Fakıyrî tıfla dönmüşdür ârede Beşiktaşın toprâğ île oynar
beytinden ve Hasan Çelebi tezkiresinde şâir
Gazâlî'den bahsedilirken «Beşiktaşın da cami ve zaviye ve hamam binasına kasd ettikde» denilmesinden bu kasabanın vaktiyle «Beşiktâşî» tesmiye olunduğu anlaşılıyor. Beşik kelimesinin mâruf mânâsından 'başka, denizci-likde bir ıstılah olduğunu ve gemi beşiği tâbirinin, kızak üstüne kurulan yatak mânâsına geldiğini (A. Vefik Paşa, Lehcei Osmânî) düşünürsek, türk donanması ile pek sıkı alâkası olan Beşiktaş'ta, sahil üzerindeki taş sütunlar civarında gemi beşiği bulunduğunu. ve bu vesile- ile mezkûr sütunlara Beşiktâşî denildiğini kabul eder ve daha sonraları kasabanın ismi hâline gelen Beşiktâşî tâbirinin git gide halk ağzında, tıpkı «Kumkapısınm» Kumkapı, ve «Topkapısınm» Topkapı olmasjı gibi, Beşiktaş şekline geldiğini ileri sürebiliriz» (M. Câvid Baysun, Beşiktaşa dâir, Turing Kulub Belleteni).
Beşiktaş ismi üzerine yukarıdaki satırlar bizce, tam vukuf ile, en kesin ve .en doğru hükümdür.
Beşiktaşın arkasındaki sırtlarla beraber hem kendi yeri ve manzarası güzeldir, hem de buranın. Boğaza, Liman ağzına Marmaraya ve karşısındaki Anadolu yakasına nezâreti fevkalâdedir. Geçen asır ortalarında İstanbulu ziyaret etmiş ingiliz edîbesi Miss Pardo bu panoramayı şöyle tasvir ediyor:
«Boğazın büyük bir kısmını görür. Bulgurlu Dağının eteklerine yaslanmış Asya mücevheri Üsküdarın da karşısında; uzakdan Kadıköy semti görünür ve göz, berrak ufkun lâtif maviliğinde safire gömülmüş iri bir inciyi andıran Keşiş Dağının karla örtülü tepelerine kadar uzanır; göz biraz sağa dönerse, Saray-burnu ve muhteşem İstanbulun yedi tepesi ile karşılaşır».
Fetihden sonra buranın güzelliğini ilk keşfeden Kanunî Sultan Süleymanın süt kardeşi Trabzonlu Şeyh Yahya Efendi olmuş, güzel bir koru ile kaplı lâtif 'bir sırt üstünde yapdırtdığı tekkeye yerleşmiş, tabiat haşmeti ile mest, münzeviyâne yaşamış, vasiyeti gereğince de ölümünde oraya gömülmüştür; ki bu tekke ve etrafı sonraları Hızırlık adı ile Beşiktaşın namlı bir mesiresi olmuşdur.
Beşiktâşî sevmiş ve Beşiktaşda yerleşmiş ikinci büyük adam, Akdenizde Türk Donanmasının kesin hâkimiyetini kurmuş olan büyük Türk Amirali Barbaros Hayreddin Paşa-
dır. Yaz ve kış, maalesef yerini tesbit edemediğimiz Beşiktaşdaki yalısında oturmuş, Beşiktaşa bir cami, bir medrese, bir mekteb yaptırmış, Beşiktadaki yalısında ölmüş ve Beşiktaş sahilindeki türbesine defnedilmişdir.
Barbaros Hayreddin Paşanın Beşiktaşa olan teveccühü bu köye, Türk denizcilerini asırlar boyunca bağlayan asil bir hürmet ananesinin yerleşmesine s.ebep olmuşdur; onun ölümünden sonra, Kasımpaşa Tersanesinden sefere çıkan Türk Donanması evvelâ doğruca Beşiktaş önüne giderek orada lenger atmış, Kaptan Paşa ile harb gemilerinin reisleri Bar-borosun türbesini ziyaret etmişler, bir «Denizler Evliyası» gibi onun rûhâniyetinden niyazda bulunmuşlar; türbeyi bütün gemiler mürettebatının da kaafile kaafile ziyaretinden sonra Beşiktaş sularından lenger alan donanma, Sarayburnu yanında Yalı Kasrında Pâdişâhı da topla selâmladıktan sonra ya Marmaraya yahud Boğaz suyundan Karadenize açılmıştır.
Barbarosdan sonra namlı kaptan paşalardan Koca Sinan Pasa da Beşiktaşta Büyük bir cami, imaret, mekteb ve büyük bir çifte hamam yaptırmış; Kılıç Ali Paşa d.a bu köyü cami ve b'ir mekteple tezyin etmişdir.
Onyedinci asır ortasında Evliya Çelebi Seyyahatnâmesinde Beşiktâşî mâmur ve büyükçe bir kasaba buluyoruz; ünlü muharrir ve seyyah Beşiktâşî şöyle tasvir ediyor:
«Beşiktaş Bağçesi — Bayazıd Han asrında paşa yalısı idi. Pâdişâhlara intikal idü'b bihişt âbâd bir bağı irem oldu. Kat kat müte-addid kaaeler (avlular) ve şahnişinlerle âr,âs-tedir. Fakat o kadar vâsî değildir (B. ; Beşiktaş Sarayı).
«Civan kapucubaşı Bağçesi — Bir bağı cinandır.
«Kazancıoğlu BağgesL^^Bu^ da pâdişâh-
^
lara intikal .ektiğinden Murad Han^Dördııneü, Sultan Murad) kızı Kaya Sultana hibe etmişdir; vâpibüsseyir bir yalıdır. Bunda bir fev-kaan^şadırvan vardır ki dünyada öyle sanatlı feyvâre görülmemiştir.
«Bunlardan maada derûni şehirde Kire-mitcizâde, Küçükçavuş vesaire haneleri acîb hanelerdir. Ve sâhibleri ayan ve kibardır.
«Bu şehrin ehâlisi gaayet ehli zevkdir. Sulehâdan ehli hâl, sahibi vera' kimseler de vardır ."«Elkâsibi habibîbullah» fehvasına ik-
BEŞİKTAŞ
2564
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
2565
BEŞİKTAŞ
tidâen ekseri halk bâğibanlık iderek gûnâgûu ehli sünnet elbisesi giyerler. Halkının bir çoğu Anadolu tarafindandır. Halkının nimetleri mebzuldür.
«Hâkimleri şeriat tarafından Galata Kadısının naibidir. Muhtesibi, suba,şısı, lebideryasında bostancıbaşısı ve Beşiktaş Bağçesi ustası vesairedir. Gaayet mazbut şehirdir.
«Beşiktaşdaki Camiler — İskeleye yüz adım mesafede Koca Sinan Paşa Camii, yüksek kubbeli rûşen câmüdir, duvarları kırmızı ve beyazla yapılmış bir ibâdetgâhi müslimîn dir; haremin, taşrası çınar ağaçları ile müzeyyendir, bir köşesinde de mahkemei şer'i mü-bin vardır. Bir nâzik minaresi vardır. Mihrabı önünde demir pencereler içinde ayanı şehirden bâzi zevat medfundur. Öte tarafı tâ iskeleye varınca bir vâsi sahadır. Karşı tarafı Üsküdar dır.
«Hayreddinpaşa Medresesi nâmı âle bir medresesi, kırk aded mektebi sibyânı ebced-hânı, bir dârülkurâsı vardır. Dârülhadîsi yoktur.
«İskele başında ay ende ve revende misafirinin meksine mahsus bir kervansarayı vardır; çünkü bu iskele Kümelinden Anadoluya sevk olunacak askerin Üsküdara geçeceği benderdi.
«Üç hamamı vardır, yüz doksan kadar da saray hamamları vardır.
«Çeşme ve sebilleri de vardır ki suları misâli âbi zülâldir. Ezcümle Yahya Efendi Çeşmesi, târihi:
Konub içenlere sihhatler olun H. 945 (M. 1538-1539).
«Yetmiş kadar dükkânı var; şehrine göre dükkân ve çeşmeleri azdır. Lâkin her hâne ve bostanda tatlı su' kuyuları vardır. Hattâ te'mmuzda Galatamn suyu azaldıkda Beşiktaş-dan kayıklarla Galataya su taşırlar.
«Bağçelerinde dolma kabağı, lahana, ekşi dut ve yalılarında balığı meşhurdur.
«Mesireleri — Yahya Efendi Mesiresi bir kûhistâm vâsi çemenzardır ki içine asla güneş tesir etmez çınar, söğüd, sakız, servi, ceviz ağaçları ile müzeyyen bir vâdîdir. Akar suları dibinde sahibi hayrat tarafından birer çemenzâr sofa inşâ edilmişdir ki sarıasma, karatavuk, ishak kuşu, ispinoz, florina, başdan •kara, bülbüli bednam, bülbüli nîknâm gibi
kuşların feryâdü nâlişleri ehli teferrücün canına can katar; içinde yaranı safa taraf taraf sohbet iderler bir teferrücgâhi kadimdir.
«Tekkeleri — Mevlevihane Tekkesi lebi-derhâda olup sima'hânesi deryaya nazır fev-kaanî bir mevlevîhânedir ki İstanbulda ve gayri diyarda misli yokdur (B. : Beşiktaş Mev-levîhânesi).
«Ziyâretgâhları — Hazreti Yahya Efendi deryaya havale bir kûhi bülendin zirvesinde bir kubbei âlî içinde medfumdur. Kaptan Gazi Hayreddin Paşa lebideryada bir musanna kubbeli türbedir; bu türbeleri Sultan Sü-leymanın mimarbaşısı Sinan Usta bina etmiş-dir» (Evliya Çelebi Seyahatnamesi).
On yedinci asır ortalarında yaşamış ve İstanbul üzerine çok kıymetli bir tarihçe - sey-yahatnâme bırakmış olan büyük ermeni yazarı Eremiyâ Çelebi Kömürcüyan da (B. : Kö-mürciyan, Eremiyâ Celebi) Beşiktaş hakkında şunları yazıyor:
«Dolmabağçeden az ileride Arab İskelesi denilen Mçük bir iskele ve Beşiktaş Bağçesi ile kasırlar vardır. Birinci Sultan Ahmed bunları daha geniş ve yedi kubbeli olarak diğer bütün köşklerden daha çok güzel olarak yap-tırmışdır, fakat kendisine bunun safâsmı sürmek nâsib olmamışdır. Burada çıkarılan lâtif bir su fıskiyeli ve şadırvanlı havuzlara dökülür.
«Beşiktaşm yukarı kısmında bir mikdar ermeni ile küçük ermeni kilisesi vardır. Eski-denberi mevcud olan rumlarm ayazmaları ve bir de kiliseleri bulunmaktadır. Türklerin büyük bir camii (Sinanpaşa Camii), hamamları ve çarşıları vardır. Buradaki bağçeler ve mandıralar birer mesiredir. Sahilde müftülük ve kadıaskerlik etmiş ulemâ efendilerin yalıları, yalılarının arkasında da bostanları vardır. Sonra bir Mevlevihane vardır, İstanbulda bunun gibisi yoktur» (H.D. Andreasyan tercümesi).
Beşiktaş onsekizinci asrın ilk otuz yılı içinde süratle inkişâf ederek en mâmur, en parlak devrini yaşadı. Zamanına «Lâle Devri» denilen büyük vezir Nevşehirli Dâmâd İbrahim Paşanın bu semti sevmesi, kendisinin ve yakınlarının Beşiktaşda mükellef yalılar yap-dı-rması, bu yalılara çiçek bağçeleri tarh ve tanzimi, bilhassa lâle bağçeleri, yaz geceleri bu lâle bağçelerinde çırağan eğlenceleri Beşiktaşa
göz kamaşdıran bir revnak verdi; «Beşiktaş» adı Türk Divan Edebiyatına pek saltanatlı girdi. Tadımlık divânı ile Lâle Devrini tek başına temsil edebilen ve şiir dilimize yeni bir hava getirmiş olan, bundan ötürü çağdaşları tarafından «taze dilli» diye övülen asrın mümtaz şâiri Nedim de, velinimeti İbrahim Paşanın yaranı arasında Beşiktaşda bir ev (muhakkak pek mükelleef bir konak veya yalı) sahibi oldu; gene ve rind şâirin buradaki hayatı mechulü-müzdür, fakat bir gazeli ile bir şarkısında şirin
x imâlar vardır :
\
V_ GAZEL
Muradın aBlaTnrel-gajnzenin, iz'anımız vardır Belî söz bilmeziz amma biraz irfanımız vardır O şuhun sunduğu peymâneyi red itmeziz etbet Anınla böylece ahd itmişiz, peymânımız vardır Münâsibdir sana ey tıflı nâzım höccetin al, gel Beşiktaşa yakın bir hânei viranımız vardır Güzel sevmekde, zâhid, müşkilin varsa bizden sor Bizim ol fende çok tahkikimiz, itkaammız vardır Kocub her şeb miyânm canına can katmada ağyar Behey zâlim sen insaf et bizim de canımız vardır
ŞARKI
Aceb reşkeyledi tab'ını nevâyi andelibâne Olur mu bülbül olsak biz dahî bir verdi handâne Açıldı lâleler güller, güzeller çıkdı seyrâne Açılsak biz de bir kaç gönce leblerle gülistâne
Sana dildâdeyim ey şuh istersen dil-azâr ol Eğer yoğîse de uşşâka rahmin, sevdiğim var ol Ne çâre kaail olduk hep cefâcûy ü sitemkâr o] Ne olur sen hemen !utf eyle bizden olma bigâne
Çeküb bir iki sağar şîşei namusu sındırsak Dilî serdin bir az uşşâka germ itsek ısmdırsak Senî ağyardan bir îki gün alsak salındırsak Ne var bir turfa satsak servi nâzım biz de yârâne
Aman pek yârelendim ol nigâhi şûhi evbâşe Kapıldım doğrusu ol yâlü bale ol güzel kaaşe Geçersen semtimizden, yolun uğrarsa Besiktâşe Efendim gel mürüvvet kıl, senindir bende vü hâne
Senî gördüm ki ol şuhun tutub tenhâce damanın Meğer kim arz iderdin aşkı müşkil râzi pinhânm Şatâretlerle gâhî güldürürdün lâ'li handanın Ne sihreylerdin ol şuha ne söylerdin Nedîmâne
Nedim'in yanında pek sönük kalan Sami, Beşiktaşı, bir şarkısında Kâğıdhânedeki Sa'dâ-bâd mamuresini överken zikrediyor:
Sarayburnu Beşiktaş, Üsküdar ü Kasrı Tersane Cihan bağında yokdur gerçi bunlar gibi şahane Velî gayri mükerrerdir bu tarhi pâdişahâne Safâlar île Sa'dâbâde gel sevketlû hünkârım
Fakat vine o devrin adamı Neccarzâde
Şeyh Riza Efendi (Ölümü H. 1159, M. 1740) sırf Beşiktaşm sânında gazellerin sahibidir :
GAZEL
Açıldı yine goncei gülzâri Beşiktaş Mânendi cjlhân oldu çemenzâri Beşiktaş Gördüm o mehi zîri dirahti emelimde Aksetti ruhi âline gülnâri Beşiktaş Yahyâyi Beşiktaşı ziyaret idelim gel Oldur sebebi ziyneti kühsâri Beşiktaş Gel Ahmedi Turanı dahî eyle ziyaret Hakkaa ki odur bâisi envâri Beşiktaş Âguuşi muhabbetde yer etti dili zâre Şad eyledi tıfli dili dâdâri Beşiktaş Gel geşt idelim yâr ile pirâmeni deşti Z ey net çemeni sahnini ezhâri Beşiktaş Rûmal idelim hâki deri Şeyh Rizâye Tâ keşfi cemâl eyliye ruhsâri Beşiktaş
GAZEL
Açıldı dilâ lâlei gülrengi Beşiktaş İşrâbi çerâgân ider ahengi Beşiktaş Gül devridir ey sahi felekcâh kerem kıl Teşrifine amadedir evrenki Beşiktaş Mağbûni şiyenı tıflı debistânı haremdir Mahbûbi serâperdei ferhenki Beşiktaş Pâbendi hevâ olmaz obed dâmi firîbe Şehbâzi şikâr âveri nîrenki Beşiktaş Dîvânı hümâyûnu şehi mülketi nâza Dâd âver olur gulgule serhenki Beşiktaş Mâhi dili sayd ider göz göre cana Dâmi hevesi riştei şebrenki Beşiktaş Sevdâzedei silsilei kaydi Rizâdır Şehbâzi şikâr âveri nîrenki Beşik'tâş
1730 ihtilâlinden sonra Beşiktaş bir asır kadar devlet ve saltanat eli ile imardan mahrum kaldı, ancak halk yapıları ile ağır ağır inkişaf etti. Beşiktaşdaki Hasbağçe ve aradaki kasırlar da ya tamir edildiler, yâhud yem bir pâdişâhın zevkine göre yeni küçük bir kasır yapıldı. Lebi deryada mîrî sultan sâhilsaray-lan da sâhib değiştirdikçe tamir ve tâdil edildiler. İkinci Sultan Mahmud 1826 da kanlı bir ş:ehır muharebesi ile Yeniçeri Asker -Ocağını kaldırdıktan sonra osmanlı pâdişâhlarının daimî ikaametgâhı olan Topkapusu Sarayında oturamadı, yazlı kışlı oturmak için Beşiktaşı seçdi; evvelâ ayrı ayrı kasırlardan, dâirelerden mürekkeb olan ve her biri ayrı bir devrin eseri olan Beşiktaş Sarayında yerleşti, sonra lebideryada bir büyük kışlık saray yaptırdı (B. : Beşiktaş Sarayı).
1730-1826 arasında divan şâirleri Beşiktaşı unutmadılar, fırsat buldukça gazellerde; şarkılarda, kasidelerde bu güzel semtden bahsettiler:
BEŞİKTAŞ
2566 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
BEŞİKTAŞ
S AB Kî
Şehlevendiın kanalım camı şarâbı nâbe Şöyle nûs eyiiyelim kim dönelim bîtâbe Hele meyi itme pek erkenden efendim hâbe Ey meni evci letafet gidelim mehtâbe
Bir iki mutribi hoş nağme olub bir iki saz Gen beyâti okusun gah çalub nâz ü niyaz Çıkalım sahni çemenzâri Kiiçüksûye biraz Ey mehi evci letafet gidelim mehtâbe
Nevhirâmım yine müstağrek olub hulyâye Taze ziynet virüb ol kaameti müstesnâye Sarfı zihn eylemeyüb yâni ganıi ferdâye
.Ey mehi evci letafet gidelim mehtâbe
Giceyi gündüze tebdil idelim şâmü seher Şenısipâşâden idiib semti Beşiktâse güzel Nâşid âsâ okuyub boyle.güzel şarkîler Ey mehi evci letafet gidelim mehtâbe
(Nâşid; ölümü B. 1206 - M. 1791)
BİR KASÎDEDEN-
:.^£hg
DolBiabağçe negüzel oldu makarri şâfaâıı Bir taraf sahni çemen bir tarafı sahili âb Feyzi ruhaniyi Hak verdi Beşiktâşâ tamâm Bahusus ande ola Pâdişâhı Âlîcenâb Bir şekerleb güzele geçdi yine uşşâkı Karabâlîde ne ballar yedi şeyhi kezzâb
(İzzet; ölümü p. 1212, M. 1797 - 1798)
GAZEL
Sinede sahi muhabbet kurdu âteşden otağ Tıfli dil pervanesin itsün Beşiktâşda çirağ Sahni züifi sünbülün seyreyleyen bağ istemez Çünki kılmaz kimse bağı nefsine âlemde bağ Râhi aşkında senin çok germ ü serdin görmüşüm Gerçi çeksem ben elim senden gönül çekmez ayağ Ger ezelden kaare yazılmış ise bahtın senin Nâri aşka yâne yâne Kami oldu şimdi âğ
(Kâini; ölümü H. 1230, M. 1805)
KIT'A •
Başlayub bülbül yine feryada mest itti beni İbtidâ sahni çemende gördüm ol sîmin teni Düşdü ol günden derûsıâ nâri bari aşk ile Câmei sehzîn ile yakdı Beşiktâşda beni
(İlhamı, Selim III).
GAZEL
Müjemle ey dili hunpâre pâdâş olduğun var mı? Senin mîrâshânı nakdi şâbâs olduğun var mı? Sefâhet mi diremrîzi hüner olsam yemi ye'se Senin mîrâshânı nakdi sâbâş olduğun var mı? Neden ey tıflı dil asayişi gerdûne inkârın Senin hâbidei mehdi Beşiktaş olduğun var mı? Nice te'sir ider âfaü fegaanm ehli inkâra Cezâyi cürm ile ey dil senin taş olduğun var mı?
Kim ister pâymâli şehri aşka olmağı Neş'et , Beğinı sırrı muhabbetle senin faş olduğun var nü? (Neş'et; ölümü H. 1222, M. 1807)
MÜSTEZAD
Hirâman ol çemenlerde gel ey servi revanim gel
Nedir bu nâzü istiğna Gözüm yollarda kaldı gel açıl gönce dehânım gel
Gören sansın güli zîbâ!
Helaki hasreti dîdârın oldum künci firkatde
Mürüvvet yok mudur zâlim? Hayâtı taze ver bu hastei hicrana gel canım
İdüb vasim ile ihya!
Yeter semşîri ebrûyi uzakdan gösterüb geçmek Benim ey çesmi cellâdım!
1918 de Beşiktaş
(Mühendis Necib Beyiı? İstanbul Atlasından)
BEŞİKTAŞ
2568
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSÎ
2569
BEŞİKTAŞ
Derûnum çak çak oldu aman kesdin âmâmın gel Sarıl merhem gibi cana
Yıkıldı gitti cümle dünkü gün gördüklerin ağyar
Yılan gibi sokulmuşken
Bu seb viranemiz tebhâdır ey genci nihânım gel Safâlar île bî perva
Ne taşlar dikdi gamzen sînei uşşâka anlarsın
Ne denlû çille çekmişler Temaşa eyle Okmeydânını kaaşı kemanım gel
Hedefdir tîrine dünyâ
Beşiktaş semtidir kâşanemizde rahat eylersin
Beraber sârılıb yatsak Benim ey dâye perver tıflı nâzi dilistâmm gel
Kulun olsun sana lala
Ruhin mir'âtına Vehbî bakub bir nev gazel yazmış
Efendim pek güzel yazmış Şeker gîbî okursun tûtii şîrin zebanım gel
Lebin bûs eylerim amma! (Sünbülzâde Vehbi; ölümü H. 1224, M. 1809)
KIT'A
Stanbul cümle âlemden ibaret başka âlemdir Acem nısfı cihan tâbir ider gerçi Sfâhâne Beşiktâsm olursa mün'akis tasviri dilcûyi Olur sengi hacâleüe şikeste âyine hâne
(Sünbülzâde Vehbi)
BİR KASİDEDEN
Bahar irdi yine hüsni zemin bastırdı eflâki Nesîmi subhdem kıldı muattar âb ile hâki Çemen her renkden gösterdi ezhârını farza ki Yine baş attı nerkis bağda mânendi tiryaki Nîce kan dökmesin yâ andelebin çeşmi nemnâki Çıkardı gönce sırtından yeşil hârâyi şad çâki Ruhi handanı âli terlemiş ııâzük teni pak Sabâ îmis meğer hammâmı nevruz içre dellâki Bahar eyyamıdır gülşenlerin vakti temaşası Beşiktâsm behişte benzedi her bağı yabası
(Eadertmlu Fâzıl; ölümü H. 1225, M. 1810)
KIT'A
Beşiktâsm kusûri bî kusurun pârei elmas Görünce kızarub mercan olur şermü hicabından Derûnun seyr içün damanı takım mevc bûs eyler Hemîşe ruhsat ister ol şeni âlicenabından
(Enderunlu Fâzıl)
BİR GAZELDEN
İtti giryan beni bir cevherîi şîve fürûş Cevheri eskim ile benzedi dükkân kâne Çeşmi hayranını iken âyînei çehrei yâr Dili şad çâki kıl ey zülfi perişan şâne Hançeri yâre uruldum yine sol böğrümden
Korkarım kalmaya zahmi teni üryan yâne Yok mu babası o şuhun ki salıncak seyrin İttirir semti Beşiktâşda her an âne
(Surûrî; ölümü H. 1229, M. 1814)
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına yakın bir tarihde tanzim edilmiş olan bir Bostancı-başı Defterinde (B.: Bostancıbaşı Defterleri) Dolmabağçeden Ortaköye doğru Beşiktaş sahil boyu şöyle tesbit edilmişdir :
Sandalı hümâyûn kayıkhanesi - Karabâlî İskelesi - Mekteb - ve mâi leziz çeşmesi ve se-_bil - Serapa kahve dükkânları - Piyadeler kayıkhanesi - Dolmabahçe İskelesi - Emlâki hümâyûn bostan - Beşiktaş Sarâyi Hümûyunu -Hayreddinpaşa Medresesi ve camiişerif - ve iskele - Tersane kâtibinin zevcesinin yalısı -Tüccardan Mes'udzâdenin yalısı - İpekçi kerimesi hanımın yalısı - Ebubekirin arsası - Zimmet halîfesi Recâî Efendinin yalısı - Aynacılar kethüdası Hacı Mehmed Ağanın yalısı - Tarakçı Mahmudun yalısı - Pekmezci esnafından Ahmed Ağanın yalısı - Zeytinyağcı Seyyid Halil Ağanın yalısı - Hacı hanımın yalısı - Muhsin Çelebi yalısı - Kâğıdcı Hafızın veresesi yalısı -Süleymanın kahvesi - Hasoda bekçisi Hasanın kahvesi - Beşiktaş İskelesi - Hayreddin Paşa Türbesi - Mehmed Efendi Mescidi - Marangoz Mustafamn dükkânı - bir bab kalafatçı dükkânı - Bostancı Mustafamn dükkânı - Serapa kahve dükkânları - Çiftlik kethüdası yalısı - Yorgancı Hacı Hafızın yalısı - Yağlıkçı Hacı İbişin .yalısı ve kayıkhanesi - Nimet Hanımın yalısı ve .kayıkhanesi - Sefâîzâde Efendinin yalısı-Sabık sadâret kethüdası Halet Efendinin yalısı - Önü Haraccıbaşı İskelesi - Arayıcıba-şı zevcesinin yalısı - Darbhâne emini efendinin yalısı - Aııapa valisi Hüseyin Paşa zevcesinin yalısı - Vâlidesultan kethüdası merhum Yusuf Ağa zade sâdık Beyin yalısı - Aralık İskele - Abdullah Molla zade yalısı - Hacı Mehmed Paşa zevcesinin yalısı - Kılıcalipaşa İskelesi - Sabık sam kadısı Yahya Beyin yalısı - Kadıasker merhum Muhtar Efendi «kerimesinin yalısı - Çırağan Sahilsarâyı Hümâyunu - Mevlevihane Dergâhı - Mâbeyini hümâyûn - Genç Mehmed Paşa zade Hacı İbrahim Beyin yalısı - Yahya'efendi Deresi ve İskelesi - Sabık Galata Mollası Şerif Efendi yalısı Kaftanağası zevcesinin yalısı - Ragıb Paşa kerimesi yalısı - Vâlidesultan kethüdası Meh-
nıed Efendinin yalısı - Şabanhalife Camii -Hüseyin Paşa hemşiresinin yalısı - Emin Efendi yalısı - Dühan bezirganı Ahmed Ağanın hanesi ve kayıkhanesi - Melek Mehmed Paşa zade Kadri Beyin yalısı ve kayıkhanesi - Mustafa Ağanın yalısı - Müderris Tarakcızâde Tâhir Efendinin yalısı - Hassa silâhşoru Süleyman Beyin yalısı - Melek Paşa haznedarının yalısı - Fatma Hanım yalısı - Kadı Ahmed Efendinin yalısı - Melek Paşa zade Kadri Beyin diğer yalısı - Durakpaşazâde Abdi Beyin yalısı - Hüseyin Hasekinin yalısı - Keresteci Boğos zimmînin hanesi ve dükkânı - Aralık İskele - Beylik koyun salhanesi - ve mum-hâne - Ortaköy İskelesi.
İkinci Mahmud, Abdülmecid, Abdülâziz devamlı Beşiktâşda oturdular; Beşinci Muradın, yine Beşiktâşda geçen üç aylık pâdişahlı-lığından sonra İkinci Abdülhamid de Beşiktaş sınırından çıkmadı, bu kasabanın üst kısmında Yıldız Sarayında yerleşdi. Meşrutiyetin Pâdişâhı Beşinci Sultan Mehmed Reşad Dolma-bağçe sarayında', bedbaht halefi ve son osman-lı pâdişâhı Altıncı Mehmed Vahîdeddin de Dolmabağçe ve Yıldız saraylarında yaşadılar. Son yedi Osmanlı imparatoruna makar oluşu Beşiktaşa kendine has bir. sîmâ verdi, nüfusunun mühim bir kısmını, esnaf tabakası hariç saray mensubları, onların taallûkaatı teşkil etti. Bilhassa İkinci Abdülhamid zamanında asayiş ve inzibatına azamî titizlikle dikkat edildi. Beşiktaş karakolu, burada yerleşen Beşiktaş Muhafızı Hasan Paşa Büyükşehrin büyük şöhretleri oldular. Beşiktaş, kabadayı, bıçkın güruhunun'gözleri yerde süklüm püklüm geç-diği, yahud sınırından içeri adım atmadığı, sakin ve belediyece de temizliğine bilhassa dikkat edilen bir semt oldu. Meşrutiyetin ilk yıllarında, o devrin tâbiridir, «enkaazı istibdadın» pek kalabalık bulunduğu bir semt görülmekle beraber yine bir kibar yatağı bilindi; meselâ Şirketi Hayriye, ilk büyük, kagir ve zamanına göre konforlu vapur iskelesini, sokakları en düzgün, en temiz olan Beşiktâşda yapdırttı.
Şirketi Hayriye tarafından 1914 de neşredilmiş olan «Boğaziçi» adlı eserde Beşiktaş hakkında şu malûmat veriliyor :
«Beşiktaş İskelesinin verdiği bir günlük yolcu mikdârı 2870 nüfus, günlük vasati hâsılat 3221 kuruşdur. Bu iskeleye ehemmiyeti ile
mütenâsib ve tarzı cedidde .kagir güzel bir iskele ve üstünde gazino inşâ edilmişdir.
«Beyoğlunun iskelesi olmak istidadını hâizdir. Beşiktaş İskelesi ile Dolmabağçe Sarayının mutbak dâiresi arasındaki sahil kısmına «Çifte Vavlar» denirdi, vaktiyle burada bulunup kapusunda çifte vav yazılı bir levha asılmış olan sarayın mevcudiyetindendir. Beşiktaş sahili Dolmabağçe Sarayı mutfak dâiresinin sokak başından başlayıp Yahya Efendi Dergâhı istikaametinde sona erer. Zamanımızda makaamı saltanatın iskelesi olmak haysiyeti ile meşrûtiyetin başındanberi hayli imâr edilmiş olup yakında Beyoğlu elektrik tramvay^ larının bu iskeleye ulaştırılarak iskele önünün daha ziyâde genişletilip tezyini düşünülüyor».
İstanbulun geniş ölçüde ilk îmân merhum Dr. Lûtfi Kırdarın vali ve belediye reisliği zamanında başlamışdı. İstanbul gibi bir tarih hazînesinde imâr işi, hem elzem hem de çok zor, çetin bir meseledir. İstanbula büyük hizmetlerde bulunmuş, bu şehri şehîre cidden azametli müesseseler kazandırmış olan Kırdar zamanında, yazmak bir târihî vecîbedir, ecdad yadigârı pek çok eser kayboldu, Sarachâneba-şmda, İstanbulda değil, bütün vatan sathında eşsiz bir yapı şaheseri olan çandarlı İbrahim Paşa Hamamı başda gelir. İşte o zamanlar, Dol-mbağçe Stadyomunun yapıldığı sıralarda bir Beşiktaşlı olan kıymetli tarih bilgini Ord. Prof. M. Câvid Baysun. çocukluğunun geçdiği Beşiktâsm başına da bir şeyler geleceğinden endîşe duymuş, tam vukuf ile «Beşiktaşa dâir» başlığı altında güzel bir makaale yaymlamışdır. Bu vekarlı yazıyı hemen aynerr alıyoruz :
«Son yıllarda şâhid olduğumuz îmâr işleri Beşiktaş ve civarının manzarasını değişdiri-yor. Barbaros Türbesinin etrafını alan köhne binalar kaldırılarak, karşısına bu meşhur denizcimizin heykeli dikildi. Şimdi burası Pre-veze Muharebesinin yıl dönümünü rahat rahat kutlayabildiğimiz bir meydan halindedir. Dol-mabağçede göze çarpan faaliyet neticesinde, şehrimizin- yine bir modern saha kazanacağı anlaşılıyor. Yakında eski şeylerden kurtulmuş temiz bir Beşiktaş teşekkül edeceğine şüphe yok ise de tasavvur edilen bütün yeniliklerin tahakkukundan sonra bu semtin Tarih bakımından ne kazanacağını bilmiyorum. Kadim âbideleri pek fazla olmayan Beşiktâşda îmâr yüzünden bir hayli eserin gürültüye gittiğini
— 2571 —
BEŞİKTAŞ _ 2570
gördükçe, yarın İstanbulun bu mühim kısmını tedkike kalkışacak bir mütetebbiin uğrayacağı zorluğu düşünerek teessür duymamak kaabil olmuyor.
«Şehirlerin daima aynı manzarayı muha faza edemeyeceklerini ve asırlar boyunca bunların büyük tahavvüllere uğrayacaklarını tabiî görmek lâzımdır. Sokakların genişletilmesi, eski binaların yerine zamanın ihtiyaçlarına uygun yapıların yükselmesi, Beşiktaş'ın da çehresini değiştirmiş ve bir çok hâtıraları hafızalardan silmişdir. Meselâ geçen asırda bu kasabanın ana caddesinde bir köprünün mevcut bulunduğunu işbat eden canlı hatıra sadece Köprü Hamamından ibarettir. Filvaki, tarih kitaplarından öğrendiğimize göre Mahmud II. devrinde bir gün şiddetle yağan yağmur yüzünden Beşiktaş'ı sel basmış ve hamam civarındaki taş köprü ile onun yayalara mahsus olan ahşap kısmını sular alıp götürmüş ve sonra orada yeni bir köprü 'bina edilmişti (Şânîzâda Tarihi. B. : Beşiktaş İskele Hamamı; Beşiktaş Köprüsü; Beşiktaş Deresi). Bu kadar eskiye gitmeğe ne lüzum var? Daha dün aynı cadde üzerinde bulunan XIX. asır yapısı mermer çeşme ile daha kadîm bir eser olan diğer bir çeşme artık yerlerinde değildirler. Bu ikinci çeşme (inşa tarihi, 1169-1759) Osman III ün, ölmek üzere bulunmasından bilistifade, sadrâzam Koca Ragıb Paşayı hile ile azil ettirmek isteyen Kızlar Ağası Ebu-kuf Ahmed Ağanın hayratı idi. Geçen asır içinde ortadan kalkmış olan Beşiktaş köprüsünün muhafaza edilmesi lâzım bir âbide olduğu şüphesiz id-dea olunamaz. Fakat bahsettiğim • iki çeşmenin münasib birer mahalle nakledilecek yerde tahrip kazmasına kurban gittiğine de acımamak kaabil değildir.
«Mahmud II. nin ara sıra ziyaret ederek ok talimi ve pehlivan güreşi yaptırdığı Yıldız Kasrı (İlyas Efendi, Letâifi Enderun) civarındada bu Padişahın zevcesi ve Abdülmecidin validesi Bezm-i-Âlem Sultan tarafından bina ettirilmiş bir çeşme vardı. Kimsenin gözüne çarpmayacak kadar sapa bir yerde bulunan bu çeşme bir gün sırra kadem basdı. Diğerlerinin akıbetine uğradığını sandığım bu hayır eserini geçenlerde Topkapı haricinde, cadde üzerinde görünce hayret içinde kaldım. Beşiktaş'ın malı bir yapının sur harici, edilmesindeki hikmeti hâlâ idrâk etmiş değilim.
İSTANBUL
«Kasabamıza ait bazı isimlerin de — tıpkı bu çeşme gibi— başka taraflara götürüldüğünü söylemek yerinde olur. Meselâ, Abbas-ağa mahallesinde Hamidiye çeşmesinin önündeki meydancığa eskiden «Aşıklar meydanı» derlerdi. Küçüklüğümde, bugün park halinde bulunan kabristanla alâkalı bir «yedi âşıklar menkıbesi» dinlediğimi hatırlıyorum. Simdi Beşiktaş'da «Âşıklar meydanı» adını taşıyan ne bir sokak ne de bir meydan vardır. Ancak İstanbul rehberinden öğreniyoruz ki bu isim, Kasımpaşa tarafında bir sokağa verilmiştir. KasiHipaşadaki Âşıklar meydanı eski-denberi mevcut bir ad -mıdır, yoksa sonradan mı konulmuştur, bilmem. Fakat Abbasa-ğa mahallesinde bir zamanlar en tanınmış bir isminin. Âşıklar meydanı olduğunu iddia edebilirim.
«Beşiktaş'ın zannımca en acınacak mahalli «Ihlamur» dediğimiz rağbetten düşmüş mesîresidir. Parlak mazisinden ancak perişan sedleri, ihtiyar ağaçları,. havuz ve çeşme ha-rabeleriyle, nişan ve namazgah taşları yadigâr kalan bu kadim seyir yeri bir vakitler yalnız Beşiktaş'ın değil belki bütün İstanbul'un sayılı eğlence mahallerinden biri idi. Güzel bir vadi üzerinde bulunan bu mesireye şimdi top yekûn İhlamur adı veriliyorsa da eskiden burasının üç -kısımdan terekküp ettiği malûmdur. Evvelce, havuzun bulunduğu tarafa «Ihlamur» denilidiği halde onun solundaki ağaçlık «Muhabbet Bahçesi» ismini taşır ve köprünün öbür yanında, Padişahlara mahsus kasrın civarı «Hacı Hüseyin Bağı» tesmiye edilirdi. Hacı Hüseyin bağında bir zamanlar sazlı sözlü âlemler yapıldığını ve Kethüdâzâde Arif Efendi gibi mümtaz şahsiyetlerin bu eğlencelere iştirak ettiğini eski kitaplarda okuyoruz (Hoca Emin Bey, Menâkibi Kethüdâzâde). Bundan tahminen yirmibeş otuz sene evveline kadar havuz başının mükemmel bir gazino olduğunu bilenler çoktur. Eski kitapları karıştırmadan ve hatıralarımızı yoklamadan da İhlamur'un mazide ne kadar mergup bir yer olduğunu anlayabiliri '(B.': İhlamur). Şimdi biraz yosunlanmış ve çocukların attığı taşlarla yazıları yer yer kırılmış olmasına rağmen hâlâ güzelliğini muhafaza eden üç adet nişan taşının (İhlamura hâkim tepelerdeki diğer iki nişan taşını bir taraf bırakıyoruz) kitabelerini okumak, bu mesirenin eski itibârını is-
ANSİKLOPEDISI
III. ün nişan taşında (tarihi: H. 1205, M. 1790) :Bir gün Pâdişâhın maiyeti erkânı ile İhlamur'a gelerek tüfek tâlimi yaptığını, gerek kendisinin ve gerek adamlarının destiye kurşun attıklarını tasvir eden bir manzume vardır.
«O devrin şâirlerinden Nâşid Bey tarafından yazılan bu uzun kaside, meşhur hattat Yesârî'nin talik hattiyle taşa hâkkedilmiştir. İkinci taştaki kitabe (tarihî: H. 1226, M. 1811) Mahmud II. nin. Selim III. den yirmi küsur sene sonra İhlamur'da yaptığı tüfek talimini hikâye eder. Manzume enderunlu Vasıf'ın, yazı ise Mustafa İzzet Efendinindir. Yine Mahmud II. ye aid olan üçüncü taşdaki kitabede aynı sene içinde vukubulmuş ayni cinsten bir hâdiseyi, Şâkir Efendinin tarih kıt'ası içinde canlandırmaktadır. İhlamur'da çıkmış bir menbâ suyu için, Abdülmecid'in emriyle inşa olunduğunu gördüğümüz harap çeşmenin kitabesi (târihi: H. 1272, M. 1855) ise şey'hülharem Ziver Paşanın bir manzumesidir.
«Bugün bu eserlerin hepsi gerçi ayaktadır. Fakat beş on sene evveline kadar bütün, letafeti ile gözleri okşayan o musanna havuzun, taşları sökülerek, bir mezbele çukuru haline getirildiğini düşündükçe insan, kalan âbidelerin akibetini görür gibi oluyor ve şehrimiz îmâr nimetlerinden faydalanırken, ufak bir himmetle ihyası mümkün bulunan bu tarihî mesirenin sönüp gitmesine üzülmekten kendini alamayir.
«Tam mânâsiyle Beşiktaş'dan sayılmamakla beraber onunla alâkası inkâr edilemi yen Dolmabahçe'de, şu satırları yazdığım sırada, bir yandan stadyum inşaatı devam etmekte, bir yandan da Valde Camiinin, dış avlu duvarları, muvakkithanesi ve kitâbeli kapıları yıktırılmak suretiyle, etrafı açılmaktadır. Bu yüzden, camiin önünde ve tramvay yolu üstünde bulunan Karabali naziresi ortadan kalkıyor. Karabali, daha doğrusu Kara abalı Mehmed Baba (Bu kelime halk ağzında Karabali şeklini almıştır. Binaenaleyh onu incetlerek Kara Balî gibi telâffuz etmemelidir, zannmdayız). Kanunî Sultan SüFeyman devrinde o civarda yaşayan ve Bektaşî tari-katine mensup bulunan bir zattı. Anlaşıldığına göre henüz Dolmabahçe mevcut değilken bu semtin Kabataş cihetinde, olup ihtimal Mehmed Baba tarafından tesis edilen bahçe,
BEŞİKTAŞ
Karabali Bahçesi adını taşıyordu (Hadikatül Cevâmi) Bilâhare bu bahçe Pâdişâhlara geçmiş ve onun bostancılarına da «Karabalı bostancıları» denilmişti. Ahmed L zamanında denizin doldurulması suretiyle Dolmabağ-çe vücuda getirildikten sonra bazan Dol-mabağce bostancılarına Karabali bostancıları ve ocaklarına da Karabali Ocağı denildiği kabul olunabilir. Bahçe civarında eskiden beri mevcut bulunan inemazgâhin 987 (1579) da tecdit edildiğim ve tecdid eden zâtın da Usta Hüseyin (Karabali bostancılarının ustası yani zabiti) olduğunu naziredeki kitabeden öğreniyoruz.
«Aynı mahalde mezar taşı bulunan Mehmed Ağa (vefatı 28 Muharrem 1234 = Kasım 1818) de Karabali Ocağı ustalarmdandır.
«Eski bir nazire, küçük bir kitabe ve bir kaç mütevazı isim ilk bakişta ehemmiyetsiz şeyler gibi görünürler. Fakat bütün bir şehir tarihinin, tıpkı renkli taş parçalarından vücut bulmuş nefis bir mozaik gibi, bu kabil küçük şeylerin birleşmesinden meydana geldiğini inkâr edebilir miyiz? Tarihî şehirlere kıymet veren hususiyetlerin yalnız yeni binalarla geniş meydanlardan ibaret olmadığını bilenler, îmâr vesilesi ile eski eserlerin imha edilmesinden haklı bir eza duyarlar. Binaenaleyh, îmâr işinin başında bulunanların da bizim düşüncemize iştirak edeceklerini ve şehir tarihimiz için münakaşa götürmez bir /esika olan nazirenin o civarda münasip bir mahalle naklolunacağını ümit etmemeğe hiç bir sebep görrniyoruz» (M. Câvid Baysun).
Bibi. : Türk Ansiklopedisi; Mehmed -Râif, Mir'âtı İstanbul; M. Câvid Baysun, «Beşiktaşa dâir» makaalesi; Miss Pardo, Constaııtinople (Nu-reddiıı Bey tercümesi); Evliya Çelebi, Seyyahat-nâme, I; Nedim, Divan; Sami, Divan; Âsaf Halet Çelebi, Divan şiirinde İstanbul; Bostancıbaşı Defterleri; Şirketi Hayri ve Boğaziçi.
BEŞİKTAŞ — MülM teşkilâtda İstanbul Vilâyetinin ilçelerinden biri; 1961 deki sınırına göre yüz ölçüsü 12.6 Km2, nüfûsu 1960 sayımına göre 91,065 candır.
1934 Belediye Şehir Rehberinde bir merkez nahiyesi (bucağı) ile Arnavudköyü nahiyesinden mürekkeb olduğu görülür. Merkez nahiyesi on mahalle olub adı geçen rehberin 20 numaralı paftasını teşkil eder, mahallelerin isimleri şunlardır: l— Teşvikiye, 2— Muradiye, 3— Vişnezâde, 4— Sinanpaşa, 5—
m
BEŞİKTAŞ
— 2572 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2573
BEŞİKTAŞ CADDESİ
Türkali, 6— Abbasağa, 7— Cihannümâ, 8— Yıldız, 9— Mecidiye, 10— Dikilitaş.
Arnavudköyü nahiyesi de, nahiye merkezi olan Arnavudköyü ile Kuruçeşme ve Bebek köylerinden mürekkebdir ve mezkûr rehberin 21 numaralı paftasını teşkil etmektedir.
Zamanımızda bu teşkilât hayli değişmiş-dir. Vilâyetde yeni ilçeler ihdas edilmiş, Bc-şiktaşın bâzı mahalleleri oraya katılmış; şehir büyümüş, yeni mahalleler doğmuş, onlardan bir kısmı da Beşiktaşa bağlanmışdır. Hâlen Beşiktaş İlçesi Beşiktaş, Ortaköy ve Arnavudköyü olmak üzere üç bucakdan mürekkebdir, bütün ilçe 15 mahalle olub bunlardan onu merkez Beşiktaş bucağında, ikisi Ortaköy bucağında, üçü de Arnavudköyü bucağında-dır, isimleri ile şunlardır :
Beşiktaş merkez bucağına bağlı mahalleler: l— Abbasağa, 2— Cihannümâ, 3— Dikilitaş, 4— Muradiye, 5— Sinanpaşa, 6— Türkali, 7— Vişnezâde, 8— Yıldız, 9— Levend, 10— Etiler (bu sonuncu mahalle muvakkaten Bebek muhtarlığına bağlanmış iken ayrı muhtarlık halinde son zamanlarda merkeze bağlanmışdır).
Ortaköy bucağına bağlı mahalleler: 11—
Ortaköy, 12— Mecidiye. *
Arnavudköyü bucağına bağlı mahalleler-. 13— Arnavudköyü, 14— Bebek, 15— Kuruçeşme.
Yıldız Teknik Okulu, Yıldız Polis Okulu, Yüksek Denizcilik Okulu, Tatbikî Güzel Sanatlar Okulu Beşiktaş İlçesi sınırları içindedir.
İlçede onbeş ilkokul vardır: l— Büyük Esma Sultan okulu, Ç2— Anafartalar (Akaa-retler) okulu, 3— Arnavudköyü okulu, 4— Barbaros okulu, 5— Bebek okulu, 6— Burak Reis okulu, 7— Dikilitaş okulu, 8— Ortaköy okulu, 9— Kiline Ali Paşa okulu, 10— Levend okulu, 11— Yıldız okulu, 12— Şâir Nedim okulu, 13— Şehid Kübilây okulu/14— Gala-tasarayı Lisesinin ilk kısmı, 15— Turgud Reis okulu.
İlçe sınırı içindeki hususî okullar da şunlardır: l— Arnavudköy Amerikan Kız Kolleji, 2— Bebek Amerikan Erkek Kolleji, 3— Sağır ve Dilsiz Okulu, 4— Beşiktaş Rum okulu, 5— Ortaköy Rum okulu, 6— Arnavudköy Rum okulu, 7-— Bebek Rum okulu, 8— Beşiktaş Makruhyan Ermeni okulu, 9— Ortaköy Tark-
mancas Ermeni okulu, 10— Ortaköy Musevi okulu.
İlçedeki camiler: Sinanpaşa Camii, Ki-' Imcalipaşa Camii, Barbaros Camii, Hamidiye Camii, Ertuğrul Camii, Orhaniye Camii (Be-şiktaşda hâlen mevcud veya yok olmuş bütün cami ve mescidleri ve Beşiktaşdaki meşhur türbeleri vesâir ecdad yadigârı eserleri bu ansiklopedide kendi isimlerinde arayınız).
Kiliseler: Ortaköyde Ayios Fokas, Arnavudkoyunde Ayios İoanis, Bebekde Aios Ha-ralambos rum ortodoks kiliseleri (Ayios maddesine bakınız).
Dolmabahçe Sarayı, Cırağan Sarayı harabesi, Yıldız Sarayı, Ihlamur Kasrı, Dolmabağ-çe Saat Kulesi ilçe sınırları içindedir (B.: Dol-mabağçe Sarayı; Cırağan Sarayı; Dolmabağçe Saat Kulesi; Beşiktaş Sarayı).
İlçede otel yokdur. Bilhassa Ortaköy ve Arnavudkoyunde bâzı rum ve ermeni aileleri nezdinde pansiyoner olarak oturmak müm-kindir.
Beşiktaş merkez nahiyesinde 4 lokanta, 12 banka şubesi, 6 fotoğrafhane, ikisi maki-nalı 9 fırın ve 11 eczâhâne vardır.
Beşiktaş merkez nahiyesinde 4 sinema vardır, isimleri şunlardır: Beşiktaş Bağçesi Sineması (yazlık), Gürel Sineması (kışlık ve yazlık), Suad Park Sineması (kışlık ve yazlık), Yıldız Sineması (kışlık).
Son istimlâkler sırasında namlı börekçi ve simitçi fırınını kaybetmişdir. Yine son istimlâkler arasında güzel bir meydan çeşmesini taş olarak satın alan namlı iş adamlarından merhum Nuri Demirağ memleketi olan Div-rikiye göndermiş ve orada münâsib bir mahalle bir İstanbul hâtırası olarak koydur-- muştur.
Nuri Demirağ memleketimizin ilk tayyare Fabrikasını da Beşiktaşda tesis etmiş olup hâlen fabrika binası, yine kendisi tarafından tesis edilen bir matbaaya çevrilmişdir. ki Ter-ceman, Son Saat ve Tanin gazeteleri Beşiktaşda bu matbaada basılmışlardır.
Beşiktaş merkez nahiyesinde bir de pastörize süt febrikası vardır; önce bir şahsî teşebbüsle kurulmuş olan bu fabrika hâlen Orman Çiftliği tarafından işletilmektedir.
İlçe Büyükşehrin diğer merkezlerine Belediye otobüsleri, taksimetre kullanan veya dolmuş yapan otomobillerle bağlanmışdır. Üç
dört yıl evveline kadar bir de tramvay hattı vardı, Beşiktaş ile Fâtih, Ortaköy ile Aksaray ve Eminönü ile Bebek arasında doğru arabalar da işlerdi ve Beşiktaşda büyük bir de tramvay deposu mevcud idi; tramvay kaldırılınca bu depo Belediye otobüslerine tahsis edil-mişdir. Beşiktaş tramvayları l mayıs 1960 tarihinde kaldırıldı.
Boğaziçine ve Köprüye Denizcilik Bankasının liman işletmesi vapurları ile bağlanmışdır. eskiden Şirketi Hayriyenin vapurları ile bağlı idi. Beşiktaş ile Üsküdar arasında ise kadimden beri ayrı bir deniz seferi hattı vardır. Beşiktaş Vapur İskelesi Boğaz ağzında büyük bir iskele olarak bilinir.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile Beşiktaş Mûsiki Cemiyeti yalnız Beşiktaşın değil, Bü-yükşehıin spor ve sanat hayatında çok mühim mevkileri olan müesseseler olmuşlardır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı zamanımda Beşiktaş Halk Evi de gençliğin fikir, sanat ve spor faaliyeti üzerinde çok faydalı olmuş bir müessese idi (Mart 1961).
Dostları ilə paylaş: |