İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


Hamamcı Dudu Kadın bir mahlûke nigârdır Hüsnü ânı şöhreti dillere oldu destan



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə18/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   80

Hamamcı Dudu Kadın bir mahlûke nigârdır Hüsnü ânı şöhreti dillere oldu destan

Oynaşı da avretin bir nevhat şivekârdır £ Urumeli şahbazı Eskizağralı Mestan

Mercimek aşın kadın virir iken külhana

u,

Salmış haber imama gelsin kıysın nikâhı Kondu muhacir oğlan bir hamamla bir hana Neş 'esinden havaya fırlamıştır külahı



..\

Ey nigârla mabubun âşıkları doğunun

Bu sefer pek yerinde bir iş yapdı çöpçatan
«Laz imam» çıkıp deıttfş târihini düğünün
«Bir yasdıkda kocasın Tûti Kadınla Mestan»
1420—120 (Laz İmam) — 1300 (M. 1883—1883)
l Vâsıf HtÇ


. DUDUKUŞU — Eski istanbul ağzında gaa-yet tatlı ve parlak bir yeşil renk" çeşidinin adı:

Dudukuşu ferace

Yaşmak inceden ince

* * *


Dudukuşu mintan açar tazeyi

Fatih Sultan Mehmedin hocalarından ve büyük şâir şeyhülislâmlardan Molla Husrev Meh-med bir gazelinde bu tatlı yeşil renkden (B. : Dudu, Tûti) şöylece bahsediyor :



Yeşiller giydiğince tûtii gûyâya benzersin Siyapûş olduğunca Kâbei Ulyâya benzersin Kaçan kim nâz ile ak sâde giysen ay semen zîmâ Sadette 'hâsıl olmuş gevheri yektaya benzersin

DUDULAR ÇIKMAZI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu Kazası merkez nahiyesinin Hüseyin Ağa Mahallesinde Kalyoncu kolluğu Caddesinde bir çıkmaz sokakdır (1934 B. Ş. R. Pafta 14/144). Beton bir yoldur; 2-7 katlı ve hepsi kagir olan binaların altında manav, elektrikçi, soba tamircisi dükkânları ile bir lokanta, bir emlâkçi yazıhanesi ve bir kâğıt tüccarı mağazası vardır, kapu numaraları 1-13 ve 2-8 dir. (1967)

DUDULLU KÖYÜ — «Dudurlu» de denilir, (Eski Ankara Yolu) üzerindedir, ki bu yolun en eski adı da Alemdağı Caddesidir; Üsküdar Vapur İskelesinden 12 kilometre mesafededir, aynı yol üzerinde bulunan Ümraniye ile Sarıgaazi Köyü arasındadır (B. : Bulgurlu, cild

6, sayfa 3113; Sarıgaazi); deniz yüzünden 135 metro yükseklikdedir; toprağı verimli dalgalı bir arazi üzerinde, çınar ağaçları arasında şirin ve havadar bir köydür. Yukarı Dudullu ve Aşağı Dudullu adı ile iki mahalledir; Yukarı Dudullu köyün Şile Yolu (Eski Ankara Yolu) üzerindeki kısmım teşkil eder; Aşağı Dudullu 500-600 kuzeyde geniş bir vadi içindedir, bir şose ile inilir, ki bu şosede Çekme köyüne gider (B. : Çekme Köyü, cild 7, sayfa 3,807).

1967 mayısında Yukarı Dudullu 120-125 ev, Aşağı Dudullu 80 ev; 1965 sayımında da her iki mahallesi ile nüfusu 1900 kişi idi; 'nüfus gecen iki yıl içinde artmış, 2200 kişiyi bulmuştur.

Dudullu köyü halkı sağmalcılık ve bilhassa bağçıvancılıkla geçinmektedir; Köy bağçe ve bostanları istanbul civarının en iyi sebzelerini yetiştirir ve domatesi çok meşhurdur; mahsulü Kadıköyü Halinde satılır.

Çarşısı, esnafı Yukarı Dudulular; 1967 mayısında 5 bakkal (Ali Yaslı, Kâmil Tansu, Mustafa Er, Mehmed Zengin), 2 kasab (Sabahattin Demir, Mazhar Kestiren), l ekmek fırını (Mustafa Hüsem), 5 kahvehane (Ali Mert, necmed-din Yanar, Bilâl Coşkun, Orhan Küçük), l lo-

kanta-aşçı (Hasan Küçük), '4 berber (Mustafa Ray, Halil Seçkin, Zeynel Yanar, Ali), 2 at-öküz arabası yapıcı-tamircisi (Mecid, Salih Çeliköz), l nalband (Mustafa), l arpacı (Faik Ulu), l tekel bayii (Faik Uğur), l benzinci (Kemal Kırgız), l sinema (Yazlık ve kışlık Şirin Sineması, İbrahim Şirinoğlu, l menbâ sucusu (çırçır suyu, Hüseyin Metin)

Köyün Yukarı Dudullu Mahallesinde iki hâne kıbtisi vardır, köylüye çapa ve nacak yaparak geçinirler.

Yukarı Dudullu da, ana yol üstünde tek katlı yeni bir binada köyün tam teşkilâtlı dispanseri vardır (l doktor, l sağlık memuru, l ebe ve l cankurtaran arabası ile şoför).

Köyün ilkokulu önce iki mahalle arasındaki yol üzerine ve Aşağı Dudulluya yakınca bir yere yapılmışdı, son yıllarda Yukarı Dudulluya yeni bir mekteb yapılmış, l, ve 2. sınıflar Eski Mekteb denilen Aşağı Dudulludaki binada bırakılacak 3., 4. ve 5. sınıflar Yeni Mektebe alınmışdır; 1965 — 1966 ders yılında beş sınıflı bu ilk okulun 190"öğrencisi vardı.

2 çeşmesi, ve her iki mahallesinde birer cami vardır (Bu madde içinde 9. : Dudullu Çeşmeleri Dudullu Çırçır suyu; Aşağı Duduullu



DUDULLU

4750 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4751



DUDULLU


Camii; Yukarı Dudullu Camii). Parkımsı bir meydancıkda da bir Atatürk büstü vardır.

Köy civarında Nureddin Berksoy'un bir tavuk çiftliği vardır; Dudullu civarında meşhur Şerifali Çiftliğide 1967 de Muammer Akdeyin mülkiyetinde bulunuyordu. Köyde bir de tohum İslah ittasyonu vardır.

l mezbaha, ve köy civarında 6 mandra, 2 büyük tuğla harmanı vardır.

Budullu Köyünün Üsküdarla trafik bağım minübüsler sağlamaktadır, Dudullu — Ümraniye arası 50 kuruş, Dudullu — Üsküdar arası da 100 kuruşdur; her yarım saatte bir araba bulmak mümkündür.

1964 de Üsküdar — Alemdağ köyü arasında Belediye Otobüsleri işletilmeye başlanmış, Dudullu köyü halkı da bundan çok faydalanmış iken, 1. E. T. T. İdaresi bu hatdan zarar da etmemiş her ne sebebden ise 1966 da bu otobüs hattı ibtal edilmişdir.

Dudullu Köyünün 1967 de en büyük noksanı elektrik idi; köy lüks ve gaz lâmbaları ile aydınlatılmakta idi; 1967 mayısın da Dudullu -ya elektrik verileceği söyleniyordu. Köyün sineması elektriği kendi özel motoru ve dinamo ile elde ediyordu.

İstanbul — Ankara yolunun değişmesi de Dudullu Köyünün inkişafına ve iktisadî hayatına ağır darbe vurmuşdur.

Dudullu Köyünün 1967 mayısında İstanbul Ansiklopedisi adına ziyaretimizde Aşağı Dudullu muhtarlığında çiftçi Bay Yaşar Arslan, Yukarı Dudullu muhtarlığında da sinamacı Bay İbrahim Şirinoğlu bulunuyorlardı.

Köyü dolaşıp gezerken bize refakat eden, köy hakkında bizi aydınlatan, şahsında münevver bir vatandaş bulduğumuz çiftçi ve menbâ suyu sahibi Bay Hüseyin Metinin adını buraya şükran ve muhabbetle kaydediyoruz.

Aşağı Dudullu Camii — Aşağı dudüllunun

ortasındaki meydancıkda, bu mahallenin içinden geçen Dudullu — Çekme köyü şosesi üzerindedir. Müstakil plânlı dört kagir duvar üzerine kiremitli ahşab çatı ile örtülmüş kalınca ve bodur kagir minareli küçücük fakat şirin bir camidir. Kapusu yan taraftandır; kapudan girilince sol taraftan beş basamak ahşab merdi-vencikle kadınlar mahbiline çıkılır; mahfilin hususiyeti bir ahşab peyke şeklinde oluşudur, ön kısmının ortasında ahşab tavana destek olan bir ahşab sütün—direk vardır; mahfilin ibâdet sahnına bakan ön kısmı, kafes yerine tavandan sarkıtılmış bir tül perde ile örtülmüşdür. Ahşab minberinin üst kısmı da tavana dayanmışdır. Cami sağ ve sol ve mihrap duvarlarında ikişer küçük pencere ile aydmlatılmışdır. Minare ka-pusu kadınlar mehfilindedir.

Yukarı Dudullu Camii — Yukarı Dudullu, Şile (Eski Ankara) Yolu ile aşağı Dudullu ve

Çekme Köyüne giden şosenin kavuşağı köşesin-, dedir. Etrafı demir parmaklıklı beton döşeli bir avlucuk içinde dört kagir duvar üzerine kiremitli ahşab çatı ile örtülmüş taş minareli bir camidir. Banisinin kim olduğunu tesbit edemediğimiz eski bir köy caminin yerine 1921—1922 arasında köylü tarafından imece ile yapılmış-dır. 1955 — 1956 arasında tamir edilmişdir. Taş minaresi 1960 da yapılmışdır ki kaidesine konulan mermer kitabe taşında şu satırlar bulunmaktadır :



Yapan Orhan Eren

Yaptıran

Mehmed Yılmaz

1960

Cümle kapusundan müstatil şeklindeki son cemaat yerine girilir; zemine mozayik döşenmiş olan son cemaat yerine hasır serilmiştir; sağda




Yukarıdudullu Camii (Resim : S. Büyükerbil; Plân : Ö. Tel)

Yukarıdudullu Çeşmesi (Resim : S. Büyükerbil)

DUDULLU

_- 4752

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

4753



DUDULLU


ve solda kadınlar mahfiline çıkan kapulu iki merdiven vardır; soldaki merdiven ahşab olub 1960 da ihlâl edilmiş, o tarihden bu yana kapu-su kapanarak tabutluk yerine kullanılmaktadır. Sağdaki taş merdiven 1960 da minare yapılır iken yapılmışdır, minare de bu merdivenin üst başındadır.

Kare plânlı olan ibâdet sahnı, iki yan duvarında ve mihrab duvarında ikişerden altı pencere ile aydmlatılmışdır; iki küçük pencere de son cemaat yeri duvarnda vardır. Minberi ve vaiz kürsüsü ahşabdır.

Son cemaat yerinin üstünü tamamen kaplayan kadınlar mahfili ibâdet sahnına doğru balkon halinde de bir çıkıntı yapmışdır; üç duvarında birer küçük penceresi vardır.

Cami elektrikle tenvir edilmişdir. cereyanı özel motoru ve dinamosu olan yanındaki kasab vermektedir.

Camiin cümle kapusunun karşısında beton bir saçak altında abdest almak için dört musluklu bir su hazinesi vardır. Bu su hazinesinin arka tarafında da iki ayak yolu vardır.

Duduîlu Çeşmeleri — Köyün biri Yuka« Dudullu da, biri de Agağr »«auiiuda iki çeşmesi vardır. ..-/• ..

Yukarı Dudulludaki Çeşme Âdile Sultanın hayır eseridir; İbrahim Hilmi Tanışık 1945 de yayınlanmış «İstanbul Çeşmeleri» isimli eserinde «Dudullu Meydan Çeşmesi» adı ile 1142 (M. 1729—1730) yılında yapılmış gösteriyor ve asü banisinin malum olmadığını söylüyor; fakat aynı yılı gösteren ve bir kenarda dayalı duran şu kitabeyi kaydediyor :

«Sâhibül hayrat ve ehasenât. Enderûni Hümâyundan çıkma Hafız Abdülkerim Ağa, sene 1142».

Bu Hafız Abdülkerim Ağanın bani olarak gösterilmesinin sebebim anlayamadık. Yine bir kenarda durmak da olduğunu söyleyerek yalnız târih beytini aldığı diğer bir kitabe taşına göre de çeşmenin 1275 (M. 1858 — 1859) da ihya edildiğini imâ ediyor; Tanışık'ın kaydettiği beyit şudur :



Söyledi Fevzi kulu cehre gibi tarihini «Şevkini hal usta nev çeşmesin âbad eyledi»

Nihayet çeşmenin ayna taşı üstündeki Âdile Sultan kitabesinde yalnız tarih beytini alıyor.

Çeşmenin suyu Dudulluya yarım kilometre mesafeden Âdile Sultan tarafından getirilmiş-

dir; kaynağı, kuyu gibi, 26 metre derinlikdedir, önce 300 metre boyunda bir taş tünel içinden akar, sonra 200 metroluk pik koru içine girerek çeşmeye gelir. Suyun getirilmesi ameliyesine 1301 (1884) de başlanmış ve çeşme 1304 (1886

1887 de yapılmışdır. Çeşme kesme taşdan

yapılmışdır, cephesinde talik hat ile beş beyit-lik menzum kitabesi şudur, târiki 3 rakamı ile tâmiyelidir :



AKyyetüşşâm ismet menkibet Âdile Sultan kim Elinden câri her sû su gibi ihsâm bi pâyan

Şehidi Kerbelâ aşkında dileû çeşme yaptırdı Nazirin görmemişdir böyle yerde didei devran

Dahi zîri zeminden yer yüzüne eyledi câri Bu âbı hoşgüvârı muş ide insan ile hayvan

Meram bu âbı içen abdest alan bir fatiha okusun Revanı Hazreti Mahmud Hânı ayîesün şâdan

Kalender çıkdılar üçler didiler yaz bu tarihi «Revan bir çeşme yapdı Hak yolunda Âdile Sultan» 1307 — 3 = 1304

Dördüncü beytin ikinci mısrasının başındaki «Revanı» kelimesi câhil taşçı elinde yanlış hak edilmiş olacakdir, bu mısraın :

Ruhi Hazreti Mahmut Hânı eylesün şâdan olması gerekir; Âdile Sultan İkinci Sultan Mah-mudun kızıdır ki bu çeşmeyi babasının ruhini şad etmek için yapdırtmışdır (B. : Âdile Sultan, cild l, sayfa 216). Kitabede beyan edildiği gibi bir köy çeşmesi olduğu için köy hayvanları, sürüleri de düşünülmüş ve önüne tekne yerine yalak konmuşdur. Cebhenin üstüne üst kenarı dalgalı ve iki başında iki saksı bulunan bir alınlık konmuşdur.

Alınlığın ortasında bir madalyon içinde sülüs hat ile «Ve minel mai külli şey'in hay» yazılıdır. Çeşmenin arka tarafı da bir namazgah olarak tanzim edilmiş, etrafı demir parmaklık




Yukarıdudulhı Namazgahı (Resim: S. Büyükerbil)

Aşağutudullu Ftrmı (Resim : S, Bttyükerbil)

DUDULLU

4754 —



istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4755 —



DUHANCI HANI


ile çevrilmiş, çeşmenin su haznesinin namazgaha bakan yüzüne de güzel sülüs hat ve siyah boya ile : «Küllemâ dahale aleyha zekeriyel mihrâb» ayeti kerimesi yazılmıştır; bu güzel yazı 1967 mayısında, zaman ile haylice silinmiş, kaybolacak gibi görünüyordu.

Dudulluda ikinci çeşme Aşağı dudulluda şose üstünde eski mektebin önündedir; bir su haznesi yapısından ibaret olup dâimi akan çeşmedir; küçük bir mermer plâk üzerinde : «Aşağı dudullu suyu, 1953» yazılıdır.



Dudullu Çırçır Suyu — Yukarı Dudullu çiftçi ve sağmalcılarından Hüseyin Metin'nin arazisinde bulunmuş gaayetle güzel bir menbâ suydur; Hüseyin Metin bir sâri hastalıkla kısa bir zaman içinde medarı maiyeti olan sağılır hayvanlarını kaybettikten sonra bulduğu bu suyu kıymetlendirmiş ve su satıcılığına başla-mışdır; 1967 mayısında bir at arabası ile Üıri-râniyeye kadar su tenekeleri içinde dağıtıyordu. İmkân el verib de gereken makineler temin edildiği takdirde, şişelerle Istanbulun her tarafına su verebilecek zenginlikde bir kaynakdır.

Aşağı Dudullu Köy Meydan'Fırını — Aşağı Dudullu Camii karşısındaki meydancıkda ihtiyacı olan köylünün yakıp kullanması için yapılmış, küçücük, pek işirin bir fırmcıkdır; bilhassa , İstanbul civarında bir benzeri olmayan bir eserdir. Fırın, bir sed üstünde toprak—ker-piçden bir kubbecikden ibaret olup, sedi ile birlikte dört direk üstüne atılmış çit bir saçak altına alınmışdır. Zamanımız için ibtidâi bir eserdir veya köyün ihtiyacı yokdur diyerek bir gün köylü eli ile veya idareciler emri ile yıkdırılır ise pek yazık olur; sadece Dudullu değil, İstanbul, maddî kıymeti belki hiç, fakat tarihi kıymeti büyük bir eser kaybeder. Istanbulun pek yakında eski köy hayatını temsil eden bu fı-rıncığın devletçe korunması gerekir. Kem nazardan, imar adı altında görülen cehil vanda-lizminden Hak saklasın.

Fırının yanı başında köy malı bir de buğday dibeği vardır. -



DUDULLU KÖYÜ CİNAYETİ — 1952 senesinin mart ayı sonlarında Hüseyin Yavaşça adında 47 yaşında bir köylü, aynı köyden 19 yaşında İsmail Tepe isminde bir delikanlı tarafından ormanda balta ile öldürülmüş, ve bu çe-

şid cinayetlerin hemen hepsinde görüldüğü gibi tevkif edilen kaatil gene ırzına tasallut etmek isteyen maktulü namus yolunda öldürdüğünü söylemişdir.

İki köylü bir sabah erkenden odun kesmek için Hekimbaşı Çiftliği sınırı içinde Karanlık Dere denilen yere gitmişlerdir. O akşam ve ertesi sabah Hüseyin'in eve dönmediğini göfen kardeşi keyfiyetten köy halkım haberdar etmiştir, kalabalık bir köylü kaafilesi ormana dağılarak bir kaç saat devam eden arama sonunda Karanlık Derede Hüseyinin başı balta ile parçalanmış cesedi bulunmuştur.

Bibi. : Hürriyet Gazetesi

DUDULLU KÖYÜ CİNAYETİ — Türlü yönden bir aile faciasıdır; bir İstanbul köyü olan Dudulluda 1962 yılı nisanının ilk günlerinde üzerine gaz dökülerek kibritle tutuşturulmak suretiyle yakılan Zahide Akseki adında bir genç kız kaldırıldığı Haydarpaşa Numune Hastanesinde ölmüş've ölümünden önce verdiği ifade de kendisi ile cinsî münasebetlerde bulunmak isteyen ağbeysi Azmi tarafından yakıldığını söylemişdir : ağır ittiham üzerine Üsküdar Jandarması, tarafından yakalanan Azmi, kız kardeşinin iftirası karşısında bulunduğunu, ve masumiyetini iddia etmişdir. Köy halkı ise Zâhi-denin bir süre önce köy gençleri tarafından kaçırılarak kirletilmiş bir kız olduğunu anlatmışlardır. Facianın adli safhası tesbit edilemedi. Bibi. : Yeni Sabah Gazetesi (7 nisan 1962)

DUDULLU KÖYÜNÜN YOĞURDU — Bir

sağmalcı köyü olan Dudullunun yoğurdu İmparatorluğun son devirlerinde büyük şöhrete sahib di; bilhassa Çamlıca, Kısıklı, Libâdeki kibar köşklerinin yaz sofralarında büyük sırlı toprak kâseler içinde mutlaka bulundurulur ve bu meşhur yoğurtlar esnaf elinden değil, oralara kadar atla gelen Dudullulu köylü delikanlılardan alınırdı.

Bâzı kibar yosma hanımefendilerle bu köylülerin eşbah civanları arasında, bir yaz mevsimi boyunca gönül cümbüşleri olduğu da söylenirdi; aşağıdaki iki kıt'a bir Mısırlı prenses için söy-lenmişdir :

Eli ayağı düzgün kast gözü yerinde Oğlanın getirdiği has Dudurlu Yoğurdu

Kaçırır mı fırsat Mısırlı Hanım Yoğurdeudan Paşaya bir toraman doğurdu

Kırmızı gömlek giyen ne kadar dikkat etse Yakasını gizler de gözünüz yenin ucu Çoban geldi söyledi mücevher tarihini «Faruk Beyin babası Dudürlulu Yoğurdcu» 1229+63 (çoban) — 1391 (M. 1874)

Vâsıf HİÇ

DUDU ODALARI — Tanzimattan önceki devirde Istanbulun toplum hayatında çok önemli bir yeri olan «Mteehhilin Odaları» denilen, hem hayır eseri hem de gelir kaynağı yapıların en meşhurlarından biriydi; bu isim altında iki takım odalardı, biri Samatya ile Aksaray arasında Kürkçübaşı Mahellesinde ve Küçük Langa Caddesi üzerinde «Büyük Dudu Odaları» idi, ki zamanımıza bu odalardan adı geçen cadde üzerinde, odalara girilen bir çıkmaz sokak kalmışdır (B. : Dudu Odaları Çıkmazı); diğeri Beyoğlunda İngiltere Sefareti Konağı karşısında Dudu Odaları Sokağında «Küçük Dudu Odaları» idi, 1870 Beyoğlu yangınında yanmışdır (B.: Dudu Odaları Sokağı) .

Tanzimattan önceki devirde esnaf nizamlarına ve esnaf gediklerine uyarak İstanbulda her hangi bir iş tutmuş ve muvakkaten yerleşmiş diyar garibi bekâr uşakları, zincirleme kefalet ve zabıta nezâreti altında toplu olarak bekâr hanlarında ve bekâr odalarında iskân edilirlerdi. Bekâr Hanları ve odaları istisnasız büyük çarşı boylarında inşâ edilirlerdi; bu arada Kayıkçı Odaları bilhassa sur dışında, yalı boyunda yapılırdı. Bunlardan memleketinde evli olub da ehlini yanına getirtmek isteyerfler, ya-hud da İstanbulda küffü olan bir kadın ile evlenenler de yine toplu olarak «Müteehhilin (evliler) Odaları»nda iskân edilirlerdi; müteehhilin odaları da, içine tek sokak kapusundan girilen bekâr odaları plânında olub onlardan farkı mahalle içlerinde yapılmaları idi; bekâr odalarında bir kaç nefer bekâr uşağı bir odada yatar iken müteehhilin odalarının bir odasında bir karı koca yerleşir, barınır idi.

Küçük ve Büyük Dudu Odalarının gerek semtlerinden, gerekse isminden gayri muslini bilhassa ermeni müteehhilin odaları olduğunu tahmin ediyoruz (B. : Dudu)

DUDU ODALARI ÇIKMAZI _- 1934 Belediye Şehir Rehberine göre, Aksaray ı Samatya-

ya bağlayan Küçük Langa Caddesi üzerinde ve Kürkçübaşı Mahallesi içindedir; eski müteehhilin odalarından olub tasbit edemediğimiz bir tarihde yanmış veya yıkılmış, yok olmuş Büyük Dudu Odalarının giriş yeri idi (B. : Dudu Odaları) .

DUDU ODALARI SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu ilçesi merkez nahiyesinde Hüseyin ağa Mahallesi sokaklarından; bu mahallenin Aşmalı mescid ve Kamerha-tun mahallesi ile sınırı teşkil eden Hamalbaşı Caddesi ile Sahne Sokağı arasına uzanır; Hamal-baş Caddesi ile olan kavuşağı İngiltere Sefaret Konağı (İngiltere Konsoloshanesi) karşısına rastlar (1934 B. Ş. R. Pafta 13/1444). Sokak adını 1870 Beyoğlu yangınında yanmış Küçük Dudu Odaları isimli müteehhilin odalarından al-mışdır (B. : Dudu Odaları).

İki ile yedi kat arasında değişen binalar arasından geçer; binaların altı dükkan ve mağazalar, faal bir çarşı boyudur; müteaddid bakkal kasab, ciğerci, manav, balıkçı, şekerci dükkânları ve kahvenâneler vardır. Kapu numaralan 1-37 ve 2-42 dir.



DUDUOĞLU SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarda Nuhkuyusu semti sokaklarından, Beylerbeyi Sokağının devamı olarak Cemal Efendi ve Şâir Talât sokakları ile Allâme Caddesi arasında uzanır (1934 B. Ş. R. Pafta 27); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).

DUIIAN — (B. : Tütün)

DUHANCI CİVANI — Kalender meşreb şâirler tarafından «Şehrengiz» adı verilen men-zum risalelerle medhedilen esnaf güzelleri arasında Duhancı (Tütüncü) civanlarına da rastlanır; şehrengiz yollu yazılmış «Hûbannânıei Ne veda» isimli manzum risalede Duhancı civanı şu beyitlerle övülmüşdür :

Duıhancı civanı acem püseri Tasviri melanet Bihzad eseri Muglim ustasının sine bülbülü Hem dalında açmış Şirâzî güîü Rûyi humret üzre çeşmi siyah §âh Uşşâkının âhı libâsı siyah

DUHANCI HACI MEHMED SOKAĞI

— 4756 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

- 475?

DÜHÂNÎ (Said Katım)



lübün müdürü olarak îstanbula döndü (B. : Atabinen; Reşid Safvet, cild 3, sayfa 1186)

Said Duhânî, Türkçe, Arabca, Fransızca, İngilizce ve Rumca konuşur. Paristeki uzun ikaa-meti sırasında «Faculte deş Sciences» ile «Sor-bonne» a devam, etmişdi. Türkiye aleyhinde neşriyata «Carnet de la Semaine» isimli haftalık gazetede neşrettiği makalelerle cevab vermiş, ilk gençlik yıllarında da İstanbulda «Levant He-rald» (sâhibrLevis—Mizzi) ve «Stamboul» (sahibi Regis Delbeuf) de devamlı yazılar yazmışdı. Parisde iken gazeteci Pierre Bonardi'nin teşviki ile «Paris Soir» gazetesine «Parisdeki Türkler» konusunda bir sıra yazılar yazmışdı.-

îstanbula döndükten sonra da muharrirliğe
DUHANCI HACI MEHMED SOKAĞI —

1934 Belediye Şehir Rehberine göre Bulgurlu Köyü sokaklarından (B. : Bulgurlu, cild , sayfa ); Çilehâne Sokağı ile Bulgurlu Caddesi arasında uzanır uzunca bir sokakdır; Kaymakam Sokağı, Kartallı Sokağı ile kavuşakları vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 28); yerine gidilip şu sa-trların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).



DUHANCI SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihde Tevkiicâfer Mahallesi sokaklarından Usturacı Sokağı ile adı paftaya yazılmamış uzun bir sokak ardında uzanır, isimsiz yol tarafındaki başı merdivenlidir, Kutu Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 B. Ş. R. Pafta 8/103); yerine gidilip son durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).

DUHAN DÎVÂNESİ — îstanbuîda onye-dinci asır ortalarında yaşamış bir mezcub; Evliya Çelebi adını «Dîvâne Duhan Keser Dede» diye kaydediyor ve: «Dilsiz hal sahibi bir dîvane idi. Burun otu (enfiye) çekmeye mübtelâ idi. Bâzı çocuklar burunotudur diye toprağı avu-cuna kor, dede hazretleri de burnuna çekerdi. Günde yüz dirhemden ziyâde toprak çekdiği olurdu. Bir kaç kefe kerameti görülmüşdür» diyor. Hayatı hakkında başka kayda rastlanmadı,

« DUHÂNÎ (Said Naum) — Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü kurucu üyelerinden, kuruluşundan bu yana bu kulübün idare müdürü, muharrir; 1886 da İstanbulda Beyoğlunda doğdu, Cibrail Duhânî Naum Paşa ile Franko Kusa Nasrî Paşanın kızı Meryem Hanımın oğludur. Babası, dedesi ve dayısı Cebeli Lübnan valiliği etmiş üç Osmanlı veziridir. Dedesi Dr. Cibrail ile onun kardeşleri Mikhail Duhânî ve Yusuf Duhânî şimdiki Çiçek Pasajının (eski adı ile Hristaki Pasajının) yerinde bulunan meşhur Naum Operasını (Tiyatrosunu) kurmuş ve yönetmişlerdi.

Said Duhânî bu akrabalarının yanında 6 yaşından 16 yaşına kadar Cebel'de yaşadı. Beyrut-da Cizvitlerin idare ettiği «Üniversite de Saint Joseph» isimli okulda, kendi tâbiri ile «kötü bir yatılı talebe» olarak bir süre okudu, ve bu kolejden, tabiyetinde bulunduğu devletin aleyhine yapılan propaganlara tahammül edemeyerek ayrıldı; 1902 de 16 yaşında Istanbula gelerek

tahsiline değerli hususî hocalar ile devam etti, ki bu hocalardan biri Albert Prost, diğeri de Enis Akaygendir, o zaman her ikisi de Galata-sarayı Sultanîsinin tedris heyetinde bulunuyorlardı. 1907 de 21 yaşında iken ikinci Sultan Ab-dülhamidin irâdesi ile babasının müsteşar bulunduğu Hariciye Nezâretinde Tahrirâtı Ecnebiye kalemine kâtip tayin edildi; fakat bu ilk memuriyeti pek kısa sürdü, 1908 de meşrûtiyetin ilânı üzerine istifa ederek o sırada Paris elçiliğine tayin edilen babası Naum Paşa ile bir-likde ve babasının hususî kâtibi olarak Parise gitti. Naum Paşa 1911 de Parisde vazifesi başında vefat etti, Said Naum bu üç yıl içinde Fransız diplomatlarının pek, çoğu ile tanışma fırsatını buldu, bu arada Caıllaux, Doumergue, Briand, Pichon ve Barton gibi şöhretler dostları arasına girdi. Aile dostları olup kendisini himaye eden sadırâzam Hakkı Paşanın Çetine (Karadağ) sefareti katibliği teklifini kabul etmeyerek Parise yerleşdi. «Echos de Turguie» nin çıkarılmasında ve «La Faillite Morale de la Politigne Occdentale en Orient» isimli eserinin yayınlanmasında Ahmed Riza Bey ile beraber' çalışdı.

Yıllarca sonra, yine ailece yakından tanıdığı sâdık dostu Reşid Safvet Atabinen ile tekrar temas temin edince, kendisine yeni ve cazib bir çalışma yolu açıldı, Türkiye Turing ve Otomobil Kulübünün kurucuları arasına girdi ve ku-



Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin