KADERE İMAN 2
Kader Konusunda Bazı Meseleler 3
Kader İle İlgili Rivayetler 5
Sonuç 17
Allah, Faili Muhtardır 18
Kaderin Anlamı 19
Kadere İman Etmenin Zorunlu (= Vacip) Olması 19
Kadere İman Etmenin Hikmeti: 19
İnsanın Hürriyeti 21
İslam’ın, İrade Hürriyetini Kabul Etmesi 21
Rabbın Dilemesi İle Kulun Dilemesi Arasındaki Fark 23
Hidayet Ve Dalâlet 23
Kazâ Ve Kadere İman 24
Kadere İman 25
İRÂDE 28
I- Hayvanlarda Hareket ve İçgüdü 28
II- İnsanların Hareketleri ve İrâde 28
III- İrâde Konusunda Dört Görüş 29
IV- Matüridî Mezhebi 29
V- İnsan İrâdesinin Kıymeti 29
KAZA VE KADER 30
I- Kaza Ve Kadere İman 30
II- Kader Tarifinin İzahı 30
III- Kader, İnsanlık İçin Allah'ın Büyük Nimetidir 31
V- Kader-i Mübrem ve Kader-i Muallak 31
Kader-i Muallak: 31
Kader-i Mübrem: 32
V- Kader İle İhtîcac (Onu Delil Saymak) Doğru Mudur? 32
VI- Kazaya Rızâ 32
VII- Hazreti Ömer'in Kader Anlayışı 33
VIII- Kader Anlayışı Île İlgili Bir Hikâye 33
HAYIR VE ŞER 33
II- Hayrın Allah'a, Şerrin İnsana Ait Oluşu 34
III- İnsan Aklı Karşısında Hayır ve Şer 34
IV- Gerçek Bir Müslümanın Hayır ve Şer Karşısında Durumu 35
KADERE İMAN
Biz, kadere imanı, Allah'a imandan sonra, imanın üçüncü rüknü olarak ele aldık. Çünkü kadere iman, gerçekte Allah'a imanın ve O'nu tanımanın bir parçasıdır. Allah'ı hakkıyla tanıyan ve O'nun ilim, irade ve kudret sıfatlarını bilen kişi, zorunlu olarak kadere de iman eder. Bunun için kadere iman bahsini bu bölümde ele alıyoruz.
Kaderi isbat konusunda nasslar çoktur ve açıktır. Kur'an, imanın rükünlerini toplu halde beş olarak saymış ve kaderi de tek olarak zikretmiştir. Çünkü daha önce de söylediğimiz gibi kader konusu, Allah'a imanın bir kısmıdır. Ama sünnet nasları, Cibril (a.s) hadisinde olduğu gibi altı rüknü bir arada zikretmiştir. Cibril (a.s) hadisinde şöyle rivayet edilmiştir:
"(Cibril)"Bana imandan haber ver," dedi. O (Hz. Peygamber (a.s) da: "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman etmen ve bir de kaderin hayrına ve şerrine inanmandır" dedi.
Cebrail (a.s) de:
"Doğru söyledin" dedi."
Ravi dedi ki:
"Biz ona hayret ettik, hem soruyor, hem de paygamberi tasdik ediyordu."
Kur'an-ı Kerim'de ise imanın rükünlerinden beş rükün zikredilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse, tam manasıyla sapmıştır."1
Kaderin zikredilişi Kur'arı-ı Kerim'de birçok yerde gelmiştir:
"Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık." 2
"Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. Böylece elinizden çıkana övül meyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip, böbürlenen kimseleri sevmez."3
"Allah dilediğini silip iptal eder, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır." 4
"O, katında bulunan ana kitap'ta (Levh-i Mahfuz'da)dır. O'nun şanı yücedir, hikmetle doludur."5
Kaza ve kader akidesi; Allah'ı bilme, O'na kulluk etme, teslim olma, boyun eğme ve tevekkülü içine alan bir çok manayı araştırmak demektir. Aynı zamanda da o, ehli sünnet ve'l cemaatın 'Her şey Allah'ın iradesi, ilmi ve kudreti ile vardır,' fikrini pekiştirir özelliktedir. Kaza ve kader inancı, "ihtiyarı (seçim, tercih)' reddetmediği gibi, cebri de kasdetmez.
Muhakkak ki, bu dünya işlerinin üzerinde geçerli olduğu etkin bir irade ve kader vardır. Aslında bu gereklidir de. Çünkü bu alem, Allah'ın isimlerini açığa vuruyor ve Allah'ı tanımayı açıklıyor.
İlahi hikmet, yaratmaya hüccet olan cüz-i ihtiyari (kısmi irade) nin mevcud ve hissedilir olmasını gerekli kıldı.
Mutezile'nin söylediği gibi bu, insanın içine yerleştirilmiş kuvvet yolu üzere olması yerine, doğrudan imdad (yardım etme) ile olmuştur. Bu gerçeği yanlış anlamasından ötürü Mutezile karışıklığa düşmüştür. Mutezile 'ihtiyar'ı ancak insanın içine yerleştirilmiş bir kuvvetten olduğunu düşünmüştür.
Cebriye ise; herşeyin Allah'ın iradesi, kudreti ve ilmi ile olmasının zorunlu olduğunu söylemiştir. Onlar böylece 'halis ceb'i söylemişlerdir.
Ehli sünnet ve'l cemaat'e gelince; onlar ihtiyarın asıl olduğu görüşündedirler. Buna göre Allah'ın kudreti kendi dilemesine göre amel eder, dilemesi de ilmine göre amel eder. İlim ise keşfedicidir, zorlayıcı değildir. Fakat Allah, bir şeyi yaratmada kendisiyle birlikte bağımsız bir failin olmasını istemez. Bundan dolayı kadere iman, Allah'a imanın bir kısmıdır. Böyle olunca da, Allah'ın ilmini, kudretini ve iradesini bilen biri, kadere de iman eder. Allah eşyanın tümünü ezelden beri bilir. Yaratmak istediği şeyleri ezelde belirlemiştir. O'nun ilahi kudreti de irade etttiği şeyi açığa çıkarmıştır. Allah Teala bütün bunları Levh-i Mahfuz'da kaydetmiştir. İşte kader budur. Kaza ve kader, Allah'ın ilmine, iradesine ve kudretine inanmayı da kapsar. Aynı şekilde Levh-i Mahfuz'a iman etmeyi de içerir. Çünkü Allah bize bundan haber vermiştir.
Kader: Allah Teala'nın, ilmi ezelisi ile tüm mahlukatın gelecekte ne üzere bulunacağını bilmesidir.
Kaza: Allah (c.c.)'ın, eşyayı ilmi ezelisi ve iradesine göre yaratmasıdır.
Bazıları bu tarifin aksini yaparlar ve kazanın yerine kaderi, kaderin yerine de kazayı geçirirler.
Bazan de kader kelimesi, Allah'ın varlık işini üzerine ikame ettiği muhkem nizam (sağlam düzen) için kullanılır. Bu da en kapsamlı anlamıyla kaderin içinde vardır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Biz her şeyi bir kadere (ölçüye) göre yarattık."6
İki manadan biri de şu ayeti kerimede vardır:
"Kainatta mevcut herşeyin hazineleri ancak bizim yanımızdadır. Biz onu, ancak belli bir miktar ile indiririz."7
"Onun katında her şey ölçü iledir."8
İnsanlar yaratma ve yaratıcı konusundaki inançları bakımından şu kısımlara ayrılırlar:
1- Allah'ı inkar edip maddeye inanan maddecilik, materyalizm.
2- Allah'a inanmakla birlikte maddenin kadem oluşu fikrini benimseyenler.
3- Müdahalenin olmadığına inanmakla birlikte varlıkların yaratılmış olduğuna kail olanlar. Onlara göre kainatta yalnızca kanunlar ve sebepler vardır, ilahi iradenin veya ilahi kudretin hiçbir müdahalesi yoktur.
Bu üç gurup da, ehli sünnet ve'l cemaatın icmasıyla kafirdir.
4- Varlığın içine yerleştirilmiş güce ve kısmi müdahaleye inanmakla birlikte, varlıkların yaratılmış olduğu fikrini kabul edenler... Ehli sünnet ve'l cemaat, bunlar hakkında ihtilafa düşmüştür. Onları kafir sayanlar olduğu gibi, sapık sayanlar da vardır.
5- Varlık aleminin yaratılmış olduğuna ve bu alemin sürekli bir yardıma muhtaç olduğuna inananlar. Bunlar herşeyin bir başlangıcı olduğuna ve bu başlangıcın Allah'ın ilmi, kudreti ve iradesi ile meydana geldiğine, ilahi yardımın sürekli olduğuna ve herşeyin başlangıç ve devamlılık bakımından Allah'ın ilmi, iradesi ve kudreti ile olduğuna inanırlar.
Kulun ve fiillerinin mahluk olduğunu, her şeyin bir başlangıcı, devamlılığı ve sonu bulunduğunu kabul edenler ise ehl-i sünnet ve'l cemaattır. Bu akideye nasslar da şahitlik etmektedir. Ehli sünnet ve'l cemaat akidesini kabul etmeyen bazı alimler, bu konuda hataya düşmüşler ve başkalarını da hataya düşürmüşlerdir. Bu alimler Mutezile mezhebi üzerindedirler ve hatalarının farkına varmazlar. Bu da duygunun kendilerine hakim olmasındandır. Çünkü bu mesele çeşitli şekiller arasında şu başlıklar altında dönüp dolaşmaktadır:
1- Allah ezeli olarak bilir, buna göre de irade eder ve kudretiyle de ortaya çıkarır.
2- Allah bilir ve irade etmez, ama buna rağmen bir şey meydana gelir.
3- Allah bilir, irade etmez ve yaratılana kudret vermez.
4- Allah bilir, irade buyurmaz ve kudreti ile ortaya çıkarır.
5- Allah bilir, irade buyurmaz ve kudreti ile de ortaya çıkarmaz.
Birinci şekil, O'nun rububiyetinin celali ile ittifak eder. Rububiyetinin yüceliğine iman etmek, kulluk ile mükellef olmayı gerekli kılar ve tevekkül ve dua fikri ile de uyum sağlar. O da Allah'ın en yüksek ve en yüce kemalinin görüntüsüdür. Allah'ın şu kelamı ile ittifak halindedir:
"Allah yaptığından sorumlu tutulmaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir."9
Birinci şekil, kadere imanı gerçekleştirir.
Dostları ilə paylaş: |