İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə42/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   91
vet vardır. Göbek taşının soğuk halvetler karşısındaki kenarında da mermer bir paravan görülür. Harâre, hamamın yeri cem'an 10 kurnadır.

Beş kurnalı sıcak halvetin bir köşesinde yaşmaklı bir buğu alma bacası vardır.

1966 yılında Davudpaşa İskelesi hamamında bir natır, iki del-lâk ve bir yanaşma-kapucu olarak dört bekâr uşağı çalışmakda idi. Kış mevsiminde hamamın günlük müşterisi 40-45 - kişi arasında imiş.

Son kırk yıldanberi İstanbu-lun çarşı hamamları tüyler ürpertici bir şekilde yok edilmektedir. Yol, bulvar, cadde açmak için bilgisiz, san'at eserine ve tarihe ilgisiz îmar yıkıcılığı, ve hamam tapularını ceblerinde taşıyan kimselerin, hamamının yerine apartman veya iş hanı yaptırarak cehlin gızleti içinde pis ve rezil bir hırs ile fazla gelir sağlama kaygusu, güzel güzel, büyük büyük çarşı hamamlarımızın üzerinden Vandal vahşeti ile geçmişdir (B.: Hamam; Ibrahimpaşa Hamamı, Aksaray Hamamı, Tevekkül Hamamı, Beşiktaş iskele Hamamı, Fındıklı Hamamı, Yamalı Hamam, Kapuiçi Hamamı, Buğluca Hamam); simasını tamamen değiştiren, dizi dizi şeddadî apartı-manîarın yüksekliği bir semtde Davudpaşa îs-kelesi Hamamın yakın gelecekde ne olacağı bilinemez, Cenabı Hak kör kazmadan korusun deriz; bu güzel hamamın bilgi otoritesi ile bir tamire muhtaç olduğunu kaydederiz. Mülk sahibinde bunu sağlayacak mâlî imkânın bulunacağım tahmin etmiyoruz, ilgili makamların bu gibi durumlarda yardım ellerini uzatmaları, şahıs mülkiyetine geçmiş sanat eserleri korumak için bir zaruret, bir korudur sanırız.

Hüsnü KÎNAYLI

davudpaşa iskelesi mescidi _ za-

mammızda mevcud olmayan bu mescid Samat-yada sur dışında deniz kenarında bulunmakda idi. Hadikatül Cevâmi şu malûmatı vermektedir: «Kale kapusu dışında fevkaanî bir mescid-dir. Banisi Defterdar Bekir Paşadır. Musula yakın bir yerde katlolunmuşdur ki 1049 (M. 1639-

Davudpaşa İskelesi Hamamı (Resim: Sabiha Bozcalı)

1640). Minberi sadrâzam Naili Abdullah Paşa vaz etmişdir, Cidde de vefat edûb Mekkei Mü-kerremede Muallâ'da medfundur. Bu mescidin mahallesi yokdur».

Semtin yaşlılarından, bu mescidde namaz kılmış olanlardan köfteci Mahmud Güzelgül'ün verdiği malûmata görej hâlen yıkılmış olan o semtdeki surların son kalıntısı bu duvar parçasının hemen sol tarafında idi; altında kayıkhane bulunan ahşab bir mesciddi. Tahminen 1918-1920 arasında yıkılmışdır, izi kalmamışdır

Hakkı GÖKTÜRK

DAVUDPAŞA KIŞLASI — Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra geçen asır içinde İs-tanbulda inşâ edilmiş 9 büyük kışladan biri (Diğer kışlalar: Rami Kışlası, Selimiye Kışlası, Kasımpaşa Kışlası, Tophane Kışlası, Taksim Kışlası, Orhaniye Kışlası, Levend Kışlası, Kuleli Kışlası; bu isimlere bakınız); Topkapusu dışında, eski Edirne yolu üzerinde, XV. asırdan bu yana Davudpaşa diye anılagelen mevkide, yolun sağında ve az gerisindedir; aynı mevkide aynı ismi taşıyan meşhur bir sarayın kalıntısı vardır (B.: Davudpaşa Sarayı).

Davudpaşa Kışlası, ikinci Sultan Mahmud tarafından yeni kurulan Asâkırî Mansûrei Mu-hammediye için Hicrî 1242 yılında (Milâdi 1826



-1827), Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının hemen tezine yaptırılmışdır. O devrin ünlü şâirlerinden Ayıntablı Aynî Efendi bu kışlanın inşâsına şu hünerli tarih manzumesini yazmışdır ki manzumenin yirmi mısraının hepsi mücevher (yalnız noktalı harfler hesablanarak) tarihdir: İtti Han Mahmud izâle Yeniçeriyi kırdı hep Kışla yapdı eyledi vaz'ı asâkir hamd ola

Pâdişâhi kâmûrân ü gabi heft iklimdir Sahibi seyfü kalem şâhnişehi kal'a kuşa

Husrevi Behrâm fer sultânı mehdi iktidar Dâveri Faruk adlü Bihmeni Hayder vegaa

Mihri kevkeb müşteri tâli felekşânı mehlikaa Bahtı es'ad kadri âlî kendi mansûrüllivâ

Kıldı bu nev kışla hurrem askeri mansûreyi Her yerine regk ider kasrı Havernak bî mürâ

Cenkperver çimdi kudsî askeri peygamberi Saflarında rûnümâdır husreti bari Htidâ

Al tüfengi destine bu askeri islâmveş

Gel yiğit meşk eyle her talîmi harbi dâîmâ

Askerin gaalib ide Mevlâ adüvsin kafar ide Tâkim ola âleme pertef feşan ınihri semâ

Davudpaşa Kışlası Mevkii

Eyledi Davudpaşa semtini kışla emin Kıldı Han Mahmûdi Adlî kıslai âlî bina

İtti Aynî gûşine menkuuş erbabı hüner Kıldı târihin beyan her mısraı gevher eda

Davudpaşa Kışlası asrımız başında metruk ve harâbîye yüz tutmuş bir halde idi; Balkan Harbinde muhacir iskân olundu; 3922 de Tâhirül-mevlevî (B.: Olgun, Tâhir) çıkardığı «Mahfil» isimli mecmuada okculukdan bahseden bir ma-kaalesinde söz gelimi: «... bir ağacın gölgesine oturduk. Toprak üstüne atılmış bir kaba hasır, leîm bir düşmanın pençei taarruzundan o ha-rab kışlanın yaralı sinesine sığınmış muhacirlerin eseri ikramı idi..» diyor.

Kışla, Davudpaşa Sahrası diye anda gelmiş o mevkide Çırpıcı ve Haznedar derelerinin a-rasında denizden 70 metro yükseklikde bir tepenin doğu yamacındadır; eski Edirne yolundan ayrılan hususî bir yolu vardır. Cumhuriyet devrinde tamir ve ihya edilmiştir; ve yine kışla olarak kullanılmaktadır. Bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi.

DAVUDPAŞA MAHALLESi — Fatih ilçesinin Samatya bucağı mahallelerinden; Samat-ya bucağının Arabacı Bayazıd, Sancakdar Hay-reddin Kasab İlyas, Cerrahpaşa mahalleler^ ve Şehremini bucağının da Seyid Ömer ve Nev-bahar mahalleleri ile çevrilmişdir. Sınır yolları şunlardır: Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi (Seyid Ömer ve Nevbahar mahalleleri ile), Davudpaşa Medrese sokağı ve Çardaklı Hamam sokağı (Cerrahpaşa Mahalleleri ile), Çavuşzâde Camii sokağı (Kasab İlyas Mahallelesi ile), Gümrükçü sokağı ve Sancakdar Tekkesi sokağının bir kısmı, Kocamustafa Paşa Caddesinin bir kısmı (Sancakdar Hayreddin Mahallesi ile),

iç sokakları şunlardır: Emir Pervane sokağı, Tarhana Mektebi sokağı, Haydar Kâhya çıkmazı, Etyemez Tekkesi sokağı, Koca Mustafa Paşa caddesinin bir kısmı, Ağababa sokağı, Davudpaşa Değirmen sokağı, Esekapusu sokağı, Hekimoğlu Alipaşa Camiî geçidi, Tütüncü zade Çıkmazı, Köprülü Çıkmazı, Hattad Halim sokağı (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 11/55).

Davudpaşa Mahallesi sının içinde 2 âbidevî cami (Davudpaşa Camiî Hekimoğlu Alipaşa Camii), 3 mescid (Şahsultan, Haydarkâhya, Çavuşzâde mescidleri, sonuncusu harabe halinde), 2 türbe (Davudpaşa ve Hekimoğlu Alipa-

DAVUDPAŞA MAHKEMELİLER

4306 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4307

DAVUDPAŞA RÜŞDÎYESİ






yangınlara kazasız belâsız götürüb getirmesini bilen iyi tulumbacıydı. Naralarını: «Şeriat yolunda Davudpaşa Mahkemeli!... diye atarlardı. (B.: Tulumbacılar). 1885 ile 1890 arasında bu sandığın uşaklarından ve ipci esnafından Esmeli Emin de aşırı derece güzelliği ile nâm al-mışdı ki Üsküdarlı halk şâiri Tiphâne ketebe-besinden Âşık Razı tarafından bir manzume ile övülmüşdür (B.: Emin Esmeli înci):

Sermed Muhtar Alus «Onikiler» isimli romanında tulumbacılardan bahseder ve bir ge-çid yerini tasvir eder iken (B.: Geçid Yeri) şunları yazıyor :

«— İşte bu değdi.. Davudpaşalılar geliyor!..

«Kör Fehmi'nin Davudpaşa Mahkemesi takımı da îstanbulun en cemiyetli, en kaçak, en acar takımlarındandı. Bunların cakasına diyecek yokdu. Keçekülâhlarmda ok saplanmış yürek resimleri, arkalarında ateş renginde kırmızı fanilalar. Tulumbaları kanarya sarısına boyanmış; üstünde yaldızlı çiçekler, sandık, Şah îsmailin altın tahtı gibi gözler kamaştırmada.

«Paşa kendini tutamadı:

•AL/ PAŞA CADDES/

Davudpaşa Mahallesi (1934 Şehir Rehberinden ö. Tel eli ile)

şa), l sebil (Hekimoğlu Alipaşa Sebili), l kütüphane (Hekimoğlu Alipaşa Kütüphanesi, 2 o-kul (Davudpaşa îlk Okulu, Davudpaşa Orta O-kulu) vardır.

Bu satırların yazıldığı sırada aydın bir İstanbul hemşehrisi olan Mahalle Muhtarı emekli subay Bay Celâleddin Çalpalamn yaptığı istatistiğe göre mahallede 411 ev, 22 apartıman, 114 dükkân, l ekmek fırını, l simitçi fırını, 2 triko imalâthanesi, 3 oto tamirhanesi, l oto yağlama istasyonu, l eczahâne, l dispanser, 2 doktor muayenehanesi, l diş muayenehanesi, 3 susuz çeşme, 2 terkos çeşmesi bulunuyordu, mahalle halkı 1143 aile olup nüfusu 2441 erkek ve 2487 kadın olmak üzere 4928 kişi idi (Ekim 1963).

Hakin GÖKTÜRK

DAVUDPAŞA MAHKEMELİLER — İstan-bulun mahalle yangın tulumbası sandıkları arasında ikinci sınıf sandıklardan biriydi; geçen asır sonlarında bu sandıkdan Hallo Hasan ve Kekeme Hayri adında iki seçkin tulumbacı ye-tişmişdir; reisleri Kör Fehmi de, uşaklarını

j t_

he k imoğlu .5~~"

1

— Yaşşâ Fehmiciğim... imanına kadar reis


sin!... yaşayın be yiğitoğlu yiğitler!...

«Davudpaşalılar yıldırım gibi geçdiler, naraları ortalığı çınlattı:

— Eeeeeyt!... Kırlangıca uçma, tavşana
kaçma, saldırmaya biçme, lüver kurşununa sî-
neye geçme öğreten Davudpaşa Mahkemeli!...».

Bu nâra tamamen uydurmadır (B.: Tulumbacılar, tulumbacıların sandık naraları).

Yine S. M. Alus ayni romanında şunları yazıyor: «Bir tulumba geliyordu. Oraları ıssız ve tenha olduğu için nâra atmıyorlardı. Acaba nereliler?... Müdür atıldı:


  • Ayaklar kalabalık.. Davudpaşa Mahke
    meliler olacak!

  • Yanlışsın., hani at nalı şakırdısı?.. hani
    Kör Fehminin kır kadanasının lap lap bası
    sı?...».

Bibi: Sermed Muhtar Alus) Onikiler Vâsıf HİÇ, Not

DAVUDPAŞA MAHKEMESİ — İstanbu-lun eski şer'î mahkemelerinden biri; semtinde yerini tesbit edemedik.

DAVUDPAŞA MEDRESESİ ÇIKMAZI —

Davudpaşa Medresesi sokağı üzerindedir 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Samatyanın Cerrahpaşa Mahallesi sının içindedir (B.: Davudpaşa Medresesi sokağı). Daracık bir çıkmazdır, sağ tarafında 3 ev, sol tarafında da Davudpaşa Medresesi'nin yan duvarı vardır (Mart 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DAVUDPAŞA MEDRESESİ SOKAĞI —

1934 Belediye Şehir Rehberine göre Samatyanın Davudpaşa ve Cerrahpaşa mahalleleri arasında sınır sokakdır, Kocamustafa paşa caddesi ile Hekimoğlu Alipaşa caddesi arasında uzanır; Kocamustafapaşa caddesi tarafından gelindiğine göre sağ kolda Davudpaşa Çeşme sokağı ile kavuşağı vardır, ve yine sağ kolda Davudpaşa Medresesi çıkmazı vardır (Belediye Ş. R. Pafta 11, mahalle No. 53, 55).

Bir araba geçecek genişlikde pakettaşı döşeli bir yoldur. Çıkmaz sokağın ağzını geçdik-den sonra sağ kolda Davudpaşa Medresesi bulunmaktadır, fakat önüne evler yapılmış olub medrese geride kalmışdır; medrese kapusunun tam önüne de bir bekçi kulübesi yapılmış, bu suretle medresenin, adını taşıyan bu sokak ile bağlantısı da kesilmişdir. Medresede geçimini güçlükle temin eden aileler barınmakda iken

1962 yılında boşaltılarak kapatılmışdir.

Yolun sol alt başında, yüzü Kocamustafapaşa caddesinde olan Davudpaşa Mektebi ve Davudpaşa Camiinin hazîne duvarı, ve camiin avlu kapusu görülür; bu sokakdan cami avlusuna bir geçidle geçilir.

Bu sokak üzerinde 5 kadar ev ile l kalaycı, l kunduracı, l marangoz, l kahvehane, 2 aşcı-lokanta, l ekmekçi; l kundura tamircisi, l göz de kapalı dükkân tesbit edilmişdir (Mart 1965)

Hakkı GÖKTÜRK

DAVUDPAŞA MER'ASI _ Kemerburgaz Köyüj Paşa Deresi, Küçük Bend, Ayvant Bendi ve Davutpaşa Deresi arasındaki mer'â; yerine gidilip görülme imkânı bulunamadı.

Bibi: Mehmed Eşref, İstanbul civarı haritası.

DAVUDPAŞA ORTA OKULU — Davudpaşa Mahallesinde Kocamustafapaşa Caddesinde, XV. asır sonlarından bu yana Davudpaşa Sibyan Mektebinin, Davudpaşa Rüşdiyesinin, Davudpaşa idadisinin, ve Davudpaşa Sultanisinin bulunduğu binadadır (B.: Davudpaşa Rüş-diyesi). Davudpaşa tek devreli sultanî açılmış-dı, 1924 de sultanî mektebleri liseye kalbedilir iken tek devreli sultaniler de orta okul adını aldı. Hâlen Davudpaşa Orta Okulu 18 dershaneli ve çift öğretimlidir; 1100 öğrencisi ve yardımcı ve aslî 32 öğretmeni vardır. 1961 - 1962 ders yılı sonunda 61 öğrenci diploma almışdır, Okul Müdürlüğünde Bay Nevzad Akıncı bulunuyordu (Ekim 1963).

Hakkı GÖKTÜRK

DAVUDPAŞA RÜŞDİYESÎ — İrfan hayatına çok büyük hizmetlerde bulunmuş Belediye Mektubcusu merhum Osman Nuri Ergin'in «Türkiye Maarif Tarihi» isimli eserindeki kaydına göre hicrî 1263, milâdî 1847 yılında «Numune Rüşdiyesi» olarak açılan ilk rüşdiye mektebidir (B.: Rüşdiye Meklebleri); devrin Maarif Nâzın Kemâl Efendi bu mektebde bizzat muallimlik yapmış, kitabını da kendisi yazarak Farsça okutmuşdu. Rüşdiye mektebinin binası, semte adını vermiş olan Davudpaşa vakfı hayır eserlerinde-n kadim taş mekteb iki odadan mü-rekkeb kubbeli bir eski yapı idi; Cerrahpaşa— Kocamustafapaşa caddesi üzerinde, bu caddenin Muradpaşa Camii Sokağı ile olan kavuşağı başında idi; 1894 deki büyük zelzelede yıkılmış, yeniden ve kubbesiz olarak yapılmış, îstanbulun iyi mekteb binalarından biri olmuşdu.

Zamanımızda aynı yerde Davudpaşa Orta



llü

DAVUDPAŞA SAHRASI

— 4308


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 430S —

DAVUDPAŞA SARAYI





Davudpaga Sarayı (Berim: Sabıha Bozcalı)

Okulu bulunmaktadır (B.: Davudpaşa Orta O-
kulu), , .-:...

Tanzimat devri sonlarında hicrî 1291 (M. 1874) tarihli bir istatistikde Istanbulda bulunan 18 Rüşdiye mektebi arasında Davudpaşa Rüşdiyesi 127 öğrenci sayısı ile üçüncü gelmektedir (Dârülmaarif 256 öğrenci ile başa, Fâtih Rüşdiyesi 201 öğrenci ile ikinci). Reşad Mimar-oğlu bize tevdi ettiği küçük bir notda: «1880 den sonra Davudpaşa Rüşdiyesi çok şöhret bul-muşdu; bilhassa mektebin riyaziye (matematik) muallimi ve Müdürü Kırımlı Numan Efendi Hoca iyi tedrisi ile mektebe pek çok talebe celbine sebeb olmuşdu» diyor. 1903 tarihli bir istatistikde de bu mekteb 491 öğrenci ile 15 rüş-diye arasında dördüncü derecededir (Fâtih Rftş-diyesi 694, Bayazıd Rüşdiyesi 613, Aksarayda Mahmudiye Rüşdiyesi 513 öğrenci).

DAVUDPAŞA SAHRASI — Topkapusu dışında, hâlen Davudpaşa Kışlası ile Davudpaşa Sarayının azametli bir kalıntısının bulunduğu eski kırlığın XV. asırdanberi taşıya geldiği isim (B.: Davudpaşa Kışlası; Davudpaşa Sarayı). Zamanımızda birtakım büyüklü küçüklü sanayi müesseseleri ile dolmuşdur.

Bu sahra XVI. asır sonları ile XVII. asır başlarında ok atma tâlimlerinde kullanılmış-dır.

1922 de Tâhirül mevlevî (B.: Olgun; Tâhir) çıkardığı «Mahfil» isimli mecmuada okculuk-dan bahseden bir makalesinde söz gelimi ile şunları yazıyor :

«... Davudpaşa Sahrasında, birbirinden sekiz on arşın uzakda dikili iki taş gösterdiler, birinin menzil, diğerinin ayak taşı olduğunu haber vermekle beraber okun atıldığı yerdeki nişana ayaktaşı, okun düştüğü yerdeki nişana da menzil taşı denildiğini söylediler; taşların yanına gittim. Zamanın tahribi ile silinmiş, bozulmuş kitabelerini okumaya çabaladım. Kıraat edebildiklerimi yazıyorum; birinci taşın kitabesi:

Hazreti Sultan Mehmed Han Pâdişâhı din ü zılh Müstean Sahi âlem serveri sâfaib kıran Fâtihi Eğri vü Tâburi metin Bu fezâyi dil küşâyı seryr idüb Devletti sânı ile al sahi cihan Kavs burcun gün gibi menzil kılub Kabzasına aldı bir zerrin heman Tiri maksûdu o dem pertâb idttb Şaştı pâkinde o tîri camsiian

Ya ilâhi Saad Vekkas Velî Destgir ola o şâhe her zaman

Yümni ikbâliyle hoş târihdir «Menzili şâhî bu sultanî nişan»

1013 (M. 1603 - 1604)

«İkinci taşın kitabesinden yalnız şu tarih beytini okuyabildim:

Hafıza dikildi çün ayak taşı târihdir. «Menziline konda Sultan Ahmedin ayak taşı» 1015 (M. 1606-1607)

«Demek ki iki pâdişâh buraya gelmiş, ve buna ok atmış» (Mahfil No. 27).

Pek kıymetli bir şâir ve edebiyat tarihi bilgini olan Merhum Tâhir Olgun, bu son cümlesi ile Davudpaşa Sahrası ve bu sahradaki saray hakkında bir bilgisi olmadığını gösteriyor; nitekim aynı makalesinde Davudpaşa Sarayının azametli kalıntısı için de: «... kubbesinin kurşunlan sıyrılmış, duvarının mermerleri dökülmüş ve gaalibâ birkaç sene evveline kadar ceb-hânelik olmak üzere kullanılmış heybetli bir bina...» diyor.

Mevcudiyetlerini muhterem üstadın bu yazısından öğrendiğimiz bu iki nişan taşının âki-betinden haberdar değiliz.

Geçen asır başlarında da Üçüncü Sultan Selimin Enderunlu Zülüflü ağalara Davudpaşa sahrasında oynattığı büyük bir atlı cirid o-yunu, mabeyincisi Nâşid İbrahim Bey tarafından uzun bir manzume ile tesbit edilmiştir.

Davudpaşa Sahrası İstanbul halkı için de asırlar boyunca bir mesire olmuşdu.

DAVUDPAŞA SARAYI — Bâzı metinler- . de Davudpaşa Kasrı adı ile de kaydedilir; Is-tanbulun şehir sınırı dışında hem mimarî hem de hâtıraları mühim ve -meşhur bir binadır: Topkapu dışında eski Edirne yolu üzerinde kendi adına nisbetle Davudpaşa Sahrası diye anıla gelmiş mevkide, Çırpıcı ve Haznedar dereleri arasındaki tepenin doğu yamacı üzerinde, bir yandan İstanbul surlarına, diğer yandan Bakırköyüne doğru uzanan geniş bir sahaya hâkim bir noktadadır. Bu sarayın XV. asrın ikinci yarısında temelini atan, saraya ve kurulduğu sahraya adını veren İkinci Sultan Baya-zıda 1482 ile 1497 arasında onbeş yıl sadrazamlık yapniış Davudpaşadır (B.: Davudpaşa).

Geçen asırda aynı mevkide yapılmış olan

bir kışla da «Davudpaşa Kışlası» adı ile anıla gelir; eski Edirne yoluna göre kışla azıcık geride kalır, ve sarayın bulunduğu yamacın etrafa daha hâkim bir yerindedir.

İstanbulun fethinden sonra açılan Avrupa (Batı) seferlerinde, Türk ordusu, devlet merkezi olan Istanbuldan yalnız kapukulu asker ocaklarından sefere memur kıt'alardan mürek-keb olarak sefer yoluna çıkardı ve o ilk hareket günü ilk konak yeri olarak Davudpaşa Sahrasında durur, burada son teftişler, yoklamalar yapılır asıl seferî yürüyüş buradan başlardı. Sefere memur edilmiş eyâlet askerleri (Yerli kulu askeri, tımarlı sipahiler), «Beylerbeyi», «Sancakbeyi» unvanlarını taşıyan kumandanları ile, bundan sonraki konak yerlerinde takım takım gelerek orduya katılırlardı. Eğer bizzad sefere gitmeyecekler ise, pâdişâhların, orduyu Davudpaşa Sahrasından uğurlaması, ve sefer dönüşü de orduyu keza Davudpaşa Sahrasında karşılaması bir an'ane olmuştu. İşte Sultan Ba-yazıdm veziri âzamlarmdan Davudpaşa bu sarayı, pâdişâhlara mahsus olarak bu an'anenin doğurduğu bir ihtiyaç karşısında inşâ ettirmiş-di; 1497 den evvel yapılmış olan ilk Davudpaşa Sarayının mimarı bilinmiyor. Bu ilk sarayın zamanımıza bir harabe izi dahi intikal etme-mişdir.

Türk ordusunun sefere çıkışında ve sefer

dönüşünde devlet an'anesi hâline gelen uğurlama ve karşılama törenlerinde yer almış bu sarayın, Avrupa seferlerinin en parlak, haşmetli devri olan XVI. asırda, ve bilhassa Kanunî Sultan Süleyman zamanında, Davudpaşadan kalma bina ile yetinilmeyeceği muhakkadir. Davudpaşa binası sarayın Kanunî devrinde yıktırılarak, tarih kaynaklarımızda artık «Davudpaşa Bahçesi» denilmeye başlanmış olan yerinde yeni bir saray inşâ edilmişdir; İstanbulun surlar dışındaki mesirelerinden bahseder iken saray veya kasır diye bir bina adı kaydetmeden: «Davudpaşa Bağçesi Sultan Süleymanın binası ve Mimar Sinanın eseridir» diyor. Fakat «Tezkiretül Bünyan» da Mimar Sinan yapısı 33 saray arasında Davudpaşa Sarayının adı yok-dur; halbuki aynı eserde yine pâdişâhlara mahsus iki yapı: «İskender Çelebi Bağçesi Sarayı (Floryada) tecdîden bina olundu; Halkalı Sarayı tecdîden bina olundu» diye kaydedilmişlerdir.

Kesin olarak bilinen Davudpaşa Sarayını ikinci defa olarak yeniden yapdırtan Birinci Sultan Ahmeddir (Padişahlığı 1603-1617); sarayı yapan da Sultanahmed Camiinin mimarı Sedef-kâr Mehmed Ağadır (B.: Mehmed Ağa, Sedef -kar).

. XVI. asırdan kalma Sancak Köşkünün ancak duvarları bulunmaktadır.

An'ane hâline gelmiş ordu bir nıerâsimin-



l \ r

f i!


DAVUDPAŞA SARAYI

— 4310 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 431İ —

DAVUDPAŞA SABAYI




de pâdişâhların yanlarındaki kalabalıkla birlik-de birkaç günlük ikaametleri için yapılmış olan Davudpaşa Sarayı, on yedinci asır ortasında kırk yıl padişahlık yapmış (Padişahlığı 1648 — 1687) çılgın bir av meraklısı Dördüncü Sultan Mehmed tarafından İstanbulda tercih edilmiş bir ikaametgâh olarak kullanılmış ve saray en parlak yıllarını o devirde yaşamışdır; pâdişâhın cemaatle namaz kılması için sarayda bir mescid yapılmış, bir müddet sonra da Cuma namazı kılınabilmesi için bir minare inşa edilip bir de minber konularak mescid camie tahvil edilmişdir (B.: Davudpaşa Sarayı Mescidi).

Bu pâdişâhın Davudpaşa Sarayına ilk gidişi hicrî 1066 yılı sefer ayının üçüncü perşenbe günüdür (2 Aralık 1655); Sultan Mehmed 13 yaşında idi, sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa Erdal seferine çıkarken çocuk pâdişâhı o asırda ihtilâller şehri hâline gelmiş olan İstanbulda bırakmayı tehlikeli görmüş Edirneye götür-müşdü. Köprülü seferde iken Anadolu Abaza Hasanın etrafında toplanmış valilerle sancak beylerinin büyük isyanı çıkdı; pâdişâh tarafından merkeze çağırılan sadrâzam Edirneye dönünce oradan Sultan Mehmedi de alarak îstan-bula geldi ve hemen âsî paşaların tenkili için Anadolu yakasına geçdi; devrin müverrihlerinden Fındıklıh Silâhdar Mehmed Ağa şöylece anlatıyor:

«... Orduyu Hümâyun Davudpaşa menziline geldi, pâdişâh oradaki saraya indi; görülen lüzum üzerine istanbul şehri içine girmedi. İki gün sonra Ordu Davudpaşadan Kâğıdhâne Sahrasına geçdi, pâdişâh da Davudpaşa Sarayından Kâğıdhâne Sahrasında kurulan otağına çıkdı, Kapukulu askerinin ulufesi verilecekdi. paranın noksansız tedârikine kadar Kâğıdhâne-de kalmak îcab etti. Mevsim kış, durmadan yağmur yağıyor, yağmur kara çeviriyordu. Çok sıkıntı çekildi. Nihayet para geldi, ulufe, sabahı bile beklemeden, gece meşaleler altında dağıtıl-dıkdan sonra seferin 14 üncü pazar günü pâdişâh, sadrâzam, ordu, bütün vüzerâ ve ümerâ gemilerle, yine İstanbul içine uğramadan, Üsküdar yakasına geçdüer...».

Köprülü Mehmed Paşa gibi diktatör bir sadrâzamın Istanbuldan çekinmesi, çocuk pâdişâhın üzerinde devlet merkezine karşı bir vahşet uyandırmış, saltanatının sonuna kadar Edir-neyi îstanbula tercih etmiş, ancak yazları geldiği İstanbulda da, şehir içindeki Topkapusu

Sarayından ziyâde Üsküdar Saraymda> Boğaz içi kasırlarında ve bilhassa Davudpaşa Sarayında oturmuşdur.

Aşağıdaki satırları yine Silâhdar tarihinin hicrî 1088 (Milâdî 1677) vekaayi arasından naklediyoruz: «... Pâdişâh hazretleri Üsküdar Sarayından istavroz Bağçesine, oradan Kandilli Bağçesine (Bu bağçelerdeki kasırlara), oradan da Karaağaç Yalısına (Haliçde Mezbahanın olduğu yer) göç etti. Güz eyyamı olduğundan, âdeti veçhile avlara çıkmak için o yalıdan da Davudpaşa Sarayına nakletti...».

1683 de Viyananın ikinci muhasarasının mağlûbiyet ile sona ermesi ve korkunç bir bozgun devrinin başlaması, av hastası Dördüncü Sultan Mehmedi hükümdarlık vazifesinin başına döndüremedi, çok ağır masraflarla yapılan avlarına devam etti, hem halkın, hem askerin nefretine hedef oldu. Bilhassa İstanbul halkı, hükümeti ve orduyu nâ ehillerin eline bırakan ve yalnız kendi eğlencesini düşünen pâdişâhı bozgun felâketinin en büyük sorumlusu bildi. Silâhdar Fındıklı Mehmed Ağa hicrî 1097 (milâdî 1686) vak'aları arasında şöylece anlatıyor:

«... Bozgun devam ediyordu, nihayet Bu-din de düşman eline geçdi. İstanbulda camilerde vaizler avlarda dolaşmakdan başını alamayan pâdişâhı ağır şekilde ittiham ediyordu. Sultan Mehmed İstanbulda idi, fakat Davudpaşa Sarayında oturuyordu. Şeyhülislâm Ankaravî Mehmed Efendi:

— Lütfet pâdişâhım!... birkaç gün şikâr
dan el çek, ya sarayı hümayununa veya yalı
lardan birine teşrif buyur, şu dedikodu basıl
sın da sonra yine zevkinde ol., siz avdan vaz
geçmeyip burada oturdukça ağızlar kapanmaz,
ortaya bir yaramaz çıkarsa, halkın kalbi size
karşı çok kırıkdır, onun peşine takılır, fitne
nin defi mümkün olmaz!... dedi.

«Pâdişâh da:


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin