Istanbul Üniversitesi Matbaası



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə26/329
tarix07.01.2022
ölçüsü1,58 Mb.
#88912
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   329
HASTALIĞIN TANISI

Bazı hastalıkların gözlenebilen bir takım belirtileri ve bazı hasta şikâyetleri ile ilgili kayıtlara en eski tıp metinlerinde rastlanmakla birlikte, hastalıkların günümüz tanımlarına ulaşabilmek için binlerce yıl geçecekti. Hastalıklar başlıca belirtisine, öngörülen sebebe veya etkilenen organa göre adlandırılırdı. Bu bakımdan, ilk çağ metinlerinde yer alan hastalık tariflerine göre bugün ayırt edici tanılar koymak güçtür. Buna rağmen tıp tarihçileri, belirli hastalıklara özgü tipik belirtilerin ve şikâyetlerin verildiği tariflerden hareketle ilk çağ metinlerinde yer alan bir takım hastalıkları tanıyabilmektedir.

Eski Mısırlılar harici olarak bazı göz, deri, bademcik hastalıklarını; dahili olarak da bazı kalp, karaciğer, safra kesesi rahatsızlıklarını ayırt edebiliyordu. Bugün kullandığımız bir kısım hastalık isimleri ( katarakt, migren vs.) eski Mısır dilinden gelmiştir.

Hitit hekimleri hastalıkları çoğunlukla belirtilere (semptomlara) göre ayırırdı. Hastalıklar baş dönmesi, ağız kokması, öksürük, hıçkırık; gözün yaşarması, kızarması, kanaması, bulutlanması (katarakt); sarılık, kansızlık gibi tanımlamalar ile adlandırılırdı. Cüzam ve sara hastalığını da tanırlardı. Kırk kadar hastalık adının yer aldığı tabletlerde salgın yapan hastalıklardan da söz edilir.

Eski Çin’de tıp felsefesi ile tıp uygulaması birbirinden ayrılmazdı. Hekim önce hastanın Tao’yu (yin ve yang dengesini) nasıl bozduğunu anlamalıydı ki, hasta tekrar doğru yola girebilsin. Hekim hastayı doğru yola getirebilmek için ahenksizliğin nedenini belirler ve tedaviyi buna göre yönlendirirdi. Örneği, iç hastalıkları yin, harici hastalıklar yang özelliğini taşırdı.

Eski Hint uygarlığının kutsal kitaplarından Atharva-veda’da urlar, lenf adenit, cüzzam, ishaller, kalp hastalıkları, felçler, romatizma hastalıkları, cinsi temas ile bulaşan bir takım hastalıklara ait kısa ifadeler ve ilâç terkipleri verilir. Ünlü hekim Çaraka’nın eserinde ise cüzam, verem, şeker, delilik, sarılık ve kuduza ait bilgiler ve ilaç terkipleri bulunur. Eski Hint tıbbında hastalıklar; yaralar, dahili hastalıklar, akla ait hastalıklar ve tabii hastalıklar olarak dörde ayrılırdı. Ünlü hekim Susruta ise hastalığı şöyle tanımlar: “İnsan hastalığın kabıdır ve insan için ıstırap veya ağrı kaynağı olduğu anlaşılan şeye hastalık denir.”

Hipokrat ekolünün hekimleri hıltlar/unsurlar nazariyesine göre hastalığın tanısını koymak için vücutta hangi unsurun arttığını tespit ederdi. Buna göre; kan unsuru fazla olduğunda vücut ağırlaşır, uyku, burun kanaması, deride kızarma ve sivilce, ağızda acı tat belirtileri ortaya çıkar; sarı safra fazlalığında iştahsızlık, uykusuzluk, susuzluk, yüzün sararması gibi belirtiler görülür; kara safra (sevda) çokluğunda zayıflama, karamsarlık, iştahsızlık, kâbus görme gibi belirtiler meydana gelir; balgamın artmasıyla da bedende soğuma, hazımsızlık, ağırlaşma ve uyku hali belirtileri saptanır. Hastalıklar en çok dikkati çeken belirtiye göre adlandırılırdı.

Hastalık belirtilerini kaydeden ve sınıflayan Hipokrat pek çok hastalığın tarifini yaptı. Hipokrat aynı zamanda belirli hastalıkların kritik belirtilerini ve safhalarını gözledi ve kaydetti. Günümüzde kullanılan birçok tıp terimi Hipokrat Külliyatı’nda yer alır. Örneği, amigdalitis, askariasis, assit, astma, difteri, enterit, epilepsi, hemipleji, hidrosel, hidrotoraks, histeri, ikter, kistitis, malarya, melankoli, nefrolitiazis, orşit, paralizi, parapleji, plöritis, pnömoni, skorbüt, tetanoz, tonsillitis, varikosel vd.

Roma döneminde de bir takım hastalık belirtilerinin ve hastalıkların tanımları yapılmıştı. Örneği bugün Roma’lı Celsus’u (M.Ö. 10-M.S. 50) iltihabın (enflamasyonun) dört ana belirtisini ortaya koymasıyla anıyoruz: kızarıklık (rubor), şişlik (tumor), sıcaklık (calore) ve ağrı (dolore) iltihabın değişmez belirtileridir. Tıp dahil zamanının çeşitli bilgilerini toplayıp özetlemeye çalışan soylu bir Romalı olan Celsus muhtemelen hekim değildi. Kayserili Aretaeus (M.S. 120-200) ise, ampiyem, gut, lepra, elefantiyazis hastalıklarını tanımlamış; serebral ve spinal felçlerin farkını açıklamış; şeker hastalığının belirtilerini vererek hastanın çok su içip, fazlaca idrara çıktığını yazmıştı.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   329




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin