İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə75/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   91

1897 de Madam Kavalli pansiyonuna Fran-cesco Pasquale (Françesko Paskuale) adında yine 17-18 yaşlarında yeni bir uşak - jigolo al-

dı, aslı İtalyan olan bu genç İstanbulda doğmuş, büyümüştü. Ramo'ya yol görünmüş ise de muhterem Sinyor Paskara'nın hatırı için o da pansiyonda kalmıştı,

Bir kış günü, aralık ayı, Madam Kavalli Ramo'yu pansiyonun mutfağına öteberi almak için çarşıya yolladı. Ramo yatıyordu, isteksiz kalktı, yalın ayağına çorap giymeye bile lüzum görmedi, bir partal pabuç çekerek çarşıya gitti, fakat tam iki saat sonra kör kütük sarhoş ve elleri boş döndü. Madam Kavalli parayı ne yaptığını sorduğunda:

— Bana aylardanberi hiç para verdiğin yok, meyhaneye gittim, içtim, harcadım!., dedi. Ramo'nun dostu ve hâmisi maden mühendisi bir ay evvel Anadoluya bir maden işi için 'gitmişti ve yola o kadar acele çıkmıştı ki artık sadece kendisine hizmet eden, hususî uşağı durumundaki Ramazana az bir harçlık bırakmış, «Dönüşüm gecikirse ben sana oradan para yollarım..» demişti, dönüşü gecikmiş, parasız kalan delikanlı, gözleri postacının yolunda para bekliyordu.

Ramonun laubali cevabı karşısında Madam Kavalli :

•— Sana para vermiyorum ama senin de bana hizmet ettiğin yok.. Sinyor Peskara sana kâfi derecede harçlık veriyor., ben seni çoktan kovacağım ama muhterem kiracımın hatırı için kovmuyorum!., dedi.

Ramo ikinci kata çıkan merdivenin basamağına oturmuş, çıplak ayaklarını patronun yüzüne karşı uzatmış, bir kahkaha atmıştı. Bu küstahlığa çok sinirlenen : Madam Kavalli bu sefer Ramazana ağır bir harekette bulundu. Sarhoş delikanlı oturduğu merdivenden deli gibi fırlayarak anahtarı cebinde olan mühendisin odasına girdi, ve elinde bir tabanca ile, girmesiyle çıkması bir oldu; dehşet içinde kalan ve ne yapacağım bilemeyen Madam Kavalliye: — Çok yaşadın., delikanlılarla çok eğlendin, yoruldun., artık dinlen., varan bir!., diye bağırarak bir el ateş etti.

Omuzundan yaralanan kadın. «Beni öldürüyor!., yetişin., imdat!..» diye bağırarak o esnada önünde bulunduğu nakkaş Jak'ın odasına kaçtı.Hasta ve o gün işine gitmemiş olan Fransız uyuyordu, silâh sesine, kadının feryadına ve kapının gürlütü ile açılmasına uyanıp fırladı. Fakat ne olduğunu sormaya vakit ve lüzum kalmadı, kapı tekrar açıldı, Ramo göründü,




ANSİKLOPEDİSİ


— 4514 —

başı olarak alındığı zaman 87 yaşında bulunuyordu, bu idareden de 95 yaşında ikinci defa olarak emekliye ayrıldı. Hiç evlenmemişdi; Hasan adında fakir bir çocuğu evlâd edinmiş ve onun Bahriye Mektebinde okutarak kaptan yapmış, son yıllarını o Hasan Kaptanın yanında geçirmiş idi; ve onun Üsküdarda Tunusba-ğındaki evinde vefat etti; kabri Karacaahmed Mezar Ilgındadır, taşındaki kitabe şudur: «Ter-sânei Âmirenin ilk ateşcibaşısı olub 115 yaşında rahmeti 'Rahmana kavuşan Inebolulu Kayıkçı Ali Ağanın mahdumu ve Tersane kaptanlarından Hasan Kaptanın pederi mânevisi Derviş Veli Babanın ruhi içün el Fatiha, sene 1316». Bu satırların muharriri Hasan Kaptan oğludur.

Ahmed Derviş ATEŞÇİ

DERVİŞZÂDE SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Haliç Fenerinde Atik-mustafapaşa mahallesinin yollarından; bir başı Eğrikapu Caddesinde, öbür başı Ayvansaray Kuyu Sokağı ile Mustafapaşa Bostanı Sokağının kavuşak noktasında, Eğrikapudan Ayvan-saraya kadar uzanan zikzaklı kavisli uzun bir sokakdır, gaayet rahatlıkla dört ayrı isim altonda dört sokak itibar edilebilirdi. Kavata Sokağı, Avcıbaşı Sokağı, Mahkeme külhanı Sokağı, Ahmed Rifâî Sokağı, Kafesci Yunus Sokağı ve Marul Sokağı ile kavuşaklan vardır. (B.: 1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 8/114).

Derûnî Mehmed Efendi Türbesi (Resim: Nezih)

DERVİŞ VAHDETİ

«Varan iki!..» diyerek pansiyoncu kadına ikinci defa ateş etti, Madam Kavalli acı bir çığlıkla yere yuvarlandı. Arnavut oğlan da kapıyı şiddetle çekip kapadı, ve Fransız nakkaş sofadan delikanlının sesini işitti:

— Kaçma Paskal!., sen gençsin, güzelsin, yaşamak ve eğlenmek senin hakkın., korkma, seni vurmam!., diye bağırıyordu.

Fakat üçüncü bir silâh sesi daha işitildi. Ramo, yaşlı hanımının öldürüldüğünü gören ve korkusundan kaçmak isteyen yeni uşak Fran-çeskoyu da vurmam dediği halde vurmuş muydu?.. Nakkaş Jak bir müddet sonra odasının kapısını korka korka açtığında uşak Ramo'-nun yerde ölü olarak yattığım gördü, sarhoş Ramo elindeki tabancann üçüncü kurşununu kendi şakağına gömmüş, intihar etmişti. Madam Kavalli de hastahaneye kaldırılır iken öldü.


Derviş Vahdeti (Reim: Sezai; Türk Meş-
f DERViŞ VAHDETİ — Asıl adı ve unvanı ile Kıbrıslı Hafız Derviş Efendi; 1870 de Kıb-rısda Lefkoşada doğdu, ilk tahsilini memleketinde yapdı, orta halli bir ailenin evlâdı , idi, yirmi yaşlarında iken İstanbula gelerek medrese tahsili gördü; 1908 inkilâbında «Volkam» adında bir gazete çıka- hurlan Ansiklopedisinden) rarak îttihad ve Terakki Cemiyetine karşı çok şiddetli muhalefetde bulundu, ayak takımı halkın dinî taassubunu istismar ederek, ittihadcılara fikir cebhesin-den hücum edecek yerde demagoji yolunu tuttu ve onları, avâmî dil kullanarak dinsizlikle ittiham etti, «İttihadı Muhammedi» adı ile bir de siyasî cemiyet kurdu; Volkandaki yazılarını «Derviş Vahdeti» diye imzaladığından bu isimle büyük şöhret oldu; «31 Mart Vak'ası denilen çavuş ve neferlerin inkılâba karşı ayaklanmasında Derviş Vahdetinin Volkan'ı ile etrafında toplanmış softaların pek büyük tahrik hissesi olmuşdu (B.: Otuzbir Mart Vak'ası; Hareket Ordusu). İstanbula kısa bir müddet hâkim olan âsî askerler meşrûtiyet inkılâbını temsil eden Hareket Ordusu tarafından tenkil edilince Derviş Vahdeti 31 Mart Vak'asının başlıca müşevviklerinden biri olarak kaçmış

İSTANBUL


olduğu İzmirde yakalandı. İstanbula getirilerek Divanı Harbe verildi ve idama mahkûm oldu, 1909 da Bayazıd Meydanında asıldı, isyanlarının cezasını îdam sehpâlarnda gören çavuşların ve neferlerin ve daha nice kimselerin can vebalinin büyük kısmı bu adamın boy-' nundadır.

DERVİŞ VELİ BABA — Fevâidi Osmaniye vapurlarının ateşçilerinden olub 1898 de 115 yaşında bir pir olarak öldü (İstanbul Limanında vapur işletme imtiyazına sâhib olan Fevâidi Osmaniye sırası ile şu isimleri almışdır : İdarei Aziziye, İdârei Mahsûsa, Seyri Sefâin; Devlet,Deniz Yollan, Akay, Devlet Deniz Yolları; Denizcilik Bankası; (Bu isimlere bakınız); ölümünden bir gün evvel namazım mescidde kılacak kadar vücûdu zinde, kahvede oturup geçmiş günleri anlatacak kadar da hafızası ze-delenmemişdi.

Aslı Kumkapulu olub 1783 de orada doğ-muşdu, İstanbulda yerleşmiş Inebolulu bir kayıkçının -oğlu idi; 13-14 yaşlarında baba mesleğine girmiş, yine o yaşlarda Yeniçeri Ocağına civelek yazılmışdı, ve Haliçde Yemiş iskelesinde Çardak kolluğuna verilmişdi. Yeniçerilik üzerine çok zengin hâtıraları olan bir adamdı.

Üçüncü Sultan Selim zamanında bir bayram sabahı Çanakkale Boğazından geçmeye muvaffak olarak Marmarada Hayırsız Adalar açıklarında demirleyüb İstanbulu topa tutmakla tehdidde bulunan İngiliz donanmasını gör-müşdü, 22-23 yaşlarında gene bir yeniçeri olarak bu donanmayı yakmak için fedailer arandığında ilk fedai yazılanlardan biriydi; Alemdar Paşa Vak'asmda Babıâli yangını ile 1826 da Vak'ai Hayriye (Yeniçeri Ocağının kaldırılması vak'ası) bilhassa anlattıklarından idi. Vak'ai Hayriyede Sancağı Şerif altına koşan yeniçerilerden biri olmuş ve bu sayede büyük yeniçeri kırımından başını, kurtarmışdı; fakat Ocağa olan manevî bağı ömrü boyunca devam etmiş, üsküfünü de saklamışdı. Pek çok emsali gibi aynı zamanda Tersanede kalyon neferi idi; Yeniçeri ocağı kaldırılınca tamamen Tersanede kalmışdı. 1828 de Tersaneye ilk buharlı gemi alındığı zaman 45 yaşında bulunan Derviş Veli bu gemiye ilk Türk ateşçi olmuşdu (B.: Buğ Gemisi); Krım Harbine Tersanede çavuş-lukdan emekli iken 81 yaşında gönüllü olarak iştirak etmişdi;; 1860 da Fevâidi Osmaniye idaresine adam yetişdirmek üzere ateşci-

4515 — DERÛNÎ MEHMED EFENDİ SOKAĞI

Sokağın levhası «Derviszâde İbrahim Sokağı» diye yazılıdır. Eğri kapudan Ayvansaraya iner bir yokuşdur; Eğrikapu tarafından bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli olarak başlar; İvaz efendi Camii ile Emirbuhârî Tekkesi bu sokak üzerindedir; ulu bir ağaç alında altı yüzlü kitâbesiz bir de meydan çeşmeciği vardır, XVI. asır yapısı olduğunu tahmin ediyoruz, yalnız bir yüzünde lüle vardır. Bütün boyunca-1-3 katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer, halkı mütevazı gelirli aileler görünür. Bir simitçi fırını ve bir bakkal vardır, kapu numaraları 1—19 ve 2—72 dir (Temmuz 1966).

Hakk! GÖKTÜRK

DERÛNÎ MEHMED EFENDÎ SOKAĞI — Bayazıdda Kalenderhâne Mahallesi sokaklarından; Vezneciler Caddesi ile Hallacı Mansur Sokağı arasında uzanır (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 4/50). Bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli bir sokakdır; Vezneciler Caddesi genişletilirken başdan bir kısmının istimlâk edilerek caddeye katıldığı kapu numaralarından bellidir: Vezneciler Caddesi tarafından gelindiğine göre sağda iki katlı bir beton binada Bayazıd Emniyet Başkomserliği, altında da Direkler arası Gençlik Kulübü bulunmaktadır; bu sokak üzerinde İstanbulun geçen asır yapılarından «Konak Yavrusu» denilen eski ahşab evlerden iki güzel bulunuyordu.

Bu sokağın Hallacı Mansur Sokağı ile ka-vuşağının bir köşesinde Derûnî Mehmed Efendinin ahşab türbesi (1226 = 1800), karşısında da susuz, muattal Seyyid Hasan Paşa Çeşmesi (1117 = 1705 - 1706; tamir kitabesi 1311 = 1893 - 1894) vardır.

Hakkı GÖKTÜRK



'l- p£H_ t\^

Seyyid Hasan Paşa Çeşmesi (Resim: Nezih)



DERYA ALİ BABA

— 4516 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4517

DESPİNA (Deli)




DERYA ALİ BABA — Yedikule dışında Kazlıçeşmede bir yatır; türbesi bilhassa o civar halkının türlü dileklerle ziyaret yeridir. Rivayete göre Derya Ali Baba Fâtih Sultan Meh-medin İstanbul muhasarası çenginde bulunmuş bir derviş olup «o derya misal askeri kırbasın-daki asla tükenmez su ile sular», sakalık yapmış. Eski tulumbacılık devresinde Kazhçeşme Yangın Tulumbası Sandığı uşakları bir yangına giderlerken bu türbenin önünde mutla-kaa durub dua edilir, kazasız belâsız yüz akı lie dönmek niyaz edilirdi.

DERYÂBEYİ SOKAĞI — Kasımpaşa Hacı Hüsam Mahallesi sokaklarından; bu mahallenin kurulmuş olduğu bir tepeciğin Küçük Piyâle Paşa Camiin bulunduğu vadiye bakan yamacındadır ;bu sokakdan vadinin ve karşı-sınâaki Kulaksız semtinin görünüşü, manzarası pek güzeldir.

Doksan derecelik bir açı ile kıvrılan iki parçadan mürekkeb bir sokakdır ,ilk parçası Hacı husrev Caddesi ile Hacıhusrev Köprüsü Sokağı, ikinci parçası da Hacıhusrev Köprüsü Sokağı ile Sohbet Çeşmesi Sokağı arasında uzanır; Hacı husrev Caddesi ile dört yol ağzı yaparak keşişirki aynı noktada Kankardeşi Sokağı ile de kavuşağı vardır. (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 16/183).

Sokağın ilk kısmı, tepeden vadiye doğru yokuş aşağı iner; bir araba geçecek genişlikde olup kabataş döşelidir; 2-3 katlı ahşab evler arasından geçer, Kankardeşi Sokağı ile olan kavuşağında bir berber dükkânı ve bir kahvehane ile «İlk adım Gençlik Kulübü» ismindeki spor kulübünün binası bulunmaktadır.

Dirsek noktasında sol tarafta bir çıkmaz sokak yapar, sağ tarafa doğru da bozuk bir yol hâlinde uzanarak mahallenin, hattââ Kasımpa-şanın bitiminde Sahhaf Çeşmesi Sokağına kadar varır. Gaayetle dar ve gaayetle pis bir toprak yol, keçi yolu halindedir, adetâ iki Ya~ nmdaki evlere sürünerek yürünür; bostanlar, arsalar yanından geçer; hava karardıkdan sonra uygunsuz kadınların gençlerin müşterileri ile sevişme yerleridir.

Kasımpaşada bu sokağın bulunduğu Hacı-hüsam Mahallesi, zamanımızda yankesiciler yatağı olarak meşhur Hacıhusrev Mahallesidir;

Bir mescid adından gelen Hacıhüsam isminin halk ağzında Hacıhusrev oluşunun sebebini tes-bit edemedik (B,: Hacıhüsam; Hacıhusra).

Hâüd EREKDAN



Beikta kazası

DERYADİL SOKAĞI

merkez nahiyesinin Muradiye Mahallesi sokaklarından; Ömer Rüştü Paşa Sokağı ile Nüzhe-tiye Caddesi arasında uzanır; Şâir Nâzım Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 20/162). Nüzhetiye Caddesi tarafından gelindiğine göre, dört arabanın rahat geçeceği bir genişlikde, cadde gibi dik bir yo-kuşdur. Elli adım kadar sonra bu yol sağ yarısı alçak, sol yarısı dokuz basamak kadar iki şerid hâlini alır ve yarı yarıya daralır. İkisi altışar katlı, biri dört katlı üç apartıman ve birer, ikişer, üçer katlı kagir ve ahşab evler arasından geçer.

Yukarda adı geçen rehberde Deryadil Sokağının üst ucu Ömer Rüştü Paşa Sokağında biter gösterilmişdir; yerinde ise şu durum görülür :

Deryadil Sokağının alçakda bulunan sağ parçası Ömer Rüştü Paşa Sokağı ve Muradiye Deresi Sokağı ile bir üç yol ağzı yaparak sona erer; fakat ona nisbetle dokuz basamak yük-sekde olan sol parça, geniş bir kavis çizerek Teşvikiye Fırını' Sokağına kadar uzanıp devam eder; 1934 Rehberinde bu kısım isimsiz bir yol olarak gösterilmişdir. '

Sağ tarafda çukurda gece kondular görülür; yine sağ kolda beşer kaltı dokuz apartıman vardır ki yoldan kapularma köprücüklerle geçilir.

Kapu numaralan 3—85, 2—102 dir; üzerinde l odun-kömür deposu ile l döşemeci-mo-bilyacı dükkânı vardır.

Son idâri taksimatda Ömer Rüştü Paşa Sokağı Beşiktaş ve Şişli kazaları arasında sınır yol olmuşdur (1966).

Hakkı GÖKTÜRK

DESPİNA (Çıplak) — 1880 ile 1900 arasında Galatada Kuledibi umumhanelerinden birinin sermâyelerinden bir yosma, 1898-1900 arasında namlı yankesicilerden Parlak Dimitrinin anası; satışı yasak çıplak resimciler için İstan-bulda ilk defa olarak bir kaç poz anadoğması resmini çekdirme cesaretini göstermiş ve «Çıplak» lakabını bu münâsebet ile almışdı (B.: Çıplak Resimciler). Haliç fenerinde fakir bir kayıkçının kızı iken Patrikhane papazlarından biri tarafından iğfal edilip kirletilmiş, babası tarafından red edilince Galata umumhanesine düş-müşdü.

Bibi.: S.M.Aİus not; Fransızca Servet Gazetesi

DESPtNA (Deli) — 1885 ile 1890 arasında Beyoğlunun en dilber ve en şık kaldırım yosması idi; henüz onbeş yaşında ve rum zenginlerinden birinin kapusunda hizmetçi iken çorba-

Çıplak Despina (Resim: S. Bozca!:)

sının arkadaşlarından biri tarafından izdivaç vadi ile kaçırılarak iğfal edilmiş, bir müddet çöpçatan bir rum karısının evinde sözde düğün hazırlığı bahanesi ile oyalandıkdan ve kendisim iğfal eden adama mestreslik yapdıkdan sonra, o adamın hileli iflâs ile Avrupapa kaçması üzerine hamisiz kalmış, evinde oturduğu kadının kılavuzluğu ile fuhuş yoluna girmiş, kısa zaman içinde Beyoğlunun içkili, çalgılı, danslı eğlence yerlerinin büyük şöhretlerinden biri olmuş-du. Deli Despinamn sânında bir de destan çık-naış idi ki ancak dört kıt'ası mâlumumuzdur:

Kafeşantau. gazinolar balolar •

Despinamı eğlendirir oyalar Çapkınların derhal çeler aklını Süslü fistan asra takım boyalar

Konkonfiya salonunda muzika Kadril kankan bele vals ile polka Çalar çalmaz faeman dama kalkıyor Türlü işve ciîve ile mefalikaa

Bespinada fettan gözler menekşe Şampanyası azdan azı üç şişe Mezesi de âlâ Moskof havyan Kebab «hıp beyler geçiyor şişe

Despinadır yosmaların goncesi Beş Napolyon narhı olmuş gecesi Kapıldın mı işmarına gamzenin Ciğerini söker çakır pençesi

Sermed Muhtar Alus «Onildler» isimli romanında Deli Despinadan şöyle bahsediyor: «Mermerde leke var, onda arama; bıllık bıllık, sonra körpe de, şen ve oynak da. Çağım geçir-dikden sonra Çiçekçide umumhane işletmiş emekdarlardandır» (B.: Çiçekçi Sokağı, cild 7, sayfa 3963).

Umumhanesi de Çiçekçi Sokağının en lük evlerindendi. Adı deliye çıkmış, fakat çok tutumlu, hesabı, dolayısı ile paralı kadındı; Kosti adında bir gene kalaycıya âşık olmuş, daltaban oğlanı giydirip kuşatarak başı şapkalı, eli bastonlu, altm saat köstekli jigolo yapmış, sonra da kalaycısını alarak evlenmek üzere kirli mazisinin bilinmediği Yunanistana gitmişdi; Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzi de yosmanın jigolo-'su. oğlan için şu manzumeyi yazmışdır:



DESPNA (Kara)

— 4518


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4519

DESPİNA KAPTAN




Despinamn kalaycısı pek parlak Güze! ama kara câhil dangalak

Yalın kopuk laz uşağı daltaban Çakal yiğit çakırpençe balaban

Pek de hoşdur caka çalım kurumu Parlak Kosti Sürmeninin ttrunau

Büir Çapkın aşkbazhğın fendini Dirhem dirhem satar oğlan kendini

Varsın olsun el ayak yüz kap kara Hamam mı yok deUâk yıkar paklar a

Soyunorkea vahşet ile naz ile Cila verir gönüldeki kandile

Çakıl meme gülle topuk perçemi Deli kızın agk yfiresi merhemi

Bibi.: Polis Servet Bey, Not: S. M. Aluş, Onikiler; Â. Râzi evrakı metruke.

BESPİNA (Kara) _ Nâmı diğerle Çıplak Eleni; 1890 ile 1900 arasınd Galatanm bir fâhi-şei f adresidir; «Eleni», serapa üryan olarak çi" karttığı resimlerinde kendisinden önce çıplak resimlerini çekdirmiş ve Çıplak Despina diye şöhret bulmu şdiğer bir fahişe 'le karıştırılma-ması için kullanılmış takma raidir. (B.: Despina; Çıplak)

Aslı Çatalcanm Çanta Köyünden çingene, kıbtii nasrânî idi, fakat rum geçinir idi. İri kıyım elli ayaklı, oğlan yapısı vücudlu ve emsalsiz yüz güzelliğine sahibdi. Namlı mamalardan Burunsuz Eleninin umumhanesinin sermâye-lerindendi. Üç delikanlı başı yemiş ve delikanlı bıçağı altında can vermişdir.

Henüz 13 yaşında iken yine Çanta Köyünün Hiristiyan çingenelerinden Lambo adında bir oğlan tarafından iğfal edilip îstanbula kaçırılmış ve oğlanın, Galatada Kemaraltında «koltuk» (buluşma yeri, rendevu evi) işletir amıca-sı Çingene Andonun evine kapâtılmışdı (1881 - 1882). Lambo da o sırada 15-16 yaşlarında esmerin dilberi bir delikanlı idi. Oğlan da Galatanm fuhuş batağı ara sokaklarının vurucu kırıcı hayta ve hezele kürûhunun pençelerine düşmüş, o şehir eşkiyâsmin bâziçesi uygunsuz gençlerden biri olmuşdu; «Kara Putâna» lakabı ile şöhret bularak azılı serserilerden Kanlı

Kostinin mutlak tasarrufu altına geçmiş, ayda bir kere dahi Despinasını arayıp görmek imkânını bulamamışdı. Ancak üç ay sonra müd-hiş serserinin bir gece bir balozda arkadaşlarından biri ile kavga ederek o adamı vurması ve zabıtaca tevkifi üzerine Kara Putâna Lambo mahbûbesi Despinaya koşmuş, fakat köyden kaçırıp getirdiği güzel kızı Andonun evinde bulamamışdı. Despinanın birkaç hafta evvel umumhâneci Burunsuz Eîeniye satıldığım öğrenmişdi. Kuîedibinde Eleninin evine gitmiş oradan da Despiha tarafından ağır hakaretle kovulmuşâu. Önce bir bıçak tedârik eden, sonra bir meyhaneye giderek kör kütük sarhoş olan ve Despinayı vurmak niyetiyle gece yarısından sonra tekrar Kuledibinin yolunu tutan Lambo Oğlan Eleninin evinde Despinanın yeni dostu Zehir Mehmed adında âdem ejderhâsı bir laz kayıkçı ile karşılaşmış Ye kayıkçı tarafından bıçakla delik deşik edilerek öl-dürüîmüşdür. (1882).

Kara Despinanın ikinci kurbanı, 1885 de,
Rumeli muhacirlerinden Şumnulu Mustafa
adında yük arabası sürücüsü tüysüz bir deli
kanlı olmuşdur. Çingene kızına bir kaç gece
misafir olan ve ona çılgınca âşık olan Musta
fa, fahişeler için gençliğin ve güzelliğin kâfi
gelmediğini, bir sabah ona artık parası kalma
dığım söylediğinde öğrenmişdir, önce maşuka
sı Despinadan, sonra da Burunsuz Eleni ile
umumhanenin haydud kll|klı rum uşağından
dayak yiyerek kapu dışarı atılmışdır ve artık
o eve alınmamışdır. Şumnulu Mustafa divâne
ye dönmüş ve bir gece umumhanenin kapusu
önünde kasığına sapladığı bıçakla intihar et-
mişdir. . • . . • : ' : ' •; j • •

Vücudu oğlan yapılı Kıbtı fahişenin üçüncü kurbanı, tdârei Mahsûsanın (Devlet Deniz Yollan idaresinin) uzak sefer vapurlarından Bingazi Vapurunun ateşçisi Abanalı Osman adında bir gemici oldiist ve gejıc kadın ilk defa âşık oldu. Osman ;uzûn boylu, pençeli, 22 yaşında, güneşe «Ya dfğ; ya doğayım» diyen erkek güzeliydi. Despina ateşçisinin uzun seferlerden dönüşünü heyecanlarla bekler oldu. Yine o sıralarda Dsemirci Kosti adında palikarya bir vurgunu vardı. Despinadan yüz bulamayan Kostinin Piç Yani ismindeki sikirdim genç ayakdaşı, itlik yolunda kan dökerek zelil sıfatını kaatillik şöhretiyle unutturmak istedi, ve bir akşam Gemici Osmanı Burunsuz Eleninin

evine girerken, şevheri yerinde Kostinin temin ettiği tabanca ile arkasından vurarak öldürdü, ve kendisinin ömründe bir kere yüzünü bile görmemiş olan Abanalıyı «Beni vaktiyle kötü yola sürüklediği için intikam almak hıncı ile vurdum» iddiasında bulundu. Fakat mahkemede Despinanın ve Burunsuz Eleninin şahadetleri karşısında hakikati itirafa mecbur oldu. Demirci Kosti müşevvik sıfatı ile onbeş yil-Piç Yani de taammüden katilden ve onyedi yaşında olduğu için onbeş sene prangabendli-ğe mahkûm oldular.

1900 de Kara Despina 31 yaşında bulunuyordu, îstanbulda Çukurbostanda oturan ismail Efendi adında birinin çıkırıkcı esnafından olan oğlu 19 yaşındaki Mehmed bu çingene karısına âşık oldu, fakat fahişeden yüz bulamadı, üstelik ağır hakaretine mâruz kaldı ve Despinayı öldürmeye karar verdi. Kendisini eve almadıkları için yol ve fırsat gözledi. Bir gün Kara Despinayı aynı evin sermâyelerin-

Despiııa Kaptan ile Tiryaadafil

(Ressam Sabiha Bozcalınm Kompozisyonu)

den üç kadın ile birlikde Arab Camii Hamamına yıkanmaya giderken (o zamanlar bu hamam zabıtaca gündüzleri fahişelere tahsis edilmişdi) Fikir Sokağında (zamanımızda bu sokağın adı Galata Kulesi sokağıdır) yakaladı ve Despinayı üç yerinden bıçakladı. Yaraları ağır ve çok kan kaybeden kadın hastahaneye kaldırılır iken yolda öldü.

Kara Despina çok güzel bir sese sahibdi, musikiye âşinâ, usul bilirdi; çocuk sayılacak yaşda Burunsuz Eîeniye satılmasaydı devrinin meşhur bir hanendesi olabilirdi.

Çatalcanm Çanta Köyü değerli musikişinaslar çıkarmışdır, Lavtacı Lambo, onun oğulları Aleko ve Yorgo Bacanos efendiler kuvvetle tahmin ediyoruz ki Çanta köylüdürler.

DESPÎNA KAPTAN (Eğribozlu) — Geçen asrın başlarında namlı bir rum korsan kadın; 1794-1795 arasında doğmuş, 15 yaşında iken müflis bir armatör olan babası tarafından Kefalanyali Pavli kaptan adında bir korsanla evlendirilmiş, ve kendisinden otuz yaş büyük kocasının «Kalyopi» adındaki gemisine duvağı ile girmiş, üç sene korsan Pavli Kaptanla Adalar denizinde (Eğede) kanlı maceralar içinde yaşamış, Pavlinin ölümünde de, 18-19 yaşında bir taze dul iken kadın esvabını bir daha giymemek üzere atmış, er-kek kılığında onun yerine geçmişdir; korsan tayfaları ile gönül eğlemiş, ay->< yaş ve kanlı bir fahişe olmuşdur; Mora ihtilâlcileri ile iş birliği yapmış, 1830 da otuzbeş yaşlarında ikeıı memleketi Eğ-riboz adasından Angeli Dimitri adında ondokuz yaşında gene ve güzel bir balıkçıyı babasından 500 altına satın alarak yavuklu edinmişdir.

1830-1840 arasında îstanbula sık sık gelen Despina Kaptan, gemisine binmek gafletini gösteren yolcu ve tüccarları geceleri denize attırarak ybk etmiş, gasb ettiği eşya ve malları da dâima Galatada satmışdı. 1840 da Galatanm en namlı gedikli selâtin meyhanelerinden biri olan Lavirentos Meyhanesinden de devrin pek meşhur köçeği Sakızlı Pana-yotu kaçırmışdır. «Kalyopi» Osmanlı bayrağı altında dolaşır iken Köçek Pa-nayotun kaçırılmasından 'sonra adını de-

DESTAN

— 4520


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4521 —

DESTAN



ğiştirmiş, «Miloris» olmuş ve Yunan bayrağı çekmişdir.

Despinanın son cinayeti 1841 de, gemisine yolcu olarak aldığı Giridli bir zengin müslü-man ile oğlunu denize attırmak ve gelinini de üç tayfasına peşkeş çekmek olmuşdur.

Despinanın aynı zamanda oynaşları olan üç korsan tayfasının isimleri Sava Kukuli, An-don ve Apostol idi. Beşyüz altına satın aldığı Balıkçı güzeli Angeliyi Sava Kukuli kıskançlık yüzünden öldürmüş, Sava da Despinanın emri ilo arkadaşları tarafından asılmışdı; onun yerine de Triyandafil adında 15 yaşında güzel bir çocuk alınmışdı; ki bu çocuk da kara da iken adam öldürmüş bir küçük kaatildi; Despina Galatadaki Lavirentos Meyhanesinin köçeği Saçlı Panayotu, yavuklusu Balıkçı Ange-li'ye benzediği için kaçırmışdı.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin