İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə59/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   91

Yukarda kaybettiğimiz gibi Kasımpaşa Tersanesi sahası içinde bir bahriye kışlası kurmak - imkânı bulunamadığından yelkenli gemilerin gedikli efradı olan kalyoncular da bidâyetde Galatada ve Kasımpaşada bekâr o-dalarına, hanlarına yerleştirilmiş, hattâ bir kısmı hamamlarda ve kahvehanelerde mekân tutmuşlardı. Donanmanın Istanbulda bulunduğu sıralarda donanmanın gedikli efradı kal-yolculannın böyle bir hayat tarzı içinde disiplinlerinin temini imkânsız olmuş ve kalyoncular İstanbulun günlük hayatında büyük zabıta vakalarına sebebiyet veregelmişlerdi.

DENİZ ASKER OKULLAR!

(B. Kalyoncular). Tersane ve donanmada ilk büyük İslâhatı yapan Kaptanıderyâ Cezayirli Gazi Hasan kalyoncuları mutlak askeri disiplin altına almak için onlara Kasımpaşada Tersane civarında «Kalyoncular Kışlası» adı ile büyük bir kışla yaptırmışdır. (B.: Kalyoncular Kışlası; Hasan Paşa, Cezayirli Gazi).

1826 da Yeniçeri Asker Ocağı kaldırıldıktan az sonra gedikli kalyoncular da kaldırılmış, yerlerine «Asâkiri Bahriy» almışdı. 19 20 yaşlarında bahriye efradı olarak donanmaya alman gençler üç sene donanma hizmetinde bulunmuş, sefer zamanında gemilerde, sefer dönüşlerinde de kalyoncular Kışlasında bannmışlardır. Bahriye efradı acemi nefer olarak donanmaya alınıp tâlim ve terbiyeden •tsonra tam denizci olarak yetişdikleri zaman terhis edilmişler, donanmadan ayrılmışlardır. Yelkenli gemilerin yerini buharlı harb gemileri alınca, gemiciliği meslek olarak seçmiş, bir buharlı harb gemisinin çeşidli işlerinde ihtisas sahibi olmuş gedikli bahriye efradına şiddetle ihtiyaç duyuldu. Türk bahriyesinin istikbâli, hayatı, kudreti için yapılacak en mühim işlerden biri, tek meslek ve sanatları o-lan gemicilikde uzun müddet hizmet edecek bir küçük zabit, gedikli efrad sınıfının kurulması görüldü, ve çok geç, ancak 1913 de tahakkuk etti.

Askerî hizmetim bahriyede îfâ eden ef-râd içinden okuma yazma bilen ve neferliği sırasında gemicilikte üstün liyâkatları görülenler gedikli küçük zabit olarak donanmada kalabileceklerdi ve gedikli küçük zabit olarak donanmada 17 sene hizmet edeceklerdi. 19-20 yaşlarında donanmaya nefer olarak gelen bir gencin gedikli sınıfına geçtikten sonra küçük zabit olarak rütbeleri ve tahsisatları şöyle tes-bit edilmişti:


300 kuruş aylık
500 *

750 » ' »

1000 » »


Gedikli namzedi : 3. Sınıf gedikli : 2. Sınıf gedikli : 1. Sınıf gedikli :

Gediklilere günde bir nefer tayını ve senede bir kat esvab ile çamaşır verilecekj bunların arasında gemilerin makina dâirelerinde çalışacak olanlara ayrıca iş esvabı verilecekdi. Namzedlik müddeti 2 sene idi, üç sınıf gedik-lilikde de her sınıf da beşer yıl hizmet edecek-di. Bu suretle 17 yıllık gediklilik hizmetini dolduranlar askerîtekaaüd kanununa göre


4409 —

— 4408 —
BENİZ ASKER OKULLARI

lekaaüd edilip kaydı hayat şartı ile maaşa bağlanacaklar, ayrıca ellerine verilen bir şehâdet-nâme üe Liman Dâiresinde,' Seyrisefâin İdaresinde, Deniz Fenerleri İdaresinde çalışmak isterlerse tercih edilerek vazifeye alınacaklardı. Gediklilik hizmetine 22-23 yaşlarında girmiş ve 39-40 yaşlarında emekliye ayrılmış bir gediklinin istikbâli bu suretle temin edilmiş oluyordu.

Bahriyede neferlik hizmetini îfâ ederek terhis edilen efradın nazarında dışardaki serbest hayat daha câzib olduğu için. gedikli küçük zabitliğe istekli olanlar donanmanın ihtiyacını karşılamadı. Bunun içindir ki yeni bir yol arandı. Gedikli küçük zabitleri 15-17 yaş arasındaki gocuklar arasçndan seçip yetişdir-me, dolayısı ile bir «Gedikli küçük Zabit Mektebi (Gedikli Erbaş Mektebi) kurmak düşünüldü.»

Birinci Cihan'Harbinin ilk yıllarında önce bir; «Bahriye Makinacı Çırakları Mektlbi» £çu-dı..ve okul binası olarak Tersane önünde demirli «Muini Zafer» korveti tahsis edildi; sonra bir de «Gemici Çırakları Mektebi» açıldı, bu ikinci mektebe de okul binası olarak «İclâliye» korveti tahsis edildi. Her iki çırak mektebinin talebeleri istisnasız çok dar gelirli ailelerin ev lâdlân ,oldu) bu çocuklar bir yandan sokaklara düsüb hayta olmakdan kurtuldular, bir yandan da donanmanın gedikli küçük zabitlerinin menşei temin edilmiş oldu.

Çırak mekteblerine 15-17 yaş arasında alı
nacak çocuklar beş sene tâlim, terbiye ve tah
silden sonra gedikli küçük zabitliğe namzed
sınıfından başlayacaklar idi. Çırak mektebk-
rinde bulundukları müddetçe ,sâir bahriye ef
radı gibi kendilerine her sene iç çamaşırı, ayak
kabı, iki kat iş esvabı, bir kat yazlık bir kat
da kışlık haricî, adamlık üniforma verilecekdi.
Çırak çocuklara her gün bir nefer tayını, ve
her ay birinci sınıfda 5, ikinci sımfda 10; üçün
cü sınıfda 15, dördüncü sınıfda 20, beşinci sı-
nıfda 25 kuruş ceb harçlığı - aylık verilirdi. Çı
rak mekteblerini bitirenler (20-22 yaşında) ge
dikli namzedi oldular, ve ondan sonra gedik J i
küçük zabit nizâmnâmesine tâbi olarak donan
ma- hizmetinde terfî ettiler. . '!

Birinci Cihan Harbi sonunda 1918 mütârekesinde Türkiyenin istiklâli tehlike karşısında kaldı, dolayısı ile bütün teşkilâtı ile türk bahriyesi ve bütün gemileri île türk donanma-

İSTANBUL

sı yok olmak üzere idi. Sevr Muahedesi Osmanlı Devleti donanması olarak 600 tonluk 13 gab-bot ve torpidoya müsaade veriyordu.

Türk Donanması, Türkiyenin istiklâli ile beraber ancak büyük zaferden sonra kurtuldu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti türk donanmasını ihya ederken ele aldığı en önemli işlerden biri de deniz asker okulları ve bu arada deniz gediklilerini yetişdirme oldu. Cumhuriyet devrinde eski çırak mekteblerinin yerine yeni tersanenin kurulduğu Gölcükde «Deniz Gedikli Erbaş Mektebi» açıldı. Bir müddet sonra bu mekteb istanbul'da Kasımpaşada «Divanhane» denilen eski bahriye nezâreti binasına nakledildi; bu bina da kifayetsiz görülerek Deniz Gedikli Erbaş Mektebi hâlen bulunduğu Bey-lerbeyindeki feriye sarayına nakledildi ve burada yeni tesislerle öylesine gelişdi ki yalnız memleketimizin değil, doğu Avrupanm en büyük ve mükemmel deniz asker okullarından biri oldu.

Bu güzel müessesenin tarihçesine okulun, günlük hayatı üzerine müşahede notlarımızı da eklemek ve bu maddeyi okulun resimleri ve öğrencilerinin üniformalı resimleri ile tezyin etmek istedik; okulu ziyaret için izin ricası ile yazdığımız mektuba okul kumandanlığından cevab verilmedi; 1966 yılının haziran ve temmuz aylarında Deniz Gedikli Erbaş Okulunun kumandanlığında bulunan zâtı bu İstanbul Ansiklopedisinin teessüfünü, eserin metni içinde tesbit ediyoruz.

Efradı Cedide Mektebi — Askerlik vazifesini îfâ etmek üzere silâh altına alınan gençlerden bahriyeye ayrılanların donanma gemilerine dağıtılmasından önce bir yıl eğitim gördükleri bir kışla mektebdir. Yeni bahriye efradı bütün çocukluğu denizle hoşrolarak geçmiş yalı »uşağı gençler olsa bile askere alınır alınmaz donanma hayatına giremeyecekleri kabul edilmiş, çeşidli görevler ile gemilere dağıtıldıklarında kendilerinden beklenilen hizmeti lâyıkı ile îfâ edebilmeleri için böyle bir mek-tebde bir yıl sürecek tâlim ve terbiye il eyetiş-dirilmleri zarurî görülmüşdür.

Efradı Cedide Mektebi meşrutiyetin ilânından sonra donanmada yapüacak ıslahat için müşavir olarak davet edilmiş Amiral Gambel Paşanın hazırladığı projeye uyularak 1909 da Kasımpaşada Kalyoncular Kışlasında kurul-musdur.

ANSİKLOPEDİSİ

Efradı Cedide Mektebinin mevcudu 6 bölüğe ayrılmışdır. Bu altı bölükdeki bütün efrada akaaid, sıhhat bakımı ve askerî terbiye üzerinde dersler verilmiş, mavzer tüfeğim kullanması, kürek çekmek, yelken tâlimi, gemi temizliği, gemide çamaşır yıkama, esvab tamiri öğretilmişdir. Sonra mutahassıs bahriye neferi yetiştirmek için her bölükde kurslar vardır; nefer bu kurslardan yalnız birine devam eder. Bir bölüğün kadrosu içindeki efrâd bir kaç kursa ayrılmışdır, şöyle ki:



  1. Bölük — Serdümenlik, sıhhiyecilik, dal
    gıçlık

  2. Bölük — Telsiz telgrafçılık, yazıcıliK

  3. Bölük — Toıpidoculuk, mayıncıltk

  4. Bölük -- Topçuluk, kemaahk, haydi r,-
    likcilik

  5. Bölük — Varda bandıracılık, borazan] ık
    (boru, fifre, trampet)

  6. Bölük — Sanayi (ateşçilik, makinistlik,
    gemi ocaklarının idaresi)

Âbidin Dâver 1909 da muhabir olarak ça-lışdığı Tasviri Efkâr Gazetesinde «Bahriye Efradı Cedide Mektebi» başlıklı bir haber yazısında şunları yazıyor: «Şeker bayramı alayında pâdişâhın yoluna dizilmiş askerî. kıtalar arasında bir bölük bahriye askeri tertemiz ve pek muntazam üniformaları, metin ve hatasız vaziyetleri, sert ve keskin yürüyüşleri ile derhal göze çarpıyordu. Zabitlerinden birine bu bölüğün hangi geminin askeri olduğunu sordum. Öğrendim ki bu muntazam ve levend tavırlı bahriye askerleri harb gemilerine dağıtılacak efradı, cedide imiş, Kasımpaşadaki Efradı Cedide Mektebinde tâlim ve terbiye gören yalı uşağı genclermiş...».

Deniz Harb Okulu — Heybeliadadaki Bahriye Mektebi 1928 den sonra Deniz Harb Oku lu adını almışdır. Türk Ansiklopedisinde «Deniz Harb Okulu» maddesi^ bizim yukarda «Mü-hendishânei Bahrîi Hümâyun» ve «Mektebi Bahriye, Mektebi Fünunu Bahriye» isimleri ile iki ayrı madde hâlinde topladığımız notların, ifâde farkı ile -aynı gibidir. O iki okulun tarihçesi; geçirdikleri safhalarla Deniz Harb Okulunun dört eski devri olarak kaydedilmiş : Mektebi Bahriyenin Deniz Harb Okulu adanı 'alması da, tarihçede beşinci devir olarak kay-dedilmişdir; Deniz Harb Okulu hakkında aşağıdaki satırları Türk Ansiklopedisinden alıyoruz; «... 1929 da deniz okulları Deniz Mekteb-

DENİZ ASKER OKULLARI

leri ve Kursları Müdürlüğüne bağlanmış, îdâ-dî sınıfları Bahriye Lisesine çevrilmiş, Bahriye Harb Okulunun 4 yıla çıkarılan eğitim süresi ikiye bölünerek ilk iki yılı okulda, son iki yi u da okul ve eğitim gemilerinde (makina öğrencileri fabrika ve gemilerde) hizmet etmeye ayrılmış, bir de muamele memuru sınıfı kurul-muşdur. Böylece Deniz Lisesinden çıkan öğrenciler güverte, makina ve kâtib kollarına ayrılır olmuşdur. Okulun programları pratik ve daha çok meslekî konularda düzeiılehmişdir. Asteğmen olarak güverte bölümünden çıkanlar, üçüncü öğrenim yılını çeşidli kurslar (topçuluk, torpide, mayıncılık, telsiz, seyir ve piyâ-decilik), dördüncü öğrenim yılını teğmen -olarak donanma stajında geçirmeğe bağlı tutul-muşdur. Makina bölümü bu iki yılı okulda öğrenim yapmakla tamamlar oldu. Okul gemisi ile yapılan geziler dışında, dört yıllık öğrenim 1953 den beri okulda uygulanır bir hâle konulmuş, türlü sınıflar, uzmanlık eğitimi de bundan sonraya eklenmiş bulunmaktadır» (Türk Ansiklopedisi).

Deniz Harb Okulunun tarihçesine okulun günlük hayatı üzerine müşahede notlarımızı da eklemek ve bu maddeyi okulun resimleri ve öğrencilerin üniformalı resimleri ile tezyin etmek isterdik; okulu ziyaret için izin ricası ile yazdığımız mektubu okul kumandanlığından cevab verilmedi (B.: Mühendishânei Bahrîi Hümâyun; Bahriye Mektebi).

Deniz Lisesi — Heybeliadadaki Bahriye Mektebinin, îdâdî sınıfları 1928 de Deniz' Lisesi adım almışdır', ve memleketimiz medarı iftiharı asker okullarından biri olmuşdur. 1928 yılına kadar tarihçesi yukarda Mektebi Bahriye maddesinde tesbit edildi. Okulun günlük hayatı üzerine müşahede notlarımızı da okumak ve bu maddeyi okulun, resimleri ve öğrencilerinin üniformalı resimleri ile tezyin etmek istedik, okulu ziyaret için izin ricası ile yazdığımız mektuba okul kumandanlığından , cevab verilmedi; 1966 yılının haziran ve temmuz aylarında Deniz Lisesi kumandanlığında bulunan zâte bu İstanbul Ansiklopedisinin'-teessüf ünü eserin metni içinde tesbit ediyoruz (B.: Bahriye Mektebi; Bahriye îdâdîsi).

Mızıkacı Çırakları Mektebi — Bahriye bandolarını musiki, ve bilhassa batı musikisi üzerinde sağlam bilgili gençlerle beslemek için İkinci Sultan Abdülhamid zamanında, tesbit

DENtZAŞAN (Mustafa ihsan)

— 4410 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4411 —

DENiZ AYGIRI




edemediğimiz bir tarihde bir mekteb açılmışdı; mekteb Kasımpaşada Kalyoncular Kışlasında bu mızıkacı çocuklara dershâne-meşkhâne ve yatakhane olarak ayrılan koğuşlardı. Talebelerine ö devrin bahriye neferi üniforması giydirildi; bu mektebin çocukları tarafından teşkil edilmiş bir bando takımı İstanbulda «Bahriye Sib-yan Mızıkası» adı ile şöhret bulmuşdu; yazın bâzı cuma ve pazar günleri Taksim Bağçesine götürülür, halka açıkhava konseri verilirdi. Bir cuma günü de bu çocuk bandosunu pâdişâh dinlemek istemiş, Yıldız Sarayına giden Bahriye Sibyan Mızıkası Sultan Hamidin marşı ile başlayarak on kadar marş, polka ve vals çalmış, hükümdar adına birer okkalık kutularda Hacı-bekir şekeri ve birer altın ile taltif edilmişlerdi. Bu mektebin ne zaman kapandığı ve dolayısı il Bahriye Sibyan Mızıkasının dağıldığı tarihi tesbit edemedik. Tahmin ediyoruz ki Haddehane Sibyan Koğuşu ile birlikde kapatılmış ola-cakdıf.

«Ertuğrul Bandosu», «Donanma Bandosu» ve «Merkez Bandosu» isimleri ile üç bahriye bandosu 1912-1914 arasında adamsızlık yüzünden konserlerde ve törenlerde tam ahenk ile va • zife göremez hâle geldi ve bir mızıka mektebine şiddetle lüzum görüldü, bilhassa muallim Lanke Bey'in teşebbüs ve gayreti ile böyle bir mektebin açılmasına karar verildi ve 1916 da dört sınıflı «Mızıkacı Çırakları Mektebi» açıldı, kadrosu 50-60 çocuk olarak tesbit edilmişdi, birinci sınıfına 14-16 yaşında çocuklar almacakdı.

Denizaşamn Kayığı (Resim : Ömer Teî)

Mekteb olarak Tersane önüne çekilmiş Tîrimüj-gân Vapuru tahsis edildi. Hızıkacı çocukların meşkhâne-dershâneleri, yatakhaneleri, yemekhaneleri gemi içinde idi. Talebeye bahriye neferi üniforması giydirildi. Bir bandonun bütün sazlarına âşinâ olmak ve bir sazını mükemme-len çalmak için gereken nazarî ve amelî musiki derslerinin yanında bu mızıkacı çırakları bahriye askeri eğitimi de gördüler, gemici eğitimleri makinacı çıraklarının aynı idi (B.: Ma-kinacı Çırakları Mektebi).

Deniz Asker Okullarının Okul Gemileri —

XB.: Ertuğrul Firkateyni; Selimiye Firkateyni; Hüdâvendigâr; Heybetnümâ; Nüveydifütuh; İclâliye Korveti; Mûinizafer korveti; Hamidiye Kuruvazörü; Savarano Yatı).

DENlZAŞAN (Mustafa ihsan) — Mâcerâ-sever bir sporcu; 1903 de İstanbulda doğmuş, Beykoz Spor kulübünde yüzme ve kürek sporları yapmış, 1932 de 5,5 metre uzunluğunda «Ankara - istanbul» adını koyduğu tek yelkenli bezden kayığı ile tek başına bir Akdeniz se-yahatına çıkmış, bütün Akdeniz kıyı memleketlerini dolaşmış, bu arada Mısırda Nil nehrine girerek Asuvan'a kadar çıkmışdır; 30 haziran 1932 de Salacak önünden hareketle başlayan bu tehlikeli deniz gezisi dört sene sür-müşdür. Sabahın erken bir saatinde Marmara-ya açılan Mustafa ihsan Denizaşan yanına ot-dan yapılmış bir minder-yatak, ve bir kaç parça çamaşır ile bir gramofon, türk milli marşlarını hâvî plâklar, bir tencere, bir gazocağı, bir teneke gaz yağı, bir mikdar konserve, bir sıhhiye çantası, bir fıçı su, Mavzer marka bir tabanca, 300 mermi, muhtelif cins balık oltası, bir fotoğraf makinası, bir çalar saat, 3 cankurtaran yeleği, bir balta ve Türk Bayrakları ile Beykoz Kulübünün forsunu, bir de can yoldaşı olarak Yumuk adlı köpeğini almışdı.

1964 de bu macerasını Hürriyet Gazetesinin bir muhabirine nakletdiği zaman altmışbir yaşında bulunan sporcu: «Ayni şartlar içinde yeni bir seyahatin düşüncesi içindeyim, iş karar

vermekde; fakat bu sefer yanıma bir genç arkadaş almak istiyorum...» demişdir.

1941 de evlenmiş, bir kız evlâdı olmuş, 1961 de o kızdan iki torun sahibiydi. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi :

Bibi.: Hürriyet Gazetesi, temmuz 1964.

DENİZ AŞÇILARI — Limanda bir sandal ile dolaşır seyyar esnaf; biri patron-aşcı, öbürü çırak-kürekci, mutlaka iki kişidirler; köfteciler ve tava balıkçılar olarak da ikiye ayrılabilirler; Galata 'Köprüsünün her iki yanındaki vapur iskeleleri önünde, o iskeleye yanaşmış yolcularını almakda olan vapurların ikinci mevki yolcularına tahsis edilmiş baş tarafında giriş yeri önünde kürekcisi iskeleye veya vapura kanca atıp durarak icrayı ticâret ederler; Haliçde kayık iskelelerini, dış limanda bilhassa balık akım zamanlarında balığa çıkmış sandallar arasında dolaşırlar.

Ustası da çırak-kürekcisi de istisnasız külhanbeyi meşreb gene adamlardır, kılık kıyafetleri ile hırpani, pırpın olurlar, hele yazın çırak-kürekciler dâima yalın ayaklı olurlar.

Kayığın içinde mustatil şeklinde bir kara sac mangal vardır, köfte ve balık kızartmak için ateş, bu mangalda yakılan tahta parçaları ile temin edilir, ve işin gelişme göre alev alev ateş durmadan uyandırılır.

Köftenin etinin cinsini araştırmamak lâzımdır, ete katılan ekmeğin mıkdarı da insafın son haddindedir; tavada kızartılan balık ise, mevsimine göre irice istavrit, uskumrü-kolyos ve palamutdur; palamut, başı atıldıkdan sonra iki bıçak darbesi ile dörde bölünerek yaka ve kuyruk parçaları olarak kızartılır.

Kullandıkları ekmek yuvarlak ekmekdir; köfte yahud bahk, bir maşa ile tavadan alınıp, dörtde bir ekmeğin ortası yarılarak ekmek içine konmak suretiyle müşteriye verilir; köftenin ve balığın yanına bir parça domatesj bir sivri biber koyanlar da vardır.

îskelelerdeki halk arasında, yahud vapurların ikinci mevki yolcuları arasında müşterileri ayak takımından kimselerle askerler ve bazı âvâre gençler, çocuklardır.

Deniz aşçıları seyyar esnafın gariblerin-den, mihnet ve meşakkatle geçinenlerdendir; samanımızda hepsi türk ve müslümandır (B.: Deniz Bakkalları, Deniz Manavları); Cumhuriyet devrinden önce İstanbul Limanında deniz bakkalları gibi deniz aşçıları da tamamen rum

idi; yelkenli gemiler devrinde ise deniz aşçılığı, ayak takımı harcı parlak işlerdendi; rum deniz aşçıları destilerle şarab da bulundurur, isteyene bakır maşrabalarla verirlerdi.

DENİZ AYGIRI — «Aslında bir balık ise de balığa kafiyen benzemez, en büyüğü 10-14 santimetre boyunda «la olur; fakat pek muhteşem ve heybetli bir manzaraya mâlikdir; bası küheylan başına benzediğinden dolayı gerek

bizde gerek ecnebilerde Deniz aygırı (Cheval marin = Denizatı) adı veril-mişdir. Yedi kö seli olan vücûdu sarı ile karışık açık kahve renginde, ve bağaya benzeyen sert bir madde ile kaplıdır. Yüz-geçden mahrum bulunan kuyru ğuııun ucu saat zenbeleği gibi helezonî o l up bununla denizin altında otlara sarılıp dur

Deniz Aygırı duğu gibi iki

(K. Deveciyandan) aded deniz ay.

gırı yekdiğerine yakın bulundukları zaman kuyruklarım birbirlerine sardıkları da görül-müşdür. Gerek başında gerek ensesinde kıla müşabih bir takım münferid lifler vardır, ve bunlar balığın yelesini teşkil ederler. Sırt yüz geçi kuyruğuna yakın, yan kanadları kulaklarının j-anında olup bir çift de hurdebini karın yüzgeçleri sidikliğin tam üzerinde bulunur. Deniz aygırının tenasül tarzı pek acâibdir; erkeğin kuyruğunun altında bir kesesi vardır, dişisi yumurtalarını mezkûn keseye koyar, erkeğin tohumu kendi kesesi içinde bulunan yumurtalara tesir etmesi üzerine yavrular hâsılolur; yavrular maişetlerini temin edecek büyüklük alıncaya kadar kese içinde kalırlar. Her denizde (ve İstanbul denizlerinde) bulunur; ufak mukaşşerâtı yerler. Kendi üzerinde yenilecek

DENİZ BAKKALLARI

— 4412 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4413 _

DENİZ BANYOSU




et olmamasından dolayı bâzı .meraklılar tarafından yalnız seyretmek için toplanırlar. Çok eskiden bunlar bâzı hastalıkların tedavisinde kullanılır imiş, şimdi bu maksadla arayanlar yokdur» (Karakin Deveciyan, Balık ve Balıkçılık.

DENİZ BAKKALLARI — İstanbul limanının kayıklı sandalîı seyyar esnafından; Cumhuriyet devrinden önce, Türk Kabotaj kanununun bulunmadığı yüz yıllar boyunca bu deniz bakkallarının hepsi rum, hattâ yunanlı idi, limanı dolduran ve çeşidli yabancı bayraklar çekmiş gemiler arastada bir çifte, iki çifte kayıklar-larla dolaşırlar her nevî bakkaaliye eşyası ile bilhassa müskirat satarlardı; yanlarında yine kendi cinslerinden yalabuk bir rum oğlanı çırak bulundurmak da adetâ gelenekleri olmuşdu, bu oğlanlar vâsıtası ile cinsî sapuk ve korsan bozması yunanlı kaptanlarla yakın dostluk kurarlar, korsanlık malı satıcılığı, yataklığı yaparlar, ve yine yunanlı, italyan, maltız, fransız, ingiliz kaptanlara, gemicilere meyânacilik, muhabbet ciellallığı hizmeti görürlerdi.

«Simon nam deniz bakkalı çırağı şâbıemred Lefetrin Kara Panayot nâmı ile mâruf brik kaptanı tarafından kaçırıldığım iddia etmesi ile Balçık'dan limanımıza dönen merkum kaptanın gemisinde Lef ter Oğlan bulundukda kaçın! ma-yub rizâsı ile gittiğini ifâde etmekle .bakkal Simon bu kerre çırağı akçe sirkati ile ıttiham etmiş isede bühtan olduğu aşikâr olub veleâkin merkum oğlanını üzerinde zuhur iden markalı bir altım saatin 1302 şalinde (M. 1884-1885) denizde maktûlen nâsi bulunan Galatada Havyar Hanı sarraflarından Andon nam şahsa âid olduğu o zaman sarraf Andonun madarnası tarafm-dan vâki ifâde ve bu kerre kadının saati görd'ük-de kocamın saatidir diye beyan etmesiyle sabit olub merkum çırak Lefler Oğlan ile bakkal Simon sarraf Andonun kaatilleri olmak töhmeti ile derdest ve tevkif edilmişlerdir» (Sabah, 1303 ~ 1885-1686).

«Ayvalıkdan zeytin yağı hamulesi ile gelen Kalitimas nam çirnıkın kaptanı Yani Kosten+i maa köstek bir gümüş saatinin deniz bakkalı yunanlı Kiryakomm çırağı uygunsuz güruhundan Sarı Yani nam şâbıemred oğlan tarafından sirkatedildiğini iddia etmekle merkum oğlan derdest edilmişdir» (Sabah, 1306 = 1888-1889).

«Deniz bakkalı Andon ve şâbıemred çırağı Panayot ve gemici Kefalonyali Ligor ve refiki

Yani gece merkum bakkalın kayığında işret idüb merkum iki nefer gemiciler kayıkda işret ve muhabbet ile iktifa etmeyüp Panayotu gemilerine götürmek istediklerinde zuhur iden arbedede kayık devrilüp merkum bakkal Andon gark ve nâbud olub Kefalonyaklar ile merkum çırak derdest edilmişlerdir. Gemicilerden Ligorun don ve gömleğinde kan lekesi dahi görülmekle bakkal Andonun katledilüp denize ilkaa edildiği zanm hâsıl olmuşdur» (Sabah, 1309 = 1891-1892).

«Deniz bakkalı Yorgi gemilerine fahişe getireceği vaadi ile akçelerini alub getirmediğinden Ispiro nam yunanlı kaptan ile iki gemici tarafından Galatada bir meygedede şediden darb edilüb merkum Yorgi fevt olmağa kaptan firar ve gemicisi Vangel ile Yorgi derdest edilmişlerdir» (Sabah, 1309).

Cumhuriyet devrinde bu rum deniz bakkalları kalmamışdır; zamanımızda İstanbul Limanında deniz bakkalı da hemen yok gibidir, yeklerini sandallarla dolaşan deniz manavları ile deniz aşçıları (tava balıkçıları ve köfteciler) almışdır, hepsi türk. namus erbabından seyyar esnafdır.

DENİZ BANYOSU — Eskiden deniz hamamları ile, ve Cumhuriyetin ilânından bu yana deniz hamamları ve plajları ile îstanbulun ayrıca bir şöhreti vardır; bu şöhreti dolayısı ile büyük şehirde deniz banyosu önemmli bir konudur; aşağıdaki satırları Dr. Saim Polat Bengiserp'in çok güzel bir makalesinden alıyoruz :

«Aşinaları ve erbabı denizden faydalanmak için yaz mevsimini dört gözle beklerler.

«Hekimlere göre deniz, sağlam bünyeler için mükemmel bir spor, eğlence ve sıhhat kaynağıdır. Hastalıklı insanlara ise deniz, bir zehir çanağıdır.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin