«Yeniköy'de deniz kıyısına gitmek üzere bir toprak yola saptık. Kıyı bir hayli kalabalıktı. Çevremiz bir anda sarıldı.- Hayranları Hülya Koçyiğit'i tanımışlardı. Arabadan indik. Hülya patolunu çıkarıp, şortuyla kaldı. Çevresini saranlar onun denize gireceğini sanıyorlardı. Oysa Hülya, tekrar direksiyona geçip, arabayı denize doğru sürünce, şaşırdılar. Hayret dolu bakışlar arasında otomobil, sulara girdi ve denizde ilerlemeye başladı. Biz de resim çekebilmek için kıyıda bulunan motorlardan birine atlayıp, peşinden takibe başladık. Otamo-bil ardından beyaz köpük yığınları bırakarak ağır ağır ilerliyordu. Bir süre kıyıyı takip etti. Bu arada bütün kıyı villâları balkonları Ye-niköylüler'le dolmuştu. Boğaziçinde ilk defa denizde bir otomobilin yürüdüğü görülüyordu.
DENiZ DOLMUŞ MOTORLARI
— 4432 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
110 s.
110 »
110 »
118 »
120 »
124 »
132 »
134 »
139 »
140 »
142 »
145 »
148 »
148 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
150 »
-
— Altınkaya
-
— Yeni Moda
-
— Kadıköy
-
— Hakan
-
•— Öz Fenerbağce
-
— Yeni Sakarya
-
— Aynur
24. — Büyük Menderes
-
— Yeni Kırçıloğlu
-
— Başkaya
-
— İnandılar
-
— Yeni Jet
-
— Efes
-
— Levend
-
— Hızır Reis
-
— Büyük Marmara
-
— Aynacıoğlu
-
— Bozkurt
-
— Jet
-
— Muti
-
— Reisoğlu
-
— Taşkent
-
— Yeni Galatasaray
-
— Büyük Fenerbağce
-
— Büyük Sakarya
-
— Anadolu
-
— Necat
Liman nizamlarına göre bu motorlar 18 rüsum tondan büyük olamazlar.
Motorcuların Köprü altında bir dernekleri vardır.
Dolmuş şeklinde yolcu taşıyan tenezzüh motorlarından gayrı liman içinde ve boğazda yine dolmuş usûlü ile çalışır küçük tekneler, motorlu sandallar vardır, bunlar da 87-97 teknedir; üç hat üzerinde çalışırlar; dolmuş fiat-ları ile hatlar şunlardır:
Beşiktaş—Üsküdar : 40 Kuruş
(37 tekne)
Beykoz—Yeniköy : 50 Kuruş
(20-25 tekne)
Kasımpaşa—Eminönü : 35 Kuruş (30-35 tekne)
Maalesef bu tekneleri kullananların çoğunun elinde kaptanlık ehliyetnamesi de yokdur.
1958 yılında İzmit ile Gölcük arasında işleyen Üsküdar isimli vapurun anî olarak kopan bir fırtınada batması faciası üzerine istanbul Limanındaki bütün dolmuş motorları seferden men edilmişler idi; R.E.Koçu bu ka-
«Hülya Koçyiğit otomobilin burnunu açtı. Eliyle de:
— Karşı kıyıya!., diye işaret etti.
«Yeniköy'ün karşı kıyılarında Çubuklu ile Kanlıca. Biz de motoru çevirip, sulara yan yarıya gömülmüş otomobilin peşine düştük. Yakınımızdan gelip geçen bütün motorlar yavaşlayıp, Hülya'ya yol veriyorlardı...» -(Agâh Özgüç, Ses Mecmuası, Temmuz 1965);
DENİZ DOLMUŞ MOTORLARI — Zamanımızda dolmuş şeklinde yolcu taşıyarak çalışan deniz tenezzüh motorları İstanbulun günlük hayatında çok önemli bir yer almışdır.
Deniz tenezzüh motorlarının büyük şehrin iskeleleri arasmda dolmuş şeklinde çalışa bilmeleri için 9 şubat 1955 tarihli bir protokolün şu hükümlerine harfiyen riâyet etmeleri şart-dır:
-
— Motorun haddine mutlak riâyet
-
—- Kış ve yaz istiab hadlafiııin tefriki ve bunla
rın levhalarda belirtilerek motörlerin en görünen yeri
ne asılması. : '
-
— Kış mevsiminde dolmuş seklinde çalışan mo
törlerin her üç ay da bir, yaz mevsiminde 6 ay da bir
denizde umumi fenni muayeneye tâbi tutulması. .
-
— Üçüncü maddede gösterilen muayenelerden
başka lüzum gördüğünde her zaman muayeneye tabi
tutulması.
-
— Tasdikli ücret tarifelerinin uzaktan görünür şe
kilde yazdırılarak motörlerin görünen yerine asılması.
-
— Motor kaptan, Makinist ve tayfalarının kıya
fet talimatnamesindekL kıyafeti giymeleri.
-
— Tehlikeli havalarda iskeledeki vazifeli zabıta
memurlarının İhtan üzerine dolmuş, yapmamaları.
-
— Lüzumlu zamanlarda zabıta memurlarının ih
tarları üzerine gösterilen çevrelerde dolmuş yapmaları.
-
— Benzinle işleyen tenezzüh motorlarının dolmuş
şeklinde çalışmamaları, Ancak yukarıdaki tedbirleri
harfiyen yerine getirmiş olan tenezzüh motorları, sahip
lerinin zarara uğramamaları için karar tarihinden itibaren
bir sene için benzin motorlarını mazot veya dizel mo
törleri ile tebdil etmeleri; bu müddet zarfında tebdil et-
tirmİ5'enlerin dolmuş şeklinde calıgtırılmamalan.
'10 — Dolmuş şeklinde çalışan tenezzüh motorlarının sahipleri, bunların kullanılmasından veya her hangi bir deniz kazasından dolayı üçüncü şahıslar aleyhinde doğacak zararları telâfi etmek üzere bu motorlar ioin münferit gekilde veya gurup hâlinde mâlî mes'uliyet sigorta mukavelesi akdedeceklerdir.
Kaza başına asgari sigorta haddi yaz istiab hattı 30 kişiyi aşmıyanar içinlO,000 lira; 50 kişiyi aşmıyanlar için 15,000 lira; istiab haddi 50 kişiden fazla olanlar için 20,000 lira olacaktır.
-
— Gerek liman nizâmnâme ve talimatnameleri
ve gerek Belediye mevzuatında belirtilen bütün husus
lara harfiyen uymak.
-
— Motorun kaptanının ehliyetini ve motorun
muayene kâğıdının gözle görünecek yerde çerçeve içer
sinde asılı bulunması.
-
— Yukandaki maddelerde gösterilen hususlara
aykırı hareketi görülenler ilk seferinde 50 lira maktu
peşin para cezası ile, tekerrüründe 100 lira maktu para
cezası ile birlikte 15 gün seferden men cezası ile; Mü-
takip hallerde 250 ira maktu ve peşin para cezası ile
birlikte 3 ay seferden men cezası ile tecziye olunurlar.
Maktu cezayı derhal ödemiyenler cezayı ödeyinceyo kadar seferden men edilirler.
Deniz dolmuş motorlarının muhtelif hatlar için tesbit edilmiş ücret tarifesi şudur:
50 Kuruş
50 »
50 »
50 »
100 »
125 »
50 »
Köprü—Kadıköy Köprü—Üsküdar Dolmabahçe—Kadıköy Dolmabahçe—Üsküdar Köprü—Kalamış Kö(prü—Bostancı Bostancı—Adalar
Dolmuş şeklinde çalışan deniz tenezzüh motorlarının sür'atleri 10-15 mil arasındadır. Bu satırların yazıldığı 1965 yılı kasırn ayında İstanbulda çalışan deniz dolmuş motorları 43 tekne idi; taşıdıkları azamî yolcu sayısı ile isimleri şunlardır:
40 Kişi
-
»
-
»
59 »
60 »
75 »
75 »
80 »
80 »
80 »
84 »
86 » "
87 »
89 »
-
»
-
»
-
— Kanarya
-
— Küçük Galatasaray
-
— Karaköy
-
— Selâmet
-
— Çelebi
-
— Yeni Paşabağçe
-
— Kaptan Ahmed Mete
-
— Şen Adalar
-
— Can
-
— Yeni Fenerbağce
-
— Büyük Varan
-
— Yeni Beşiktaş
-
— Erenköy
-
— Venüs
-
— Ali Beis
-
— Yeşilada
— 4433 — DENİZ DOLMUŞ MOTORU FACİASI
rar üzerine 10 mart 1958 tarihli Her Gün gazetesinde şunları yazmışdır:
«Dolmuş yapan deniz motörlerinin seferden katiyyen men'i, tedbirde ifrattır, Kadıköy ve Haydarpaşa ile Sirkeci ve Karaköy iskeleleri arasında yazın vızır vızır işleyen bu motör-ler dolu giderler, dolu dönerler. Yolcu bulmaları büyük bir ihtiyacı karşıladıklarına delildir.
«Yeni kararın sakatlığı kendi hükmü içinde de aşikârdır. Deniz motörlerine yalnız hususi tenezzühler için seyrüsefer müsaadesi veriliyor. Mademki kaza ve batma ihtimali vardır, bu motörlere dolmuş yolcusu olarak binenler has vatandaş, hususi tenezzüh yolcusu olarak binenler de üvey vatandaş mıdır?..
«Deniz motörleri hususi tenezzüh seferleriyle beslenemez, yaşayamazlar: bu kararda İsrar edilirse hepsi bozulmağa, başka limanlara, hatta yad illere satılmağa mahkûmdurlar: ve kısa bir zaman sonra tenezzüh için aradıkları zaman da bulunamayacakdır.
«Bu motörler büyük limanın bir süsüdür: şunun bunun malı görünürler, aslında milli servetimizin birer yongasıdırlar. Unutmayalım ki, ikinci Cihan Harbinde Dünkerkte sıkıştırılmış olan ingiliz ordusunu Almanların eline esir düşmekten haşmetli ve kudretli ingiliz donanması değil, Tayms nehrinde işleyen hususi ve dolmuş motörleri kaçırmıştı. Allah muhtaç temesin.
«Kazalar, beleâlar taşlar ve dağlar ardında kalsın, fakat tedbirde ifrata niçin düşüyoruz? Kaptanların ehliyeti, liyakati üzerinde titizlikle duralım: tayfaların hakiki gemicilerden seçilmesini istiyelm. Teknelerin ve onları sık sık muayene edelim, taşıyacakları yolcu sayısını tâyin edip istiap haddinden aşırı yolcu alınmasını şiddetle önleyelim.. Can yelekleri, cankurtaran simitleri kifayet ölçüsünde olsun. Sisli ve fırtınalı havalarda seferlerini şiddetle men edelim. Gece seferleri için projektör kullanma mecburiyetini koyalım. Sonra bırakalım işlesinler efendim. Nizama, emre itaat etmeyenleri de amansızca cezaya çarptıralım.. Elverir ki, onları kontrolde ihmale, ihmalde tefrite düşmeyelim...»
İhsan BİRİNCİ
DENİZ DOLMUŞ MOTORU FACİASI —
9 Kasım 1965 günü sabah saat 6.50 de Boğazın Anadolu yakasında Beykozdan 12 yolcu ile Ru-
DENİZ DOLMUŞ MOTORU FACİASI
— 4434 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4435
DENİZE GİRMİŞ GÜZELLER
meli yakasında Yeniköye gitmekde olan Ah-med Ersoy adında bir kayıkcı-kaptan idaresinde 11806 numaralı büyük motorlu dolmuş kayığı gaayet kesif bir sis yüzünden Karadenize çıkmakda bulunan Yunan bandıralı Europe isimli şilebe çarparak parçalanmış ve yolcularından yüzme bilmeyen 5 kişi boğulmuşdur. Kayıkçı ile diğer 7 yolcu, parçalanan motorun deniz yüzündeki ahşab enkazına tutunmuşlar ve ancak 1,5 saat sonra Rumelikavağma gitmekde olan bir balıkçı kayığı tarafından toplanıp kurtarılmış ve Baltalimam Hastahânesi-ne götürülmüşdür.
Motorun yolcuları, Beykoz ve civarında oturan ve karşı tarafda, şehirde çalışan işçilerdir; Beykozdan erken saatde kalkarak kendilerini işe yetişdirecek vapur olmadığı için Boğazı her sabah motorlu kayıklarla geçmektedirler.
Hiç şüphesiz ki kayıkçı Ahmed Ersoyun o sabah gaayetle kesif bir sisde yola çıkması nizamlara, yasaklara aykırı gayreti cahilanedir. Kazadan kurtulanlardan biri vak'ayı gazetecilere şöylece anlatmışdır: «Göz gözü görmeyen sis arasında ilerlerken birden koca şileble kar-şılaşdık, şileb motorun tam ortasına çarpdı ve motor ikiye bölündü. Denize döküldükden sonra su yüzüne çıkdığımda iki kızın feryadını işittim, birinin elinden tutup motorun su yüzündeki enkazına kadar yüzdürdüm, öbürü kayboldu...»
O kesif sisde bulunduğu yerde demir atması ve sis çam çalması gereken Yunan şilebinin hareket hâlinde bulunması sorumluluğu mûcib ise de şilebin sorguya çekilen kaptan ve mürettebatından vardiyada bulunan gemiciler geminin demirli olduğunu söylemişler ise de, kazâzadelerin 1,5 saat denizyüzünde kalması ve ancak bir balıkçı kayığı tarafından kurtarılması, Europe şilebinin dolmuş motorlu kayığı parçalayıp ikiye biçdikden sonra, seyir üzerinde olduğu için yoluna devam ile kaza yerinden uzaklaşdığını pek aydın olarak gösterir.
Bu deniz kazasının kurbanları üç çocuk anası Bayan Serhad Özyurt ile bir şemsiyeci yanında çalışan yeni evli Bayan Meliha Ese ve 16 yaşında işçi kız Nezâhet ile askerden yeni terhis edilmiş ve bir dekoratörün yanında ça- ' lisan İsmail Aracı adında bir delikanlı ve hüviyeti tesbit edilemeyen bir erkekdir.
Burhaneddin ÜLKER
DENİZ DOLMUŞ MOTORU FACİASI —
3 temmuz 1966 haziran günü Türk-Alman Dostluk, Cemiyetinin Durmuş Ali Kaptan idaresinde Yeni Galatasaray motoru ile bir deniz gezisi dönüşünde gece saat 21.50 yanlış manavra yüzünden, Karadenizden gelmekte olan kereste yüklü 150 tonluk Aksaray motoru ile çarpışmış batmış 11 kişi sulara gömülüp kaybolmuş, ancak beşinin cesedi bulunabilmişdir.
Istinyedeki dispansere kaldırılan kazâza-deler vakayı gazetecilere şöyle anlatmışlardır: «Türk-Alman Dostluk Cemiyeti, yeni tamirden çıkardığı söylenen Yeni Galasaray Motoru ile bir deniz gezintisi tertibledi; motor sabahleyin Emirgândan hareket etti; diğer iskelelerden gezintiye katılacak olanları aldı, motörde tahminen 60-65 kişi kadar vardı; günün büyük bir kısmını Adalarda geçirdik, akşam üstü dö-nüşde Boğazı da dolaşalım dedik; 15 kişi Kara-köyde, 4 kişi de Sarayburnunda indi, oradan doğru Kanlıcaya gittik, sahile çıkarak yoğurt yedik, tekrar yola çıkıp Beykoz önlerine yak-laşmakda iken Vaniköy Vapuru ile karşılaşdık, motorun kaptanı vapuru görmedi, biz ikaaz ettik, vapuru sollayarak geçince karşımıza kereste yüklü bir motor çıkdı; biz yolcuların feryadımıza rağmen her iki motorun kaptanları kazayı önleyemedi, müdhiş bir çarpışma ile Yeni Galatasaray devrilerek battı, denize döküldük...».
Kazazedelerden, bir kısmı Vaniköy Vapurundan indirilen filikalarla, bir kısmı da etraf-dan yetişen balıkçılar tarafından denizden toplanmış, 16 kişi Paşabağçesi îşçi Sigortaları Hastahânesine, 14 kişi de İstinyede Sağlık Bakanlığı dispanserine kaldırılmış, Cemiyetin muharibi Kemal Elçetin adında bir müteahhidin cesedi bulunmuş, 10 kişinin de denizde kaybolduğu tahmin edilmişdir.
Kaybolup boğuldukları tahmin edilenlerin kimser şunlardır :
Yeni Galatasaray motorunun kaptanı Durmuş Ali
Zehra Küren Öğretmen Bayan Vildan Sipâhioğlu
T.R.T Haberler servisi ve Tercüman Gazetesi muhabirlerinden gazeteci Hayri Engin
Kuleli Askerî Lisesi ingilizce muallimi Rügdi Kara-
duman -
Teknik Üniversite öğrencisi Sabri Bozkurt
Petrol şirketinde memur Refik Aydemir
Mimar Nedim Sugider
Tarabya Oteli idârs âmiri Coşkun Şen Nâzım İlaldı
Devrilerek batan Yeni Galatasaray Motoru 65 metre derinlikden onbeş gün süren çetin uğraşmalardan sonra çıkarılmış, motorun içinden de (Vildan Sipâhioğlu, Nâzım İlaldı, Refik Aydemir, kaptan Durmuş Ali.) dört cesed çıkarılmışdır.
Burhaneddin OLKER
DENİZ DONANMALARI — İmparatorluk devrinde büyük zaferler, pâdişâhların çocuklarının doğumu, sultanların evlenme ve şehzadelerin sünnet düğünleri dolayısı ile yapılan ve üç gün üç gece den onbeş gün onbeş geceye kadar süren şenliklerde bilhassa geceleri, deniz üstündeki gemiler ve şehrin yalı boyları, her devrin, asrın imkânlarına ve zevklerine göre türlü ışıklarla süslenmiş, hava fişekleri atılmışdır.
Cumhuriyet devrinde de bilhassa Atatürk'ün zamanında Cumhuriyet Bayramlarında îstan-bulda büyük donanmaları, şenlikleri yapılmış-dır; Cumhuriyet Bayramı şenlikleri zamanımızda maalesef eski revnakını kaybetmişdir.
1720 de Üçüncü Ahmediıı oğullarının sünnet düğününde deniz donanmaları — Üçüncü Sultan Ahmedin Süleyman, Mehmed, Mustafa ve Bayazıd adındaki dört oğlunun sünnet düğününü 15 zilkaade 1132 (M. 18 eylül 1720) çarşamba günü başlamışdı aşağıdaki satırları o devrin ünlü şâiri Seyyid Vehbinin bu düğün üzerine yazdığı «Sûrnâmei Hümâyun» dan alıyoruz:
«Haliçde Kasımpaşada Tersane Kasrı ö-nünde kandillerle donatılmış sallar üzerinde saz takımları, çengiler, köçekler ile bir deniz şenliği yapıldı. Bilhassa Topçu Ocağının salı büyük takdir kazandı, yalnız bu saldan 700 fi-şenk atıldı. Üzerinde çengiler oynayan Topçu Ocağı Salının ortasında kandillerden üç katlı bir fiskiye yapılmışdı, sulan rengârenk ışıklar içinde savuruluyordu. Tersane Ocağının salı da ayrı güzellikde idi, deniz üstünde yüzer bir kasır şeklinde idi; içinde saz takımı çalar iken ceylânları gazelleri andıran köçekler oynuyordu; bu saha bir ucuna da bir atlı karınca ku-rulmuşdu, içinde dört nefer mehpârei çâreb-rû oturmuşdur; öbür ucuna da bir dönme do-"lap yapılmış, her gözünde bir âfitâbı Yusuf likaa bulunuyordu. Cebeciler Ocağının salında
rengârenk kandillerle oıı tane ağaç yapılmışdı, ağaçlar arasına meşaleler konulmuş, bu saldan deniz üzerine atılan ve su üstünde yanan deniz fişekleri pek güzeldi. Gümrük emini Yeğen Mehmed Ağanın yaptırdığı salın dört köşesinde dört çarkı felek vardı, her birinde hanendeler ve sazendeler oturmuşdu. Salın birinde de kandillerle bir kale yapılmışdı. Gece derya şenlikleri düğünün devâmınca sürdü».
1759 da Üçüncü Muştalanın kızının doğum şenliklerinde deniz donanmaları — Üçüncü Sultan Mustafanın Hebetullah adı verilen kızının doğum şenlikleri üzerine devrin ünlü şâir ve yazarlarından Haşmet Efendi tarafından kaleme alınmış «Vilâdetnâmei Hümâyun» isimli risalede deniz donanmalarından şöylece bahsediliyor: «Tersane, Tophane ve Cebehâne Ocakları tarafından yapılan sallar Yalı Kasrı önüne sıralandılar, sallardan pek çok ve pek sanatlı yapılmış hava fişekleri ve deniz fişekleri atiîdı, bilhassa deniz yüzünde kıvılcımlar saçarak yanan deniz fişekleri su ile ateşin de bağdaşdığını gösterdi..».
Âvîzeli Gemiler — XVIII. yüz yılın ikinci yarısında İstanbulda büyük endam aynaları ile billur avizelere karşı geniş bir düşkünlük vardı. Her* hangi bir vesile ile yapılan şenliklerde, donanmayı hümâyun gemileri geceleri direkleri arasına gerilen iplere asılmış billur avizelerle süslenirdi; bu avizeler gemi kaptanları tarafından halkdan "veya tüccardan kira ile kaldırırdı.
DENİZE GİRMİŞ GÜZELLER (Edebiyatımızda) — Güzel kadının, kızın, şekli kesimi ne olursa olsun, plajlarda veya her hangi bir deniz kıyısında erkek gözleri önünde yarı üryan denize girmesi, yüzmesi, eğlenmesi, toplum hayatımızda kadının örtü altından çıkarılmasından sonra başlamışdır, yarım asrı bile doldurmamış çok kısa maziye sâhibdir. Müslüman Türk kadını kızı örtü altında iken, istanbul sularında, ancak kapalı deniz hamamları içinde denize girebilmişlerdir, bu hamamlar da ya yalıların hususî hamamları, yahud kadınlara mahsus kurulan umumî hamamlar ol-muşdur; dışardan, kadının üryan vücudu değil, saçının tek teli ile elinin ayağının tırnağı bile görülmemişdir. Gayri muslini kadınların erkek gözü önünde denize girmesi ise, iffet ve ahlâk, ve amme huzuru için meşrûtiyete ka-
DENiZE UÇAN OTOMOBİLLER
— 4436 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4437 —
DENİZE UÇAN OTOMOBİLLER
dar yasak ola gelmişdi. Bu şart, durum karşısında, dîvan edebiyatımızda denize girmiş güzeller sânında yazılmış rindâne, kalenderâne şiirlerin matufu, istisnasız nevcivanlar, dilber delikanlılar 'olmuşdur; bu yolda nesir olarak en güzel tasvirleri on yedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi yapmışdır; o usta kalem Salacak sahillerini şöyle anlatıyor: «...cümle dilberan mâni temmuzda deryada çimerler...»; Kâğıdhâ-ne Deresi için de şunları yazıyor: «...nice bin dilberan mukaşşer bâdâm (kabuğu soyulmuş badem) gül penbe misâl vücudi nazeninlerim nîlgûn (kırmızı) ibrişim futalara sarub mâhî'ler gibi gavvaslık iderler,..»; Kumkapu sahilleri için de bir beyit yazıyor:
İstanbul Kumkapusunda Deniz melekleri oynar!
Onaltıncı asrın seçkin şâirlerinden Hayalî Mehmed Beyin (ölümü 1556) şu beyti pek güzeldir:
Kenar itmek diler var ise bir servi dilârâyı Güzeller gördüğünoe el salar her mevci deryanın
Zamanımızda delikanlı, genç kız, genç kadın vücûdunun üryan güzelliği dünya yüzünde ve memleketimizde denizde, plajlarda teşhir edilmektedir; moda yaratıcılarının büyük endişelerinden biri de, kumsallarda oynaşacak, denize girecek olan o güzellikleri imkân ölçüsünde soymakdır. Deniz mevsimleri fotoğraf makinelerinin, ressam ve karikatürist fırça ve kalemlerinin en çok meşgul olduğu zamandır (B.: Plaj). Eski kalemlerin «saça sünbül, gamzeye gül, boya şemşâd, nigâha cellâd, nâfe kâtrei nur, dest ü paye kesme billur demişler ise işte onun şânmdadır» diye tarif ettiği bir «duhteri pâkî-zei peri peyker» plajda bikini ve monikini gibi isimler taşıyan akademik asma yaprağından farksız mayo içinde elbetki türlü velvelelere se-beb olacakdır.
Kadının ve erkeğin ayrı ayrı denize girdikleri eski deniz hamamlarında yarı üryan güzellikler ancak hemcinslerinin gözlerine bediî ziyafet olurdu; kalender meşreb şâirler tarafından deniz hamamlarında bir donca yahud peştemal-lı çıplak olarak görülmüş nevcilanlar manzumelerle övülmüşlerdir. Zamanımızın, yüzmeden ziyâde eğlence yeri ve çıplak taze güzellik meşheri plajlarında ise erkek gözü, üryan kadın güzelliği ziyafetine, eski romalıların sofrasında oturmaktadır.
R.E. Koçu'nun aşağıdaki mısralarında, Bü-yükdere rıhtımında âhûyi vahşî çalımı ve nü-mââyişi ile dolaşan bir amazonu tahayyül edebiliriz :
AYAK İZİ GÜZELLİĞİ ÎÇÎN
Kıskandım denizi;
Kızgın rıhtım taşları
Büyük büyük ayaklarının
Nakşolması ile uçması bir
Taban izi
Olabilen koca denizi... ,
Kıskandım.
Yine aynı kalem Yukarı Boğazda Poyraz Koyunda denizde gördüğü bir güzel şâmndaki. duygusunu şöyle anlatıyor :
POYRAZLI İÇİN
Onu deniz gibi beklemeli,
Çarpıntılarla
Ve onu deniz gibi öpmeli,
Bir dudak tutumunda her tarafını.
Ondan deniz gibi ayrılmalı,
Sırmalı saçında
Altın pullu derisinde,
Altın kumlu ayaklarında
Rengimiz, kokumuz, tuzumuz.
DENİZE UÇAN OTOMOBİLLER — îstan-bulun günlük hayatı içinde türlü sebeblerle vukuu bulmuş facialardır; tesbit edebildiğimiz vakalar şunlardır:
Rumelihisarı Vak'ası — 1952 yılında bir mayıs sabahı saat 6,15 de içinde üç yolcu bulunan ve şöfer Erdoğan Atacan'ın kullandığı 8175 plâka numaralı Opel marka taksi otomobil Rumelihisarı Vapur İskelesine 30 metre mesafedeki virajdan denize uçmuş, ve iki gün süren aramada kaza noktasından 40 metre ileride ve 20 metre derinlikde bir uçurumun kenarında bulun-muşdur. Şoförle birlikde boğulan yolcular Ke-vork Üzunoğlu adında bir inşaat kalfası ile Haydar Özçiftci ve Mustafa Digil adında iki iş adamıdır. Öyle tahmin ediyoruz ki denize uçan otomobiller arasında ilk vaka budur.
Rumeli Hisarı Vak'ası — 30 kasım 1952 de Ord. Prof. Dr. Ekrem Şerif Egelinin oğlu Tıb Fakültesi talebesi Yaman Egeli yanında iki arkadaşı ile birlikde Rumelihisarı önünden bir gece hususî otomobil ile denize uçmuş ve arkadaşları ile birlikde boğulmuşdur (B.: Egeli, Yaman).
Sarayburnu Vak'ası — 13 nisan 1960 çar-şanba günü akşamı saat 19,5 de şoför 61 yaşında Mehmed Fahri Toklu (yahud Aktı) nm idaresindeki 52040 plaka numaralı taksi Saraybur-nundaıı denize uçmuş ve vak'a evvelâ Kadıkö-yünden Köprüyl gelmekde olan bir liman vapurunun yolcuları tarafından dehşetle görülmüş, bu vapur Köprüye yanaşır yanaşmaz da zabıtaya haber veri'lmişdir. Saat 22 de Dalgıç Okulundan getirilen bir dalgıç sahilden 2 metro acık-da yan yatmış durumda arabayı bulmuş, fskat otomobil ancak ertesi gün denizden-çıkarılabil-mişdir. Denize uçan bu otomobilin içinde şoför mahallinde bir erkek ve arka tartfda da biri 23, diğeri 19 yaşında iki genç kadın cesedi bulun-muşdur. Tahkikat derinleşdirince önce kaza sanılan vak'anın toplum hayatımızda benzerine rastlanmamış bir cinayet ve intihar hâdisesi olduğu anlaşılmışdır (B.: Sarayburnu Faciası).
Dostları ilə paylaş: |