Istanbul Üniversitesi Matbaası


Resim No 11: İmhotep (MÖ 2600)



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə37/329
tarix07.01.2022
ölçüsü1,58 Mb.
#88912
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   329
Resim No 11: İmhotep (MÖ 2600)

Mısır, Mezopotamya ve Anadolu’daki saraylar birbirine hekimlerini ve müneccimlerini gönderirdi (M.Ö. 1350). Homeros (M.Ö. 9 yy.), Mısırlı hekimlerin çevre krallıkların saraylarına davet edildiklerini; hastalanan önemli şahsiyetlerin tedavi olmak için Mısır’a gittiklerini kaydediyor. Tıp bilgilerini Mezopotamya uygarlığından devralan Hititlilerin Asu adını verdikleri din adamı kâtipler hekimlik ve büyücülük de yapardı. Hitit yasalarına göre hastanın yarasını tedavi eden hekime altı gümüş şekel verilirdi. Hekimler bir hiyerarşi içinde teşkilâtlanmış ve adlandırılmıştı; örneği, hekimlerin yöneticisi, en yüce hekim, hekimbaşı, küçük/yardımcı hekim gibi görev tanımlayıcı adlarla sınıflanmışlardı. Tabletlerde sözü edilen hekimlerin birçoğu Mısır ve Babil gibi diğer ülkelerden gelmişti. Adı bilinen tarihin ilk hekimlerinden Urlugaledina’yı silindir mühründen öğreniyoruz. Hititli hekim ve devlet adamı Mitannamuwa’nın; ve kadın hekimler Makiya, Mammitum-um-mi, Hurili Azzari’nin varlığını kil tabletlerden biliyoruz.

Çin’de tedavi ile uğraşan çeşitli sınıflar vardı. Saray hekimlerine Shih-shang-shih (Chou sülalesi devri M.Ö. 1122-221) denirdi. Doğu Han sülalesi devrinde (25-220) ülkenin sağlık işlerinden sorumlu olan saray görevlisi (en yüksek hekimler) Yi Tai Ling (M.Ö. 206-220) unvanıyla; ilaçlarla ilgilenen görevli ise Yao Cheng unvanı ile anılırdı.

Başhekim drogları toplar ve diğer hekimleri denetler, imtihan eder, atamaları yapardı. Her ay hekime ödeme yaparak bir bakıma kendini sigortalayan sağlıklı kişiler hasta olduklarında tedavi ücreti ödemezdi.

Yiyecek ve içeceklerle tedavi edenler (diyetisyenler) ayrı bir sınıftı. Basit hastalıklara bakanlar (soğuk algınlığı, baş ağrısı vb), yara tedavisi yapanlar (cerrahlar) ve hayvan hekimleri (veterinerler) vardı. Simyagerler ise hayat iksirini aradılar. Bugün de, şifalı bitkilerle tedavi yapan çıplak ayaklı hekimler, masajla tedavi eden kör masörler ve akupunktur ile tedavi yapanlar geleneğe dayalı tedavi yöntemlerini sürdürmektedir.

Eski Hint uygarlığında tedavi ile de uğraşan Brahman din adamları ve bilginleri evrenin gücü ve ruhu olan Brahma’nın temsilcisi sayılırdı. Her sınıfın (kastın) ayrı hekimi vardı. Buda’nın her on köye bir hekim atayarak halka sağlık hizmeti götürdüğü kaydedilir. Bu hizmetin, tarihte sağlık hizmetlerinin ilk sosyalizasyonu olduğu ileri sürülmektedir.

Eski Yunan uygarlığında Asklepiad’lar Asklepios’un müritleri olarak Asklepion adı verilen tapınaklarda çalışırdı. Hekimlik bilgileri babadan oğla geçer, ya da belirli özelliklere sahip kişilere öğretilirdi. Bir meslek loncası olarak yürütülen hekimlik mesleğine aile dışından kabul edilen hekim adayı aileye bağlılığı üzerine yemin ederdi. İyileşen hastalar Asklepios’a sundukları şükran levhalarının yanı sıra, kurbanlar, yiyecekler, değerli tabaklar ve para bağışlardı. Rahip hekimlerin bazen hastaları çok fazla bağışa zorladıkları da kaydedilir. Tıbbi görüşlerini akıl yürütme yoluyla açıklayan felsefeciler mabetlerdeki mistik hekimlikten farklı bir tıp sanatı ortaya koydular. Gözleme ve mantığa dayanan bu hekimlik, kendisi de bir Asklepiad olan Hipokrat’ın öncülüğünde en üst seviyesine ulaştı. Hipokrat okulunda hekim artık rahip değil, bir filozoftur. Hipokrat okuluna bağlı hekim hastayı gözler; hasta şikayetlerini ve hastalık belirtilerini sınıflandırır; hastalığın seyrini izler; devrin bilgisine uyan tıbbi uygulamalarda bulunur; mesleğinin ahlak kurallarına bağlıdır. Hipokrat okuluna bağlı hekim kendini tabiatın yardımcısı olarak görür; o tabiatın hâkimi değildir.

Eski Yunan uygarlığında filozof ve şairlerle denk tutulan hekimler olmakla birlikte, Yunan hekimi genelde esnaf sınıfına dâhildi ve mesleğini para karşılığında uygulardı. Genç bir hekim adayı usta bir hekime bağlanıp, usta-çırak yolu ile tıp eğitimi alırdı. Usta-çırak yoluyla eğitilen ve “periodeutai” adı verilen gezgin halk hekimleri bir esnaf gibi dolaşıp seyahat ederek sanat icra ederdi. Mesleğini eline alınca hasta aramak üzere şehirden şehre dolaşan hekim hizmetini açık pazar yerinde sunardı. Halkın dikkatini çekmek amacıyla hekim şehrin meydanında hatiplik yapar, şarkı söyler, şiir okurdu. Bu tür hekimlik serbest bir gösteri gibiydi; halkı etkilemek amacıyla hekim hastayı kazanmaya çalışırdı. Gezgin hekimler kapı kapı dolaşarak da yardıma ihtiyacı olan herhangi bir hastanın olup olmadığını sorup öğrenirdi. Hizmetine yeteri kadar talep olan hekim “iatreion” adı verilen bir hekim evi açar ve yeterince iş olduğu sürece orada kalırdı. Sürekli muayenehanesi olan hekimler azdı. Hekim ve hasta arasındaki ilişkilerde gizlilik pek aranmazdı, çünkü hekimin dükkanı olan iatreion, diğer esnaf dükkanları gibi, herkese açıktı ve sağlıkla ilgili sorunlar çarşıda herkesin ortasında tartışılırdı. Eski Yunanistan’da büyük şehirlerde görevli hekimlerin dışında fazla sayıda hekim yoktu; küçük yerleşim yerlerinde sağlık bakımı ancak tesadüfen oraya gelen gezgin hekimler tarafından karşılanabilirdi. Belediyede ve devlet hizmetinde çalışan hekimler de vardı. Kasabalarda kurulan dispanserlerde görevlendirilenler yetenekli hekimler arasından meclis tarafından seçilir; ücretleri halktan toplanan özel bir vergiden karşılanırdı. Nebatatçılar ise tıbbi bitkileri toplayıp, ilaç yapardı. Jimnazyumlardaki yarışlar sırasında hekimler görev yapardı. Spor hekimleri diyet konusunda tecrübeliydi.

Romalılar tıbbın pratikteki yararına önem vermekle birlikte, hekimlik mesleğine değer vermediğinden, asil bir Romalı için hekimlik uygun bir meslek sayılmazdı. Ailenin reisi (pater familial/familias) hastadan sorumluydu, yani herkes kendinin hekimiydi. Vesalius, bu Romalı tavrına özenen doktorların hastaların pis işlerini kölelerine, beslenmelerini hasta bakıcılara, ilaç hazırlamayı yamaklarına, cerrahi müdahaleleri berberlere bırakıp nezaret etmekle yetindiklerini ve böylece mesleğin yozlaşmasına sebep olunduğunu; ancak hekimliğin para ve şerefinden vazgeçmediklerini yüz yıllar sonra açıklamıştı. Roma’da hekimlik yapabilmek için düzenli bir tıp eğitimi gerekmiyordu. Romanın ilk hekimleri pek az tıp bilgisi olan kölelerdi. Daha sonra Yunan hekimleri Roma’ya göç ettiler. Önceleri kimlerin hekimlik yapabileceğini belirleyen kurallar yoktu ve çalışma ruhsatı aranmazdı. Herhangi birisi kendi kendine hekimlik öğrenebilirdi. Hekimlik bilgisi edinmek isteyen zengin kişiler Bergama, İzmir, Efes ve İskenderiye’deki kütüphanelere ve buralardaki tıp merkezlerine giderek usta hekimlerin yanında bilgilerini geliştirirdi. Romalı hekimler ilgiyi kendi üzerlerine çekmek için münazaralara girer, sanatkârane tezler ileri sürerlerdi. Efes’te hekimler arasında düzenlenen yarışta başarılı olanlar iyi mevkilere getirilirdi. Sarayın ve zengin ailelerin hekimleri çok iyi kazanırdı. Ayrıca, fakir hastaların bakımı için şehir meclislerinin tayin ettiği hekimler de dolgun maaş alırdı. Bir kısım hekimin özel muayenehanesi (tabernae medicae) vardı. Yunan uygarlığındaki gibi Roma’da da gezgin hekimler (circuitores) şehirleri, kasaba ve köyleri dolaşır, pazar yerlerinde hasta tedavi ederdi. Roma’da filozof ve bilgin hekimlere pek rastlanmazdı. M.S.1- 2 yüzyılda doktorlar vergiden ve askeri hizmetten muaf tutuldu. Kendini doktor ilân etmek o kadar câzip hale gelmişti ki, nihayet Antonius Pius (131-161) hekimlere tanınan ayrıcalıkları sınırladı; ve S. Alexander (225-235) tıp eğitimini, çalışma ruhsatını ve denetimini düzenleyen etraflı yasalar getirdi.


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   329




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin