İstanbul ansiklopediSİ


Öğren lisânı asr ü rüsûmi zemânei Bak tab'ı nâse hâle münâsib tekellüm et



Yüklə 5,06 Mb.
səhifə9/76
tarix04.01.2019
ölçüsü5,06 Mb.
#90131
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   76

Öğren lisânı asr ü rüsûmi zemânei Bak tab'ı nâse hâle münâsib tekellüm et

Bibi.: Muallim Naci, Esâmi.

ESAD BEY (Şehir emizâde Hazîneli Hafız) — XVIII. yüzyılda Birinci Sultan Abdül-hamid devrinde sarayda Enderun ağalarından bir şâir; saraydaki vazifesi hünkâr kaftancılı-ğı idi; şu iki kıt'a onundur:

İzârın güi gül olmuş buseden dil dağı dağındır Hased ol bâğıbâm aşka kim gülçîni bağındır Nümâyan olmadıkça subhi vuslat sönmesün yansun Fitili dağı firkat sinede ey dil çerâğmdır

*

Berki gül ey gönce fem sen gibi ter dâmen midir Yâsemen endamına boyunca pîrehen midir Gûşine girmez ne hikmetdir figaam âşıkan

Âb. te'sir eylemez kalbin aceb âhen midir

Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi.: Ata, Enderun Tarihi, IV.

ESAD EFENDİ (Ebû İslıak zade Mehmed) — Onsekizinci asır ulemâsından ve şeyhülislâmlarından, şâir ve ünlü bir musikişinas; Şeyhülislâm Ebû Ishak ismail Efendinin oğlu, Şeyhülislâm îshak Efendinin küçük kardeşi, pek şöhretli kadın şâirlerimizden Fitnat Hanım ile Şeyhülislâm Mehmed Şerif Efendinin babasıdır (B.: ismail Efendi, Ebû İshak; Ishak E-fendi, ismail efendizâde; Fitnat Hanım; Şerif Efendi, Mehmed). Hicrî 1096 (M. 1685) de İstanbulda doğdu, tahsilini babası İsmail Efendi ile devrinin seçkin ulemâsından Mutavvelci Mehmed Efendiden gördü; meslek hayatına


ESAD EFENDt (Hafız)

— 5246


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

5247 —



ESAD EFENDİ (Hocazâde)


1122 (M. 1710) da yirmibeş yaşında müderrislikle başladı; Selanik kadısı oldu, Mekke kadılığı payesi aldı; 1736 da Rusya ve Avus-turyaya karşı olan seferde ordu kadısı olarak sefere gitti, 1157 (1744) de Rumeli kadıaske-ri oldu, bir buçuk sene sonra azledildi, ikinci defa Rumeli kadıaskerliğine getirildi ve 24 Re-ceb 1161 (20 Temmuz 1748) de Mehmed Zey-ni Efendinin yerine Şeyhülislâm oldu, fakat ilmiye mesleğinin bu en yüksek makaamında, ilim ve irfanı ile liyâkati olduğu halde ancak bir yıl kalabildi, 26 Şaban 1162 (11 Ağustos 1749) da azledildi, Vak'anüvis İzzî Efendi azlinin sebebini tafsilât vermeden «mizacı asra uygun hareket etmediği için» diye kaydediyor, öyle ki azlinden sonra îstanbulda kalması dahi hoş görülmeyerek önce Şam, sonra Mekkeye sürülmek istenmiş, ancak pâdişâhın müdâhalesi ile îstanbula yakın Geliboluya gön-derilmişdi; üç sene kadar sürgünde kaldı, 1166 (1753) de af edilerek îstanbula döndüğünün tezine incir köyündeki yalısında vefat etti, babasının Çarşambadaki Camiinin hazîresine defnedildi (B.: İsmail Efendi Camii).

Bilhassa dil üzerinde otorite bilinen bir kaleme sâhibdi. «Lehcetül Lügat» isimli eseri millî kütüphanemizin makbul kitablarındandır. İ'çinde ,Türk dilinin türlü incelikleri gösterilmiş «Bülbülnâme» isimli manzum eserini Mir-zâzâde Salim Efendi kendi adına nisbetle anılan şuerâ tezkiresinde:



Hezar tab'a dâim nola virse neş'ei sermed Gülistanı sühandır pak Bülbülnâmei Es'ad

diye medhediyor. Türk musikişinaslarının hal tercemelerini ihtiva eden «Atrâbül Asar» isimli kitabı ise çok kıymetli tarih kaynaklarımızdan . biri olmuşdur. Maalesef hâlâ basılmamış oian bu mühim eserin büyükçe bir kısmı geçen asır sonlarında Mekteb isimli bir mecmuada tefrika edilmişdir. Asıl mesleği üzerinde de «Yasin Sûresi Tefsiri», «Âyetül Kürsî Tefsiri» gibi risaleleri vardır.

Aşağıdaki beyitler iki gazelinden alınmış-dır:

Bakmam ol e'bruvâne hattı fitnezâdsız Şeh beyti hüne meylidemem müstezâdsız

Hüsün âhir olsa hattı gubâr aşikâr olur Âteş ki bî lehîh ola olmaz remâdsız

Bî âh ider mi yâre vusul ızdırâbı dil Bâlâ resan olur mu yemin mevci bâdsız

*

Hakikate nazar it dûrbîn isen zâhid Mecaz âyinesinden riya görünür



Kemine manzeri deha- ol ki çeşmi sûzinden Nigâhı ibret ile Mâsivâ görünür

Bibi.: İzzî, Tarih; M. Tâhir, Osmanlı Müellifleri; İlmiye salnamesi; Salim, Tezkire-i Şuarâ İ. H. Dânişmend, Kronoloji.



ESAD EFENDi (Hafız Hacı Mehmed) —

Din bilgini, muallim; medreseden yetişmiş son seçkin simalardan; 1840 etrafında îstanbulda doğdu, babası ulemâdan Hacı Bekir Efendidir; ilk hocası babası, asıl feyzini aldığı üstadı da medresede hocası olan kaynatası ve zamanının âlimlerinden Ayaşlı Tevfik Efendidir.

Küçük yaşda Kur'anı hıfzetmişdi; Kur'an kırâeti ilmini de Arpacılar Sofusu diye meşhur Nakşibendiyenin Hâlidiye kulu şeyhlerinden Hafız Hacı Ahmed Efendiden öğrenmişdi.

Tefsir ve Hadis ilimlerinde zamanının otoritesi idi! ana dili gibi arabca ve f arşça bilirdi; felsefe ile, matematikle, astronomi ile, coğrafya ve tarihle meşgul olmuşdur, dolayısı ile edebî bilgisi geniş, çok güzel konuşur, sohbeti tatlı, dersleri câzibdi; kırk yaşından sonra duyduğu zaruretle fransızca öğrenmişdi. Yıllarca Sultanahmed Camiinde dersiâmlık yapmış ve pek çok talebe yetişdirmiştir. Hususî dershanesi Ayasofya Çarşısında bir turşusu dükkânının üstündeki oda idi.

İlmiye mesleğinde Anadolu Kadıaskerliği payesine kadar yükselmişdî, geçim sıkıntısı çekmemişdi, evinde iki uşak beslerken mahalle çeşmesinden evine su taşıdığı görülürdü.

İkinci Sultan Abdülhamidin teveccühünü kazanmış olduğu için meşrûtiyet devrinde der-siâmlıkdan çıkarıldı, hususî ders vermesi de men edildi. Hafız Esad Efendi hattâ şehri terk ederek Boğaziçinde Beykozda inzivaya çekildi. Birinci Cihan Harbinde küçük oğlu Hafız Suud Efendi asker oldu, onun ingilizler eline esir düşmesi üzerine halk ile ihtilâtını tamamen kesdi, odasına kapanarak yıllarca hiç kimse ile konuşmadı; oğlunun esâretden dönüşünü sâdece

bir baba sevgisi tebessümü ile karşıladı. 1341 muharreminde (M. 1922) Beykozda öldü ve vasiyeti üzerine Eyyubsultana defnedildi.

Mehmed SUUD



ESAD EFENDi (Esseyyid Hacı Mehmed)

— Son Hâlidî şeyhlerinden; aşağıdaki hal ter-cemesini Mahmud Kemal înal'ın «Son Asır Türk Şâirleri» isimli eserinden alıyoruz: «Hâlidî şeyhlerinden Mehmed Said Efendinin oğludur, 1264 (M. 1848) de Erbilde doğmuşdur. Tahsilini memleketinde yapmış, hacca gittikten sonra İstanbula gelmiş, Beşirağa Tekkesinde misafir olmuş, Parmakkapu civarında Makascılardaki camide müezzinlik yapmış, sonra Bayazıd İmaretinin üstündeki odalarda oturmuşdur. Fatih Camiinde Hafız Divânım ve Molla Câmî'nin Lüccetül Esrâr'ını okutmuş, Kelâmı Dergâhı şeyhliğine tayin edilmişdir. Neşrettiği ve bâzı hadîsi şeriflerin tercemelerini ihtiva eden Künzül îrfan adındaki eseri mu-zir eser olarak jurnal edilmiş ve Hacı Mehmed Esad Efendi 1900 de memleketine sürgün edilmişdir. 1908 de meşrutiyetin ilânı üzerine tekrar îstanbula gelmiş ve yine Kelâmî Dergâhına şeyh olmuşdur, bu ikinci şeyhliği tekkelerin kapanmasına kadar devam etmiş, tekkeler kapandığında inzivaya çekilmişdir. Menemen vak'asmda ilgisi olmakla suçlanmış, tevkif e-dilerek Menemen Divânı Harbine gönderilmiş, hakkındaki hükmün tebliğinden evvel 1931 yılı ocak ayında üremiden olmuşdur. Ölümünde 85 yaşında idi, Menemen kabristanına defno-lundu. Şeyhlerin ulemâsındandı.» (Son Asır Türk Şâirleri, 1942).

Mahmud Kemal İnal, Hacı Esad Efendinin şiir diline örnek olarak şu rindâne gazelini almışdır:

At şu teşbihi riya pası yedi takvadan Müddeâ safvet ise al kadehi mînâdan

Nice yüz matlaba ey şeyh sarılmış gördüm Çekdiğin iki eli mâidei dünyâdan

Atamaz kimse benim gibi gamı dünyâyı Olmayan mesti kalender meyi istiğnadan

Mektebi aşkda üstadı ezelden aldım Dersi tecrîdimi sen sanma lebi îsâdan

Pertevi mâhi ruhun etmese gönlüm rûşen iktibas eyleyemez elbette yedi bayzâdan

Ne bilir zühd ile zâhid meyi aşkın kadrin Anı bir kerre suâl eyle beni rüsvâdan

ESAD EFENDi (Hocazâde Mehmed) —

Onaltıncı asır sonları ile onyedinci asrın ilk yarısı ulemâsından ve şeyhülislâmlarından; hicrî 978 (M. 1570-1571) de doğduk; babası müverrih ve şeyhülislâm Hoca Sadeddin Efendidir, tahsilini babasından ve bir İslâmî akademi hâlinde olan baba konağında diğer seçkin ulemâdan hususî olarak gördü; Süleyman! -ye Dârülhadîsi müderrisi (h. 1001 = (m. 1592 - 1593), Edirne kadısı (h. 1004 = m. 1595 -1596); İstanbul kadısı oldu; h. 1007 = 1598). Anadolu Kadıaskerliği payesi aldı ve 1010 (M. 1601) de bilfiil Anadolu Kadıaskeri,



  1. (M. 1603) de Rumeli Kadıaskeri oldu;

  2. (M. 1604) de istifa etti, 1015 (M. 1606)
    da ikinci defa Rumeli Kadıaskeri oldu; 1017
    (M. 1608) de ayrılarak uzunca bir müddet in
    zivaya çekildi; okuma, yazı ve ibâdet ile meş
    gul oldu; 1023 (M. 1615) de hacca gitti, bu
    farizayı ifâ ederek îstanbula dönerken büyük
    kardeşi Şeyhülislâm Mehmed Çelebi Efendi'-
    nin vefat etdiğini ve devrin pâdişâhı Birinci
    Sultan Ahmed tarafından şeyhülislâmlığın
    kendisine verildiğini öğrendi, tâyini târihi 5
    cemaziyelâhir 1024 (M. 2 temmuz 1615) dir.
    îstanbula döndüğü gün Ok Meydanında an'a-
    nevî dua gününe rastlamışdı, konağına gitme
    den seferi hâli ile doğruca oraya gitti ve dua
    merasimine iştirak etti.

Mehmed Esad Efendinin 46 yaşındaki bu ilk şeyhülislâmlığı Birinci Sultan Ahmed, Birinci Sultan Mustafa, İkinci Sultan Osman ve tekrar Birinci Sultan Mustafa zamanlarında 7 sene sürdü.

Birinci Sultan Ahmed'in vefatında cenaze namazını o kıldırdı; Birinci Sultan Mustafa-nın bir deli olduğu anlaşıldığında tahtdan indirilmesi fetvasını o verdi, îkinci Sultan Osman zamanında da hayâtının en parlak yıllarını yaşadı; Sultan Osmanın Polonya seferinden dönüşünde, harikulade güzel olduğu söylenmiş Ukayle Hanım adındaki kızım Sultan Osman'a vererek ve nikâhı bizzat kendisi kıyarak pâdişâha kaynata oldu. îstanbulun fethinden Osmanlı imparatorluğunun son gününe kadar geçen beş asır içinde bir Osmanlı





52İÖ —

_ 5248 _
ESAD EFENDİ (İmamzâde)

pâdişâhının adı bilinen tek kaynata simasıdır; ki bu beşyüz sene içinde gelip geçen bütün Osmanlı pâdişâhları esîreler, cariyelerle evlene gelmişlerdir (B.: Osman II).

Târihimizde ve bilhassa halk arasında adı Genç Osman diye anılmış damadı hükümdarın feci akıbetinden sonra, ikinci defa tahta oturan Birinci Sultan Mustafanın bîat merasiminde kerhen bulundukdan sonra Şeyhülislâmlık-dan çekilerek yerine 10 receb 1031 (M. 21 mayıs 1622) de Zekeriyyâzâde Yahya Efendi (asrın büyük din bilgini ve şâiri Yahya Efendi; B.: Yahya Efendi, Zekeriyyâzâde) tâyin edil-mişdir.

Esad Efendinin ikinci şeyhülislâmlığı, Yahya Efendinin azlinden sonra Dördüncü Sultan Murad zamanındadır; 9 zilhicce 1032 ve 4 ekim 1623 de tâyin edildi, 14 şaban 1034 ve 22 mayıs 1625 de bir perşenbe günü ölümüne kadar bir yıl sekiz ay devam etti. Ölümünde 55 yaşında idi; Eyyubda babası Hoca Saded-din Efendi ve ağabeyi Mehmed Çelebi Efendinin kabirleri yanına gömüldü.

Vak'anüvis Naîmâ Efendi: «Kibar ulemâdan kalem sahibi, gaayetle zekî, güler yüzlü, nüktedan, zarif bir zât idi; türkce, arabca, farsca şiirleri vardır. Kasidei Bürde'yi tahmis etmişdir; nesri tantanalı bir edaya sâhibdir. Babasının bir âdetine uyarak cuma günleri fetvalarını Ayasofya Camiinde verirdi; babasının «Tâcüttevârih» adı ile meşhur tarihine, kendi zamanına kadar bir zeyil yazmaya başlamış fakat tamamlayamamışdır» diyor.

Bibi.: Naîmâ, Tarih, II; İlmiye Salnamesi; İ. H. Dânişmend, Kronoloji

ESAD EFENDİ (İmamzâde) — Geçen asrın ilk yansında yaşamış ulemâdan; müverrih Ahmed Cevdet Paşanın kızı Fatma Aliye Hanım «Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı» isimli eserinde babasının Fatih medreselerinde talebelik hayatını anlatır iken: «... o vakit îs-tanbulda hayli değerli ulemâ vardı, birinci tabakada bulunanların en meşhurları Akşehirli Ömer Efendi, îmamzâde Esad Efendi, Antak-yalı Said Efendi ve Denizlili Yahya Efendi idi» diyor.

İmamzâde Esad Efendinin hal tercemesi-ni elde edemedik; Sultan Abdülmecid zamanında ilk rüşdiye mekteblerinin talebelerinden



İSTANBUL

olmuş Aşcıdede İbrahim Beyin hâtıraları arasından şirin bir fıkrayı nakletmekle yetiniyoruz:

«1257 (M. 1841) de Süleymaniye Rüşdiye-sine girdim. O vakitler iki rüşdiye vardı, biri Sultanahmed Rüşdiyesi, biri Süleyminaye Rüş-diyesi; bunların nâzın meşhur İmamzâde merhumdu. Sultanahmed Rüşdiyesinin şâkirdânı paşazade, beyzade pek çok ders çalışmazlardı; Süleymaniye Mektebi ise bir büyücek kubbeli taş mektep olup sınıfların ,ayrı odaları yokdu. uzunca rahlelerin her biri bir sınıf addedilmiş-di, talebesine de maaş verilirdi, sınıfı terfî e-denin maaşı artardı, meselâ 4. sınıf 15 kuruş, 3. sınıf 20 kuruş, 2. sınıf 25 kuruş alır, buradan da bir kaleme çırağ edilirdi. Baş hocamız meşhur Gürcü Numan Efendi idi, İmamzâde-nin damadı, gaayet âlim, fâzıl bir zât idi. Her hafta salı günleri İmamzâde Efendi mektebe gelir, sınıf terfî edecek çocukları imtihan e-derdi.

«Dersimiz îzhâr'a çıkdı, ben de mülâzım-likden 15 kuruş maaşlı sınıfa çıkdım. Geçenlerde Adana Valisi iken vefat eden Ziya Paşa merhum bizim mektebde talebe idi, ikimiz de 14 -15 yaşlarında idik, ama o gaayet zekî, sual ve cevapta Başhoea Numan Efendiyi âdeta durdururdu, Numan Efendinin ziyâde sevgilisi idi, güzelliği gibi desrde ve yazıda da birinci idi.

«Bir gün İmamzâde İzharcıiarı imtihana geldi. Ziya Bey bana:

— İbrahim, sen kapunun önünde otur,


ben perdenin arkasından sana söylerim, imti
hanı verir., yirmi kuruşluk sınıfa geçeirsin...
dedi.

«Canıma minnet, öyle yaptım. Öbür çocukların cevap veremediklerine cevap vermeye başladım, îmamzâde gaayet memnun olurdu. Bir sualda perde arkasındaki Ziya Beyin sesi nasılsa fazlaca çıkdı, îmamzâde duydu:

— Perdenin arkasında biri var, çabuk şu
habisi tutup öana getirin!., dedi.

«Numan Efendi çıkıp sevgili Ziya Bey olduğunu görünce ele vermek istemedi:

— Kimse yokmuş... dedi ise de İmamzâ
de:

— Hayır efendim., ben işittim!., dedi.


«Numan Efendi Ziya Beyi tutup getirdi.

İmamzâde Ziya Beyi hemen falakaya yatırdı.

ansiklopedisi

• «anr


_

Biçâre Numan Efendi elleri titreyerek Ziya Beyin ayaklarına hafifçe birkaç değnek vurdu, sonra îmamzâdenin eteğini öperek:

— Kulunuza bağışlayın!., diyerek Ziya Beyi affettirdi.

«îmamzâde bana:

—• Seni sarı çıyan!. Ben seni üçüncü sınıfa çıkaracaktım, ama bunun için çıkarmam, gelecek hafta seni tekrar imtihan edeceğim, imtihan veremez isen gör ben sana neler yapıyorum!., dedi...».

ESAD EFENDİ (Mahmud) — Geçen asrın ikinci yarısında ve asrımız başında yaşamış seçkin ulemâdan; İstanbul Darülfünunu müderrislerinden ve Defter-i Hâkaanî nâzın; 1855 yılında Seydişehirde doğdu, babası Emin Efendi ve dedesi Hacı Mahmud Efendi de ilmiyeye mensub olup kadılıklarda bulunmuşlardı. Büyük dedesi, Bağdat fethinde bulunmuş, yararlık göstermiş Mustafa Paşadır.

Daha çocukken parlak zekâsıyla dikkati çekmişdir. Seydişehir'de ilk tahsilini tamamladıktan sonra, her taraftan vâki İsrarlar üzerine babası tarafından omuzunda heybesiyle İstanbul'da «Tahsil-i ulûma» yollamıştır. O zaman kırk gün süren yolculuk Bursa ve Bandırma geçilerek yapılıyordu. Genç çömez; za-

Mahmud Esad Efendi

(Resim: S. Bozcalı)

ESAD EFENDİ (Mahmud)

manın âdetine göre İstanbulda Fatih Camii etrafındaki medrese odalarından birisine yerleş-di. Bir taraftan Manastırlı Hocanın cami derslerine devam ederken bir taraftan da kendi kendini yetiştirmek üzere hudutsuz bir öğrenme ihtirasıyla bütün ilimlerde bilgi sahibi olmaya çalışdı. Gayret ve azminin mükâfatını bir müddet sonra Manastırlı Hocanın onu kendi seviyesinde görerek derslerinden bir kısmını ona verdirtmesi oldu; ki burada o idealist öğretmen neslini rahmet ve minnetle anmak borcumuzdur. Onların tek iftiharı Esad Efendi gibi kendisini geçecek talebeler yetiştirir idi.

Esad Efendi, medrese odasında on yıl «Tahsil-i ulûm» ile meşgul olmuştur. Bu müddet zarfında devrin klâsik medrese ilimlerini (Arabî, Fârisî, ilahiyat, îslâm Tarihi, îslâm Hukuku) tamamladığı gibi kadı mektebini (Medrese-tül Kuzat) ve Hukuk fakültesini birincilikle bitirdi. Aldığı ilk resmî vazife muallimliktir. Dikkate değer ki o devirde bir ilk okulda bile olsa öğretmenlik, en aziz ve yüksek görev sayılırdı.

Asıl mesleğinde ilk vazifesi İzmir kadılığı olmuşdur. O devirde bir ankete verdiği cevapta: «Hak ihkak etmek vicdanımın en büyük sürürüdür» diyor. Fakat Esad Efendi öğretmenliği o kadar aziz tutmuşdur ki İzmir İdadisinde de «Ulûmu Tabiiye» muallimliği yapmışdır. Talebenin eline verilecek ders kitaplarının bulunmayışını gören genç bilgin, «Tarihi Tabiî» ve «Şemsü Kamer» adında iki ders kitabı yazmışdır; bu dersler «Zooloji, Botanik, Kozmoğrafya» dır. Bu sırada bir Ramazan ayında, kendi ifadesiyle, kadir gecesi başlayıp bayram sabahı bitirdiği Ferâiz kitabını yazmıştır (Ferâiz, mirasın İslâm hukukuna göre vârislere taksim formülüdür). Bu kitap kendisinin Ahmed Cevdet Paşa ile tanışmasına ve muhaberesine yol açmıştır. Paşa, bir küçük tenkitle, kitabı çok beğenmiştir.

Bir müddet sonra Mahmud Esat Efendi, îstanbula gelmiş, Mâliye Nezâreti Hukuk müşavirliği ile Darülfünun Hukuk ve îlâhiyet medreseleri muallimliğine tâyin edilmişdir. Bir taraftan bu vazifelere devam ederken millî kütübhânemize de mühim eserler vermeğe başlamışdır, bu devre içinde tamamladığı başlıca eserleri vunlardır:

ESAD EFENDİ (Mehmed)

İSÎANBUt

ÂNSİKLOPEDtSt

ESAD EFENDİ (Sâlihzâde)


Şeriat-i Islâmiye ve Câriye

Târih-i Dîn-i islâm

Telhîs-i Usûlü Fıkıh

Ferâid-ül Ferâiz

Hukuku Düvel

Kitâb-ün Nikâh

ilmi serveti milel

Hukuku husûsiye! Düvel

Usûlü hadis

Ravzât-ül Cevsât

Bu yayınlarıyla, dikkati çeken Esad Efendinin ismi memlekette hızla yayılmışdır, öyle ki Şûrayı Devlet Tanzimat Dâiresi reisi, Def-ter-i Hâkaanî nazırı olmuş ve kısa bir müddet Adliye nazır vekilliği yapmışdır. Fakat efendinin dâima bağlı kaldığı iş, hocalık olmuştur. Darülfünundaki kürsüsünü hiç bir zaman bırakmamıştır.

Esad Efendi, bir otodidakt» âlimdir. Kendi kendisini yetiştirmenin en seçkin örneklerinden birisidir. Onda öğrenme aşkı hudutsuzdu. Bunca ilimlerle meşgul olduktan sonra hükümet tarafından Erkânı Harbiye mektebine getirilen bir Alman hocanın derslerine devamla yüksek matematik öğrenmesi meşhurdur.

Esad Efendi, siyasî hayata da girmiş ve bir müddet Osmanlı Meclisi Mebusamnda Is-parta mebusu olarak bulunmuştur. Fakat asıl hüviyeti öğreticiliktir. Bildiklerini herkese öğretmek için zengin bir kolleksiyon meydana getirecek kadar eser yazmıştır.

Eserlerini üç guruba ayırmak mümkündür:



  1. — Hukukî olanlar

  2. — Tabiat ilimleriyle ilgili olanlar

  3. — Dinî ve tarihî olanlar

Hukukun bilhassa medenî hukuk alanında eserler vermiştir. Bundan başka ilk devletler hukuku kitabını da o yazmıştır, «îlnı-i Servet-i Milel» dediği iktisadı da hem öğrenmiş hem kitabını yazmıştır.

Tabiat ilimleri alanındaki kitaplarına İzmir idadisine tabiat ilimleri okuttuğu zaman başlamıştır. Tarihi Tabiîsi en önemlisidir. «Cariyle (Karlayl) ve Dîni islâm» ile «Târih-i Dîn-i islâm» dır. değerini kaybetmemiş bir eserdir.

ingiliz müverrihi ve münekkidi Thomas Carlyle'i islâm dinine hayran bir hıristiyan

olarak kendisine muhâtab kabul eden Esad Efendi, bu eserinde islâm dininin derinliğine felsefesini yapmaktadır. Bu kitap hâlâ değerini kaybetmemiş bir eserdir.

«Tarih-i Din-i lslâm»ı ise bu konuda yazılmış kitapların bizce en değerlisidir. Hele giriş olarak yazdığı birinci cild bugünün sosyoloji görüşlerini aksettiren bir orijinal incelemedir. Ölmiyecek bir kıymete sahipdir. Bu cild-de Islâmiyeti hazırlamış olan sebepleri tahlil eder. ikinci cild, Hazret-i Peygamberin hayatını anlatır. Bu cildde Ahmed Cevad Paşa merhumun kitabından çok faydalanmıştır, fakat görüşleri orijinaldir. Doğrudan doğruya kaynaklara inmiş ve birçok vesikaların aslını dercetmiştir.

Bu olgun adam, memlekete ve inandığı islâm dînine hizmetle geçirdiği ömrünü 1917'de tamamlamışdır, kabri Fâtih Camii mezarlığın-dadır. Bu satırların yazıldığı tarihden iki sene sonra ölümünün ellinci yılı doluyor. Sânına lâyık şekilde anılması gereken bir büyük adamdır.



Ord. Prof. Dr. Sadi IRMAK

ESAD EFENNDÎ (Mehmed) — Ondoku-zuncu asrın ünlü hattatlarından; yazıyı Ye-sârî Mehmed Esad Efendiden öğrendi; Üskü-darda Sultan Selim Camiinin yazılan bu sa-natkâfrındır; hicrî 1251 (M. 1835-1836) de vefat etti. Hayatı hakkında da başka kayde rastlanmadı.

Bibi: Habib, Hat Ye Hattâtan.

ESAD EFENDi (Mehmed) —XIX. yüz

yıl sonu ile asrımız başlarının ulemâsından, Osmanlı şeyhülislâmlarının yüz yirmi üçüncüsü; 1263 (1847) de Istanbulda doğdu, ulemâdan ve huzur dersleri mukarrirlerinden Ahıshalı Nûman Efendinin oğludur; Emin Nu-reddin Mahallesi mektebinde okudu, çocuk denilecek yaşda hafızı Kur'an oldu; Süleymâni-ye Medresesinde ilmiye tahsilini yapdı; müder-reis oldu ve o yolda kademe kademe yükselid; bu arada Şeyhülislâmlık dâiresinde ve Fetvahane bâzı memuriyetlerde bulundu; yıllarca Sü-leymâniye Camiinde dersiamlık yapdı; 1315 (1897 -1898) de Anadolu Kadıaskerliği payesi aldı. Meşrûtiyetin ilânından sonra şeyhülislâmlık kabineye dâhil siyasî bir mevkî oldu-

ğunda 24 Ocak 1913 de Mahmud Şevket Paşa kabinesinde şeyhülislâm oldu; Mahmud Şevket Paşanın şehâdetinden sonra kurulan Said Halim Paşa kabinesinde ikinci defa şeyhülislâm oldu; bu iki kabinede bir buçuk sene kadar şeyhülislâmlık yapdı; siyasî ahvâlin çok karışık olduğu o devirde yaşı da yetmişe yak-laşdığı için vazifesinden affını rica ederek inzivayı tercih etti. Ölüm târihi tesbit edilemedi.

ESAD EFENDi (Sahhaflarşeyhizâde) —

XVIII. yüzyıl sonu ile XIK. yüz yılın ilk yansında yaşamış ulemâdan; Vak'anüvis ve Tür-kiyenin ilk maarif nazırı; hicrî 1200 (M. 1785 - 1788) de Istanbulda doğdu, Sahhaflar Şeyhi Hacı Ahmed Efendinin oğludur; babası Medî-ne kadılığına tâyin edildiğinde, bütün ailesi efradı ile birlikde Esad Efendi de Hicaza gitmiş-di, fakat bindikleri gemi bir fırtınaya tutularak Süveyş'de battı, yalnız 10 -12 yaşlarında olan Esad Efendi ile erkek kardeşi küçük bir direğe yapışıp kurtuldular, kimsesiz kalmış olan bu iki çocuk hamiyet sahiplerinin ianesi ile istanbul'a gönderildi, Esad Efendi kendi sonsuz gayretiyle yetişdi. Medrese tahsilini bitirdikden sonra ilmiye mesleğinde bâzı vazifelerde bulundu, 1239 (1823-1824) da Şânîzâde Atâullah Efendinin yerine Vak'anüvis oldu, 1243 (1828) Rus harbinde ordu kadısı tâyin edilerek sefere gitdi, sefer dönüşünde Mekke kadılığı payesi ile taltif edildi, 1247 (1831) de Takvimi Vakaayi adı ile devletin ilk resmî gazetesi kurulduğunda nem bu gazetenin hem de «Matbaai Âmire» (Devlet Matbaası )mn nazır unvanı ile müdürlüklerine tâyin edildi; 1248 (1832-1833) de istanbul kadılığı payesi aldı, bir müddet sonra tdü fiil istanbul kadısı oldu; Anadolu Kadıaskeri payesi ile İran'a elçilikle gitti; dönüşünde gazete ve matbaa nazırlığından ayrılarak Karantina nazırlığına tâyin edildi, Rumeli Kadıaskeri payesi aldı. Tanzımâtı Hayriyenin ilânından sonra Ahkâmı Adliye Meclisi âzası, 1257 (1841) de Nakibüleşraf, 1260 (1844) de bilfiil Rumeli Kadıaskeri, az sonra da Mekâ-tibi Umumiye (Maarif) Nazırı oldu, 1264 seferinde (Mart 1848) vefat etti, Cağaloğlu civarında kurduğu Vakıf kütüphanenin yanında defnedildi.

Değerli bir muharrir ve ilim adamı idi-

Takvimi Vekaayi'e hizmeti çok büyük olmug-dur. Kendisi de edebiyata, tarihe ve hal ter-cemeleri üzerine terceme ve telif pek çok eser bırakmış ise de ölümünden sonra pek çoğu kaybolmuşdur; «Mustazrab Tercemesi», ve Vaka'i Hayriye üzerine yazdı «Üssü Zafer» isimli tarihi basılmışdır. Vak'anüvisliğinde Şânîzâdenin bırakdığı 1239 (1823-1824) senesinden 1242 (1826 - 1827) senesine kadar beş senelik bir devrin vekaayiini kaydetmiş-dir.

Vücud yapısı çelimsiz, gaayet zekî, güzel konuşur bir zat idi; tek büyük emeli şeyhülislâm olmakdı; pâhişâhm gözünden uzak kalmamak için saraydaki bütün kabul merasimine dâima giderdi; öyleki katı kış günlerinde bile Kanlıcadaki yalısından pazar kayığına tandır koydurtarak saraya giderdi.

Cağaloğlu civarında Yerebatan Mahallesindeki konağının bir kısmını ayırtarak bir kü-tübhârıe yapdırmış ve kitablarmı bu bina ile birlikde millete vakfetmişdi.

ESAD EFENDi (Sâlihzâde Ahmed) •— XVIII. yüz yılın ikinci yarısı ile XIX. yüz yıl başının seçkin ulemâsından, Osmanlı şeyhülislâmlarının doksanbeşincisi; Şeyhülislâm Mehmed Salih Efendinin oğludur, çok sağlam bir tahsil ile yetişmişdi; müderrislik ve kadılıklarda bulunarak yolu ile yükselmiş, 1205 (1790 -1791) de Anadolu Kadıaskeri, 1208 (1793 -1794) de Rumeli Kadıaskeri, 1218 (1803 -1804) de şeyhülislâm olmuşdu; aydın kafası ile o an yüksek ilmiye makaamında inkılâbcı pâdişâh Üçüncü Sultan Selim'in en samimî yardımcılarından biri olmuş, talimli asker ocağı Nizâmı Cedid'in kurulmasında hiç bir şer'î engel olmadığını beyan eden fetvayı tereddüd etmeden vermişdi, ve Kabakçı ayaklanmasına kadar üç buçuk yıl bir adalet timsâli olarak makaamında kalmışdı, ve o kanlı ihtilâl içinde azledilmişdir. Dördüncü Sultan Mustafa'ya karşı Alemdar Mustafa Paşa'nm saltanat darbesinden sonra ikinci Sultan Mahmud tarafından 22 cemâziyelâhir 1223 (15 Ağustos 1808) de ikinci defa. olarak şeyhülislâmlığa getirilmiş, bu sefer de Alemdar Paşa'yı desteklemişdi. Diktatör sadırâzamın bir gece Yeniçerilerin Bâbıâliye yapdığı kanlı ve ateşli baskında telef olması üzerine bu aydın ilim

ESAD EFENDİ (Uryânîzâde)

— 5252


Yüklə 5,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin