İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


Nikaabı hicabım çokdan atmış yüzünden Çatlamış ar daman kimseden yok korkusu



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə54/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   80

Nikaabı hicabım çokdan atmış yüzünden Çatlamış ar daman kimseden yok korkusu

Banker tazıyla vermiş mercimeği firma Herkesin ağzındadır maceranın fiskosu

Hasır üstünde yatub fo.ünkiâr rüyası gören Çıplak oğlana vurdu muhabbet piyangosu

Kayıkçı Pandelinin hissesine düşen de Pençesinden şorolo kaçırma fiyaskosu

Başını taşdan taşa vursun divâne gibi Avucunu yalayub içsin nıâi Terkosu

Tarih

Eleni banker kızı Aleko bıçkın kopuk Dillere destan oldu bu aşkın teranesi

Kayıkhane çıplağj oğlana açdı kucak Kuruçesmede saray gibi banker hanesi

Kız şampanya içirdi kayıkçı palazına

Düz rakıyı vermezken köyün üç meyhanesi

Yalın ayak pırpırı şorolo parmağına Takıldı gül yüzüğün 'belki en şahanesi

Geldi papas söyledi çöp çatarken târihi «Vardı banker tazına kayıkçı zenânesi»

1221 + 66 (papas) = 1287 (M. 1870 — 1871)

ELEM (Madam) — İkinci Sultan Ab-dülhamid devrinde sarayın kadın terzisi bir rum sanatkârı; hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

Bibi.: H. Y. Şehsüvaroğlu, Not.

ELENî (Şarafocı) — Üçüncü Sultan Selim zamanındaki içki yasağında kaçak şarab satan bir rum karısı; bir kadın ortağı ile birlik-de Cibâ.li Kapusu dışında şarab imalâthanesi hâline koydukları Vafri adındaki bir rumun evinde hicrî 1206 (M. 1791 - 1792) suç üstünde yakalanmış, suç ortakları ile birlikde sürgün edlimişdir.

Bibi.: Bursa Şer'î Mahkemesi sicil defteri.

ELENİ HANIM —•, Geçen asır sonlarında yaşamış tuluat tiyatrosu aktrislerinden ve meşhur kantoculardan (dansöz - şantözler-

den) ; hayatı hakkında bilgi edinilemedi. Tek basma kanto söylemede beceriksiz olduğu için sahneye dâima aktör Yervant ile birlikde duettoya çıkardı. Ûdî Şamlı Selimin Kanto Mecmuasında «Kahkaha», «Tiktak», «Zevk», «Fi-îorina», «Mezad», «Merhamet» ve «Topal» isimleri ile yedi duettosu kayıdlıdır. Emsalinin çoğu gibi bayağı, avâmî sözleri de kendisinin edebi kıymeti olmayan, o tiyatroların ekseriyeti ayak takımından ve göbek seyrine gelmiş ayak takımından seyircileri güldürmüş, oyalamış eserlerdir.

Tiktak Duettosu Yervant — Bu ne hazin curcuna

Eleni — Merhametsiz bî vefa

Aldatduı sen beni hayfâ..

Yervant — Alırım seni sürersin safa

Eleni — Beni bırakıp gitme Yüreğimi incitme

Yervant — Alıp da bir kaçsam Yüreğim çarpar Tik tik tak tak

Eleni — Babam duymasın Beni görmesin Yüreğim çarparak Tik tik tik tak tak!..

ELENİ HANIM (Küçük) — Geçen asır sonlarında yaşamış tuluat tiyatrosu aktrislerinden ve meşhur kantoculardan (dansöz -şantözlerden); hayatı hakkında bilgi edinilemedi. Üdî Şamlı Selimin Kanto Mecmuasında «Penbeîi», «Acem», «Küplü» (2 kanto),' «Figan» (2 kanto), «Bahar», «Aşak», «Efe» (5 kanto), «Todi» (2 kanto), «Çingene» (5 kanto), «Hora», «Trampet», «Göz», «Rüya», «Şî-ve», «Felek», «Kabak», «Gemici», «Dünbelek», «Ah», ve «Sevda» isimli 31 kantosu ile «Jimnastik», «Trambol», «Ses», «Nevazil» ve «Çoban» isimli 5 duettosu kayıdlıdır; ilk dördünü aktör Yervant ile ve sonuncusu Çobanı aktör Aşot ile söylerdi. Emsalinin çoğu gibi bayağı, avâmî sözleri de kendisinin, ebedî kıymetden mahrum, fakat o tiyatroların ekseriyeti ayak takımından seyircilerini hoşnud etmiş, oyalamış eserlerdir. Küçük Eleni Hanım aynı sahnenin sanatkârlarından bir adaşından azlcık daha körpe, azıcık daha işveli cilveli olduğu için kantoculukda zamanının çok alkış topla-


mış yosmalarından olmuşdu; sânında bir de türkü yapılmışdır:

Ah Eleni Eleni yosma Küçük Eleni Alma gece odana benden gayri geleni Sana çorab alayım Şıtar şıkır ipekli Pencerenden dalayım Uzat o nâzik eli

Etenimin kokusu gül yâsemen menekşe Küplüde rata içdim aşkına şişe şişe Sana şapka alayım Kordelâlı çiçekli Sazıma bağlayayım Saçından çifte teli

Etenimin yatağı kuş tüyünden atlasdan Zehri kaatil içirir yosmam bir gümüş taşdan Sana fistan alayım Kadifeden taftadan Koğsan çıkmam dışarı En azı üç haftadan

Etenimin koynunda tez oluyor sabahlar

Nazlı fettan yosmamın boynunda hep günâhlar

Sana pabuç alayım

Bağcıkları sırmadan

Haşre kadar kalayım

Ben koynunda doymadan

Şamlı Selimin mecmuasından bir kaç kantosunu örnek olarak alıyoruz:



Uşşak Dünbelek Kantosu

Çalsın davul dünbelek ile zurna Göz süzerek oynarım ben sana Niçin durdun Yorgi niçin Çal bir daha bir daha Haydi Kirkor çalsana Gücenirim ben sana Darılırım ben sana Kanto söylerim hem raks ederim Be nsana âh ben sana Çalsana çalsana

Mahur Gemici Kantosu

Coşkundur dalgalar

Cessur tayfalar

Şarab içerler

Cessur tayfalar

Dâima güler oynarlar

Tayfalar hep birden siya çekerler

Haydi hopla çözülsün ipler

Sıyamola bizim gemi

Hayamola bizim gemfi

Suzinak Çingene Kantosu

Zibo aynalı zurna tealar Ibo cergede funda bağlar Kızlar çayırda oynar Ey şıngıl şıngıj şıngıldam Şıngıl şıngıl şıngıl Şıngıl şıngıl şıngıldam

ELENİ ŞARKISI — Geçen asır sonlarında Galata meyhane ve umumhanelerinde cur-cunah içki âlemlerinde mutlaka söylenir rum-ca bir şarkıdır; metnini elde edemedik; Ahmed Râsimin «Fuhşi Atik» isimli ölmez eserinde yarı türkçe olan nekarâtma rastladık:



Sevdim seni âh!., nasepu Eleni Mazi mazi matis kaymeni...

EL FENERLERİ — İstanbul sokaklarının sokak fenerleri ile aydınlatılmadığı devirlerde gece sokağa çıkanlar el fenerleri ile çı-



Kösklü elinde muşamba el feneri

(Resim: Bülend Seren)



EL FENERLERi

4506 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_4507 —

ELGlNKAN. (Ekrem)


karlar idi, ve gece fenersiz sokağa çıkmak ya-sakdı. Fenersiz dolaşanlar uygunsuz, hırsız güruhundan sayılır, yakalandıkları zaman kolluklarda (karakollarda) dayak yerler, sabıkalı takımından işe zindana atılırlardı. Mahalle Bekçileri fenerle dolaşırlar, gece yangınlarını halka ve tulumbacılara haber veren Köşklüler ellerinde bir fenerle koşarlar, Tulumbacılar da gece yangınlarına giderken takımın en önünde bir fenerci koşdururlardı (B.: Köşklü; Fenerci; Tulumbacılar). Cami ve mescidlere yatsı namazına gidenler de el fenerleri ile gidip gelirlerdi.

El fenerleri başlıca üç çeşid idi:

1 — Deri fenerler; çeşidli büyüklükde, ya
rı şeffaflaştırılmış ince deriden üstüvane (si
lindir) şeklinde ve körüklü olarak yapılırdı;
dâire şeklinde olan alt ve üst kısımları da ma
denî, dökme pirinçden yapılırdı; üst kısmının
ortasında yine dâire şeklinde bir hava deliği
ve bu deliğin icâbında kapanan bir kapağı var
dı; üst tarafında bir de mâdeni çenber sapı
Vardı; büyüklüğüne göre tek mumlu, çift mum
lu, üç mumlu fenerler olurdu; en büyük deri
fenerler de tulumbacı fenerleri idi. Bu fener
ler kullanılmadığı zaman mumu alınır, körük
bastırılır, fener bir kurs (disk) şeklinde top
lanırdı. Kibar konaklarının deri el fenerleri
içinde, mâdeni kısımları süslü, nakışlı yapıl
mış sanat eserlerine rastlanırdı.

Deri fenerlere halk ağzında önceleri «İş-kenbe Fener» denilirdi; aşağıdaki beyit XVIII. yüzyıl şâirlerinden Sâbit'indir:



Elde işkembe Fener, arkada Zenbili Sahur Gece vaktinde şikenıjıârelerjindir seyran

Sonraları deri fenerlere «Muşamba Fener» denilir oldu. Bu fenerlerin en küçüklerine .de «Zampara Feneri» denilirdi. Baskın tehlikesini göze alarak bir nazenin hanımla cümbüşe giden çapkın, gece fenersiz dolaşmak yasak olduğu için eline küçücük bir fener olarak yola çıkar, hanımın evine yaklaşınca fenerini bir püf demeyle söndürür ve karanlıkda aralanan kapudan içeri girerdi.

2 — Camlı teneke fenerler; dört köşeli ve
dört yanı camlı olarak yapılırdı; kare şeklin
de olan üst kısmında dairevi bir hava deliği,
bu deliğin etrafında, 3-4 parmak boyunda üs-
tüvanî bir bilezik, onun üstünde mahrûtî bir

külâhcık, külâhcığm üstünde de feneri tutacak bir halka vardı. İçine mum dikilip yakılirdı. Petrol lâmbaları yayıldıkdan sonra «İdare lâmbası» yahud «İdare kandili» denilen küçücük lâmbalar da konmaya başlandı. Bu el fenerleri hâlâ yapılır, satılır, İstanbulda pek rastlanma-sa bile memleketimizin pek çok yerinde kullanılmaktadır.

3 — Kâğıd fenerler; bir deri fener ve camlı teneke fener tedâriki ayak takımına külfetli geldiğinden, onlar mahalle bakkallarında bile satılan kâğıd el fenerlerini kullanırlardı; bu fenerler de ya deri fenerler şeklinde, yahud yine körüklü olarak karpuz şeklinde yapılır ve ince telden bir sapla taşınırdı; dikkatle kullanması lâzım gelirdi, mum devrilir ise tutuşur, yanardı, hattâ taşıyanın elini, esvabını bile yakabilirdi.

Balıkhane nazırı Ali Riza Bey «Onüçüncü asri hicrîde İstanbul Hayatı» başlığı altında yayınladığı makaalelerden birinde şu fıkrayı naklediyor:

«Bir de kâğıd fenerler vardı ki kolaylıkla tedârik edildiğinden halkın ekseri onlarla gezerlerdi. Fakat (haylaz) mahalle çocukları geceleri fener kapmak için yolculara pusu. kurardı, şöyle ki bir kaçı sokakların köşe başlarına gizlenirler, içlerinden biri meydanda gezip bir kâğıd fenerlinin geldiğini gördüğünde o adamı yukardan aşağı süzer, dalgınca biri ise meselâ Üzüm diye bağırarak işaret verir, hemen pusudan bir çocuk çıkıp adamın arkasından yavaş yavaş yanaşıp feneri ya yakar, ya patlatır, yahud kapar kaçardı. Fenerli adam azılıca biriyse gözcü Fındık diye işaret verir, kimse pusudan çıkmazdı. Ekseri yolcular gece eokakda bir çocuk gördükleri zaman kendilerini toplayıp etrafına bakınır, ve fenerini bir eliyle halkasından, diğer eliyle de dibinden tutup önüne alır, muhafaza etmeye mecbur olurdu. Bir Ramazan gecesi Fatih Camii civarında zabtiye kolu fenersiz bir adam yakalamış. A-dam hâlini ifâde ile fenerinin çocuklar tarafından kapıldığını anlattı. Kol ile birlikde oraya gidildi, çocuklar zabtiyeleri görünce her biri bir tarafa kaçdılar, adamın mazereti kabul edildi ve yanına bir zabtiye neferi katılarak evine gönderildi».

Kibar konaklarında gündüzden gelip de

geç vakte kadar alakonulmuş misafirler evlerine, bir fenerci uşak katılarak gönderilirdi; buna da «fener çekmek» denilirdi. Aşağıdaki kıt'a, divan edebiyatının son büyük şâirlerin- | den Tâhİrül mevlevî (Tahir Olgun) tarafından gençliğinde genç ve güzel bir fenerci uşak sânında yazılmışdır: (B.: Cemil, Meş'alkeş).

Bir Fener Çekene

tn'ikâsı tıâbi ruhsârınla ey kudsî fürûğ Âteş ender âteş oldum âteş ender âteşim Tâbişi ahım yeter söndür o şem'i bî feri Şuleye hacet mi var ey dilber meş'alkeşim

ELGİNKAN (Ekrem) — İş adamı, fabrikatör, yüksek mühendis; 1924 de İzmirde doğdu; tüccardan Ruscuklu Necibzâde Ahmed Beyin oğludur, annesi İzmir tüccarlarından Manisalı Mehmed Beyin (Özsaruhan) kızı Ümmehan Hanımdır, bu satırların yazıldığı sırada, 1967, hayatda idiler ve İstanbulda yerleşmiş, oğulları Ekrem Elginkanla birlikde oturmakda ve aynı soyadını taşımakda idiler.

İlk ve orta tahsilini İzmirde yapdı; İstanbulda Teknik Üniversitede okudu, 1948 de bu üniversitenin Makina Fakültesinden yüksek mühendis diploması âldı, ve askerlik görevini yapdıkdan sonra şahsî teşebbüsle iş hayatına atıldı. Baba ve ana tarafından varlıklı ailenin evlâdı olarak elindeki imkânla Ankarada teshin tesisleri kurmaya başladı, kısa bir zaman

Ekrem Elginkan

(Resim: Satoiha Bozcalı)

sonra yanına gelen küçük kardeşi yüksek mühendis Hüseyin Cahid Elginkanla bir ortaklık kurarak yapı müteahhidliğine başladılar (B.: r Elginkan, Hüseyin Cahid); bir yandan da teshin tesisi işini hem Ankarada hem de memleketin muhtelif yerlerinde devam ettirdiler. Bu arada İller Bankasına içme suyu tesisleri, kara yollarına yol, Devlet su işlerine aid yol, baraj, P.T.T. İdaresine aid kuranportör ve rad-yoling bina ve yol inşaatım yapdılar. Bunlar büyüklü küçüklü ikiyüzelli iş yeridir.

1955 de Elginkan Kolektif Şirketini kurdular ; bu şirket geniş bir makina parkına sâ-hib büyük bir müteahhid firma olarak çalışmaya başlayınca evvelâ teshin tesisciliğinden çekildiler. Buna mukaabil, 1957 de «E.C.A. Presdöküm Sanayii Şirketbni kurdular ve îstanbulda Maltepe ile Kartal arasında büyük bir Pres döküm Fabrikasının temelini attılar (B.: E. C. A. Presdöküm Cilt 9, Sayfa 482).

Yine 1957 yılında Ankarada, Elginler İnşaat Limited Şirketi ile Elsel inşaat Limited Şirketini kurdular ve bütün teahhüd işlerini bu şirketlerde topladılar; evvelce kurulmuş Elginkan Kollektif Şirketini finansman işleriyle meşgul bir şirket hâline getirdiler.

Elginler inşaat Limited Şirketinin kendi büyük makina parkındaki makinaların tamir ve reviziyonu için tesis edilen tamir atöliyesi, kısa bir zaman sonra, 1963 de îstanbulda Cevizli - Kartal arasında «Elginler inşaat Maki-naları ve Nakil Vâsıtaları Fabrikasının temeli oldu (B.: Elginler İnşgat Makinaları ve Nak'il Vâsıtaları Fabrikası).

Elginler İnşaat Ltd. Şirketi bir anonim şirket hâlinde esas faaliyet konusu fabrikacı-Iığa intikal edince, Elginler Fabrikası ve E.C.A. Presdöküm A.Ş. ve Presdöküm Fabrikası da îstanbulda olduğu için, Elginler İnşaat Ltd. Şirketinin çalışma merkezi de Ankaradan istanbul a nakledildi ve böylece Elginkan Ailesi îstanbulda yerleşdi.

Elginkanlarm bütün şirketlerinin kuruluş, ^evk ve idaresinde Ekrem ve Cahid Elginkan kardeşler dâima beraber çalışdılar; Ekrem Elginkan daha ziyade teknik sevk ve idare ile meşgul oldu, şirketlerin diğer işlerini Cahid Elginkan gördü. Fakat her hususda dâima müşterek kararlarla işleri yürüttüler, ikisi de evlenmediler, ticaret hayatından tamamen çekilen



r

ELGİNKAN (Hüseyin Câhid)

4508



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4509 —



ÜLGİ2 (Bahiedüin)



Cevizlide Gülsuyu mev kiinde Elginler Fabrikası

(Resim: Fabrika katalogundan)



babalarım ve analarını yanlarına alarak bir-likde yaşarlar iken Cahid Elginkanm bir der j z kazasında gene yaşında vefatı aileye ağır bir manevî darbe oldu, bilhassa Ekrem Elginkan bu ölümle hem sevgili bir kardeş, hem de hef hususda tamamen anlaşdığı iş arkadaşını kaybetmiş oldu, ve bütün işler Ekrem Elginkanm üzerinde toplandı.

Bu aile şirketlerinin hissedarları hâlen Ekrem Bey, babası Ahmed Bey ve annesi Ünmıe-han Hanımdır. Elginler İnşaat Anonim Şirketi diğer aile şirketlerinin ortağıdır ve fiilen bir holding şirket vazifesi görmektedir; bu dur dîn 1967 yılı sonlarında değişmiş, Elginler inşaat Anonim Şirketinin adı değiştirilmiş, «Elginler Holding Anonim Şti.» unvanını almışdır, ve bütün şirketler bu holding şirkete bağlan-mışdır. Bu aile şirketlerinin içinde en büyüğü E.C.A. Presdöküm Sanayi Şirketidir.

Bu büyük şirket de kendi bünyesinden Eltor Torna Sanayii Şirketini, Ar Ticâret Şirketini, Elmor Ticâret ve Mümessillik Şirketim, Elsat Sınaî Maddeler Satın Alma Şirketini, ve Maltepede büyük bir Sanayi Çarşısını yarat-mışdır.

Sanayi çarşısında hâlen 11 atöliye vardır, ve artdırılması düşünülüyor. Bu dükkânlarda fabrika mevzuu ile ilgili bâzı yardımcı faaliyetler küçük müteşebbisler tarafından yapılmaktadır. Ezcümle torna, tesviye, boya, kaynak işleri gibi mevzularda çalışılıyor.

ELGİNKAN (Hüseyin Câhid) — iş adamı, fabrikatör, yüksek mühendis; 1927 de İz-mirde doğdu; tüccardan Ruscuklu Necibzâde Ahmed Bey ile İzmir tüccar ve eşrafından Manisalı Mehmed Fevzi Beyin kızı Ümmehan (Öz-saruhan) Hanımın oğlu, ve iş adamı fabrikatör yüksek mühendis Ekrem Elginkanm küçük kardeşidir, ilk ve orta tahsilini İzmirde yapdı îstanbulda Teknik Üniversitede okudu ve 1951 de bu üniversitenin inşaat Fakültesinden diploma aldı. Askerlik görevini yapdıkdan sonra kısa bir müddet bir inşaat firmasının kontrol mühendisliğini yapdı, sonra Ankarada büyük kardeşi Ekrem Elginkanm yanında iş hayatına atıldı, ve vefatına kadar ağabeyinden ayrılmadı, onun kıymetli bir ortağı oldu (B.: Elginkan, Ekrem; E.C.A. Presdöküm Sanayii Ano-

nim Şirketi ve Fabrikası; Elginler inşaat Ma-kinaları ve Nakil Vâsıtaları Fabrikası). Evlen-memişdi.

4 Ağustos 1965 Çarşanba günü sabahı Kil-yosda yüzmek için girdiği denizde asabî bir kriz neticesi vefat etti, ölümünde 38 yaşında idi; aşağıdaki satırları günün gazetelerinden alıyoruz:

«... fazla çalışdığı için yorulan ve yorgunluğunu denizde gidermek isteyen iş adamı ve fabrikatör yüksek mühendis Gahid Elginkan Kilyosda sabah saat 7 de denize girmiş ve bir müddet yüzmüşdür, sonra kaybolmuşdur. Gene iş adamının denize girdiğini görenler denizin fırtınalı olduğunu, büyük bir dalganın Cahid Elginkanı Karadenize doğru sürüklediğini anlatmışlardır. Facianın şâhidleri faciayı gene mühendisin îstanbulda Kervansaray Apartı-manında oturan ailesine bildirmişlerdir. Cahid Elginkanm cesedi ancak perşenbe günü Kilyos civarında sahile yakın bir yerde bulunmuşdur. Dindar bir ailenin çocuğu olan gene mühendis sigara içmez ve içki kullanmazdı, gece hayatı yokdu, bütün zamanını büyük kardeşi Ekrem Elginkanla bir^ikde iş hayatında geçirmekte idi, ve çok iyi yüzme çok iyi ata biner, dağcılığı sever bir sportmen idi. Yabancı dil olarak da Fransızca bilirdi...».

Kabri Zincirlikuyudaki Asrî Mezarlıkta-

Hüseyin Câhid Elginkan

(Resimı: Sabina Bozcalı)

dır; kardeşiyle birlikde kurduğu bütün şirket müesseselerin ihtiram köşelerinde fotoğrafları asdmışdır. Çok gene yaşında ölümü Türkiye-nin özel teşebbüse dayanan iş hayatında ve sanayi hayatında büyük kayıb olmuşdur.

ELGİNLER İNŞAAT ANONİM ŞİRKETİ VE ELGİNKAN HOLDİNG ANONİM ŞİRKETİ — (B.: Elginkan, Ekrem).

ELGİNLER İNŞAAT MAKİNELERİ VE

NAKİL VASITALARI FABRİKASI — Temeli 1957 de Ankarada Elginler inşaat Limited Şirketi tarafından kendi makina parkındaki makinaların tamir ve reviziyonu için bir tamir atöliyesi olarak atılmışdı. Bu atöliye kısa zamanda siparişler alan işinde muvaffak olmuş bir müessese hâline geldi. O zamana kadar memlekete dışardan getirtilen eleme yıkama makinaları, damperler gibi muhtelif inşaat ma-kinalarım yerli olarak imâl edip satmaya başladı. Bunun üzerinedir ki Elginler İnşaat Limited Şirketi 1963 de îstanbulda Maltepede Cevizlide Gülsuyu mevkiinde inşaat makinaları ve nakil vâsıtaları imâl etmek üzere bir fabrika kurmaya başladı ve bu fabrika «Elginler inşaat Makinaları ve Nakil Vâsıtaları Fabrikası» adı ile 1964 yılında faaliyete geçdi.

O yıl içinde bu fabrikanın imalâtı bir gazete ilânında şöylece sıralanmışdır: «Frigorifik treylerler, kapalı vanlar, low-bed ve düz platform treylerler, akaryakıt tankerleri, damperler, lâstik tekerlekli silindirler, keçi ayalt-ları, kum - çakıl yıkama eleme tesisleri, elek-

ler, bandlı konveyörler, taş kırma ve eleme tesisleri».

1965 de memleketimizde büyük montaj fabrikaları kurulmaya başlayınca, Elginler Fabrikasında frigorifik treyler, damperli kamyon ve treyler imalâtında çok büyük sermâye yatırımlarına ihtiyaç görülmüş, bu durum karşısında da yeni bir mâlî organizasyona gidil-mişdir. Sermâyesi 25 milyon Türk lirasına yükselen «Otoyol Şirketi» kurulmuş, Elginler Fabrikası bu yeni şirkete devredilmişdir. Hâlen Koç Holding, Akbank ve diğer firmalarla birlikde Elginler inşaat Şirketi de yeni kurulan Otoyol Sanayi Türk Anonim Şirketinin bir ortağıdır ve Cevizlideki fabrika 1966 yılı başından beri bu yeni şirket adına çalışmaktadır (B.: Elginkan, Ekrem; Elginkan, Hüseyin Câhid; E.C.A. Presdöküm Sanayii Anonim Şirketi ve Fabrikası).

ELGİZ (Bahâeddin) — «Gemi makinaları yüksek mühendisi; 1908 de îstanbulda doğdu; babasının adı Şükrü Bey, annesinin adı Sadberk Hanımdır; Şehid Niyazi Numune Mektebinde (1919), İstanbul Sultanisinde (1921), Heybeliada Bahriye Mektebinde (1927) okudu; 1937 de Berlin Technische Hochschule'yi bitirdi, Denizbankda (1938), Devlet Deniz Yollarında (1939) çahşdı, 1952 de Denizeilik Bankası işletme mühendisi oldu, ayni müessesede baş mühendis, Şehir Hatları Müdürü, Tersaneler Grup Müdürü, Deniz Yolları işletmesi Müdürü oldu; ek vazife olarak Yıldız Teknik



ı_

r

İİLGÜN (Nakiye)

4510 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

451İ —


EIİP


Okulu ile Yüksek Denizcilik Okulunda muallimlik yapdı (1940 - 1950). Türk Denizcilik Cemiyeti ile Kasımpaşa Gençlik Kulübü üyesidir; klâsik batı müziğini sever ve bir plâk koleksiyonu vardır; amatör olarak fotoğrafçılıkla meşgul olmuşdur; deniz sporlarım ve atletizmi sever. Almanca, italyanca bilir. Bayan Muzdan (Kulaksızoğlu) ile evlidir, Can adında (doğumu 1950) bir evlâdları vardır. Muhtelif mesleki proeleri, bu arada yeni bir gemi inşâ tersanesi projesi vardır» (Kim Kimdir Ansiklopedisi, 1962).

ELGÜN (Nakiye) — Fikir ve toplum hayatında, ve bilhassa kadın haklarını koruma yolunda yazıları ve faaliyetleri ile tanınmış bir sîma; şapka inkilâbında îstanbulda şapka ile sokağa çıkan ilk Türk - müslüman kadın; 1882 de îstanbulda doğdu; Sivaslı Gedikoğulların-dan Mehmed Ali Efendinin kızıdır; istanbul Dârülmualimât'mda (Kız Öğretmen Okulunda) okudu, 1901 de diploma alarak muallimlik mesleğine girdi, ve ilk vazifesi Dârülmualli-matda türkçe ve edebiyat muallimliği oldu; 1908 de meşrûtiyetin ilâm üzerine İstanbul Kız idadisine müdür oldu; bu idadinin yatılı okula çevrilmesinde Maarif Nezâreti ile fikir ayrılığına düşerek vazifesinden istifa etti, Evkaf Nezâreti hizmetine geçerek bir müddet Vâkıf mekteblerin idare ve programların ıslah işleri ile uğraşdı, sonra özel olarak kurulan Fey-ziye Mektebine müdür oldu; Cumhuriyetin ilânından sonra tekrar Maarif Vekâleti hizmetine geçerek istanbul Kız Lisesi müdürlüğüne tâyin edildi.

Bir tarafdan asıl mesleği yolunda çalışır iken toplum hayatında da hizmete koşmakdan çekinmemiş, Türk Ocağında, Hilâli Ahmerde (Kızılayda), Tayyare Cemiyetinde (Hava Kurumunda), Halkevinde çalışmış, bu kurumların idare heyetlerinde bulunmuş, büyük ve fedâkâ-râne hizmetinden ötürü Türk Hava Kurumu tarafından altın madalya ile taltif edilmişdi.

1930 da Türk kadınına Belediye Meclisi ve Vilâyet Umumî Meclisi seçimlerine katılma ve bu iki meclise üye olarak seçilme haklarının tanınması üzerine yapılan seçimde istanbul Vilâyeti Umûmî Meclisine üye olarak girdi, ve beş sene dâimi encümende çalışdı, 1935 de de kadınlar için milletvekili olma hakkını sağla-

yan kanun çıkınca, Cumhuriyet Halk Partisi adayı olarak Erzurumdan mebus seçildi, ve Türkiye Büyük Millet Meclisine giren ilk Türk kadınlarından biri oldu. Mebus oldukdan sonrada toplum hayatındaki faaliyetine devam etti, Çocuk Esirgeme Kurumunda merkez idare heyeti üyeliği yapdı, Topkapu Fakirlere Yârdım Kurumu başkanlığında bulundu; Maarif Vekâleti tarafından bir fazîlet mükâfatı ile taltif edildi.

Nakiye Elgün'ün hal tercemesinde büyük hâtıralardan biri de, Birinci Cihan Harbi mütârekesinin karanlık yıllarında İzmirin Yunanlılar tarafından işgaalini protesto için yapılan Sultanahmed mitinginde kadın hatiblerden biri olmasıdır (B.: Sultanahmed Mitingi).

Dört devre mebusluk yapdıkdan sonra inziva çekildi, tek işi Topkapu Fakirleri Koruma Cemiyetinde çalışmak oldu, ve 1954 de 72 yaşında vefat etti.

ELHAMRA, ALHAMBRA — 1880 ile 1900 arasında Beyoğlunun sazlı sözlü ve içkili gece eğlence yerlerinden biri. îstanbulda yağar f renklerin (Avrupalıların), onların yaşayışına özenir gayri müslim azınlıklar ile alafrangalık iddiasında Türk gençlerinin devam ettiği bir yer idi. Yerini kesin olarak tesbit edemedik, o zamanlar Caddei Kebir adını taşıyan istiklâl Caddesi üzerinde bulunması lâzımdır; Ahmed Midhat Efendi 1302 (M. 1884 - 1885) de yayınladığı «Bahtiyarlık» adındaki uzun hikâyesinde (B.: Bahtiyarlık, cild 4, sayfa 1880) El-hamrâ'dan îstanbulda iş tutmuş bir Fransız şarkıcı kızı dolayısı ile bahsediyor: «... Finet, cihanı Elhamrâya celbeden bir hanende kız. ilk şöhretini Rizet adı ile Flâm'da kazanmışdı (B.: Flâm), o parlaklık halkın bıkkınlığı ile gölgelenince Elhamrâ'nın binlerce gaz şuleleri arasında bir daha parlamak için Elhamrâ'ya sığınmışdı...».

O devrin ünlü halk şâiri Üsküdarlı Âgık Râzi'nin bir Rum garson için yazdığı bir manzumede de Elhamrâ'nın adı geçmektedir:

Sû"-*"!"-'


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin