Hakkı GÖKTÜRK
FERİKÖY MEZARLIK ÇIKMAZI — Şişlinin Cumhuriyet Mahallesinde Abidei Hürriyet
lara, lahidlere gömülmeyip oraya defnedilirler-di; Grands Champs, zamanımızda Taksim Belediye Bağçesinin yeridir. Vebalı ölülere mahsus iken sonraları umumî mezarlık oldu ki bilhassa 1697 den sonra Galatada St. Francois Kilisesinden getirilmiş kabir taşları görülürdü.
Ondokuzuncu asır ortalarına doğru Beyoğlu büyümeğe, iskân bölgesi Şişliye doğru yayılmaya başlayınca Taksimdeki lâtin mezarlığı Feriköyündeki geniş yere nakledildi. Etrafı duvarla çevrilerek Taksim Mezarlığında gömülü olanların kemikleri 1864 de, çok dikkatli olarak yeni mezarlığa nakledildi, ve bu iş, Râhib Gior-giovich'in riyasetindeki bir heyet tarafından yapıldı; nakledilen kemiklerin ağırlığı 22,000 okka gelmisdi.
Yeni Feriköy Lâtin Mezarlığına getirilen kemikler için çok büyük bir lâhid, bir "mah-zen-lâhid" yapıldı ve üzerine bir hâtıra piramidi inşâ edildi, o âbide de eski nıezarlıkdan getirilen kadim kabir taşlan ile donatıldı. Çok ilgi çekici bir âbide oldu. O taşlardan bir kaçı üzerinde durabiliriz.
Kabir taşlarının en eskileri Galata Cenevizlilerine âiddir, onların da en eskisi milâdî 1335 tarihini taşır. Taş asilzadelerden Pagana ailesine âid olup üstünde bu ailenin arması bulunmaktadır.
Diğer bir taşda da Almanca olarak şunlar yazılıdır: "Burada medfun olan A. Helltzel Bo-hemyanın Steinschonau kasabasından bir tüccardır, 1804de orada doğdu, 1829da (İstan-bulda) vefat etti": Taşın hikâyesi şudur:
Steinschonau'lı Sebastien Palme adında maceraperest bir iş adamı, katır koşulu sağlam arabasına yüklediği Bohemya billur kaplarından mürekkeb bir mal ile Balkanlardan kara yolu ile gelmiş ve iş yapmak için Büyük Kapalı Çarşıda bir dükkân tedârikine çalışmışdı. Ölümünde 25 yaşında olan A. Helltzel bu tüccarın damadı idi ve beraber gelmişlerdi; tehlikeli bir harem macerasına atılmış ve Kâğıdhânede bıçaklanarak öldürülmüşdü, katilleri bulunama-mışdı.
Diğer bir taş da bilhassa fransızlan heyecanlandırır. Fransa büyük ihtilâlinden sonra Konvansiyonel hükümeti zamanında, Türk Ordusunda Avrupâî ıslahat yapmak isteyen Üçüncü Sultan Selim Fransadan zabitler istemiş ve o ihtilâlci hükümet de Yüzbaşı Nicolas Augus-te Mezurier'yi yollamışdı. Ta§ o yüzbaşının ve üstünde Fransız cumhuriyetçilerinin alâmeti fa-
rikası olarak bir Frikyalı külahı bulunmaktadır.
Bir taşda da §u yazılar okunur:
"Bir îtalyandır.
"Fakirlik, zindan, sürgün, vatanı için hepsine göğüs gerdi; şimdi burada dinleniyor. Kendisini çok çok sevmiş olan oğullarının cesedleri bile İtalyaya kabul edilmiyor".
İtalyanların bir millet ve İtalyanm bir vatan olduğu kabul edilmemiş, "İtalya sâdece bir coğrafî bir terimdir" denilen devirde Istanbul-da, gurbetde ölmüş bu italyan vatanperveri kimdir?..
Araşdırıcı derin bilgin Tommaso Bertele'-den öğreniyoruz: Risorgimento'lu Gherardi Dragomani'dir. 1848de, Gherrazzi'nin yönettiği ihtilâlde Toskana Cumhuriyetinin temsilcisi olarak Istanbula gelmisdi. Toskana dukaları duruma hâkim olunca Dragomani vatanına döne-memiş, îstanbulda kalmış, Türklerden misafirperverlik görmüş ve 1855 de vefat etmisdir. (1943).
Gilberto PRİMİ
FEElKÖY MAHALLESi — Şişlinin Mahallelerinden; Duâtepe Mahallesi, Paşa Mahallesi, Bozkurt Mahallesi ve Taksimin Hacıahmed-efendi, Yenişehir ve Eskişehir Mahalleleri ile çevrilmişdir. Sınır yollan şunlardır: Kurtuluş Caddesi (Yenişehir, Eskişehir, Bozkurt mahallesi ile), Ateşböceği Sokağı (Hacıahmedefendi Mahallesi ile), Yaymeydam Caddesi (Paşa Mahallesi ile), Lâlâşahin Sokağının bir kısmı ile Feriköy Baruthane Caddesi (Duâtepe Mahallesi ile). İç yolları şunlardır: Alkaramfil Sokağı, Beyzade Sokağı, Kocabaş Sokağı, Açık Yol, Azak Sokağı, Sopalı Hüsnü Sokağı, Nasib Sokağı, Şahin Sokağının bir kısmı, Civan Sokağı, Kuyularbaşı Sokağı, Bozkurt Caddesinin büyük kısmı, Savaş Sokağının büyük bir kısmı, Ku-yulubağ Sokağının bir kısmı, Çobanoğlu Sokağının küçük bir kısmı, Darülaceze Yolu, Ermey-danı Caddesinin küçük bir kısmı (1934 Belediye, Şehir Rehberi, pafta 18/154). Adı geçen rehberde isimleri yazılmamış veya güzergâhı bile gösterilmemiş yeni sokaklar da şunlardır: Tabakhane Sokağı, Bayer Sokağı, Karlıtepe Sokağı, Dereüstü Sokağı, Cinderesi Sokağı, Şükrünün Bağçesi, Sokağı, Kanburun Bağçesi Sokağı, Arslan Bağçesi Sokağı, Mezarlık arkası, Sokağı, 1. Sokak, 2. Sokak, 3. Sokak, Makas, Fabrikası Arkası Sokağı.
Feriköy Mahallesi
(1931 Şehir Rehberinden)
Caddesindedir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 18/157). Bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli bir çıkmaz sokak olup sağ tarafında ikişer katlı beş kagir ev ile l kartonpiyere!, l buzdalabı tamircisi ve 2 göz kapalı dükkân vardır; sol tarafda da kapılan Ergene-kon Caddesinde olan beşer katlı apartımanlarm arka yüzleri görülür (temmuz 1988).
Hakkı GÖKTÜRK
FERİKÖY ORTAOKULU — Feriköyde Tabakhane Sokağmdadır. (Bu sokak 1934 Belediye Şehir Rehberi haritasında yokdur), bağçeli dört katlı beton bir bina olan Mahmud Şevket Paşa ilkokulundadır; 1967-1968 öğretim yılında binanın kalorifer dâiresinde altı şubeli birinci sınıfı açılarak öğretime başlamışdır; 1968 -1969 .öğretim yılında 600 öğrencisi bulunuyordu; kalorifer dâiresinden de çıkılmış, ayni ilkokul binasının orta ve üstkatında orta okula yer aynlmıgdı; okul müdürlüğünde Bayan Emine Doğan bulunuyordu.
Hakkı GÖKTÜRK
f-
FERİKÖY
- 5690 -
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
- 5691 -
FEEMON (Jak)
FERİKÖY TERKOS ŞEHİR SUYU HAVUZLARI VE TAMİR ATÖLİYELERÎ — Fe-riköyünde istanbul Sular İdâresinin su araçlarının tamir edildiği atölyeleriyle taşıt garaç-ları, istanbul Terkos Su Kumpanyasını zamanından beri semt için bir iş yeri olmuştur. Kâ-ğıthanedeki süzme havuzlarından su yolu ikiye ayrılıyor, biri istanbul cihetine, Edirnekapı su havuzuna, diğeri de Beyoğlu ve Galata cihetlerine su dağıtmak üzere Feriköy Havuzlarına geliyordu. Terkos Su Kumpanyasının kurulduğu yıllarda Feriköy havuzlanyla atölye binaları da Feriköy Harbiye mezarlığı ile eski Smemköy rum mezarlığı arasında Sakızağacı Caddesinin arkasında, ozamanlar hemen hemen hâlî denilebilecek, ve bir taş duvarla sınırlandırılmış geniş bir arazi içinde tesis edilmişti. Bu sınır duvannın bir kısmı hala şirket zamanından kalma demir parmaklıklıdır.
Yay meydanı Feriköy ve Paşa mahalleleri batı ucunda üzerindeki demir parmaklıklı cümle kapısından girilince sağda taş karğir olarak yapılmış üstü ikâmetkah ve altı büro olarak kullanılan ufak bir bina vardır; bunun yanında pompaj dairesi ve onun yanında ayrı bir yapı hâlinde su saatlerinin ve araçlarının tamir edildiği atelyeler kısmı bulunur. Bu binaların karşı tarafında üstü örtülü gömme üç havuz bulunur. Bunlardan ikisi Terkos.Su Kumpanyası zamanından kalmadır. Kâğıthâneden gelen su galerisi burada ufak bir su haznesinde geçiş yaptıktan sonra havuzlara dağılır. Bu gömme ha-cuzlardan biri 7610 metreküp, diğeri de 8130 metreküptür. İstanbul Sular İdaresinin kuruluşundan sonra bunların yanma 5000 metreküplük bir yenisi daha ilâve olunmuştur. Bu tesislerin karşı tarafında, eski bir dere yatağının çöküntü arazisi içinde, yine Terkos Su Kumpanyası zamanında yapılmış büyük bir garaj binası bulunmaktadır. Burası da idareye ait çeşitli vasıtaların bakım yeri olarak kullanılmaktadır.
Saadi Nâzım NİRVEN
FERMAN — "Farscadan alınmış isim; emir, buyruk, hüküm; pâdişâhın emri, hükmü yazılı kâğıd" (Türk Lügati).
Bu isme nisbetle "Fermanlı", halk ağzında iki ayrı ve zıd mânâda kullanılır:
.1. Büyük, nüfuzlu hamileri, yahud efendisi tarafından aşırı derecede şımartılmış, dilediğini söyleyen, yapan kimse yahud uşa'k.
2. Hakkında îdam hükmü verilmiş, görüldüğü yerde tutulacak adam; bu gibi hallerde de ilk hitab ekseriya: "Fermanlısın., davranma!.." demek olurdu.
Sevgililerin sözüne, emrine de "Ferman" denilirdi:
Ferman senin şahım kabulü benden Âşıkın gedâyım kapunda benden
Pâdişâhların yazılı emri, buyruğu, mektubu olan Fermanların çeşidleri ve nasıl çıkdığı, hazırlandığı bu ansiklopedisin konusu dışındadır.
FERMANLI SOKAĞI — Eminönü İlçesinin Kumkapu Nahiyesinin Saraçishak Mahallesi yollarından, Turanlı Sokağı ile Midhatpaşa Caddesi arasındadır (1934 Belediye Ş.R. pafta 3/27, iki araba geçecek genişlikde, pakettaşı döşeli bir aralık sokakdır. Üçer dörder katlı beton yapı apartımanlar arasından geçer ve bir terzi dükkânı vardır (ağustos 1968).
Hakkı GÖKTÜRK
FERMENE — "l — Harçla işlenmiş ve yuvarlak yanlı (?) yelek; 2 — Harçla işlenmiş esnaf ve şâire takımına (ayak takımına) mahsus her nevi elbise" (Şemseddin Sami, Kaamû-su Türki).
"Fermene kelimesinin aslı lâtkıce para-mentum'dur, elbisenin önüne dikilen süsler de-mekdir; (bizde fermene) çuhadan veya abadan kısa bir yeleğin adı" (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lügati).
"Gaytanlı bükme nakışlı çuha veya aba" (Ahmed Vefik Paşa, Lehçei Osmânî).
M. Zeki Pakalın bu kaynaklardaki kayıd-ları aldıkdan sonra "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri" isimli eserin Fermene, maddesinde şunları yazıyor: "Kolsuz, işlemeli bir nevi yeleğin adıdır; salta, ceket, şalvar ve poturlara sırma (?) ve kaytandan yapılan işlere de bu ad verilir. Fermene daha ziyâde Kümelide giyilirdi".
Fermene, halk ağzında daha ziyade kaytanla işlenerek süslenmiş yeleklere isim olmuş-dur; Şemseddin Sami Beyin bu yelekleri târi-findeki "yuvarak yanlı" tâbiri de mübhemdir. Fermene, çuhadan veya abadan kesilir, kolsuz, vücuda sim sıkı yapışır ve önden çap-rast kavuşur bir yeleğin adıdır. Dâima avam ve esnaf tabakası tarafından giyilmişdir. Bu ajrada bilhassa yangın tulumbacıları fermene-
ye aşın rağbet göstermişlerdi; tulumbacılığın da 1827 ile 1880 arasındaki- ağır çardaklı yangın tulumbaları devrinde usta bir terzi elinden çıkmış güzel bir fermene, dizlik ve kuşağın üstünde tulumbacı kıyafetini tamamlamışdı (B: Tulumbacı kıyafeti; Dizlik, cild 9, sayfa 4637). Kalender meşreb şâirlerimizin esnaf civanlarım medih yolunda yazdıkları şiirlerde o gençlerin kılık ve kıyafetleri tarif edilir iken Fermeneden de bahsedilmişdir.
Aşağıdaki kıt'a geçen asır sonunda yaşamış Rifat Beyin bir köçek için yazılmış bir şar-kısındandır:
Dün bakdım ol peîibe tene Zülfü dökülmüş gerdene Al şal turuncu fermene Hoş yakışır ol dilbere
ııl
Tulumbacı sırtında fermene
(Resim; S. Bozcalı)
FERMENECİLER SOKAĞI — Galatanın Yenieami Mahallesi yollarından; Arabkayyum Sokağı ile Karaköy Caddesi (Meydanı) arasındadır ; Kardeşim Sokağı ile dörtyol ağzı yaparak kesişir; Dikişçi Sokağı, Su İskelesi Sokağı, Aliyazıcı Sokağı ve isimsiz bir sokakla kavusak-ları vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 15/129). Karaköy tarafından gelindiğine göre, sol başı toprak bir meydancık olup, buradan sonra, bir araba geçecek genişlikde paket taşı döşelidir. Altları dükkân üçer katlı kagir binalar, hanlar arasından geçer; ticâret merkezi, günün her saatinde işlek bir yoldur. Tesbit ettiğimiz han, dükkân ve mağazalar şunlardır: Çehreli Ham, Hayat Ham, Sevim Hanı, Bilgin Hanı, 29 inşaat boyaları mağazası, 13 deniz ve inşaat malzemesi mağazası, l makina yağları mağazası, 5 nalbur, l oltacı, 2 sanayi eldivenleri ve kaynak maskeleri mağazası, l kaynak âletleri mağazası, 4 terzi, 4 hırdavatçı, 2 Tekel bayii, l asansör-vinç müessesesi, l fenni tesisat mağazası, l çadırcı, l demirci, l işkembeci, 2 yemenici, 2 tel halatçı, 2 bakkal, l muşambacı, 2 tornacı, l tel örgü ve telçekme atölyesi, l çelik halat zincir atölyesi, l saç ve tenekeci, l lokanta, l el âletleri mağazası, l boru ve aksamı mağazası, l cıvatacı, Çavuşoğ-lu Bayalan mağazası, Makel Ticâret Şirketi, Rulman Makina Ticâret Şirketi, Denizcilik Bankası İstanbul İşletme Müdürlüğü atölye şefliği.
Arabkayyum Sokağında olan başında Maktul (Frenk) ibrahim Paşa Camii'nin duvarı ve abdest muslukları vardır. Kapu numaraları 5 -151 ve 4 -108 dir (ekim 1968).
Hakkı GÖKTÜRK
FERMON (Jak) — Ankara Devlet Operası sanatçılarından; 1928de İstanbul'da doğdu; kültürlümusevî ailesinin evlâdıdır; 47. İlkokulda, Beyoğlu Orta Okulunda okudu, 1948 de Beyoğlu Lisesini bitirdi, İstanbul Konservatu-varmdan mezun oldu ve 1952 de Ankara Devlet Operasına girdi; o tarihden bu yana orada çalışmaktadır, pek çok oparada oynamışdır; sahne müdürlüğü yapmışdır. Akordeon, mandolin ve bateri çalar. İngilizce, fransızca, italyanca, ispanyolca, macarca bilir. Hayvanları Koruma Cemiyeti ve Alemdağı Spor kulübü üyesidir.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi; Sanatçılar Ansiklopedisi.
FERRUH (ÇuIIu)
- 5692 -
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
- 5693 -
FERSAN (Refik)
FERRÜH (ÇuUu) — Onaltmcı Yüzyılda yaşamış namlı kemankeş pehlivanlardan; îs-tanbul Okmeydanmda Çizmeci Menzilinde rekor kırmış ve taş dikmişdi (B.: Çizmeci Menzili, cild 8, sayfa 4044); 1555de îdam edilen sadrâzam Kara Ahmed Paşanın kullanndandı (B.: Ahmed Paşa, Kara, cild l, sayfa 416); hayatı hakkında bilgi edinilemedi.
FERRÜH AĞA — Ferruh Kethüda diye de anılır, Balatda Balat Camiinin banisi; Kanuni Sultan Süleymamn sadrâzamlarından Semiz Ali Paşanın kethüdası idi; hayatı hakkında başka kayde rastlanmadı, kabri camimin hazire-sindedir (B.: Balat Camii, cild 4, sayfa 1965).
FERRÜH EFENDİ (İsmail) — Onseki-zinci Asır sonu ile Ondokuzuncu Asır başında yaşamış edib ve filosof, çağının hakikî aydınlarından; derin bilgisi kadar zerâfet ve nüktedanlığı ile tanınmış bir sîma; mâliye kaleminden yetişmişdi, üçüncü defterdarlık da bulundu, Londraya elçilikle gönderildi; Ortaköydeki yalısı bir sanat ve edebiyat mahfili idi; bu yalıda bir özel akademi kurulmuş idi ki tarih kaynaklarımızda "Beşiktaş Cemiyeti ilmiyesi", yâhud "Ortaköy Cemiyeti ilmiyesi" isimleri ile kaydedilir (B.: Beşiktaş Cemiyeti ilmiyesi, cild 5, sayfa 2574). Büyük musikişinas Hamamîzâde ismail Dede Efendi, Ferruh Efendinin mahrem şahsî dostu olarak sık sık gelenlerdendi. Cemiyeti ilmiyenin seçkin azalan arasında da büyük tabib ve müverrih Şânîzâde Atâullah Efendi, aydın ulemâdan Kethüdâzâde Mehmed Arif Efendi, Melekpaşazâde Abdülkadir Bey, farsca hocalarından Fehim Efendi, ilim ve irfan ile tanınımış ricalden Tâhir Bey bulunmuşlardır (B.: Arif Efendi, Kethüdâzâde Mehmed, cild 2, sayfa 996; Atâullah Efendi, Şânîzâde, cild 3, sayfa 1259; Abdülkadir Bey, Melekpaşazâde, cild l, sayfa 117; Fehmi Efendi, cild, sayfa).
1826 da Yeniçeri Ocağı kaldırılıp Türkiye-de bütün bektâşi tekkelerinin kapatıldığı, Is-tanbulda bâzı bektâşi babalarının îdam olunduğu sırada, (B.: Bektâşiler, cild 5, sayfa 2445) büyük bir hekim Şânîzâdeyi çekemeyen Hekimbaşı Behçet Efendinin entrikası ve pâdişâha verilen Jurnallarla Beşiktaş Cemiyeti ilmiyesi mensublanndan Şânizâde Atâullah Efendi, Melekpaşazâde Abdülkadir Bey, Tâhir Bey ve cemiyetin reisi olan ismail Ferruh Efendi bektâ-§ilikle suçlandırıldılar ve tstanbuldan sürgüne
gönderildiler. Müverrih Cevdet Paşa: "Ferruh Efendi Londrada elçilik etmiş, ecnebiler nazarında da gaayet makbul ve muteber bir zât idi, böyle her tarafı mâmur bir adamı bektâşilikle ittiham etmek ne kadar insafsızlıkdır" diyor, ismail Ferruh Efendi o sırada "Tefsiri Mevâ-kib" adlı meşhur eseri terceme ediyor, Bursaya sürüldü, fakat az sonra, tercemeyi tamamlaması için sürgün yeri Bursadan Istanbulda Ka-dıköyüne çevrilmişdi.
ismail Ferruh Efendinin mahrem dostu olan Kethüdâzâde Mehmed Arif Efendi onun günlük hayatı üzerine şunları anlatmışdır: "Gençlik zamanımdı, biraz üzüm aldım ve şarab yapdım; Ortaköyde Ferruh Efendinin yalısına gitmişdim efendi:
— işittim sen ev ekmeği yapmışsın, ondan bana da getir!., dedi.
'Yemeğini tartı ile yerdi, yemekden sonra da yalısının büyük sofasında bir hayli zaman, elinde çiş ördeği ile bera,ber, ayaklarına tahta pabuçlarını giyer gezinirdi. Başına da pamuğu tartılı kendisine mahsus küçük bir kavuk giyerdi..".
Hicrî 1256 (M. 1840) vefat etti, kimin söylediğini tesbit edemedik, şu mısr'a ölümüne ta-rihdir:
Mübarek âdem idî göçdü Ferruh
Ortaköy sâhilsaraylan arkasında Yahya-efendi Dergâhı yanındaki kabristana defnedildi. Bu mezarlık Yıldız Sarayı bağçesine eklenirken kabrinden nişan kalmadı.
FERRUHKÂHYA SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih Kazasının Fener Nahiyesinin Balat Karabaş ve Molla Aşkî mahallerinin müşterek yollarından; Molla Aşkî Mahallesinde meydanımsı bir beşyol ağzı ile Balat Karabaş Mahallesinde Demirhisar Caddesi arasında uzanır; Mahkeme altı Caddesi ve Kahkaha Sokağı ile dört yol ağızları yaparak kesişir; Ferruh kethüda (Balat) Camiinin önünden geçer (1934 B.Ş.R. pafta 8/112 ve 113); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Nisan 1970).
FERRUH KETHÜDA — (B.: Ferruh Ağa).
FERRUHKETHÜDÂ CAMİİ — (B.: Balat Camii, cild 4, sayfa 1965).
FERRUHKETHÜDÂ TEKKESİ — Üsküdarlı Ahmed Münib Efendinin Mecmuai Tekâye isimli risâlesindeki kayde göre Balatda Balat Camii avlusunda bir Sünbülî dergâhı idi, âyin günü cuma idi; risalenin neşredildiği 1307 (M. 1889 -1890) yılında yıkılmış, yeri arsa hâlinde idi.
FERRUHNÎHAL HANIM ÇEŞMESİ — Aksarayda Muradpaşa Sülüklü Caddesi üzerinde Softa Sinan (Eğriminâre) Camii harabesi yanında bir küçük ve susuz çeşme idi; kitabesi şudur:
Bu çeşmei ra'na Salih Zeki Beyin mâderi şefiki ve Tepedelenli Kâmilin vâlidei râniyesi merhume, Ferruh Nihal Hanım namına hayrat olmak üzere inşa edilmiştir.
istedim yazmağı tarihini Kâmil şu metin Dilber çeşmecik inşa edilince şurada Düştü on dürlü fakat en hoş olan bence budur "Avmi hakle güzel çeşme yapılmış burada" H. (?). 1326 (M. 1908?)
Bibi.: R. E. Koçu ve M. Esen, Gezi notu, 1947.
FERSAN (Fâhire) — Üstad bir kemence icrâkân, musikişinas kadınlarımızın büyük şöhretlerinden bir hanımefendi; 1900 de Istanbulda doğdu, ikinci Sultan Abdülhamidin mabeyincisi Faik Bey ile Şem'inur Hanımın kızı, Tan-bûrî Fâyize Hanımın kız kardeşi, Bestekâr ve Tanbûrî üstâd Refik Fersanın zevcesi (B.: Faik Bey, Mabeyinci, cild 10, sayfa 5494: Fâyize Hanım, Tanbûrî, cild 10, sayfa 5584; Fersan, Refik, cild , sayfa); zevci Refik Fersan da Mabeyinci Faik Beyin teyzesinin oğludur, babasını küçük yaşda kaybetmiş olan Refik Bey Faik Beyin yanında ve himayesinde yetişmiş, Fâhire Hanım, babasının bir sanat mahfili olan evinde müstakbel zevci ile yıllarca çocukluk ve gençlik arkadaşlığı yapmışdır; muharrir, şâir, edib, bestekâr Ahmed Râsim ile Tevfik Fikret hususî türkçe ve edebiyat muallimleri, musikide ilk hocaları da Tanbûrî Cemil Bey olmuşdur.
Kemençedeki icra kudreti en titiz musiki mahfillerinde takdir edilmiş Fâhire Fersan, zevcinin hem sanat hem de aile âleminde en yakın desteği olmuş, kocasına sazı ile ve sevgi dolu kalbi ile ömrü boyunca refakat etmişdir.
ikisi erkek ikisi kız dört evlad sahibidir: Hayreddin (doğ. 1917), Imran (doğ. 1923), Melek (doğ. 1925), Fürûzan (doğ, 1930). Fran-
Fâhire Fersan
(Resim: S. Bozcalı)
-sızca ve az ingilizce bilir. Bu satırların yazıldığı sırada istanbul Radyosunda muallim sanakâr olarak bulunuyordu (1969).
FERSAN (Refik) — Çağdaş türk musikisinin büyük simalarından, bestekâr ve tanbur icrâkân, üstâd musiki muallimi; 1893de Istanbulda doğdu, Mâliye Nezâreti Düyûni Müteferrika müdürü ve Siyavuş Paşa ahfadından Mehmed Şemseddin Beyin oğludur, annesinin adı Makbule Hanımdır. Şemseddin Bey, devrinin istanbul kibarlarındandı, muhitinin geleneğine uyarak musiki ile meşgul olmuş, besteler yap-mışdı, sesi de çok güzel bir zât idi, oğlu Refik Bey, musikiye karşı ilk heveslerini babasından aldı, fakat onu 11-12 yaşlarında iken kaybetti. Makbule Hanım küçük yetimiyle ablası Hüs-nimelek Hanımın yanında yerleşdi, o hanımın oğlu ve ikinci Sultan Abdülhamidin mabeyincisi Faik Bey de Refik Fersana sanat yolunu açan büyük bir hami oldu.
Mabeyinci Faik Beyin Istanbuldaki konağı ve Boğaziçindeki yalısı birer sanat mahfili idi; Faik Beyin isimleri Fâyize ve Fâhire olan iki kızının yanında Refik Bey oradadır ki türkçe
L.
FERSOY (Orhan Cemal)
- 5694 -
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
- 5695
FERSOY (Orhan Cemal)
Vsuli) • Aksak Semaî
Refik Fersan'ın Mahur Saz Semaisi
ve O. C. Fersoy altı yaşlarında öksüz kalmışdır. Cemal Bey Sarayıbosna ve Podgorissa ağır ceza mahkemesi reisliklerinde bulunmuş Mustafa Reşid Efendidir; Fersoy'un mesleki hayatı dede hâtırasına bağlanır.
Anası Ragibe Hanımdır, 1939 da, onaltı yaşında iken kaybettiği bu hanım da Eskizagra
Refik Fersan
(Resim: S. Bozcalı)
hocası olarak Ahmed Rasimi (B.: Ahmed Ra-sim, cild, l, sayfa 443) ve musiki hocası olarak da Tanbûrî Cemil'i (B.: Cemil Bey, Tanbûrî, cild 7, sayfa 3461) buldu.
Galatasarayı Sultanisinde okudu; Faik Beyin küçük kızı Fâhire Hanımla evlendi. Musikiyi bir meslek olarak seçdi, uzunca bir zaman devrinin en değerli hocası Leon Hanciyan Efendinin en seçkin talebesi oldu (B.: Hanciyan, Leon) ; 1917 de henüz yirmidört yaşında iken Dâ-rülelhan'a tanbur muallimi olarak girdi ve pek çok sanatkâr yetişdirdi. Bir ara da Ankarada Cumhurbaşkanlığı fasıl heyeti şefliğinde bulundu. (1923-1927), 1936da Ankara Radyosunun
Türk Musikisi şefliğine tâyin edildi, 1948 de Şam Konservatuvarına türk musikisi muallimi olarak çağırıldı, fakat ancak sekiz ay çalışabildi, İsrail Harbi sebebiyle memlekete döndü ve İstanbul Radyosunun ve İstanbul Konservatu-varının icra heyetine girdi, tanbur çaldı ve konserler idare etti. 1950 de İstanbul Konservatu-varının tasnif heyetine üye ve başkan oldu. 13 haziran 1965 pazar günü aksamı vefat etti, Zin-cirlikuyu Kabristanına defnedildi, ölümünde 72 yaşında idi.
Uzunca boylu, vücud yapısı zaif, nahif, nâzik, çekingen, vekarlı bir zât idi; içki ile ülfeti olmamış, kahveyi ve çayı sevmiş, iki erkek ve iki kız çocuğu ve asîl ve sâdık bir zevceden mü-rekkeb ailesinin sevilen babası olmuşdu. Bazındaki icra kudreti ile bir tanbur üstadı bilinir. Kendi ifâdesi ile dörtyüz kadar bestesi vardır. Rast Kân Nâtık bestelerinin başında bir şaheser olarak bilinir. Sözü Ferid Kam'ın olan bu eserinin, her mısrası klâsik türk musikisinin ayrı bir makamından bestelenıişdi, bir bestede makam ilâhî bir geçid resmi yapar; hepsi ayrı güzellik de saz eserleri şunlardır:
Acemkürdî ve Şataraban peşrevleri; Arez-barbûselik, Hisar buselik, Tâhir, Hüzzam, Segah, Karcigar, Suzinak, Neva, Beyâtîaraban, Yegâh, Müstear ve Selmek sazsemâileri; Isfahan, Nihâvend, Hicaz, Şehnazbûselik, Evcara, Eviç, Hisar, Kürdî, Acemaşiran ve Mahur peşrev ve saz semaileri; Nikriz ve Sultânîyegâh peşrev, sazsemâisi ve sirtoları; Rast peşrev, saz-semâisi ve âyini şerifi.
Bibi.: Mustafa Roma, Elli Yıllık Türk Musikisi; •'Kahire Fersan, Not.
FEESOY (Orhan Cemal) — Ünlü avukat
ve siyâset adamı; Türkiyenin siyasî kaderi üze
rinde sesinin dikkatle dinlenmesi kanısında bu
lunduğumuz Türkiye Millî Talebe Federasyonu
kurucularından; Türkiye Adliyesi tarihinde bir
ihtilâl mahkemesi olarak unutulması imkânsız
İstanbuîda Yassıadada kurulmuş Yüksek Ada
let Divanında Hariciye Vekili Fatin Rüşdi Zor-
lu'nun avukatlığını yapmış, ve o bünyedeki mah
kemelerde, her halde zordur, vazifesini meslekî
şerefi ile yapmış seçkin avukatlardan biri ol-
muşdur; Orhan Cemal Fersoy 1923 de Bursa-
da doğmuşdur. ;
Babası Cemal Bey 1929 da Bursa polis müdürü vekili iken pek genç yaşında vefat etmiş
kadılığında bulunmuş Mustafa Efendinin torunuydu, o da bir mahkei seriye reisi idi.
Rumelinden gelip Bursada yerleşmiş olan aile "Kadızâdeler" diye tanmmışdı; Orhan Cemal Bursada Hocailyas İlkokulunda ve Bursa Erkek Lisesinde okudu (1941); 1949 de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirerek meslek hayatına atıldı.
\(AfrA)
Üniversite hayatında talebe hareketlerinin başında bulunanlardan biri olmuşdu, Türkiye Millî alebe Federasyonu kurucularından biri olmuş ve o federasyonda bir müddet de başkanlık yapmısdır. Yine talebeliği sırasında kısa bir müddet gazetecilik yapmış, Mareşal Fevzi Caikmak'ın hatıralarından bir kısmını yayınla-mışdır.
Meslekî stajını bitir-dikden sonra 1951 de İstanbul Barosuna kaydolmuş ve o tarihden bu yana serbest avukat olarak çalışmışdır.
Bir süre Türk Philips (Filips) A. Ş. hukuk müşavirliğinde bulunmuş ; 1946 da Demokrat Partiye girerek siyâsî hayatına başla-
mışdır, bu partinin muhtelif kademelerinde üye
ve başkan olarak çalışmışdır.
1960da Yassıada Yüksek Adalet Divanında Fatin Rüşdi Zorlunun avukatlığını almış, ayrıca, Yassıadada tutuklu bulunan ve kendisine müracaat eden herkesin avukatlığını kabul etmiş, 204 gün duruşmaya çıkmışdır, bu müstes-
FERTEK MEYHANESİ
Dostları ilə paylaş: |