Istilacı türlerin, yayılması artık gezegenimiz içinde gerek ekolojik gerekse ekonomik açıdan en büyük tehdit olarak kabul edilmektedir



Yüklə 469 b.
tarix20.02.2018
ölçüsü469 b.
#43099





Bilim adamları ilk kez 1903 yılında Kuzey Denizi'nde Asya fitoplankton algleri Odontella (Biddulphia sinensis)adı verilen, Asya ya ait bakteri türlerine ve mikro organizmalara bir kütle şeklinde rastladılar ve bu durum bir ortamdan diğerine yabancı türlerin giriş işaretleri tanındı. Ama bilimsel topluluklar bu durumu ayrıntılı olarak 1970 lere kadar incelemedi. 1980'lerin sonlarında, Kanada ve Avustralya istilacı türler ile belirli sorunların yaşandığı ülkeler arasında yer almış ve onlar IMO Deniz Çevresini Koruma Komitesi (MEPC) ne konu ile ilgili kaygılarını dile getirmiştir.

  • Bilim adamları ilk kez 1903 yılında Kuzey Denizi'nde Asya fitoplankton algleri Odontella (Biddulphia sinensis)adı verilen, Asya ya ait bakteri türlerine ve mikro organizmalara bir kütle şeklinde rastladılar ve bu durum bir ortamdan diğerine yabancı türlerin giriş işaretleri tanındı. Ama bilimsel topluluklar bu durumu ayrıntılı olarak 1970 lere kadar incelemedi. 1980'lerin sonlarında, Kanada ve Avustralya istilacı türler ile belirli sorunların yaşandığı ülkeler arasında yer almış ve onlar IMO Deniz Çevresini Koruma Komitesi (MEPC) ne konu ile ilgili kaygılarını dile getirmiştir.

  • Istilacı türlerin, yayılması artık gezegenimiz içinde gerek ekolojik gerekse ekonomik açıdan en büyük tehdit olarak kabul edilmektedir.Bu türlerin biyoçeşitliliği yeryüzününde bulunan değerli doğal zenginliklerin büyük zarar görmesine neden oluyor. Doğrudan ve dolaylı sağlık etkileri giderek daha ciddi hale geliyor ve genellikle çevreye geri döndürülemez hasarlar veriyor













Eylül 1988 yılında düzenlenen Deniz Çevresini Koruma Komitesi (MEPC) 26. Oturumunda, Kanada gemilerden"Great Lakes e boşaltılan balast suyu içerisindeki yabancı mikro organizmalar ile ilgili endişelerini dile getirmiş ve bu organizmaların varlığı , zararlı etkileri ile ilgili bir rapor sundu. Amerika Birleşik Devletleri de benzer kaygıları dile getirdi.

  • Eylül 1988 yılında düzenlenen Deniz Çevresini Koruma Komitesi (MEPC) 26. Oturumunda, Kanada gemilerden"Great Lakes e boşaltılan balast suyu içerisindeki yabancı mikro organizmalar ile ilgili endişelerini dile getirmiş ve bu organizmaların varlığı , zararlı etkileri ile ilgili bir rapor sundu. Amerika Birleşik Devletleri de benzer kaygıları dile getirdi.

  • IMO Üye Devletleri arasındaki karmaşık müzakereler 14 yıldan fazla geçen bir zamandan sonra,Gemi Balast Suları ve Sediment (BWM Konvansiyonu) Kontrolü ve Yönetimi Uluslararası Sözleşmesi 13 şubat 2004 tarihinde Londra'da IMO Genel Merkezi'nde düzenlenen bir Diplomatik Konferans oybirliği ile kabul edilmiştir.Konferansı'nda yaptığı açılış konuşmasında IMO Genel Sekreteri yeni Sözleşmenin bu ve gelecek nesiller için deniz çevresinin korunmasına yönelik önemli bir adımı temsil edeceğini belirtti.  "Bizim görevimiz çocuklarımız ve onların çocuklarına temiz bir dünya bırakmaktır..  Sanırım hepimizçocuklarımızın temiz, verimli, güvenli denizleri ile bir dünyayı kendilerine miras bırakmamızı istediklerinden eminim - ve bu Konferansı'nın sonucu, giderek daha ciddi bir tehdit oluşturan bu durumu önlemek için etkili bir başlangıç olacaktır.



Ballast suyu yönetimi konvansiyonu standartları D-1 ve D-2 olmak üzere iki ana başlık altında toplanmıştır. D-1 regulasyonu Ballast suyu değişimi standartları üzerinde yoğunlaşırken; D-2 regülasyonu ise Ballast Suyu Performansı ve yönetimi üzerine belli standartları oluşturur.

  • Ballast suyu yönetimi konvansiyonu standartları D-1 ve D-2 olmak üzere iki ana başlık altında toplanmıştır. D-1 regulasyonu Ballast suyu değişimi standartları üzerinde yoğunlaşırken; D-2 regülasyonu ise Ballast Suyu Performansı ve yönetimi üzerine belli standartları oluşturur.

  • Bilindiği üzere, ballast suyu değişimi ; sahilden gemiye alınan ballast suyu içerisindeki organizmaların ve patojenlerin okyanus veya açık denizlere boşaltıldığı anda sıcaklık,tuzluluk oranı ve kimyasal bileşimlerindeki farklılıklar sebebiyle sağ kalmayacağı ilkesi üzerine kurulmuştur.

  • Benzer olarak, derin okyanuslar ve açık deniz suları sahil suyu ile karşılaştırıldığında daha az miktar ve türde organizma, patojenler içermektedir. Bu sebeple organizmaların ve patojenlerin ballast suyu ile taşınmaları ihtimali önemli derecede azaltılmıştır.



Sonuç olarak, ballast değişimi gemi derin okyanus sularında iken yapılmaktadır ve ballast kapasitesinin en az %95 ini değiştirmesi istenmektedir. Kabul edilen ballast değişim metotları ise; Sequential Method, the Flow-through method ve the Dilution Method.

  • Sonuç olarak, ballast değişimi gemi derin okyanus sularında iken yapılmaktadır ve ballast kapasitesinin en az %95 ini değiştirmesi istenmektedir. Kabul edilen ballast değişim metotları ise; Sequential Method, the Flow-through method ve the Dilution Method.

  • Ballast suyu değişim methodları genel olarak operasyonel zorluklar ve endişeler yaratmasının yanı sıra; ballast suyundaki sucul organizmaların ve patojenlerin yayılmasını azaltmak için tamamen etkili bir çözümün sağlanmadığı düşünülmektedir.

  • Konvansiyon aşağıdaki tabloda belirtildiği üzere gemilerin inşa yılları ve ballast kapasitelir doğrultusunda belirtilen tarihlere kadar ballast suyu yönetim sistemlerini kurularak yükseltilmesini hedeflemektedir.



D-2 standardında ise spesifik biyolojik sonuçlar öngörülmektedir. Aşağıda belirtilen kriterler doğrultusunda, suda yaşayan canlıların belli limitlerde boşaltılan ballast suyu içerisinde görülebilmesine izin verilir. Ilave olarak US Senatosu ve California eyaleti kendi standartlarını oluşturmaktadırlar. US Senatosunun öngürdüğü Phase 1 Standartları IMO regülasyonu D-2 standartları ile aynı olmasına karşın; Phase 2 Standartları Phase 1 ve aynı zamanda IMO D-2 standartlarından neredeyse 1000 kat daha fazla katılıktadır. Phase 2 standartlarına göre 1 Ocak 2016 ve sonrasında yeni inşa edilen gemilerin belirtilen kriterlere uygun olması gerektiğini beyan etmektedir. California eyaleti standartları ise aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere Phase 2 den daha ağır kriterler öngörmekte olup 1Ocak 2020 ye kadar bu kriterlerin sağlanması gerektiğini kesin olarak tayin eder.

  • D-2 standardında ise spesifik biyolojik sonuçlar öngörülmektedir. Aşağıda belirtilen kriterler doğrultusunda, suda yaşayan canlıların belli limitlerde boşaltılan ballast suyu içerisinde görülebilmesine izin verilir. Ilave olarak US Senatosu ve California eyaleti kendi standartlarını oluşturmaktadırlar. US Senatosunun öngürdüğü Phase 1 Standartları IMO regülasyonu D-2 standartları ile aynı olmasına karşın; Phase 2 Standartları Phase 1 ve aynı zamanda IMO D-2 standartlarından neredeyse 1000 kat daha fazla katılıktadır. Phase 2 standartlarına göre 1 Ocak 2016 ve sonrasında yeni inşa edilen gemilerin belirtilen kriterlere uygun olması gerektiğini beyan etmektedir. California eyaleti standartları ise aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere Phase 2 den daha ağır kriterler öngörmekte olup 1Ocak 2020 ye kadar bu kriterlerin sağlanması gerektiğini kesin olarak tayin eder.

  • Son olarak 21 Haziran 2012 tarihi itibariyle US limanlarından herhangi birine gidilmesi halinde Ballastın boşaltımı için onaylı BWT Sistemi aranmaktadır. BWT sistemlerinin USCG tarafından onaylanması gereklidir. Alternatif olarak, seçilen sistemin IMO Approval setifikasının olması şartları öngörülür. Daha başka bir alternatif olarak ise ; US ‘den sağlanmak koşuluyla içme suyu standartlarındaki ballast suyunun gemilere temini sağlanabilir. Ballast tanklarının temizlenmesi ve tortuların yokedilmesi durumunda ;gemiye ballast suyunun federal standartları karşıladığına dair bir sertifika hazırlanır .





Yandaki tabloda kırmızı ile gösterilen bölüm balast suyu arıtma sistemlerinin kurulumunu hangi tarihlerde zorunlu hale geleceğini gösterir. Tablodan da görülebileceği gibi,bazı gemiler zaten Sözleşmesi hükümlerine tabi olup, ilk fırsatta bu sisteme sahip olmaları önemlidir.Sözleşme, şartlarının sağlandığı andan 12 ay sonra yürürlüğe girer.

  • Yandaki tabloda kırmızı ile gösterilen bölüm balast suyu arıtma sistemlerinin kurulumunu hangi tarihlerde zorunlu hale geleceğini gösterir. Tablodan da görülebileceği gibi,bazı gemiler zaten Sözleşmesi hükümlerine tabi olup, ilk fırsatta bu sisteme sahip olmaları önemlidir.Sözleşme, şartlarının sağlandığı andan 12 ay sonra yürürlüğe girer.

  • 2009 öncesinde inşa edilen gemiler için ; geminin yıldönümü tarihini takip eden ilk Intermediate Survey veya Special Survey esnasında gerekn D-2 koşullarını sağlaması gerekmektedir.







(1) 30 veya daha fazla ülke tarafından onaylanması

  • (1) 30 veya daha fazla ülke tarafından onaylanması

  • (2) onaylayan ülkelerin toplam ticari gemi tonajı dünya deniz ticaret filosunun% 35 veya daha fazla olmalıdır

  • Eylül 2012 sonu itibariyle küresel nakliye tonajlı 28% oluşturan 35 ülke bu sözleşmeyi, onaylamış, bu nedenle konvensiyon şartlarının yürürlüğe girmesi ve yerine getirilmesi çok yakın gelecekte kuvvetle muhtemeldir.







Balast suyu arıtma sistemlerinin şu ana kadar 20 farklı tipi, öngörüldüğü şekilde ve Kurallar kapsamında balast suyu yönetim sistemleri (G8) tarafından onaylanmıştır.

  • Balast suyu arıtma sistemlerinin şu ana kadar 20 farklı tipi, öngörüldüğü şekilde ve Kurallar kapsamında balast suyu yönetim sistemleri (G8) tarafından onaylanmıştır.

  • Bu sistemler, UV radyasyon, balast suyu electrolyzation, kimyasal dozlama, gaz enjeksiyon, yoğunlaşma erime ve diğer çeşitli yöntemler den oluşmaktadır. Büyük organizmalar ve parçacıkları filtrelemek için sistemle akuple başka ilave sistemler de vardır. Bu sistemlerden bir çoğu, balast tankına alınan suyu arındırdığı gibi aynı zamanda bu su dışarı basılırkende arındırma işlemini tekrar gerçekleştirmektedir.

  • Aşağıda tüm Dünya genelinde geliştirilen Ballast suyu arıtma sistemleri ve genel olarak özelliklerinin görüldüğü tablo mevcuttur.













Ballast suyu yönetimi teknolojileri genel olarak Mekanik, Fiziksel ve Kimyasal olmak üzere 3 ana grup altında toplanmaktadır.

  • Ballast suyu yönetimi teknolojileri genel olarak Mekanik, Fiziksel ve Kimyasal olmak üzere 3 ana grup altında toplanmaktadır.



Mekanik Sistemler(Mechanical Systems):

  • Mekanik Sistemler(Mechanical Systems):

  • Filtreleme(Filtration): Tortu ve partiküller balast alımı sırasında disk ve ekran filtreleri ile kaldırılır.Filtreler genellikle back-flushing yöntemi ile kendi kendini temizleme özelliğine sahiptir. Filtreleme sistemleri filtrenin iç elemanını yaratmış olduğu direnç ve kendi kendini temizleme prosedürü sebebiyle basınç düşümleri ve debinin azılmasına sebep olabilirler.

  • Siklonik Ayrıştırma(Cyclonic Seperation): Katı parçacıklar santrifüj kuvvetler neticesinde sudan ayrıştırılır. Ancak sadece yoğunluğu deniz suyu yoğunluğundan fazla olan parçacıklar ayrışabilir.

  • Elektro-Mekanik Ayrıştırma (Electro-mechanical Seperation): Suya enjekte edilen tiftikli bir madde (Flocculent) organizmalara ve tortulara tutunur. Sonrasında manyetik ayrıştırma ve filtreleme metodu ile katı parçacıklar sudan temizlenir.



Fiziksel Dezenfeksiyon(Physical Disinfection):

  • Fiziksel Dezenfeksiyon(Physical Disinfection):

  • Ultraviyole Işığı (Ultraviolet light): UV radyasyonu doğrudan organizmayı öldürmek veya hücre zarını yıkarak tekrar üremesini engellemek amacıyla kullanılır. Etki derecesi suyun bulanıklığı ile doğru orantılıdır (Örneğin tortu konsntrasyonunun fazla olması halinde UV ışınlarının yayılmasını sınırlandırabilir.

  • Kavitasyon(Cavitation/ultrasounds):Ventüri boruları ya da yarık plakaları kavitasyon kabarcıkları üretmek için kullanılır. Oluşturulan bu yüksek enerjili hava kabarcıkları sayseinde hidrodinamik kuvvetler ve ultrasonik titreşimler veya yüksek frekans sesleri ile organizmaların etkili bir şekilde öldürülmesine veya hücre duvarlarını bozarak tekrar üremeleri engellenir.

  • Oksijensizlendirme(De-oxygenation): ballast suyu içerisindeki mevcut çözünmüş haldeki oksijenin çıkarılması veya etkin olmayan nitrojen veya inert gaz gibi gazlarla yer değiştirilmesi için değişik metotlar kullanılmaktadır. Oksijenin yokedilmesi, sadece organizmaların yokedilmesini sağlamakla kalmayıp, eğer oksijen miktarı doğru seviyelerde korunduğu sürece ayrıca korozyon engelleyici yararları olduğu öngörülmektedir. Ancak bu işlem oldukça uzun zaman alabilmektedir.



Kimyasal Islah (Chemical Treatment)

  • Kimyasal Islah (Chemical Treatment)

  • Kimyasal Biyosidler(Chemical Biocides): Önceden hazırlanan veya paketlenmiş dezenfektanların ballast alımı esnasında akış halindeki suya eklenerek kimyasal zehirleme veya oksitleme tekniğiyle yaşayan organizmaların öldürülmesini amaçlar. Tipik biyosidler chlorine, chloride iyonları, chlorine dioxide, sodyum hypochlorite ve ozone içerir. Ballast suyundaki atık biyosidler in ilave nötralizasyon teknikleriyle istenen standartları uyum sağlayacak düzeyeye getirilmesi gerekebilir.

  • Elektrolitik Klorlama(Electrolytic Chlorination): Elektrilitik çember içerisinde akış halindeki ballast suyuna elektrik akımı verilerek, serbest halde dolaşan chlorine, sodyum hypochlorite ve hydroxil radikalleri üretilir. Bu sayede ozon ve hydrogen prexide oluşturularak elektrokimyasal oksitlenme gerçekleştirilmektedir. Bu metot belli sevielerdeki çözünmüş tuz içeren deniz sularında sınırlandırılmıştır, aksi halde istenmeyen atıkların oluşumu görülmektedir.















Oldukça fazla sayıda ballast suyu arıtma sistem metotları görülebilmektedir.

  • Oldukça fazla sayıda ballast suyu arıtma sistem metotları görülebilmektedir.

  • Bunların içlerinden en etkili ve kullanım kolaylığı, bakım-tutum masraflarının azlığı, personel kullanımı yönünden oldukça basite indirgenmiş kolay sistemler olması sebebiyle UV Teknolojisi ön plana çıkartılmaktadır.

  • Genel olarak tüm mevcut sistemlerin birçok faktör üzerinde değerlendirilmesi yapılarak; aşağıdaki karşılaştırma tablosu oluşturulmuştur.















































Yüklə 469 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin