DAVUD (Yaycı) — Onbeşinci asır sonları ile onaltıncı asrın ilk yıllarında yaşamış ünlü kemankeş pehlivanlardan; istanbul Ok Meydanında Çizmeci Menzilinde rekor kırarak taş dikmişdir. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi,
DAVUDAĞA (Arabacı)
— 4284 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4285 :—
DAVUDAĞA CADDESi
DAVUD AĞA (Arabacılar Kâhyası) —
1885-1890 arasında Unkapamnda Arabacılar kâhyası; yıllar boyunca bekâr hayatı sürdük-den sonra 55 yaşında iken Ayşe adında ve henüz 14 yaşında kimsesiz ve çok güzel bir kız ile evlenmiş ve Gedikpaşada kiraladığı bir evde oturmağa başlamışdır. Unkapanı arabacıları arasında ayyaş ve ahlâksız- bir adam olarair tanılan Davud Ağa -evlendiğinin pek tezine kızı yerindeki güzel karısını ihmâl etmeğe, ve hemen her gece evine çok geç ve sarhoş gelmeğe Ayşeye de bir zevce değil, hizmetçi muamelesi yapmaya başlamışdır.
Bir gece yarısı açılıp kapanan kapı sesine uyanan ve hayli beklediği halde kocasının üst katdaki yatak odasına gelmediğini gören genç kadın merak ve endişe içinde eline bir şamdan alarak aşağıya inmiş. Alt katda, kapu yanındaki odada Davud Ağanın bir genç ile muhab-betde olduğunu görmüşdür; Arabacılar kâhyası bu beklenmedik baskın üzerine gazaba gelmiş, ve kendisine : «Komşuları ayağa kaldırıp seni cümle âleme rezil edeceğim utanmaz herif!..» diyen genç karısının üstüne atılmış, ve küçük Ayşeyi öylesine vahşiyâne dövmeye başlamışdır ki zavallı dayağın dehşetinden aklını oynatmışdır; Ayşenin ilk feryadı üzerine yalağından fırlayan komşulardan bir Kavas Ab-düş Ağa da, arabacılar kâhyasının genç misafirini ,hem kendi partal esvablarım, hem de Davud Ağanın urubalarını koltuklamış kaçarken önce sâdece hırsız olarak yakalamış, az sonra da vak'anın hakiki safhası bütün mahalleli tarafından öğrenilmişdir. Kocasının elinden güçlükle kurtarılan Ayşe ertesi sabah zabıtaca timarhâneye götürülmüş, Davud Ağa ile kül-hânisi tevkif edilmişlerdir. Fakat bütün Ge-dikpaşa halkı ayaklanmış, karakoldan alınan Davud Ağa bilhassa kadınlar tarafından öylesine dövülmüşdür ki kaldırıldığı hastahânede iki gün sonra ölmüşdür; buna bir linç vak'ası denilmekde tereddüd edilmez (1889).
Aşağıdaki satırları Sabah Gazetesinden naklediyoruz :
«Vak'ai rezîlânesini bir ay kadar evvel tafsilâtı ile derci sütün eylediğimiz Gedikpaşada mukim Arabacı Davudun attığı dayak ile
tecennüm eden genç zevcesi bu kerre tımarhanede vefat etmişdir. Davud da vak'a akabinde öldüğü için Adliyece yapılacak iş yok-dur» (Ocak 1890).
DAVUD AĞA (Arnavud) — 1899 da Ki-zıltoprak karakolunda bir zabtiye çavuşu. Kı-zıltoprakda oturan Kosti Kalfa adında bir adam, işleri bozulmuş olduğu için altı ay ev kirası verememiş, bir sabah aşırı teessüründen odasında kendisim asarak intihara teşab-büs etmişdir; fakat karısı tarafından görülmüş, kadının feryadına sokakdan geçen bir adam da koşmuş, ikisi, tavana takılmış ipi kesmek suretiyle Kosti Kalfayı ölümden kurtarmışlardır. Hâdise karakola intikal edince Çavuş Davud Ağa; «Müntehiri kurtarmak zabıtanın vazifesidir, bize haber vermeden ipi kesmek, zabıtanın işine müdahaledir ve suçdur« diyerek Kosti Kalfanın zevcesi ile ona yardt-ma koşan adamı tevkif etmişdir.
Bibi. : Fransızca Servet Gayesi.
DAVUD AĞA (Hacı) — Ayaznıakapısı dışında bir mescid yaptırmış bir hayır sahibi, hayatı hakkında bilgi edinilemedi; Hadikatül Cevâmiin mubhem kaydına göre sur dışında Haliç yalısında bir Ayazmanın üstünde fevka anı bir mescid olmak gerekir; mescid de ayaz mada hâlen mevcud değildir.
Hüsnü KINAYLI
DAVUD AĞA (Kapuağası) —- Kanuni Sultan Süleyman zammnda sarayı hümâyun ak hadım ağalarından olup sarayda ak hadımlar (tavâşîler) için en yüksek mevki olan Bâ-büssaade Ağalığına, Kapuağalığma kadar yükselmiş ve Eyyub Nisancısnıda kendi adına niş-betle anılan bir mescid yapdırmışdır (B.: Da-vudağa Mescidi). Kabri mescidin avlusunda 'olub kabir taşındaki vefat tarihi hicrî 962 (M. 1554-1555) dir. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.
DAVUD AĞA (Mimar) — Türk yapı sanatı tarihinin başda İstanbuldaki Yeni Cami, şah eserler ibda etmiş büyük simalarından; Koca Mimar Sinan Ağanın en seçkin talebesi,' üstadının 1588 de ölümü üzerine Osmanlı İmparatorluğu baş mimarı oldu; hayatı hakkında
pek az şey biliniyor. Doğum târihi ve aslının
nereli olduğu tesbit edilememîşdir; Sinan Ağa
son yıllarında büyük devlet yapı işlerini bu de
ğerli sanatkâra bırakmışdı; Mimarbaşı" oİduk-
dan sonra yapdığı ilk büyük, eser, Topkâçusu
Sarayında Hasbağçenin Marmara, tarafında sur
üzerinde İncili Köşk yahud Sinanpaşa Köşkü
adları ile anılan büyük.bir .kasrıhümâyun oldu
(B.: İncili Köşk); sonra yine aynı sarayda
Hasbağçenin Galataya bakan tarafında harab
bir halde bulunan Sultan Bayazıd Köşkünü yı
karak temelinden yeniledi; Üçüncü Mehmed
zamanında 1597 de bu pâdişâhın anası Safiye
Valide Sultanın hayır eseri ve kendisinin de
şaheseri olarak zamanımızda Yeni Cami diye
meşhur büyük mabedin temelini attı, fakat bir
sene sonra 1598 deki büyük veba salgınında,
seçkin sanatkâr öldü ve eserini tamâmlıyama-
dı (B.: Yeni Cami). i
Edirnekapusu dijşındâ, bu kapu ile-: Top-kapusu arasmda yol kenarında bir yere defnedildi; kabri kaybolmuşdur; merhum Rıfkı Melûl Meriçin rivayetine göre," o yol genişletilir ve asfalt döşenir iken büyük sanatkârın kabri de kaldırılmış-ve kabir taşı, yüzlerce kabir taşı arasmda kırılarak asfalt altına mıcır olarak döşenmişdir.
DAVUD AĞ A CADDESİ — Eyyub İlçesinin Nişancı Mustafa Paşa Mahallesi yollarından; Nişancı Mustaaf Paşa Caddesi, Nimet Sokağı, Eyyub-Nişanca Caddesi, Zahireci sokağı ve Nâzırağa Çeşmesi sokağı ile'teşkil ettiği al-tıyol ağzı ile Paşmakcı Çayırı Caddesi arasında uzanır; Çiniliçeşme Sokağı ve İlâhieiler sokağı ile kavuşaklan vardır (1934 B.Ş. R. Pafta 9/122). Paşmakcı Çay ir r caddesi'tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli bir yoldur, birer ikişer katlı çoğu ahşab, aralarında beton yapılar da bulunan mütevazı evler arasından geçer ve sağa sola birer kavis çizer. Çiniliçeşme sokağı ile olan kavuşağından sonra hafifçe dikîeşir ve altı yol ağzı bir meydancikdâ sona erer. Yola adım veren Davud Ağa Mescidi ve Şeyh Râşid Tekkesi bu cadde üzerindedir. Tekke ahşab bir yapı olup yanında duvarları kagir, çatısı çökmüş, zemini çukurda kalmış o türbenin demir parmaklıklı ve tahta ile kapatılmış penceresinin üzerinde şu kitabe vardır : «Bâzımı hal-vetiyeden pîri sâni Sertarikzâde Mehmed Emin Efendi 1316 (M. 1898-1899).' Caddenin alt ba-
şında da Ş:eyh Murad Tekeksi bulunmaktadır, l terzi, l fotoğrafçı, l berber, l baklîal dükkânı vardır. Kapu numaraları 1-35 ve 2-42 dir (Mart 1965).
Hakkı GÖKTÜRK
- DAVUDAGA MESCİDİ — Eyyub Nişan-casında Davudağa Caddesindedir; Hadikatül Cevâmide «Kapuağası Mescidi» adı ile kayıdlı olub şu mâlfıniat verilmişdir: «Banisi Bâbüssa-edeağası Davud Ağadır, kendisi de mescidi ha-zîresinde medfundur, vefatı 962 (Milâdî 1551-
.Davudağa Mescidi (Kesim : S. Büyükerbil)
1555) dedir; mektebi de vardır. Bu mescidin mahallesi (Davudağa Mahallesi) vardır».
Tahsin Öz «İstanbul Camileri» isimli eserinde şunları yazıyor: «Mâbed kagir yapı olup ahşab çatılıdır; minaresi taş ve tuğladandır* (1962).
Mescid bir avlu ortasında olup son cemaat, yeri ahşab, asıl ibâdet sahm kâgir( ve kiremitli ahşab bir çatı ile örtülmüşdür; taş minarelidir.
Mescide girilince, zemini çimento döşeli
DAVUD BEY
4286 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
428? —
DAVUD GEEÇEK
bir pabuçluğun solunda beş pencereli son cemaat yeri hayli genişcedir; medhal - pabuçluğun sağ tarafında da tabutluk vardır, minareye buradan çıkılır. Asıl ibâdet sahnm kapusu üstünde banisinin adına hicrî 962 tarihi ile kitabesi bulunmaktadır; içerde sağ taraf da bir maksure ve onun üstünde müezzin mahfili vardır. Mihrab duvarında ve iki yan duvarında altdakiler büyük, üsttekiler küçük dörderden on iki pencere bulunmaktadır; maksurede de
Davudağa Mescidi (Plân: S. Büyükerbil)
• e •
son cemaat yerine bakan iki pencere vardır.
Avluda mihrab duvarı önü ile sağ duvar-minare önünde mescidin mezarlığı bulunmaktadır. Minare önünde bulunan banisinin kabrinde baş şâhidesi ustuvânî bir taş olüb: «Sâ-hibül hayrat merhum Davud Ağa ruhu icün elfâtiha, sene 962» kitabesini taşımaktadır. Avlunun sol tarafında bir kat üzerine bir imam ve müezzin meşrutası vardır. Avlu kapusunun sağ yanında da yüksek taş bilezikli ve tulum* balı bir kuyu bulunmaktadır, ve yanında ab-dest almak için iki musluklu bir tas tekne vardır (1964).
Hakkı GÖKTÜRK
DAVUD BEY — Hekimoğlu Camii civarında Çınar Mescidinin ilk banisi bir hayır
sahibi; hayatı hakkında bilgi edinilemedi. Bu ansiklopedide Çınar Mescidi kaydedilirken şayanı esef zühul eseri bu ilk banisinin adı ya-zıîmanuşdır (B.: Çınar Mescidi, Cilt 7, Sayfa: 3919).
Bibi.: Hadikatül Cevâmi, I.
DAVUD EFENDi (Karanişancı) — (B. : Davud Paşa, Karanişancı).
DAVUD EFENDi (Kasımpaşalr Hafız) — Geçen asır sonlarında yaşamış bir şâir; «Kal. yon îmamı» lâkabı ile meşhur İbrahim Efendi adında bir zâtin oğludur; 1863 de Kasımpa-şada doğmuş, uzunca bir zaman Nüveydi Fü-tuh tâlini gemisinde imamlık yapmış ve' 1890-1895 arasında hacca gitmiş ve Medinede vefat etmişdir; bu satırları yazanm dedesidir; aile hâtırası evrak arasında dört manzumesi sak-lanagelmişdir.
GAZEL
Şahin başında serpuş /erkes
kâküllerindir Ey sahi hâneberdûş sinem tahtıgehindir
Pâ bürehne ref târın laubali güftârm Makbulündür her kârto aşkın şerhi
derindir
Gördüm seni ey peri germâbede seheri Yatur serhoş serseri ne hüsnü binlerindir
İsmi şerifin Tâbir cemâli pâkin sâhir Züiâli vashn âhir fakir Kelenderindir
GAZEL
Görürmü gözüm artık letafeti çemeni Haleti vahşet ile yârim terketti beni
Henüz gonca gül idi âğuuşi muhabbetde Okşamaya korkardım körpe nâzik bedeni
Azürde elur diye pâyin dahi öpmezken Nedir tercihe sebeb şakîi ehremeni
Harâbâthânelerde pîreheni ismetin Reva mı âlûdei çirk olacak dâmeni
GAZEL
Gönül virdim yine bir çakırpençe dilbere Ateşi aşkı içre döndüm bir semendere
Nigâhı lâhûtîsi bir gez nazar idince Kapusunda kul olmak düşmüşdür
Kalendere
Çapkınlığı sânından mestânelik kâfirin Put misâli tapılır putperest İskendere
Çak itti pîreheniıı rûşen çeşmi pür emel Nur Ayetin okudum sinesinde ezbere
Virdi revnak haneme teşrîfiyle şekerleb Hengâmj vuslat bu şeb müjdeler
derbedere
MÜNACÂT
Günâhım çok İlâhî sen yarattın ben
sevdim Her güzelde Rabbimdeıı bir nakış
vardır dedim
Mestânei aşk idim tâ sabâvet eyyamı Kıssai cemâli yâr oldu tesbihü virdim
Kâhî bir gül topuğun kâh sırma top
kâkülün
Mecburu dîvânesi oldum geldim
efendim
Sensin gafuru rahim sende kerem
deryası
Bârigâhı affında gözü bağlı küstendim Davud KALYONCU
DAVUD GERÇEK AĞA — İstanbul yangın tulumbacılarının pîri; on sekizinci asrın ilk yansında, Lâle Devri adı ile anılan Nevşehirli Damad ibrahim Paşanın sadırâzamlığı devrinde Yeniçeri Yangın Tulumbacıları Ocağının kurucusu; bir îransız mühtedisidir. Hayatı hakkında pek az şey biliniyor; vak'anüvis Küçükçelebizâde ismail Âsim Efendinin hicrî 1137 (milâdî 1724) yılı vekayii arasında Ge-dikpaşa Hamamı ile Gedikpaşa Mescidini yakan bir yangından sonra «Zikri ahvâli Gerçek Davud ve sebebi zuhuri tulumbaciyan» serlevhası altında İstanbula eşsiz büyük hizmetde bulunmuş bu fransız mühtedîsi hakkında şunları yazıyor: «Tulumbanın Devleti Aliyyede zuhuruna önayak olan Gerçek Davud Ağa nâmında bir merdi mühtedîdir. Aslı fransız olup
Felemenk diyarına gitmiş ve bir az orada ika-amet ettikden sonra dîni İslama meyli ve muhabbeti olduğundan on nefer ehlü iyâliyle 1128 (milâdî 1715-1716) da İstanbula gelip Ga-lata'da yerleşmişdir. Kandiye valisi iken vefat eden İbrahim Paşanın kaptanpaşalığında Donanmayı Hümâyun ile Venedik seferine gitmiş, Venedik donanması ile yapılan deniz muharebesinde topculukdaki sür'ati ve nişancılığı sebebi ile İbrahim Paşanın iltifat ve ihsanına nail olmuş, îstanbula avdetinde de oğlu ve iyâli ile islâmiyet! kabul ederek Gerçek Davud ismi ile şöhret bulmuşdur. Bu Davud Ağa nice sanatda mahir ve nâdîde şeyler ihtirama kaadir idi. Yangını sür'atle söndürmek için tulumbayı icad etti ve çıkan yangınlara kendi başına gitti; bilhassa bir Tophane yangınında tulumba ile ateşin söndürülmesine çok yardım ettiğinden Sadırâzam İbrahim Paşanın nazarı dikkatini çekdi; İbrahim Paşa Yeniçeri Ocağında Acemioğlanlarma yamak olmak üzere bir yangın tulumbacıları ocağının kurulmasını padişaha arz etti, müsaadei hümâyun ile 1132 senesinde Davud Ağa 120 akçe yevmiye ile tulumbacılara ağa tâyin edildi..»
Davud Gerçek Ağanın kabir taşında da, kendisi ve yangın tulumbacıları ocağının kuruluşu hakkında şayanı dikkat malûmat verilmektedir; kitabenin sureti sudur :
«Dergâhıâlî Yeniçerileri Tulumbacıbaşısı
Davud Gerçek ruhu için fatiha
«Aslında Frengistandan olup kendisine hidâyet ve islâm ile beşaret olundu. On nefer iyâl ve evlâdı ile islâmiyet arzusu ile hicrî 1128 de (milâdî 1715-1716) gelip Galatada sakin oldu. Kendisini cevahirci Marşan nânîrn-daki f renk Fransa Elçisine gammazladı ? ele geçirip zehirlemek mûrad ettiler, mümkün ol-mayup halâsından sonra Kaptan İbrahim Paşa ile gönüllü olarak Venedik seferine gitti, azîm yararlığı görüldü; elinin çabukluğu ve marifeti ile 1965 pare topu kısa vakitde nişan-layub atarak üzerine gelen gemilerin direğini sındırıp ve bâzısını batırıp mehâreti meydana çıkdı. îstanbula dönünce dîni Muhammediye meşgul oldu. Tersane önünde âfet erişip yanan bir kalyonu görünce hemen bir yangın tulumbası îcad etti. Hicrî 1130 tarihinde (milâdî, 1718) Tüfenkhânede çıkan büyük yangında tulumbası Ağakapusunu kurtardı. Aynı tarih-de Tophane yangınında da tulumbasının nice
— 4288
DAVUD GERÇEK
faydası görülünce 1132 senesinde (milâdi 1720) Vezir İbrahim Paşa tarafından 120 akçe yevmiye üe Tulumbacıbaşı tâyin edilip Yeniçerilerden elli aded nefer yevmiye onbeşer akçe ile tulumbacı olarak ayrıldı. Yevmiye 30 akçe ile bir çorbacı, 26 akçe ile bir çavuş, 24 akçe ile bir çavuş yamağı, 20 akçe ile bir kâtib, ve 60 akçe ile bir ocak kethüdası tâyin olundu. Kışla ve bina verildi. Neferleri 150 adede çıkarıldı ve ortalarına (taburlarına) yevmiye 10 okka et, 75 çift ekmek tâyin edildi. Yevmiye 90 akçe nöbetçi taamiyesi verildi. Hortum ve tulumbalar bedeli olarak ağalığa yevmî 40 akçe zam yapıldı. Neferlerinden biri Cebeci Tulumbacı Ağası, biri de Topçu Tulumbacıbaşısı oldu. Sene 1146 (1733)».
Bu kabir taşı kitabesinin tulumbacılıkdan bahseden kısmı, Yeniçeri Yangın Tulumbacıları Ocağı tarihçesinin ilk satırları halindedir. Davud Gerçek Ağa, sadırâzam Damad Nevşehirli ibrahim Paşanın himâyesi sayesinde kurduğu Yeniçeri Yangın Tulumbacıları Ocağına Ağa oldukdan sonra 1146 (milâdî 1733) senesinde ölümüne kadar on dört sene bu mühim teşkilâtın başında kaldı (B.: Tulumba, Yangın Tulumbaları, Tulumbacılar).
Asıl adı bilinmeyen Davud Gerçek Ağanın memleketi olan Fransayı ailesi efradı ile beraber terkederek Hollândaya hicretinin sebebi de bilinmiyor, îstanbula gelip Galatada yerleş-dikden sonra Marşan adında bir fransız cevahircisinin (Mücevher tüccarı _ kuyumcu) Fransa Elçisini Davud Ağa aleyhine tahriki ve elçinin de Davud Ağayı zehirleterek öldürtmek istemesi dikkate değer bir meseledir; fakat tamamen karanlık içinde kalmışdır. Davud Gerçek Ağanın topculkdan çok iyi anlaması, onun, bir fransız topçu zabiti olması ihtimâlini düşündürebilir.
Davud Gerçek Ağaya bir yangın tulumbası icad ettiren kalyon yangını vak'asını vak'a-nüvis Râşid Efendi şöyle kaydediyor: «1130 senesi rebîülâhiriniîi yirmi ikinci günü (25 Mart 1718) saat üçde (gün doğdukdan üç saat sonra) Tersanede yeni indirilen kalyon kaza eseri kalafat ateşinden tutuşub yanmaya başla-dıkda Kaptan İbrahim Paşa (Davud Ağayı yanında usta topçu olarak Venedik seferine götüren zat) ve Tersane emini, bütün tersaneliler, Kaymakam Paşa ve sair zabitler ve devlet erkânı gelip yangının söndürülmeğine ça-
-istanbul
hşdılar. (Bu kalabalığın arasında Davud Gerçek Ağanın bulunduğu da muhakkak). Yan-makda olan kalyonu kurtarmak mümkün olmadıktan başka ateş, yanında bağlı bulunan eski bir kalyona da sirayet etti ve birkaç saat sonra gemilerden kereste mahzenine atlayarak yangın yirmi saat sürdü, mahzenin de yarısı 4 yandı bunca kereste telef oldu; Tersane önün-: de demirli Donanmayı Hümâyun gemileri güçlükle kurtarıldı» (Râşid Tarihi, IV).
Yine Râşid Efendi aynı yılın vak'aları arasında, Davud Gerçek Ağa tarafından İstan-bulda ilk yangın tulumbasının kullanıldığı Tü-fenkhâne yangınını şöylece kaydediyor :
«Vukuu harîki azîm der istanbul — Ateş Şabanın on sekizinci pazar gecesi saat 7 de (17 Temmuz 1718, gece yarısından bir saat sonra) Cibâli Kapusu dışında Tüfenkhâne yanında bir yahudhâneden çıkdı (istanbul mû-sevîlerinjn fukarasının her odasında bir aile halkı olarak barındıkları büyük binalar; B.: Yahudhâne); önce yalı boyu Unkapanına kadar geldi, sonra kale duvarını aşıp şehir içine atladı; şiddetli poyraz rüzgârı ile kol kol oldu, bir kol Küçükpazan ve Kantarcıları yakarak Süleymaniye Bimarhânesi ile Ağakapusu yanma geldi. Bir kol Vefayı, Şehzade Camii etrafını, ve bu büyük camiin içindeki döşemeyi camiin karşısında Eski Odaları (Istanbuldaki iki büyük Yeniçeri kışlasından biri; B.: Eski Odalar), Acemioğlanlan Odalarını (Acemioğ-lanlar Kışlası; B.: Acemioğlanlan) yakdıkdan sonra Cukurçeşme üzerinden Lâlelinin alt yanından sağlı sollu evleri dükkânları yakarak Küçük Langaya kadar gitti. Bir kolu Aksarayı yakdı, Altımermere dayandı. Bir kol Zeyrek semtini, Fâtih Atpazarını, oradan atlayub Av ratpazarmı yakdı, Kocamustafapaşa yolunda Çınarlı Mescide dayandı. Bu yangın evvelki büyük yangınların hiç birine benzemedi; Zey-rekde Sultan Sarayı yanarken, ateş bir yandan Atpazarına, bir yandan Vefaya atlıyordu; ateşin bir yerden bir kaç mahalle aşırı yere sıçraması halkı dehşet içinde bırakdı. Mudhl'ş yangın yirmi yedi saat sürdü ve AÎIahın inayeti ile sona erdi» (Râşid Tarihi, V.).
iste ben cehennemi ateşin içinde Davud Gerçek Ağanın tek tulumbası Süleymaniyede muazzam bir ahşap bina olan Ağakapusunu kurtarmışdı. Fakat halkın böyle bir yangın söndürme âletinden haberi yokdu, öylesine ki
— 4289
ANSİKLOPEDİSİ
Râşid Elendi bile vakaayinâmesine bu mühim olayı kaydetmemişdi. ,
Davud Gerçek Ağanın kabri Haseki Has-tahânesi arkasında idi; son yıllar içinde, İstanbul itfaiyesi Müdürlüğünün kadirşinaslık eseri olarak Edirnekapusu dışındaki İtfaiye Şe-hidiiğine nakledildi ve târihî kabir tası da, bir gün; târihi bilmez îmarcıların elinde yok ol-makdan kurtuldu. Davud Gerçek Ağanın kendi eli ile yaptığı ilk yangın tulumbası da itfaiye Müzesindedir.
BAVUDOGLU SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarm- İmrahor semti sokaklarından; yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şu-oat 1966).
DAVUD PAŞA — İkinci Sultan Bayazıdın sadrâzamlarından, bu pâdişâha hicrî takvim üe 887 - 902 (M. 1482-1497) arasında onbeş yıl sadırâzamhk yapmışdır, aslının nereli olduğu bilinmiyor, Fâtih Sultan Mehmed zamanında Enderunu Hümâyundan yetigmişdir; Osmanlı Sarayına bir devşirme oğlan olarak girdiği ve arnavud olduğu söylenir. Saraydan çıkdıkdan sonra valiliklerde bulunmuş, Dîvânı Hümâyun vezirleri (Kubbe Vezirleri) arasına alınmış, İshak Paşanın azli üzerine de sadırâzam ol-muşdu.
Davud Paşanın sadırâzam devrindeki başlıca olaylar şunlardır:
ikinci Sultan Bayazıdın 1483 Morava Seferi, Hersek Sancağının Osmanlı İmparatorluğuna ilhakı, 1483 Osmanlı-Macar Sulhu, İkinci Sultan Bayazıdın 1484 Boğdan Seferi, Kili ve Akkerman kalelerinin fethi, 1485 de Os-manlı-Mısır Sultanlığı muharebelerinin başlaması, îçel Beyliğinin Osmanlı İmparatorluğu na ilhakı, 1490 Lehistan (Polonya) Sulhu, 1491 Mısır Sulhu, 1492 Maacristan seferi, 1492 de ilk Türk-Rus siyasi münâsebetinin başlaması, 1493 de Bosna Valisi Yakub. Beyin İstirya akını, 1495 Macar Sulhu; 3 Mart 149? de Davud Paşanın sadâretden azli.
Çok cesur bir asker olduğu, muharebelerde kılıcını çekerek en ön saflara atıldığı söylenir; yine rivayet edilir ki çok yaşlandığı için sadırâazmlıkdan azlini kendisi istemiş ve Di-metokadakî çiftliğinde inzivaya çekilmiş, hicri 904 de (M. 1498-1499) orada vefat ederek nâşi îstanbula getirilerek yapdırttığı camiin yanındaki türbesine defnedildi.
DAVUD PAŞA (Kara)
ilim ve sanat erbabını himaye etmiş, servetini hayır eserleri yolunda harcamış, temiz hâtıra bırakmış vezirlerdendir. İstanbulda şehir içinde ve şehir dışında iki meşhur semt bu vezirin adını taşır (B. : Davudpaşa Camii).
- DAVUD PAŞA (Kara) — Onyedinci asır vezirlerinden ve Birinci Sultan .Mustafamn. sadrâzamlarından; Osmanlı tarihinde İkinci Sultan Osmanı öldürten adam bilinir ve «Hâin» lâkabı ile de anılır; aslı boşnakdır, Ende-rundan yetişmiş, Üçüncü Sultan Mehmed zamanında saraydan kapucubaşüık ile çıkmış, sancak beyliği ve valiliklerde ve Kaptan Paşa-lıkda bulunmuş, İkinci Sultan Osmamn Hotin seferine iştirak etmiş, 1622 de İkinci Sultan Osmamn bir Yeniçeri ayaklanması ile tahtdan indirildiği ve sadırâzam Dilâver paşanın da ihtilâlciler elinde öldürülmesi üzerine sadırâzam oldu; sadârete tâyin tarihi 20 Mayıs 1622 bir Cuma günüdür. İkinci defa tahta oturtulmuş ve bir mecnun olan Sultan Mustafa'nın kız kardeşinin kocası idi, sadırâzamlığı ancak 24 gün sürdü; yapdığı tek iş de Sultan Osmanı Yedikule Zindanına götürerek orada feci bir şekilde öldürtmekden ibaret oldu ve halkın lanet ve nefretine uğrayarak 13 Haziran 1622 Pazartesi günü azledildi (B.: Osman II, Sultan; Mustafa I, Sultan). Fakat azli ile işlediği ağır cinayetin sorumluluğundan kurtulamadı, azlinden yedi ay kadar sonra, İkinci Sultan Osmanm kan dâvası ile ayaklanan askerin baskısı kargısında 8 Ocak 1623 Pazar günü îdam edildi.
Devrin vak'anüvisi Naimâ Efendi Kara Davud Paşanın idamını şöylece anlatıyor :
«...Sipahiler Dîvanda ayaklandı, halk bize Sultan Osmanm kaatilleri diye lanet ediyor, kim katletti ise hakkından gelinsin, bizim halk önünde gezecek yüzümüz kalmadı, eğer Sultan Osman pâdişâhın fermanı ile katledildi ise kendisi bilir, yâhud ki kaatili katletsin dediler. Sözleri pâdişâha (Sultan Mustafaya) arz edildi. Ben Sultan Osman katlolunsun demedims Davud Paşa öldürdü diye bir sarayı mühürlendi; iki gün arandı, üçüncü gün Eyyubda Topçularda adamlarından Hamza Bey adında bir sipahinin evinde samanlık içinde bulundu. Arkasında nefti bir kapama ile pejmürde kıyafet bir arabaya konulup önce saraya, oradan da Yedikuleye gönderilerek hapsedildi. Cuma günü idi kul Yeniçeriler ve sipahiler Orta Ca-
Dostları ilə paylaş: |