İLK ÇAĞ’DA TIP
Prof. Dr. Nil Sarı
BİLGİNİN YAZIYLA KAYDEDİLMESİ
Yazının bulunuşuyla insanoğlunun yaptıkları, deneme-yanılma yoluyla öğrendikleri, nesilden nesle anlatılanlar, efsaneler, rivayetler ve gelenekler kayıt altına alınmaya başlandı. Bilgilerini, tecrübelerini semboller kullanarak kaydedenler bunları sonraki kuşaklara aynen aktarabildiler. Yazının icadıyla ilerleyen eski yüksek medeniyetlerde (Mezopotamya -Sümer, Akkad, Babil , Mısır, Çin, Hitit, Hint, Yunan, Roma ve İskenderiye uygarlıklarında) tıbba dair inançlar, görüşler ve uygulamalar da kaydedildi.
M.Ö. 5000 yıllarında Orta Asya’dan (Altay-Hazar-Tibet bölgesinden) gelerek Bağdat ile Basra arasına yerleşen Sümerliler M.Ö. 4000-3000 yıllarında ilk medeni hayatı başlattılar. Sümerliler kendilerine Kengi veya Kenger derlerdi. Daha sonra bölgeye göç eden ve M.Ö. 2000’lerde Sümer şehir devletlerini ortadan kaldıran Sâmi ırkından Akkadlılar onlara Şumerû dediler. Mezopotamya’da, yani iki nehrin (Dicle ve Fırat) arasında doğan Sümer medeniyeti, İran’dan Akdeniz’e kadar binlerce yıl etkili oldu. Sümer yazısının çözülmesiyle anlaşıldı ki, Yunan medeniyetinin önemli bir bölümü Mezopotamya medeniyetinden devralınmıştı. Sümerlilere ait bilgileri, sivri açılan kamış ucu ile kil tabletler üzerine yazılanlardan öğreniyoruz. Çoğu İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan 100 000 kadar tabletin pek azı okunmuştur. M. Ö. VII. yüzyılda Asur kralı Asurbanipal, krallığının her yerinden toplattığı eski ve yeni çivi yazısıyla işlenmiş tabletler ve kopya ettirdikleriyle 25 000 civarında tabletten oluşan büyük bir kütüphane kurmuştu. Araştırıcılar, bunların 1000 kadarında tıp ile ilgili konuların yer aldığını bildiriyor.
Eski Mısır medeniyeti Nil nehrinin iki tarafında kurulup gelişti. M.Ö. 3400-600 yılları arasında yirmi altı sülale Mısır’ı idare etti. Kâtipler ve hekimler rahip sınıfındandı. Önceleri eski Mısır dili kutsal kabul edilen resim yazısı hiyeroglif ile kaydedildi. Zamanla şekiller sadeleşti ve birbiriyle birleştirildi. Firavunların yaptığı işler, tarihi olaylar ve efsaneler anıt mezarlarının duvarları üzerine yazıldı. Mısırlılar papirüs bitkisinden elde edilen ve rulo şeklinde kullandıkları kâğıtlara da tecrübelerini ve bilgilerini kaydettiler. Tıp bilgilerinin yer aldığı papirüslerden en önemlileri; ilaç reçetelerinin ve sağlık öğütlerinin verildiği Edwin Smith (M.Ö. 17. yy.); cerrahi tedavilerin anlatıldığı Ebers (M.Ö. 16. yy.); ve kırık-çıkık tedavilerinin ele alındığı Hearts (M.Ö. 16. yy.) papirüsleridir. Mısır uygarlığı da Yunan medeniyetini çok etkilemişti.
İki yüz bin yıldan beri insanların toplu halde yaşadıkları Anadolu’nun ilk yüksek medeniyetini kuran Hattiler M.Ö. 2000’li yıllarda Kafkaslar üzerinden Orta Asya’dan geldiler. M.Ö.1800 yıllarında Hattileri egemenliği altına alan Hititler zamanında Anadolu “Hatti Ülkesi” olarak anılırdı. Hitit dönemine ait çivi yazısıyla işlenmiş 30 000 den fazla tablet bulunmaktadır. Metinlerin bir kısmında hiyeroglif yazısı kullanılmıştır. Hitit tıbbına ait bilgiler 22 tabletten elde edilmiştir.
Eski Çin medeniyetinde tıp ile ilgili en eski yazılı kaynaklar üç Çin imparatoruna atfedilir. Yazdıkları kitaplarda yer alan tıp bilgileri nedeniyle hekim oldukları kabul edilen imparatorlardan Fu-Hsi (M.Ö. 2953-M.Ö. 2900) Pa kua sembolünü bularak yin-yang nazariyesini ortaya koymuş; Chen-Nungh (M.Ö. 2737-M.Ö.2800) yazdığı Pen-tsao adlı eserinde tıp bitkilerini tanıtmış ve 365 ilâç tarifi vermiştir. Çin tıbbının ilkelerini belirleyen Huang-Ti (Yu Hsiung) (M. Ö. 2697-M.Ö. 2600) tıbbın kanunu anlamına gelen Nei Ching’in yazarıdır. Bu kitapta akupunktur ile tedavi anlatılır.
M.Ö. 2300 yıllarında gelişen eski Hindistan medeniyeti İndus vadisi etrafında yeşerdi. Resim yazısı kullanılırdı. Hint tıbbına ait en eski yazılı kaynaklar “yaşam bilgisi” anlamına gelen Veda’lardır. M.Ö. 800 yıllarına kadar etkili olan dört kutsal metin (Rig-veda, Sama-veda, Ayur-veda ve Atharva-veda) din ve tıp bilgilerini içerir. Bu dönemden M.S. 1000 yılına kadar hekimlerin kendi adları ile anılan derleme tıp kitapları kullanılmıştır. En önemlileri yüzyıllardır süregelen tıp bilgilerini derleyen hekim Şaraka (Çaraka)’nın Şaraka-samhita (M.S. I-II. yy.) ve Susruta’nın Susruta-samhita adlı külliyatlarıdır (M.S.V. yy.). Bu kitaplarda hastalıklar, ilaç reçeteleri ve cerrahi girişimler anlatılır. Hint medeniyetinin tıp kitapları ileride Ortaçağ İslâm ve Avrupa tıbbını etkileyecektir.
M.Ö. 900 yıllarından itibaren Yunan uygarlığı yeşerdi. Mezopotamya, Mısır ve Ege adalarında oluşan bilgi ve tecrübelerin Yunan uygarlığının ilerlemesinde önemli yeri vardır. Perikles döneminde (M.Ö. 460-430) edebiyat çok gelişti. M.Ö. VI. ve V. yüzyıllarda yeni kavramlar ve kuramlar ortaya koyan birçok düşünür Yunanca’nın gelişmesini de sağlamış ve daha kolay öğrenilen Yunan yazısı Sümer çivi yazısının yerini almıştı. 80 000’i köle, 40 000’i yabancı, 130 000’i Atinalı olan Atina şehrinde büyük düşünürler ve bilginler yetişti. Üstün ve zengin bir tüccar sınıfına dayanan Yunan kent kültürü ileride Avrupa uygarlığının temelini teşkil edecektir. Yunan dönemine ait en eski tıp bilgilerini M.Ö. IX. yüzyıldan yazılan Homeros’un İliada ve Odysseia adlı eserlerinde buluruz. Yunanca tıp eserlerinin birçoğunun varlığını ise İslam uygarlığı döneminde Arapça ve Farsça’ya yapılan çevirilerinden öğreniyoruz. Tıbba en büyük katkısı olan Hipokrat’ın ve öğrencilerinin eserleri (Hipokrat Külliyatı) 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar tıp dünyasını etkilemeyi sürdürecektir.
Büyük İskender’in M.Ö. 334-323 yıllarında egemenliği altına aldığı Doğu dünyası Yunan uygarlığı ile tanıştı. M.Ö. 331’de Büyük İskender tarafından kurulan İskenderiye şehri M.Ö. III üncü yüzyılda tıp düşünce ve uygulamasının en önemli merkezlerinden biri olmuştu. Aynı tarihlerde Bergama İskenderiye’ye rakip bir diğer öğrenim merkeziydi. Eski Yunan tıp bilgisi M.S. IV-VII yüzyıllarda Mısır’ın İskenderiye şehrinde hüküm sürmüş ve burada eski çağın en büyük kütüphanesi kurulmuştu.
Bir dünya imparatorluğu olan Roma döneminde Soranus (M.S. I. Yy.), Celsus (M.Ö. 10-M.S. 50), Dioskorides (M.S. I yy.) ve Galen (M.S. 129-200) gibi hekimler önemli tıp eserleri vermiş olmakla birlikte, Romalıların tıbba yeni bilgi ve kuramlar getirmediği görüşü hakimdir. Ünlü hekimlerin çoğu Anadolu doğumludur. Galen’in tıp eserlerinde yer alan görüşler 17’inci yüzyıla kadar şüphe uyandırmadan hekimlere ve yazdıklarına başlıca kaynak olmuş ve 19’uncu yüzyıla kadar da etkisini sürdürmüştür.
Dostları ilə paylaş: |