Hüsnü Kınaylı
BEŞİKTAŞ DEĞİRMEN SOKAĞI — Merr kez nahiyesinin Cihannümâ Mahallesi sokakla-rmdandır. Hasfırın Caddesi ile Muhtârıevvel ve Salihefendi Sokakları arasında uzanır, bir aralık sokakdır.
Beşiktaş - Yıldız - Zincirlikuyu yolunun açılması ile bir yanı istimlâk edilerek bu geniş caddeye katılmışdır (kasını 1960).
Hakkı Göktürk
BEŞİKTAŞ DERESİ — Zamanımızda mev-cud olmayan, tahminimize göre Beşiktaşda Akaaretlerln inşâsı sırasında doldurulmuş ola-cakdır. Dolmabahçe tarafından gelip Ortakö-ye doğru giden ana boğaz caddesi bu dereyi Beşiktaş Köprüsü denilen bir taş köprü'ile aşardı (B.: Beşiktaş Köprüsü). Hicrî 1226 ce-maziyelevvelinin yirmialtıncı salı gecesi (18 Temmuz 1811) sabaha karşı başlayan ve gittikçe şiddetlenerek bir tufan hâlini alan yağmurda civarındaki dik yokuşlardan inen sellerle taşmış, üzerindeki taş köprüyü yıkmış, köprü başında bulunan ve «İskele Hamamı» yâhud «Köprü Hamamı» isimleri ile. anılan meşhur çifte hamamın da erkekler kısmını basarak hamamda bulunan müşteri ve hamam uşaklarından beş on kişinin boğulmasına sebep olmuşdu (B.: Beşiktaş İskele Hamamı).
BEŞİKTAŞ İSKELE HAMAMI — On altıncı asırda yapılmış Mimar Sinanın eseri ve İstanbul hamamlarının en güzellerinden biri idi; 1957 -1958 arasında, «Menderes îmân» adı verilen ve Türk İstanbulun üzerinden korkunç bir tayfun, barbar Vandal akını gibi geçen kör kazmanın kurbanı sanat şaheseri bir yapı; yıkılması için zannederiz ki salahiyetli bir kuruldan, yahud ilmî otorite bilinen bir şa-hısdan, fânî ceberûta hasis, pis kaygularla zelil inkiyâdın eseri bir hoccet alınmış olacakdır, bir dahînin eseri olan bu hamam, yıkdıranı ve
PEŞİKTAŞ İSKELE HAMAMI
2580
İSTANBUÎ
ANSİKLOPEDİSİ
2581 —
BEŞİKTAŞ İSKELE HAMAMI
Beşiktaş İskele Hamamı, 1956 (Resim : Nezih)
yıkılmasına cevaz vereni, verenleri, o tüyler ürpertici vanda-lizmin yokettiği ecdad yadigârı yüzlerce yapı ile beraber kıyamete kadar lanetle andıra-cakdır.
Banisi Kapdânı derya Sinan Paşadır; Beşiktaşda, hamamın az ilerisindeki camii ile beraber yapılmıştır. (B.: Sinanpaşa Camii). Bir çifte hamamdı; gerideki sırtlardan inip hamamın hemen yanından geçip denize kavuşan Beşiktaş Deresinin üstündeki taş köprünün başında olduğu için vaktiyle «Beşiktaş Köprü Hamamı» adı ile de anı-
Beşiktaş İskele Hamamının Câmekâm, 1956 (Resim : Nezih)
lirdi. Erkekler kısmı, geniş ve sekiz köşeli bir göbek taşı etrafında dört halvet ile üç sofadan mürekkepdi.
BEŞİKTAŞ İSKELE HAMAMINDA SEL VAK'ASI — Hicrî 1226 yılında Beşiktaş İskele Hamamı bir sel faciasına sahne oldu, Cemâziyelevvelin yirmi altıncı salı gecesi (18 Temmuz 1811) Beyoğlunda bir yangın çıkmıştı, birçok ev ve dükkân yanmakda iken sabaha karşı şiddetli bir yağmur başladı, tufan hâlini aldı, dik yokuşlardan inen seller hemen, bütün Beşiktaşı basdı, bu arada Beşiktaş Deresi üzerinde ve hamamın yani başındaki taş köprü de yıkıldı, hamamı da sel basdı. Şöyle ki bu çifte hamamın kadınlar kısmı gece kapalı ve boşdu, erkekler hamamında ise bâzı müşteriler ile natır, dellâk ve külhancı bekâr hamam uşakları yatmakta idi, bunların bir kısmı âfetin başında hamamdan çıkıp kaçmış, bir kısmı da hamam kapusunu kapayarak ca mekânda yağmurun dinmesini bekliyordu, kapı selin tazyikine dayanamıya- ? rak açıldı, hamamı su basdı ve {
Beşiktaş iskele Hamamının yıkanma kısmı, 1956 (Besim : Nezih)
Beşiktaş İskele Hamamı yıkılır iken Resim : Bülend Seren)
BEŞiKTAŞ İSKELESİ MESCİDİ
— 2582 —
İSTANBUL
ANSIKLOPEDİSİ
— 2583
BEŞİKTAŞLI (Kemal)
pek kısa bir zamanda câmekânm kubbesi hi
zasına kadar çıkdı, hamamda kalmış olan
uşaklarla müşterilerden hiç biri kurtulamadı,
boğuldular. ,
BEŞİKTAŞ İSKELESİ MESCİDİ — Be-şiktaşda vapur iskelesi yakınında Barbaros Hayreddin Paşanın Türbesi yanında idi; büyük türk amiralinin türbeseni meydana çıkarmak için etrafındaki bütün yapıların yıkıldığı -sırada kaldırılmıştır, ki bu mescid ile beraber bitişiğinde bulunan İkinci Abdülhamid devrinin meşhur Beşiktaş muhafızı Hasan Paganın türbesi de yıktırılmış, Hasan Paşanın kemikleri Yahyaefendi mezarlığına nakledilmişdir.
Beşiktaş İskele Mescidinin binası hakkında kagir'mi, ahşab mı, en küçük bir bilgi edinilemedi; o civarı gösterir eski bir fotoğraf da bulunamadı.
Hadikatül Gevâmi fevkaanî bir mescid olduğunu, Birinci Sultan Abdülhamid zamanında mektûbî kalemi kâtiblerinden Mehmed Sâdık Efendi adında bir zât tarafından yaptırılmış olduğunu, banisinin Üsküdarda medfun olduğunu söylüyor.
Bibi. : Hadikatül Cevâmi, II; Hakkı Göktürk, gezi notu.
BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ — Futbol takımı birinci kümenin en kuvvetli takımlarından olan İstanbulun en büyük spor kulüblerinden biri; Fenerbağçe ve Galatasa-rayı Kulübieri gibi mensubları ve hararetli taraftarları pek cokdur ve yalnız İstan bula münhasır kalmayub Türkiyenin en küçük bir kasabasında dahi bulunur; sâdece «Beşiktaş», bâzan «BJK», harfli taraftarlarının ağzında da siyah ve yeyaz forma renginden mülhem olarak «Kara Kartallar» diye anılır.
Kulübün aşağıdaki tarihçesini Türk Ansiklopedisinden alıyoruz (T. A. «Beşiktaş Gençlik Kulübü» diye kaydeder):
«1903 yılında Beşiktaş Jimnastik Kulübün kurucuları arasında emekli subay Fuad. Balkan (Eskrimci Fuad), emekli süvâ- „ .,. T. ,.,
'' Beşiktaş Jimnastik
ri subayı Ahmed Fet- iulübü arması
keri (güreşçi); ilk idarecilerinin arasın da Serasker Riza Paşa zade Şükrü Paşa, Şevket Cenanı, Fuad Balkan, Mazhar Kazancı, Ziya Karamürsel ve Mahnıud Naci Beyler bulunmuştur. Beşiktaştaki stadyoma adı verilmiş olan rahmetli Şeref Bey de kıymetli idareciler arasında anılmaya değer bir şahsiyettir.
«Kulübün Beşiktaşda Çırağan Şeref Stadı adında bir stadyomu ile Beşiktaşda Spor (Akaretler) Caddesinde bir lokali vardır.
«1923 yılından sonra çok genişleyen ku-lüb, başda futbol olmak üzere atletizm, güreş, boks, eskrim ve su sporları kollarında çalışmalarını arttırmış, iyi sporcular yetiştirmek için büyük gayretler harcamış, :bu yolda başarı da kazanmıştır.
.«1924, 1938 -1942 (beş yıl devamlı), 1944, 1946, 1949, 1950 yıllarında İstanbul futbol şampiyonu; 1934 ve 1951 yıllarında Türkiye futbol şampiyonu olmuş; 1945, 1937 yıllarında da Ankarada 19 Mayıs Stadyomunda yapılan Başbakanlık Kupası futbol maçlarını kazanmıştır.
«Memleket sporunun kalkınmasında bu-. yük yardımları görülen B. G. K. İstanbulun diğer kulübieri ile birlikde yabancı memleketlerle spor temasları sağlamış, bilhassa Orta Avrupa kulübieri ile sık sık futbol karşılaşmaları yapmış ve iyi sonuçlar almışdır. Türk futbolunu Amerikada ilk defa B.G.K., 1950 . yılında başarılı bir şekilde temsil etmiştir.
«Türkiye millî futbol takımlarında dâima geniş ölçüde yer almaktadır. Hattâ bazı (beşiktaşlı futbolcuları) futbolda ileri seviyede bulunan İtlayan Kulübieri profesyonel olarak takımlarında oynatmışlardır. B.G.K., memleketimizde 1951 yılında başlayan profesyonel futbol hareketine katılan ilk kulüblerimiz-dendir» (Türk Ansiklopedisi; 1951).
BEŞİKTAŞ KERVANSARAYI.— İstan-bulda tek örneği kalmamış kervansaraylardan biridir; bu kasabanın sahilsaraylarla toe-zenib yazlık bir zevkü safa yeri olarak inkişaf ettiği Lâle Devrinde yıktırılmış olması muhtemeldir; onaltmcı asrın namlı kaptan-paşalarından Koca Sinan Paşa tarafından büyük camii ile beraber yaptırılmış olduğu tahmin olunabilir. Onyedinci asır ortasında duruyordu, Evliya Çelebi Beşiktaşdan bahsederken: «İskele başında gelip giden misafirlerin kondukları bir Kervansaray vardır, çün-
kü bu Beşiktaş' İskelesi Kümelinden Aııado-luya sevk olunacak askerin Üsküdara geçeceği bir bender iskeledir» diyor. Bu kervansaray hakkında rastladığımız tek kayıddır.
Bibi. : Evliya Çelebi, Seyyahatnâme I.
BEŞİKTAŞ KIZ RÜŞDİYESİ — İstanbulun ilk kız mekteblerinden bindir; hicrî 1319 (Milâdî 1901-1902) Maarif Salnamesinden 118 öğrencisi bulunduğunu, muallim kadrosu nün da 6 kişi olduğunu öğreniyoruz. Mektebin tarihçesi hakkında başka bilgi edinilemedi (B.: Rüşdiye Mektebleri).
Bibi. : O. N. Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, III.
BEŞİKTAŞ KİREÇHÂNESf SOKAĞI — Merkez nahiyesinin Vişnezâde, Mahallesinde-dir;, 1934 Belediye Şehir Rehberinde Çatlak-çeşme Sokağı ile bir meydancık arasında uzanır gösterilmişdir; sağ kolda Dibekçikâmil Sokağına bir geçidi, sol kolda da Hacıhâlid-bey Sokağı ile bir kavuşağı vardır; yerinde ise, Dibekçikâmil Sokağına olan geçidi bir arsadır, yol değildir; ve ancak Hacıhalid kavuşağmm azıcık ötesine kadar gider, ilerisi yeni bir so-kakdır.
İki araba geçebilecek genişlikde, paket taşı döşeli ve dikçe bir yokuşdur. Evleri en çok ikişer katlı, kagir ahşab karışıkdır: bâzıları bağçelidir; sağlı sollu kapu numaralı 2 -16 ve l -11 dir (kasım 1960).
Hakkı Göktürk
BEŞİKTAŞ KÖPRÜSÜ — Zamanımızda mevcud olmayan, tahminimize göre Beşiktaşda akaaretlerin inşâsı sırasında doldurulmuş olan Beşiktaş Deresinin üstünde, derenin denize döküleceği yere yakın, bir güzel yapı olan Beşiktaş İskele Hamamının hemen yani başında, Dolmabağçe tarafından gelip Orta-köye doğru giden ana boğaz caddesinin de üzerinde idi, cadde köprünün üstünden geçerdi; hattâ, son yıllarda Menderes îrnârı adı verilen ve türk İstanbulun üzerinden korkunç bir tayfım, barbar Vandal akını gibi geçen kör kazmanın kurbanlarından biri olarak yıkılmış olan o güzel çifte harnamn bir adı da bu köprüye nisbetîe Köprü Hamamı idi.
Beşiktaş Köprüsünün ne zaman yapıldığı tesbit edilemedi, bir resmini de bulamadık, çok eski, belki de bir on altıncı asır yapısı olabilir; Beşiktaşın geniş ölçüde îraâr edildiği Lâle Devrinde tecdiden inşâ edildiği de tah-
min olunabilir. Cevdet Târihinde hicrî 1226 vekaayii arasında cemâziyelevvelin yirmi altıncı salı gecesi (18 Temmuz 1811) sabaha karşı başlayan ve tufanı andıran yağmurda arkadaki yokuşlardan inen sellerin şiddetine dayanamıyarak yıkıldığı, âfetden sonra da bu köprünün tecdiden inşâsı için devrin pâdişâhı İkinci Sultan Mahmud tarafından emir verildiği yazılıdır.
Bibi. : Cevdet Târihi, XII.
BEŞİKTAŞLI (Kemal) — Piyasanın namlı hanendelerinden; 1905 de Selânikde doğdu, Balkan harbinde İstanbula hicret eden ailesi Beşiktaşda yerleşdi; İttihad ve Terakki Mektebi ile Gaziosmanpaşa Lisesinde okudu. Musikiye karşı büyük, derin alâkası vardı, Beşiktaş Musiki Cemiyetine girdi, Neyzen İhsan Bey merhum ile Ali Riza Şengel'in talebesi oldu; Liseyi bitirdikten sonra da adliyede bir memuriyet ile hayata atıldı, ki devlet kapusundaki hizmete, 1954 yılında İstanbul Başsavcılığı Başkâtipliğinden emekliye ayrılıncaya kadar devanı etti.
Sanat hayatına gelince, piyasanın birinci sınıf saz takımlarında hanendelik yapdı. İstanbul Radyosunun ilk kuruluşunda Radyo Şirketinde iki sene, «Bedâyii Mûsiki» ve «Mahfili Mûsiki» heyetlerinde toplu ve yalnız olarak okudu. Tanburî Salâhaddin Pınar ve Üdî . Şerif İçliden feyz alarak mûsiki bilgisini genişletti.
Kemal Beşiktaşlıyı ilk defa Sahibinin Sesi gramofon şirketine götürüp tanıtan ve plâklara okumasını sağlayan Kemânî Artaki Candan oldu. Kemânî Necati Tokyay ve Salâhaddin Pınar ile birlikte Camlıeamn meşhur Subaşı Mesiresinde cuma ve pazar günleri fasıl yaparlardı; Hafız Sadeddiııin Karadeniz türkülerini ve muhtelif tanınmış bestekârların eserlerini Sahibinin Sesi, Odeon, ve Columbia plâklarına okudu.
Taklid sanatında
da hüner sahibidir;
onbeş kadar da o yol
da monolog plâğı dol- Kemai Beşiktaşlı
durmuştur. (Besim : B. Seren)
BEŞİKTAŞLİYAN (Mıkırdiç)
2584
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2585 —
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHÂNESİ
Piyasada hanendelik yaptığı gazinolar arasında Küçük Çiftlik Parkı, Tepebaşı Gazinosu, Cumhuriyet Gazinosu, Maksim, Kazab-ka, Bebek Gazinosu ilk hatıra gelenlerdir.
1960 yılı yaz mevsiminde Emirgânda Bel-vü Gazinosunda, 1960 -1961 kış mevsiminde Taksimde Yeni Maksim Gazinosunda okumuş-dur.
Munis,' iddiasız, sohbeti tatlı, muhitinde sevilen 'bir sanatkârdır. Kalem diline verecek olsa, verebilse, mûsiki târihimizin edebiyatı için çok kıymetli hâtıralara sâhib olduğu muhakkaktır.
Hakkı Göktürk
BEŞİKTAŞLİYAN (Mıkırdiç) — Ondoku-ziıncu asır Ermeni Edebiyatının en büyük lirik şairlerinden ve ilk Ermeni piyes müelliflerinden biridir 1828 de İstanbul'da doğmuş ve 29 Kasım 1868 de Ortaköyde vefat etmiştir. Şişli Ermeni Katolik mezarlığında med-fundur.
Mıkırdiç Beşiktaşlıyan katolik mezhebine mensup fakir bir ailenin evlâdıdır. Pederi Rafayel adlı bir terzidir. Annesi Fulik, genç yaşta amansız bir hastalığın kurbanı olmuştur. Pederi de bir müddet sonra vefat etmiştir.
İlk tahsilini Sakızağacmdaki Mıhitarist rahiplerinin mektebinde yapan Beşiktaşlıyan'-ın zekâsını gören hocaları onu 1839 da Padua-da'ki Muradyan mektebine göndermişlerdir. Burada Alişan ve Pakraduni gibi dünyaca meşhur şâir ve ediplerin talebesi-olmuş ve onların tesiri altında kalmıştır. 1845 de, mezkûr mektepten parlak surette mezun olduktan sonra aynı yıl İstanbula avdet etmiştir.
Kendini tedrisata hasreden Beşiktaşlıyan, önce Orta-köydeki Ermeni zengin ailelerinin çocuklarına hususî dersler vermeğe başlamış ve müteakiben de aynı semtteki Tarmançatz, Lusavorçyan ve
Hıripsimyantz tes- M. Beşiktaşiiyan
miye olunan inek- (Kesim : B. Seren)
teplerde ermenice ve fransızca lisanlarını okutmuştur. Bu esnada, zamanının en ileri gelen Ermeni şahsiyetlerinden olan Dr. Ov-sep Şişmanyan (1822 -1888) ve bilhassa Kirkor Odyan (1834 -1887) gibi kimselerle dostluk tesis etmiştir.
Beşiktaşlıyan bir müddet sonra Ortaköy-deki Lusavorçyan Mektebinde temsiller vermeğe başlamıştır. 1856 da, onun gayretleriyle mezkûr semtte bir tiyatro heyeti teşekkül etmiştir. 1867 de, ayni; mahalde Hayırsever Cemiyeti tarafından tesis edilen tiyatroda önceleri umumiyetle Beşiktaşlıyan'ın eserleri temsil edilmiştir.
İçli şair 1867 yılı sonbaharında müptelâ olduğu amansıe hastalığın tesiriyle yatağa düşmüştür. A. Noradunkyan onu hava tebdili için Büyük Adaya götürmüşse de, rutubet do-layısiyle doktorların tavsiyesi üzerine Beyoğ-luna naklolunmuştur. Dr. Şişmanyan ise, tekrar onu Ortaköydeki eski evine naklettirmiş-tir. Beşiktaşlıyan burada, Taşmerdiven yo-koşundaki köhne evinde hayata gözlerini yummuştur.
Büyük şâirin genç sayılacak bir yaşta üfulüne âmil olan bir sebep de, vaktında talebeleri arasında bulunan ve S.V. rumuzu ile zikrolunan çok güzel, çok câzib ve çok zeki bir kıza karşı ömrünün sonuna kadar beslediği ve karşılık görmediği bedbaht aşkıdır. «Beni hatırla bakire», «Müsaade et», «Beni affet bakire», «Kemançe ve makber», «Ölüm arifesinde yazılmış», «Son âhüzâr» gibi içli şiirlerini hep onun için yazmıştır.
Beşiktaşliyan cemiyet hayatında da mü- -him hizmetlerde bulunmuştur. Ermeni cemaatine ait birçok cemiyetlerin kuruluşunda mühim rol oynamıştır. Ezcümle, 1846 da, S. He-kimyan ve G. Karakaş'la birlikte «Hanıazk-yatz» adlı cemiyetin müessislerinden biri olmuştur; en hararetli nutuklarından birkaçını bu cemiyetin toplantı salonunda irad etmiştir. İşbu cemiyet Hasunyan adlı kardinalin muzır faaliyetine karşı mücadeleye girişmiştir. 1860 da ise, «Parekordzakan» (Hayırsever) adlı cemiyetin müteşebbislerinden ve başlıca kurucuları arasında bulunmuştur. Aynı yılda tesis olunan Murad-Rapayelyan Mektebinden yetişenler derneğinin de en faal azalarından
biri idi.
Beşiktaşlıyan aynı zamanda musiki ala-
•••m
nında da faaliyette bulunmuştur. 1862 de kurulan bir musiki cemiyetinin azaları arasında onun da ismine tesadüf etmekteyiz. Bu cemiyet tarafından, 1861-1863 yıllarında «Kınar Haykakan» (Ermeni kemançesi) adlı yarım aylık bir gazete çıkartılmışdır ki, neşriyatım Dikran Çuhacıyan (1836 - 1898), Kap-riyel Eraııyan (1827 -1862) ve' Nikoğos Taş çıyan (1836 -1885) gibi zamanının en ünlü musikişinasları tedvir etmişlerdir.
Beşiktaşlıyan'ın şiirlerine gelince, bunları üç kısma ayırabiliriz. Birinci kısımda, lirik şiirleri, ikincisinde mersiyeleri, üçüncüsünde ise destanları bulunmaktadır. Birinciler meyanmda ezcümle, «İlkbahar», «Soribahar», «Alemdağ», «Avdet», «Yûşa-Dede tepesinde bir gezinti» zikrolunabilir. İkincilerden ise, bilhassa Muradyan Mektebinde sınıf arkadaşları olan ve genç yaşta ölen Bedros Voskyan'-m ve Agop Çamiçyan'ın, keza Evpime adlı bir kızın hatıralarına matuf mersiyler kaydedilmeğe değer. Bunlardan birincisi ve üçüncüsü yüksek uslûbla ve eski ermenice ile kaleme alınmıştır.
Bazı şiirlerini «Hırant» mahlasiyle imzalayan Beşiktaşlıyan Türkiyede Tiyatronun kuruluşu ve inkişafında gerek telif ettiği tarihî piyeslerle, gerekse bir rejisör ve hatta bir aktör sıfatiyle ehemmiyetli rol oynamıştır. İki vodvil de bırakmış olan namlı şâir rahatsızlığı dolayısiyle 1862 den sonra sahneyi terketmek mecburiyetinde kalmıştır.
Beşiktaşlıyan hakkında bizce malûm üç mühim eser neşredilmiştir. Bunlardan birincisi, «Beşiktaşlıyan'ın Edebiyatı» 1870 de Dr. Şişnıanyan'ın (Dzerentz) teşebbüsü ve Murad-Rapayelyan Mektebinden yetişenler derneğinin himmetiyle intişar etmiştir. İkincisi, 1904 de Arsak Çobanyan (1872-1954) tarafından Paris'de neşredilen «Mıkırdiç Beşiktaşlıyan'ın şiirleri ve nutukları» adlı eserdir. Üçüncüsü ise, Arakel Biberyan (1854-1923) tarafından hazırlanıp 1914 de İstanbulda tabedilen «M. Beşiktaşlıyan'a âbide» adlı kitaptır ki, 'burada mümtaz şâir bütün cepheleriyle metodik bir şekilde tetkik ve tahlil edilmekte ve şiirlerinin mühim bir kısmını da ihtiva etmektedir. İşbu eser, bu makalede başlıca kaynağımız olmuştur.
1932 de Fransa'nın Sevres şehrinde bulunan Murad-Rapayelyan mektebinin yeni
yapılan tiyatro salonu büyük şâirin hatırasına izafeten «Mıkırdiç Beşiktaşlıyan» tesmiye
olunmuştur.
Kevork Pamukciyau
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHÂNESİ — Zamanımızda Cırağan Sarayının bulunduğu yerde İstanbulun büyük dergâhlarından 'biri idi; onyedinci asır başlarında kurulmuş olub iki bucuk asırlık zengin bir tekke hayatına sahne olduktan sonra Sultan Abdülâziz tarafından yeri Cırağan Sarayı için alınarak 1868 de Maç-kada inşâ edilen yeni bir mevlevihâneye nakledilmiş, az sonra orada da MaçRa Kışlasının yapılması kararlaşdığından dergâh Halicde Bahariyeye kaldırılmışdır (B.: Bahariye Mev-levîhânesi).
Midhat Bahârî Beytur İstanbul Ansiklopedisine Bahariye Mevlevîhânesi hakkında vediği notlarda Beşiktaş Mevlevîhânesinin kuruluşunu şöyle anlatıyor,:
«Beşiktaş Mevlevîhânesi hicrî 1031, milâdî 1613 tarihinde Kapdâmderyâ Uhrili Hüseyin Paşa tarafından kurulmuşdur. Şöyle ki, Donanmâyi Hümâyun ile Akdeniz seferinden dönen Hüseyin Paşa Geliboluya uğradığında oradaki şeyhleri ziyaret eder, oradan kalkıp İstanbula doğru hareketinde şiddetli bir poyrazla karşılaşan donanma Boğazdan çıkıp Marmaraya giremez, geri döner, bu teşebbüs üç defa tekrarlanır, gemiler Boğaz ağzına gelince fırtına başlar, Hasan Paşa Geliboluda erenlerden birini ziyareti unuttuk galiba, bu onun gönül kırıklığı eseridir der, sorduğunda Mevlevî Şeyhi Ağazâde Mehmad Dede Efendiyi unuttunuz derler, Kaptanpaşa Ağazâdeye giderek kusurunun affını rica eder. Mehmed Dede donanmanın Marmaraya selâmetle açılması için dua ettikten başka Hüseyin Paşanın yakında sadırâzam olacağını da müjdeler. Dediği çıkar, Uhrili Hüseyin Paşa hem sadırâzam, hem de damad olur, bunun üzerine paşa bir şükran borcu olarak Beşiktaş Mevlevi-hânesini yapdırır, şeyhliğine de Gelibolulu AğazâdeMehmed Dedeyi tâyin eder (B.: Hüseyin Paşa, Uhrili).
«Ağazâde bu dergâhda ilk mukabeleyi bir çarşamba günü yapdığmdan mevlevîhâne-nin Maçkaya, oradan da Bahariyeye naklinde de mukabele günleri çarşamba ola gelmişdir.
«Ağzâde Beşiktaş şeyhi olduktan sonra Geliboluyu bırakmamış, bir yelkenli kayağı
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHÂNESİ
— 2586
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
2587
BEŞİKTAŞ MUSİKİ CEMİYETİ
varmış, nöbetle, bir çarşamba İstanbulda, öbür çarşamba Geliboluda 'bulunur, ve kendi kayığı ile gidip gelirmiş. Bu kayığın küçük bir modeli yapılarak Beşiktaş Mevlevîhânesinin semahanesi tavanına asılmış, iki asırdan fazla orada durmuş, Galata Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Celâleddin Dede Efendi bizzat gördüğünü, dergâhın Maçkaya nakline kadar orada durduğunu söylerdi. Nakilde kaybolmuşdur, kim almışdır, ne olmuşdur öğrenilemedi.
«1613 den 1868 târihine kadar Bejiktaş Mevlevîhânesinde şeyhlik yapan zâtler şunlardır: l— Ağazâde Mehmed Dede; 2— Şatır Mehmed Dede; 3— Ramazan Dede; 4- -Hasan Dede; 5— Naci Ahmed Dede; 6-r-Cengî Yusuf Dede; 7— Mehmed Memiş Dede; 8— Ahmed Dede; 9— Seyyid Mehmed Sâdık Dede; 10— Abdülâhad Dede; 11— Hacı Ahmed Dede; 12— Zühdi Yusuf Dede; 13— Seyyid Mahmud Dede; 14— Seyyid Abdülka-dir Dede; 15— Mehmed Said Dede; 16— Hasan Nazif Dede.
«Ağazâde Mehmed, Seyyid Abdülkaadiı, Mehmed Said ve Hasan Nazif Dede Efendilerden gayri on iki şeyh Çırağan Sarayında med-fundurlar. Ağazâde Mehmed Dede Gelibolu Mevlevîhânesinde, Seyyid Abdülkaadir Üsküdar Mevlevîhânesinde, Mehmed Said ve Hasan Nazif Dede Efendiler de Bahariye Mevlevîhânesinde medfundurlar.
«Seyyid Abdülkaadir Dede Efendinin şeyhliği zamanında İkinci (Sultan Mahmud eski Çırağan Sarayını genişletmek istemiş, mevlevîhânenin yerini saraya ilhak etmiş, Mevlevîhâneyi de saraya bitişik olan Müsâhib Abdi Beyin yalısına nakletmişdir.
«İkinci Sultan Mahmud mazereti olmadıkça her mukaabele günü dergâha gelir, mukaa-beleden sonra da Seyyid Abdülkaadir Dede Efendi ile musahabede bulunurmuş ve Çırağan Sarayı dâhilinde kalmış olan mevlevî dedelerinin kabirlerinde de her gece kandiller yakdırırmış.
«Mehmed Said Dede Efendinin vefatında şehliğe oğlu Neyzen Yusuf Paşayı getirmek istemişler, Sultan Abdülmecid mızıkayi hümâyunda bulunan Yusuf Paşaya izin vermemiş, Yusuf Paşa şeyhlik hakkından vazgeçmeğe mecbur kalmış, Beşiktaş Mevlevîhânesi şeyhliğine Hasan Nazif Dede Efendi tâvin edil-mişdir.
«Nazif Dedenin şeyhliği dokuz sene 1851-1860 sürmüşdür; vefatında henüz sekiz yaşında bulunan oğlu Hasan Fahri Dede şeyh olmuş, Râşict Dede de çocuğa nâib tâyin edil-mişdir. Beşiktaş Mevlevîhânesinin Beşiktaş-dan Maçkaya nakli bu Râşid Dedenin nâibliği zamanına rastladığı içindir ki Beşiktaş Dergâhında şeyhlik yapanlar arasında bu zât ile vesayet altındaki çocuk şeyhin adını koymadık.»
Evliya Çelebi Beşiktaş Mevlevîhânesini şöyle tasvir ediyor:
«Beşiktaş Mevlevihane Tekkesi lebi deryada olub semâ'hânesi deryaya nazır fevkaa-nî bir mevlevîhânedir, İstanbulda ve gayri, diyarda misli yokdur. Semâ'hânesi bir musanna tavan kubbei lâ'lgûndur ki şimdiki üstad-lar ana nazir kubbe inşâ edemezler, fukara hücreleri garb tarafmdadır. Semâ'hânenin meydanı serapa ceviz levhalarla müzeyyen ve üç tarafı billur ve necef taşları ile münakkaş-dır. Şeyhi mübarek Hasan Dededir, zamanımızda yüzon yaşında müstecâbüddâ've bir zât idi. Mukaabele günleri kürside Mesneviişerif okur iken keıîdîlerine bir vecid gelir: —Bu fece dersimizi hazreti Mevlânâdan böylece aldık, ihvanı safâyada öyle takrir ediyoruz! derdi. Vefatında yerine Neyzen Derviş Yusuf Celâli şeyh oldu. Mesnevi takririnde bir kaç kere mest olub kendilerini kürsiden aşağı fukarası üzerine atıp çarhı devvâr gibi semâ ettiği görülmüşdür. Çaldığı ney hakkaa-ki uşşâ-kı mest ederdi».
Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa kendi adına müsbetle anılan tarihinin hicrî 1097 (milâdî 1681 -1686) yılı vak'aları arasında bir mevlevî muhibbi olan Dördüncü Sultan Meh--medin haftada iki gün Beşiktaş Mevlevîhâne-sine giderek «Mesneviişerif» dinlediğini, semâ' seyrettiğini, iç hâzineden dedelere tennure kesdirdiğini, mîrîden de,dergâha et, ekmek yağ ve pirinç verdiğini yazıyor.
Hadikatül Cevâmi Beşiktaş Mevlevîhâ
nesinin bidâyetde yalnız bir semahane - mes-
cidden ibaret olduğunu, mutbağı dahi bulun
madığını, sonradan genişletildiğini, Üçüniü
Sultan Selim Beşiktaş Sahilsarayını yenileye
rek tamir ve iki sene sonra mevlevîhâneyi de
yeniden yaptırdığını ve devrin şâairlerinden
Esadın şu tarih manzumesini yazdığını söy
lüyor : . '
Dostları ilə paylaş: |