Başid Hâlid GÖNÇ
ESADPAŞA SOKAĞI — 1934 B. Şehir Rehberine göre Kadıköyünün Acıbadem semti sokaklarından (1934 B.Ş.R. Pafta 29/Acı-bâdem) yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Temmuz 1968).
ESBAPCI SOKAĞI — (Esvaba); 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarın Doğancılar semti sokaklarından; Ehram Sokağı ile Gündoğumu Caddesi arasında uzanır (1934 B.Ş.R. Pafta 27/Doğancılar); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Temmuz 1968).
ESCANDE TOPLULUĞU — (Eskand Topluluğu) Comedie Française'in (Komedi Fransız) ünlü ve kıdemli aktörlerinden Mau-rice Escande'm idare ve yönetiminde değerli Fransız san'atçılarmdan kurulu bir tiyatro topluluğu 1967 yılı şubatındâ~Türkiyeye geldi, önce Ankarada bir temsilden sonra îstanbulda da üç temsilde Corneille'in (Korney) «Le Cid (Lö Sid)» trajedisini sahneye koydular, bu ziyaret ve temsiller önemli bir san'st olayı sayıldı,
Aşağıdaki satırları Cumhuriyet Gazetesinden alıyoruz: «Bu çapta bir Fransız tiyatro topluluğunun üç yıldan fazla bir zamandanberi Türkiyeye gelmemiş olduğu hatırlanırsa Ma-urice Escande Trupunu seyretmek az bulunur fırsatlardan biridir. Üstelik Fransız tiyatrosunun, dünya tiyatro san'atma etki yapmış
Mauriee Escande
(Resim: Kemal Zeren)
Corneille'in ünlü eseri Le Cid, gerçek tiyatro-severler için ölümsüz değerde bir eserdir, ve böyle bir eseri, Comedie Française'in kendine özgü klâsik anlayış, biçim ve repertuar düzeni içinde yoğrulmuş Mauriee Escande gibi bir san'atçının sahneye koyarak başrolde oynayışı altında seyretmek, şüphesiz özellik taşımaktadır» (26 şubat).
Topluluğu teşkil eden san'atcılar arasında Fransız sahnesinin ünlü sunalarından Chan-tal Vivier (aktris), Madeleine Silvain (aktris), Jacques Destoop, Jean Michel Dhermay, Ro-bert Moncade bulunuyordu.
Bürhaneddin OLKER
ESE AĞA — Alemdar Paşa Vak'ası sırasında Ağakapusu Cerrahlığında bulunmuş bir zât olup tıb tarihimizin unutulmuş sîmâlarm-dandır (B. : Ağakapusu, cild l, sayfa 245;
Alemdar Paşa Vak'ası, cild 2, sayfa 596). Gece yarısından sonra Babıâli'nin Yeniçeriler tarafından kundaklanıp yakılması ile başlayan vak'ada, eğer saraydan emir verilseydi, Kap-tâmderyâ Râmiz Paşa Tersane askeri ve Üs-küdarda bulunan Kadı Paşa da emrindeki sekbanlarla yardıma koşmuş olsalardı Alemdar Mustafa Paşa muhakkak kurtarılırdı diyenler vardır. Alemdar Mustafa Paşanın intiharı ile biten bu hem kanlı hem ateşli vak'ada Yeniçerilerin de çok ağır hırpalandıkları, Râmiz ve Kadı Paşaların müdâhaleleri karşısında derhal dağılacakları söylenir; bu cerrah Ese Ağa da aynı fikirde olacakdır ki, vak'adan sonra müverrih Câbî Said Efendiye, Ağakapusunda iki yamağı ile beraber 9000 yaralı Yeniçeri timar ettiğini söylemiş, ve :
— Bize îtimadları yokdu, bizim için iyi bakmazlar diye şâir cerrahlara gidenler bu dokuz binden hâriçdir ve bize gelenlerden çok fazladır., demişdir.
Ese Ağanın tahminine göre Alemdar Pasa Vak'asında yaralanan Yeniçeriler 20,000 neferden fazladır, her halde mübalâğalıdır.
Bu tib adamının hayatı hakkında başka kayde rastlanmadı. Bibi.: Câbî Said Vekaayinâmesi.
ESEKAPUSU — Samatyada Etyemezde eski bir semt adı; îstanbulun Büyük Kostan-tin tarafından yapdırıîmış eski kara surlarının en büyük kapusu bu mevkide bulunuyordu ve «Hazreti Isa Kapusu» yahud «Yaldızlı Kapu» adını taşıyordu. Şehir büyüdü, kara surları dışında yeni mahalleler kuruldu. Bizans imparatoru İkinci Teodosyos (408 - 450) zamanımızda görülen kara surlarını inşâ ettirerek bu mahalleleri de şehir içine aldı, Kos-tantinin kara surları yıkdırıldı. Yeni kara surlarının Yedikulede yapılan en büyük kapusuna yine «Yaldızlı Kapu» adı verildi; yıkılan suı> larının büyük kapusunun yeri de «Isa Kapusu» adı ile anıla geldi. Fetihden sonra Türkler bu mevkie Isa Kapusu adından bozarak Ese kapusu dediler. Bibi.: Mehmed Ziya, İstanbul, II.
ESEKAPUSU MESCÎDl — Hadikatül Cevâmide «Manastır Mescidi» adı ile kayıdlı olup şu malûmat verilmişdir: «Dâvudpaşa Câ-
ESEKAPUSU MESCİDİ
— 5260 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 5261 —
ESEN (GiUseren)
mü kürtündedir, Silivrikapusundaki câmiişerifin sahibi olan Hadım İbrahim Paganındır; minberini Reis Kalemi kesedarı Sabin Ali Efendi (Ölümü 1769-1770) koymuşdur, mahallesi yokdur.
Tahsin Öz de «istanbul Camileri» isimli eserinde Esekapusu Mescidi adını kaydetmek-de, fakat bir atıfla Manastır Mescidi maddesinde şunları yazmaktadır: «Esekapusu Mescidi, Isâkapusu Mescidi, İbrâhimpaşa Mescidi de denilir; Kocamustafapaşada Etyemez Tek-kesindedir; Bizans devrine âid olan bu nıâbed vezir Hadım İbrahim Paşa tarafından 1560 da Camie tahvil edilmişdir. 1894 zelzelesinde harab olmuşdur. Mimar Sinan da yanma bir medrese yapmışdı. Mabedin duvar bakiyeleri kalmışdır» (1962).
Aşağıdaki satırları arkeolog Erdem Yü-cel'in bize tevdi ettiği notlardan alıyoruz:
«Fetihden sonra nasıl kullanıldığım tesbit edemediğimiz ve ancak XVI. yüzyıl ortasında kiliseden camie tahvil edilmiş Esekapusu Mes-
cidi Kızılelma Caddesinin Kocamustafapaşa Caddesi ile birleşdiği yerde Etyemeztekkesi Sokağındadır. «Kodim Konstantin Surlarının -zamanımızda kalıntısı bile mevcut olmayan kara kısmındaki Orea Porto'nun (Güzel Kapu) bu mescidin bulunduğu yerde olduğu kuvvetle tahmin edilmektedir.
«Esekapusu Mescidi ilk defa 1924 de M. Alpatoff ve N. Brunoff ismindeki iki Rus san'-at tarihçisi, daha sonra da Alman A. M. Schn-eider tarafından tedkik edilmişdir, bu bilginler yapının XIV. yüzyıl başlarına âid olduğu kanaatine varmışlardır ki Bizansda Paleologos Hanedanı zamanına rastlar. Bizans devrindeki ismi, hangi yıllarda ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmiyor; hakkında yazılı belge bulunmamış, bir kitabeye rastlanmamış, ancak yapı malzemesi ve tarzına dayanılarak bir hükme varılmışdır. Esekapusu Mescidinin günümüze kadar gelen duvar kalıntıları, muntazam yontma taş ve tuğla dizilerinden meydana gelmiştir; iki taş sırasını iki veya üç tuğla dizisi ta-
Esekapusu Mescidi
(Paspatis'in resminden Yaşar Ekinci eli ile)
kip etmektedir. Güney duvarının dış cephesi dışarıya doğru taşkın dört paye iîe desteklenmiş, yarım yuvarlak kemerlerle de birbirlerine bağlanmışlardır. Taş ve tuğla dizileri ile örülen bu kemerlerin aralarında kalan üçgen satıhlar ise tamamiyle son Bizans devrinde kullanılan cephe tezyinatı ile doldurulmuştur. Buradaki taş ve tuğladan ibaret süsleme, geometrik şekiller, balık sırtı, kareler ve damalardan ibarettir. Bu işçilik tam anlamıyla XIV. yüzyıl Bizans mimarisinin bir özelliğini gösterir. Batı - doğu istikaametinde ve 23X9 metre ölçüsünde uzun dik dörtgen bir plânı vardır; tek nefli (mihrablı) bir bazilikadır, nâdir olmakla beraber Bizans eserleri arasında emsaline rastlanır.
«Kanaatimize göre bu yapı, Konstantin Surunun Orea Porta'sı yanında, bulunan ve ismini tesbit edemediğimiz bir manastırın şapeli idi. Manastır kesinlikle söyîenememekle beraber, belki 1508 depreminde, belki de daha muahhar bir devirde bir yangın sonucu ortadan kalkmıştır. Hadikatül Cevâmide bu mescidin «Manastır Mescidi» adı ile anılması bu bakımdan çok manâlıdır.
«23X9 m. ölçüsündeki bu yapının üzerinin ahşap bir çatı ile örtülü olması gerekir. Prof. Semavi Eyice de bunu kabul etmekle beraber, böyle ince uzun yapılarda Bizanslıların ortada bir bölümün üzerini kubbe ile kapatmalarının vâki olduğunu, burada da böyle bir sistemin kullanılmış olmasının tamamen ihtimal dışı sa-yılamıyacağım belirtmekte, fakat mevcut harabenin biz© bu hususta açık bir fikir veremi-yeceğini ilâve etmektedir. (S. Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi, s. 30)
İbrahim Paşa tarafından mescide tahvilinde bâzı değişiklikler yapılmış, bu arada güney duvarına bir mihrab eklenmiş, ibâdet mekânı açılan pencerelerle daha da ferahlaştırıl-mışdır; İbrahim Paşa bu mescidin yanına bir de medrese yaptırmışdır. Bu tâdil ve tahvil işini ve medreseyi Koca Mîmar Sinan Ağa yap-mışdır». (Erdem Yücel)
ESEKAPUSU SOKAĞI — Fâtih İlçesinin Samatya (Kocamustafapaşa) bucağının Da-vudpaşa Mahallesi yollarından; Kocamustafapaşa Caddesi ile Hekimoğlu Alipaşa Caddesi arasında uzanır; Davudpaşa değirmeni Soka-
ğı ile kavuşağı vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 11/55). Kocamustafapaşa Caddesi tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde toprak bir yol olup bu satırların yazıldığı sırada bir çamur yatağı hâlinde idi. 2-3 katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer; kesme taşdan, kemerli, kitâbesiz ve suyu kesilmiş metruk bir çeşme ve umuma mahsus bir ayakyolu vardır; Hekimoğlu Alipaşa Caddesi ile olan kavuşağı başında Hekimoğlu Alipaşa Sebili, ve geride avlu içinde Hekimoğlu Alipaşa Camii vardır; kapu numaraları 5-17 ve 8 - 16'dır. (Aralık 1966)
Hakkı GÖKTÜRK
ESEN (GiUseren) -— 1963 yılında îstan-bulda Türkiye güzellik kıraliçesi seçilmiş bir kız; o tarihde 22 yaşında bulunan Gülseren Esenin (doğumu 1941) vücud ölçüleri şu idi: boy 1.65; kilo 55; bel 55; göğüs 92; kalça 92.
Aile durumunu tesbit edemediğimiz bu güzellik ki.ralic.a3i sinema artistlerinden Nilgün Esen'in küçük kızkardeşidir (B. : Esen, Nilgün) ; gazetecilere şu şirin hâtırasını naklet-mişdir:
«Öndört yaşımda, Beşiktaş Ortaokulunda talebe iken, Iran Şahı ile birlikte okulumuzu ziyarete gelen Prenses Süreyyayı karşılama töreninde, kendisine takdim edilecek buket için, öğretmenlerim ve arkadaşlarım, beni seçmişlerdi; Prenses ile Şahın içinde bulunduğu spor otomobil okulun önünde durduğu zaman, herkeste heyecan ve sevinç son haddini bul-muşdu. Alkışlar arasında otomobile yaklaş-
Gülseren Esen
(Resim: Sabiha Bozcalı)
ESEN (Kenaıı)
— 5262 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
5263 —
ESEN (Nilgün)
tim ve güzel Prensese buketi takdim ettim; Prenses Süreyya teşekkür edip yanağımı okşayarak ve gözlerimin içine bakarak:
— Sen ne kadar güzel bir kızsın, büyüyünce güzellik kıraliçesi mi olacaksın!., de-mişdi».
O yıl dünyâ güzellik kıraliçesi Londrada seçilecek; önce Amerikada Kaliforniyaya giden Gülseren Esen orada 98 milletin katıldığı müsabakada 15 kız arasında Londra seçimi için finale kaldı; Hollywood'da film şirketleri mümessilleri ve meşhur artistlerle tanışdı ve bu arada beğenilen bir tecrübe filmi çevirdi; Metro Goldwin Mayer Şirketi ile iki senelik bir konturat imzaladı. O tarihden sonra da Gülseren Esenin hayatı izlenemedi.
Burhan OLKER
ESEN (Kenan) — Değerli bir ressam, dekoratör ve kaligraf; bu satırların yazıldığı 1967 yılında Bakırköyü Akıl Hastahânesinde bâzı hastaların fahrî resim öğretmenliğini yapıyordu.
1918'de Üsküdarda doğdu, Odî Mehmed Ri-fat Efendinin oğludur, bir saraylı olan annesinin adı Cezmiter Leman Hanımdır. Üsküdarda Üçüncü Sultan Mustafa ilk okulunda okudu, arab asıllı Türk harfleri ile güzel yazı öğrenmeye çocuk denilecek yaşda iken Hattat Ömer Hocadan başladı ve yine o zâtden hattatlık icazeti (diploması) aldı. Bir müddet orta okula devam etti, sonra istanbul San'at
Kenan Esen
(Resim: Kenan Esen)
Mektebine girdi. Resme karşı ilk ilgiyi devrin kıymetli resim muallimlerinden ve ressamlarından biri olan Cevad Beyin talebesi olarak duydu, ve onun teşviki ile Güzel San'atlar Akademisine girdi, orada Nazmi Ziya Beyin atöliyesinde çalışdı, bir müddet sonra da Çallı İbrahim'in nazarı dikkatini çekerek onun atöliyesine de devam etti, her iki büyük ressamın iyi talebelerinden biri oldu. Bu arada merak saikası ile akademinin kedorasiyon bölümüne de devam etti. Dekoratör olarak ilk iş hayatına Galatasaray Yerli Mallar Sergisinde ıtriyatçı Necib Beyin paviyonunun dekorlarını yapmakla atıldı.
Ressam olarak ilk muvaffakiyeti de 250X 3.50 metro eb'adında «Mevleviler» isimli büyük bir taplosunun Konyadaki Mevlânâ Müzesine kabul edilmesidir. Bursa Turizm Müdürlüğüne de turistik panolar yapmıgdır.
Bu duygulu san'atkâr üç ay gibi kısa zaman içinde zevcesini, ablasını ve eniştesini kaybedince yapa yalnız kalmış, acıların ve yalnızlığın buhranı içinde kendisini içkiye vermiş, işlerini yüz üstü bırakarak günde 15 kilo şarap içdiği olmuşdur ve bir geçirdiği ağır bir kriz sonunda Bakırköyü Akıl Hastahânesine kal-dırılmışdır; orada iki sene süren bir tedaviden sonra tamamen şifâ bularak eski iş hayatına dönmüş, fakat Şeyh Galibin :
Meyhaneyi gördüm uşşâka mutaf olmuş Teklifi tekellüften sükkânı muaf olmuş
diye tarif ettiği meyhanelerin cazibesine kapıl-makdan korkarak bir müddet sonra Bakırköyü Akıl Hastahânesine fahrî resim muallimliği ile yerleşmişdir. Bu satırların yazıldığı sırada sabahlan şehre gelerek işleriyle meşgul ol-makda, öğleden sonra da hastahâneye dönerek akıl hastası talebelerine resim dersleri vermek-de idi: «Huzur içindeyim; resmin, akıl hastası gençlere bir tedavi vâsıtası olduğunu görmekle ayrıca büyük bir vicdan hazzı duymaktayım» diyen değerli san'atkâr o hasta talebeleri arasında Yılmaz Belbağ ve İlhan Taner adında iki gencin çok iyi yetişmiş olduklarını söylemişdir. Öyle sanıyoruz ki Kenan Esen bir oto biyografisini kaleme alacak olursa millî kütübhânemiz benzeri kolay yaratılamaz bir eser kazanmış olacakdır.
ESEN (Muzaffereddin) — Fransızca muallimi, muharrir, mütercim ve kimyager; bu İstanbul Ansiklopedisinin rahmeti Rahmana kavuşmuş büyük, aziz dostlarından; İstanbul Ansiklopedisi tedvin edilirken Reşad Ekrem Koçu'nun yârı gaarı, en yakını, manevî ve maddî candan yürekden istinadgâhı; büyük şehrin içinde ve etrafındaki yorucu dolaşmalarında dâima yanında bulunmuş arkadaşı; kalemi ile de yazı arkadaşları arasında mümtaz bir sîmâ; istanbul Ansiklopedisinin çok çok ağır masrafları karşısında Reşad Ekrem Koçu'nun bunaldığı zamanlar kesesini cömerdce açan fedakâr dost; İstanbul Ansiklopedisinin şövaliye Mecene (Meşen)'i; 1898 de îstanbul-da doğdu, babası Danıştay Başkanlığında bulunmuş Yozgadlı Basri Beydir; annesi, kıymetine bahâ biçilmez kitablarmı millete vakfederek Fâtih Millet Kütübhânesini kurmuş Ali Emîrî Efendinin kız kardeşi Emine Hanımdır (B. : Ali Emîrî Efendi, cild 2, sayfa 659).
İlk tahsilini hususî olarak görmüş, çocuk sayılacak yaşda ciğer zaafiyeti dolayısı ile İs-viçrede bir sanatoryuma gönderilmiş, orada uzunca bir zaman tedavi edilirken ana dili gibi sağlam Fransızca öğrenmiş, yurda döndük-den sonra yüksek tahsilini İstanbul Darülfünunun Fen Fakültesinde yaparak kimyager
Muzaffereddin Esen
(Besim: Yasar Ekinci)
diploması almışdır, fakat bu meslekle hiç meşgul olmayarak Maarif Vekâletine Fransızca muallimliği ile intisâb etmiş, Antalya Lisesinde, îstanbulda Gelenbevî Orta Okulunda, ve uzun bir süre Vefa Lisesinde, bu arada on sene kadar da ek bir vazîfe olarak Kuleli Askerî Lisesinde fransızca muallimliği yapmışdır. R. E. Koçu ile arkadaşlığı 1932 de Koçunun Kuleli Lisesine tarih muallimliğine tâyin edilmesi ile başlamış, yirmi iki yıl sürmüş, on altı yıl da Vefa Lisesinde beraber çalışmışlardır.
Muzaffereddin Esen yirmi yıldan fazla da mütercim ve muharrir olarak İstanbul basınında, ve bilhassa Vakit ve Haber gazetelerinde çalışmışdır.
1953 de çocukluğunda tutulduğu hastalığı nüksetmiş, bir müddet Vâlîdebağı Sanatoryumunda yatmış ve 30 ağustos 1955 de Gedik-paşada kira ile oturduğu Azak Apartımanın-daki dâiresinde vefat ederek Edirnekapusun-da annesinin kabri yanına defnedilmişdir.
Ortadan uzunca boylu, esmer, sohbeti tatlı, hâli tavrı ile kibar, giyim kuşamını rin-dâne ihmâl eder, günde 80-100 sigara içecek kadar tütün tiryakisi, yerinde ve ehli dil kigi-îerle badeye iltifat eder, gaayet güzel briç oynar, cebinde 4 - 5 tanesini taşıyacak kadar mü-rekkebli dolma kalem meraklısı idi.
Hiç evîenmemişdir; babasından kendisini müreffehen yaşatacak bir servet kalmışdı, ona eklenen maaşı ve basından aldığı telif hakları ile refah içinde yaşamış, servetini her kişinin yapamayacağı asîl himayelerde kullanmışdır, talebeleri arasında zekâ ve gayret sahibi, fakat ailesinin yoksulluğu yüzünden tahsiline devam edemeyecek çocukları himaye etmiş, muallimliği süresince 18 gencin hem lise hem de yüksek tahsil yapmasını sağlamışdır; bunların arasında isimleri ile malûmumuz olan 4 tıb doktoru, 6 lise muallimi, 3 mühendis ve 2 tüccar vardır.
ESEN (Nilgün) — Sinema artisti; aile durumu hakkında ancak Bosnalı bir zâtın kızı olduğu tesbit edilebildi, 1963 Türkiye güzellik kralıçası Gülseren Esen'in ablasıdır (B. : Esen, Gülseren); 1936 da îstanbulda Beykoz-da doğdu, Beşiktaş Kız Orta Okulunu ve Kız San"at Enstitüsünü bitirdi.
ESENlŞ (Adnan)
— 5264 —
İSTANBUL
ansiklopedisi
— 526S —
ESENTEPE MAHALLESİ
Sinemacılık âlemi ile ilk temasını şöyle anlatıyor :
«Beşiktaş Orta Okulunda talebe idim, Ru-melihisarında oturuyorduk; bir gün Hisar içinde «Yıldırım Bayazıd» filmi çevriliyordu, biz de arkadaşlar ile seyrediyorduk, rejisör Münir Hayri Egeli beni gördü, hemen teklifde bulundu: — Bu filmde Olivera rolünü oynamak ister misin?., dedi; anî kararla kabul ettim; o gün makyajımı yaptılar, târihî bir kostüm giydirdiler, böyle beş gün çalıştım; 16 yaşında idim (1952), fakat ağabeyim haber alınca beni filme yollamadı, o rolde başkasını oynattılar. ..».
Bu maceradan az sonra Murad Film sahibi Süreyya Duru'nun teklifi ile bir tecrübe filmi çevirdi, bu film çevrilirken Nilgün Esen'i gören Memduh Ün, tecrübe filmi banyo edilmeden güzel gene kadına rol teklif etti, ve hemen bir mukavele imzalatarak onu « Yaban Kız» filminde Turgud Özatay ile birlikde oynattı, onu «Bataktaki Kız» ve «Felâket Yolu» filmleri tâkib etti. Bu orada filmlere figüranlar tedârik eden bir zât ile sevişerek evlendi ve eşinin isteği ile film artisliğinden ev kadını hayatına çekildi; fakat kocasının işi icâbı sinemacılığın renkli ve maceralı âlemi ile alâkası kesilemedi; 1961 de kocasını ikna eden prodüktörler Nilgün Eseni «Doğmadan Ölenler», «Bir Yavrunun Göz Yaşları», «El Âlem Ne Der», «Bir Milyonluk Macera», «Memnu Mey-va» filmlerinde oynattılar. Filmler sıralandıkça aile hayatının huzur ve tadı kaçdı, ve dokuz
Nilgün Esen
(Besim: Sabiha Bozcalı)
yıllık evlilikden sonra kocasından boşandı; 1965 de Nilgün Esen bir gazeteciye şunları söylemişdir :
«Ben rahibe değilim. Boşandıktan sonra elbette hoşlandığım birini sevip, evlenebilirim. Her zaman derli toplu bir hayatı, çalışmaya tercih ediyorum; dizlerinin dibine oturup gözlerine sevgi ile bakabileceğim insanı bulana kadar da sinema oyunculuğuna devam edeceğim.»
Bu sözleri söylediği zaman 29 yaşında bulunuyordu (1966).
Burhan OLKER
ESENÎS. (Adnan) — Bayan öğretmen; Arnavudköyünde Özel Eseniş Okulunun kurucusu ve müdiresi; kendisini ve okulunu ziyaret eden vefakâr muhabirimiz Hakkı Göktürk'e doğum tarihini, babasının anasının adını söylememiş, izmir Amerikan Kız Kolejinde ve Ankarada Dil - Târih - Coğrafiya Fakültesinde okuduğunu, ve maarifteki memuriyetleri, öğretmenlik ve müdürlükleri, Amerikadaki tahsilini anlatmışdır. 1962 de İstanbul Atatürk Kız Lisesi Müdürlüğünden emekliye ayrılmış ve aynı yıl içinde Arnavud Köyündeki Özel Okulu kurmuşdur.
ESENlŞ OKULU ~- Boğaziçinde Arnavudköyünde bir özel okuldur; 1962 yılında emekli öğretmen Bayan Adnan Eseniş tarafından kurulmuşdur; Ana, ilk, Orta ve Lise bölümleri olan bir okuldur; okul, ayni zamanda müdireliği yapmakda olan Bayan A. Esenisin merhum zevci bankacı Hâmid Esenisin köşkünde açılmışdır. Yıllık ücretleri ana - ilk kısımları 1500, orta kısım 1700, lise kısmı 2000 lira olup 1965 -1966 ders yılında öğrenci mevcudu 250 idi.
ESENKOVA (Enver) — Garb edebiyatı üzerinde çalışmış ilim adamı, filolog, fransız-ca muallimi; bu satırların yazıldığı sırada (ocak 1968) Millî Eğitim Bakanlığı Yayınlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürü bulunuyordu.
Bu istanbul Ansiklopedisinin l - 7 cildle-rinde (1958 -1965) çok değerli yazı arkadaşlarından biri olmuşdu. Sânına lâyık bir hal tercemesinin tesbiti için gönderdiğimiz mektu-
ba cevap alamadık; bir kıymetin tesbitinde şu satırlarla yetinmek mecburiyetinde kalmakdan mütevellid üzüntümüz elbet çok büyükdür.
ESENLER KÖYÜ CİNAYETİ — 1958 eylülünde Bakırköyüne bağlı Esenler Köyünde işlenmiş bir cinayettir; usta kalem elinde roman konusu olacak bir aile faciasıdır. Aşağıdaki satırları günün gazetelerinden alıyoruz:
«Bir kadın damadı ile beraber bir ırz düşmanı olan diğer damadım öldürdü. Bakırköyüne bağlı Eesenler Köyünde oturan Hatice Zıh'ın üç kızı vardır; bunlardan biri ölmüş, Münevver adında 14 yaşındaki güzel kızı, ninesi, teyzesi ve eniştesi Hasan Zıh ile Esenler Köyünde oturmaktadır.
Haticenin üçüncü kızı da Hasan Fidan adında bir amelenin karışıdır. «Cinayete sebeb olan Münevver kanlı vak'anm kendisi ile ilgili çirkin acı safhasını şöylece anlatmışdır :
— Bir müddet önce gece yarısı gizlice evimize gelen eniştem Hasan Fidan beni yatak odamda tehdid edip, kendisiyle beraber gitmemi söyledi. Daha sonra ağzıma bir mendil tıkayıp omuzuna alarak pencereden çıkardı. Ferhatpaşa deresine götürdü; altı çocuk sahibi olan eniştem, orada bana tecavüz etti, sonra Taşlıtarlada yüz lira mukabilinde Niyazi Komar isminde bir şahsa sattı; Niyazi ile bana imam nikâhı kıydılar, Niyazinin karısı 'oldum. Fakat yapılan işkencelere dayanamadım ve Esenler köyündeki anneannemin yanına geldim... Şimdi Hasan Fidan gizlice sık sık Esenlere geliyor ve beni tekrar götürmek için tehdit ediyor.
«Münevverin anneannesi Hatice, bu durum üzerine ilgili makamlara müracaat ederek şikâyette bulunmuş, alman bir raporla Münevverin bakire olmadığı da anlaşılmıştır.
«Hasan Fidan, müteaddit defalar giriştiği teşebbüsün bir netice vermediğini görünce, son defa şansım deneyip, kızı kaçırmayı düşünmüş ve evvelki gün, yine Esenler köyündeki öve gitmiştir. Münevveri mutfakda bulan Hasan Fidan, pencereden kızcağıza yaklaşarak, taksi getirdiğini, arabanın köyün ilerisindeki tepenin arkasında kendilerini beklediğini söylemiştir. Fakat Münevver, onu karşısında görünce, mutfaktan kaçmış, ninesinin yanına sığınmışdır. Bunun üzerine Hasan Fidan or-
talıktan kaybolmuş, fakat köyde el ayak çekilip, karanlık bastıktan sonra, yeniden gelmiş ve gizlice yıkık bir duvardan evin bahçesine atlamıştır.
«Onun gece tekrar geleceğini tahmin eden Hatice de diğer damadı Hasan Zıh ile beraber' bağçede pusu kurmuş, ve Hasan Fidan duvardan atlar atlamaz üzerine çullanarak sekiz yerinden buçaklayarak öldürmüşler, başını da taş ile ezmişlerdir.
Fakat Hatice cinayeti tek başına işlediğini söyleyerek :
— Bea cinayeti namus uğrunda işledim, küçük yaştan öksüz kalıp elimde büyüyen torunum Münevverin intikamını aldım, cezam ne ise onu çekmeğe hazırım... demişdir.
«Hatice ile birlikde Hasan Fidanı öldür-mekden sanık olarak 24 yaşındaki Hasan Zıh da tevkif edilmişdir». (9 eylül 1958 tarihli gazetelerden).
Cinayetin adlî safhası izlenemedi.
Burhan OLKER
ESENTEPE MAHALLESİ — Şişli İlçesinde 1963 yılında kurulmuş bir mahalledir, Şişli - Büyükdere Yolu üzerindedir; l mayıs 1963 tarihli bir kararname ile o semtde Gazeteciler Sitesi (Gazeteci Evleri) ve Merkez Bankası EVleri kapsayan 1200 nüfuslu 250 hâne bağlı bulunduğu Mecidiye Köyü Mahallesinden ayrılarak bu isimle ayrı bir mahalle itibar edilmiş, 17 kasım 1963 de de muhtar seçimi yapılarak emekli binbaşı Mustafa Karaköse Esentepe muhtarı olmuşdur. Bir müddet sonra Esentepe ile Balmumcu arasındaki Emekli Subay Evleri ile aynı muhitde inşâ edilmiş 5 apartıman ve 150 kadar gecekondu da Esentepe Mahallesine katılarak mahallenin mesken sayısı 1280 ev ve dâireye ve nüfusu da 5800'e çıkmışdır.
Şişli tarafından gelindiğine göre Emekli Subay Evleri Şişli - Büyükdere Caddesinin sağ tarafında, Gazeteci Evleri ile Merkez Bankası Evleri de aynı caddenin sol tarafında kalır.
Esentepe Mahallesi Mecidiye Köyü, Orta-bayır ve Levend mahalleleri ile çevrilmişdir. Emekli Subay Evleri beşer sekizer katlı 72 blok olup yolları asfaltlanmış, yer yer ağaçlandırılmış, fakat henüz sokaklarına adları konulmamışdır. Gazeteci Evleri ise ana cadde
ESfiİt (SücMî)
ÎSTANBÜL
ANSİKLOPEDİSİ
ESERİ MERHAMET VAJPÜKÜ
üzerinde altışar katlı 5 blok, ve iç tarafda ikişer katlı ve bağçeli beton evlerdir, cem'an 260 ev-dâiredir. Asfalt olan sokaklarının isimleri şunlardır: Keskinkalem Sokağı, Matbuat Sokağı, Dergiler Sokağı, Haberler Sokağı, Hikâyeler Sokağı, Yazarlar Sokağı, Sağlamfikir Sokağı, 23 Temmuz Sokağı.
Merkez Bankası Evleri 7 blok ile birer ikişer katlı bağçeli beton evlerdir. Yolları kısmen asfalt kısmen kabataş döşelidir, sokak isimleri şunlardır: Kore Şehidleri Sokağı, Yüzbaşı Kaya Aldoğan Sokağı, Mehmed Göne-nenc Sokağı, Midhat Uluünlü Sokağı.
Esentepe Mahallesinde l cami (Nimetabla Camii), 2 okul (Mareşal Fevzi Çakmak îlk Okulu ve Yapı-Usta Okulu), l polis noktası, 25 dükkân, l eczâhâne, l benzin istasyonu vardır. Bir çok da fabrika bulunmaktadır ki başlıcaları şunlardır :
Eczâcıbaşı İlâç Fabrikası, Puro - Fay Sabun ve Temizleme Tozu Fabrikası, Roche (Roş) Mustahzerâtı İlâç Fabrikası, İlsan İlâç Fabrikası, Philips (Filips) Radyo Fabrikası, Tekfen Ampul Fabrikası, Metal Kapak Fabrikası, Neyir Triko Konfeksiyon Fabrikası.
Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı da Esentepe Mahallesi sınırı içindedir.
Mahallenin kuruluşundan bu satırların yazıldığı 1967 yılı mayıs ayına kadar mahallenin muhtarlığını yapmakda ola gelen Bay Mustafa Karaköse, Esentepe Mahallesinin su, elektrik, havagazı gibi büyük ihtiyaçlarının temini yolunda pek çok çalışmış, Esentepeyi Gü-zelleşdirme Derneğinin ve mahalle sâkinlerinin yardımları ile bunlar sür'atle sağlanmış dır.
Esentepe Mahallesi îstanbulun yeni ve mamur köşelerinden biridir.
Dostları ilə paylaş: |