarla havaya uçurulmuştu. Gerçi Haydarlı köyünü tam karşıdan gören tepede büyük bir Jandarma karakolu var. Adıyaman deyince herkesi Kürt sanabilirsiniz. Fakat öyle değilmiş. Gölbaşı ve Besni ilçelerinin yerli halkı Sünni Türk. Bu ilçelerde yaşayanlar da resmi işler dışında Adıyaman’a gitmiyorlar, Gaziantep’i seçiyorlar. Pazarcıklılar nasıl, Maraş’ı Sünni Türk diye sevmiyorsa, Gölbaşı ve Besnililer de Adıyaman Kürt diye, şehirlik işlerini Gaziantep’de görüyorlar. Maraşlılardan da kaba diye hoşlanmıyorlar. Gölbaşı, Adıyaman’ın en gelişmiş ilçesi. Bütün memurlar Adıyaman ili içinde bu ilçeye gelmek için torpil yaptırıyormuş. Gölbaşı, Adıyaman’ın diğer bölgelerine göre daha gelişmiş olduğundan özellikle Adıyaman’ın kuzeyindeki Malatya sınırına yakın köylerinden göç almış ve buradan gelenler de Alevi olduğu için Gölbaşı’nda belli bir oranda Alevi Kürt nüfus da oluşmuş. Gölbaşı ve Besni’nin Alevi Kürt köyleri de mevcut. Burada Türk ve Kürt kavramlarından öte Alevi-Sünni ayrımı var. Sünnilere Kürt de olsalar Türk diyorlar, Alevilere Türk de olsalar Kürt diyorlar. Yani Alevilik Kürtlük ile Sünnilik de Türklük ile özdeşmiş. Sünni Türk ve Kürtler arasında evlilikler oluyor fakat kesinlikle Aleviler ile Sünniler arasında kız alıp verme olayı yok. Buna rağmen Aleviler ile Sünniler arasında bir gerginlik görmedim. Herkes kendi havasında yoluna devam ediyor. Yalnız Aleviler gördüğüm kadarıyla daha sosyal ve misafirperverler. Ayrıca Alevi Kürt köylerinde en yaşlılar bile herkes Türkçe konuşmayı biliyor. Cemal Şener’in tespitlerine bende katılıyorum, Sünni Kürt köylerinde Türkçe bilmeyen kadın ve yaşlılar olmasına rağmen Alevi Kürt köylerinde herkes doğu aksanlı iyi bir şekilde Türkçe konuşabiliyor. Belki Türk komşuları ile münasebetlerinden dolayı da olabilir.

Besni, tepede dağ yamacında kurulmuş bir ilçe. Tarihi eski. Gölbaşı eskiden Besni’ye bağlıymış. Efsanevi Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan’ın annesi de Besniliymiş. Besni’nin en büyük caddesinin adı da Celal Doğan caddesi. Bir de şimdi türkücü Latif Doğan, Besni’nin ünlülerinden. Gölbaşı’nda ‘’daha 2 yıl önceye kadar Latif Doğan düğünlerde gelip türkü söylerdi’’ deniliyor.

Gölbaşı ilçesi 1950’lerde Gölbaşı tren istasyonunun çevresinde küçük tektonik bir gölün yanında kurulmuş. İlk gelenler Çataltepe köyündenmiş. Güneye doğru iki göl daha var. Güneydoğu Anadolu deprem fay hattı buradan geçiyor. Göller depremler sonucu oluşmuş diyorlar. Gölbaşı’nda keçi yetiştiriciliği ile üzüm ve antepfıstığı ziraati yapılmakta. Toprağı kırmızı renkli çok taşlıklı bir toprak. Pazarcık ilçesi toprağı ne kadar verimli görünüyorsa, Gölbaşı toprağı da verimsiz görünüyor. Fakat kaliteli üzüm ve antepfıstığı yetişiyor. Gölbaşı, Akdeniz-Güneydoğu Anadolu-Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği noktada yer alıyor. Kuzeyinden itibaren hemen yüksek dağlar başlıyor. Gölbaşı ve Adıyaman genel toprak yapısı engebeli, dağ denilemeyecek kadar alçak tepelerden oluşuyor. Ayrıca Gölbaşı, Menzil şeyhine gitmek üzere yola çıkanların da uğrak yeri. Mutlaka yol kenarındaki camide namaz kılmak için otobüsler mola veriyor. Gölbaşı’nda ekmek kültürü yerine dürüm pidesi mevcut. Fırınlarda eğer pideyi oradan alıyorsan her türlü yemeği de pişirtebiliyorsun. Gölbaşı veya o bölgede diyeyim, Batı Anadolu’ya ve oradan olan insanlara hayranlık var. İçlerinden keşke bizde Bursa’da veya Balıkesir’de oturabilseydik diye geçiriyorlar. Bursa’nın 1 milyondan fazla nüfusu var deyince, nasıl o kadar insan bir yerde oturabiliyor diyorlar. Kürt olsun Türk olsun ailelerin en az 5-6 çocuğu var. Fazla çocuk olayı etniksel olmaktan öte bölgesel alışkanlık gibi. Çiğ köfte ve acıyı sevmek gibi bir şey. Yine Türk Kürt fark etmeksizin bütün bölge halkı türküye bayılıyor. Otobüslerde ve minibüslerde türkü söyleyen yerel sanatçıların kasetleri çalıyor. En ünlü türkü ve aynı zamanda düğünlerin en popüler türküsü: YAN BAĞLAMA. ‘’Kız eşarbını yan bağlama’’ diye başlıyor. Düğünlerde bıkana kadar bu türkü çalınıyor ve de bu türküden bıkmıyorlar. Ayrıca bu türkünün özel bir oynama şekli de mevcut. Fakat buralarda biraz kalındığında insan türküleri sevmeye başlıyor. Buradan geldikten sonra Burçin’in ‘’Gitarımla Türkü Söyledim’’ isimli türkü kasetini almıştım.

Adıyaman’ın merkezi Sünni-Şafii Kürt kimlikli bir kent. Garajında beklerken yaşlı ve orta yaşdaki insanlar Kürtçe konuşurlarken, garajda simit satan 8-9 yaşlarındaki 9-10 çocuk kendi aralarında ‘’benim bölgemde simit satmayacaksın’’ tartışmasını Türkçe olarak yapıyorlardı ve bayağı aksansız düzgün Türkçe konuşuyorlardı. Adıyaman’dan Urfa’ya doğru giderken Atatürk barajının yanlarında sulu tarım yapıldığını gördüm. Çok düzgün tarım arazileri mevcut. Atatürk barajının yanlarında hiç ağaç yok. Fakat baraj gölünün rengi Turkuaz mavisi.

Urfa şehrinin civarı kayalık. Resmen taştan başka bir şey yok. ‘’Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar’’ türküsündeki dağları göremedim. Çünkü her yer dümdüz. Urfa’nın sanki bir Türkiye kenti değilmiş de çölde bir vahaymış gibi havası var. Halkının yansıttığı imaj ise Arap-Kürt karışımı bir halk olduğu. Fakat Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde yaşadığım o tedirginliği Urfa’da kesinlikle yaşamadım. Halkı çok dindar görüntüsü veriyor ve ‘’ben de müslümanım’’ demenin ortak paydasında rahat bir hava buluyor insan. Urfalılar Arap-Kürt karışımı bir halk dememe rağmen 2 gün kaldığım bu güzel yerde Türkçe’den başka lisanı duymadım desem yeridir. Bariz bir doğu aksanı ile konuşulmasına rağmen esnafı ve çarşıda gezeni tüm herkes Türkçe konuşmaya çalışıyor. Çok misafirperver ve sempatikler. Urfa çarşısı gerçekten çok otantik ve mistik. Çarşı, duvarları taştan, kemerli ve labirent gibi bir yapıda. Bir de Harranlı Arap kadınlar yerel giysileri ve dövmeye benzeyen işaretlerin olduğu yüzleriyle çarşıda geziniyorsa kendinizi tarihi bir filmde zannedebilirsiniz. Bakırcılık çok gelişmiş. Urfa’nın 300.000’ni aşkın nüfusu var. Bence Urfa’yı Urfa yapan en önemli şey Balıklı göl. Burada adeta Hz. İbrahim devrini yaşıyorsunuz. Urfa’da Balıklı göl haricinde neredeyse ağaç yok fakat her taraftan taşın içinden su fışkırıyor. Allahın nimetinden başka bir şey değil. Balıklı göl alanı içinde mağaralar, camiler ve Hz. İbrahim doğduğu yer var. Buranın mistik havasını ve insana verdiği manevi huzuru anlatamam. Bir de benim gördüğüm yerler içinde böyle manevi huzurun olduğu İstanbul’daki ‘’Eyüp Sultan’’ vardı. Sanırım Hacca gidenler, orada yakaladıkları manevi huzuru bulmak için, tekrar tekrar Hacca gitmek istiyorlar. Çünkü benimde içimde Urfa’ya Balıklı göle tekrar gitme isteğim daha oradan ayrılırken oluşmaya başladı. Urfa’nın mimarisi de ayrı bir güzellik.

Urfa’dan Gaziantep’e doğru giderken, Urfa’nın yine kayalık, toprak görünmeyen yerlerini geçtikten sonra, Suruç ilçesine geliyorsunuz. Suruç Sünni Kürt olmasına rağmen isyancı bir kimliği var. İlk DEP li belediye başkanlarından birisi buradan çıkmıştı. Genelde HADEP görüntülü bir ilçe. Topraklarından verimlilik fışkırıyor. Kara toprağı var ve ekilmiş her bitki çok kuvvetli görünüyor. GAP kapsamında sulama sistemlerinden de faydalandıkları için, Harran’ı görmedim ama belki de Urfa’nın en verimli ovası, Suruç ovası.

Suruç’dan sonra Urfa’nın Türklerin yaşadığı ilçe olan Fırat kıyısındaki Birecik’e geliyorsunuz. Birecik, nesli tükenmekte olan ünlü Kelaynak kuşlarının memleketi. Birecik çok eski bir yerleşim merkezi. Her yeri tarih kokuyor. Fırat kıyısında kayalık bir araziye kurulmuş bir ilçe. Fırat’ı daha görkemli bekliyordum fakat Sakarya nehrinde hayal kırıklığına uğradığım gibi burada da bir hayal kırıklığı yaşadım.

Urfa’nın merkezi nüfusunun yarısı, Akçakale ilçesinin yarısı ve Harran’ın tamamı Araplardan, Akçakale ve Halfeti ilçelerinin yarısı ile Birecik’in tamamı ise Türklerden oluşmakta.

Fırat’ı geçince, karşınıza Gaziantep’in Nizip ilçesi çıkar. Kendinizi Marmara ve Ege bölgesinden geçiyormuş sanabilirsiniz, sakın şaşırmayın. Çünkü yolun sağı solu zeytin ağaçları ile dolu. Arada Antepfıstığı bahçeleri de bulunuyor. Güney Anadolu’da böyle yeşil bir toprak parçasını bulabileceğimi görmesem inanmazdım.

Ve Gaziantep. Otantik özelliğini yitirmiş 800.000 nüfuslu kozmopolit bir yerleşim merkezi. Batıdaki büyük kentlerden bir farkı yok. Cep telefonu piyasası müthiş derecede fazla. Sakın size Antep kalesini gösterelim derlerse gitmeyin hem yorucu hem de görülecek bir şey yok. Yalnız Antep çarşısında gezerken kendimi Suriye sınırına yakın olduğumu hissettim ve şu anda Suriye sınırları içinde bulunan fakat Türkiye’nin bir çok şehrinden daha Türk olan Türkmen şehri Halep’i görmeyi hayal ettim.




Yüklə 2,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   242   243   244   245   246   247   248   249   ...   269




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin