Henry James’in 1897’de yayımlanan aynı adlı romanından günümüze uyarlanan What Maisie Knew / Arada Kalan, altı yaşındaki bir çocuğun, ebeveynlerinin boşanması sırasında annesiyle babası arasında kalarak yaşadığı sarsıntıyı konu alıyor. Filmin oyuncu kadrosu Julianne Moore, Steve Coogan, Onata Aprile, Alexander Skarsgard ve Joanna Vanderham gibi isimlerden oluşuyor.
Usta yönetmen Lasse Hallström’ün Salmon Fishing in the Yemen’in hemen ardından çektiği The Hypnotist / Hipnozcu, Lars Kepler’in aynı adlı romanından uyarlama bir gerilim-polisiye. Acımasız bir katilin bütün bir aileyi yok ettiği katliamdan kurtulan evin küçük oğlunun, kayıp kız kardeşini arayışını anlatan bu nefes kesen filmin oyuncu kadrosunda Lena Olin, Mikael Persbrandt ve Tobias Zilliacus yer alıyor.
Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan L’Homme qui rit / Gülen Adam, “Edebiyattan Beyazperdeye” bölümünün ilgi çekecek filmlerinden. Jean-Pierre Améris’in uyarlayıp yönettiği bu şiirsel ve siyasal dramın başrollerini Gérard Depardieu ve C.R.A.Z.Y filminden hatırlanacak Marc-André Grondin üstleniyor. Prömiyeri Venedik Film Festivali’nde yapılan filmin yönetmeni Améris, festival kapsamında İstanbul’da olacak.
Anthony Bruno’nun gerçek olaylardan esinlenerek yazdığı, aynı adlı kitaptan uyarlanan The Iceman / Katil’in yönetmeni Ariel Vromen. Film, acımasız bir tetikçi ve aynı zamanda mazbut aile babası Richard Kuklinski’yi, çocukluğundan çete günlerine ve tutuklanışına dek izliyor. Katil’in güçlü kadrosunda Take Shelter / Sığınak filmindeki oyunculuğu çok beğenilen Michael Shannon’un yanı sıra Winona Ryder, Chris Evans, James Franco, Stephen Dorff ve David Schwimmer gibi yıldız isimler yer alıyor.
Bölümün merakla izlenecek filmlerinden biri de, The House of the Spirits / Ruhlar Evi’nin ünlü yönetmeni Bille August’un son filmi Night Train to Lisbon / Lizbon’a Gece Treni. Kadrosunda, başroldeki Jeremy Irons’un yanı sıra, Christopher Lee gibi sürpriz bir ismin de yer aldığı film, 1970’lerin faşist Salazar Lizbon’unda geçen bir arkadaşlık, ihanet, baskı ve devrim hikâyesi. Yönetmen Bille August, filmin festivaldeki gösteriminde izleyicilerle buluşmak ve soruları yanıtlamak için İstanbul’da olacak.
FESTİVALİN VAZGEÇİLMEZLERİ
Sabah Gazetesi sponsorluğundaki “Dünya Festivallerinden” bölümü, festival izleyicilerine 20’ye yakın tanınmış yönetmenin saygın festivallerde gösterilen, çoğu ödüllü son yapıtlarından örnekler sunacak.
Metot oyuncusu olarak ün yapmış, Oscar Ödüllü efsane aktör Dustin Hoffman, Quartet / Dörtlü filmiyle ilk kez yönetmen olarak karşımıza çıkacak. Oyuncu kadrosunda Maggie Smith, Tom Courtenay ve Billy Connolly gibi isimlerin yer aldığı Dörtlü, yakın arkadaş olan dört eski opera sanatçısının bir araya gelerek yeni bir konsere hazırlanmalarını anlatıyor. Altın Küre adayı olan, ilk gösterimi Toronto’da yapılan filmin senaryosunda ünlü oyun yazarı Ronald Harwood’un imzası var.
Hindistan’da olay yaratan Gangs of Wasseypur / Wasseypur Çeteleri, hem Bollywood, hem gangster filmi meraklılarını memnun edecek. Maden kasabası Wasseypur’un kontrolünü ele geçiren Khan Ailesi’nin 70 yılı aşan güç, suç ve intikam öyküsü, ailenin Bollywood sinemasına olan ilgisi sayesinde bambaşka bir görünüm alıyor. Yönetmenliğini Anurag Kashyap’ın üstlendiği, toplam 320 dakika uzunluğunda, iki bölüm halinde gösterilecek film ilk kez Cannes Film Festivali’nde “Yönetmenlerin On Beş Günü” bölümünde izleyici karşısına çıktı.
At Any Price / Ailem İçin, bir baba-oğul ilişkisini anlatırken şehirleşme, rekabet ve sanayileşme gibi olgulara değiniyor. Yönetmenliğini, Roger Ebert tarafından “son on yılın en iyi yönetmeni” sözleriyle övülen İran asıllı Ramin Bahrani’nin yaptığı Ailem İçin’in ilk gösterimleri Venedik ve Toronto Film Festivalleri’nde yapıldı. Heather Graham’ın da kadroda yer aldığı filmde baba ve oğlu Dennis Quaid ile Zac Effron canlandırıyorlar.
Andrzej Jakimowski’nin, 2007 yapımı bol ödüllü popüler filmi Tricks’i izleyen üçüncü yapıtı Imagine / Hayallerin Ötesinde sinemaseverleri, dünyayı algılama yollarının keşfine çıkarıyor. Geçen yıl Varşova Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve İzleyici Ödülleri’ni kazanan film, Lizbon’da görme engellilere hizmet veren bir klinikte eğitmen olarak işe başlayan ve hastalara alışılmadık yöntemlerle oryantasyon eğitimi veren Ian’ın hikâyesini anlatıyor. Andrzej Jakimowski, filminin festivaldeki gösteriminde bulunacak.
Yönetmen Fernando Trueba ve efsanevi Fransız senarist Jean-Claude Carrière, The Artist And The Model / Sanatçı ve Modeli filmiyle hayata yeni adım atan genç bir kadın ile son günlerini yaşadığını hisseden yaşlı heykeltıraş arasındaki hoş bir ilişkiyi, yaşam ve ölümü, gençlik ve yaşlılığı anlatıyor. 2012’de San Sebastian’da En Iyi Yönetmen Ödülü alan film 1943’te, işgal altındaki Fransa’daki küçük bir kasabada geçiyor.
2012 Cannes Film Festivali’nin kapanış filmi Renoir, ressam Pierre-Auguste Renoir ile müstakbel film yönetmeni oğlu Jean Renoir’in öyküsü. Gilles Bourdos’un yönettiği filmde savaşta yaralanınca iyileşmek için babası Auguste Renoir’in yanına giden ve babasının göz ağrısı Andrée’nin büyüsüne kapılan Jean’ın nasıl sinemacıya dönüştüğü anlatılıyor. Filmin yönetmeni Gilles Bourdos, festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek isimlerden.
Daniel Algrant imzalı Greetings From Tim Buckley / Tim Buckley’ye Sevgilerle, kendi kuşaklarının efsanevi müzisyenlerinden baba-oğul Tim ve Jeff Buckley’in hiç kesişmeyen yollarının hikâyesini anlatıyor. Gerçek olaylardan ilham alan filmde, Tim Buckley anısına düzenlenecek konserde sahne alması istenen Jeff Buckley, konser hazırlığı sırasında New York sokaklarında geçmişe doğru bir yolculuğa çıkar ve hiçbir zaman barışamadığı geçmişi, kökleri ve babasının müziğiyle tanışır. Tıpkı babası gibi trajik bir ölümle aramızdan ayrıldığında ondan sadece iki yaş büyük olan Jeff Buckley’i Gossip Girl dizisinde oynadığı Dan Humphrey karakteriyle ünlenen Penn Badgley canlandırıyor.
Yönetmen Chang Jung-Chi’nin ilk uzun metraj filmi Touch of the Light / Kalbimdeki Işık, görme engelli Tayvanlı piyano dehası Huang Yu-Siang’ın gerçek yaşam öyküsüne dayanan bir aşk hikâyesi. Filmde kendini canlandıran Siang’ın, üniversite çağına geldiğinde gerçek dünyaya adım atarak gören öğrencilerle birlikte kendi yolunu çizmeye çalışması anlatılıyor. Busan’da İzleyici Ödülü kazanan bu umut dolu, dokunaklı dram Tayvan’ın Oscar adayıydı.
İskandinavya’nın en iddialı prodüksiyonlarından Kon-tiki, Amerika’daki insanların 1500 yıl önce deniz yoluyla Polinezya’ya gelerek koloniler kurdukları teorisini ispatlamaya çalışan Norveçli kaşif Thor Heyerdahl’ın, 1947’de birbirini hiç tanımayan deneyimsiz beş adamla bir sal üzerinde çıktığı 8000 kilometrelik deniz yolculuğunu anlatıyor. Çekimleri Maldivler, Malta, Norveç, İsveç, Tayland, Bulgaristan ve New York’ta yapılan, Joachim Rønning ve Espen Sandberg’in yönetmenliğini üstlendiği Kon-tiki, 16,6 milyon dolarlık bütçesiyle Norveç sinema tarihinin en pahalı yapımı. Ülkesinde gişe rekorları kıran bu nefes kesici azim öyküsü, bu yıl Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı olmuştu.
Yönetmenliğini Malgoska Szumowska’nın yaptığı ve Berlin’de Teddy Ödülü kazanan In The Name Of / …Adına, memleketi Polonya’da özellikle din ve cinsellik konularında büyük tartışmalara yol açtı. Film, küçük bir kasabaya atanan genç bir rahibin eşcinsel ilgileri yüzünden suçlanışının hikâyesi. Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın bu yılki jüri üyelerinden yönetmen Malgoska Szumowska ve filmin oyunculardan Mateusz Kosciukiewicz, filmin festivaldeki gösterimine katılacaklar.
Prömiyeri, Şubat ayında düzenlenen Berlin Film Festivali’nde yapılan ve festivalden Altın Ayı ile FIPRESCI Ödülleri’yle dönen Child’s Pose / Çocuk Pozu, “Dünya Festivallerinden” bölümünde gösterilecek merakla beklenen filmlerden. Calin Peter Netzer’in, Maria ve 29. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Medal of Honor / Şeref Madalyası filmlerinin ardından çektiği bu son filmi, bir anne ve oğlun hikâyesini heyecan verici, ve mizahî bir dille anlatıyor.
İstanbul Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstlenecek.
En İyi Belgesel dalında Oscar’ın yanı sıra, Sundance’de İzleyici Ödülü ve Jüri Özel Ödülü, Tribeca, Moskova, Atina, Durban ve Los Angeles’te En İyi Belgesel ve İzleyici Ödülleri’ni kazanan Searching for Sugarman / Bir Şarkının Peşinde, festivalin en ilginç filmlerinden. Müzik aşkını, sözleri ruha işleyen şarkıların uyandırdığı tutkuyu ele alan, Malik Bendjelloul’un yönettiği bu film, 60’lar sonunda Detroit’te bir barda keşfedilişinin ardından kendisinden yıllar boyu haber alınamayan müzisyen Rodriguez’in izini sürüyor.
Leviathan, insanoğlunun en eski mücadelesi olan balıkçılığı hem balıkçı hem de avın gözünden, şimdiye dek izlediğimizden çok farklı şekilde anlatıyor. İplere bağlı düzinelerce kamera kullanılan filmin senaryo yazarı, yönetmeni, kurgucu ve yapımcıları, antropolog, bilim insanı, sanatçı ve sinemacı Véréna Paravel ile Harvard Üniversitesi’ndeki Duyusal Etnografya Laboratuvarı Yöneticisi Lucien Castaing-Taylor.
Bölümün öne çıkanlarından bir diğeri ünlü performans sanatçısı Marina Abramovic ile yenilikçi tiyatro yönetmeni Robert Wilson’un 2011’deki birlikteliğinden doğan Bob Wilson’s Life and Death of Marina Abramovic / Marina Abromovic’in Yaşamı ve Ölümü. Giada Colagrande’nin yönetmenliğini üstlendiği belgeselde, Abramovic’in deneysel opera türünde yeniden kurgulanan yaşam öyküsünün anlatılışında Robert Wilson’a Abramovic’in yanı sıra şarkıcı ve besteci Antony Hegarty ve oyuncu Willem Dafoe eşlik ediyor. Abramovic’in 2010 yılında MoMa’da yaptığı performansı anlatan belgesel Marina Abramovic: The Artist Is Present / Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda geçen yıl yine festival kapsamında gösterilmişti.
Oscar Ödüllü sinemacı Alex Gibney, 200’den fazla işitme engelli çocuğu taciz eden rahip Lawrence Murphy’nin hikâyesinden yola çıkarak günümüzün dehşet verici skandallarından birini Mea Maxima Culpa: Silence In The House of God / Madonna Ağlıyor filminde belgeliyor. ABD’de rahiplerin cinsel tacizine yönelik, bilinen ilk halk protestosunu araştıran Gibney, Katolik Kilisesi’nin gücünü nasıl kötüye kullandığını, Milwaukee’den başlayarak İrlanda ve İtalya’daki kilise korolarına, Vatikan’da Papalık makamından henüz istifa eden Kardinal Ratzinger’e uzanan örtbas ve milyon dolarlık tazminatlar zincirini ortaya koyuyor.
Dünyanın en gizli kapaklı ve belki de en çok tartışılan örgütlerinden birinin kendi yöneticileri tarafından ifşa edildiği The Gatekeepers / Bekçiler, hem İsrail hem de Ortadoğu siyasetinin içyüzünü aydınlatıyor. İsrail gizli servisi Şin Bet’in altı eski müdürünün icraatlarını, kararlarını ve başlıca olayların arka planını kendi ağızlarından anlattıkları belgesel, geçen yıl Los Angeles ve New York Film Eleştirmenleri Birlikleri’nin En İyi Belgesel Film Ödülleri’ni kazandı. Yönetmenliğini Dror Moreh’in üstlendiği, Errol Morris’in The Fog of War’ından esinlenen film En İyi Belgesel dalında Oscar’a da aday gösterildi. Film İsrail’de büyük tartışmalara yol açtı.
Arıların peşine düşen yönetmen Markus Imhoof, More Than Honey / Baldan Acı filmiyle izleyenleri arıların dünyasına götürerek insanoğlunun geleceğine dair karanlık bir öngörüyle karşımıza çıkıyor. Albert Einstein’in “Arılar yok olup giderse insanlık sadece dört yıl ayakta kalır” sözünden yola çıkarak artık endişelenme vakti geldiğini düşünen Imhoof, filminin festivaldeki gösterimine katılarak izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.
Tom Donahue’nin yönettiği, yaptıkları seçimlerle Hollywood’u yeniden tanımlayan sinemanın vazgeçilmezleri, kast direktörlerini anlatan Casting By / Oyuncu Seçimi tabuları yıkan Marion Dougherty ve Lynn Stalmasyer gibi mesleğin öncüleriyle, Al Pacino, Jeff Bridges, Robert Redford, Woody Allen, Diane Lane, Morgan Freeman, Warren Beatty, Glenn Close, Channing Tatum, Gabourey Sidibe, George Lucas ve Bette Midler gibi bugün efsane olmuş isimlerle yapılan röportajları bir araya getiriyor.
Becoming Traviata / Traviata ve Biz izleyenleri çok özel bir kadınla, hem sanat yapıtı hem de bir efsane olan, Verdi’nin trajik kahramanı La Traviata’yla tanıştırıyor. Philippe Béziat’ın yönetmenliğini yaptığı film dünyaca ünlü Fransız soprano Natalie Dessay’ı 2011 ilkbaharında, iki ay boyunca Jean-François Sivadier yönetiminde ilk provalardan galada sahne alışına kadar izliyor.
Müzik tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden Sound City, müzik tarihine Nirvana ve Foo Fighters gruplarıyla ismini yazdırmış ünlü müzisyen Dave Grohl’un ilk yönetmenlik denemesi. Dave Grohl, Sound City’de Amerika’nın efsanevi fakat pek tanınmayan kayıt stüdyosu Sound City’ye vefa borcunu ödüyor. Film, 70’ler, 80’ler ve 90’larda Fleetwood Mac, Neil Young, Stevie Nicks, Tom Petty, Metallica, Nirvana gibi isimlerin albümlerine ev sahipliği yapan Sound City’nin hikâyesini, stüdyoyu yakından tanıyan müzisyenlerin ağzından aktarıyor.
Bölüm kapsamında gösterilecek bir diğer film, Free Radicals: A History of Experimental Film / Bir Deneysel Sinema Tarihi. Festival kapsamında, avangart ve deneysel sinemanın tarihini gözler önüne seren bu filmin yönetmeni Pip Chodorov ile yazar, editör, festivalci ve sinemacı Heinz-Peter Schwerfel bir söyleşide bir araya gelecekler. 5 Nisan Cuma günü 16.00’da Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek “Serbest Radikaller – Deneysel Sinema Üzerine Bir Söyleşi”nin moderatörlüğünü Lara Kamhi üstlenecek.
İlk kez 2010 yılında 29. İstanbul Film Festivali’nde özel bölüm olarak yer alan ve kısa sürede festivalin vazgeçilmezlerinden olan “Antidepresan”, SinemaTV sponsorluğunda izleyicilerle buluşuyor.
Goodbye Lenin’in yardımcı yönetmenliğini yapan, reklam ve müzik filmleri yönetmeni Jan Ole Gerster’in ilk uzun metraj filmi Oh Boy / Eyvah melankoliyle mizah arasında gidip gelen bir kent hikâyesi. Hayatı akışına bırakarak yaşamaya çalışsa da sürekli tökezleyen Berlinli Niko’nun komik ve hüzünlü yaşamını anlatan film, geçen yıl, Oldenburg Alman Bağımsızlık Ödülleri’nde En İyi Alman Filmi, Üstün Oyunculuk ve İzleyici Ödülleri’nin yanı sıra Münih Genç Alman Sineması Ödülü’nün de sahibi oldu.
Festivalde geçen yıl “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümünde gösterilen Kill List’in yönetmeni Ben Wheatley, bu yıl Sightseers / Garip Turistler adlı kara komedisiyle yeniden festival seyircisiyle buluşuyor. İngiltere’nin Göller Bölgesi’ni karavanlarıyla boydan boya dolaşan katil çiftin komik, şiddet ve kan dolu tatilini anlatan filmin başrollerini Alice Lowe ve Steve Oram paylaşıyor.
Moonrise Kingdom’un senaristi Roman Coppola’nın yazıp yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği A Glimpse Inside The Mind Of Charles Swan III / Erkek Aklı, aybedilmiş aşklar, dostluk ve intikam hayalleriyle işlenmiş eğlenceli bir komedi. İnsan birini hem sevip hem de ondan nefret edebilir mi? Bu çılgın komedide Charlie Sheen, başarılı grafiker Charles olarak karşımıza çıkıyor.
Mika Kaurismäki’nin son filmi Road North / Kuzeye Giden Yol, birbirinden uzak düşen baba ile oğlun izini süren, hem dokunaklı hem de komedi unsurları barındıran bir yol filmi. St. Petersburg’da İzleyici Ödülü alan Kuzeye Giden Yol filminde Finlandiya’nın önde gelen film ve müzik ikonlarından Vesa-Matti Loiri ve Samuli Edelmann rol alıyor.
I Give It A Year / Bu Aşk Fazla Sürmez, Sacha Baron Cohen’in Borat ve Bruno’nun senaryolarını birlikte yazdığı Dan Mazer’in son filmi. Romantik komedilerin bittiği noktada başlayan bu hareketli film olabilecek en uyumsuz çiftin, Josh ve Nat’ın evliliklerinin ilk yılını komik bir dille anlatıyor.
İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle beklenen bölümlerinden, Malezya Havayolları’nın sponsorluğundaki “Mayınlı Bölge”de farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle tekinsiz yerlerde dolaşan 10 film gösterilecek.
Dog Days / Zor Günler, Import-Export gibi ödüllü filmlerin ve State of the Nation / Ulusun Hali gibi belgesellerin tartışmalı yönetmeni Ulrich Seidl’in, aynı aileden üç kadının çıktığı üç farklı tatilde kendi cennetlerini aramalarını anlatan “Cennet Üçlemesi”nin tümü festivalde gösterilecek. İlk film, cennetin dünyevi aşkta olduğuna inanan ve genç bir sevgili bulmak için Kenya’ya giden Teresa’yı anlatan Paradise: Love / Cennet: Aşk. İkinci film Paradise: Faith / Cennet: İnanç, Teresa’nın, Venedik’te kapı kapı gezerek misyonerlik yapan, dindar kız kardeşi Anna Maria’yı anlatıyor. Son film Paradise: Hope / Cennet: Umut ise, Teresa’nın, tatilini zayıflama kampında geçiren kızının hikâyesine odaklanıyor. Bu üç film sırasıyla Cannes, Venedik ve Berlin Film Festivalleri’nde yarışmalı bölümde gösterilmişti.
Khadak ve Altiplano’nun yaratıcıları Peter Brosens ve Jessica Woodworth’un son filmi The Fifth Season / Beşinci Mevsim tüyler ürpertici bir kıyamet hikâyesi. Küçük bir Fransız köyüne bahar gelmeyince köyün yaşadığı panik ve kaos hali, büyük bir umutsuzluk fonunda ve olağanüstü görüntüler eşliğinde anlatılıyor. İlk gösterimleri Venedik ve Toronto’da yapılan Beşinci Mevsim, Venedik’te Genç Sinema, Yeşil Damla Ekoloji, Valladolid’de Jüri Özel, Gençlik Jürisi ve FIPRESCI Ödülleri’ni kazandı. Yönetmenlerden Peter Brosens, festivalin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.
2010 yılında Uncle Boonmee filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanarak büyük ses getiren Taylandlı yönetmen, video sanatçısı Apichatpong Weeresethakul’un son filmi Mekong Hotel, gerçek ile kurmaca arasında gidip gelen, bu dünyadan öbür dünyaya geçiş yapan bir duygu ve düşünce egzersizi. Sinema dünyasının son zamanlardaki en kendine has seslerinden Weeresethakul, filmde vampiri andıran anne ile kızı ve genç âşık ile Mekong Nehri arasındaki bağı özgün tarzıyla anlatıyor. Mekong Hotel aynı zamanda, Weeresethakul’un 2002’de hazırladığı, ancak yüksek bütçesi yüzünden çekemediği Ecstasy Garden projesi için ekibiyle yaptığı provayı da ekrana aktarıyor. Weeresethakul, 2001’de İstanbul Bienali’ne de sanatçı olarak katılmıştı.
2012’de Tallinn’de En İyi Yönetmen ve Venedik’te Eşcinsel Aslan Ödülleri’ni kazanan Weight / Yük’te morgda çalışan, hayattan umudu kesmiş, doğuştan kambur levazımatçı Jung’un öyküsü anlatılıyor. Sert sahneleriyle Venedik Film Festivali’ndeki ilk gösteriminde sansasyona yol açan Yük, yönetmen Jeon Kyu-Hwan’un sözleriyle “insanların bir yük gibi taşıdıkları yaşamın ağırlığı üzerine grotesk bir fantezi.”
Romantik, yoğun, canlı ve büyüleyici Upstream Color / Gizli Kimya, 2013 yılının merakla beklenen filmlerinden. Sundance’nin ardından, uluslararası prömiyeri Şubat ayında Berlin’de yapılan filmin yönetmeni Shane Carruth, 2004 yılında çektiği bir önceki filmi Primer / Kapsül ile Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmıştı. Yönetmenin bu yeni filminde, insanoğlunun kökenlerini ve aşkın entrikalarını irdeleyen karmaşık bir aşk hikâyesi anlatılıyor.
Nescafe Gold’un sponsor olduğu “Yeni Bir Bakış” bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatini üzerlerine çeken genç yönetmenlerin filmleri izleyicilerle buluşacak.
Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Ödülü’nü alan After Lucia / Lucia’dan Sonra, ilk filmi Daniel ve Ana ile yakaladığı başarıyı sürdüren 1979 doğumlu Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun ikinci yönetmenlik denemesi. Meksika’nın Oscar adayı Lucia’dan Sonra, bir trafik kazası sonucu eşini kaybeden Roberto ile kızının, yeni bir başlangıç yapmak üzere taşındıkları Meksiko’da yasla başa çıkma ve büyük şehre ayak uydurma çabalarını anlatıyor.
İlk gösterimlerini Venedik ve Toronto Film Festivalleri’nde yapan A Hijacking / Fidye, Hint Okyanusu’ndaki yük gemisi MV Rozen’in Somalili korsanlar tarafından kaçırılışını ve mürettebatın rehin alınışını anlatıyor. Submarino ve The Hunt / Onur Savaşı filmlerinin başarılı senaristi Tobias Lindholm’un ikinci filmi Fidye’nin oyuncu kadrosunda Amalie Ihle Alstrup, Johan Philip Asbæk ve Ole Dupont yer alıyor. Filmin çekildiği MV Rozen, daha önce gerçekten açık denizde korsanlar tarafından kaçırılan bir gemi. Kadroda arabulucuyu oynayan Gary Skjoldmose Porter gerçek hayatta da kaçırılan bir gemide rehin düşmüş ve arabuluculuk yapmış.
Çağdaş Habil-Kabil hikâyesi A Respectable Family / Saygın Bir Aile, belgeselci yanıyla tanınan Massoud Bakhshi’nin son kurmaca filmi. Yönetmen Bakhshi, 1979 İslam Devrimi sonrasındaki çocukluğundan, savaş yıllarındaki gençliğinden ve günümüz Tahran’ındaki deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığı filmini Batı’da yaşayan İranlı bir akademisyen üzerinden anlatıyor.
Peddlers / Hamallar, Bollywood’a alternatif yeni bir Hindistan sinemasının en iyi örneklerinden. Filmin yönetmeni ve senaristi Vasan Bala filminin eksik kalan bütçesini Facebook’tan tamamlamasıyla Hindistan bağımsız sineması için umut ışığı yaktı. Hamallar, başıboş yetim Mac, cinsel sorunları olan polis memuru Ranjit ve kanser tedavisi için uyuşturucu işine giren eski öğretmen Bilkis’in kesişen hayatlarını konu alıyor. Bombay sokaklarında geçen bu karanlık suç filmi 2012 Cannes’da Eleştirmenler Hafta’sında gösterildi.
Filistinli yönetmen Annemarie Jacir’in filmi When I Saw You / Seni Gördüğümde, Şubat ayında düzenlenen Berlin Film Festivali’nde NETPAC Ödülü’ne layık görüldü. Jacir’in Salt of This Sea / Bu Denizin Tuzu’nun ardından çektiği bu ikinci filmi 1967 yılında, Filistinli mültecilerin yerleştiği bir kampta geçiyor ve 11 yaşında, başına buyruk bir çocuğun özgürlük peşinde babasını arayışını konu alıyor. Huffington Post Seni Gördüğümde’yi “son derece dokunaklı sinemasal bir şiir” sözleriyle övdü.
Geçen yıl Selanik Film Festivali’nde En İyi Senaryo, İzleyici ve Jüri Özel Ödülleri’ni alan Epilogue / Son, festivalin “Yeni Bir Bakış” bölümünün merak uyandıracak filmlerinden. Amir Manor’un ilk uzun metraj filmi, yaşlı bir çiftin mahrem portresini çizerken tüketim ve bürokrasi çarkları içinde yabancılaşmış ve körelmiş İsrail toplumunu da eleştiriyor. Haneke’nin büyük ses getiren Amour / Aşk filmine benzetilen Son’un senarist ve yönetmeni Amir Manor, festivalin konuğu olacak.
Müzik tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden Gimme the Loot / Malları Ver, soul müzik, hip hop ve grafiti dünyasının nefes kesici bir bileşimiyle yola çıkan yönetmen Adam Leon’un ilk uzun metrajı. Austin SXSW festivalinde En İyi Kurmaca Film Ödülü’nü alan Malları Ver, grafiti sanatçısı bir çiftin hikâyesini anlatıyor.
Uyarıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümünün sponsoru tv2. Festival boyunca cuma ve cumartesi geceleri 24.00 seansında gösterilecek filmler izleyicilerin uykusuna mal olacak.
Bölümün kaçırılmayacak filmlerinden biri hiç kuşkusuz 26 farklı yönetmenin çektiği 26 farklı ölüm hikâyesinden oluşan The ABCs of Death / Ölümün Alfabesi. İlk gösterimi Toronto’da yapılan bu çılgın film, on beş ülkeyi kapsayan prodüksiyonu, Ben Wheatley, Jorge Michel Grau ve Xavier Gens gibi dünyaca ünlü sinemacıların yönettiği bölümleriyle çok iddialı. Alfabenin her bir harfi için farklı bir yönetmen tarafından çekilen 26 film, kışkırtıcı, şok edici, komik ve sinir bozucu.
Bölümde ayrıca Midnight Meat Train ile tanınan Ryûhei Kitamura’nın No one lives / Herkes Ölecek ve El Orfanato / Yetimhane’nin yaratıcılarının yapımcılığını üstlendiği, Oriol Paulo’nun The Body / Ceset filmleri de yer alıyor.
“Ustalar” bölümünde bütün sinemaseverler, dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren usta yönetmenlerin son filmlerini izleme fırsatı bulacak.
Ken Loach’ın, prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ve büyük beğeni toplayan belgeseli Spirit of ‘45 / 45 Ruhu, festivalin kaçırılmayacaklarından. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından İngiltere’de esen umut rüzgârlarının vahşi kapitalizmle yok oluşunu anlatan 45 Ruhu, dönemin tanıklarının anlatılarıyla arşiv görüntülerinden oluşuyor. Bir önceki filmi The Angels’ Share / Meleklerin Payı Filmekimi’nde gösterilen Ken Loach, son filminde İngiltere’nin bir birlik ruhu içinde savaşın yıkıntıları arasından çıkışının izini sürüyor.
En yaşlı sinemacı, 103 yaşındaki Manoel de Oliveira’nın, Portekizli modernist Raul Brandão’nun 1923 tarihli oyunundan uyarladığı filmi Gebo And The Shadow / Gebo ve Gölge’nin başrollerinde Claudia Cardinale, Jeanne Moreau, Leonor Silveira, Oliveira’nın torunu Ricardo Trepa ve Michael Lonsdale yer alıyor. İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde gerçekleştirilen, Abu Dabi Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan film, 19. yüzyıl sonlarında oğlunu korumak için kendini feda eden bir adamın hikâyesini anlatıyor.
Fransız Yeni Dalga akımının önemli isimlerinden Alain Resnais’in son filmi You Ain’t Seen Nothin’ Yet / Henüz Bir Şey Görmediniz, “Ustalar” bölümünün iddialı yapımlarından. Alain Resnais, son filminde kurgu ile gerçeği, film ile tiyatroyu harmanlarken aşk, yaşam, ölüm gibi temaları irdeliyor.
Efsanevi belgeselci ve fotoğrafçı Raymond Depardon, altı yılını doğduğu ülkeyi geniş format kamerayla fotoğraflayarak geçirdi ve uzun yıllar birlikte çalıştığı Claudine Nougaret ile alışılmışın dışında bir seyahat güncesi hazırladı. Journal De France / Fransa Günlüğü benzersiz bir Fransa portresi çizerken sıradışı bir kariyerin ve sanat fotoğrafçılığının etkileyici özetini de sunuyor. Yolculuk, Depardon’un muhabirlik yaptığı zamanlardan Çad, Venedik, Cannes, Bokassa gibi mekânlara ve Jean-Luc Godard gibi isimlere uzanıyor.
Tabuları yıkan sinemacı Peter Greenaway, Goltzius And The Pelican Company / Goltzius ve Pelikan Kumpanyası ile bu kez seks, din ve sanatın iç içe geçtiği üç katmanlı bir film sunuyor. Yönetmenin Rembrandt’ın etrafındaki komployu anlattığı Nightwatching / Gece Bekçisi ile başladığı “Hollandalı Ustalar” üçlemesinin ikinci filmi olan Goltzius ve Pelikan Kumpanyası, 16. yüzyılda yaşamış baskı ve gravür ustası Hendrik Goltzius’u izliyor. Film, Goltzius’un zina, ensest, aldatma, pedofili, fahişelik ve ölüsevicilikten oluşan altı cinsel tabuyu sahnelemesini konu alıyor.
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Hannah Arendt’in yaşamının bir bölümünü konu alan Hannah Arendt, Berlin’den sonra 32. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Önceki çalışmalarında Rosa Luxemburg ve Hildegard von Bingen’in hayatlarını da beyazperdeye taşıyan yönetmen Margarethe von Trotta’nın son filmi, kahramanını Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın 1960 yılında Kudüs’te yargılanışını izlerken resmediyor. Arendt, The New Yorker dergisine Eichmann hakkında hazırladığı yazı dizisinin ardından, 1961–1964 yıllarında tüm dünyadan gelen sert tepkilere direniyor. Filmde Arendt’i ünlü Alman oyuncu Barbara Sukowa canlandırıyor. “Düşünen bir kadının filmi”ni yaptığını belirten Margarethe Von Trotta, “kötülüğün sıradanlığı”nı keşfiyle dünyayı sarsan Arendt’in hikâyesini etkileyici bir biçimde anlatıyor.
Fist in the Pocket / Cepteki Yumruklar, Good Morning Night / Günaydın Gece ve Vincere / Yenmek’in usta yönetmeni İtalyan Marco Bellocchio, son filmi Dormant Beauty / Uyuyan Güzel ile izleyiciyi ötanazi konusunda çok yönlü bir keşfe çıkarıyor. Uyuyan Güzel, 2012 Sao Paulo Eleştirmen Ödülü’nü ve filmin oyuncusu Fabrio Falco 2012 Venedik En İyi Yeni Genç Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.
Usta yönetmen Mike Figgis’in son filmi Suspension of Disbelief / Gördüğüne İnan, festivalin merakla beklenenlerinden. Gerçeklikle hayal arasında geçişlerle örülü, senaryoyla gerçek hayatın birbirine karıştığı bu psikolojik gerilim, Mulholland Dr. / Mulholland Çıkmazı ve Black Swan / Siyah Kuğu gibi modern klasiklerle kıyaslanan postmodern bir cinayet filmi.
Festivalin ailece izlenebilecek, uluslararası çocuk filmi festivallerinde beğeni toplayan yapıtların gösterildiği “Çocuk Mönüsü” bölümünde en iyi çocuk filmlerinden bir seçki sunulacak. Festival süresince hafta sonları City’s ve Rexx sinemalarında, 11.00 ve 13.30 seanslarında gösterilecek filmlere simültane Türkçe seslendirme yapılacak.
Bölüm kapsamında, Stéphane Aubier, Vincent Patar ve Benjamin Renner’in Ernest & Celestine / İki Arkadaş, Michel Ocelot’un Kirikou and The Men and the Women / Kirikou ve Erkekler ve Kadınlar ve Stephan Schesch’in Moon Man / Aydaki Adam filmleri festivalin küçük takipçileriyle buluşacak.
Festivalin “Anılarına” bölümde yakın zamanda kaybettiğimiz sinema üstatlarının filmleri izleyicilerle buluşacak.
“Anılarına” bölümünde sadece sinemada değil, sözünü söylediği her alanda zamanın ötesinde işler yapmış usta yönetmen Metin Erksan anısına, yönetmenin 1974’te TRT için çağdaş Türk öykülerinden uyarladığı beş orta metraj filmi gösterilecek. Sabahattin Ali’nin Hanende Melek, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Geçmiş Zaman Elbiseleri, Samet Ağaoğlu’nun Bir İntihar, Sait Faik Abasıyanık’ın Müthiş Bir Tren ve Kenan Hulusi Koray’ın Sazlık öykülerinden senaryolaştırılan bu az görülmüş beş filmi kaçırmamak gerek.
Geçen Mayıs ayında yitirdiğimiz sinema yazarı, tarihçisi ve SİYAD’ın onursal üyesi Rekin Teksoy, SİYAD’ın seçtiği bir filmle anılacak. SİYAD, Rekin Teksoy’un anısına, onun edebiyata ve İtalyan sinemasına duyduğu sevgiyi bir araya getiren Pier Paolo Pasolini’nin Decameron / Dekameron filmini seçti.
Oyuncu Harold Lloyd’un anısına Fred C. Newmeyer ve Sam Taylor’un Safety Last! / Güvenlik Sonra Gelir filmi gösterilecek. Ocak ayında kaybettiğimiz yönetmen Nagisa Oshima’nın anısına Merry Christmas Mr. Lawrence / Mutlu Noeller Bay Lawrence, Tony Scott’ın anısına ise The Hunger / Açlık filmi festivalde olacak.
Başrol oyuncusu River Phoenix’in 1993 yılındaki trajik ölümü nedeniyle yarıda kalan ve Eylül 2012’de Hollanda Film Festivali’ndeki gösterimine kadar izleyiciyle buluşamayan Dark Blood / Kirli Kan da, “Anılarına” bölümünde gösterilecek filmlerden. George Sluizer’in yönettiği film, Hollanda ve Berlin Film Festivallerindeki gösterimlerinin ardından, River Phoenix’in ölümünün 20. yıldönümü anısına 32. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Yönetmen George Sluizer de festivale konuk olarak katılacak.
FESTİVALİN AKREDİTASYON VE KONUK AĞIRLAMA MERKEZİ
Dostları ilə paylaş: |