Kainatin efendiSİ hz. Muhammed



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə4/27
tarix26.07.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#58599
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27

68- Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, kâfirlere de, orada ebediyen kalıcılar olmak üzere cehen­nem ateşini vaad etti. Bu, onlara kâfi­dir. Allah, onları rahmetinden kovdu. Onlar için bitip tükenmeyen bir azab vardır.

69- Kendinizden evvelkiler gibisiniz. Onlar kuvvetçe sizden daha ileriydi. Malları ve evlatları da daha çoktu. Na­sipleri kadar faydalanmak istediler. Sizden evvelkiler nasiplerince fayda­lanmak istedikleri gibi, siz de fayda­lanmak istediniz ve onların daldıkları gibi daldınız. Onların dünyada da, ahirette de yaptıkları boşa gitti. İşte bun­lar, zarara uğrayanların da ta kendile­ridir.

70- Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd, Semûd kavminin, İbrahim kavminin, Medyen Ashabının, Lût'un darmadağın olan kasabalarının haberi de gelmedi mi? Onlara peygamberleri apaçık mucizelerle gelmişlerdi. Allah onlara zulmediyor değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

63.Tevbe(Bera-e)suresi münafıklar hakkında nazil olmuş,tehdit ve ahid bozma ile ilgili olduğundan besmeleyle başlamadı.Ve son olarak Kur’anın sonunda nazil olmuş ve Rasulullah her surenin başında besmele yazılmasını emrederken,burada emretmedi. Enfal suresine benzerliğinden dolayı ona eklendi.Übey b.Ka'bdan sorulması üzerine böyle açıkladı.Ve öncekiyle beraber kıtal ayetlerinden müteşekkildi.”25

Müşrik ve münafıklar gözle görüp akılla farkına vardıkları kesin hakikatlara kendilerince kılıf uydurmaktadırlar.

-“Eğer Kur’an...” ayeti.

Bu ayet, Nebi’ye (s.a.v.): “Eğer sen dediğin gibi bir peygamber isen o zaman Mekke’deki dağları buradan yürüt. Çünkü bunlar çokça dar olmaktadır. Yerinede pınar ve nehirler koyda bizler oralarda ziraat yapıp, ağaçlar dikelim. Aynı zamanda atalarımızıda dirilt ki onlar senin bir Nebi olduğunu bizlere kavuşup söylesin” demeleri üzerine nazil olmuştur. Bunun üzerine Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü bir Kur’an olsa idi..”



Eğer Kur’an’ı bir dağın üzerinde okunmasını hükmetseydim şüphesiz yürütülür ve yüryüzüde nehirler ve pınarlarla parça parça bölünüp dolardı. Aynı şekilde ölülerinde konuşturulduğu bir olay olurdu ki nitekim bu da bu Kur’an ile olur idi ve benim ilmimde geçen bin kanunla onlar (kafirler) yine de iman etmezdi. Bu açıklamalar ayetin cevabıdır.Ayetteki “lev”in cevazı hazfolunmuştur.

-Bunu İbni Cerir -13/151’de İbni Abbas’dan o da Muhammed b. Sa’d o da babasından o da babasının amcasından o da dedesinden rivayet etmiştir. Bunun hakkında söz geçmişti.

Bilakis.”



Onların söylemiş oldukları; dağların yürütülmesi ve bununla ilgili sözlerini terket. Çünkü emir sadece tamamıyla Allah’ındır. Allah iman etmelerin idilerse iman ederler. Dilemezse şayet onlar ayetler hakkında ne kadar iyi de konuşsalar kendilerine bir fayda sağlanmaz. Müslümanlar Nebi’den (s.a.v.) kafirlere karşı imanda toplanmaları için bir ayet göstermesini istemişlerdi. Bunun üzerine Allah (c.c.) şöyle buyurdular:

İman edenler hala şu gerçeği bilmediler mi?”



İman edenler bilmediler mi hala?

Allah dileseydi.”



O ayetler göstermesede yine insanları hidayete sokardı.

O kafirlerin başına işledikleri yüzünden büyük bir musibet gelip.”



Küfür ve çirkin işlerinden dolayı.

çatacak.”



Onlara ölüm, esaret, harb ve kıtlık gibi musibetlerin gelip çatması.

ya da konup duracaklar.”



Ey Muhammed (s.a.v.) Sen:

Allah’ın vaadi gelince kadar da... yakınına konup duracaklar.”



Kıyamete dek. Bunun Mekke fethine kadar olduğu da söylenmiştir.“26

*Ebu Cehlin,...hüvel hakku min indike feemtir aleyna hicareten,sözüne cevabda...27

Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azap edecek değildi. İstiğfar ederlerken de Allah onlara azap edecek değildir.”28



Bu ayetin iniş sebebi olarak;Rasulullahın bu ümmetin Fir’avunu dediği Ebu Cehil;Allahım,eğer bu Muhammed ve onun gönderdiği hak ise gökten üzerimize taş yağdır,sözü üzerine nüzul etmiştir.

Böylece onlara tevbe kapısının açık olduğu ve imtihanın devam ettiğine işaret edilmiştir.
**”Hiçbir kent yoktur ki biz, kıyamet gününden önce onu yok edecek, yahut ona şiddetli bir şekilde azabedecek olmayalım”

Hiç bir kent halkı yoktur ki helak olmasın. Ya ölüm ile veya onları kökten yokedecek bir azap ile helak olurlar. İyi yok oluş ölüm ile, kötü yok oluş ise azap iledir.

Bu, kitapta yazılıdır”



Levh-i mahfuz’da yazılıdır.

59- “Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey öncekilerin onları yalanlamalarıdır”

Müşrikler, Rasulullah'tan kendilerine Mekke'yi genişletmelerini, Safa tepesini altına çevirmesini istediklerinde Cebrail (a.s.) Rasulullah'a gelerek, istersen onların istekleri yerine gelir. Fakat buna rağmen iman etmezlerse o zaman bekletilmeden helak edilirler. Dilersen onlara mühlet tanırsın. Bunun üzerine Allah bu ayeti inzal etti. Dolayısı ile ayetin manası şudur. Bizler ayet ve mucizeleri, daha öncekilerin yalanladığı gibi bu kimselerin de yalanlamaması için göndermiyoruz. Aksi halde daha bu dünyada iken cezalandırılırlar.“29

-”Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Ümmetimin azâbı dünyâda verilir.) Ya’nî dünyâda ümmetimin arasında olan fitneler, sıkıntılar,günâhlarının dökülmesine sebeb olur.”(Ashab-ı Kiram)
**Sahabeyi üstün kılan bir özellikte,yine Kur’anın beyanı üzere,Rasulullaha farklı davranılmasından,onun huzurunda olmanın şuurunda bulunmaktan kaynaklanıyordu.Onlar kimin huzurunda olduklarının bilincinde idiler.

1- "Ey iman edenler Allah ve Rasulunun ününe geçmeyin"

Kitap ve sünnetin hilafına öne geçmeyin.Veya peygamber Kurban bayramında Kurbanını kesmeden önce Kurbanınızı kesmeyin. Veya onun orucundan önce oruç tutmayın. Bu ayet şüphe günü orucundan nehyetmek için nazil oldu. Manası: Rasulullah'ın size emretmediği herhangi bir şeyde onu geçmeyin.

"Allah'tan korkun"

Onun emrine muhalefet etmekten.

"Allah işitendir"

Sözlerinizi.

"Bilendir"

Durumlarınızı.

2- "Ey iman edenler seslerinizi peygamberin sesinin üstünde yükseltmeyin"

Bu ayet Sabit b. Kays b. Femmas hakkında nazil oldu.30 Sesi yüksek olan biriydi. Rasulullah'la konuşurken yüksek sesle konuşurdu. Bu nedenle Rasulullahla konuşulduğunda seslerini kısmakla emrolundular.

"Birbirinize bağırdığınız gibi ona sözle bağırmayın"

Onu birbirinizin konumuna indirmeyin. Yani: Ey Muhammed demeyin. Fakat ona peygamberlikle sükunet ve saygı ile hitap edin.

"Amelleriniz boşa gider"

Yani iyiliklerinizin iptal olmaması için.

"Sizler hissetmeden"

Yani yüksek sesle ona hitap etmek, sesini onun sesi üstünde yükseltmek, amelleri boşa çıkarır. Bu ayet nazil olunca Ebubekir ve Ömer seslerini hemen kıstılar. Ve sanki gizli birine konuşuyorlarmış gibi alçak sesle onunla konuşuyorlardı. Allah bunun üzerine şöyle buyurdu.

3- "Rasulullah'ın yanında seslerini alçaltanlar, işte Allah'ın kalplerini takva için imtihan ettiği kimseler onlardır"

Onları deneyip takva için kalplerini halis yapanlar.

4- "Hücrelerin arkasından sana seslenenler"

Bu ayet öğünmek için Rasulullah'ın yanına gelen Temim31 kabilesinden bir gurup hakkında nazil oldu. Kapısının yanına gelip ona: “Ey Muhammed yanımıza çık. Çünkü bizim methimiz süs, zemmimiz de lekedir” dediler. Allah’ta şöyle buyurdu.

"Onların çoğu akletmezler"

Yani cahildirler. Eğer akletselerdi peygambere karşı öğünmezlerdi.

5- "Eğer, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, bu onlar için daha hayırlı olurdu"

Kapının önünde sana seslenmekle verdikleri eziyetten.

"Allah gafur ve rahimdir"

Onlardan tevbe edenlere..32

**Ümmetinin onu sevmesi ve saygısı ise;O zata salavat getirmek iledir.

-“Nebi Efendimize salât ve selam getirmek,köle azad etmekten daha efdaldir.”

-“Bana salat gönderenlere Cenâb-ı Hak sırat köprüsü üzerinde bir nur ihsan eder.Ehli nur ise ehli cehennemden olmayacağı açıktır.”

-“Sizden cennette en ziyade huri kazanan kimse,bana çokça salât ve selam gönderenlerdir.”

-“Bir kere bana salât gönderenlere Cenab-ı Allah on defa rahmet eder.”33

-Enes (ra)dan:( Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:)

İçinizden hiç kimse yoktur ki bana selam gönderdiği zaman Allah o selamı benim ruhuma ulaştırıp onun selamını almayayım.”34



-Ebu Hureyreden rivayette:"Tüm ümmetim cennete girecek Ebâ yani yüz çevirip itaatsizlikte direnerek ısrar eden müstesna.Ebâ kimdir?diye sorulduğunda peygamberimiz;Bana isyan eden ebädır,dedi.35

-Hırakl Peygamberimize gönderdiği mektubunda;Yazmışsın ki;beni eni yerler ve gökler kadar olan cennete36 davet ediyorsun,cehennem nerede?Rasulullah dedi; Sübhanallah,gündüz geldiğinde,gece nerede?37 yani,onun arka yüzünde,cennet yukarıda,cehennem aşağıda.
** Dinin kaynağı da odur.Onun yaşantısı ve sözleri dine kaynak ve esas olmuştur.

*”Benî Kurayza Gazvesi konusunda zikrettikleri buna en açık örnektir. Rasûlullah (s.a.s): "Herkes ikindi namazını Benî Kurayza'da kılsın." diye buyurduğunda, Müslümanlar kalkıp oraya doğru hareket ettiler. Yolda ikin­di namazı vakti sona ermek üzereydi. Bunun üzerine bazı Müslümanlar:

"Namazın vaktini ertelemekle emir olunmadığımıza göre namazımızı kı­lacağız." diyerek namazlarını kıldılar. Bazıları ise: "Her ne olursa olsun başka hiç bir yerde değil, sadece Rasûlullah'ın bize emir buyurduğu yer­de namazımızı kılacağız." diyerek, ancak geceleyin ikindi namazlarını kı­labildiler. Durum Rasûlullah'a iletilince, hiç bir gruba gücenmedi, onları azarlamadı. İbn Hazm, bu olayı aktardıktan sonra diyor ki: "Azarlama konusuna gelince, ancak günahı bilerek ve arzulayarak işleyen azarlanır. Ama her kim iyi niyetle yorumlarsa -her ne kadar yaptığı eylem doğru değilse de- azarlanamaz. Yüce Allah biliyor ki, şayet biz orada olsaydık birkaç gün geçseydi bile ikindi namazını Benî Kurayza'nın dışında başka bir yerde kılmazdık. İkindi namazının o gün Benî Kurayza'ya nakli ile Müzdelife gecesi akşam namazının yatsıya, Arefe günü ikindi namazının öğle vaktine nakli arasında hiç bir fark yoktur. Bu konuda itaat etmek zorunludur."(Cevamius sire.İbni Hazm)

-Ya’kub b.Abdillah b.Süleyman b.Ukeyme Radıyallahu Anhdan:

O da babasından,o da dedesinden,dedi ki:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellemle gittim.O’na dedik ki:”Babalarımız, analarımız sana feda olsun ey Allah Resulü!Biz senden hadis duyuyoruz,ama aynı senden duyduğumuz gibi başkalarına anlatamıyoruz.Ne yapmamız gerekir?”Şöyle buyurdu:

Haramını helal,helalini haram yapmadan manaya isabet ederseniz,hiçbir sakıncası yoktur.”38



**Peygamberimizin yaşantısı gayet sade idi.Bir kral,bir reis gibi değil,halktan bir ferd gibi yer,içer ve yaşardı.

-Enes (ra)dan:“Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ölünceye kadar masada yemek yememiştir.Yine o,ölünceye kadar halis buğday unundan yapılmış ekmek de yememiştir.”

-Diğer rivayet:”O’nun sükrucce (denilen tahta sofra) üstünde yemek yediğini hiç görmedim.”Katade’ye”Peki ne üzerinde yemek yerdi”diye sordular.”Sofra üzerinde yerdi”diye cevab verdi.”39
**Peygamberimiz kitap ehline karşı devamlı müsbet ve insanlık çerçeveleri içerisinde muamele etmiştir.

**Hz. Peygamber'in herkesi kucaklayan engin ahlâkı karşısında inananla inanma­yan, dostla düşman, akraba ile yabancı arasında fark yoktu. Lütuf ve merhamet bu­lutu çöllere de, vadilere de eşit yağıyordu. Yahudilerin Hz. Peygamber'e ne kadar amansız düşman olduklarının delilleri, Hayber savaşına kadar süren her savaş ve olayda görülmektedir. Fakat Hz. Peygamberin onlara karşı tutumu uzun süre, "kendileri hakkında ayrı bir hüküm inmemiş olan meselelerde onları taklid etme ve Tevrat'taki hükümleri uygulama" şeklinde devam etmiştir.

Bir gün yahûdînin biri çarşıda yüksek bir sesle "Hz. Musa (as)'ı bütün peygam­berlere üstün kılan Allah'a yemin ederim ki" dedi. Sahabeden biri de orada duru­yordu. Bu sözü işitince dayanamadı ve o yahûdîye, "Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e de mi?" diye sordu. O yahûdî de, "Evet" dedi. Bunun üzerine sahabî öf­kesini yenemeyerek ona sert bir tokat attı. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem adalet ve ahlâkta düşmanlara da aynı değeri verdiğinden o yahûdî doğru Al­lah Resûlü'nün huzuruna gitti ve olayı olduğu gibi anlattı. Bunun üzerine Hz. Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, o sahabîye kızgınlığını belirterek öyle yapma­ması gerektiğini bildirdi.

Yahudilerden birinin çocuğu hastalanmıştı. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem hasta ziyaretine önem verdiği için onu yoklamaya gitti ve hal hatır sorup, "Geçmiş olsun!" dedikten sonra o genci İslama davet etti. Genç yahûdî, babasına baktı. Sanki babasının razı olup olmadığını öğrenmek istiyor gibiydi. Babası ona, "O ne diyorsa yerine getir" dedi. Bu söz üzerine genç kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu.

Bir gün yoldan bir yahûdînin cenazesi geçiyordu. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görünce ayağa kalktı.

Bir keresinde birkaç yahûdî, Allah Resûlü'nün huzuruna geldiler ve saygısız bir tarzda "es-Selâmü Aleyküm" diyecekleri yerde "es-Sâmü Aleyküm=Ölüm üze­rine olsun" dediler. Bunu duyan Hz. Aişe (ra) hiddetlenerek onlara ağır bir cevap verdi. Fakat Hz. Peygamber (sa) onu bundan menederek; "Ey Aişe, dilini kötü ke­limelere alıştırma, yumuşak kelimeler söyle. Allah Teâlâ herşeyde yumuşaklığı se­ver" buyurdu.

Allah Resulü, yahûdîlere iyi davranıp adalet gösterirdi, onların haşin ve yersiz baskılarına ve acı sözlerine sabrederdi. Yahudilerle müslümanlar arasında alış ve­rişlerde ve sosyal meselelerde bir anlaşmazlık çıkarsa haksız yere müslümanların kayırıcısı olmazdı. Nitekim bu konuda çeşitli örnekler vardır ve önceki başlıklar al­tındaki konularda geçmiştir. Bir gün bir yahûdî, Hz. Peygamber'e gelip "Ey Mu­hammed! Bak bir müslüman bana tokat attı" diye şikayet etti. Hz. Peygamber o müslümanı hemen çağırtarak şiddetle tenkid etti. Bir daha böyle hareket etmekten menetti.

Necrân'dan gelen hıristiyan heyeti Medine'ye girdiğinde Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları bizzat kendisi ağırladı. Peygamber Mescidi'nde kendi­lerine yer verdi. Hatta onların kendi adetlerine göre mescidde ibadet etmelerine de izin verdi. Diğer müslümanlar onların mescidde ibadet etmelerine engel olmak is­teyince Hz. Peygamber onlara engel olarak ibadet etmelerini sağladı.

Yahûdî ve hıristiyanlarla birlikte yemek yemeye, su içmeye ve onlarla evlen­meye izin verdi. Onlara İslâm şeriatından ayrı özel hükümler uyguladı.”40

-Kitap ehlinin durumu:”” Muhakkak Kitap Ehli'nden öylele­ri vardır ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah'a huşu duyarak iman ederler. Onlar Allah'ın ayetlerini az bir pahaya değişmezler. İşte onların ecirleri Rableri katındadır. Şüphesiz Allah hesabı çabucak gö­rendir.”41

"Muhakkak Kitap Ehli'nden öyleleri vardır ki..." mealindeki 199. ayet-i kerimenin nüzulü ile ilgili olarak Nesaî, Enes'ten şöyle dediğini rivayet etmekte­dir: Necaşî'nin vefat haberi ulaşınca Resulullah (s.a.), "Onun namazını kılınız" buyurdu. Ashab "Ey Allah'ın Rasulü, biz Habeşli bir kulun namazını mı kılaca­ğız?" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, "Muhakkak Kitap Ehli'nden öyleleri vardır ki..." buyruğunu indirdi. Câbir b. Abdullah, İbni Abbas ve Katâde de bu ayet-i kerimenin Necaşî hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir.

-Necaşi ittifakla ehli kitaptan olanlardan iman etmiş bir kişi idi.İmanını gizlemekteydi.Necaşi vefat ettiğinde,sahabeleriyle beraber oturan peygamberimiz,gıyabi olarak ilk defa Necaşinin cenaze namazını kılmıştır.

- Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Necaşi rahimehullah öldüğü zaman biz onun kabrinin üzerinde uzun müddet bir nur görüldüğünü konuşurduk."42

Necaşinin vefatı üzerine sahabelerle oturmakta olan Peygamberimiz: ”Habeşistandaki bir kardeşiniz öldü,onun için namaz kılın.”Gıyabi cenaze namazının kılınması üzerine münafıklar; ”Habeşistanda ölen bir hristiyanın namazını kılıyor.”demeleri üzerine bu ayet nazil olmuştur.

Ehli kitaptan öyleleri vardır ki hem Allaha hem size indirilene hem de kendilerine indirilmiş olana inanırlar,Allah’a karşı saygı duyup Allah’ın ayetlerini az bir pahaya değişmezler.İşte onların Rableri katında mükafatları vardır.Şüphesiz Allah hesap görmekte çok çabuktur.” 43



Necaşinin Adı Ashame’dir.

Dinde esas olan,Allah ve Rasulünün tasdikidir.Rasulullahta tüm hayatı boyunca bunun üzerine mücadele etmiştir.

-Rasulullahın ve Hz.Ebubekirin;İnsanlarla La ilahe illallah-deyinceye kadar savaşacağım."

-Hz.Enesden,Rasulullah dedi:"Namazımızı kılan ve kıblemize yönelen ve kestiğimizi yiyen bu kimse Allahın ve Rasulullahın zimmetinde bir müslümandır."44

Mücahid dedi:”Rasulullah namaza kalktığında önünü gördüğü gibi,arkasını da görürdü.”

Muvattada da Rasulullah:”Ben sizi arkamdan da görüyorum.”dedi.

Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)”45



Cabir bin Abdullahın ifadesiyle:”Rasulullahtan ne istenilmişse,hayır dememiştir.

**Peygamberimizin evliliği ve özellikle küçük yaşta Hz.Âişe ile evlendiği yönündeki söylentiler tamamen hissi olup,mantıki ve kapsamlı bir düşüncenin eseri değildir.

Peygamberimiz 25 yaşında iken 40 yaşında olan Hz.Hatice ile evlenmiş ve 29 yıl sadece onunla evli kalmıştır.Cüveyriye’den olan İbrahim adındaki oğlunun dışındaki tüm çocukları Hz.Haticeden olmuştur.

54 yaşından sonra diğer evlilikleri yapmıştır.Bununda bir çok hikmet cihetleri mevcuttur.

-Kabilelerin islamiyete girmesine bu evlilik basamak ve vesile olmuştur.

-Kocası savaşta ölenlere sahiblik etmiş ve onları korumuştur.

-En önemlisi peygamberimizin aile hayatını onlar kanalıyla,özellikle Hz.Âişenin rivayet ettiği hadislerle öğrenmekteyiz.

-Peygamberimiz Hz.Âişe ile evlenmeden de ona talib olunmuş ancak Hz.Ebubekir vermemişti.Yani evlenecek yaşta bir kızdı.

Hz.Âişeden Ahzab.50.âyette:–Ümmehatül mü’minin –diye bahsedilir.

**-Hilye-i Şerif;Peygamber Efendimizin dış görünüşünü ve vasıflarını anlatan eserlere verilen addır. “Hilye-i Saâdet” de denir.

Peygamberimizin siret ve suretini anlatan binlerce kaynak eser mevcuttur.

632 yılında 63 yaşında iken Medinede vefat etmiş ve -peygamberler vefat ettikleri yere defnedilirler-hakikatında Ravza-i Mutahhara da medfundur.

Rasulullah dedi:”Benim hayatım sizin için rahmettir,ölümüm sizin için rahmettir.”

Ve “Allah bir ümmet için hayır murad ettiği zaman,onun peygamberinin ruhunu önce alır ve onu ümmetine karşı şefkatli ve selefinden kılar.”

O Zat en büyük inkilabı insanların ruhlarında yapmıştı.Nitekim kendi canına kıyacak kadar sabırsız olan Şaire Hansa’ya bakınız neler kazandırmıştı;

Kadisiye savaşına gönderdiği dört oğluna şu tavsiyelerde bulunuyordu:

Benim kahraman çocuklarım!Yemin ederim ki,siz aynı ananın ve aynı babanın çocuklarısınız.Ben kocasına ihanet etmiş bir kadın olmadığım gibi,babanızda mazisi lekeli bir insan değildir.Hem de ben zorla değil de,kendi isteğimle İslamı kabul ettim ve yine kendi arzumla hicret ettim.Sizler işte böyle tertemiz bir maziye sahipsiniz.Sizden,gireceğiniz savaşta bu asaletinize uygun cesaret ve celadet bekliyorum.Din düşmanlarına ilk hücum eden sizler olmalısınız.Sizlerin arkada değil,daima ön safta çarpıştığınızı görmeliyim.Çünkü bu harp,eski savaşlarımız gibi adi menfaatlar uğruna yapılan çapulculuk ve yağmacılık hareketi değildir.Elleri ile yaptıkları putlara tapan,kız çocuklarını diri diri gömecek kadar vahşette devam eden putperestlere,doğruyu,Hakkı gösterme hareketidir.Kısaca bu cihada emir Allah’dan,kumanda da Resulullah Aleyhissalatu Vesselamdandır. Başka söze ne hacet?”



Bu sözlerden sonra çocuklarını ayrı ayrı kucaklayan şaire Hansa,ilave ediyor ve diyor ki:

Ya İslamın zafer bayrağını Kadisiye’de dalgalandıracaksınız,yahut da din uğruna cihad ederek şehid olduğunuzu duyacağım.”



Hasta yatağında yatarken dört oğlunun da şehadet haberi getirilince:

Yani ben şehid anası mı oldum şimdi?”diye soruyor.

Evet”diyorlar.”Hem de dört şehid anası…”

Tekrar soruyor:

Zafer kimlerde?”

Zafer Müslümanlarda!Şimdi Kadisiye’de islamın bayrağı dalgalanıyor” diyorlar.

İslamın bir zaferi için dört oğlum feda olsun”diyen Hansa,ellerini kaldırarak şöyle yalvarıyor:”



Ya Rabbi,bana emanet ettiğin dört kahramanı yine senin dinin uğrunda feda etmiş bulunuyorum;artık beni şehid anarlı defterine kaydeyle!Benim için şehid anası olmak kâfi ikramdır, bunu benden esrigeme!”

Her ne zaman Hansa’dan söz edilse Resulullah Efendimiz,işte O’nun için (Örnek İslam kadını) derdi.”46

Asrı saadeti daha iyi anlayabilmek için,cehalet döneminin dehşetini göz önüne almak gerekir.

Bir Mekkeli müşrik yaşantısını şöyle anlatıyor:

Ok ve kılıncımı takınarak,deve ve koyun sürüleri yağmacılığına giden kafileye ben de katılmıştım.Fakat hücum ettiğimiz sürülerin adamları bizden daha baskın çıkarak çölde peşimize düştüler;bu kovalamaca sırasında arkadaşlarımızdan beş kişiyi,arkalarından iki omuz aralarına isabet ettirdikleri oklarla öldürdüler.Bizde mekkeye dönüp mukabil olarak attığımız okların hedeflerine neden isabet etmediğini konuşmaya başladık.Hücum sırasında yanımıza aldığımız putların da yardımını görmeyişimiz,canımızı iyiden iyiye sıkmıştı.

Daha evvelki baskınlarda ölen amcamın bir kız çocuğu yanımda büyüyordu;hemen gidip onu getirdim.Kumlu çöldeki hurma ağacına iyice bağladıktan sonra,karşısına geçerek vücuduna doğru ok atışı talimine başladık.Müslümanlıktan önce öksüz çocukları ok atışı taliminde hedef olarak kullanmak adet olduğundan,ne kadar ok atmışsam hiç birini istediğim yere isabet ettirememiş ve o gün putların şansımızı bağladığına inanmıştım.

Bir gün sonra tekrar geldiğimiz zaman,ağaçta bağlı duran amcamın kızının aldığı yaralardan henüz ölmemiş olduğunu görünce,tam hedefine isabet ettirdiğim ilk oku yine ben atmış ve o gün ilahların yağmacılığa müsaade ettiğine inanarak,tekrar sürülerin otladığı yaylalara doğru yola çıkmıştık.”47

Katade ise şöyle der:”Cahiliyyede,adam ailesi ve malı üzerine kumar oynar, sonunda da ailesi ve malı elinden çıkmış,başkasının eline geçmiş olurdu.Kaybeden başkasının elindeki malına bakar,üzülerek otururdu.Tâ ki geride,aralarında düşmanlık ve kin kalırdı.

Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin