Ispiroğlu


HZ. PEYGAMBERE VE SÜNNETE İTAATİN GEREKLİLİĞİ



Yüklə 294,49 Kb.
səhifə5/13
tarix01.03.2018
ölçüsü294,49 Kb.
#43481
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

3.2. HZ. PEYGAMBERE VE SÜNNETE İTAATİN GEREKLİLİĞİ


Herhangi bir dinin peygamberi olmadan insanlara ulaştırılması , anlaşılması, yerleşmesi ve kurumlaşması mümkün değildir. İslam dini de aynı şekildedir. Resulullah olmadan islamı düşünmek mümkün değildir. Zira İslam sadec kur’an değildir. O Resulullah’ın şahsında açıklanmış ve hayata geçirilmiş, bizzat onun öncülüğünde kurumalaşmış bir dindir. Resulullah bir taraftan Kur’an’ı tebliğ etmiş , bir taraftan onu beyan etmiş ve uygulamaya koymuş, diğer taraftan da onun kendisine havale ettiği boşlukları tamamlamış, böylece onu herkesin anlayabileceği bir mükemmelliğe ulaştırmıştır.

Bu itibarla dinimizde Resulullah’ın ve dolaysıyla sünnetin önemli bir yeri vardır. Resulullah ve hikmeti içinde taşıyan sünneti olmadan, sadece Kur’an ile yetinecek bir Müslümanlık iddeasında bulunmak gerçekçi olmamak, Kur’an’ı ve Resulullah’ı tanımamak vahyin ve peygamberlik kurumunun mahiyetini bilmemek demektir.

Kur’an’da Allah resulune itaat emredilmiş ve bu emir sık sık tekrar edilmiştir. 72 ayrıca getirdiği her şeyin alınması gerektiği, 73 emrine aykırı hareket edenlerin cezalandırılacağı74, zira onun vahyin dışında konuşmadığı75 da haber verilmiştir.

Peygamberimizin kendisi de ‘ Bana verilen şey, sadece Allah’ın bana verdiği vahiydir’ buyurarak vahiy doğrultusunda hareket ettiğini söylemiştir. Buna göre Allah Resulullah’ın ister kitap dahilinde olsun ister kitap haricinde olsun , ne getirirse getirsin mutlak itaat edilmesinin gerekliliği ni gösterir. Peygamberler örnek edinme ve kendilerine uyulma konusunda önde gelen insanlardır.

Mevdudi’ye göre ise: İnsanlar hiçbir zaman peygamberin sçz, emir ve yetkilerini sınırlandıramaz. Çünkü kendisini tamamıyla peygambere ve onun emrine tabidirler. İnsanlar için emirlere uymak ve teslimiyetten başka çare yoktur. Mü’minler peygamberin sadece din ve maneviyatla ilgili emirlerine uymakla mükellef değildir. Aksine zıraat , ticaret, eğitim gibi çok değişik konularda bile verdiği emre itaata mecburdurlar. Hiç bir konuda itiraz hakları yoktur.’ 76demektedir.

3.3. BAĞLAYICILIK AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER’İN SÖZLERİ


Sünneti doru anlayabilmek ve yanlışa düşmemek için hadisler arasında bağlayıcı olanla bağlayıcı olmayanı, yerel olan ile evrensel olanı birbirinden ayırt etmek gerekir. İslam dininin teşri de ikinci kaynağı sünnet olduğundan genel anlamda sünnet bağlayıcıdır. Ancak sünnetin bağlayıcılığı noktasındaki esas ihtilaf , sünnetin tamamı mı bağlayıcıdır, yoksa bir kısmı mı bağlayıcıdır? şeklindedir. Asıl tartışma bu noktada düğümlenmektedir. Hz. Peygamber’in emirleri, yasakları, yemesi, içmesi , oturması, kalkması, giyinip kuşanması, ve kendine özel zevkleri işerinin tamamına uymamız gerekli midir değil midir? Bunlardan hangisinin kendisini , hangisinin ümmetini bağladığını iyi tesbit emek zorundayız. Çünkü Hz. Peygamber’in baba, dede, ailereisi, muallim, devlet başkanı, hakim ve peygamber olarak yaptığı davranışlar ve söylediği sözler vardır. Bütün bunları aynı kategoride değerlendirmek mümkün değildir. Söylediklerini ve yaptıklarını hangi sıfatla yaptıklarını çok iyi tespit etmek gerekir ki bağlayıcı olan ile olamayan ortaya çıkmış olsun. Aksi taktirde konu açıklığa ve netliğe kavuşmamış olur. dolaysıyla hiçbir ayırım yapmadan şekilsel ve lafızcı bir yaklaşımla Hz. Peygamber’in her şeyini tıpa tıp yapmak sünnet değildir.

Hz. Peygamber’in her sözünün, her hareket ve davranışının bağlayıcı olduğunu söylemeye imkan yoktur çünkü Hz. Peygamber’in bir beşer olarak yaptığı günübirlik işler, yaşadığı toplum ve şartların gereği olarak o bölgenin geleneklerine göre yapmak zorunda olduğu iş ve hareketler vardır. Ayrıca Hz. Peygamber’in kendine mahsus ‘Hasaisu’n Nebi’ dediğimiz ümmetini bağlamayan özel durumlar vardır. Yeme içme hususunda her insanda olduğu gibi onun da sevdiği sevmediği yemekler vardır. Örneğin keler yemeğinden hiç hoşlanmaz bu yemeği hiç yemezdi. Bütün bunlar onun özel şahsi zevkleri arasında yer alıp, başkalarını bağlamaz.insan olarak maddi ihtiyaçlarını bağlamada yaptığı işler , ev işleri, def-i hacet, ev edinme, tedavi olma, yeme ve içme o zamana mahsus ev eşyalarını kullanması, bütün bunların hepsi ibahaya delalet eden hareketler olup bağlayıcı değillerdir. 77

Hz. Peygamber belli bir dönemde, belli bir kültür ve coğrafyada yaşamış tarihsel bir şahsiyettir. Görevi ve bilgi kaynağının bir sonucu olarak kendisinden aktarılan bilgilerin önemli bir kısmı zaman ve mekan kaydı bulunmadan insanlığı saadete , hidayete ve cennete götürecek evrensel bilgiler, gerçekler ve talimatlar ise de bir kısmı tarihseldir. Bu durumda Hz. Peygamber’e atfedilen bütün rivayetlerin gerçeklik, bağlayıcılık ve evrensellik açısından aynı olmadığını söyleyebiliriz. Bu ayrım Hz. Peygamber de yapmıştır. Örneğin bazı söz ve davranışlarının vahiy olmadığını kendisinin şahsi görüşü olduğunu belirtmiştir.78

Sünnete uymak Hz.Peygamber’den gelen her şeyi hiçbir ayırıma tabi tutmadan ve bağlayıcılık açısından hepsini aynı düzeyde görerek harfi harfine adeta bir robot gibi taklit etmek değildir. Buna göre sünnet ortaya konurken ve uygulanırken onun bağlayıcı olan ve olamayan türleri bulunduğun göz önünde bulundurmak ve bunları bir birinden ayırt etmek büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü günümüzde bazı insanların sünnet kavramını bağlayıcılık açısından bir sınıflandırmaya tabi tutmadan sünnetin tamamını bağlayıcı gibi görerek yanlış telakkilere sahip olduklarını görüyoruz. Dolaysıyla sünnetin bağlayıcılık açısından sınıflandırılmaya tabi tutulması konunun daha doğru anlaşılması açısından bir nevi zorunluluktur. Nitekim, sahabinin bir kısmı sünneti bağlayıcılık açısından aynı görmemiş, değişik yönlendirmeye tabi tutmuşlardır.79

Vahyi açıklamakla görevli olan Hz. Peygamber’in açıklamalarına uymak gereklidir. Ancak uygulaması gerekli olan vahyin izahı niteliğindeki söz ve uygulamalarıdır. Adet türünden hükümlere uymak gerekli değildir. Bize emir-yasak edinilen şer’i meseleler ya Allah’a ibadettir ya bizi bir zarardan korumak ve kamu yararını korumak içindir. Allah’ın hukuku ve kamu yararı ile ilgisi olmayan eylemler şeriat değildir. Gelenekler sanatlar, deneyime dayalı bilim ve teknoloji gibi hususlarda insanların serbest oldukları gelenek türündendir. Bu konuda gelen emirler bağlayıcı değil, yıl gösterici niteliğindedir. Farz ve haram bildirmezler. Bunların yapılmasına sevap, yapılmamasına ceza verilmez. Ancak yasak bildiren sözden sonra yapana ahiret cezası bildirilmiş ise, o zaman onu yapmak deliline göre haram veya mekruh gibi bir hükümdür.

Kuşkusuz Hz. Peygamber’in dini mahiyetteki sözleri Kur’an’ı kerimin tefsiri sayılır. Ama onun doğal ihtiyaçları için söylediği sözlerin vahiy olduğunu söylemek aşırılıktan başka bir şey değildir. Senedi sağlam ve metni de Kur’an’a uygun olan hadisler Kur’an’ın tefsiri ve yönetmeliğidir. Kur’an ayetleri yanında bunlar da İslam hukukunun diğer bir kaynağıdır. Çünkü haşr (97/7) suresinin 7 ayetinde ‘ Elçinin size verdiğini alınız sizi menettiğinden kaçınınız’ buyurulmaktadır. Alimler bu ayetin Hz. Peygamber’in emirlerini tutup yasaklarından kaçınmak gerektiği anlamını çıkarmışlardır. Buna göre peygamberlerin emirleri, gerek Kur’an’ın ayetleriyle gerek Allah’ın vahyine dayanarak emrettiği dini şeylerdir. Onun emirlerin uymak, yasaklarından kaçınmak her müslümanın görevlerindendir. Ancak peygamberin emri olarak aktarılan şeylerin doğruluğunun en sağlam ölçütü Kur’an’dır. Kur’an’a uyuyorsa ve senedi de sağlam ise onun sözüdür ve uygulanması gerekir. Fakat Hz. Peygamber’e dayandırıldığı halde Kur’an’a ters düşen sözler ona ait olamaz. Çünkü Hz. Peygamber’in Kur’an’a aykırı şeyler söylemesi düşünülemez. Zira Kur’an’da ona ‘ben ancak bana vahyolunana uyarım’ demesi emredilmiştir. En büyük amacı Kur’an’ı tebliğ edip insanları hurafeden, dar düşünceden saplantıdan kurtarmak olan Hz. Peygamber’in Kur’an’a aykırı hatta bazen Kur’an-ı nesheden insanların yollarını daraltan , gelişmekte olan toplumun sosyolojik gerçeklerine ters düşen sözler söylemesi mümkün değildir. İnsanlığın ebedi ışığı Kur’an’da gelişmeyi engelleyen, frenleyen toplumu geri bırakacak ileri çağların sosyolojik gerçeklerine ters düşecek hükümler yoktur.80

Uyulması gereken sünnetin kapsamına Hz. Muhammed’in bir peygamber olarak söylediklerinin ve yaptıklarının girdiği, şeriatın tanınmış ilkelerindendir. Yani Hz. Muhammed kişisel olarak ne söylemiş yahut ne yapmışsa elbette ki saygıya layıktır. Ama uyulması mecburi değildir.81


Yüklə 294,49 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin