Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı


İkbaline, idbârma bel bağlama dehrin



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə20/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   76

İkbaline, idbârma bel bağlama dehrin..

Ziya Paşa

BELDEN AŞAĞI — Halk ağzı deyim, müstehcen lâf etme, yüz kızartıcı şeyler konuşma; misâl:

— Birak şu pis herifi, her lâfı belden

aşağı.


BELE (Re'fet) — İstiklâl harbinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ordusu kumandanlarından, paşalık (generallik) rütbe ve unvanı, Millî'Mücâdele içinde T.B.M.M. tarafından verilmiş, dolayısı ile Cumhuriyet inkılâbının ilk generallerinden, Gazi Mustafa Kemal Paşanın mümtaz silâh arkadaşlarından. Büyük zaferden sonra, henüz yabancı silâhlı kuvvetlerin işgaali altında -bulunan İstan-bula, düşmanı silmiş süpürmüş, yok etmiş muzaffer Türk ordusunun mümessili olarak geldi ve Büyükşe-hirde emsalsiz millî heyecan ile karşılandı, Refet Paşanın İstan-bula gelişi bu tarihî beldenin unutulmaz günlerinden 'biri oldu (B.: İstanbuîun İtilâf General Refet Bele Devletleri silâhlı kuv- (Resim : B. Seren)

BELEDİYE

2454


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 2455 —

BELEDİYE BAĞÇELERİ




vetleri tarafından işgaali, işgalin kara günleri, Refet Paşanın gelişi, yabancı silâhlı kuvvetlerin İstanbuldan gidişi).

Maarif Vekâleti tarafından yayınlana gelmekte olan Türk Ansiklopedisinde bu büyük adamın adı yoktur, hazin zühuldür, alfeibetik dizi «Beldar» dan «Beledina» ya geçmektedir. Aşağıdaki satırları İbrahim Alâeddin Gürsa'nm «Türk Meşhurları» adındaki eserinden alıyoruz:

«1881 de Istanbulda doğdu. Harbiyeden kurmay yüzbaşılıkla çıktıktan sonra muhtelif askerî hizmetlerde bulunmuş ve harplere iştirak etmişti. Millî Mücadelenin ilk yıllarında miralay (albay) rütbesi ile kolordu kumandanı sıfatı ile iştirak ettiği İnönü ve Sakarya mu-harebelerindeki yararlıklarından dolayı general olmuştu. Yabancı orduların işgali altında bulunan İstanbula Millî kuvvetlerin mümessili olarak ilk defa Refet Paşa gelmiş ve onun gelişi îstanbulda büyük heyecan uyandırmışdı. Refet Bele bütün garb cebhesi birleştirilerek kumandanlığı İsmet Paşa tarafından deruhde edilmesinden önce garb cebhesinin cenub kısmının kumandanlığında bulunuyordu, ondan sonra Millî Müdafaa Vekilliğine getirilmiş, Birinci ve İkinci Büyük Millet Meclisinde İstanbul millet vekili olarak bulunmuştu. Beşinci Büyük Millet Meclisine de tekrar İstanbul Millet Vekili seçildi, o zamandan beri bu sıfatı muhafaza etmektedir».

General Refet Belenin târihî simasının sânına denk bir hal tercemesinin tesbiti için İstanbul Ansiklopedisi adına kendisini aradığımızda, yakınları generalin yirmi yıldan-beri Almanyada Frankfurtda ikaamet ettiğini ve bir kaç' yılda bir İstanbula gelib bir müddet kaldıktan sonra yine oraya döndüğünü söylediler. Bu durum karşısında yukarıdaki eski '"bir yazıyı iktibas ile kalındı.



BELEDİYE — (B.: İstanbul Belediyesi; İstanbul Kadılığı; İhtisab; Sehiremâneti).

BELEDİYE BAĞÇELERİ — İstanbulda Belediye bağçeleri, İstanbul Belediyesinin «Şehiremâneti» adını taşıdığı devirde tanzim edilip açılmış olduğu halde bu isimle anılmış, güzelim «Bağçe» kelimesi de firenk ağzı «Park» adına feda edilmemiştir; meşrûtiyetin ilânında, Belediye Bağçeleri bir müddet «Millet Bağçesi» adını aldılar; Şehremini Cemil Paşa (B.:

Topuzlu, Cemil) İstanbulda ilk parkı açdı (B.: Gülhane Parkı); Cumhuriyet devrinde de hemen bütün bağçeler park oldu; bağçe ismi, bâzı parkların birer köşesinde veya müstakil olarak tanzim edilen çocuk bağçelerinde kaldı (B.: Park; Çocuk Bağçesi).

İstanbulun altı 'belediye bağçesi vardır; bunlardan bir kısmının adı kahramanlarının buluşma yeri olarak bazı meşhur romanlara girmiştir; bağçeler şunlardır:

Büyükçamlıca Bağçesi, Tophânelioğlu Bahçesi, Sultanahmet Meydanı Bağçesi, Tepe-başı Bağçesi, Taksim Bağçesi, Bakırköy Bağçesi.



Büyükçamlıca Belediye Bağçesi — Belediye bağçelerinin en eskisidir, Abdülâziz zamanında açılmıştır sanırız; zamanımızda Park hâline sokulmuştur, etrafındaki eski divar yıktırılmıştır, yeni dıvara demir parmaklıklar konmuş, koca koca ağaçların gölgelediği tarhlara da kanapeler yerleştirilmiştir; fakat park olduktan sonra gerek civarlılardan, gerek uzaktan o havaliye gezmeğe gelen kimselerden pek rağbet bulamamıştır, rastlananların .ekserisi ayak takımıdır.

Halbuki meşrûitiyetden Isonra «Çamlıca Millet Bağçesi» adını alan 'bu bağçe, meşrûti-yetden evvel ve sonra ne günler görmüş, ge-çirmişdir. En kalabalıkken civcivli, en keyifli zamanı Sultan Aziz devrinde imiş. İçindeki mükemmel gazinosu iki kısım, sağ yanı alaturka, sol yanı alafranga. Alaturka tarafında piyasanın en üstün incesaz takımı çalar; vaktin meşhur kemanisi Ağya (B.: Ağya, Kemânî) başlarında olmak üzere sonraları namlanmış olan ûdî Âfet, (B,: Âfet, Ûdî) de ter bıyıklı olarak takımda. Müşteriler hep kalantor.- Gene gene, burma bıyıklı mabeyinciler, hünkâr yaverleri, kişizade delikanlılar, mirasyedi beyler ve etraflarında dalkavukları. Masalarında buz dolu kâselerde rakı, mastika karafâkileri, sıcaklı soğuklu çeşid çeşid mezeler.

Alafranga taraf da da orkestra; müşteriler Beyoğlundan, Modadan, İcâdiyeden gelmiş mösyöler, madamlar, matmazeller, erkekli kadınlı tatlısu firenkleri, firenkliğe özenen ermeni zenginleri ve karıları, rum çorbacıları ve kokonaları, kızları, alafrangalık taslayan züppe beyler. Beyoğlunun yüksek tabaka yosmaları da eksik değil. Bunların masalarında da, o aralık İstanbulda yeni yeni sürümde,

içilmesi pek moda olan bira dubleleri; meze olarak ince fırancala dilimleri üzerine konmuş, kırmi'zı biber-ekilmiş kaşar, gravyer a peyniri, kırmızı turp. Bâzıları konyak, amer, verut, şartröz, menta gibi içkileri mûtad edindiğinden onların önünde de renk renk kadehler.

İkindi sularından akşama, gece yarısına kadar gazinonun her iki kısmı iğne atsan yere düşmeyecek hâle gelirmiş.

Bağçenin dışındaki cadde dahi başka âlem. Devrin başlıca araba piyasaları orada yapılıyor. Armai osmânîler, yaldızlarla pırıl pırıl landolarda cici bicilere müstağrak şehzadeler, grün ferace üstüne papâzî yaşmakları örtünmüş, elmaslarla pıtrak sultan efendiler, hazinedar ustalar ve,takım taklavatları, kılpı-ranga kızıl çengi damadı şehriyârîler...

Mükellef konak arabalarında, yine yaşmak feraceli vezir familyaları, dâmadları, mahdumları. ~Gıcır gıcır kira faytonlarında mavi gözlüklü, sünbül bıyıklı, şık şık beyler; kira kupalarında takmış takıştırmış, iki dirhem bir çekirdek hanımlar. Bu ara'balar üç dörtyüz adımlık sahada ağır ezgi fıstıkî makam fırdolayı piyasa eder, yekdiğere tebessümler, işaretler bezledilir, akşama doğru ortalık mahşer şeklini alarak araba zinciri birbirine ke-nedlenir, bir türlü çözülemez hâle gelir.

Sultanahmed Belediye Bağçesi — Meş-rutiyetden önce Sultanahmed Meydanında ortada tarhlar, yeşillikler, etrafında parmaklık yok. Almanya İmparatoru İkinci Vilhelm'in 1898 de ikinci defa olarak İstanbulu ziyareti hâtırası olarak yapılma masrafı onun tarafından verilen ve istanbullular -tarafından «Alman Çeşmesi» adı verilen (B,; Alman Çeşmesi) çeşmenin bulunduğu yerden tramvay caddesine kadar dayanan sahaya «Belediye Bağçesi» derlerdi.

Önü tahta parmaklıklı, üç tarafı' eğri büğrü havalelerle kuşatılı, içinde yine bugünkü gibi büyük ağaçlar bulunan bu bağçenin caddeye yakın tarafında ahşab, oldukça geniş, barakamsı bir bina vardı: Kahve ve Kıraathane.

Yazları binanın dışına, parmaklığın önüne ağaçların altına masalar, sandalyalar dizilir, gelen müşteriler çok olurdu, yeri semt; Divanyolunun başlangıcı. Etraf da resmî dâireler de mevcud; meydanın nihâyetinde Or-

man, Mâden, Ziraat Nezâreti; sağında Defteri Hâkaanî, Mehterhane denilen Hapishânei Umûmî, ayni binada Evkaf Nezâreti. Bu dairelerdeki müdürlerin, mümeyyizlerin, kâtiplerin çene tiryakileri; kahve, çay, nargile tiryakileri; tavla, domino, kâğıd oyunu tiryakileri, daha kalemlerine gitmeden, öğle namazını camide kılmak bahanesiyle kaçamak yaparken (o vakitler öğle tatili yok), akşam üstü vazifeden çıkıp eve dönerken oraya dalıverir-ler, açık havada hoşça vakit geçirirlerdi.

Mevsim kışlayınca ahşab barakada barm-makdan başka çâre yok. Rüzgâr, ayaz kaplama tahtalarının, pencere çerçeveleri çatlaklarının arasından bıçak gibi girer, içerdekilere çivi kesdirir, saç sobada yakılan çalı çırpı Ok Meydanında buhurdan yakışa benzer; bu sebepten müşteriler ayağı çekerlerdi.

O zaman da, caddenin yukarı doğru az ötesinde, şimdiki Hıfzıssıhha Müzesi karşısındaki Arifin Kıraathanesine gün doğardı. Belediye B ağçesinin devamlıları hep oraya akın ederdi.



Tepebaşı Belediye Bağçesi — Bu havali

vaktiyle büyük 'bir mezarlıkmıs; Kasımpaşaya inen bayır aşağı sık sık serviler, bir çok mezar taşları, aralarında da çayır çimen vermiş; koyun, keçi, inek sürüleri otlar, mahalle karıları çamaşırlarını serer kuruturlar, çoluk çocuk da oynarmış.

1854 -1855 deki Kırım Harbinde, Tür-
kiyenin müttefiki olan Fransanın İstanbula
askerî kıt'aları gelip gider, bunların 'bandosu
oraya gelip havalar çalar, halk etrafına topla
nıp yere bağdaş kurar, dinlermiş. Beyoğlunun
başlıca tenezzüh yeri orası imiş.

1855 de Fransa elçisi olarak İstanbula


gelen, burada beş sene kalan Thouvenel'in ak
rabasından bir matmazel, neşrettiği hâtırala
rında (Baronne Durand de Fontmayne, Un
sejour â Fambassade de France â Constanti-
nople, Paris, Plon, 1902): «Buraya firenklerin
Petit Champ adını verdiklerini, bayırın aşa-
ğısmdaki Tersaneden zincir şangırtıları duyul
duğunu, bu seslerin mahkûmların ayakların-
daki demir lâlelerle zincir sürükleye sürük^
leye gezindiklerinden dolayı olduğunu» yazar.

Tepebaşı Bağçesinin hangi târihde açıldığını tetkik edemedik 1870-1875 arasında C. ' Biseo adında bir italyan ressamının Tepebaşı



BELEDİYE BAĞÇELERİ

2456


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 2457 —

BELEDİYE BAĞÇELERİ





Bir Belediye Bağçesinde Askerî Bando 1874 (Eesim : C. Biseo)
Bağçesinde terennümsâz olan bir türk askerî bandosunun resmini yaptığına göre bu târih-de bağçenin mevcud olduğu aşikârdır. Şehir Tiyatrosu dram kısmının -barındığı ahşap bina Rıdvan Paşanın -şehir eminliği zamanında yapılmıştır (B.: Rıdvan Paşa). Paşanın bu memuriyeti 1890 dan 1905 de katline kadar on-beş sene sürmüş, tiyatro »binası da emânetinin ilk yıllarında, zannıma kalırsa 1892-1893 arasında yapılmıştır.

Tepebaşı Bağçesinin rağbet gördüğü zamanı yaz ayları idi. Güz girince, hele havalar daha soğuyunca in cin top oynardı. Şimdiki gibi iküçük çocukları arabada, kucakda hava aldırmaya çıkmış dadılar, südnineler, biraz gezintiye çıkmış ihtiyarlar gelmezdi, zira bu bağçeye duhuliye ile girilirdi.

1900 sularında bu bağçenin hâli şöyle idi: Cebhede bir tek kapu, iki yanında gişe, duhuliyesi l kuruş.

Önü daha taşkındı, cadde genişletilirken duvar ve parmaklıklar geriye alınmışdır. Pe-ra Palas tarafına rastlayan, sonradan yapılan, şimdi de yerinde yeller esen «Garden BNar» salaşı da meydanda yoktu.

Tiyatronun sol yanında yuvarlak, sivri çatılı, güvercinlik şeklinde orkestra mahalli vardı. Arka tarafların hâli berbaddı. Bugünkü asfalt caddede derin derin çukurlar, yüksek tümsekler, yabanî otlar, dikenler, tek tuk servi, tmaslar gibi molozlar, süprüntü. Kasım-paşada oturanlar, gözü pek takımdan değillerse oralardan kestirme inmeğe korkarlardı, karmanyola oluveririz diye.

Bağçe ikindiden sonra yavaş yavaş dolmaya başlar. Ezan suları tıklım tıklım, hele cuma ve pazar akşamları hıncahınç olur. Konsomasyonun tuzluca olmasına rağmen boş san-' dalya, masa bulunmaz. Kahve, çay, gazoz, Bo-monti Birasının dublesi, lokum 100 para, sütlü çay, sütlü -kakao, Spateu veya Pilsner birasının bardağı, kalıp dondurulması, pasta (çeyr r ek) 5 kuruş.

Artık sandalyaya kurulanları seyret: kelli felli paşalar, beyler; vav bıyıklı damadlar; mösyöler, madamlar, matmazeller. Beyoğlu-nun o zamanlar kalbur üstündeki yosmalarından Nemseli Anna, Deli Eleni, Kara Katina, Arnavudköylü Poliniya, Çakır Uskuhi, Benli Anjel...

Gişeye kuruşu verip kapudan girince

ağır, vekarlı v.ekarlı, adetâ orkestra nağmelerine ayak uydura uydura, sağı solu süze süze ortalığı bir iki dolaşdıktan sonra bir yere oturulur.

Züğürt takım, meselâ komisyoncu kâtib-leri, dükkân tezgâhdarları, berber kalfaları, mağaza vandözü, mödistira yamağı, şapkacı çırağı gibi kızlar sandalyalara yanaşmazlar, tabana kuvvet, dön 'babam dön.

Mızıka köşkünde maestro Lange'nin 40 kişilik fanfarı seçme parçalan tutturur: Faust, Traviata, Ayda, Rigoletto kabilinden ağır operalar, Mavi Tuna, Tuna Dalgaları, Lüksem-burg Valsi gibi valsler.

Maestro Lange bir kaç hafta kalmak üzere gaalibâ Viyanadan İstanbulu boylamış, fazla rağbeti görünce yerleşmiş, sonra saraya çatıp göze girmiş, Sultan Hamidin Ertuğrul yatı - bandosuna şef olmuş idi. Piyanist Hege gibi o da kibar familyalardan çok kimselere piyano dersi vermiştir. Lange'yi usta tutuşları ile, ondan meşk alışları ile övünen küçük hanımlar mı ararsınız?

Ortalık kararınca Bağçede hava gazı lâmbaları yakılırdı. Kalabalık yavaş yavaş dağılır, biraz sonra bağçe sahnesinde boy gösterecek olan şantözlere, dansözlere tutkun ve kesesi yüklüce olanlar, Halice karşf sed üstünde parlatmaya, ardından yemek yemeğe koyulurlardı. Bağçede lokanta mevcud, yemekleri hem alakart, hem tabldot.

Sahnede şanlar, danslar, varyete numaraları yapılırdı. Tepebaşı Bağçesini meşhur madrabazlardan Lehmann tutardı; yardağı, sağ kolu da hinoğlu hinlerden Arditi.

Lehmann, İstanbulda hayli para çekmiş-zengin olmuşlardan, zevkü safa ile yaşamışlardandır, yetmişbeşini aşkın yaşda, son nefesini bir dilber kucağında verdiği söylenir.

Taksim Belediye Bahçesi — Buranın da cadde yüzünde bir tek kapusu vardı, girince karşılıklı iki gişe, kıranta ramlardan iki bi-letci, burası da paralı, antresi 40 para.

Mevsimi ilk ve son banarda idi, fakat Tepebaşı Bağçesi gibi kişin bomboş değil, kar-~da, donda gelenler olurdu. Erkekler paltolara, madamları, matmazelleri mantolara sımsıkı sarılı, hava almak ve manzara görmek niyeti ile boyuna damlarlar, nihâyetindeki alçak duvarın önünden, burnu dibindeki bostanın köhne kulübelerine, ahırlarına göz kay-

dırmayarak Boğaza, Üsküdara, Çamlıcalara, gerilerdeki dağların tepelerine bakarak iç ferahlatırlardı.

Mevsimindeki devamlılar öteki bağçeye gelenler nev'inden, Tenha zamanlarında çocuk dadıları, parasız ihtiyarlar yine görünmez. Cuma ve pazar akşamları iğne atsan yere düşmez. Burada da bir mızıka köşkü; on-oniki kişilik orkestra eksik olmaz. Mızıka köşkünün berisinde, arka yüzü taraçalı. bir buçuk katlık ahşab bir gazino vardı. Akşamcılardan rütbeli ve mevkililer taraçanm kuytuca taraflarına çekilerek •demlenirlerdi. Şehremini Rıdvan Paşa da ehlikeyflerden, kendine mahsus hücresinde bir iki tek atardı.

Nihâyetindeki duvar önünün kuş bakışı nezâretine, güzelim Boğazı, karşıki kıyıları, dağları, tepeleri kavrayışına uyar yok; gel gelelim baharın ve güzün ağustosdan nişan veren durgun ve sıcak havalarında, o cânibdeki masalara düşenlerin vay hâline! Mâhud 'bostanın übek übek yığılmış çürük sebzelerinin, güme güme yükselmiş gübrelerinin kokusundan burun direği kırılır; ya sinek?... Karası ve sivrisi, tatarcıklarla beraber bulut hâlinde, nefes alınamazdı.

Şimdiki' Belediye Gazinosunun yazlık ta-raçası yerinde, üç tarafı tahta kafesli, varyete numaralan gösterilen ve Belediye Gazinosu yapılırken kaldırılmış olan kısım da yok. Taksim Topçu Kışlası (yeri bugün İnönü Gezisi) cihetinde hava tüfenkleri ile bir atış barakası işler dururdu; Sebebi mühim, tüfenk doldurucusu öyle bir dilber duhteri perî peykler ki beşer mi melek mi tefrik edene aşk olsun. Bu barakanın sahibi Pan-galtılı Ardaş. Çok ya-şamışdır, 1940 da Be-yoğlunda seyyar emlâk dellallığı yapıyordu. Yine o yıllarda elinde her cinsden pek körpe mallar bulunan ayni isimdeki muhabbet dellâlı ile karışdırmamalıdır.

Bakırköy Belediye Bağçesi — O zamanki adı ile Makri-köy; ^az çok civarla-nndaki V i d o s ,

Litros, Ayamama köyleri gibi rumağzı isim. Ama şayanı dikkattir, İstanbulun ayak takımı, avam o zaman da Makriköy demez, Bakırköy derdi (B.: Bakırköy).

Köyün pek kalabalıklaşdığı, beylerden paşalardan çok kimselerin köşk yaptırdıkları, hele 1894 büyük zelzelesinden sonra Kumka-pu, Yenikapu, Samatya, Yedikule gibi semtlerde oturan, kapalıçarşılı f um ve ermenilerin oraya göç ettikleri senelerde bu bağçe pek civcivli olmuştu.

İstasyondan çıkılp Kartaltepe tarafına gidilirken solda, tiren yoluna yakın, meşru-tiyetden sonra adı Millet Bağçesi olmuş, gerek köylü, gerek İstanbuldan tenezzühe gelmiş olanlarla dolardı. "" *

Bağçede gazino ve yanında ahşab 'bir tiyatro vardı. Yazın cuma ve pazar günleri ikindiden gece yarısına kadar gazinonun önünde incesaz takımı çalardı; fakat hanımlara yasak. Onlar bağçe parmaklığının dışında, bir aşağı bir yukarı piyasa ederler, saz dinleyen 'beyler ara sıra fırlayıp piyasaya katılır ve yine yerine döner; bu gezintiler mehtablarda gecenin geç vaktine kadar devam ederdi.

Salaş tiyatro hafta arası, cuma ve pazarın gayri günlerde işler idi. Kel Hasanın, Şevkinin Mınakyanm kumpanyaları oyunlar verirdi. Kuşdili tiyatrolarında olduğu gibi salaşın yukarı katı kafesli, hanımlara mahsus, yer beylere. Kafeslerin aralıkları geniş, arkasındakiler iyice görülür. Bu sebeple bermûtad localardan localara yelpaze sallayışlar, baston oynatışlar, çiçek ve ipekli mendil koklayışlar, türlü aşna fişna işaretleri, işmarları.


m


— 2459 —

— 2458 —

Kuledibinde İlk Belediye Hastahânesi (Bir gravürden B. Seren eli ile)

BELEDİYE GAZİNOSU

Bir aralık yine Kadıköy tiyatrolarında olduğu gibi harem ve selâmlığın bu şekli yasak edilerek salaş pedavra tahtaları ile tavana kadar orta yerinden.ikiye bölünmüş, karşılıklı işmaların önüne geçilmiş, daha sonra kadınlara ve erkeklere büsbütün ayrı günler tahsis edilmişdi; günler .ayrılınca da hem kadın hem de erkek müşsterüerin, tiyatro muhıbbânmın ayakları kesiliverdi. Sinek avlamaya başlayan, iflâs tehlikesi ile karşılaşan kumpanya sâhib-leri şehireminine müracaat ederek ayaklarına kapanmışlar, yalvarıp yakarmışlar, yine eski usule izin koparmışlardı.



Tophaneliöğlu Belediye Bağçesi — Bu

belediye 'bağçesin^n sâdece adını tesbit edebildik. İşidirdik, gidip görmedik. O zamanlar bir gün İstanbul Ansiklopedisi adında bir şehir kütüğünün tedvin edileceğini 'bilemezdik.



Sermed Muhtar AIus

Santramın «Jardenler» Kantosu — Sermed Muhtar Alus bilhassa ikinci Abdülhami-din son devrindeki Belediye Bağçelerinin havasını pek güzel tasvir etnıişdir. O devrin hasseten Tepebaşı ve Taksim Belediye Bağçe-lerinde.gezib tozan tatlısu f renkleri ile istanbul ayak takımının «Züppe, Züppebey» isimleri altında toplandığı frenkperest, avrupalı mukallidi türk gençleri 'bu bağçelere bağçe demez, «jarden» derdi. Yine o devrin çok meşhur bir yosması, Kantocu Şamram'ın bir «Jardenler Kantosu» vardır ki metni, rahmetli Alusun tasvirindeki havayı tamamlar:



Jardenlerde gezerim

Muzikayı dirilerim

Eteymi şık tutarak

Ben promenad ederim - .

Matmazeller mösyöler Kol kola gezinirler Aşku sevdadan bahsedip Ezilip büzülürler

Şamramın Jardenler Kantosu (Nuhbei Elhan'dan)

İSTANBUL


Bir takım şık züppeler Arkam sıra gezerler Cebleri delik onluk tutmaz Harfendazlık ederler

Gözlüğümü takarım Dört etrafa bakarım Yalnızlıktan pek usandım Sâdık bir zevç ararım

Zengin olsun demem ama Beni candan sevmeli Arkadaşla gezmek olmaz Sözümü dinlemeli

Düğün davet ben tanımam Akşam evine gelmeli Kıskancım tahammülüm yok Bunu böyle bilmeli..

Bibi. : Nuhbei Ellıan Kanto mecmuası.



(B.: Taksim

BELEDİYE GAZİNOSU Belediye Gazinosu).

BELEDİYE HASTAHANELERİ — (B.: Cerrahpaşa Hastahânesi; Haseki Hastahânesi, Beyoğlu Hastahânesi; Cild ve Zührevî Hastalıklar Hastahânesi; Zeyneb Kâmil Doğum

EVİ). :

BELEDİYE, İSTANBULDA İLK BELE) DİYE HASTAHÂNESİ — Türk îstari'bulda şefkat ve hayır sahibi zenginlerin ve büyük hükümdarların vakıf gelir kaynakları ile beslenen ve idare edilen hastahâneler için bu ansiklopedide «Bîrnarhâne» maddesine bakınız.



Geçen asırda tıb ilmi avrupada süratle inkişaf etmiş ve hastahâneler çağdaş tıbbın icablarına göre 'kurulmaya başlamış iken, Tür-kiyede Tanzimat Devri denilen uyanlk mutla-kiyet devrimde dahi, hükümet ve belediye, devlet merkezi olan İstanbulda bile, sivil halk için hastahâneler yaptırmayı düşünmemiştir.

Bu yolda ilk sıhhat müessesesi ancak 1865 den sonra kurulmuşdur; şöyle ki:

Hicrî 1281 (milâdî 1865) yılında İstanbulda bir kolera salgını olmuştur, ki târihimizde büyük kolera diye anılır, her gün yüzlerce kişi ölmeye t>aş-lamışdır. Halkın azametli ekseriyeti mutaassıb, avam tabakası ise kara câhil, çağdaş tıb ilminin hastalığa müdahalesi küfür telâkki edilmek tedir. Âfet karşısında halk da hükümet de şaşırmıştır, Büyükşehirde salgına karşı koruyucu tedbirler al-

ANSİKLOPEDİSl

mak için ne vâsıta ne de teşkilât vardır.

İstanbulda bu âfet karşısında, başka gaa-yeleri olup olmadığını düşünmek hakkımız değildir, insanî şefkat duygusu ile ilk harekete geçen hıristiyan tarikatlerine bağlı teşkilât oldu; İstanbula gelen 'bir kaç Fransız rahibesi Galatada Kuledibinde kiraladıkları bir dükkâna sekiz karyola koyarak, sokaklarda düşüb kalan bâzı biçâreleri buraya naklettirdiler ve ilk tedaviye başladılar. Bu asil hareket Belediyeyi ikaz etti, yine orada, Kuledibinde bir ev kiralayub bu rahibelerin emrine verdi ve o fedakâr kadınlara daha geniş yardım imkânı sağladı. Kolera bittkden sonra da rahibelerden asil hizmetlerine devamları rica edildi, hastahânelerine, her hangi bir hasta-lıkdan muzdarib olan gurebâyı kabul ederek tedavi edeceklerdi; gereken masrafı, hastahâ-ne hekim ve inüstahdemlerini Belediye temin edecekdi. Bu suretle İstanbulda ilk belediye hastahânesi kurulmuş oldu. Bu binanın kolera salgını zamanında yapılmış ve ressamı bilinmeyen bir resminde kapusunun üstündeki levhada türkçe ve fransızca olarak ismi «Altıncı Dâire Hastahânesi. Ambularice Munici-pale» diye yazılıdır.

Kısa bir zamanda müessese inkişaf etti ve Kuledi-bindeki ev küçük geldi. 1874 de Beyoğlu Belediye dâiresi Tophanede Defterdar Yoku-



BELEDİYE KÜTÜBHÂNBSİ

şunda büyük bir ahşab konak kiraladı ve Ku-ledibindeki hastahâneyi oraya nakletti; sonra bu konağı satın aldı.

Fakat Defterdar Yokuşundaki hastahâne-de Mnyevî hastalıklardan ziyâde Galata v« Beyoğhmdaki umumhane, meyhane vesâir, yerlerde bıçaklı tabancalı kavgalarda yaralanmalara bakılmaya başlandığı için müesseseye «Altıncı Dâireyi Belediye Mecrûhin Hastahânesi» adı verildi (İstanbul Belediyesi maddesine bakınız).

Bibi. : Osman Nuri Ergin; İstanbulda İlk Belediye Hastahânesi.

BELEDİYE KÜTÜBHÂNESİ — İstanibu-lun zengin umumî kütübhânelerinden biri; İstanbul Belediyesinin büyük şehirde en büyük eserlerinden biri; Bayazıd Meydanında Baya-zıd Medresesindedir; aşağıdaki tarihçeyi, bu satırların yazıldığı sırada kütübhâne müdürü olan ve yıllardanberi bu müesssesede kalemle ifâ edilemiyecek gayret ve himmetle çalışan seçkin gene aydınlarımızdan M. Orhan Durusoy'un «İstanbul Belediye Kütüphanesi Alfabetik Katalogu» adındaki büyük eserinin birinci cildinin mukaddimesinden alıyoruz :

«Belediye kanunu gereğince, Belediyeler şehirde bir kütübhâne ve müze kurmak mecburiyetindedirler. İstanbul Belediyesi gerek kanunî mecburiyet ve gerek hemşehrilirinin ilmî ihtiyaçlarını karşılamak arzusu ile 1929 senesinde bir müze ve kütübhâne kurmak teşebbüsünde bulunmuş, Vali ve Belediye Başkanının (Muhîddin Üstündağ'ın) riya-'



BELEDİYE KÜTÜPHANESİ

— 2460


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 2461 —

BELEDİYE KÜTÜPHANESİ




seti altında Ord. Prof. Dr. Fuad Köprülü. Halil Edhem, Dr. Süheyl Ünver ve Osman Nuri Ergin gibi kıymetli zâtleri toplayarak müessesenin temelini atmıştır.

«Bu heyet ilk teşebbüs olarak, Atatürk'ün


içinde memleketin kurtuluşunu hazırladığı
Şişlideki târihî evde bir inkilâb müzesi açmak
için gerekli eşya ve. vesikaları toplıyarak bü
yük inkilâbın safhalarını, ve bilhassa onun ku
rucusunun hâtıralarını yaşatacak bir müze
yapmaya çalışmıştır. Ayni zamanda yalnız
Atatürk devrinin değil. Lâle Devrindenberi
girişilen inkılâblarımızın ve yeniliklerin de
teabiti için o devirlere âid eşya, kitab, gazete
ve mecmuaları da cem etmeye başlayan bu
heyet, o binaya sığmayacak kadar malzeme
topladıktan sonra, Şişlideki târihî evin yalnız
Atatürk devrine ve hâtırasına tahsisini uygun
görmüş, diğer mevzudaki müze eşyasının ve
adedi onbinleri aşan kıymetli kitab ve gazete
koleksiyonlarının, yeni tamir ettirilmiş olan
Bayazıd Medresesine nakline karar vermiştir
(B.: Bayazıd Medresesi). s

«Medreselerin lağvını müteâkib bu bina bir müddet muattal kalmış idi; sonra bir aralık erzak tevzi merkezi olarak kullanılmış, daha sonraları, birçok medreselerimizde olduğu gibi içine fakir aileler yerleştirlmiş ve kısa bir zaman da talebe yurdu olarak kullanılmıştı. Pek harab bir halde bulunan ıbu medrese İstanbul Belediyesinin himmeti ile restore edilmiş, Önündeki (yapı muzahrâfatı salaş dükkânlar, ahşab evler ve dükkânlar) yıktırılarak etrafı park hâline getirilmiş, Türk mimarîsinin şaheserlerinden olan Medrese meydana çıkarılmıştı.

, «1931 senesinde Bayazıd Medresesine taşman eserler Müze ve Kütübhâne olmak üzere ikiye ayrılarak medresenin bir koridoru ile o koridor üzerindeki odalar müze ve diğer koridoru ile odaları da kütübhâne olarak tanzim edilmişdir. Medresenin dershanesi kütübhâ-nenin umumî mütalâa salonu olmuştur. '

«Belediyenin bu teşebbüsü, lâyık olduğu şekilde, hamiyetli ve ilim sever vatandaşlarımızla resmî teşekküller tarafından desteklendiğinden, az bir müddet içinde büyük teber-rülere mazhar olmuş ve ayni zamanda geniş salâhiyeti bulunan heyetin mubayaa suretiyle temin ettikleri eserlerle müze ve bilhassa kütübhâne birden büyümüş ve genişlemiştir. Bu-

nun neticesi müze ile kütüphanenin bir arada tek binaya sığamayacağı anlaşılmıştır. Bu sefer yine İstanbul Belediyesi eli ile, Atatürk Bulvarı üzerinde Bozdoğan Kemeri yanında harab bir vaziyetde duran Gazanferağa Medresesi restore edilerek müze eşyası 1945 de oraya nakledilmiş (B.: Belediye Müzesi; Belediye Müzeleri) ve Bayazıd Medresesi o tarih-den itibaren kütübhâne olmuşdur..» (M. Orhan Durusoy).

Aşağıdaki notlar da kıymetli kütübhâne-cimiz ile 1961 yılı şubatında yapılmış bir mü-lâkatda tesbit edilmişdir :

Belediye Kütübhânesinin temelini İstan
bul Belediyesinin kendi kitabları teşkil etmiş-
dir. Şehiremâneti devrinden beri, başda Emin-
lik, Reislik makaamı, bu büyük müessesenin
muhtelif dâirelerinde birike gelmiş kitablar
toplanarak Bayazıd Medresesinde kurulan
umumî kütübhâneye mal edilmişdir, içinde
nadide eserler pek çok olan bu kitabların müf
redatı şudur: *

8311 cild arab asıllı türk harfleri ile

7605 » lâtin asıllı türk harfleri ile

10286 » fransızca, ingilizce, almanca

160 » italyanca

91 » lâtince

1722 » ermenice

712 » rumca

300 » rusça

200 » şâir yabancı dillerde

46 » çoğu yazma Kur'anı Kerim

1386 » arabca

290 » farşça

546 » salname

319 » takvim

38 » atlas

252 » harita

406 » albom

482 » yazma eser

2485 » gazete-

5968 » metmua

36643 » cild kitab

Bu rakama depoluk denilen 6294 cild kitab idhal edilmemişdir.

1931 yılından 1960 yılına kadar geçen 29 sene içinde Belediye Kütübhânesine bağış yolu ile 14 hususî kütübhâne katılmış, Kütübhâneye bu bağışlar ile de eşsiz kıymetde eserler girmişdir. Bağış tarihi sırası ile şunlardır:

7382 cild Mullim M. Çevdei Kütübhânesi * 1950 » Ziya Emiroğlu Kütübhânesi 1274 » Yahya Recâi Kütübhânesi

2551 » Talât Bayrakçı Kütübhânesi

7973 » Osman Nuri Ergin Kütübhânesi

611 » JBadreddin Celâl Antel Kütübhânesi

2195 » İzzeddin Derbend Kütübhânesi

780 » Ali Ulvi Ermiş Kütübhânesi

799 » Bahâ Toven Kütübhânesi

596 » Ali Haydar Taner Kütübhânesis

894 » . Bedri Göknil Kütübhânesi

643 » Talât Özkan Kütübhânesi

578 » İhsan Karabatur Kütübhânesi

1156 » Hakkı Nezihi Ersoy Kütübhânesi

29382 cild kitab

Bu ondört kütübhâne arasında Muallim M. Cevdet ile Osman Nuri Ergin'in bağışları vatanperverliğin, pek muhteşem, pek ulvî örnekleridir. Bu iki büyük kütüıbhânenin müfredatı da şudur:

M. Cevdet Kütübhânesi

2258 cild arab asıllı türk harfleri ile 4167 » fransızca, ingilizce, almanca 957 » pek kıymetli, nadide türkce yazmalar.

Osman Nuri Ergin Kütübhânesi

4072 cild türkce ve garb dillerinde 1830 » arabca 112 » f arşça

1959 » pek kıymetli, nadide türkce yazmalar.

Temelini Belediyenin 36643 cild kitabı teşkil eden kütübhânenin kitab mevcudu 29382 cildlik bağışla bir misli artmış, 66025 cild olmuştur.

Yukarıdaki rakamlarda faraza 10 cildlik Evliya Çelebi Seyahatnamesi tek eser olarak alındığı için l cild itibar edilerek gösteril-mişdir. Misâli yine tarihlerden alalım, Evliya 10 cild, Naimâ 6 cild, Râşid 6 cild, Cevdet Paşa 12 cild gösterildiği takdirde Belediye Kütübhânesinin kitab sayısı 20 temmuz 1960 tarihinde 86899 cild idi.

Bütün kitabların fişleri yapılmış ve okuyucuların istifâdesine arz edilmişdir.

Yukarıda da kaydedildiği gibi kütübhâne idaresi iki devre geçirimişdir; kuruluşundan 1945 yılma kadar kütübhâne müdürleri ayni zamanda Belediye Müzesi müdürü olmuşlardır; bu devre içindeki müdürler şu zâtlerdir:


  1. — Hayreddin Nedim Bey

  2. — Ahmed Ziya Akbulut

  3. — Selim Nüzhet Gerçek

  4. — Hüseyin Şemseddin Güneren.

1945 de İsmail Hakkı Baykal Belediye Müzesi müdürlüğüne tâyin edilmiş, H.Ş. Güneren yalnız kütübhâne müdürlüğünde kal-mışdır; onun 1952 de emekliye ayrılması ile M. Orhan Durusoy müdür olmuşdur (B.: Hayreddin Nedim Bey; Akbulut, Ahmed Ziya; Gerçek, Selim Nüzhet; Güneren, Hüseyin Şemseddin; Durusoy, M. Orhan).

Kütübhânenin müdürden gayri 3 kütübhâne memuru, l muhasebeci ve kâtib, l yardımcı memur, 2 daktilo, 3 hademe, l mücel-lid ve l bekçiden mürekkeb 12 kişilik bir kadrosu vardır.

Belediye Kütübhânesi her gün saat 9 -12 ve 1.30 - 5 arası açıkdır, yalnız her ayın onbe-şinci günü umumî temizlik yapılır, o gün kapalı kalır.

İstanbul Belediye Kütübhânesi Alfabetik katoloğu — İstanbul Belediye Kütübhânesi müdürü M. Orhan Durusoy tarafından 'büyük himmet ile tertib edilmiş bir eserdir; üç cildi basılmışdır:

1. cild — Osman Nuri Ergin kitablarının
arabca ve farsca basma eserler katalogu (Bu
'cildin başında kütübhâne müdürü M. Orhan

Durusoy'un Kütübhâne hakkında onaltı sayfalık bir mukaddimesi vardır); 1953, katalOK metni 298 sayfa,



  1. cild — Osman Nuri Ergin kitabları
    nın arabca ve farsca yazma eserler katalogu;
    1954, katalok metni 155 sayfa,

  2. cild — Osman Nuri Ergin kitabları
    nın türkce ve yabancı garb dilleri üzerine
    eserler katoloğu; 1954, katalok metni 508 say
    fa,

O. N. Ergin kitablarının türkce yazılarını ihtiva eden, 4. cild baskıda olup 1961 'de ancak on forması basılmış bulunuyordu. Baskısına 1953 de başlanmış, 1954 de üç cildi 4amamlanmış olan bu kıymetli katoloğun, o tarihden bu yana altı yıl içinde 4. cildinden ancak on formanın basılmış olması, öyle zannediyoruz ki kütübhânenin büdce imkânsızlığı yüzündendir. Sekiz cild kadar olacak bu katalogun bir an evvel tamamlanması gerekir; ancak bin nüsha basılan katalogun baskı masrafının bir hayır sahibi tarafından temini, bu büyük kütübhâneye yapılacak pek yerinde bir bağış olur.

BELEDİYE MÜZELERİ

— 2462 —


istanbul



— 2463

Belediye Müzesinin bulunduğu Gazenferağa Medresesi (Resim : Bülend Seren)

Öğrendiğimize göre İstanbulun eski vali ve belediye reislerinden Ord. Prof. Fahred-din Kerim Gökay Belediye Kütübhânesine 20.000 cildlik kütübhânesini bağışlayacağını vaad etmişdir, hakikat olduğu gün devlet adamı profesör İstanbula eşsiz bir armağan vermiş olacaktır. Kütübhâne Müdürlüğü, Baya-zrddaki Medresesi de 20.000 cildlik yeni bir kütübhâneyi alacak yer olmadığı için Çarşı-•kapudaki Merzifonlu Karamustafapaşa Medresesini restore ettirmiş ve hattâ kitab dolaplarım, mütalâa odası masa ve iskemlelerini dahi yaptırmış ve kütübhânenin bu yeni bölümüne de muhterem profesörün adını vermeyi kararlaşdırmışdır, elhak kadirşinaslık olacaktır. Fakat 1961 yılı ocak ayında İstanbulun Fethi Derneği ile bu müesseseye bağlı Yahyakemal Enstitüsü ve Yahyakemal Müzesi Fatih Medreselerindeki yeri çok büyük olduğu için daha uygun görülen Merzifonlu Medresesine nakledilmiş; Belediye Kütüphanesinin 20:000 cildlik Gökay Bölümü için de yeni bir bina bulmak durumu çıkmışdır.

BELEDİYE MÜZELERİ — Her birinde eşsiz kıymetde millî hâtıralar ve eşya toplanmış dört müzedir :

l — Atatürk Bulvarı üzerinde Bozdoğan Su Kemerinin hemen yanı başında Gazanfer-ağa Medresesinde Belediye Müzesi (B.: Belediye Müzesi; Gazanferağa Medresesi).

2 — Şişlide vaktiyle Atatürke ikaametgâh olmuş binada Atatürk ve İnkiiâb Müzesi (B. : Atatürk ve İnkılât1 Müzesi).



  1. — Rumelihisarında Tevfik Fikretin evi
    «Âşiyan» da Âşiyan Müzesi (B.: Âşiyan, Âşiyan
    Müzesi).

  2. -^ Beşiktaşda Ihlamur Kasrında Tan
    zimat Müzesi (B.: Tanzimat Müzesi; Ihlamur
    Kasrı).

Dört müzenin memur ve muhafız kadroları ayrı olup Belediye Reisliğine bağlı bir müdür tarafından idare olunurlar. 1961 yılı mart ayında (1961 mâlî yılı başında) Belediye Müzeler Müdürlüğü ile Belediye Kütübhâ-nesi Müdürlüğünün bir şahıs üzerinde toplanması, bu satırların yazıldığı 1961 şubatında tahakkuku kesinleşmiş bir karar halinde idi (B.: Belediye Kütübhânesi).

İstanbul Belediyesi tarafından 1929 da evvelâ «İnkiiâb Müzesi ve Kütübhânesi» adı ile bir müdür idaresinde ve Beyazıd Meydanındaki Bayazıd Medresesinde 'bir kültür mü-

essesesi kurulmuştur. 1932 de Atatürkün Şişlideki evinde «Atatürk ve İnkiiâb Müzesi» açılmış, Bayazıd Medresesinde Kütübhanüıin yanında bulunan müze sâdece toir şehir müzesi olarak kalmıştır; 1929 dan 1945 yılına kadar sırası ile: Hayreddin Nedim Bey, Ahmed Ziya Akbulut, Selim Nüzhet Gerçek ve Hüseyin Semseddin Güneren Müze ve Kütübhâne Müdürlüğünde bulunmuşlardır (B.: Hayreddin Nedim Bey; Akbulut, Ahmed Ziya; Gerçek, Selim Nüzhet; Güneren, Hüseyin Şemseddin).

1945 de Belediye Müzeleri kütübhâneden ayrılıp müstakil bir müdürlük olmuş, H. Ş. Güneren kütübhâne müdürü kalarak İsmail Hakkı Baykal müze müdürü tâyin edilmiştir (B.; Baykal, İsmail Hakkı); Bayazıd Medresesinde bulunan eşyası da tamir ve restore edilen Gazenferağa Medresesine nakil olunarak «Belidiye Müzesi» adını almıştır.

İsmail Hakkı Baykaldan sonra Edhem Sezdi belediye müzeleri müdürü olmuş (B.: Sezdi, Edhem) ve 1960 yılma kadar bu vazifede kalarak, sonra açılan diğer iki müze ile beraber belediye müzelerinin inkişâfında ve müzelere millî ve târihî hatıralar taşıyan eşyayı toplamada büyük himmet ve.gayret sar-fetmişdir; hakikaten canla -başla çalışmıştır.

1960 yılı sonbaharında Edhem Sezdi Eminönü nikâh memurluğuna nakledilmiş ve Belediye Müzeleri müdüıiüğüne'Belediye Kütübhânesi müdürü Orhan Durusoy (B. : Durusoy, Orhan) vekâleten tâyin edilmiştir. O. Durusoy belediye müzeleri müdürlüğü için elyak bir sima olmakla beraber Belediye kütübhâ-. n esinin, ruhu yerinde bir müdür olduğu için her iki müdürlüğün asaleten bu zâtin uhdesinde birleştirilmesi, 1961 şubatında, yukarıda da kaydettiğimiz gibi kat'iyet kesbetmiş bir durumda idi.

BELEDİYE MÜZESİ — Atatürk Bulvarı üzerinde Bozdoğan Su Kemerinin hemen yanı başında Gazanferağa Medresesinde (B.: Gazanferağa Medresesi) -kıymetli millî hâtıraları ve eşyayı ihtiva eden bir müzedir.

Bu müze İstanbul Belediyesi tarafından 1929 da evvelâ «İnkiiâb Müzesi ve Kütübhânesi» adı ile bir müdür idaresinde ve Bayazıd Medresesinde kuruldu. 1942 de Atatürkün Şişlideki evinde «Atatürk ve İnkiiâb Müzesi» ayrılıp müstakil bir müdürlük oldu; Bayazıd Medresesinde kütübhâne ile beraber bu-

ANSİKLOPEDİSİ

lunan müze sâdece bir şehir müzesi olarak kaldı; bu durum 1945 yılına kadar devam etti.

1945 de Belediye Müzesi kütübhâneden ayrilıp müstakil bir müdürlük olmuş, Bayazıd Medresesinde bulunan müze eşyası da tamir ve restore edilen Gazenferağa Medresesine nakledilmişdir.

İstanbul Belediyesi tarafından Âşiyan ve Tanzimat müzeleri açılarak Belediye Müzelerinin sayısı dörde çıkmış, fakat hepsi bir müdürün idaresine verilmiştir.

Belediye Müzeleri müdürlük makamı Gazanferağa Medresesindeki Belediye Müze-sindedir (B.: Belediye Müzeleri).

Belediye Müzelerinin temelinin atıldığı 1929 yılından 1961 yılına kadar geçen 31 yıl içinde müze müdürlüğünde bulunmuş olan zevat şunlardır:



  1. Hayreddin Nedim Bey, müze ve kütübhâne
    müdürü

  2. Ahmed Ziya Akbulut, müze ve kütübhâne
    müdürü

  3. Selim Nüzhet Gerçek, müze ve kütübhâne
    müdürü

  4. Hüseyin Şemseddin Güneren, müze ve kü
    tübhâne müdürü

,5— İsmail Hakkı-Baykal, müzeler müdürü 6— Edhem Sezdi, müzeler müdürü

BELEDİYE MÜZESİ

7— Orhan Durusoy, müzeler müdürü ve kütübhâne müdürü.

1961 yılı şubat ayında Gazanferağa Medresesindeki Belediye Müzesi İstanbul Ansiklopedisi adına ziyaret edildiğinde aşağıdaki notlar tesbit edildi (Bu notları, eşyanın müze binasındaki yerlerini aydın gössterebilmek için çizdiğimiz bir krokiye göre yazıyoruz; bu kroki hiç bir mimarî kıymet, taşımaz, sâdece bir rehberdir):

Dış avludan binaya girilince I numaralı koridorun sol kısmı:


  1. — Piyano

  2. — Fes kalıtacısı dükkânı vitrini

Bu vitrinin yanında Haseki Hastâhanesinin 1893 yılındaki tamirinde kapusuna konulan bir çerçeve içinde krem renkli kadife zemin üzerine tahta oyma osmanlı arması.

Duvarda: 1903 yılında Amerikada Pensil-vanya eyâletinde bir şirketin, dubalar üzerinde yeni bir Karaköy - Eminönü Köprüsü inşâsı için gaa'yet büyük bir proje resmi.

3 — Eski asa ve bastonlar vitrim.

II numaralı koridorda medrese odaları tarafında duvarda boydan boya büyüklü küçüklü yağlı boya tablolar vardır. Eski İstanbul için kıymetli birer .vesika olanlar :

Kenar mahallelerden ahşab evler (üç tablo). Fenerbağçe (1900?)

BELEDİYE MÜZESİ

2464


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 2465 —

BELEŞ




Bir Boğaz manzarası

Salacakda deniz hamamı (1870-1890?)

Yenikapu (Sami Boyar).

Eski bir sokak (Henri Palla, 1897).

Üsküdarda bir köşe (Mustafa Nuri. 1890-1900?)

Bayrampaşa Sebili (Ş. Ferid. 1890-1900?)

Taşkasab Cemii (Ş. Ferid 1890-1900?)

İkinci Selim Türbesi (Ş. Ferid. 1890-1900?)

Üsküdar (1900?)

Topkapu Sarayında Altın Yol

Şehidlik Tepesinden Rumeli Hisarı

Kanlıcada Meşruta Yalının içi

Kanlıcada bir köşk (1900?)

II numaralı koridorda vitrinler ve eşya



  1. Pirinç Maşallah madalyonlu eski bir cami
    saati

  2. Fildişi - Kemik işler vitrini

6 ve 7 — Cild tezyinat kalıpları vitrini 8-— Minyatür ve lake vitrini 9— Çiniparçaları vitrini

  1. Pabuç, yemeni, çarık, çizme, terlik, takun
    ya vitrini

  2. Karışık deri eşya vitrini: Körük, kemer,
    bâzûbend, kese, matralar.

  3. Tahta oyma eşya vitrini

  4. Çekmeceler vitrini
Musikî âletleri vitrini <

15— Köşede Neyzen Tevfik vitrini (Fotoğrafları, uyur iken yapılmış bir resmi, nüfus cüzdanı teşbihi, diviti, neyleri ve nısfiyeleri, gözlüğü, basılmış kitapları, gürz - asası).

II numaralı koridor üzerindeki odalar :

Ortadaki dört odanın koridora açılan kapuları kapatılmıştır; içerden yeni kapular açılarak altı oda yekdiğerine bağlanmıştır; ziyaretçi l numaralı odadan girer, 6 numaralı odadan çıkar.

1 No. lı oda: Bizans İstanbulu


  1. » : Fatih İstanbulu

  2. » : Tarikatlar. Müzenin zengin ve kıy-

metli bir köşesi.
%4 » : Dünkü İstanbul

Bilhassa Preziosi'nin resimleri ile tezyin edilmiş.

5 . » : Bugünkü İstanbul

6 » : Yarınki İstanbul

İmâr projeleri.

III numaralı koridorda duvarda resimler:

Üsküdardan İstanbul (J. Schranz, gravür) Brindezinin gravürleri. Kırım Harbinde Boğazda müttefik gemleri (Büyük bir gravür). Bedestende bir dükkân, gene tüccar ve hanımlar (Yağlıboya). Kızlarağası (Şevket, 1334). Barbaros Hayreddin Paşa portresi Fuad Seyhanın üç yağlı boyası : Hamam nalını ve tas; Şamdan, İbrik, Tepsi; Çini kâse, Çini ibrik, kemik kaşıklar.

III numaralı koridordaki vitrinler ve eşya:

16— Kolluk önünde saz çalan yeni
çeri neferi (alçı heykelcik,

Mesrur İzzet).

17— 23— Bez ve muhtelif kumaş
lar üzerinde ipek veya sırma
işlemeli yahud sade eski gi
yim eşyası, esvab, çamaşır
vitrinleri.


  1. Madenî süs eşyası vitrni.

  2. Sancak alemleri vitrini

  3. Nazarlıklar, muskalar, büyü
    ler vitrini

lir numaralı koridorda Dershanede: Burada Müzenin en kıymetli eşyaları toplanmıştır:

27— Balgamî taş eşya vitrini.

28 ve 29— Eseri İstanbul (Eyyub çini mâmûlâtı) vitrinleri

Belediye Müzesinin tanzim şeklini gösterir kroki




  1. Sedefli çekmeceler vitrini

  2. Yıldız Fabrikası mâmûlâtı vitrini
    32 ve 33— Beykoz mâmûlâtı vitrinleri




  1. Tahta oyma eşya vitrini

  2. Sedefli Beşik vitrini

  3. Teşbihler vitrini

  4. Sedefli hamam nalın ve iskemleleri vitrini
    Derhânenin duvarlarına İstanbul şehremin-

leri ve belediye reislerinin resimleri asılmıştır.

IV numaralı koridorda duvardaki resimler:

Büyük Kapalı Çarşının içinden bir köşe (yağlı

(boya)


II. Abdulhamid devri askeri kıyafet fotoğrafları

Brindezinin eski osmanlı kıyafetleri resimleri

İki parça İstanbul panoraması gravürü.

IV numaralı koridorda vitrinler ve eşya:

33.44__ Dörder katlı 7 vitrinde çini ve cam eşya koleksiyonu -

45.49— Beş vitrinde bakir eşya koleksiyonu.

50— Köşede üstünde fırıldağı ile macuncu tablası ve sehpâsı.

IV numaralı koridor üzerindeki odalar: Burada da ortadaki dört odanın koridora açılan kapıları kapatılmıştır; içerden yeni kapular açılarak altı oda yekdiğerine bağlanmıştır; ziyaretçi 7 numaralı odadan girer 12 numaralı odadan çıkar.

7-10 No. lı odalar : İstanbul sanatları, kadifeler, muhtelif kumaşlar, el yazması kitab-lar, levhalar. Duvarlarda resimler, bilhassa Preziosi'nin resimleri.

11-12 No. h odalar: Kahvehaneler ve temaşa hayatı; duvarlada: Bu konularda resimler.

I numaralı Koridorun sağ kısmı:

Duvarda ressam Riza'nın 1287 tarihli on parça suluboya yeniçeri resimleri.

Buradaki vitrinler ve eşya :

51 ve Ş2 — Ok ve yay vitrinleri.



  1. 1827 tarihli bir piyano

  2. Lüleci tezgâhı

  3. Şehiremânetinin 1330 tarihli mermer lev
    hası

  4. Tophanenin dev kantarı (Tartıları arasında
    bir parça 250 okka ağırlığındadır).

  5. Sünbül Efendideki zincirli selvinin zinciri.

.Rehber krokide taranmış yerler Müze idaresince işgal edilmiş yerlerdir.

1961 de müze memurları Bayan Ayhan Şâhinbaşkan ile Bay Osman Şerifoğlunun isimlerini, mesleklerinde., bilgi sahibi iki memur olarak buraya kaydetmek vecîbemizdir.

Belediye Müzesi perşembelerden gayri her gün saat 10 -12 ve 14 -17 arasında açık-dır; ziyaretçilerden duhuliye alınmaz.

BELEDİYE ÖNÜ SOKAĞI — Üsküdarda, Doğancılar semtindedir; Halk Caddesi ile Tunusbağı Caddesi arasında dik açı şeklinde bir dirsekli sokaktır. Tam dirsekde Viransaray ve Şâirnailî Sokakları ile birer kavuşağı vardır. Halk Caddesinden gelindiğine göre; sağ tarafında sokağın sonuna kadar Doğancılar Par-kı uzanır. Sokağın yirmi iki adımlık yeri paket taşı, sonra dirseğe kadar kabataş, oradan sonuna kadar da yine paket taşı döşenmiştir.

Baş taraftaki ikinci, üçüncü evler geniş açı şeklinde bir dirsek yaptıklarından yol burada ancak bir araba geçebilecek kadar dara-lir, sonra dört araba geçebilecek kadar genişler, dirsekten sonra da evleri, dirseğe kadar aralarında bir de arsa bulunan ikişer katlı iki ahşap, iki^katlı bir beton, birisinin dışı saç kaplı üçer katlı dört ahşap meskenlerdir. Dirsekten sonra dört kapulu çıkmalı, balkonlu duvarlar kesme taştan ayni stilde üç katlı büyük bir konak, yanında zemin katı kagir dört katlı ahşap bir konak, onun yanında üç katlı, bir tarafı iki -kat ahşap bir konak olan Üsküdar Belediye Şubesi Müdürlüğü, onun yanında zemin katı kagir üç katlı ahşap bir konak, altında elektrikçi, iş bürosu iki dükkân, sonunda da üç katlı ahşab bir ev altında bir terzi dükkânı sıralanmıştır (Kasım 1960).

Hakkı Göktürk

BELEDİYE SAKAYI — (B. : İstanbul Belediyesi).

BELEŞ — Pırpırı külhânîler argosunda: 1) — Emek ve iş karşılığı olmadan, zahmetsiz kazanılan para; 2) — Değerinden çok ucuza alınan eşya; 3) —Hiç para vermeden elde edilen şey; 4) — Alınan hediye.

Misaller:

Pırpırı oğlan arkadaşına bir gümüş lira gösterir:



  • Beleş!..

  • Nerden?..

— Bir kokoniça (küçük hanım) Köprüde çarığını (para çantasını) düşürdü, askerler (paralar) saçıldı, topladım..

BELEŞÇİ

— 2466 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 2467 —

BELGER (N. Regad)



1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin