Yapının Bizans dönemine kadar uzanan tarihsel gelişiminin en güzel örneklerinin görülebileceği bir kilisedir. Ayazma duvarlarında yer alan haç röliefler ve özellikle etrafında mermer dikdörtgen yumurta dizileriyle hareketlendirilmiş çerçeveyle vurgulanmış ve Topkapı saray kazılarında ortaya çıkarılan tarihi kapı görülmesi gereken özellikler teşkil etmektedir.
59.SURP NİGOĞAYOS KİLİSESİ
Yapı Topkapı Posta Yolu caddesinde yer almaktadır. Yapının ilk inşaa tarihi bilinmemektedir. Fakat onyedinci yüzyıldan evvel bu bölgede bir kilisenin varlığı bildirilmekle birlikte genelikle ‘Gümrük’ kilisesi olarak anıldığı ve fetihten sonra Frenkler ve Ermeniler’le birlikte kullanıldığı ifade edilir. Kilise 1475 yılında Osmanlılar’ın Kefe seferinden sonra Kefe’den İstanbul’a nakledilmiş olan Ermeniler’e verildiği bildirilir. Kefeliler Kilisesi olarak da anılmıştır. İstanbul’da 1565 yılında ilk Ermeni matbaasının da bu kilisede kurulduğuna dair bilgiler edinilir. Tokat’lı Abgar Tıbir adlı bir kişinin Venedik’deki matbaasını buraya taşıdığı ve aynı tarihte kilisede basılmış altı kitabın olduğu belirtilir. Gramer ve Bayram takvimi bu basımları arasında sayılmaktadır. Bu basımlar hakkında bilgi veren Pamukçiyan kitabın içindeki notlardan söz eder: ‘1567 tarihinde Osmanlı Sultanı Selim’in ikinci saltanat yılında I.Der Hagop İstanbul Patrikliği zamanında Surp Nigoğos Ermeni Kilisesi dahilinde basma yazı yapıldı.’ Eremya Çelebi’nin bir matbaasının da 1677 yılında burada kurulduğu ifade edilir. Sözü edilen kilise 1662 yılında gerçekleşen bir yangın sonucu yanmış ve tekrar yapılmış, yeni yapılmış bütün kiliselerin yıktırılmasına dair emir çıkınca kilise mihrabı kapatılarak okula dönüştürülmüştür. Bir süre için okul olarak işleyen yapı Rumların diğer kiliseleriyle birlikte yıktırılmıştır. Karagümrükdeki kilise Ermeniler’den alındıktan sonra yeni kilise inşaatına izin verilmediğinden Topkapı’da aynı adla ahşap bir kilise inşaa edilmiştir. 1831 yılında eski kilise yıktırılarak yerine Vartan Kalfa Tıngıryan tarafından günümüzdeki yapı inşaa edilmiştir. 1832 yılında ibadete açılan yapı daha sonraları depremden hasar görmüştür. Birinci Dünya savaşı sırasında askeri amaçlarla kullanılan yapı onarılarak 1927 yılında tekrar kullanılmaya başlanmıştır.
Avlu içinde yer alan yapı kaba yonu taş konstrüksyondur. Doğu-batı ekseninde batısında dikdörtgen narteks doğusunda yarım yuvarlak apsisle sınırlanmaktadır. Güney batısında avluya giriş ve girişin üstünde konik sivri kubbeli çan kulesi yer alır. Yapının dışta örtü sistemi çift meyilli kırma çatılıdır. Doğudaki apsis yarım yuvarlak çıkıntısı yarım kubbeyle örtülüdür. Naosda iç mekanda geniş ahşap beşik tonoz kullanılmıştır. Nartekse giriş güney batıdan gerçekleşir. Tek nefli bazilikal planda inşaa edilen kilisenin narteksinin kuzeyinden galeriye çıkan merdivenler yer alır. Yapının kuzey doğusunda vaftiz binası ana mekandan doğuya doğru daha taşkın bir şekilde tasarlanmıştır. Vaftizhanenin güney doğusunda küçük dikdörtgen planlı hazine odası yer alır. Yapının güney doğusunda üçgen planlı bir mekan mugannilerin giyim odası olark tasarlanmıştır.
Diğer yapılara kıyasla yeni inşaa edilen yapının tarihsel geçmişi ve buraya bağlı cemaatin, daha önce farklı bir bölgede özellikle de yukarıda bahsi geçen matbaayla da gündeme gelmiş olan kiliselerini bu bölgeye taşıyarak dinsel vecibelerini devam ettirmeleri açısından dikkati çeker.
60.SURP KRİKOR LUSAVORİÇ KİLİSESİ
Kınalıada Akgünlük sokakda bulunan yapı ondokuzuncu yüzyılda adada ybulunan Ermeni cemaati nedeniyle inşaa edilmiştir. Sultan Abdülmecid’in 1854 tarihli fermanıyla 1855’de temeli atılmış ve 1857 tarihinde de Patrik Hagop tarafından ibadete açılmıştır.
Avlu içindeki yapı doğu-batı ekseninde batıda natreks doğuda apsis yarım yuvarlağı yer alır. Apsis dış duvarı köşegendir. İçte yarım kubbeyle dış cephede basık bir kubbeyle örtülüdür. Batıdaki nartekse girişte çan kulesi yer alır. Çan kulesi kademeli olarak yükselir ve sivri külahla sona erer. Narteks dikdörtgen planlı olup ana mekandan kuzey ve güneye doğru taşmaktadır. Narteks örtü sistemi düzdür. Yapının kuzey bölümünde batıda galeriye çıkan merdivenler yer alır. Narteksin ortasında yer alan kapıdan tek nefli ana naosa geçiş sağlanmaktadır. Yunan haçı plan şemasına sahip olan yapının iç mekanda örtü sistemi beşik tonozdur. Koro mahallinden sunağın bulunduğu apsis bölümüne basamakla çıkılır.
Naosun yan duvarlarında yer alan üçer büyük pencere açıklığının aralarında taş işçililikli yazıtlar yer alır. Kilisenin girişinde 1859 tarihli Hasköy’lü ressam Ananias’ın resimleri bulunmaktadır. Ermeni gelenekselliğinde tasarlanan batıdaki çan kulesi Ecmiadzin’den Patrik IV.Kevork tarafından gönderilen çan İstanbul Rus temsilcisi general İgnatiev tarafından 1872 kiliseye teslim edilmiştir. Patrikhane yazlık binasının burada bulunmaktadır. Adalar ilçesine ait tek Ermeni Ortodoks kilisesidir.
61.SURP HAÇ KİLİSESİ
Üsküdar, Kozanoğlu caddesinde konumlanmaktadır. Üsküdar’ın Selamsız mahallesinde hayli Ermeninin olamasına rağmen Eremye Çelebi kiliseden bahsetmez. Kilisenin kuzeyindeki şapeldeki duvar yazıtında yapının 1687 yılında inşaa edildiği bildirilir. Mağakya Çelebi kronolojisinde yapının 1695 yılında Gürcü Osman Paşa tarafından kilisenin mühürlenip yıktırıldığı ifade edilir.1690 yılında Balat’lı Papaz Abraham kilisenin ilk kurucularındandır. Lahiti burada bulunmaktadır. 1727 yılında ölen papazın kilise inşaatından önce dinsel ayinleri evinde düzenlediği bidirilir. İlk kilise ahşap olup 1727 senesinde ahşap olarak yapılmış bir kaç kez onarım görmüş ve daha sonra 1803 yılında kagir olarak yeniden inşaa edilmiştir. Yapının mimarı Ohennes Severyan’dır. 1830 yılında ibadete açılan yapının maddi ve manevi desteği mimar Amira Balyan, Kazaz Artin ve Mikhael Amira Pişmişyan’dır.
Yapı doğu-batı ekseninde olup bir avlu içinde yer almaktadır. Kilise düzgün kesme taş konstrüksyondur. Dışta çift meyill çatıya sahiptir. Batıda narteks, doğuda yarım yuvarlak apsis yer alır. Sunağın bulunduğu apsis yarım yuvarlağı yarım kubbeyle örtülüdür. Apsis iki yanda yivli üzerilerinde kompozit başlıkların olduğu iki sütunla sınırlanır. Apsisin iki yanında birer niş yer alır. Naos tek neften oluşur. İç tezyinat son derece sade olarak düzenlenmiştir. Yunan haçı plan şemasına sahip olan kilisenin iç mekandaki örtü sistemi beşik tonozdur. Narteks kolon dizileriyle iç mekanı ikiye böler. Yapının kuzey doğusu ve güney doğusunda şapeller yer alır. Apsis yarım yuvarlağının kuzey doğusunda hazine odası, doğusu ve güney doğusunda rahiplerin giyim yeri bulunur. Narteksin kuzey ve güneyinde galeriye çıkan merdivenler bulunmaktadır.
Yapının en dikkat çeken özelliği batıda aksta bulunan çan kulesidir. Kule üç kademeli vekesme taş olarak yükselir. 1882 yılında inşaa edilen kulenin alt bölümünde cephelerde yarım kemerli ortasında kilit taşlarına sahip açıklıklar yer alır. Kemerler gömme payelerle hareketli kılınmıştır. İkinci bölünde cephelerde bu kez sivri kemerli açıklıklar kullanılmıştır. Üçüncü bölüm yuvarlak açıklıkların yer aldığı sivri bir küçük kubbeyle sona erer. Sunağın bulunduğu, iki yanda payeleri olduğu, yarım yuvarlak yapıya sahip, beş küçük külahlı detay yapının en ilginç özelliklerinden biridir. Üsküdar semtinde özellikle kulesiyle dikkat çeken yapının, tarihsel geçmişi açısından da görülmesi gereken yapılardan biridir.
62.YEREVMAN SURP HAÇ KİLİSESİ
Kuruçeşme Kırbaç sokakda bulunmaktadır. Eremya Çelebi Kuruçeşme’yi anlatırken burada bir küçük kiliseden söz eder. Muhtemelen ahşap olarak inşaa edilen yapı 1798 senesinde yıktırılıp yeniden inşaa edilmiştir. Pars Tuğlacı yeni yapılan kilisenin inşaa masrafının 18.000 kuruş olarak belirler. Bunun yanısıra Latin’lerin o dönemde bir kiliseleri olmadığını ve burada ayin gerçekleştirdikleri belirlenir. Patrik İstephanos Ağavni döneminde bir kez daha inşaa edilen kilisenin mimarı Garabet Balyan’dır. 1834 yılında yapı ibadete açılmıştır.
Yapının avlusuna doğudaki giriş kapısından ulaşılır. Kapının bulunduğu yerde aksta yapının anıtsallığıyla tezat oluşturan küçük çan kulesi yer alır. Batıda yer alan narteksin kuzey ve güneyinden galeriye çıkış bölümleri yer alır. Dikdörtgen narteks örtü sistemi düzdür. Narteksten naosa giriş ortadaki kapıdan gerçekleşir Ana mekan naos tek neflidir. Beşik tonoz örtü sistemine sahip olan yapının doğusunda yüksek apsis yarım yuvarlağı kuzey doğusunda apsisle sona eren vaftizhane, güney doğusunda da yine apsisle sona eren mugannilerin giyim odası yer alır. Apsis yarım yuvarlağı içte yarım kubbe dışta basık kubbeyle örtülüdür. Her iki mekanın da tavan örtü sistemi beşik tonozdur. Yandaki mekanlar nedeniyle yapı Yunan haçı plan şeması olarak gözlemlenir. Ana apsisin kuzey ve güney doğusunda hazine bölümü ile rahiplerin soyunma odası bulunmaktadır. Yapının iç tezyinatı çok zengindir. Apsis örtü sistemi ortada bir açıklığa sahiptir. Örtü sisteminin yuvarlak kasetlerle hareketlendirildiği gözlemlenir. Yapıdaki gömme yivli ve kompozit başlıklı payeler duvarlarda yer alan yarım yuvarlak kemerli detaylar. Ana mekanı örtüyle ayıran kornişteki tezyin detayları mimarın neo-klasik üsluba bağlılığını göstermektedir.
Yapının dönemin önemli mimarlarından Garabet Balyan’ın eseri olması açısından İstanbul için örnek teşkil etmektedir.
63.SURP HRİPSİMYANTS KİLİSESİ
Büyükdere Çayırbaşı Sokakda bulunmaktadır. Eskiden Derin Körfez ‘Vatikolpos’ olarak adlandırılan Büyükdere XVII.yüzyılda Evliya Çelebi tarafından anlatılmaktadır. Seyahatname’de buradaki yerleşimde bin kadar ev ve bir Müslüman mahallesi ile balıkçı, gemici ve bağcı evleri, iskele başında Koca Defterdar Mehmet Paşa camii, bir hamam ve birkaç küçük çarşı olduğunu ifade eder. Kevork Pamukçiyan Büyükdere’nin kozmopolit yapısına işaret eder ve birçok Rum ailelerinin ikamet ettiği bilinse de Ermeniler’in ondokuzuncu yüzyıldan önce buraya yerleşmeye başladığına vurgu yapar. Büyükdere’nin geçen yıllarda çok gözde bir yer olduğu ve ilk önce ne zaman yerleştikleri belirgin olmayan Ermeniler’in bu semtte özellikle ondokuzuncu yüzyılda Ermeni nüfusunun çoğalması üzerine zengin Ermeniler’in yerleştiklerini bildirir. Ermeni Katolik Patriğinin yazlık olarak kullandığı konutu dışında, Esayan, Abraham Paşa, Azaryanlar’ın konutu burada bulunmaktaydı. Şu anda Koç ailesine ait olan yapının Azaryan’lardan alındığı bilinir. Azaryanlar geniş bir aileydi ve farklı mesleklerde sivrildikleri bilinir. Katolik Ermeniler’in patriği olan biri aynı zamanda geniş bir sözlük yaptığı ve diplomat olan bir başka Azaryan’ın beyoğlu yangınında öldüğü ifade edilir.
Günümüzde biri Ermeni Ortodoks’lara bir diğeri Ermeni Katolik’lere ait iki Ermeni kilisesi bulunmaktadır.
Surp Hripsimyantz Ermeni Ortodoks Kilisesi 1848 yılında inşaa edilmiştir. Pars Tuğla’cının ifadesine göre Kevork ve Garabet Karakehya tarafından önce ahşap olarak inşaa edilen yapı 1886 yılında kagir olarak yeniden yapılmıştır. 1893 yılında onarım izni alınarak çatı, tavan ve sütunlar onarıldı. Daha sonra 1894 yılında depremden zarar gören yapının yeniden onarılarak ibadete açılmıştır. Çan kulesi 1927 yılında inşaa edilmiştir. Kagir olan yapının üzeri sıvalıdır. Doğu- batı eksenindeki yapı batıda iki bölümlü bir narteks yer alır. Batıda ana mekandan daha kısa boyutlarda çift meyilli bir çatıya sahip olan bir ön giriş bölümü bulunmaktadır. Ana yapı dışta yine çift meyilli çatıya sahiptir. Ön girişten eksende yer alan bir başka kapıyla iç nartekse geçilir. Narteksin kuzeyinde galeriye çıkış veren merdivenler bulunur. Ana mekanda naos tek neflidir. Beşik tonoz bir örtüye sahip olan yapıda doğuda koro ve tek bölümlü apsis yer alır. Üzeri yarım kubbeyle örtülü olan apsisin yarım yuvarlağında tüm kilise yapılarında olduğu gibi sunak bulunmaktadır. Apsisin kuzey doğusunda vaftiz bölümü, güney doğusunda mugannilere ait olan mekan yer alır.
64.SURP BOĞOS KİLİSESİ
Surp Boğos Ermeni Katolik kilisesi 1885 yılında Boğos Amira Bilezikçiyan tarafından arsa satın alınarak buraya inşaa edilmiştir. İspanyol yazlık sefaretinin yanında bulunan kilise önce ahşap daha sonra kagir olarakyapılmıştır. Patrik Azaryan tarafından ibadete açılmıştır. Mimarı Krikor Hürmüzyan’dır. Yapının daha önce arkasında bulunan Hripsimyants Okulu günümüzde bulunmamaktadır.
Yapı doğu- batı ekseninde tek nefli bir plan şemasına sahiptir. Batıda giriş doğuda yarım yuvarlak apsis yer alır. Apsis yarım yuvarlağında üçgen alınlıkla sona eren sunak ve niş kompozisyonu yer alır. Doğuda apsis ve koronun bulunduğu bölüm hafif sivrilen bir kemerle ana mekandan ayrılır. Kemer ana mekanda iki tarafta sütunla sona erer. Sütun başlıkları stilize palmet şeklindedir. Kuzey ve güney duvarlar gömme sivri kemerler, kare sütunlarla hareketlendirimiştir. Sütun başlıkları iki kat palmet motiflidir. Yapı dış konstrüksyonu özellikle neo-gotik yapısıyla İstanbul’da dikkati çeker. Gotik canlandırmacılığının ana detaylarını yansıtan yapının batı cephesinde kapı konstrüksyonu sivri ve kademeli kemerlere sahiptir. Çerçeveyi meydana getiren sivri kemer ve kemer içi zengin bir tezyinata sahiptir. Kapının her iki yanında birer niş yer almaktadır. Nişler ana kapıda olduğu gibi haçlarla sona erer. Kapının üstünde ortada eksende bir gül pencere dikkati çeker. Gül pencerenin üstünde sivri ve meyilli çatı kompozisyonunda iki küçük pencere açıklığı görülür.
65.SURP ASDVADZADZİN ERMENİ KİLİSESİ
Beşiktaş, İlhan sokakta bulunmaktadır. Eremya Çelebi Beşiktaş’ın yukarı kısmında bir miktar Ermeni bulunduğunu ve bir küçük Ermeni kilisesi bulunduğunu ifade ederken Kevork Pamukçıyan buna bağlı olarak Kömürciyan’ın bahsettiği kilisenin ne zamandan itibaren varolduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını bildirir. Bunun yanısıra İstanbul Topografyasının yazarı Tıbir Sarraf-Hovanesyan, Surp Advadzadzin adını taşıyan bu yapının ‘ehemmiyetsiz bir ihtilaftan dolayı Türk’ler tarafından 1759 yılında yıkıldığını’ ifade eder. Sebebini açıklayan Pamukçıyan’a göre Venedik rahiplerinden Zakarya Aleksanyan başpiskopos Istephanos Melkonyan’a yazdığı 1759 tarihli mektubda Hibetullah Sultan’ın doğumu münasebetiyle yapılan donanma esnasında Beşiktaş Ermeniler’i kiliseyi süslerken bir parça da büyütmüşler. Bunu gören çuhadar padişah’a haber vermemek için bir kese para talep etmiş Ermeniler de bunu kabul etmemişler. Bunu üzerine çuhadar Sultan III. Mustafa’ya haber vermiş ve Sultan kilisenin temelinden yıktırılmasını emretmiş. Abbas Ağa mahallesinde eski kilisenin yerinde yapılmış olduğunu bildirilir. 1838 yılında inşaa edilen yapının mimarı Karabet Balyan’dır. Pamukciyan’ın notlarına bağlı kalarak eski kilise yıkılıp yeni kilise yapılana dek burada yaşayan Ermeniler’in ibadetleri nerede gerçekleştirdikleri hakkında bilgisi olmadığını bildirir. Ancak özellikle burada köy mezarlığının kitabelerinden Sıvas’lı Güreğ Manuelyan adlı bir Ermeni papazın yaşadığını ifade eder. Beşiktaş’ın üst tarafı Yıldız Sarayının alt kısmında bulunan bu mezarlığın arsası Manuelyan tarafından satın alınmış ve mezarlık mimar Karabet Balyan tarafından duvarla çevrilmiştir. Mezarlık II.Abdülhamid’in Yıldız Sarayında ikamet etmeye başlamasıyla 1876 yılında terk edilmiştir. Bu mezarlıktaki en eski mezarın 1751 yılına ait olduğu ve Balyan ile Dadyan ailelerinin de üyelerinin mezarı olduğu belirtilir. Pamukçiyan’ın özellikle yeni kilise yapılmadan önce Beşiktaş’daki Ermeniler’in dinsel vecibelerinin papaz Manuelyan gözetiminde olduklarını belirtmek istediğinden yukarıdaki ifadelere yer veriyor olsa gerekir.
Yapı doğu-batı eksenindedir. Batıda dikdörtgen planlı narteks doğuda yarım yuvarlak apsisle sınırlıdır. Kilise plan şeması kubbeli bazilikadır. Kuzey batıda galeriye çıkış merdivenleri bulunmaktadır. Doğudaki apsis yarım yuvarlağı yarım kubbeyle örtülüdür. Apsisin güney doğusunda mugannilere ayrılmış mekan, kuzey doğu bölümünde vaftizhane bölümü yer alır. Apsisin doğu bölümünde hazine odası ve rahiplere ayrılan bölüm bulunmaktadır. Yapının iç mekandaki mimari slüp neo-klasik detaylar içermektedir. Kubbe geçişlerini sağlayan pandantiflerin geçiş yaptığı gömme sütunlar yivli ve üzeri korint başlıklara sahiptir. Kuzey ve güney duvarda kemer açıklıklarıyla hareketlendirilmiştir. Kemerlerin ortasında kilit taşları bulunur. İç mekanda tavan konstrüksyonunda kare, dikdörtgen ve haç tavan kasetleri yer alır. Kasetlerin içinde rozet ve bitkisel motiflerle tezyin edilmiştir. Yapının dış cephesi iç mekana kıyasla daha sade bir tezyinata sahip olup batı cephesi üçgen alınlıkla sona erer. Batı cephesinde üstte bir geniş kemerli üç bölümlü pencere açıklığı görülmektedir. Giriş bölümünden naosa geçişi sağlayan kapı kompozisyonu demir parmaklıklarının işçiliği oldukça dikkati çeker. Yapının dönemin en etkin mimarlarından olan Garabet Amira Balyan’ın olması açısından ve özgün olarak Ermeniler için yapılan kilise İstanbul’da önemli bir yere sahiptir.
66.AVEDARANAGAN AMENASURP YERRORTUTYUN KİLİSESİ
Aynalıçeşme, Beyoğlu’nda Emin Camii ve Gümüş Küpe sokaklarının kesiştiği noktada bulunan kilise aynı zamanda Ermeni Üç Horan kilisesinin güney batısında yer alır. İstanbul’un ilk Protestan kilisesi olmak açısından oldukça önemlidir. Yoğun bir Ermeni yerleşiminin olduğu Beyoğlunda 1846 yılında burda ahşap bir yapının varlığından sözedilir. Ahşap kilise yandıktan sonra burada bulunan arsa Sultan Abdülmecid’in izniyle satın alınarak bir okul ve bir kilise inşaa edilmiştir. 1905 yılında temeli atılan kilisenin 1907 yılında ibadete açıldığı belirtilir. İlk ibadete açıldığı dönemde yoğun bir cemaati olan yapının günümüzde çok az bir cemaati olduğu bilinmektedir. Ermeni Protestan cemaatine ait olan bu yapı dış cephelerdeki mimari tasarım nedeniyle önem taşımaktadır.
Doğu batı ekseninde olup tek nefli bir bazilika plan şemasına sahiptir. Batıda narteks doğuda ortada köşeli apsis yarım yuvarlağı yer alır. Apsis yarım yuvarlağı iç ve dıştan yarım kubbeyle örtülüdür. Narteksten naosa geçiş eksendeki kapıyla gerçekleşir. Narteksin kuzey ve güneyinde depo ve galeriye çıkış veren merdivenler bulunmaktadır. Kilisede dış cephelerde uygulanan mimari üslupla dikkati çeker. Özellikle batı cephesinde gül pencereler, kapı ve pencerelerde kullanılan sivri kemerler gibi detaylar kiliseyi tasarlayan mimarın gotik canlandırmacılığa eğilimini net olarak gösterir. Batıda eksende bulunan baldaken şeklinde çan kulesi neo-gotik detaylardan uzaklaşarak neo- rönesans etkileri ön plana çıkarır. Diğer cepheler daha sade olarak tasarlanmıştır. Pencerelerde kullanılan vitraylar dikkati çeker. Kilisenin iç mekanı son derece yalın olarak düzenlenmiştir.
67.SURP ASDVADZADZİN KİLİSESİ
Sakız ağacında bulunan yapının temeli, 1865 yılında Sultan Abdülaziz’in fermanıyla atılmıştır. Kilisenin bulunduğu arsa üzerindeki ahşap evle birlikte Boğos Ağa Bilezikçi tarafından 1838 yılında kilise mensuplarına bağışlanmıştır. Burada eğitime hizmet eden ahşap binanın ilk adı Ruhban Okulu olduğunu bildiren Pars Tuğlacı daha sonra okulun Lusavoriç adını aldığını ifade eder. 1866 yılında ibadete açılan kilise Ermeni Katolik Patrikhane kilisesi olarak hizmet vermektedir. Kilise ek konutların mimarı Andon Tülbentçiyan’dır.
Kilise bir kompleks içinde yer alır. Kiliseyi çevreleyen diğer yapılar başpiskoposluk sarayı, rahip konutu ve kütüphane gibi yapılardır. Avlu içinde bulunan kilise taş üzeri sıvalıdır. Doğu-batı eksenindeki yapının plan şeması tek nefli bazilikadır. Yapı dış cephesi neo-klasik olarak düzenlenmiştir. İki kademeden oluşan yapının cepheleri silmelerle bölünmektedir. Yarım yuvarlak kemerli pencere açıklıkları, korint başlıklara sahip gömme kare kesitli sütunlar üçgen alınlıkla sona eren çatı konstrüksyonu klasik canlandırmacılığı etkin kılar. Giriş kapı konstrüksyonu üçgen bir alınlık taçlandırılmıştır. İç mekanda batıda giriş bölümü ve doğuda apsis yer alır. Doğudaki apsis ve koro bölüümü kompozisyonunda üçgen alınlık tasarımla bir tapınak görünümü taşır. Yapının tavan örtü sistemi içte kaburgalı beşik tonoz olarak uygulanmıştır. İç mekan tasarımında da yarım yuvarlak kemerli pencereler, gömme sütun kompozisyonları, korint sütun başlıkları gibi neo-klasik ögelerin tekrarlandığı dikkati çeker.
Yapı üslupsal özelliğinin yanısıra Ermeni Katolik Patrikhane kilisesi olması açısından önem taşımaktadır.
68.SURP KRİKOR LUSAVORİÇ KİLİSESİ
Kozmopolit bir yapıya sahip olan Kuzguncuk’da, Çarşı caddesinde bulunmaktadır. XVIII. yüzyılda Kuzguncuğa yerleşmeye başlayan Ermeniler’in burada bir basmahane açtıklarını ve çok zengin nakışa sahip kumaşlar ürettikleri ifade edilir. Basmanenin Üsküdar’a taşındığını ifade eden Sarkis Tıbir Sarraf Hovannesyan bu basmanenin Sarkis Kalfa isminde bir zatın kurduğunu ve üretilen basmanın da ‘Sarkis Kalfa basması’ olarak tanımlandığını Pamukçıyan’ın notlarından da öğrenmekteyiz. Ancak yazarın ifadesine göre basmanenin kurucusunun Sarkis Kalfa olmayıp onun oğlu olan Kevork ustanın olduğu ve Bağlarbaşındaki Ermeni mezarlığındaki mezar taşındaki Sarkis Kalfayan soyadını taşımasından dolayı böyle bir yanılgıya düşüldüğü ifade eder. Kuzguncuk’da zamanla Ermeniler’in çoğaldığını 1835 yılında ahşap bir kilise yaptırdıklarını ve inşaa eden hassa mimarın Kayserili Ohannes Amira Serveryan olduğu belirtilir. Günümüzde iskelenin karşısında bulunan yapının 1861 yılında kagir ve kubbeli olarak yeniden inşaa edildiği bilinmektedir.
Kuzguncuk’daki camiiyle yan yana bulunan yapı bu kozmopolit yapı ahenginin adeta bir göstergesidir. Yapı kaba yonu taş olarak inşaa edilmiştir. Yalın bir tezyinata sahip olan kilise yarım yuvarlak kemerli giriş ve pencere detaylarına sahiptir. Çift meyilli çatı örtü sisteminin kullanıldığı yapı üst kostrüksyonundaki alınlık üzerinde ortada üçgen bir küçük pencere açıklığı bulunur. Doğu-batı eksenindeki yapının batısında narteks, doğusunda ortada yarım yuvarlak apsis yer alır. Yarım yuvarlak apsis içte yarım kubbeyle örtülü olup dışda basık kubbe sistemi kullanılmıştır. Ana apsisin kuzeyinde yarım yuvarlak apsisle sona eren vaftizhane bölümü, güneyinde aynı şemaya sahip mugannilere ayrılan mekan bulunmaktadır. Yapının kuzey batısında galeriye çıkış veren merdivenler bulunmaktadır. İç mekanda gömme kare kesitli korint başlıklı sütun ve kemerlerle hareketlendirilmiştir. İç mekanda tavan tezyinatında farklı geometrik formlarda kasetler kullanılmıştır. Kilisenin çan kulesi yapının doğusunda bulunmaktadır. İki kademeli kulenin üst kademesi yarım yuvarlak kemer-sütun üzerine yükselen bir kubbeden oluşmaktadır.
69.HOVHAN VOSGEPERAN KİLİSESİ
Taksim’de Fransız Konsolosluğunun yakınında bulunan Ermeni Katolik kilisesi Ermeni Katoliklerin en görkemli kiliseleri arasında sayılmaktadır. 1832 yılında burada bir bir yurt ve hastane kompleksinin olduğu ve fakir çocuklar için bir okul inşaa edildiği ifade edilmektedir. Buradaki kompleksde aynı zamanda bir küçük bir kilise olduğunu da öğrendiğimiz arsada 1838 yılında daha büyük boyutlarda bir yeni kilise inşaa edilmiştir. Günümüzdeki yapı daha önce varolan 1838 yılındaki kilisenin geniş bir alana yayılması söz konusu olunca arsa satın alınarak 1863 yılında yeniden yapılmıştır. Kilisenin mimarı Garabet Tülbentçiyan’dır.
Yapının batısında küçük bir avlu yer almaktadır. Yapı düzgün kesme taş olarak inşaa edilmiştir. Batı cephesinde ortada daha yüksek bir alınlık, yanlarda kademeli olarak tek meyilli çatıyla sona eren bir kompozisyon gözlemlenir. Aksdaki alınlıklı bölüm iki yanda gömme kompozit başlıklı kare sütunlarla sona ermektedir. Ortada yuvarlak bir pencere açıklığı yer alır. Batıda üç böümlü bir narteks doğuda apsis ve koro bölümü yer alır. Merkezi plan şemasına sahip olan yapı kubbelidir. Kubbe yüksek bir kasnağa sahiptir. Kubbe dört paye tarafından taşınmaktadır. Sekizgen bir yapıya sahip olan kubbenin iç detaylarında tavan kasetleri bulunmaktadır. Kasetler bema tonozunda ve apsis yarım yuvarlağını örten yarım kubbede tekrarlanır. İç mekan yarım yvarlak kemer açıklıkları , gömme payeler, sütunlar ve kompozit başlıklarla hareketlendirilmiştir. İç mekanda neo-klasik üslup daha etkin olduğu dikkati çeker. Çan kulesi yapının güney doğusunda yer almaktadır.
70.SURP HİSUS PIRGİÇ KİLİSESİ
Ermeni Katolik cemaatine ait olan Kemeraltı Galata’daki kilise II.Mahmut’un fermanıyla 1831 yılında temeli atılmış, 1834 yılında ibadete açılmıştır. Yapının Ermeni cemaatinin ilk kilisesi olamsı açısından oldukça önemlidir. Ermeni Katolik rahipleri ayinlerini Surp Pırgiç kilise inşaatından önce Galata’daki Surp Krikor Lusavoriç ve diğer Ermeni kiliselerinde gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Kilisenin yeri konusunda Beyoğlu ve Galata olması hususunda görüşler sunulmuş ve sonunda Galata’da inşaa edilmesi kararı alınmıştır. Cemaat için büyük önem taşıyan bu yapının Patriklik Surp Asdvadzadzin Kilisesine taşınana dek burada hizmet gördüğü ifade edilir. Planın mimarlara gösterilmek üzere Viyana’ya gönderildiği belirtilir. Kilisenin yapımı sırasında veba salgını nedeniyle kilisede bulunan Meryem Ana tablosu bütün Galata sokaklarında gezdirilmiş ve tören sonrasında salgın azalmaya başlamıştır. Bu nedenle de II. Mahmut kiliseye elmas taşlı bir iğne hediye etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |