I. öğrenci:
Güzel dizayn edilmiş bir çevrenin kendimi iyi hissetmem, ders çalışmam ve yazmam için oldukça önemlidir. Bir küçük sehpa, hafiften bir ışık, birkaç kalem ve kağıt yazmam için yeterlidir. Kendimi rahat hissetmem için sade elbiseler giyer, bir de çay yaparım. Çalışmak için yattığım odayı tercih ettiğim de olur. Yazacağım konuyu düşünmem sadece uzanır ve rahat etmeye çalışırım.
II. öğrenci:
Yazmaya başlamadan önce bir çok şey yaparım. Genelde dağınık olan masamı kendime yer açmak için düzenlerim. Daha sonra çay hazırlar, dinlemekten her zaman hoşlandığım müzik setini ve açıksa televziyonu kapatırım. Zihnimden plan yapar, konumu destekleyecek örnekler bulmaya çalışırım. Belli bir fikre vardıktan sonra bunları bir plana döker ve peşinden yazmaya başlarım. Bazen fikirlerimi değiştirir; yeni bir örnek ekler veya bir fikri çıkartırım. Daha sonrada yazıma en son şeklini veririm.
Peki siz ne yaparsınız çalışmak için nasıl bir atmosfer tercih edersiniz? Lütfen yazınız. Böylece sizin de nasıl bir çalışma alışkanlığına sahip olduğunuz ortaya çıkacaktır.
………………...................................................................................................................
………………...................................................................................................................………………...................................................................................................................………………...................................................................................................................………………...................................................................................................................
Yani, önce kendinizi keşif etme yolculuğuna çıkın.
DİL ÖĞRENME BECERİLERİ
OKUMA
D
il öğrenme becerilerini en önemlileri okuma, dinleme, konuşma ve yazmadır. Okuma ve yazma dil becerilerinin en önemlileri olarak düşünülür. Birtakım kelime veya yapıları öğrendiğimizi kabul etsek bile, onları unutmamak zorundayız. Eğer o dilin konuşulduğu bir ülkede olsaydık o kelimeleri konuşacak ya da duyacaktık. Ama böyle olmadığına göre, kendi ülkemizde bu fırsatı çevre size sağlamadığı için kendimiz yapay bir dünya kurmak zorundayız. Bunu da okuma veya diğer metotlarla gerçekleştirebiliriz. Dolaysıyla her gün ders metinleri dışında belli bir süre hikâye, roman veya gazete okumadıkça ya da hikâye veya diğer yayınları dinlemedikçe yeni öğrendiğimiz kelimeler veya yapılar kalıcı olmayacaktır. Ezberin yabancı dilde yeri vardır. Ancak bu etkinlik okuma ya da dinleme etkinlikleriyle desteklenmelidir. Yabancı dil öğrenme sürecinin daha başından itibaren öğrenci doğru kitabı seçme şartıyla okumaya başlayabilir.
Dr. DeBakey’e göre yeni kitaplar okunmakla hayal gücümüz harekete geçtiğini, bununla kelimelerin akıcı bir biçimde kullanmasını sağladığını söylemektedir. Açık olan şu ki, hikâye, gazete veya roman okuyanlar dil öğrenmede daha çok başarılı olmaktadır.
Tıpkı çok dinleyenin iyi konuşmaya çalıştığı gibi çok okuma da çok daha iyi yazmamıza vesile olacaktır.
Dinleme yoluyla öğrenme Türk toplumunun yapısına da yakın durmaktadır. Gelişen teknoloji ile birlikte birçok kitabın okunmuş nüshalarını temin etme imkanı mevcuttur. Bu açıdan kitap okumakta zorlanan veya vakit ayırmak istemeyen (!) insanlar otobüste, arabada, yolda yürürken hatta mutfakta iş yaparken bu kitapları dinleyebilir okumaya yakın bir etkinlik gerçekleştirebilir.
Okuma Etkinlikleri
Extensive-Ders Dışı Okuma veya Hızlı Okuma
Ders kitapları dışında yapılması gereken başka bir okuma etkinliği "extensive reading" hızlı okumaya da rahat okumadır. Bu etkinlik yabancı dil konusunda sağlam bir okuma becerisi e!de etme surecinde kaçınılmaz bir çaredir. Bu okuma için seviyelendirilmiş hikaye kitapları kullanılır. Bu tür okumada mümkün olduğu kadar sözlüğe az bakılmalı ve bilinmeyen kelimelerin anlamı metinden çıkartılmaya çalışılır. Sözlük yardımını azaltmak içinse kitap tercihi iyi yapılmalıdır.
Intensive – Yoğun Okuma
Bu tür okuma bir metni tamimiyle anlama ve incelemeye dayanır. Bu tür okumada da sözlük kullanımını azaltmak gerekir. Kelime anlamı bir önceki veya sonraki kelimeden çıkarabilineceği gibi yan cümlelerden de anlaşılabilir. Çoğu öğrenci bazı okuma parçalarının kendilerini ilgilendirmediğini düşünür. Böyle yapıldığı takdirde öğrenilen dil de sıkıcı gelmeye başlar. Kullanılan yapılar veya kelimeler açısından bakarsak fayda elde etmek mümkündür.
Şayet hazırlık sınıfı alıyorsanız “Reading” derslerinde iki tür okumayı düzenli olarak ihmal etmemek gerekir.
Okumada faydalı metot: Kopya Tekniği
Ders kitaplarında geçen bir okuma parçasını yazma ile çok yararlı bir çalışmaya dönüşebilir. Kopya yaparken yapılara, kelimelere yoğunlaşmalı, bazen de sadece bir konuya odaklanarak dili keşf edebiliriz. Günde en az on beş dakikada olsa kopya için vakit ayırın. Ders kitaplarınızdaki okuma parçalarını bire bir kopya ediniz. Veya okuduğunuzun özetini çıkartmak ayrı bir kazançtır. (Detaylı bilgi için, “Kopya Metodu ile Öğrenme” kısmına bakınız.)
ÖZETLE:
-
Eldeki dokumanı tamamıyla anlamaya çalışmamalı. Bütün kelime ve yapıları öğreneceğim diye uğraşmamalı. Bıktırıcı olabilir.
-
Çeviri yaparak öğrenme veya gramer kurallarını ezberlemeye çalışma yerine, dili kendi içersinde okumak ve değerlendirmek daha faydalıdır.
-
Okumalarınızda elinizin altında mutlaka renkli kalemler bulundurun. Böylece okuduklarınıza daha fazla odaklanırsınız. İlk kez karşılaştığınız kelimelerin, deyimlerin, edatların veya yapıların altlarını çizin. Öncelikle bunların anlamlarını yan cümle veya kelimelerden çıkarmaya çalışın. Daha sonra gerekirse bunlar için sözlük kullanabilirsiniz.
-
Okuma parçaları hakkında soru çıkarmak konuyu iyice anlamanızı sağlar.
-
Bir dilin öğrenmede en sağlıklı ve geçerli yol bıkmadan, yorulmadan, dikkatli, not alarak bol bol okumaktır.
-
Gramer kurallarını ezberlemek ve gramer alıştırmaları yapmak yerine İngilizce okuyun.
DİNLEME, SEYRETME
D
il, iletişim aracıdır. İletişim için de konuşulanı anlamak ve konuşmak gerekir. Bu nedenle bu dersin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok. Bu derste başarılı olmanın en temel yolu ise öğrendiğiniz bilgileri dinleyerek ve konuşarak pratik yapmak ve kullanmaktır. Öğrenci, bilgisini kullanmak için her fırsatı iyi değerlendirmeli ve atılgan olmalı. Konuşmaktan ve soru sormaktan çekinmemeli. Unutmayınız ki, öğrenme iki yönlüdür. Yani öğretmen ve öğrenci öğrenmeyi birlikte yürütmelidirler.
-
Konuşurken hata yapmaktan korkmak en büyük yanlışınız olur. Kesinlikle çekinmeden hatalı dahi olsa konuşmalısınız. Çünkü önemli olan, mesajınızı karşı tarafa iletmektir.
-
Ders kitabının dinleme parçası veya hocanın okuduğunu dikkatle dinlemeli.
-
Öğretmenin açıkladığı deyimleri ve kelimeleri çok iyi not almalısınız. Anlamadığınız noktaları sorup öğrenmelisiniz.
-
Derste işlenen diyalogları tekrar etmeli ve gerektiğinde ezberlemelisiniz.
-
Öğretmenin telaffuzuna dikkat ederek onu örnek almalısınız.
-
Ders kitabının CD’ sini temin edip evde defalarca dinlemelisiniz.
-
Derste işlenen konuları tekrar etmeli ve ödevleri mutlaka aksatmadan yapmalısınız.
-
Öğrendiğiniz diyalogları yüksek sesle okuyarak tekrar etmelisiniz.
-
Derste yapılan aktivitelerle kendinizi sınırlamamalısınız. Radyo ve televizyondaki İngilizce programları, kablolu yayın, dijital yayın yapan kanalları ya da uydu anteni temin edip İngilizce kanalları takip etmelisiniz. - Dinleme veya seyretme faaliyetini yaparken mümkünse kulaklık kullanmalısınız. Böylece dinlediğiniz veya seyrettiğiniz konuya daha dikkat verebilirsiniz.
-
Bir filmi seyrederken kelime defterinizi yanınızda bulundurun, yeni karşılaştığınız deyimleri veya kelimeleri not edin. Film durdurup her zaman elinizin altında tuttuğunuz sözlüğe bakabilirsiniz.
-
Aynı filmi defalarca izleyip, oyuncuları taklit etmeye çalışın.
-
Ayrıca dinleme imkanı olan hikâye kitapları alıp hem okuyup hem de dinlemelisiniz. Özellikle ulaşım araçlarında geçen zamanınızı, yanınızda taşıyacağınız bir “MP3” veya benzeri dinleme aleti ile bu kitapları okumadan önce veya sonar dinleyerek değerlendirebilirsiniz.
KONUŞMA
-
Doğru telaffuzun sırrı, bol bol dinlemektir.
-
Günün belli bir saatini CNN, BBC World, CNBC-E gibi kanallarını seyrederek geçirdiğiniz takdirde mükemmel bir telaffuz ile kusursuz cümleler öğrenebilirsiniz.
-
Dilbilgisi hatası yapacağım diye konuşmanızı engellemeyin. Akıcı konuşmaya dikkat edin.
-
Konuşurken İngilizce kelimeyi bilmiyor veya hatırlamıyorsanız onun yerine Türkçe kelime kullanabilirsiniz.
-
Ders dışında konuşmak için fırsatlar oluşturabilirsiniz: Grup oluşturma, konuşma kulübü kurma, ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerle arkadaşlık kurma gibi.
-
Yurtta veya evde kalan bir öğrenci iseniz. Oda arkadaşınızla günün tamamında veya belli saatlerinde öğrendiğiniz dili konuşmaya çalışın.
-
Şayet bulunduğunuz okulda veya kursta varsa “conversation” sınıfına kaydolun.
-
En önemli konuşma yolu ise o dili konuşan kişilerle birlikte olmaktır. Bir yolu o dilin konuşulduğu ülkelere gitmektir.
YAZMA
-
G
elecekteki hedefiniz nedir? Üniversite kariyerimi yapmak yoksa bir şirketin veya bir okulun idarecisi mi olmak mı? Ya da bunların dışında bir meslek sahibi olmayı mı hedefliyorsunuz? Bunları gerçekleştirmek için önce iyi bir üniversite eğitimi almanız gerekecektir. İyi bir eğitimin en önemli esaslarından biri iyi yazmayı bilmektir. İsteseniz istemeseniz de yazma işi sınavlarda, araştırma yapmada veya bir iş mektubu yazma işleri gibi her zaman karşınıza çıkacaktır.
-
Bir çok insan için yazma cesaret meselesi olduğunu ya da kabiliyeti olmadığını düşünür. Fikirlerin bir araya getirilmesi, dilbilgisi kurallarını uygulamanın çoğu zaman gözlerde büyür. Bu tamamen doğru değildir. Dikkatli ve sistemli olursanız işiniz kolaylaşır. Bazı teknikleri öğrenir ve bunları pratiğe dökerseniz, etkili yazmamanız için bir sebep yoktur. Her şeyde olduğu gibi bu iş için en önemli faktör istekli olmaktır.
-
Bir yazıyı organize etmek, bulaşıktaki artıkları temizleyip atmak gibidir. Bazen bir işi organize etmek o işe karar vermekten zordur. Yapılanı tekrar düzenlemek hepten karışıklığı sebep olur. Bir yazının yeniden düzenlenmesi ne kadar sıkıcı olsa da bütün işler gibi elzemdir.
-
Dil öğrenmeye başlamanızın ikinci haftasından itibaren o dilde günlük tutma ile başlamalısınız. Yani ilk öğrendiğiniz yapı ya da zamandan sonar kısacıktan olsa paragraflar yazmalısınız. Daha sonraki zamanlarda sadece hatıralarınızı değil, fikirlerinizi, sevdiğiniz konular hakkında yazabilirsiniz. (Kendince Dil Öğrenenle kısmında 5.Ad: SA kısmına bakınız)
-
Derslerle ilgili önemli bilgileri not almakla kalmayıp, o gün ne öğrendiğinizin bir özetini yazabilirisiniz. Kısa hikâye ve şiir yazabilirsiniz.
“Cedlerimiz yalnız mimaride değil, her şeyde dahiyane yapmasını bilmişler, lakin yazmasını unutmuşlar. Bu bizim feci talihsizliğimizdir.” Y. Kemal
GRAMMER – DİLBİLGİSİ
Gramer, yeni bir dil öğrenmeyi kolaylaştırmak için o dilin yapısı hakkında bize bilgi veren kurallar zinciridir. Çok iyi bir dil bilgisi ile dili öğrenmemizi hızlandırabiliriz. Özellikle yazma dersleri için gramer bilgisinin çok iyi olması gerekir.
Gramer’in Özellikleri:
Gramer kuralları, bir zincirin halkası gibidir. Eğer bir konuyu tam olarak öğrenememişseniz bir sonraki konuyu öğrenirken çok sıkıntı çekersiniz. Bu nedenle kavrayamadığınız bir konuyu mutlaka dersin öğretmenine veya diğer öğretmenlere ya da sınıftaki bir arkadaşınıza sorup öğrenmelisiniz.
ÖZETLE
-
Gramer çalışırken kuralları öğrenmenizin yanı sıra bol miktarda alıştırma yapmaya daha çok vakit ayırmalısınız. Bu sayede gramer kurallarını "writing" derslerinde başarıyla kullanmanız mümkün olacaktır.
-
Derste işlenecek konuları dersten önce gözden geçirip hazırlamalısınız.
-
Evinizde o gün işlenen konuyu tekrar edip verilen ödevleri yapmanız, konunun pekişmesini sağlar. Tekrar etmenin dil öğreniminde önemli bir yer tuttuğunu unutmayınız.
-
Gramer çalışırken kurallara boğulmayın ve kuralları cümle içinde sınırlandırmamaya gayret edin.
-
Öğrendiğiniz dilbilgisi yapılarını okuduğunuz kitaplarda bulabilirsiniz, bunlardan istediğinizi kendinize göre sınıflandırıp defterinize yazabilirsiniz.
-
Kural ezberlemek yerine kuralların nasıl kullanıldığına dikkat edin.
-
Kısaca dilbilgisini geliştirmek ve uygulamak için bol bol dinlemek, okumak ve yazmak gerekmektedir. Gramer pekiştirmek için bir okuma parçası üzerinde çalışarak, kendi kurallarınızı çıkarabilirsiniz.
-
Grameri pekiştirmenin en kalıcı yolu, onu kullanmaktır. Bunun için konuşmak ve yazmak çok önemlidir.
İnternette bulunan yüzlerce gramer siteleri yardımı ile bilginizi interaktif olarak pekiştirebilirsiniz. En mükemmel adres: http://www.agendaweb.org
KELİME ÖĞRENİMİ
K
elimeler, manaların sembolü ve cümlelerin yapı taşlarıdır. Bir fikir, duygu, hareket, durum veya özellik ifade ederler. Yazarların maksatlarını doğru ve açık bir şekilde anlatabilmeleri için kelime hazinelerinin zengin olması gerekir. Hangi kelimenin, hangi manaya karşılık geldiğini tam olarak bilmeyen kimseler, fikirlerini başkalarına aktaramazlar.
Kelime bilginizin yetersizliği, sizi her zaman sınırlayan ve zorlayan bir engel olarak karşınıza çıkacaktır. Kelime bilginizi geliştirmek veya bildiklerinizi canlı tutmak istiyorsanız düzenli olarak bu konuda çalışmanız gerekecektir.
Kelime öğrenmenin temeli, ezberlemeye dayanmaktadır. Ezberlemeyi kolaylaştıran ve kolay hatırlamamızı sağlayan çeşitli metotlar var. Kişi, kendisine en uygun metodu kendisi seçmelidir. Kitap veya herhangi bir yazı okuyarak daha kolay kelime ezberleyen birisi mutlaka bu yöntemi ağırlıklı olarak seçmelidir. Ayrıca, ezberlemeyi ıstırap olmaktan kurtarıp eğlenceli kılan yöntemler de göz ardı edilmemelidir.
ÖZETLE
-
Dönem başından beri kendinize ait bir sözlük oluşturmanız, öğrenim süresince kaç tane kelime öğrendiğinizi gözlemlemeniz açısından faydalı olacaktır.
-
Kelimeleri deftere geçerken resim çizmeyi ve notlar almayı unutmayın. Bilmediğiniz kelimeleri sözlükten yazmanız kalıcılık sağlar. (Bak. Sözlük Kullanımı)
-
Kelime hazinesi geliştirmenin en iyi yolu, kaliteli kitapları dikkatli okumak ve güzel konuşan kimseleri dinlemektir.
-
Okuma parçalarında geçen, anlamını bilmediğiniz kelimeler için hemen sözlüğe sarılmayın; parça içinden anlamını çıkarmaya çalışın.
-
Kelime öğreniminde, çok sayıda kelimenin daha kolay yollardan öğrenilmesi için gruplara ayırın.
-
Derste öğrenilen kelime veya deyimlerle ilgili cümleler kurup öğretmenlerinize kontrol ettirebilirsiniz. Kelimeleri en uygun yerlerde kullanmak çok önemlidir. Bu hüner, doğru ve berrak düşünmekle ve tecrübe ile kazanılır.
-
Manasını iyi bilmediğiniz kelimeleri kullanmayınız. Kelimeleri alışılmış anlamlarında kullanınız.
-
Yeni öğrendiğiniz kelimeleri kartlara yazıp bunları uygun yerlere yerleştirebilirsiniz. Kaldığınız yerin her yerine yapıştırmaktan üşenmeyin; buna tuvalet, banyo, ayna da dahildir. Eşya isimlerini eşyaların üstüne duvarlara yapıştırmak suretiyle ezberlemeye çalışın.
-
Okuduğunuz bir konuda karşınıza çıkan yeni kelimeyi o sayfaya yapıştıracağınız post-itlere geçirebileceğiniz gibi kelimelerin altlarını da renkli kalemlerle çizebilirsiniz.
-
Küçük kâğıt parçalarının bir tarafına ezberlenecek kelimeyi, diğer tarafına İngilizce açıklamasını yazarak ezberlemeye çalışın.
-
K
elimelerin yazılışlarını bilmek önemlidir. Bunun için gerekirse bir kelimeyi on defa yazmalısınız.
-
Kelimeyi sembolize eden bir resim veya şekil çizmeniz daha kolay hatırlamanıza sebep olacaktır.
-
Uyumadan önce biraz yeni kelime öğrenmeniz, kalıcılık sağlayacaktır.
-
Yeni kelimeler üzerine şarkı yapabilir; ritimlerle tekrar edebilirsiniz.
HATIRLAMA TEKNİĞİ KULLANMA
Yapılan araştırmalara göre okuyarak öğrendiklerimizin %10’unu,
dinleyerek öğrenilen bilgilerin % 20’si, görsel olarak sunulan bir dersin % 30’u, hem görsel hem de işitse olarak sunulan bir dersteki bilginin hatırlanması ise %50’lere ulaşmaktadır. Duyduğumuzu ve gördüğümüzü sesli olarak tekrar ettiğimiz takdirde bu bilgiyi hatırlama oranı %80 olmaktadır. Buna göre öğrendiğimiz bir kelimeyi veya bir konuyu yazar, konuşur veya sesli tekrar eder ve bunu zaman zaman tekrar edersek bu yüzdelik artabilir.
Özetle:
-
Hangi tür öğrenme şekline yatkın olduğunuzu tespit edin.
-
Hatırlama defteri tutun. Bu deftere önemli görülen veya gördüğünüz söz, paragraf ya da kompozisyon örnekleri yazabilirsiniz.
-
Özet çıkartın.
-
Sınıfta ders dinlerken veya kendi başınıza çalışırken duyu organlarınızı mümkün olduğunca kullanın. Renk, şekil, resim ve hayal gücü hafızayı geliştirir.
-
Zihninizde bilgisayardaki “Microsoft Word” gibi dosyalar açın ve her yeni öğrendiğiniz bilgiyi sanal dosyanıza gönderin.
-
Öğrendiklerinizi hemen uygulama yoluna gidin.
-
Öğrenmek istediğiniz konuyu iyice anlayıp anlamadığınızı test etmek için kendinize sorular sorun.
-
Her bir dersten sonra şu soruyu sormayı ihmal etmeyin: “Bugün ne öğrendim?”
-
Vaktiniz olursa “Bugün ne öğrendim?” defteri tutabilirsiniz.
-
Yalnız kaldığınız zaman, yeni öğrendiğiniz kelimelerin sesli tekrarlarını sıkça yapın.
-
Hatırlamada yediğimiz gıdaların tesirini unutmayalım.
KOPYA METODUYLA İNGİLİZCE ÖĞRENME
Prof. Dr. MEHMET KAPLAN
Prof. Dr. Mehmet Kaplan, İngilizce öğrenmek için gittiği Londra’dan o zamanki talebesi Prof. Dr. Orhan Okay’a yazdığı mektupta, dil öğrenmedeki tecrübesini şu şekilde ifade eder:
Orhan,
“Acaba Hoca, Londra'da bu kadar ne ile meşgul?” derseniz, cevabı basit: İngilizce ile. Geldiğim ilk hafta şehri epeyce dolaştım. Caddeleri, müzeleri gördüm. "Ha, Londra dedikleri buymuş!" diyerek odaya kapandım. Haftada üç gün sabahları evde hususi ders alıyoruz. Öğleden sonraları, vazife yapıyorum, İngilizce plak dinliyor veya kopya ediyorum. Gece yine aynı işe devam. Neredeyse, buraya geleli iki ay olacak, günler hep böyle geçti. Bir hayli istifade ettim sanıyorum. Meşhur şair ye münekkit T. S. Eliot'ın tenkitlerini kopya ediyorum. Alain'den öğrendiğim bu usul, son derece faydalı. Fakültede Osmanlıca’yı da kopya ederek öğretmiyor muyuz? Sizin de yabancı dil öğrenmek için her gün beş-altı sayfa kopya etmeniz faydalı olur. Bu suretle dikkat, kelime ve cümlenin teferruatına bağlanıyor, insan dalga geçmiyor. Prensiplerimden biri, bir gün dahi ihmal etmemek. Bunu size de hep tavsiye ederim; ama tatbik etmezsiniz. Her gün üç dört sayfa kopya ve tercüme, bir sene sonra bu iş tamam.
Yine Alain'den okumuştum, Stendhal genç iken söyle bir prensip kabul etmiş: "Her gün bir sayfa yazı, ya dahi olacağım ya hiç!" Avrupa'da en titiz yazarlar, ömürleri boyunca yirmi-otuz kitap yazarlar. Sebebi, bir gün atlatmadan her gün sabahtan öğleye kadar yazarlar. Biz, ilham geldikçe okur veya yazarız. Bu itiyadı evvela sizin kazanmanız, sonra talebenize aşılamanız çok iyi olur. Misafirlik, gevezelik bundan dolayı bana boş gelir. Bir fikir üzerinde insicamla, sürekli konuşma ne ise. Fakat dağınık konuşma, gevezelik insana hiçbir şey kazandırmaz. Bizim öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki...
Bu yaşta kendimi talebe gibi hissediyorum. Neler bilmiyorum. Biz muhakkak ki çok vakit harcayan bir milletiz. Sefalet ve dalaletimizin sebebi bu; Burada boş oturan veya gezen adama rastlamak hemen hemen imkânsız. Herkes işinde gücünde. Bütün Türkiye bir kahvehane gibi. Boyuna gevezelik, dedikodu. Sizden aldığım mektuplarda, hadiseler dolaysıyla biraz bedbinleştiğinizi hissettim ve üzüldüm.
Alain'in en mühim nasihatlerinden biri, kendini bedbinliğe kaptırmamaktır. Felsefi bakımdan bedbin olmak temelsiz bir fikirdir. Hayat, durmadan değişir. Bir de hayatı, hayatımızı değiştirmek büyük nispette elimizdedir. Gelecek hakkında hiçbir faraziyede bulunmadan günlük vazifesini yapmak, işte ilerlemenin yolu. Ben hayatımda bir sene ilerisini göremedim; sizde istikbali keşfetmek hassası varsa, onu bilmem. Altı ay, hatta üç ay sonra ne olacağını önceden kestiremezsiniz. Her günü faydalı geçirmeye bakın, yarının ne olacağını düşünmeyin. "Her günün derdi kendisine yeter." diye bir söz vardır. "Her günün işi kendisine yeter." deyin. Yunus "Her gün yeni doğarız." demiyor mu? .......
Sizin çalışmalarınız beni çok yakından alakadar ediyor. Yabancı dil, kültürünüzün genişlemesi, tezleriniz. Başta ilk ikisi. Tezlerinizin mükemmeliyeti yabancı dil ile okuduğunuz kitapların sayısına bağlıdır. Biraz gecikmekte, eğer zaman iyi doldurmuş iseniz hiçbir mahzur yoktur. Yabancı dilde beş on kitap okumadan doktora yapmanızı istemiyorum. Bir defa bu merhaleyi aşmak lazım. Hepiniz için Garplı kültürü şart. Bu da Garplı ilmî eserleri ve dergileri okumakla olur. Araştırmada malzemeden çok, görüş mühimdir. Görüş ise, değerli araştırmaları okumakla elde edilir. İçinizde en kötü durumda olan Birol'dur. 24 saat dersi var. Şahsi mesai için pek az vakti kalıyor. Fakat o, sınıf derslerini hem kendisi hem de çocuklar için enteresan yapabilir. İnsan, mesele haline getirirse, en basit şeylerden, isimlerden, sıfatlardan da derin fikirler çıkarabilir. Bütün mesele, dikkatini bir mevzu üzerinde derinleştirmektir. Ona karşı uyanmaktır. Bu, ortaokulda da mümkündür. Askerliğimi Konya Askeri Ortaokulunda yaparken denedim, en basit metinlerde muhteva, şekil, üslup, hayat görüşü ve dilin mekanizmalarını arayınca pek çok şeyler buldum.
Hepiniz sınıf derslerini enteresan hâle getirebilirsiniz. Canınız sıkılmaz. Karşısına çıkan mevzular üzerinde kafasını işletmek, meseleler bulmakta bir sinek dahi mühimdir. Yine Yunus ne güzel söylemiştir: "Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır". Küçük şeylere, isimlere, sıfatlara, basmakalıp sözlere "ulu nazar ile bakmak. " Bu nevi günlük dikkatler, keşifler sizi ilmî çalışmaya hazırlar.
Kendinizi serbest düşünen bir insan gibi hissetmelisiniz. Mehmet; Kerem ile Aslı veya Âşık Garib'i mevzu olarak düşünüyordu. Bence hepsi olur. Yukarıda da dediğim gibi, konunun değil, bakışın, ele alışın ehemmiyeti vardır. Yeni Türk edebiyatı için de aynı şey bahis mevzuu.
Sizin de yabancı dil öğrenmek için her gün beş altı sayfa kopya etmeniz faydalı olur. Bu suretle dikkat, kelime ve cümlenin teferruatına bağlanıyor, insan dalga geçmiyor. Prensiplerimden biri, bir gün dahi ihmal etmemek. Bunu size de hep tavsiye ederim; ama tatbik etmezsiniz. Her gün üç dört sayfa kopya ve tercüme, bir sene sonra bu iş tamam. (Prof. Dr. M. Kaplan)
KENDİNCE DİLİ ÖĞRENENLER?
1. G. Cansız
SÖZLÜK – KOPYALAMA - DİNLEME
-
Vaktinin çoğu kelimelerle geçer. Müthiş bir kelime avcısıdır.
-
Sürekli elinde sözlük görmeniz mümkündür. Önce OXFORD WORD POWER’ı, peşinden LONGMAN CONTEMPARORY ENGLISH sözlüğünü satır satır okur.
-
INTERNATIONAL WEBSTER’S COMPREHENSIVE DICTIONARY sözlüğünü kelime kelime tarar, bilmediği kelimelerin altını çizer.
-
Her tarafta sözlük bulundurur: yatağının başucunda, muhtelif odalarda, anne-babasının ve dahi kayınvalidesinin evinde de bir sözlük vardır.
-
2000 temel kelimenin telâffuzu üzerinde günde 5-6 saat olmak üzere 3 ay çalışır.
-
Her kelime için sözlüğü kullandığı zaman mutlaka işaret koyar, bazı kelimelerde 10’dan fazla işaret mevcuttur.
-
Arkadaşları ile iddialaşma üzerine Ayhan Sezer’in hazırlamış olduğu WORD POWER kitabını bir günde bitirir.
-
30 adetten fazla kelimeleri yazdığı defteri vardır.
-
Okuma parçaların birebir kopya eder ve onları ezberler.
-
“Merak etmelisin” sözü onun için düsturdur.
-
Merak duygusunu roman okurken kullanmayan Hocamız, bir makale okurken daha detaylı okur.
-
Evinin duvarlarını kelimelerle döşemiştir.
-
Kelime hazinesini muhafâza etmek için zaman buldukça “Scrable” oynar.
-
Zorlandığı veya sürekli bakma ihtiyacı hissettiği kelimelerin listesini içeren 50 sayfalık bir kelime defteri bilgisayarında mevcuttur.
-
DÜSTURU : KELİMEYE KİLİTLENMEK ve ONA SEVGİYLE YAKLAŞMAK…
-
Bir çok çevirmenin aksine o TÜRKÇE’DEN İNGİLİZCE’YE çeviri yapmayı sever.
-
Öğrencilik yıllarında kısa dalga BBC ile uyuduğunu ve gece uyandığında veya sabah kalktığında BBC’ deki sesler kulağında çınladığını söyler.
-
Dinleme işini “MP3” gibi modern aletlerle sürdürür.
-
İlk öğrenmede haber dinlemeyi tavsiye eder.
-
Kitap yazar, tercümeler yapar, TOEFL dersleri verir .
2. S. Kızılaslan
ZİHİNSEL TEKRAR - ODAKLANMA
-
Öğrencilik süresince, dersi çok dikkatli dinler ve dersi derste öğrenmeye çalışır.
-
Ders çıkışı, “Bugün ne öğrendim?” sorusuna cevap arar. Bu soru onun öğrenmede en büyük yardımcısı olur.
-
Seyrettiği filmleri dikkatli seyreder; oyuncuların seslerini ve mimiklerini taklit etmeye çalışır.
-
Gün içinde derslerde öğrendiklerini yolda, sofrada, yurtta, yemekhanede zihnen tekrar eder.
-
Gün içinde öğrendiği kelimeleri de zihnen tekrarlayıp, görüntülerini gözünde canlandırır.
-
Zihni tekrarı, dil öğrenme dışında da uyguladığını ve bunun çok faydasını gördüğünü ifade eder.
3. M. Yılmaz
GAZETE OKUMA
-
Meslek lisesi mezunudur. Ortaokul ve lisede ciddi bir İngilizce eğitimi alamaz.
-
İstanbul’da ağır bir işte çalışırken, İngilizce öğretmeni olmaya karar verir. Hem bir işte çalışır, hem bir dil kursuna katılır.
-
Saatlerce dil üzerinde yoğunlaşır ve sonra Marmara Üniversitesini kazanır.
-
İkinci sınıftan itibaren İngilizce yayın yapan bir Türk gazetesini her hafta bir tane alır.
-
“Okulun verdiği İngilizce’den daha fazlasını okuduğum yabancı gazetelerinden öğrendim.” sözü kendisine aittir.
-
Mesleğini yıllardır başarı ile götürmektedir.
4. S. Atalay
DİNLEME – GÜNLÜK TUTMA
-
Japonca gibi zor bir dili sadece 8 kasetlik bir set dinleyerek halletmiştir.
-
Yolda, metroda, bilumum yerlerde sürekli bu kasetlerle haşır neşir olur.
-
Japon bir ailenin yanında kalırken günde 5-6 saat televizyon seyreder.
-
Ona göre dil öğrenirken insanlarla konuşmanın vereceği bilgi sınırlıdır. TV sayesinde daha çok dinleyecek, daha çok kelime öğrenecektir.
-
Çalıştığı birimin başındaki Japon idareci, kendisini çok sever ve ona bir öğretmen gibi yaklaşır. Ve her gün ondan Japonca olarak günlük yazmasını ister. Altı ay yazar. Yazdıkları bir süre sonra yorumlara dönüşür. O yazdıkça da belli bir noktaya gelir.
-
Japonca’yı kısa zamanda öğrenir. (Bunda Japonya’da bulunmasının da katkısı vardır.)
-
Şimdi Türkiye’de yaşar. Bu dili kısmen yazar ve ihtiyaç duyanlara öğretir.
5. M. Kaya
GRAMER KİTABI KOPYALAMA
-
Tamamen kendi kararı ile önemli dilbilgisi kitaplarından biri olan Betty AZAR’ın “Fundamental English Grammar” kitabını birebir kopyalar. Gramer bilgisini bu sayede pekiştirir.
-
Bu çalışma üzerine o zamanın KPDS sınavından 96 puan alır.
-
Ana dili İngilizce olanlardan daha iyi gramer bildiğini söyler.
-
Şimdi, YDS dergilerine soru hazırlamakta, kitap çalışmaları yapmakta, bir yandan da İngilizce öğretmenliğini sürdürmekte, geleceğin talebelerini yetiştirmektedir.
6. İ. Demir
MÜZİK
-
Yabancı müzik tutkunudur.
-
Yolda, arabada, evde, mutfakta her daim yabancı müzik dinler.
-
Belli bir zaman sonra hâfızasında onlarca İngilizce şarkı sözü yerleştiğini fark eder.
-
Konuşmasında; telâffuzu üzerinde şarkı sözlerinin etkisi çok olmuştur.
-
Güncel ifadeleri şarkılardan öğrenir.
-
Akıcı konuşma öğrenmesinde şarkıların etkisi büyük olmuştur.
7. S. Yasan
ZİHİNSEL TEKRAR
-
Rus Dili ve Edebiyatı bölüm mezunudur.
-
Öğrenci iken derslerden sonra sürekli zihni tekrar yapanlardandır. Gün içinde öğrendiklerin sürekli zihninde canlı tutmaya çalışır. Onları kendince formüle eder.
-
Masa başı çalışmasından ziyade zihinsel tekrar yapar Bu sayede iki dil öğrenir.
8. T. Kesil
KELİME ÇALIŞMASI – FİLM ve TV SEYRETME
-
Kelime öğrenmek için sürekli çalışır ve yanında mutlaka bir kelime kitabı bulundurur.
-
Görsellik kabiliyetinin ön plana çıktığını fark eder.
-
20 bin kelimelik resimli bir sözlük bulur. Resimle kelimeleri ezberler.
-
Üniversitede iken kelimeleri yanlış telâffuzla öğrendiğini fark eder. Daha sonra kelimeleri ezberlerken telâffuzlara daha özen gösterir.
-
Öğrendiği kelimelerle gruplar oluşturur.
-
Arkadaş grubu oluşturur. Kelime anlamı ve telâffuzu üzerinde dururlar, oyunlaştırarak kelimeleri kendilerin kalıcı olmasını sağlarlar.
-
Konuşmanın oldukça bol olan bir İngilizce kanalını günde 3 saat 3 ay süreyle seyreder.
-
Bir ayda 60’dan fazla İngilizce film seyrettiği olur.
-
Fransız bir arkadaşı sayesinde bu dil üzerinde yoğunlaşır. Bu, ona diğer dillere karşı merakını da artırır. Derken İtalyanca, İspanyolca, Almanca , Rusça ve Farsça çalışır. Arapça’yı zaten okulda iken öğrenmiştir. Şimdilerde İbranice üzerinde yoğunlaşmaktadır.
9. Y. Yılmaz
KİTAP OKUMA ve ÖZETLEME
-
Üniversite hazırlık sınıfında hocası ona her hafta bir “Best Seller” kitap okutur. Özet çıkarır ve her pazartesi hocasına takdim eder. Bu tam bir yıl devam eder.
-
İngiliz-Amerikan-Rus… klasiklerini aynı şekilde okur, özetler ..
-
Kelime katsayısı artar. Önceleri rahatsız olur, sıkılır ama yıllar sonra çok faydalı bir iş yaptığını anlar.
-
İngilizce’yi bir ders olmaktan öte, sevdiği için öğrendiğini. Sevmekle çok şey kazandığını söyler.
10. A. Hataylı
DİNLEME
-
Hazırlık sınıfında iken C kuru öğrencisidir. Yöresinden dolayı konuştuğu şive İngilizce’ye de yansır. Kelimeleri farklı telâffuz eder.
-
Sınıf arkadaşları o konuşunca gülse de bu ona aldırmaz.
-
Hazırlık okuduğu yıllarda ders kitabı “Spectrum” kasetlerini temin eder. Günde aksatmadan iki saat dinler. Notlar çıkarır. Kalitesiz bir kulaklığın kurbanı olur. Bir kulağında arıza peydahlansa da aldırmaz. Hem hazırlıkta hem de bölümünde sınıf birincisi olur.
-
Dört yıllık okulu üç yılda bitirir.
11. E. Erbay
ÇEVİRİ - TEKRAR
-
KPDS’den İngilizce’den iyi puan alması gerekir.
-
Bir buçuk aylık kurstan sonra kendi kendine öğreneceğine inanır.
-
Altı ay, günde 6-8 saat arası çalışır. Bir özelliği hiç kalkmadan 8 saat ders çalışmasıdır.
-
Kelime ezberlemez, sürekli tekrar eder.
-
Metinler tercüme eder.
-
Çoğu anlamları metinden çıkartır.
-
Bazen bir kelime için onlarca defa sözlüğe baktığı olur.
-
KPDS’ dan bir defa girmeyle 85 alır.
12. K. Rhat
OKUMA ve AZİM
-
İngilizcesi yeterlik imtihanını aşacak kadar olmamasına rağmen, üç haftalık yoğun kursun da katkısı ile hazırlık sınıfını atlar. Yani hazırlık öğrencilerinin sekiz ayda göstermiş olduğu performansı o bir aylık çalışma ile gösterir.
-
Kelime defterine, çoğu hazırlık öğrencilerinin bir senede tuttuğundan fazla kelime listesi oluşturur.
-
Bir aylık hazırlanma süresi içersinde dakika dakika çalışmasını yazar. İki gün içinde 55 adet uzun “Reading” alıştırmasını çözdüğü olur.
Ünlüler nasıl dil öğrendi?
Sezen Aksu
“Sistematik gramer İngilizcesine sahibim. Hiç hocasız tek başıma yaptım!”
Kura ile girdiğim devlet okulunda Almanca dersi görmüştüm; ama hiçbir zaman bu dile ısınamadım. En kaliteli Almanca aksanını bile mümkünse almayayım! İngilizce’yi kendim öğrenmek istedim. 4-5 laboratuar bitirdim, bol bol kitap okudum. Kasetleri dinleyerek çalıştım. Yani, hem okuyarak hem dinleyerek İngilizce’ye çalıştım. Beynimi boşaltmama yardımcı oluyordu, çevrem şaşırıyordu. Kendi alanım dışında beni rehabilite eden, eğlendiren bir uğraş oldu. Yurt dışı ilişkilerimden dolayı, yabancı “tonmaysterlerle” çalıştığımda da dilimi geliştirme fırsatım oldu. Londra’ya gidiş gelişlerimde pratik yapma fırsatı buldum. Durmadan BBC gibi TV kanallarını açık bırakarak kulak dolgunluğu oluştururum.
Hem okuyarak hem dinleyerek İngilizce’ye çalıştım. Son derece sistematik gramer İngilizcesine sahibim. Hiç hocasız tek başıma yaptım. (Sezen Aksu)
Yılmaz Erdoğan
Tanıdığımız tek İngiliz sivilleri, Bay ve Bayan Brown'dı!
B
en pek çok vatandaşım gibi 'DÜZ' lise İngilizcesiyle büyüdüm. Hani, dostlar yabancı dil dersinde görsün, müfredat fiyakalı dursun diye konmuş, Türkçe konuşmanın komik biçimde yasaklandığı İngilizce derslerinde, "disizepensıl" zamanlar geçirdim. Tanıdığımız tek İngiliz sivilleri Bay ve Bayan Brown'dı! Bunlar her ders deniz kenarına gidip saçma bir piknik yaparlardı. Yani bana lise ve öncesi yabancı dil eğitiminden hiçbir işe yaramayacak bir kulak dolgunluğu kalmıştı. Ben de sinema tutkumla İngilizce öğrenme ihtiyacımı birleştirdim. İngilizce filmleri İngilizce alt yazıyla seyrederek, kara düzen şeklinde öğrenmeye çalıştım. Şimdiki durumum, yurt dışına gidince ele güne muhtaç olmadan tek başıma vakit geçirebilecek, resepsiyonda gecenin geç vakti yiyecek bir şeyler isteyebilecek kadar. En azından tek başıma gezebiliyor ve aç kalmıyorum. Şimdi İngilizcemi geliştirmek için her türlü yola başvuruyorum ve sanırım bir süreliğine yurt dışında bir kursa gitmem gerekecek.
İngilizce yoksunluğu benim için dilsizlikle eş değer. Ben dilsiz değilsem bile kekemeyim ve bundan kurtulmak için çalışmaya devam ediyorum. (Yılmaz Erdoğan)
İshak Alaton
“
Ya beni kovarsın ya da İngilizce öğretirsin”
Ben ilk ve ortaokulu Şişli Terakki'de okudum. 1942 yılında babamın sıra dışı bir olayı oldu. 'Varlık vergisi' geldi. Babam, bu varlık vergisini ödeyemedi, iflas etti, Aşkale'ye gitti ve bizim de hayatımız değişti. Beni Şişli Terakki'den aldılar. Daha ucuz bir okul olan St. Michel Lisesine koydular ve dört yıl boyunca Fransızca öğrendim. 1945 yılında savaş bitti, ben St. Michel'den mezun oldum. Hemen çalışmaya başladım. 1948'de askere gittim. O zaman gayrimüslimlere yedek subay olma hakkı ilk defa tanınmıştı. Ben de Mamak'ta altı ay yedek subay okuluna gittim. Mezun olmadan 2 hafta önce bir yüzbaşı sınıfa girdi: "Yabancı lisan bilen kimler?" dedi. 100 kişilik sınıfta üç kişi el kaldırdı. Bizlerin isimlerini aldı ve çıktı. Polatlı Topçu Okuluna beni tercüman asteğmen olarak yolladılar. Oraya vardığımda beni Major Harloff'un yanına götürdüler. Amerikalı subay Harloff benimle İngilizce konuşmaya başladı. O İngilizce konuşunca benim İngilizce değil de Fransızca bildiğimi anladı ve başından kara sular döküldü. Sınıfa giren yüzbaşı yabancı dil eşittir sadece İngilizce olarak düşünmüş olmalı. Kabahat bende değil.
Ben de Amerikalı subaya yarı İngilizce yarı Fransızca şunu anlattım:
"İki yol var; ya beni kovarsın, Ankara'ya geri giderim ve oradan yeni birisinin gelmesi 6-8 hafta sürer veya bana İngilizce öğretirsin. Adam önce afalladı, sonra bana inandı.
Dört hafta, bu adam bana, sabah sekizde okunacak malzeme veriyor ve her saat başı beş dakika beni imtihan ediyordu. Major Harloff'un toplantılarda İngilizce verdiği dersleri Türkçeye çevirerek tercümanlık yapmaya başladım. O zamandan beri İngilzceyi devamlı olarak okudum ve geliştirdim. İngilizce bugün iyi bildiğim lisanlardan biridir. (İshak Alaton)
MELIH ARAT
Nasıl İngilizce öğrenilir?
Türkiye’deki yaygın sorunlarımızdan bir tanesi, bir türlü yabancı dil öğrenemeyişimizdir. İnsanlar defalarca kursa gitmelerine rağmen, devlet okullarında yıllarca yabancı dil dersi almalarına rağmen ve hatta hazırlık sınıfı okumalarına rağmen bir yabancı dili okuyup, konuşup, yazacak kadar öğrenemiyorlar.
Bana en sık yöneltilen sorulardan bir tanesi ‘Nasıl İngilizce öğrenilir?’ Bu soruya sıklıkla kendimin nasıl İngilizce öğrendiğini anlatarak cevap veriyorum.
İlkokulda çok iyi bir sınıf öğretmenimiz vardı. Bize çok iyi Türkçe dilbilgisi öğretmişti. Türkçe dilbilgisi bilmeden yabancı bir dil öğrenilemez gibi geliyor. Okullarda ders başarısının çocuklarımızın çalışmasıyla ilgili olduğunu düşünenler önemli ölçüde yanılıyorlar. Bir çocuğun dersteki başarısı sıklıkla öğretmenin o dersteki performansıyla, sınıfı ve hatta tek tek öğrencileri motive etmesiyle ilgilidir.
Sıradan bir devlet okulu olan Bostancı Ortaokulu’nda (yıl 1983) çok iyi bir İngilizce öğretmenimiz vardı. Bağışlasın beni ismini şu an hatırlamıyorum. Herkesin dalga geçtiği Mr. & Mrs. Brown’lı derslerle bize İngilizce temellerini verdi. Aynı ortaokul döneminde kitap satarak ücretini kendimin ödediği E. F.. isimli İngilizce kursuna üç ay kadar gitmiştim. Söz konusu kursta Valerie isimli bir İngiliz hanım öğretmen ders veriyordu.
İzmir Anadolu Ticaret Lisesi’nde hazırlık sınıfına başladığımda ortaokul yıllarında yaşadığım bu iki kritik gelişme ile hazırlık sınıfını bitirmiş gibiydim. Hazırlık sınıfı (ve tüm lise yılları) insanın en çok boş zamanının olduğu dönemdir. Hazırlık sınıfında verilen tüm ödevleri günlük yaptım. Günde sadece bir saatlik çalışma daha uzun değil. Üstüne de kendime ödül olarak çizgi roman okurdum; Örümcek Adam, Atlantis vb. gibi. Hazırlık sınıfında okuduğum en kritik kitap, bir dilbilgisi kitabıydı. “English Grammer in Use”, ismini motomot Türkçe’ye çevirirsek “Kullanımda İngilizce Dilbilgisi.” Bir gecede büyük bir keyifle okumuştum kitabı. İzleyen yıllarda bolca pratik imkanım olmuştu; yazları Kuşadası’nda ve Sultanahmet’te kolye satmıştım turistlere.
Lise bittiğinde, hâlâ rahatça İngilizce kitap okuyamıyordum. İngilizce bir kitabı, neredeyse Türkçe bir kitabın altı katı zamanda okuyordum. Bu arada haftalık The Economist dergisini almaya başladım. İş dünyasının entelektüel dergisi sayılabilecek The Economist dergisindeki makaleleri okuyamıyordum önce. Dergiyi alıp son derece görsel mesajlar içeren tüm reklamları inceliyordum. Dört yıl aralıksız cebimde para var ya da yok her hafta The Economist’i aldım ve sonunda rahatlıkla makaleleri okumaya başladım.
Bu sırada kritik gelişmelerden bir tanesi de, kendim için 1993 yılında Reengineering the Corporation isimli kitabı Türkçe’ye çevirmeye çalışmamdır. Bir kitabı Türkçüye çevirmeye çalıştığınızda müthiş miktarda kelime öğreniyorsunuz. İzleyen yıllarda birkaç bin tane İngilizce orijinalinden kitap okuma imkanım oldu.
Rus Dili ve Edebiyatı’ndaki arkadaşlarımla İngilizce hakkındaki ortak görüşümüz şöyle. İngilizce kurallar itibarıyla o kadar az kurala sahiptir ki, tüm kuralları bir hafta sonunda öğrenebilirsiniz; Rusça’yı ise bir yılda bile zor öğrenirsiniz. Bunu niçin vurguluyorum; özellikle zamanlarla ve fiil çekimleriyle ilgili kuralların bir tablosunu hazırlayıp sindirmek gerek.
Bugün İngilizce öğrenmeye başlayacak olanlara tavsiyem şu: Dilbilgisiyle birlikte bağlamda öğrenmeye çalışmak. Yani hem ders kitaplarını çalışın, hem de dergi okuyun, turistlerle konuşun, altyazısız film izleyin, mümkünse yurtdışına çıkın. Sonra bir filin bir defada değil, lokma lokma yenileceğini unutmayın. Günlük çalışın. m.arat@zaman.com.tr 22.09.2002
BAŞARANLAR
-
James Watt, 40 yaşında iken Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenmiştir.
-
Thomas Scott, İbranice öğrenmeye başladığı zaman 56 yaşındaydı.
-
Elihu Burritt, bir demirci olarak hayatını kazandığı sıralarda, eski ve yeni 18 kadar lisan ile, 22 Avrupa lehçesini -boş vakitlerini değerlendirmek sayesinde- öğrenmiştir.
-
Baccio edebiyata 35 yaşında, Alfieri ise Yunanca öğrenmeye 46 yaşında başlamıştır.
-
Giardini’ye bir genç, keman çalmayı ne kadar sürede öğrenebileceğini sorduğunda, “Günde 12 saat çalışarak tam 20 sene çalışman gerekir.” cevabını almıştır.
-
Aleksander Dumas’ın 40 sene, günde 16 saat yazdığı söylenir.
-
Ernest Hemingway, İhtiyar Adam ve Deniz adlı eserinin müsveddelerini yayınevine göndermeden önce sekiz defa gözden geçirmişti.
-
63 yaşında vefat eden Fahruddin er-Razi, vefatından geriye 200 kadar eser bırakmıştır.
-
Hindistan’ın üstadı Mevlana Eşraf Ali Tanevi, 81 yaşında vefat ettiğinde eserleri 1000’den fazlaydı.
-
Edison öldüğünde, geride yapmak istediklerini tecrübeleri ile doldurulmuş 2900 adet defter bırakmıştır. Ünlü keman sanatçısı Nicolo Paganini, başarısının sırrını soranlara şu cevabı verirdi: Çalışmak, yalnızlık ve dua.
... bir başarı öyküsü
MİM KEMAL ÖKE İLE YAPILMIŞ BİR MÜLÂKAT
GERÇEK BAŞARI DEVAMLILIK İSTER
Mim Kemal Öke
Kendisini yetiştirmek isteyen okuyucularımıza, başarı yolunda bir nebze dahi olsa yardım edebilmek amacı ile başarıyı yakalayabilmiş insanlar ile görüşelim istedik. Türkiye'nin yakından tanıdığı Prof. Dr. Mim Kemal Öke, başarı konusunda görüşlerine müracaat ettiğimiz ilk kişi. 1955 yılında İstanbul’da doğan Öke, 1973 yılında Robert Koleji'nden mezun oldu. O sene, iyi bir sonuç beklediği üniversite imtihanları iptal olunca İngiltere’ye . gitmeye karar verdi. 977 yılında İngiltere Cambridge Üniversitesi’nde İktisat ve Tarih fakültesini bitirdi. İngiltere’de 1978 yılında mastır ve 1981 yılında doktorayı tamamladıktan sonra Türkiye'ye geldi. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi' nde bir sene görev yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi' ne geçti. Doçentlik unvanını iktisadi idari Bilimler Fakültesi'nden aldıktan sonra, 1989 yılında profesörlük unvanı aldı. 34 yaşında aldığı bu unvanla birlikte aynı zamanda "Türkiye'nin en genç profesörü" unvanını da almış oldu.
-
Hayatınızda hiç unutamadığınız en büyük başarınız nedir?
İngiltere Cambridge Üniversitesi'ni kazanmam oldu. Özel bir imtihanları vardı, ona girdim. Bu imtihana girmek için, İngiltere’de lise sonrası eğitim veren bir kursa devam ettim. İmtihana girerek başarılı oldum ve beni koşulsuz kabul ettiler. Bu benim için çok büyük bir başarı oldu.
-
Peki o an neler hissettiniz?
Dünyalar benim oldu zannettim. Aslında en çok ailemi mutlu ettim diye sevindim.
-
Bu başarıdan sonra zafer sarhoşluğuna girdiniz mi?
Hayır böyle bir şey olmadı.
Her zaman hayatta sorumluluk duygusu ile yaşadım. Başarılarımdaki en büyük etkenlerden birisi bu sorumluluk duygusudur. Bunun yanında hayatta iki şeye dikkat ederim: Bunlardan birisi başarı grafiğimi yükseltirken hiçbir zaman başka birisinin rızkını elinden alacak tarzda hareket etmedim. İnsanları çiğneyerek bir yere varmayı kendime yedirebildim. ne de yaptım. Bunu çok önemli bir nokta olarak görürüm. Başarıdan dolayı hiç bir zaman şımarmayı düşünmedim. Çünkü bu bana ait değil ve bunu Allah’ın bir lütuf olarak gördüm.
Evet. Bütün başarılar bileğimin hakkı ile oldu. Bütün bunları hiç minnet altında kalmadan yaptım. Ayrıca hiç kimsede tereddüt payı bırakmayacak şekilde başarılara ulaştığımı zannediyorum
-
Sizi ümitsizliğe düşürecek, başarısız olduğunuz zamanlar var mı?
Size biraz komik gelecek ama çok çalıştığım halde karate kursunda kuşak imtihanını geçememiştim. Çünkü imtihan sırasında beni çok kızdırmışlardı. Kural dışı bir hareket yaptığım için diskalifiye oldum. Bunu hiç unutamam. İkinci üzüldüğüm bir taraf, devletin sahip çıkmaması. Bileğimin hakkı ile elde ettiğim başarılardan sonra, devlet tarafından değerlendirilmesini beklediğim zamanlarda siyasi görüşüm nedeniyle kapıların kapandığını hissettim. Eğer manevi yönüm kuvvetli olmasaydı bu konuda isyankar olabilirdim.
-
Yani, Türkiye aydınına sahip çıkmayan bir ülke
Evet. Çok doğru. Tam başarısızlık sayılamaz ama bana yapılan haksızlıkların bir tanesinden söz edebilirim. 1987 yılında TRT Genel Müdürü olacaktım; ama müdürlük için yaş sınırının 35 olduğu için olamadım (O zaman 33 yaşındaydım.) Fakat başarısızlık gibi görünen bu olayı unuttum ve bir daha da uğraşmadım. Pek olumsuz da etkilenmedim. Kendime hemen başka hedefler seçtim.
-
Aile içerisinde fazla etkilendiğiniz insan kimdi?
Belirli birisi yok. Hepsinin ayrı ayrı rolü var üzerimde. Anne ve babam beni belirli bir sorumluluk bilincinde yetiştirdi. Evin tek çocuğu olduğumdan dolayı ailem üzerime fazla düşerdi ve bundan dolayı disiplinli bir hayat tarzım oldu. Evlendikten sonra ise eşimin her zaman arkamdan bana destek olduğunu ve moral verdiğini hissetmişimdir. Ama bir kişi varsa, o da yaşamayan bir insandı. Torunu olduğum Prof. Dr. Mim Kemal Öke. Türkiye çapında tanınan bir insandı. Bana onunla aynı ismi verdiler. O ismin altında ezilmek de vardı. Ama tarih tekerür etti ve ben de ismimim başına "Prof. Dr." unvanını koydum.
Gençliğimde, sorumluluk duygusundan ve disiplinli hayattan dolayı çok arkadaşım olduğunu söyleyemem. Kendimi hayatta biraz yalnız hissettim. Fakat bu yalnız hissetmek beni ileriyi düşünmem konusunda daha da bilinçlendirdi. Çok küçük yaşlardan itibaren kitap okumaya başladım. Öğrencilik yıllarımda günde ortalama 400 sayfa kitap okuyordum; ama şimdilerde biraz yoğun olduğumdan dolayı bu 150-200 sayfaya kadar indi. Genelde iki tür kitap okurum. Biri mesleğimle ilgili olan kitaplar, diğeri ilahiyatla ilgili kitaplar.
-
Yakın çevrenizin haricinde kendinize örnek aldığınız kimse var mı?
Yaşayan kimse yok. Fatih Sultan Mehmet’i çok severim ve örnek aldığım kişilerden birisidir. Genç yaşta bilimsel deha olmasının yanı sıra, dinamik, kabına sığmayan Doğu ile Batıyı iyi sentezlemiş manevi yanının güçlü olmasının yanında müspet ilimle de ilgilenen bir insandı.
-
Yeri gelmişken, sizce gerçek başarı genç yaşta elde edilen midir?
Önemli olan insanın başarıyı özümsemesi. Hak etmek önemlidir. Genç yaşta başarılı olmak önemlidir; ama zafer sarhoşluğuna girip arkasını bırakmamak şartıyla. Bunun her zaman ağırlığını üzerimde hissettim. Beni her başarı bir sonrakini başarmak için kamçıladı. Başarının devamı için bu şart.
-
Çocuklarınızın da sizin gibi başarılı olması için neler yapıyor sunuz?
Bu zamana kadar yaptığınız şahsi başarılarınız, şahsidir; ama bu ferdi başarı topluma yayılmalıdır. Burada benim için önemli olan, çocukları, öğretmenseniz asistanları iyi yetiştirebilmektir. Beni daha çok sevindirecek olay, benim öğrencilerimin benden çok daha iyi başarılar göstermesidir. Kendi çocuklarımı okuduğum okullardan daha iyi okullarda okutmaya çalışıyorum. İki çocuk sahibiyim. Bu çocukların emanet olduğunu düşünerek gerekli ilgiyi göstermeye çalışıyorum. Onlara karşı sevgimi saklamıyorum. Çocukların sadece IQ' larının yüksek olması önemli değil. Aynı zamanda duygusal zekalarının da yüksek olması gerekiyor.
-
Kendi kendinizi devamlı nasıl motive ediyorsunuz?
Hayal kırıklığına uğradığını zamanlar oldu; fakat yoluma hep devam ettim. Düşsem de kalksam da devam etmeye çalıştım. Bu noktada Rocky gibi davranmalı diye düşünüyorum. 15 inci raunda gelmiş, rakibi tarafından oldukça hırpalanmış ve yine yılmamış bir Rocky. Tabiri yerindeyse istiap haddini aşmak gerekiyor. Ben hep kısa mesafe değil de maraton koşmayı tercih ettim. Dolaysiyle ile elde ettiğim ilk haşarıdan sonra daha azimli çalıştım. Meselâ Cambridge Üniversitesi’ni beşincilikle bitirdim; ama daha sonra çalışmayı bırakmadım. Hatta çalışma tempom daha da arttı diyebilirim. Bazen çalışmaktan dirseklerim yara oldu. hatta bayıldığım günler oldu.
-
Lise yıllarında da başarılı mıydınız?
Açık söylemek gerekirse başarılı değildim. Hatta bazı dersleri bütünleme imtihanlarında geçiyordum. "Ben tarihçi olacağım" dediğimde tarih öğretmenim bana gülmüştü.
-
Bir gününüzü nasıl değerlendiriyor sunuz?
Geceleri dışarı çıkmamaya gayret gösteririm, çıksam da ailemle beraber çıkarım. Sabah erken kalkarım. Yazmak istediğim konuları genelde öğleye kadar yazar ondan sonra evden ayrılırım. Üniversiteye gidip derslerimi verdikten sonra kalan boş vakitlerimi okuyarak ya da yazarak geçiririm. Akşamları televizyon seyredemediğim için vaktimi tamamen aileme ayırırım.
-
Başarıyı hangi kelimelerle özetlersiniz?
Sorumluluk ve Allah'a şükretmek.
-
Okuyucularımızla haşarılı olmak konusunda tavsiyeleriniz nelerdir?
Lüzumsuz işlerle uğraşılmamalı. Zamanın her anını nasıl en iyi değerlendirebileceğimizi düşünmeliyiz. Çalışıp yorulduktan sonra dinleneyim düşüncesi ile boş boş vakit geçirilmemeli. Bu durumlarda en iyi yapılacak şey spordur. Bu arada özellikle gençlere en büyük tavsiyem: Sözlerinin geçerli olacağı ana kadar enerjilerini ve vakitlerini boş yere (sokağa dökülme gibi) harcamasınlar. Kendimize sorumlu olduğumuz kadar kamuya karşı da sorumlu olabilmeliyiz. Esas başarılı olan insan başkalarına yardımcı olabilen bir insandır. 1998 – Zaman Gazetesi
DİL ÖĞRENME ve BESLENME
Dostları ilə paylaş: |