Istanbul Üniversitesi Matbaası


- Hekimin Hukuki Sorumluluğu Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə3/329
tarix07.01.2022
ölçüsü1,58 Mb.
#88912
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   329

- Hekimin Hukuki Sorumluluğu Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU

- Hekimin Mesleki İlişkileri Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU

- Yaşamın Başlangıcı ve Sonu ile İlgili Etik Sorunlar Doç. Dr. Yeşim IŞIL ÜLMAN

- Organ ve Doku Aktarımı ile İlgili Etik Sorunlar Doç. Dr. Yeşim IŞIL ÜLMAN

- Hasta Hakları Dr. Gülten DİNÇ

- Etik Kurullar Dr. İnci HOT



TIP TARİHİ EĞİTİMİNİN AMACI VE GEREĞİ

Prof. Dr. Nil Sarı

Tıp fakültelerinde verilen tıp tarihi eğitiminde tıp öğrencisi için en yararlı bilgiler seçil­melidir. Tıp fakültesi öğrencisi için nelerin yararlı olabileceğini belirlemek amacıyla geçen yüzyıldan bu yana tıp camiasının tıp tarihine bakış açısına ve yaklaşımına göz atmamız ye­rinde olur.

19’uncu yüzyılın ortalarında tıbbın tarihi tıbbın kendisiydi. Geçmişe yönelim tarihi bilgi edinme veya eskiyi eleştirme amacını taşımazdı. Hekimlerin çoğuna göre tıp tarihi tıp nazariyesinin bir parçasıydı. Çünkü, tıpta ilerlemenin gerçekleşebilmesi için daha ön­ceki nesillerin tecrübelerinin öğrenilip özümsenmesi gerektiğine inanılırdı. Littre’nin hazırladığı Hipokrat Külliyatı bunun en güzel örneğidir.

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında ye­ni tıp biliminin gelişmesiyle hekimlerin tıbbın tari­hine bakış açısı kökten değişti. Geçmiş bitmişti. Sıradan hekim tıp tarihini yanlışlıkların tarihi olarak değerlendirdi. Tıp tarihi artık eleştiri niteliğini kazandığından tıbbın değil, tarih alanının konusu sayılmaya başlanmıştı. Hekimler tarih ni­teliğindeki bir konudan hiçbir şey öğrenemezdi. Hekimin geç­mişine yönelimi temelde tarihî olduğundan, tarihçiler, dilciler, felsefeciler ile işbirliği yapılmaya başlandı.

20’inci yüzyıldan itibaren anlaşıldı ki, gereği gibi, yani belli amaçlar doğrultusunda öğretildi­ğinde tıp tarihinden pek çok ders alına­bilirdi. Günümüze kadar nasıl gelindiğini bilmeden mesleğin bu gününün gereğince anlaşılamayacağının farkına varılmıştı.­ Çağdaş sorunları daha iyi anlayabil­mek için geçmiş ile günümüz arasında­ki ilişkileri kurmak zorundayız. An­cak böylece geçmişten bugüne geliş­melerin ışığında çağdaş güçlükleri tah­lil ve değerlendirme olanağı kazanabilir; tıp ve hekimlikteki değişimin ger­çeklerini anlama yeteneği geliştirilebi­liriz.

Bu amaç doğrultusunda tıbbın geçmişine dönüp baktığımızda, neyi öğrenmeli ve öğret­meliyiz? Önce, tıbbın belli bir zaman­da ve belli bir yerde nasıl olduğu öğrenilmelidir ki bir tarih yönelimi ve bir tarih görüşü geliştirilebilsin. Fakat tıp öğrencisine yarar sağlayabilmek için geçmişi en iyi şekilde nasıl değerlendire­biliriz? Hangi konular üzerinde durma­lıyız? Çağlar boyunca sağlık ve hastalıkla ilgili durumlardan örneği, sağlığı koruyup gözetme, hastalıkları önleme ve hastayı sağlığına kavuşturmaya yönelik çalışmalar üzerinde mi durmalıyız? Bu­na göre, belli bir toplumda ve belli bir dönemde sağlık koşulları neydi; hasta­lık yaygın mıydı, değil miydi; hangi hastalıklar yaygındı; insanlar genç mi ölüyordu, yoksa bir çoğu ileri yaşa ka­dar yaşıyor muydu; yaşam düzeyi ney­di; ekonomik ve sosyal durumu, kalıtım ve çevre koşulları, yerleşim şekli, bes­lenme durumu, eğlence hayatı nasıldı? Bu konulardan hangisinin tarihî gelişimini anlatmalıyız?

Sağlığın gözetilip sürdürülmesi ve hastalığın önlenmesi için yapılanları an­latırken, din tarihi, eğitim tarihi, toplu­mun insan bedenine karşı tavrı, toplu­mun sağlık ve hastalığı yorumlayışı, halk kitlelerinin sağlık konusunda ne ölçüde bilgilendirildiği, ülkelerin sağlık kurumlarını yapabilme olanakları gibi pek çok sosyal konu da böylece ele alınmış olacaktır.

Konuların hepsi önemlidir ve kısa da olsa, belki hepsine yeri gel­dikçe değinmek gerekebilir. Ancak tıp tarihi dersleri haftada bir saat olup, bir yarı yılda toplam 13-14 saati geçme­mektedir. O halde, bu kadar kısa bir sü­rede neye ağırlık vermeliyiz? Tıp öğ­rencisine hangi konular, nasıl anlatılırsa en yararlı olabilir?

Tarih boyunca hekimlik uygulama­larının iki kaynağı olmuştur. Biri babadan oğla, ustadan çırağa veya kuşaktan ku­şağa aktarılan hastalıklar ve tedavileriyle ilgili bilgi ve yöntemlerdir. Bir ilacın veya tedavinin etkili ya da etkisiz olduğu deneme-yanılma yoluyla edinilen tecrübelerle öğrenilmiştir; ancak bunların nasıl etki ettiğinin açık­lanması mümkün olamayabilmektedir. Bu, he­kimlik sanatıdır. Sanat olarak tıp, he­kimlerin deneyimlerini kapsar. Öte yandan tıp bilimini; hekimlerin varsayımlarını ve buradan hareketle elde edilen kanıta dayalı tıbbı görüyoruz.

Tıp tarihini günümüze aktaran öğretim üyeleri olarak bizlerin en önemli görevi, tıp öğren­cisinin tıbba bilimsel olarak yaklaşımını geliştirmek; tıp bulgularını bilim yöntemiyle değerlendirmesini ve yorumla­masını sağlamaktır. Bu nedenle, tarih bo­yunca hekimin ve tıpla ilgili diğer kişilerin hastalığın kaynağı ve niteliği konusunda benimsedikleri görüşleri tanıtmak gerekir. Tıbbın eğilimi daima hastalık nedenini ortadan kaldırma doğrultusundadır. Ancak, öne sürülen hastalık nedenleri değişe gelmiştir. Hastalık ba­zen kötü bir ruhun etkisine girmenin so­nucu; bazen tanrı tarafından bir günahın ce­zalandırılması; veya varsayılan bir takım unsurların veya atomların dengesindeki bozukluk; ya da fiziki veya kimyevi kuvvetlerin dengesizliği olarak kabul edilirdi. Tıbbın düzeni sihre, dine, felsefeye, tanrı gücü­ne veya bilime dayandırılırdı. Bu açıdan yaklaşıldığında, tıpta kavramların ve görüş­lerin değişmesini vurgularken, tıp dü­şüncesinin ve uygulamasının zaman içindeki değişimini ve toplumlar için taşıdığı anlamları göstermek mümkün olabilecektir. Böylece öğrenciler, yeni bilgilerin edinilmesiyle, başka görüşler yerini alana kadar, her görüş veya varsayımın doğru bilindiğini kavrayacaktır.

Tıp, toplumun ilgi ve gereksinimleri­ne göre kapsamını, alanını ve imkanları­nı tekrar tekrar biçimlendirmiştir. Tıp tarihi öğrenciye, ilaçların ve araç gereç­lerin nasıl gelip gittiğini, nasıl bugünün yararlı bir ayrıntısının yerini yarın bir başkasının, daha iyi sayılanın aldığını; nasıl bazen mantık dışı yönelimlerden, yarı doğrulardan ve günlük uygulamalar­dan ve deneyimlerden olumlu sonuçların da çıkarılabildiğini öğrenecektir. Bugü­nün doğrusunun nasıl yarının yanlışına dönüştüğünü gören öğrencilerin daha ba­ğımsız ve eleştirici bir yönelim benimse­melerini ve yeni doğruları değerlendir­meye ve özümsemeye daha hazırlıklı ol­malarını sağlayacaktır. Ayrıca, geçmişi eleştirirken eski teorileri bizimkiler ile mukayese edip, görüşlerimize uyanlara ileri ve farklı olanlara ilkel demenin de doğru olmadığını; tıp tarihindeki öğreti­leri yargılamak yerine, anlamaya çalış­mayı da öğreneceklerdir. Çünkü, tıp teo­rileri daima bir dönem medeniyetinin bir yönünü temsil eder. Teorileri çağlarının ürünü olarak ele alırsak bize hayali gö­rünmeyeceklerdir.

Tıp tarihinin oluşmasında yer alanların katkılarını anlatmayacak mıyız? Tarihi kişiler yapar; ama birçok isim hatırlandığı gibi, birçoğu da unutulur. Bazıları kalıcı katkılarıyla bilim adamı olarak anılır; diğerleri za­manlarının büyük hekimleri oldukların­dan hatırlanır. Keşifler, buluşlar yapmış olan dehalar vardır; yeni ufuklar açmış, okulların kurucuları olmuşlardır. Her meslekte gençlerin izleyeceği, ilham veren, özendirici örneklere, yani kah­ramanlara ihtiyaç vardır. Ancak, bu­luşları genellikle tek kişi

yapmaz. Bu nedenle tıbbın her dalı için bir babanın aranması doğru değildir. Mesela Vesali­us’un gününde dönemin bütün çalışma­ları anatomiye yönelikti. Harvey’in gü­nünde her şeye hareket ve ölçüm açısın­dan bakılıyordu. Pasteur’ün dönemi ise tamamen mikrobiyoloji araştırmalarına dönüktü. Böylece bir kişi bir eğilimin, okulun veya dönemin temsilcisi olarak ortaya çıkar. Bir biyografi dizisi için­de tıp düşüncesinin gelişimini izlemek mümkündür. Tıp tarihindeki şahısları ve hekim­likle ilgili uğraşlarını göstermek ve tec­rübelerini anlatmakla öğrenciye düşün­me açısından yardımcı olduğumuz gibi meslek sevgi ve bağlarını pekiştirme fırsatını da buluruz.

Tıp tarihi derslerinin ama­cı, tıbbın düşünce tarihini izleyerek de­ğişme sürecinin algılanmasını sağla­maktır. Tarih öncesinden bugüne hasta­lıkla ilgili değişen düşünce ve yönelim­lerin uygulamalar üzerindeki etkisini değerlendirmeliyiz. Tıp tarihi eğitiminin amacı, sanat sanat içindir der gibi kendisini amaç edi­nerek kapsamlı bilgi vermek olmamalı­dır. Bunun yerine amacımız günün so­runlarını geçmişin ışığında ölçme ve değerlendirme ve insan tecrübesinin özünde bulunan değişebilirliği kavra­ ma yeteneğini kazandırmaktır. Böylece tıp tarihi bir amaç değil araç olarak kullanıldığında geçmişin eksiksiz bir panaromasını tıp öğrencilerine sağlama


girişimleri de olmayacak; ve yine böylece ilk sınıflarda verilen tıp tarihi dersleri tıbba giriş dersi olarak da önemli bir görev yapacaktır.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   329




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin