Didim itmamına Remzî gelüb bir mısraı târihi «Şifâyi sadr ola mâ iç zülâli Âmine Sultan 1151 (M, 1738)
«Çeşme Türk klâsik mimarî üslûbunda, kesme taştandır. Hâlen muattaldır» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I; 1943).
Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1968).
EMİNESULTAN HAMAMI — Eyyub hamamlarından biri; adı, hicrî 1147 de (M. 1735) tanzim edilmiş hamam müstahdemleri sicil defterinde «Emine Sultan Hamamı kurbi Deb-bağhâne» şeklinde kayd edilmişdir; elimizde mevcud Eyyub ve civarı hamamlarını gösterir isim cedvellerinde Emine Sultan Hamamı adı ile bir hamam yokdur; bahsettiğimiz sicil defterinde sur dışında Eyyub Kadılığına bağlı bölgede Yedikule dışında Debbağhâne Bostan Hamamı (Kazlıçeşme Hamamı), Eyyub Türbe Hamamı, Çömlekçiler Hamamı, Yalı Hamamı, Eski Yeni Hamamı, Kerpiç Hamamı, Kırkık Hamamı, Otakcılar Hamamı isimleri ile ayrıca kayd edildiğine göre bu Emine Sultan Hamamının onlardan gayri hangi hamam olduğunu tâyin edemedik, şurası muhakkakdır ki zamanımıza kadar Emine Sultan adını taşı-ya gelmemişdir.
Sicil defterindeki kayde göre içinde dellâk, natır, külhancı on bir uşak çalışır ve külhanında 5 nefer külhanbeyi (hammal) barınır büyük bir hamamdır (B.: Külhan Beyleri).
1730 ihtilâlinin lideri Patrona Halil adında arnavud bir hamam dellâki olmuşdu. Beş sene sonra İstanbul hamamlarında arnavud asıllı uşak kullanılması yasak edümişdi, bahsettiğimiz sicil defteri bu münâsebetle tanzim edilmişdir (B.: Arnavud Dellâkler, cild 2, sayfa 1038); bu önemli vesikada Emine Sultan Hamamının müstahdemleri şöyle tesbit edilmişdir :
Dellâkler — Kastamonulu ihtiyar Receb bin Ali, Kastamonulu Karasakallı Mehmed bin Halil, Ey-yutalu kösece Ahmed bin İsmail, Yalovalı taze Ah-med-bin Ömer, Üsküdarlı küçük oğlan Ali tain Meh-
med, Karadenizli küçük oğlan Halil bin Mehmed, Bolulu çârebrû Mehmed bin Mustafa; Natırlar — Bodullu ihtiyar Abdullah bin Abdülkerim, acem köle oğlan Mehmed, acem köle oğlan diğer Mehmed; külhancı Sivaslı Hüseyin; 5 nefer hammallar.
EMİNE SULTAN MEYDAN ÇEŞMESİ — «Şehremininde Küçüksaray Meydanmdadır; büyük bir haznenin ön cebhesinde tekne, ayna taşı ve kitabeyi kaplayan kısmı kesme taşdan-dır; ayna taşı üzerindeki üç beyitlik kitabe Remzinindir; son mısraları şunlardır:
Çeşme sâri dilde Remzi yazdılar târihini «Âmine Sultan icra itdi lütfü zemzemin» 1149 (1736)
«Sacdan bir saçak altındaki tarih kıt'ası 1178 de (1764-1765) Birinci Mahmud tarafından tamir edildiğini göstermektedir» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri; I; 1943).
Yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1968).
)^<:jSÇîifr*V'*B'fe>i'. ' ;<y' •
^ EMİNE SULTAN MEYDAN ÇEŞMESİ — «Topkapusu civarında harab Civizâde Camii minaresi önündedir; İkinci Mustafamn kızı Emine Sultan yaptırmıştır; bu çeşmenin tarih beyti şudur:
Kevniyâ dir teşnegâne lülesi târihini «Mâ sana bu çeşmei pâkîzeden ayni hayat» 1127 (M. 1715)
«Emine Sultan Çorlulu Ali Paşa, sonra Re-ceb Paşa, daha sonra Abdullah Paşa ile evleîı-dirilmişdir» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I; 1943).
Bu satırların yazıldığı sırada yerine gidilip son durumu tesbit edilemedi (1968).
EMİN HÂKİ BEY — Asrımız başında yaşamış ve genç yaşında müteverrim olarak ölmüş değerli bir şâir, ölümü münâsebeti ile Tâ-hir El-Mevlevî, sahibi bulunduğu Mahfil Mecmuasında şunları yazıyor:
«Geçen ay içinde (nisan 1921) Defteri Hâkaanî ketebesinden ve Tarikati Mevleviye mensublarından Emin Hâki Beyin vefatı ile âlemi irfânü edeb kıymetli bir sîmâ kaybetti. Emin Hakiyi ihvanından ve Sebilürreşad Mecmuasının eski okuyucularından başkası tanımaz. Semavî ıtrat ve ulvî tabiat bir şâir idi.
Defteri Hâkaanîde, kaleminin kudretine rağmen ancak 600 kuruş bir maaşa geçebilmişdi. Yaşıdlarından yüzbinlercesini hâki şehâdete seren Harbi Umumî (Birinci Cihan Harbi) zaruret içinde bulunan nahif vücudlu bu hassas genci de ciğerlerinden yaralamış, mütâreke günlerindeki bahalılığm dehşetiyle şiddetini art tiran verem de döşeğe düşürmüşdü. Zavallı çocuk, ölümüne bir iki gün kala ekmek parası yapmak için ayakkabılarını satmaya mecbur olmuş. Nihayet hayat yükünü ölüm, bîkes cenazesini de bir iki dost kaldırdı. Daha ziyâde yazamayacağım. Şu perişan sözler târihi irti-hâlidir:
Cihan fâni, ölüm emri mukarrer Bu, Hakkın bikmeti, Allâhüekber
Ademdir mebdeü encamı hestî Şu varlık orta yerde sanki ma'ber
Zevil ervah için birdir bakılsa DeHânı ka'br ile âguusi mâder
Türaba münkalib her cismi hâkî Fakat baki kalır ruhi münevver
Emin Hâki Bey
(Resim: S. Bozcalı)
EMINİCEV MESCİDİ
— 5074
İSfANBÎJİ
ANSİKLOPEDİSİ
5075 —
EMİNÖNÜ İLÇESİ
Emin'in ruhi de açdı nihayet Fezâyi kurbi rabbâniye şehper
«Bu âlem tenkdir Rûhil Emine» Demiş evvelce Rûhîi suhanver
Safâyi vaktini her gün iderdi
Peyâ pey derdü mihnetle mükedder
Zaruretle elemle indirirdi
O hisli kalbine her demde hançer
Amûdi subhi sâdıkdan görünsün O Hâkî'nin başında senM nıakber
O senkin üstüne yazsın şu beyti Yed» kudret ile kilki mücevJiıer
«Zemine cismi pâM Hâki düşdü Semâda ruhu verdi arşa zîver»
1339
Tâhir El-Mevlevî»
Emin Hâkî'nin aşağıdaki şiirlerini Mahfil Mecmuasından alıyoruz:
SON NİYAZ
Gelmedin mev'idi telâkiye Bekledim muzdarib, şikeste emel Gelmedin nevbahârı ömrümde Acı lütfen de son baharımda gel
Gözlerim, muntazırdı gözlerine Sâmiam, müfiekirdi sözlerine Ah, sen gelmeden gelirse ecel Dilerim tîri inkisarıma gel
Çekiyor hufrei siyaha 'beni Bir kavi pençe, bir hiyânet el Seni dünyâ göziyle görmek i<;in Seri bâlîni intizârıma gel
Düşdüm en sonra bisteri mevte Şimdi ömrüm azabı kabre bedel Sana en son niyazım işte budur Bari ey bîvefâ, mezarıma gel!
KIT'A
Ne nefes kaldı, ne ses, ten kafesinden bezdim Hani ey desti ecel bâdei zehrâ zehrin Öksürüp aksırarak geçdi hayâtım amma , VeeM nıırdânna bir hayli tukurdum dehrin
GAZEL
Pirimin nutkuna bel bağlamışım Ben bu zünnârı güzel 'bağlamışım
Sanma ey zahidi suret perver Kahbe dünyâya emel bağlamışım
Kuru mihraba değil, cananın Takı ebrusuna el bağlamışım
inler elbette rebâbı şiirim Turresinden yeni tel bağlamışım
Hâkiyâ Hazreti Mevlânâya Dili ez atodi ezel bağlamışım
SON ŞlİRt
Sanma şebtâbı mâni temmuzuz öyle bîrden yanar yanar söneriz Vechi yâri mutâf eylemişiz Mevlevîyiz, döner döner döneriz
EMINICEV MESCİDİ — «Arpaemini Mescidi» ve «Arpacı Mescidi» isimleri ile anı-la gelmişdi, Topkapusu civarında idi, banisi Arpaemini Mehmed Efendidir, yapıldığı tarih bilinmiyor, banisinin kabrinin de nerede olduğu meçhuldür, tesbit edilemeyen bir tarihde yıkılmış, yok olmuşdur, 1948 de yeri arsa hâlinde idi.
Bu ansiklopedide «Arpaemini Mescidi» maddesinde bu satırlar girecek iken bir not karışması üzerine «Emînicev Mescidi» ismi ile anılan ve Defterdar Mustafa Efendi tarafından yaptırılmış mescidin notları girmiş ve Mustafa Efendinin adı yerine de Mehmed Efendinin adı yazılmışdır.
Bu madde buraya, o hatâyı düzeltme yolunda konulmuşdur.
EMÎNİCEV MESCİDİ — Topkapusu civarında, Yenibahçe çayırı yanında Arpaemini Yokuşundadır; bu yokuşdan Topkapusuna doğru çıkılır iken sol koldadır. «Emînicev» ar-paemini karşılığı kullanılmış eski bir ıstılah olup banisi bu memuriyetde bulunmuş Mustafa Efendidir. Kagir yapı küçük bir mescid olup 1946 da pencere altlarına kadar yıkılmış bulunuyordu. Bu mahallede yerleşmiş Balkan Harbi muhacirlerinden bir zât, daha o tarihde mescidin metruk ve harab bir halde olduğunu söy-lemişdir. Harabede minare kaaidesinin izine rastlanmadı. Hadikatül Cevâmi banisinin Ka-lenderhâne Camii civarında yapdırttdğı mektebinin avlusunda medfun olduğunu kaydediyor. Yine aynı eserin yazdığına göre Hasan Ağa adında bir zât bu mescidin yanına bir mek-teb yaptırmışdır. Arpaemini Mustafa Efendinin kabir taşındaki tarih beyti şudur:
İrtihâlinin didi pîri hired târihini «Mustafamn ruhi pâkin şad ide hayyü vedûd» 949 (M. 1542-1543)
Defterdarlığa kadar yükselmiş olan Mustafa Efendinin Rumelihisarında da bir camii vardır, «Arpaemini Mescidi» adı ile anılır; bir zühul eseri o mescid «Arpaemini» ismi ile asıl yerinde kaydedilmemişdir;, onu da burada kaydetmek zarureti hâsıl olmuşdur (altdaki maddeye bakınız).
EMJNtCEV MESCİDİ — Rumelihisarm-dadır, Hadikatül Cevâmide «Arpaemini Mescidi» adı ile kaydedilmiş olup şu malûmat verilmektedir: «Banisi Defterdar Mustafa Efendidir, Istanbulda Topkapusu dâhilinde de Emînicev Mescidi denmekle mâruf hayır eseri vardır. Kabri yine Istanbulda Kalenderhâne kapusun-daki kendi hayrı olan Taş Mektebin bağçesin-dedir, tarihi vefatı H. 949 (M. 1542 - 1543); hâlen neslinden Kaametîzâdeler evkafının mütevellileridir. Rumelihisarında bu mescidin mahallesi vardır».
Tahsin Öz de «İstanbul Gamileri» isimli eserinde bu mescidi «Arpaemini Camii» adı ile almışdır; «Mimar Sinan eseri olan bu riıâbed-den duvar bakiyeleri ve minaresi kalmışdır» diyor (1965).
Bu istanbul Ansiklopedisinde de «Arpaemini Mescidi» adı ile kaydedilmesi gerekir iken bir zühul eseri notlar karışmış ve bu mâbed orada yazılamamışdır. Banisinin «Emînicev Mescidi» adını taşımış mescidinin yanında, aynı isimle o hatâyı tashih yolunda konulmuşdur.
EMİN LÂMİ BEY — Gazeteci ve edib; kendisi ile tanışmış Münir Süleyman Çapanoğlu: «Fecri Atî'ye mensubdu; Serveti Fünun-da, Eşrefde, Resimli Istanbulda pek çok edebî yazıları çıkmışdır; Abdullah Zühdünün günlük Yeni Gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yap-dı, Müsevvidzâde takma adı ile siyasî başmakaleler yazdı; zekî ve aydın adamdı, son yılları geçim sıkıntıları içinde geçdi» diyor. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.
EMİNMOLLA SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih kazasının Şehremini Nahiyesinin Fatma Sultan Mahallesi so-
kaklarından; Sulukule Caddesi ile Fatma Sultan Sokağı arasında uzanır, Undeğirmeni ve Emece sokakları ile kavuşakları vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 10/84); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (nisan 1968).
EMİN NUKEDDİN MAHALLESİ — îs-tanbulun eski mahallelerinden; Emin Nureddin Mescidinin (Burma 11 Mescidin) mahallesi idi; yeri hâlen, 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kırkçeşme Mahallesi sınırı içindedir.
(B.:
EMİN NUREDDİN . MESCİDİ Burmalı Mescid, cildö, sayfa 3143).
EMİNÖNÜ, EMİNÖNÜ İLÇESİ — Mülkî idare taksimatında istanbul Vilâyetinin bir kazası, ilçesi; ve ilçenin büyük şehirde geniş bir sahayı çevirmiş sınırları içinde liman yalısında bir semtin adı.
1934 Belediye Şehir Rehberinde bu ilçenin şehir içindeki sınırı Haliç kıyısında Unkapanın-da Gazi Köprüsü (eski adı ile Unkapanı Köprüsü) başından Marmara kıyısında Yeııikapu-ya kadar uzanan Mustafa Kemal Caddesi (Atatürk Bulvarı) dir; bu uzun caddenin doğusunda kalan yarım adanın tümü Eminönü ilçesini teşkil eder; beş nahiyeye ayrılmış olup bu nahiyelerin isimleri mahalleleri ile birlikte şunlardır:
L Merkez Nahiyesi:
-
— Şeyh Mehmed Geylânî Mahallesi
-
— Hocapaşa Mahallesi
-
— Hobyar Mahallesi
-
— Celebioğlu Alâeddin Mahallesi
-
— Ahiçeletai Mahallesi
-
— Tahtakale Mahallesi
-
—• Rüstempasa Mahallesi
II. Alemdar Nahiyesi:
-
— Mahmudpaşa Mahallesi
-
— Molla Ali Fenârî Mahallesi
-
— Alemdar Mahallesi
-
— Cankurtaran Mahallesi
-
— Sultanahmed Mahallesi
-
— Binbirdirek Mahallesi
-
— İshakpaşa Mahallesi
-
— Emin Sinan Mahallesi
-
— Küçük Ayasofya Mahallesi
III. Kumkapu Nahiyesi:
EMiNÖNÜ SEMTİ
sote —
İSTANBUL
ÂNSİKIOPEDlSÎ
— 5077
EMİNÖNÜ HALKEVİ
-
— Şehsuvar Mahallesi
-
— Bayramçavuş Mahallesi
-
— Çadırcı Ahmed Çelebi Mahallesi
-
— Mimar Hayreddin Mahallesi
-
— Tavşantaşı Mahallesi
-
— Saraç İshak Mahallesi
-
— Muhsine Hâtûn Mahallesi
-
— Kazancı Sadi Mahallesi
-
— Dülbendci Hüsameddin Mahallesi
-
— Kâtib Kasım Mahallesi
-
— Nişancı Mahallesi
-
— Mimar Kemâleddin Mahallesi
-
— Mesihpaşa Mahallesi
IV. Bayazsd Nahiyesi:
-
— Sürûrî Mahallesi
-
— Mercan ağa Mahallesi
-
— Tayahatun Mahallesi
-
— Bayazid Mahallesi
-
— Camcıali Mahallesi
-
— Balaban Mahallesi
-
— Kemalpaşa Mahallesi
-
— Süleymaniye El Mâruf Mahallesi
-
— Molla Hüsrev Mahallesi
10 — Kalenderhâne Mahallesi
V. Kücükpazar Nahiyesi:
-
— Zmdankapu Mahallesi
-
— Sarı Timur Mahallesi
-
—• Demirtaş Mahallesi
-
— Yavuz Sinan Mahallesi
-
— Hoca Gıyâseddin Mahallesi
-
— Hacıkadın Mahallesi
EMİNÖNÜ, EMİNÖNÜ SEMTÎ — Semtin Eminönü adı Fâtih Sultan Mehmed devrinden kalmadır; İstanbulun fethinden az sonra kurulan Gümrük Eminliği binası zamammızdaki • Karaköy köprüsünün başında idi, Galata tarafından gelindiğine göre köprünün hemen sağ tarafına düşen yerde idi; yakın geçmişde orada «Valide Hanı» denilen bir han vardı, önce bu han, sonra da gerisinde ve etrafındaki yerler istimlâk edilerek meydana katılmışdır; işte o kadîm Gümrük Eminliği binasının önündeki meydancığa Eminlik önü denilmiş, bu isim de halk ağzında kısalar ak Eminönü olmuşdu.
Eski zamanlarda da, zamanımızda da Eminönü semt olarak küçükdür, Yeni Camiin etrafından ibarettir; bilhassa zamanımız için, bir meydandan ve camiin arkasındaki park-dan ibarettir diyebiliriz.
Deniz tarafından bakıldığına göre, eski Eminönü'nün sağ (batı) tarafım dolduran çarşı boyları, bu arada meyhaneleri ile meşhur Eminönü Balıkpazarı 1956 - 1959 arasındaki
istimlâklerde tamamen yıktırılıp kaldırılmış, yerleri meydana ve Eminönünden Unkapanma doğru uzanan bulvara katılmışdır (B. Balık-pazan cild 7, sayfa 3966; Eminönü Bahkpaza-su, cild 4, sayfa 2028; Balıkpazarı Meyhaneleri, cild 4, sayfa 2029), Eminönünde çarşı boyu olarak Mısır Çarşısı, Mısır Çarşısının batı duvarı boyunca uzanan yeni balıkpazarı, Yeni Cami arkasındaki parkın etrafında Çiçekpaza-rı ile bir sıra bakımsız dükkânlar, ve meydandan Bağçekapusuna giden kısa caddenin iki kenarındaki dükkânlar kalmışdır (B.: Çiçek-pazarı cild 7, sayfa 3966; Eminönü Balıkpazarı; Eminönü Meydanı).
EMiNÖNÜ BALIKPAZAKI — (B. Balıkpazarı, cild 4, sayfa 2022).
EMİNÖNÜ HALKEVİ — Eminönü Halkevi, büyük hizmetlerde bulunmuş büyük bir kültür müessesesi idi. 24 Haziran 1952 de «istanbul Halkevi» adiyle, Cağaloğlu'nda şimdi Gazeteciler Cemiyetinin bulunduğu, kapanan Türk Ocağından boşalan binada kurulmuştur. Açılışına büyük önem verilmiş, Atatürk'ü tem-silen devrin Başbakanı îsmet înönü ve bir kısım Bakanlar bu açılışa iştirak etmişlerdir.
ilk çalışma yılında 9 şube kurulmuştur; bunlar: l — Dil, Edebiyat ve tarih, 2 —- Güzel Sanatlar, 3 — Temsil, 4 — Spor, 5 — içtimaî Yardım, 6 — Halk Dersaneleri ve kursları, 7 — Kütüphane ve Neşriyat, 8 — Köycülük, 9 Müze ve Sergi şubeleridir.
Bina bütün çalışmalara yetmediği için Temsil ve Güzel Sanatlar Şubeleri Gülhâne Parkı içindeki Alay Köşkünde çalışmalarını yürütmüşler, Cağaloğlu'ndaki binanın yanındaki arsaya yeni salonlar inşâ edildikten sonra buraya taşınmışlardır.
Daha sonraları, istanbul'da yeni Halkevleri açılmaya başlanınca adı «Eminönü Halkevi» olarak değiştirilmiştir.
Kuruluşundan itibaren, şubelerin başkan ve üyeliklerine daima zamanın ileri gelen ilim, fikir ve sanat kişileri getirilmiştir. Meselâ ilk kuruluşta vazife alanlar arasında şu şöhretleri görmekteyiz: Fuat Köprülü, İsmail Habib Sevük, Reşat Nuri Güntekin, Kâzım Nami Duru, Namık ismail, ibrahim Çallı, Muhsin Er-tuğrul, M. Kemal Küçük, Refik Ahmed Seven-
gil, Selim Nüzhet Gerçek, Salâh Cimcoz, Şü-kûfe Nihal, Sadri Ertem, Mehmed Emin Yurdakul, Salih Murad Uzdil, Nezihe Muhiddin, Burhan Toprak gibi.
İlk Halkevi Başkanı Ord. Prof. Hâmid Ongunsu'dur. Bunu sırası ile Ali Rıza Eren, Refi Celâl Bayar, Agâh Sırrı Levend, Yavuz Abadan, Feridun Dirimtekin, Murad Uraz ve Kemal Çilingiroğlu takıp etmişlerdir. En kısa Başkanlık yapan Refi Celâl Bayar'dır, 7 ay kadar; en uzun Başkanlık yapan da Kemal Çi-lingiroğlu'dur.
istanbul'da başka Halkevleri açıldığında Eminönü Halkevi'nin köyü olmadığından Köycülük Şubesi kaldırılmıştır.
Yalnız istanbul'un değil, bütün Türkiye'nin en geniş ve en verimli bir Halkevi haline gelen Eminönü Halkevi, çalışmalarını mevcud şubelerle yürütmekte güçlük çekmeğe başlayınca, yardımcı kollar adıyla yeni teşkilâtlar kurmuştur. Bunlar: Kültür, Tercüme, Millî Oyunlar, Geopolitik, Köy Sosyolojisi, Dil Araştırmaları, Türk Sanatları ve Zenaatleri Tarihi, Sağlık Araştırmaları, Türk Inkılâb Araştırmaları, Sosyal Araştırmalar, Türk Hukuk Tarihi ve Türk Sosyolojisi, Neşriyat - Propaganda kollandır.
1932 yılının ekim ayında, «Yeni Türk Mecmuası» adı ile aylık bir dergi yayınlamaya başlamıştır. Yayına devam ettiği süre boyunca Türkiye'nin ileri gelen fikir ,sanat ve edebiyatçıları bu derginin yazı ailesinde top-lanmışdır.
Bugün dahi kıymetini yitirmiyen çok kıymetli etüdlerin ve yazıların bulunduğu bu dergi 943 yılı başlarına kadar yayımına devam etmiştir. Bu tarihte dergi yayımına ara vermiş, bilâhare Kemal Çilingiroğlu'nun başkanlığı zamanında «Beş Sanat - Yeni Türk» adiyle tekrar çıkmaya başlamıştır. Halkevlerinin kapanmasına kadar muntazaman neşredilmiş, Halkevlerinin kapatılmasından sonra da daha bir müddet neşredilmiştir.
Eminönü Halkevi, sâdece folklor konusunda yayın yapan aylık bir dergi daha çıkarmıştır; bu derginin adı da «Halk Bilgisi Haberleri» idi. Bir süre devam eden dergi bilâha-ra kapanmış, daha sonra yerine «Folklor» adıyla bir başka dergi çıkarılmış fakat bir nüsha sonra neşriyatına son vermiştir Halk Bilgisi Haberleri Dergisi Türkiye'de folklor
konusunda yayın yapan ilk dergidir. Özellikle İstanbul folkloru konusunda çok kıymetli malzeme ile doludur.
Eminönü Halkevi, gerçekten büyük önem ve kıymet taşıyan bir kitap neşriyatına da sahiptir. Bu neşriyattan tesbit edebildiklerimiz şunlardır: l — Halk şairleri hakkında küçük notlar (Mehmed Halid Bayrı); 2 — Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri (Osman Cemal Kaygılı); 3 — istanbul Adaları (Gustave Schlumberger'den terceme); 4 — İstanbul Coğrafyası (Besim Dargat); 5 — İstanbul'da Karagöz ve Karagözde İstanbul (Sabri Esad Si-yavuşgil); 6 — Tıbbi Folklor ve İyi Telkinler (Dr. A. Süheyl Ünver); 7 — Türklerde Karagöz (Prof. Yakobdan terceme); 8 — istanbul'da imar ve İskân Hareketleri (Osman Ergin) ; 9 — Türk Halk Bilgisine Ait Araştırmaları (M. Şahin Ülkütaşır); 10 — Çora Ba-tur Destanı (Hasan Artekin); 11 — Halk Â-detleri ve İnanmaları (Mehmed Halid Bayrı) ; 12 — Folklor ve Edebiyat (Pertev Naili Bo-ratav); 13 — Yeni Terbiyenin Prensipleri (Al-bert Malche'den terceme); 14 — Köroğlu Masalı (Naki Tezel); 15 — Mahyalar Hakkında Araştırmalar (Dr. Süheyl Ünver); 16 — Maarifimiz ve Millî Terbiyemiz (Agâh Sırrı Levend); 17 — Pisikoloji ve Terbiye Bahisleri (Sabri Esad Siyavuşgil); 18 — Eserler ve Şahsiyetler (Agâh Sırrı Levend); 19 — Türk Halk Kitapları (Behçet Gönül); 20 — Köy Nasıl Tetkik Edilir (Selâhaddin Demirhan).
Bunlardan başka ,Yeni Türk mecmuasında, yakında neşredilecek diye ilân edilen, fakat neşredilip edilmediklerini tesbit edemediğimiz 3 eser daha vardır; bunlar: l — Türk Edebiyatında istanbul (Muvaffak Benderli); 2 — Üçüncü Selim Devrinde Halet Efendinin Paris Elçiliği (Enver Ziya Karal); 3 — Mar-kopolonun Anadolu Seyahati (Fuad İzgi).
Eminönü Halkevi çok geniş ve çeşitli çalışma yapmıştır; şöyle ki:
Haftanın iki gününde «Halk Konferansları» adı ile seri konferanslar düzenlenmiştir. Konferanslar Üniversite tarafından desteklenmiş ve halkın büyük ilgisini çekmiştir. Anma törenleri, millî günler için merasimler tertibi, aksatılmadan başarı ile yürütülmüştür.
Folklor çalışmalarına geniş yer verilmiş, İstanbul'da ilk defa Halk oyunları ele alına-
r
EMİNÖNÜ MEYDANI
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 5079 —
EMİNÖNÜ MEYDANİ
olan manda arabaları bulunurdu. Gümrükten çıkan mallar, balyalar, sandıklar, fıçılar bu arabalarla Sultanhamamı, Âşirefendi Sokağı, Çakmakçılar Yokuşu ve Balıkpazarındaki mağazalara taşınırdı. Ayrıca sırık hamalları da vardı. Malın ağırlığına göre, bir sırıkla iki ha-
Eski Eminönü Meydanı ve devir devir kaldırılan binalar (Kroki: Ömer Tel)
Eminönü Meydanının zamanımızda eaddeleşmiş hâli
(Kroki: Hürriyet Gazetesi)
rak festivaller ve gösteriler tertiplenmiş ve bu oyunları öğretmek için kurslar açılmıştır.
Geniş ve zengin kitaplığı gece saat 24'e kadar açık tutulmuş ve özellikle Üniversitelilerin çok rağbet ve istifade ettiği bir yer olmuştur.
Temsil Şubesi sahne amatörlerine çalışma imkânı sağlamış, muhitin tiyatro ihtiyacını karşılamış, sahne eseri yazacakları teşvik etmiştir. Açtığı tiyatro kurslarından birçok genç yararlanmıştır. Bu kolun yetiştirdiği birçok eleman halen Türkiye tiyatrolarının önde gelen sanatçıları olarak çalışmaktadırlar.
İlk komple Bale temsili Eminönü Halke-vinin eseridir. 1942 yılında sahneye konan «Bir Orman Masalı» adlı eser İstanbul'da ve Ankara'da geniş alâka görmüş ve Türk Bale sanatının doğmasını sağlamıştır. Halkevinde yetişenler hâlen, yurdun çeşitli bölgelerinde bale hocası olarak vazife görmektedirler.
Batı müziği alanında çalışan bir salon orkestrası ve korosu, Türk Folklor müziği alanında çalışan iki ayrı korosu vardı.
Spor dalında, bilhassa yeni binası yapıldıktan sonra çok geniş bir çalışma göstermiştir. Ehliyetli hocaların idaresinde voleybol, basketbol, boks, güreş, aletli jimnastik, eskirim çalışmaları yapılmış, bilhassa üniversiteli gençler bu çalışmalara büyük ilgi göstermişlerdir. Ayrıca, kapalı salonundan kulüpler, liseler geniş şekilde yararlanmışlardır.
Resim galerisi, plastik sanatla uğraşanlara eserlerini sergilemek imkânını vermiştir.
Sosyal Yardım Şubesi, Istanbul'lu hemşehrilerinin de geniş maddî yardımlarına da- -yanarak muhitindeki muhtaçlara giyecek, yiyecek, yakacak yardımı yapmış, Türkiye'de ilk defa İş ve İşçi Bulma Teşkilâtını kurarak, Nuruosmaniye Camii avlusundaki binasında yıllarca verimli olarak çalıştırmıştır.
Yabancı dil (İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca), Muhasebe, Steno, Orta ve Lise Fen dersleri kursları devamlı olarak çalışmış, hapishanelerde okuma yazma bilmiyenler için her yıl kurs yapılmıştır.
Çok kıymetli bir çini ve para koleksiyonu derlenmiş, bu çalışma Halkevi kapanmcaya kadar sürmüştür.
Türkiye'yi ziyaret eden konferansçılar, sanatçılar daimî şekilde bu halkevinden isti-
fade etmiş, konferanslar, konserler vermiş, sergiler açmışlardır.
Klâsik Batı Müziğine aid çok zengin plâk koleksiyonundan yararlanarak izahlı müzik saatleri tertiplenmiş ve Batı Müziğinde gençliğin bilgisi arttırılmış, hevesleri teşvik edilmiştir.
Her yıl tiyatro festivalleri tertiplenerek unutulmak ve kaybolmak üzere olan Meddah, Karagöz, Ortaoyunu ve Tuluat Tiyatrolarından örnekler verilmiş, bu Türk sahne sanatları genç nesle tanıtılmıştır.
Çok çeşitli ve verimli çalışmalara yuva olan bu Halkevi geniş bir gençlik ve halk topluluğunun çalıştığı, yetiştiği, boş zamanlarını verimli bir şekilde kıymetlendirdiği, günde en az 10 saat açık olan, çalışan müstesna bir kültür yuvası idi. Kapanması ile yalnız İstanbul değil, Türkiye çok şey kaybetmiştir.
Dostları ilə paylaş: |