İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə83/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   91

DlLÂVEE (Laz) — 1885 ile 1890 arasında Cibâli yangın tulumbası uşaklarından ve Cibâ-li iskelesinin tek çifte dolmuş kayıklarında İŞ-ler': şehbaz bir kayıkçı civanı olup bütün emsali gibi kara donlu, kara mintanlı, kara puşulu, yalın ayak, yarım pobuçlu> koşarlı, uçarlı, pırpın haylaz delişmen oğlan iken Ayvansaray'-daki yalısında oturan ve Çeçen Paşa Kızı denilen kırklık bir ; kibar yosmanın oynaşı olmtş, hanımefendi 'tarafından geceleri yalıya alın-

maya başlamış, aslında ise uygunsuz takımından olduğu için, sonu Çeçen Paşa kızının himmeti ve oğlana aşırı muhabbeti ile tatlıya bağlanmış bir büyük soygun, korsanlık mâcerâsii nın da kahramanlarından olmuştur.

Laz Dilâveri Cibâli meyhanelerinde çok yakından tanımış Üsküdarlı alk şâiri Tophane ketebesinden Âşık Râzi bu haylaz gencin macerasını şöylece anlatıyor :

«Pırpırı oğlan yalıya gece yarısından son


ra kayıkla gider, paşa kızı da maşukunu yalı
nın alt katında mahremi dadısının odasına
pencereden alırmış. Fakat bıçkın oğlan yobaz
lık edip aç gözü dâima parada ve . hediyede,
muhabbet adına bildikleri de başka yollarda
olduğundan hanımı öpmek sevmek şöyle dur
sun kendisini dahi nigâra okşatmaz, sevdirmez
imiş. Oğlanın bu haylaz cefâsına tahammülü
kalmayan hanımefendi nihayet bir gece çap
kını .kovmuştur. ;.:-. , ,

«O tarihlerde Haliç korsanlarından ve lâz eşkiyâsından pelidi yezid bir Pazarlı Harun vardır ki Kayıkçı Dilâver bu şakının bıçağı altındaki tayfalarından biri, ve Pazarlıkın gayetle makbulü olduğundan onu diğer tayfası gibi tehlikeli işlere koşup götürmez1 imiş, Dilâ-verin Çeçen Paşa Kızı ile olan macerasını da bi-lirmiş, oğlan yalıdan kovulunca başbaşa vermişler ve yalıyı soymak için bir oyun hazırlamışlar. Dilâver bir yolunu bulmuş, «Ben ettim, sen etme...» diyerek kendisini hanımına af ettirmiş. Bir gece paşa kızı yosma hanım kayıkçı civanı ile muradı üzere muhabbette •. iken Korsan Harun ile üç şerir ayakdaşı, güya mahalleliden adamlarnuş gibi kayıkla gelerek aynı pencereden yalıya girmişler ve paşa kızı kibar fahişeyi sözde oynaşı kayıkçı civanı ile basmışlar. Dilâver talimli, kadın şaşkın, korsanların ayaklarına kapanıp yalvarmaya başladıklarında Harun :

— Hanımefendi., ırzını bizden satın almaktan gayri halâs yolu" yoktur!., demiş.

«Çeçen Paşa Kızı ile kılavuz dadı hâtûn yalıda yükte hafif bahada ağır ne var ise korsanlara vermişler. Fakat Korsan Harun ile adamları Ayvansaraydaki yalının altından ayrılır ayrılmaz deniz polisi tarafından yakalanmışlar. Harun, Dilâverdeh hiç bahsetmeyerek Çeçen Paşa Yalısını soyduklarını itiraf etmiş, polis yalıya müracaat ettiğinde işe, Çeçen Paşa Kızı hâlâ mahallenin külhanbeyleri tarafın-

dan basıldığım zannettiği için, şaşırmış, ne diyeceğini bilememiş, «Yanlışlık olacak, bizim yalıya hırsız, -korsan girmiş değildir, bir şeyim çalınmadı!...» demiş; Polis işin içinde bir bit yeniği olduğunu anlamış, ve Çeçen Paşa Yalısını göz hapsine almış. Soygun vakasından sonra Kayıkçı Dilâver ayağını yalıdan kesmiş ise de hanımefendi de hasret ateşi gün günden zi-yâdeleşerek bıçkınını yine paralar, hediyeler vadi ile yalıya getirmiş, ama delikanlı kayıkla gelip de pencereden içeri girerken polis tarafından yakalanmış, zâten uygunsuz olarak bilindiğinden karakolda dayağa yatırıhnca macerasını başından sonuna kadar bülbül gibi anlatmış, Çeçen Paşa kızının kırmızı gömleğinin yeni yakası da meydana çıkmış, lâkin hanımefendinin küçük kız kardeşi haremi hümayun saraylılarından olduğu için vakanın namus tarafı örtbas edilmiş, Dilâver de Korsan Harının tayfası olarak tevkif edilmiş. Bu sefer yosma hanımefendi zabtiye nazırı paşanın ayaklarına düşmüş, oynaşı kayıkçıya nikâhla varacağını söyleyerek tulumbacıyı kurtarmış, daltaban oğlan da paşa yalısına iç güveyisi olarak girmiş. Bir gün Dilâvere sormuş, bu nikâh .işi bidayette niçin olmadı demiştim, «Hanımım teklif etti, ben çapkınlık ettim, razı olmadımdi..» demişti. Korsan Harun bu vakadan sonra Yemene asker olarak gönderilmiş, iki sene kadar sonra oradan kaçarak yine .Ayvansaraya gelmiş, fakat geldiğinin tezin de.Hıdır adında on-beş yaşlarında bir lâz çocuğu tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür, bu cinayet için Hıdi-rın para ile tutulardı korsanı Dilâver hesabına öldürdüğü söylendi idi..»

Aşağıdaki semaî, bu macerayı nakleden Âşık Râzi tarafından Çeçen Paşa Kızının ağzından hezel yollu yazılmıştır :

' SEMAİ ' : ' ;

Nâmın Dilâver, henüz; hat âvei-

Siyehpuş server, gönül pek. sever

Ayaklar eller, müşekkel dilber

Gamzesi gammaz, mürâhik canbaz

Yalı uşağı ipden kuşağı Yalın ayağı, yalın yanağı Elde bıçağı, yok solu sağı • •

Din imanı az, gözü kanlı lâz •'•'.'".

Semtin Cibâli, kibardan hâli Eclâf emsâli,cümle eh'âli .. Tulumbacı mı eyledim vali Gel itme sen naz, ey şûhi tannaz

Ey şûhi dilbaz, şehlevend şehbaz, Hem bülend avaz bir hümâ pervaz, Gaayetle kurnaz, -serkeşçe bir az, •-Teşfîrin niyaz, eyleriz bu yaz,

Âfeti cansın, gaayet yamansın, Sahi bütansın, hem bî amansın, • Çatılar yakansın, evler yıkansın, Pırpırı haylaz bir deli poyraz,



Görüp sen mâhı, şaşırdım râhı . > Gönül penâhı kayıkçı şahı Gel alma âhı, çoktur günâhı

Yalıya bu yaz, gel ey servinaz

Hanımdan davet, kasdi muhabbet Ey melek-suret, terk eyle vahşet Gamzenle dâd et, nigân şad et Ey-hümâ pervaz, ey şûhi şehbaz

Kara don mintan, serpuşun kara Kara kâkülün düşür kaşlara Düşüb yalvara, kız ayaklara Aman ey Ayvaz, sikirdim palaz

-Bu Çeçen Kızı, damla- sakızı • -Seher yıldızı, altın yaldızı Pek çekmez nazı, hünkâr baldızı

. Yola gel biraz, bıçkınım yobaz.-

Yüreğin yağı, olmasun ağu -Sen lâz kopuğu, gülle topuğu •Var ile yoğu, köhne kayuğû Bir dahi anmaz, kesersin ayaz

Vâsıf HiÇ

DİLÂVER (Mestamn) — 1317 (1899-1900) ~de Üsküdarda Rumeli muhacirlerinden Mes-tah Ağa adında fakir bir seyyar berberin oğlu ondakuz yaşında gaayetle dilber bir delikanlı idi. Tütün kaçakçılığı'yoluna sapdı. Büyük bir kaçakçı şebekesinin malı olarak Merdiven Köyünde yâhud Içerenköyünde birine teslim edilmek üzere Lefkeden üç at yükü tütün getirirken oranın rumları atlı bir ulak çıkarıp reji kolcularına ihbar etmesi için Büyük Bakkal Köyü papazına haber yollamışlar, papazın ihbarı üzerine de üç nefer hırvât kolcu, kaçakçıların dâima tercih ettikleri yolda, Şamandıra ile Sarıgaazi arasında Saz Deresi üzerindeki hârab köprüde pusu kurnıuşlar. Dilâver geceleri yol alır, gündüzleri 'ıssız dere yataklarında,


—. 4565 .—

— 4564 —
r

DÎLÂVEE (Mestanın)

korularda gizlenir uyurmuş. Bir seher vakti Saz Deresi üstündeki mâhud köprüden geçerken üç hırvat kolcu tarafından sarılmış. Kolcular delikanlıya adı ile hitâb ederek: — Di-lâver teslim ol!., diye bağırmışlar. Kaçıp kurtulamayacağını anlayan gene kaçakçı da teslim olmuş. Fakat delikanlının güzelliği hırvat-ları melanet yoluna sevk ederek üstüne çullanmışlar, dere içine sokarak kötü arzularına cebren nail olmak istemişler ise de Dilâver boylu boslu ve pençeli olduğundan üç canavar herifle boğuşmuş ve üçünü de sille yumruk hayli hırpalamış, nihayet içlerinden biri zavallı genci tüffenkle vurmuş; diğer iki kolcu da yerde ağır yaralı yatan Dilâverin üzerine silâhlarım birer el boşaltarak genci kahbece öldürmüş. Sarıgaazide Alipaşa Çiftliğinin çobanı faciayı gizlendiği fundalıkdan bütün safhaları ile görmüş. Kolcular Dilâverin üstünü de soydukdan sonra atlarla beraber vak'a yerinden süratle uzaklaşmışlar. Şâhid Çoban beni de öldürür korkusu ile vücûdunu kaatillere belli etmemiş. Fakat hemen o gün Maltepe zabıtasına vak'ayı tafsilâtı anlatması üzerine, Dilâverin kolcularla bir silâhlı mücâdelede değil, teslim olduğu halde şenî bir tecâvüz yolunda öldürüldüğü anlaşılmış. Kaatil kolcu hırvatlarm Reji idâresinin ecnebi rüesâsı tarafından himaye edilmiş ve memleketden kaçırılmış olduğu söylendi. Dilâverin Karacaahmedin Saraçlar Çeşmesi civarındaki eteğine gömüldüğünü duymuş-dum. Saz Deresi Köprü başında da, üzerinde yazısız bir taş bulunan bir kabri için de Dilâverin mezarıdır denilirdi. Aşağıdaki mersiyeyi (ağıdı) delikanlının arkadaşlarının recâsı üzerine yazmışdım:

İstanbulu kırk yıl gezdim gezeli Görmedim onun gibi güzel Kara kara mürdüm gözler gamzeli Ağlaşarak haber verdi yolcular Dilâvere kıymış hâin kolcular

Çeker tt« at yükü tütünü Paket fişek hem doldurmuş üstünü Seher vakti kolcu kesmiş önünü Ağlaşarak anlatıyor yolcular Dilâveri vurmuş nâmerd kolcular

Duman duman bıyık yeni terlemiş Civanı satub da alacak bahşiş ihbar iden Bakkal Köyünden keşiş

istanbul

Ağlaşarak söyler bütün yolcular Dilâvere kıymış iblis kolcular

Bir dâneyken o şah hûban içinde Cebkeni poturu al kan içinde Kanın vebali o urum piçinde Kan ağluyor gören bütün yolcular Dilâveri vurmuş alçak kolcular

Selviden bir dal kırılmış yatıyor Kara gözler açık kalmış bakıyor Kolcu cellâdlara lanet saçıyor Ağlaşarak derdleşiyor yolcular Dilâvere kıymış sefil kolcular

Mestan Ağa başını vursun taşlara Seher Hanım ağu katsın aşlara Haber verin cümle arkadaşlara Ağlaşırlar bakub bakub yolcular Dilâveri vurmuş kahbe kolcular

Reci oldu devlet içinde devlet Kolcuları halka idiyor savlet Çökdü memlekete ye'sile zulmet Ağlaşıyor gelüb geçen yolcular Dilâvere kıymış o... kolcular

Dilâver dir yaşım henüz ondokuz Canıma kasd eden üç kara domuz Nefsi şaytâniyle üçü de kuduz Ağlaşarak şâhid olun yolcular Teslim olmuş iken vurdu kolcular

Üç at yükü tütün aldım Lefkedea Köpürmüş urumlar hased öfkeden Geçer iken Sar Derede Köprüden Haber verin uçan kuşlar yolcular Vtırdu beni kahbe alçak kolcular

Dur dediler söyleyerek adımı Teslim oldum aldılar üç atımı Olur mu tütüne namus satanı Nâ muradlıkla kudurdu kolcular Kudurub alçakça vurdu, kolcular

Kolcu dedikleri üç saki hırvat Sîretin aynası müstekreh surat Bende de namus var kal'ai pûlâd Reci frenk muhbir uzun, yolcular Dilâveri vurdu hırvat kolcular

Güzel idim bir nevcivan merd idim Mihnet çekdim bir gün yüzü görmedim Saz Deresi Köprüsüdür mesnedim Unutmayın fatihayı yolcular Dilâveri burda vurdu kolcular

Vâsıf HtÇ

ANSİKLOPEDİSİ

DÎLÂVER (Smkhamamh Kürd) — 1897 ile 1900 arasında Cibâli yangın tulumbası sandığı uşaklarından ve tulumbacıların şakilerinden âdem ejderhâsı bed tıynet, bed ahlâk bir rezil; Yemiş İskelesi sırık hammallarından olup Cibâli fskelesindeki meşhur tulumbacı kahvehanesini işleten Gürücü Deli Harunun evlâdı mânevisi Gürcü Reşid ismindeki delikanlının kaatili.

Gürcü Reşid de aynı sandığın uşaklarından bir tulumbacı idi, 19-20 yaşlarında resim gibi delikanlıydı, uzun boylu, pençeli, bıçkın meşreb, sandığının uşakları arasında bir âteşpâre idi. Cibâli tulumbacıları ile karşı taraftan Tersanelilerin uçarıları, ustası ile çırağının adını birleştirip Cibâli Kahvehanesine Harun Reşid adını koymuşlardı: — Harun Reşide gidelim, Harun Reşidin Gürücü çayı bir yerde yoktur, Harun

Reşidde falanı gördüm!... derlerdi.

Bir ara İstanbul'dan uzaklaşmış, Kirmas-ti'ye gitmiştim, Gürcü Reşidin sandık omuzdaşlarından sı-r ı k hammalı Kürd Dilâver tarafından Kâğıthane civarında Cendere Boğazında katledildiğini orada işittim; insanın bakmaya kıyamadığı bir güzelliğin vahşi-yâııe ifnası karşısında nefretle irkildim.


Kürd Dilâver (Resim: S. Bozcalı)

Bir Cuma günü Reşid ustasından izin alarak Dilâver ve yine kürd ham-mallardan d i-ğer iki tulumbacı ile Kâğıt-hâneye gitmiş,

DÎLÂVER (Smkhamamh)

bir müddet işret edip eğlendikten sonra akşama doğru Cendere Boğazı denilen tenhâ kırlığa uzanarak orada tasarladıkları mel'anete muvaffak olamayınca Dilâver gürücü gencini dört yerinden bıçaklayarak katletmiş, öbür iki kürd korkularından kaçmışlar, Dilâver kurbanını çırıl çıplak soymuş, çoraplarına varınca üstünde ne varsa almış, üryan cesedi de bir çalılığın içine atmış, sonra büyük bir soğuk kanlılıkla Cibâlideki odasına gelmiş, niyeti ertesi sabah erkenden İstanbul'dan kaçıp savuşmak imiş. Fakat gece yarısı olduğu halde çırağının dönmediğini gören Deli Harun karakola müracaat ederek Reşid'in başına bir kaza gelmiş olacağını bildirmiş ve Kâğıthane'ye kimlerle gittiğini de söylemiş. Cibâli komiseri hammal Dilâverin odasına geç vakit geldiğini tesbit ettikten sonra etrafı sarmış ve şeririn yakalanmasını sabaha bırakmış. Dilâver sabahın alaca aydınlığında yatağını, sair pılı pırtısını toplamış, İstanbul'dan kaçmak niyeti ile sokağa çıkar iken yakalanmış, Reşid'in gümüş saati ile yine gümüşten saat kordonu üzerinden çıkınca inkâra mecali kalmayıp cinayetini itiraf etmiş. Dilâver idama mahkûm oldu, fakat cezası Sultan Hamid tarafından müebbed pırangabendli-ğe çevrildi, ve zan ederim ki Sinop yahut Rodos zindanına gönderildi. 1908 meşrutiyetinde affa uğrayıp çıkmıştı, Kahveci Reşid'in kaati-lidir diye gösterilir, şehir de eblelıâne bir gurur ile sanki bir kahraman gibi dolaşırdı. Mün-takim Allahın işine bakın ki 31 Mart Vakasında, ne maksat ile dolaştığı bilinmez, Meclis'i Mebusan civarında dolaşırken bir serseri kurşunla beyninden vurularak ölmüştür. Kendisini cinayet dâvasından tanıyan bir jandarma tarafından nişan alınarak bir şerir ortadan kalksın diye kasden öldürüldüğü de söylendi idi.

Kürd Dilâver türlü rezilliklerinden başka esrarkeşdi, iri yarı, dev yapılı, sakalı matruş, pos bıyıklı korkunç bir adamdı; bütün emsali kürtler gibi aba yelek, kısa diz çakşırı, baldırlarında uzun konçlu kürd çorabı, ayaklarında kaba kürd yemenisi, başında da keçe külah üstüne burma çenber sarardı. «Sebah ve Joail-lier» fotorafhânesi tarafından yayınlanmış meşhur İstanbul resimlerinden bir sırık hammal-ları resmi vardır, bu resmin sol başında ki adam iste bu kaatil Kürd Dilâver'dir.



DİLÂVER (Sübhandağh)

— 4566 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4567 _

DİLÂVER AĞA




Kahveci Deli Harun'a gelince, adamcağızın aslında lâkabı deli, çırağı Reşidin feci ölümünden sonra büsbütün oynattı. Toptaşı Tımarhanesine girdi. Gayetle namuslu, cömerd, hakikaten merdi meydan bir zat idi, 1314 (Milâdî 1896) senesinde bu Harun Ağa ile beraber Cibâlideki kahvehanesinde çalgılı kahve yapmış idim, ikimizin de yüzü gülmüş, Allaha bin şükür hayli para kazanmış idik, o ramazan mazlum Reşid de canla başla hizmet etmişti, gariki rahmetler. Şu ayaklı mâniler o ramaza nın hatırasıdır :

Adam aman... side bak

Ayağında kamerçini, şahin başda dalfesi

Levendâne reftâr ile şu Gürcü Reşide bak

Adam aman... side bak

Böyle alım, böyle calim, kaşın gözün şu nakşı

Yüzbin civan içersinde var mı bir kişide bak

Adam aman1... side bak

Efendime bir köpüklü taze Yemen Kahvesi

Diyen bülbül gibi sesi kulak ver işide bak

Adam aman... side bak

girânedir bıçkınlığı hizmetinde pervane

Etrafında pervaneler şu şir ü hurside bak

Reşid'in kabri Ayvansaray Kapusu dışında Yâvedud Camiinin karşısındaki mezarlıkdadır, ağabâni sarılı bir fes bulunan baş ucu taşında güzel bir rik'a ile yazılmış kitabesi şudur :

Ah minel mevt (talik ile) ibretle bak şu kabrimin taşına Neler gelmiş ben civanm başına Kürd pelidin hançerile vuruldum Henüz basmamışken yirmi yaşına

Cibâli kahvecisi Gürücü Harun Ağanın evlâdı mânevisi olup Cendere Boğazından şehiden v^fât iden Gürücü Genç Reşid Ağanın ruhi için rizâen liı Nh el fatiha. Sene 1314,

Kabir taşındaki ölüm tarihi yanlıştır, zira 1314, benim o kahvehanede çalgılı kahve yap" tığım senedir ki Reşid hayatda idi, kaldı ki o tarihten bir sene sonra dahi kendisini görmü-şümdür. Reşid'in katli 1315'den, 1897'den sonradır-

Vâsıf HÎÇ

DlLÂVER (Sübhandağh) — 1885 ile 1890 arasında Ayasofya sıra kahvehanelerinin birinde mürâhik bir kahveci çırağı, devrin kalender şâirlerinden Nebil Kaptan tarafından şu manzume ile övülmüşdür (B.: Nebil Kaptan):

Sırakahvelerden gel bir geçelim Yürü be canım be kahve içelim Kadife döşeme fagfuri fincan Kaydında olma da çırak seçelim

Gülpenbe topuklu bir nâzik elli Kâkülü müşkîni som sırma telli Bıçkın meşrebliği gamzeden belli Hem de bir hoş şada çırak seçelim

Kaşların üstüne eğmiş dalfesi Çatuk ebrüvâm moskof nâfssi Ruhhleri andırır gülgûn canfesi Yolunda can feda çırak seçelim

Ayaklar koşarlı uçarlı fetâ Tığ gibi cilasın külhenî eda Perçemden topuğa hüsnü nev peyda Bin içinde yekta çırak seçelim

Peşkiri omuzda çapkın afili gakakda gonca gül ya karanfili Gören kalenderler alsın fitili Vahşet üzre hattâ çırak seçelim

Görüb çakır pençe bir şehbaz âhû Nebil coşkunluğun üstünde yahu Çekib Hacı Bektaş pirime bir hû Dağ uşağı fetâ çırak seçelim

Yirmidört ayardır som altun başak Sübhandağlıdır o Dilâver Uşak Sarkıtıb topuğa belinden kuşak Şöyle hüsnü anda çırak seçelim

Yokdur Dilâverin üstüne çırak Değer be aşkına nakdi can bırak Getir be çapkınım topuk vurarak Bir turunç köpüklü kahve içelim

Nebil Kaptanın yakın dostlarından olmuş Üsküdarlı Âşık Râzinin rivayetine göre bu Sübhandağh Dilâver boğazı tokluğuna, pir aşkına Nebil Kaptana uşak olmuş, aslında çok kiymetli bir gemi mühendisi olan o kalender

âşıkdan bu sanatı öğrenmiş, ve îstanbülun çekek yerlerinden birinde namlı ustalardan biri olmuş, Zeyrek Yokuşunda bir konak satın alacak kadar da zengin olmuş.

Vâsıf HiÇ

DİLÂVER AĞA (Karapınarlı) — Konya Karapınardan bir halk şâiri; Memleketinden pek küçük yaşda bir jandarma kolağasının ev-lâdlığı öksüz ve yetim olarak çıkmış, sonra hamisinin yanından da kaçarak 1870-1875 arasında 14-15 yaşlarında İstanbula düşmüş, Ayasofya Hamamında natır yamaklığı, uzunca bir müddet devrin ünlü vezirlerinden Münif Paşa Konağında uşaklık yapmış ,sonra işini tamamen ayyaşlığa vurarak bir hâneberduş olmuş, yıllarca meyhane meyhane dolaşarak kahvehane, hamam peykelerinde yatmış, 1900-1905 arasında elli yaşlarında hasta olarak sığındığı Darülacezede ölmüşdür; ülfet, sohbet ve muhabbetleri ile haşrolduğu meyhane miçoları ve meyhaneler üzerine yedi koşması vardır; bu koşmalar, yukarıya naklettiğimiz kısa hal ter-cemesi ile beraber Üsküdarlı halk şâiri Aşık Râzinin evrakı metrûkesi arasında bulunmuş-dur; Râzi, Karapınarlı Dilâver Ağanın bir dîvanı bulunduğunu kaydetmiyor. Koşmalarından Dilâver Ağanın ortanın çok üstünde bir şâir olduğu görülmektedir.

Yolunu tez buldum hoş kokusundan Dedi bir nevcivan dîdeler rûşen Girdim de meygedenin dar kapusundan Dışdan harab amma içinde gülsen

Mektebi hikmettir tezgâhın başı Eflâtun pişirmiş mercimek aşı Güzelin çehresi gözleri kaşı Âşık mahzun gerek maşukları şen

Vardır bir oynaşı her kalenderin ilmi muhabbetin şerhi pek derin Pâyi mihrabı aşk olmuş dilberin Yükselir o güzel ayağa düşen

Dilâver sen de var çek şu fetâyı Nigâîu mestâne şu mahlikaayı Pirpiri kıyafet bürehne payı Hayat bir rüyadır dâim değişen

n

Rıtlı hüsnün ile beri gel dilber Doldur ey saki şu şişhaneyi Kalender âşıka badedir rehber Rûşen iden sensin bu meyhaneyi



Gümüş topuklarla dayı revişli Kalem parmaklarla keklik sekişi! Şıkırdımlık sânı pek nümayişli Gel ihya et saki bu mestâneyi

Kadei çeşmiden içenler serhoş Doldur d«ldur da gel saki durma koş Sensiz bu meygede ruhsuz cansız boş Yak şem'i hüsnünde bin pervaneyi

Örtme mecburunden örtme ey âhû Nukli bade olsun şu çakıl pehlû Acı Dilâvere insaf be yahu Kes âşık aldatan o teraneyi

Balıkpazarında nedir bu halet Her sokakda iki sıra meygede Durmuş kapularda bir perî suret Gelüb geçenleri davet itmede



Ah miçolar ah o rum kopilleri Ne de tatlıdır be peltek dilleri Gönül yuvasının ebabilleri Karanfilli güllü taze akide

fr'' ' • ; ^ , ;'*'i ı ' '•' ! •

Adalıdır cümle yosma uşağı Topukla öpüşür şalvarın ağı Türlü cilve yapuk naz tumturağı Çatık kaşları var üstelik bu- de

Talimli pedimu fındıkçı canbaz Kevresi lâlini bedava sunmaz Dilâver onlardan bıkmaz usanmaz Küser barışırlar ikide birde

IV

Oldukda şâriibülleyli vennehar Bahkpazarına vardım seheri Gözle gönül taze derdim bîşümar Gördüm şebçürağı hüsün bir perî



l i ' ı^Ü-ÜI

Bir yalun ayaklı yalım yüzlü şah Sakız mahbubundan onbeşinde niah Sarmış etrafını bir nice gümrah Put gibi taparlar urum dilberi



m


— 4569

4568 —
DİLÂVER BABA

Saçı kız kesimi bir hoşça uzun El ayak kesimi ne güzel mevzun Ya yosma kesimi körpe horozun Çileden çıkarmış bu Dilâveri

Bir sikirdim kopuk haylaz elinden Bu şeb tâ be sabah koltukda çakdım Pâyi müşekkele zülfü telinden Ergirili ruma abayı yakdım

Ormanos'un şahım körpe fidanı Esmerin güzeli pek sıcak kanı Söyle hamamcıya yaksun külhanı Zîrâ gamzesinden işmarı çakdım

Dilâver dil aldın kâfir elinden Sarsıldı meygede tâ temelinden Hem kor hem kıskan seher yelinden Menzilinde mihmam işte sikirdim

VI

Biri Kumkapuda biri Balatda Biri Galatada Hasköyde biri Arü namusunu pazarda sat da Sevüb kopukları dolaş serseri



Pandeli Hiristo Tornayla Eftim Meyhane miçosu dört yosma kesim O boy bos güzellik dördü de resim İkisi adalı ikisi şehrî

Sonu yok deryayı aşkda dalganın Biri Ormanos'un biri Zından'ın Biri Sarnıçlının biri Taşhan'ın Uşakları yekta urum dilberi

Zangoç keşiş despot perverdesi hep Sâkii şarâbı kevser şekerleb Akıllar oynatır hüsnü müzehheb Germâbede bir gör o dört kismiri

Şehri İstanbula mahsus güzeller Sânına yazılmış koşma gazeller Kopsun sazmdaki şu çelik teller Raksa topuk vurur iken her biri

Miçolar yolunda olduk da müflis Gülerler hâline şimdi bak kis kls Dört peri suretin dördü de iblis Yolduk dirler imiş kaz Dilâveri

İSTANBUL


vn

Adalını adalım şalvarın ağı SaUanur yürürken sen tıkır tıkır Nidem sen ,var iken altun başağı Yolunda iflâsla kaldım tam takır

Çimşir nalınlarla dayı revişin Hîle düzen üzre her sözün işin Ayak işmarını verirsin peşin Kaçarsın sonra hey pençesi çakır

Ey Vezirhanımn sâkîsi âfet Nedir bu nîm üryan câzib kıyafet Bir dfe raksa çıksan kopar kıyamet Sen topuk vurdukça gökyüzü yankır

Adalım adalım kara şalvarlım Yeter Dilâvere bu caka çalım Gel seninle biz buradan kaçalım Altun adım olsun seninçün bakır

Karapınarlı Dilâver Ağanın, bir uşak da olsa, Münif Paşa gibi ilim ve irfan sahibi bir vezirin konağında hayli mürekkeb yaladığı aydın olarak görülüyor. Bu koşmalar üzerinde Âşık Râzinin de tashih yollu bir az kalem oynattığı tahmin edilebilir.

Vâsıf HiÇ

DİLÂVER BABA — Geçen asırda yaşamış bir kalender bektâşi babası ve şâir; Kız Dimitri adında bir meyhane köçeği için bir şarkısı ile Galatada Kız Dimo'nun meyhanesi için yazılmış uzun bir manzumesi vardır, en az üçyüz beyit tahmin ettiğimiz meyhane manzumesinin büyük bir kısmı kaybolmuş, başdan 17 kit'ası ile sondan 7, ki cem'an 24 kit'ası kâlmışdır (B.: Dimitri, Kız; Dimonun Meyhanesi).

Dilâver Babanın kabri Kazlıçeşmede Perişan Baba Bektaşi Tekkesinin mezarlığında olub bektâşi taç taşıyan taşındaki manzum kitabe şudur:

Hû dost


Bu kabrin sahibi Dilâver Baba Gezdi yatın ayak sırtında aba Cemal âşıkı hem seyyahı âlem Nakkaş ve attat ve şâir idi hem Travnikli idi kalender idi Âteşi aşk içre sermender idi Yok idi üstünde kul hakkı anın Kaygusunda değil idi cihanın

ANSİKLOPEDİSİ


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin