Beyaz Saray Abdullah Lokantası — Ba-
yazıdda Beyaz Saray iş hanının içinde İştan-bulun birinci sınıf bir lokantasıdır. 1955 yılında Abdullah Sondal tarafından tesis edilmişdir; rahat ve ağız tadı ile yemek yenilir, kesesi dolu olsa da ayak takımının giremediği yerlerdendir. Bilhassa ilk yıllarında, 1955 -1957 arasında pek edebli garsonlara, eli yüzü temiz ve düzgün komilere sâhibdi ve o yıllar, ayni binada yine Abdullah Sondanın uhdesinde bulunan düğün ve çay salonu lokantadan tamamen ayrılmamışdı.
Usta aşçılar elinde iyi bir mutbağı vardır; bilhassa yoğurtlu kebabının pırıl pırıl kapaklı bakır sahan-lengerlerle getirilip İstanbu-lun kadim bir an'anesinin ihyası bu lokantanın bir hususiyetidir. Mutfağına beyin ısga-rasını sokması da ayrıca takdire değer. Her halde temiz, misafir götürülebilecek bir yerdir.
Marmaraya nazır taraça - balkonunda, yazın en bunaltıcı günlerde huzur ile yemek yenilir. Saksılarla da yeşertilmiş olan bu balkondan, gözün alabildiğine açılan, uzanan deniz, en ağır zihin yorgunluklarını dinlendirir; hele mehtablı gecelerde, Marmara, gümüş ve billurla feerik bir ziyafet verir; o ışıklı gecelerde Beyaz Saray Abdullah Lokantasında yemek yiyen, içki içen bir fânî, eğer yanında bir yârı gaari, yâhud sîne bülbülü bir güzel şey varsa
BEYAZ ÜZERİNE HAT
— 2628 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2629
BEYBOSTANI SOKAĞI
İkinci Sultan Bayazıdm beyaz üzerine bir hattı hümâyunu
(Topkapusu Sarayı Müzesi argiy kılavuzundan)
Felekden hakikaten bir gece çalmış olur.
Bu gibi yerlere sık sık uğramak, onları eşe dosta tanıtmak, İstanbulu-muzun muhtaç olduğu bu müesseselerin rağbet ile inkişafını ve devamını sağlamak istanbullunun hemşehrilik vecîbelerindendir.
Beyaz Saray Abdullah Lokantasına, büyük binanın meydana açılan kapusundan girildiğine göre, koridor çarşının sol kolundaki merdivenden çıkılır.
Beyaz Saray Çarşıları — Bayazıdda Beyaz Saray adı ile meşhur büyük yapının içinde, Bayazıd Meydanına açılan kapusundan girildiğine göre, yer altı ve zemin katlarında ve birinci katda olmak üzere üç kat çarşıdır. Koridorlar üzerine iyi tanzim edilmiş mer. divenlerle bağlı ve temiz, derli toplu dükkânları ile bol elektrik ışıklı şirin, şenlikli görünür çarşılardır; halıcılar, mobilyacılar, tuhafiyeciler, kunduracılar, tüccar terziler, kunduracılar, kunduracılar, yorgancılar, zücâciyeciler bilhassa önemli yer almışlardır. Paşabahçesi Cam Fabrikasının bir satış mağazası ile meşhur baklavacı - tatlıcı Güllüoğ-lunun da bir şubesi vardır.
Büyük Kapalı Çarşı yangın felâketinden sonra kapalı kaldığı müddetçe (B.: Büyük Kapalı Çarşı) bâzı kuyumcu ve antikacılar da bıı Beyaz Saraya gelmişler ve meşhur çarşıları tamir ve yeniden açılınca, iş icâbı, eski yerlerine dönmüşlerdir.
Beyaz Saray Düğün ve Çay Salonları — Bayazıdda Beyaz Saray adı ile meşhur büyük yapının içinde 1955 de Abdullah Sonda tarafından, kendi adına nisbetle anılan birinci sınıf güzel bir lokanta ile beraber açılmışdır. Yalnız semtin değil, îstanbulun ihtiyacını karşılayan bir müessesedir.
Beyaz Saray Gazinosu — Bayazıdda Beyaz Saray iş hanında, yaz için en üst katda geniş bir de taraçası bulunan bir gazinodur. Ayni bina içindeki Abdullah Lokantasının sahibi Abdullah Sonda ile bir ortağı tarafından işletilir. Semtin bir ihtiyacını karşılamışdır. Kayde değer bir hususiyeti görülemedi.
Bibi. : R. E. K. ve Mehmed Koçu, Gezi notu.
BEYAZ ÜZERİNE HATTI HÜMÂYÛN — Pâdişâhların kendi el yazıları ile verdikleri yazılı emirllrine hattı hümâyûn denilir. Bu emirler iki türlü çıkardı:
l — Ya bir Divanı Hümâyûn karan, yahud sadırâzamın re'sen verdiği ve pâdişâha muhakkak arzı gereken bir karar, sadırâzamın «telhis» denilen tezkiresi ile pâdişâha arze-dilir, pâdişâh, telhis'in üst tarafına -kendi el yazısı ile fikrini bildirirdi; kararı ya bozar, ya kabul ve icrasını emreder, yâhud tâdil ederdi; işte bu yazıya sâdece Hattı Hümâyûn denilirdi.
2 — Pâdişâhlar bâzan da kendi karihasından bir yazılı emir verirdi, bu takdirde emrini üzerinde başka yazı bulunmayan bir kâğıda yazacağından, bunlara da «Beyaz üzerine hattı hümâyûn» adı verilirdi. Hiç îtiraz edilemez, emir ne ise derhal icra, infaz olunurdu. Beyaz Üzerine Hattı Hümâyûnlar bâzan sadı-râzamlara, vezirlere, bir ihtarname olurdu. Devlet işi, hükümdarlık vazifesi, umûri saltanat dışında, pâdişâhların, yine beyaz üzerine yazılmış yazıları mektup ve muhabbetname-lerine sâdece «Nâmei Hümâyûn» denilirdi. Hattı Hümâyun ve Beyaz Üzerine Hattı Hümâyûn, istisnasız, resmî yazıdır. Örnek olarak bu ansiklopediye İkinci Sultan Bayazıdm bir
el yazışım alıyoruz. Beyaz üzerine bu hattıhü-mâyun Topkapusu Sarayı Müzesi arşivinde «E. 11983» numarada kayıdlıdır; 0,12x0,10 eb'a-dında bir kâğıd üzerine yazılmışdır. Pâdişâh tarafından İskender Paşaya hitaben hicrî 887 şevvalinin sonlarında (M. 1472 aralığı) Edirneden yazılmış olup Gedik Ahnıed Paşanın îdam ettirildiği haber verilmekde; İskender Paşanın da Şehzade Cem'in oğlunu gizlice öidürtmesi emredilmektedir. Beyaz Üzerine Hattı Hümâyûnun hükmü bir şehzadenin hayatına taalluk ettiğinden fermanın üzerine tam güven getirilmesi için pâdişâhın turası da çekilmişdir; kuvvetle muhtemeldir ki bu tura da İkinci Sultan Bayazıdm eli ile yazılmışdır.
Bu üç satırlık beyaz üzerine hatunuma-yunun metni şudur (nokta ve virgülleri biz ilâve ediyoruz):
«Kulum İskender; beti vâsıl olduğu gibi bilesin ki Gedik'i tepeledim. Sen de Cem'in oğlunu mecal vermeyüb boğdurasın ki gaayet mühimdir. Amma bir ahad vâkıf olmaya. Şöyle bilesin, alâmeti şerife üzere îtimad kılasın.
Tahriren fî evâhiri şehri şevval sene seb'a
ve semânîn ve semâne mie (887). Bimekaa-
mı Edirne.».
BEYBABA — îstanbulun pırpırı, külhânî argosunda, bu güruhun hürmet ettiği efendiden adam, hatırı sayılır yaşça büyük adam; misâl:
1941 yılı; Galatada Necâtibey Caddesinde müşterileri serseriler, ayak takımının uçarı kısmı olan bir şarabhâneye bir muharrir girer, şüphe ile karşılanır, belki bir sivil polis zannedilir, bir külhânî mütecaviz bir eda ile ortaya: «Kim ulan bu moruk?» diye sorar. Bunun üzerine bir masadan pırpırı bir yük arabacısı kalkar, gelen zâti, çalışdığı nakliyat anbarlarında sık sık görmüş, anbar sahibinin .dostu olduğunu bilmektedir:
— Buyurun^ Beybaba!.,
diyerek el öper ve ortaya;
— Beybabayı ben tınırım, der, bizim pat
ronun arkadaşıdır.
*
baba... hani Kadıköyünde,.sen Bağçeli Lokantayı işletirken...
-
Ahmed...
-
Ahmed ya., hammal Ahmed.. çocuklar
büyüyor Beybaba...
BEYBABA SOKAĞI — Eyyub sokakla-rındandır; 1934 Belediye Şehir Rehberinin 9 numaralı paftasında Eyyub İskelesi Caddesi, Feshine Caddesi, Camiikebir Caddesi ve Boyacı Sokağı ile teşkil ettiği beş yol ağzından Silâhdarağa Caddesine doğru uzanır gösteril-misdir; beş yol ağzından yüründüğüne göre, ancak bir araba geçebilecek genişlikde, ortası paket taşı, yanları kabataş döşlü ve iki kenarı boyu kabiristan bir yoldur.
Osmanlı tarihinin büyük isimleri olan Si-yavuş Paşanın, Nişancı Feridun Paşanın ve Pertev Paşanın türbe ve hazireleri bu sokak üzerindedir (B. : Siyavuş Paşa; Feridun Paşa, Nişancı; Pertev Paşa).
Eyyub Camii Kebirinin arka avlu kapusu da bu sokağa açılır; bu kapunun hemen yanı başında da Koca Mimar Sinanm mimarbaşı olarak ilk yapdığı eser Ayaş Paşa Türbesi bulunmaktadır (B.: Ayaş Paşa).
Hakkı Göktürk
BEYBOSTANI SOKAĞI —- Beylerbeyinde Abdullah Caddesi ile Burhaniye Caddesi ve Çamlıca Yolu arasında uzanır; 1934 Belediye Şehir Rehberinin 26 num-aralı paftasına göre Kalaycı Şükrü Sokağı, Bostan Deresi Sokağı, Keçi Yolu ve Nuri Bey Sokağı ile birer kavu-şağı vadır.
Abdullah Caddesinden gelindiğine göre iki araba geçebilecek genişlikde; Kalaycı Şükrü Sokağı kavuşağına kad'ar asfalt ve kabataş döşelidir; sağ başda Beylerbeyi Spor Kulübü ve sahası, sol kolda Bostancıbaşı Abdullah Ağa Camii, Beylerbeyi Bucak Müdürlüğü, ve emniyet amirliği binası vardır. Yol buradan sonra manzarasını değiştirir; mıcır taş ile toprak karışık, sağ tarafı dere yatağı, sağa sola kavisler çizerek bostanlar arasından ilerler, Eskiçınar Sokağı ile bir çatal kavuşak yapar, sonra asfalt ve geniş bir yol olarak ve yine bostanlar arasından geçerek Burhaniye Caddesi ve Burhaniye - Çamlıca yoluna kavuşur (ekim 1960)
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ CADDESİ
2630 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2631 —
BEYCEĞİZ MESCİDİ
BEYCEĞİZ CADDESİ — Fatihin Kara-gümrük nahiyesinin Kocadede ve Beyceğiz Mahalleleri sokaklarından; Sarayağası Caddesi ile Darüşşefaka ve Manyasîzâde Caddeleri arasında uzanır, Kavuşağı olan sokaklar şunlardır: Hallaç Mahmud Sokağı, Çarşamba Değirmeni Sokağı, Çilekeş Sokağı, Hamsi Sokağı, Kovacı Camii Sokağı, Beyceğiz Mescidi'Sokağı, Kaleci Çıkmazı.
îki araba geçecek genişlikde, fcabataş döşeli bir caddedir. Ahşab ve Kagir - beton karışık ikişer üçer katlı evlerinin çoğu bağçeli-dir; 2 bakkal,'l kasab, l kunduracı, l tuhafiyeci dükkânı vardır. Beton yapı alelade bir terkos çeşmesi semt halkının su ihtiyacını gidermeğe çalışır. Caddenin Sarayağası kav.uşa-ğına yakın Fatmahâtun Mescidinin arsası görülür. Mescidin bâniyesinin kabri dıırmakda baş taşındaki kitabesi sudur : «Sahibetüihay-rat bu camiin bâniyesi Şerife Fatma Hatun ruhuna fatiha. Sene 128? (son rakam silik, okunamadı)». Hadikatül Cevâmi ise Fatma Hatunun merkadinin nâ malûm olduğunu kaydetmektedir (B.: Fatma Hâtûn Mecsidi). Elli yıldanberi bu semtde oturanlar: «Bu arsada eskiden bir mescid olduğunu duyduk, fakat biz yetişemedik, görmedik» demektedirler
(Ocak 1961).
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ FURUN SOKAĞI — FatiHn Karagümrük nahiyesinin Koca Dede ve Beyceğiz Mahalleleri arasında sınır sokakdır. Beyceğiz Caddesi ile Fatih Nişanca Caddesi arasında uzanır; Cemâli Sokağı, Kokulubahar Sokağı, Beyceğiz Mescidi Sokağı ve Küçükçıikmaz Sokağı ile kavuşakları vardır. İki araba geçebilecek genişlikde ve kabataş döşelidir. Bu sokağa adını veren fırın, Fatih Nişanca Caddesi ile olan kavuşağı köşesindedir. Bu sokak üzerinde Seyyid Ali Çeşmesi ve bu çeşmenin yanında küçük bir mezarlık - hazire sokağa kadim tstanbulu hatırlatan bir hava vermektedir (Ocak 1961).
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ KUYU SOKAĞI — Fener İlçesinin Kâtip Muslihiddin Mahallesi sokakla-rındandır; her iki başı da Koltukcu Sokağı üzerinde bulunan ters «U» şeklinde bir sokakdır; Koltukcu Sokağı da, Sarayağası Caddesinden gelen Mehmed Dede Sokağı ile Fethiye
Caddesi arasında, uzanır. Beyceğiz Kuyu Sokağına. Fethiye Caddesi cihetinden gelindiğine göre, bu ters U şeklindeki sokağın birinci kısmı iki araba geçebilecek genişliktedir, sola ilk dirseği ile kırılınca darlaşır, yine sola ikinci dirseğini yaparak kıvrıldığında ancak iki adım genişliğinde bir geçid olur ve böylece tekrar Koltukcu Sokağına bağlanır.
Sağ taraftaki çift Jiapu numaraları 2 - 16 dır; ikişer üçer katlı kagir - beton yapı eylerdir; solda ise üç yanı bu sokak, bir yanı da Koltukcu Sokağı ile çevrilmiş bir adacık kalır, bu adacık üzerinde geniş bağçeli bir evceğiz vardır.
Sokağın dar olan ucu üzerinde yüksek taş bilezikli bir 'kuyu vardır kî sokak adını bu kuyudan almışdır. Sokağın geniş olan ucu üzerinde de metruk Ayios İoanis kilisesi bulunmaktadır; bu kilise 1961 yılı ocak ayında tamir edilmekte idi.
Garib bulduğumuz bir nokta, bu sokağın, geniş ucunda «Beyceğiz Kuyu Sokağı», dar ucunda da «Fethiye Kuyu Sokağı» diye çift sokak levhası taşıması olmuştur. 1934 Belediye şehir Rehberinde bu sokak «Beyceğiz Kuyu Sokağı» adını taşır; ayni rehberde «Fethiye «Fethiye Kuyu Sokağı» da vardır, fakat o sokak Kâtib Muslihiddin Mahallesi ile Hamamı Muhiddin Mahallesi içinde uzanır (B.: Fethiye
Kuyu Sokağı).
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ MAHALLESİ — Fâtih İlçesinin Karagümrük nahiyesi mahallelerinden-dir. 1934 Belediye Şehir Rehberinin 7 numaralı paftasında 102 numara ile gösterilmşidir. Karagümrük nahiyesinin Muhtesib İskender, Derviş Ali, Koca Dede ve Fener İlçesinin Kâtib Muslihiddin mahalleri ile çevrilmişdir. Yukarıda adı geçen rehbere göre sınır cadde ve sokakları şunlardır: Fevzi Paşa Caddesi (Muhtesib İskender Mahallesi ile), Atik Ali Camii Sokağı, Karagümrük Karakol Sokağı, Draman Çukuru Sokağı, Kurt Ağa Çeşmesi Sokağı (Derviş Ali Mahallesi ile), Mehmet Ağa Hamamı Sokağı, Çulhalar Sokağı, Tavukçu Abdullah Sokağı, Mehmet Ağa Camii Sokağı (Kâtib Muslihiddin Mahallesi ile), Çarşamba Değirmeni Sokağı, Beyceğiz Furun Sokağı, Fatih Nişanca Caddesi, Meymenet Sokağı (Koca Dede Mahallesi ile).
Mahalle içi sokakları şunlardır :
bir kısmı,
bir kısmı,, sokağının
Hasan Fehmi Paşa Caddesinin bir kısmı, Fatih Nişanca Caddesinin- bir kısmı, Müezzin Bilâl Sokağı, Zinni Sokağı, Bakkal Çıkmazı, Kimyager Sokağı, Saray Ağası Caddesinin bir kısmı, Ali Paşa Hamamı sokağı, Çerçi Tevfik sokağı, Lodos sokağı. Nureddin Tekkesi sokağının
Dilmaç sokağının
Tercüman Yunuo bir kısmı, Dolapi: Bostan sokağının bir kısmı, Servili Kuyu sokağı, Mehme; Ağa Çıkmazı, Beyceğiz Caddesinin bir kısmı, Çilekeş sokağı, Küçük Çıkmaz, Kaleci Çıkmazı, Arap İsmail Çıkmazı, Mutaf Çıkmazı, Cemâli Sokağı, Arif Efendi Sokağı, Keskin Dede Çıkmazı, Gözlemeci Çıkmazı, Kara Kuyu Sokağı, Kutucu Tâhir Sokağı.
Mahalle muhtarı emekli yarbay Bay Yaşar Özgürün şu malûmatı vermişdir: Bu mahalle sınırları içinde 238 ah-şab, 150 kagir ev, 66 apartı-man, l trikotaj fabrikası, l Sümer Bank yerli mallar mağazası, l tıbbî işler şişe-cam imalâthanesi, 2 cami (AtikaliJPaşa Camii, Meh-medağa Camii), 2 medrese binası, 2 hamam (Atikali Hamamı, Mehmedağa Hamamı), l sinema, l postahâne, l ortaokul, l ilkokul, Keskin dede naziresi, 6 belediye terkos çeşmesi, l eski çeşme (Bekirağa Çeşmesi) vardır. Mahalleye 'adını veren Beyceğiz Mescidi garibdir ki mahallenin sınırı dışında, Koca Dedede Ma-hallesindedir. 1960 nüfus sayımına göre mahallenin nüfusu beş bine yakındır (1961).
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ MESCİDİ — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihde, Karagümrükde Koca Dede Mahallesinde Beyceğiz Mescidi Sokağı ile Bilgiçler Sokağı kavuşağı köşesindedir; kendi adını taşıyan mahallenin dışında bı-rakılışı garibdir. Dört kagir duvar üzerine ki-
Beyceğiz Mahallesi (1934 Belediye Şehir Rehberinden)
remit örtülü bir çatı çekilmiş basit bir yapı olup taş minaresi 1894 deki büyük zelzelede şerefe altına kadar yıkılmış ve o gündenberi de o hâli ile kalmışdır; yalnız üstü düzeltilmiş, arab tarzını andıran tahta parmaklıklı ve yuvarlak külâhlı bir ezan okuma yeri yapılmış-dır; önceleri bodurca olan bu ahşap ek 1946 dan sonra yapılan bir tamirde azıcık üzatılmış-i dır.
Hadikatül Cevâmi iki satırlık bilgi veriyor : «Mehmed Ağa Camii kurbindedir, banisi Mehmed Beydir, kabri nâ malûmdur, mahallesi vardır» diyor.
Değerli müdekkik Ekrem Hakkı Ayverdi: «Fetih devri sonlarında İstanbul Mahalleleri» adlı eserinde «Beyceğiz Mahallesi» notunda şu malûmatı veriyor: «Vakfiye târihi 878 (Milâdî 1473) dir. Vakfiyenin aslı yazılır iken mescid banisinin ismi Kaasım Çelebi'üş-şehrî bi ibni Begcügez sûretindedir. Hadikatül Cevâ-
BEYCEGIZ MESCİDİ
2632
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2633 —
BEYCİM (Sâmiye)
olan bu meesidin ilk yapısından en. küçük bir iz kalmamışdır.
Sokakdan üç basamak taş merdivenle girilir. Son cemaat yerinden de sahna yine üç basamak merdivenle çıkılır. Sol tarafda ahşab
Beyceğiz Mescidi, 1946 (Resim : Nezih)
mide ise bânî adı Kaasım değil, Mehmeddir. Beyceğiz unvanı bakı kaldığına göre eski hüviyetine ikinci baninin ismi ilâve edilmiş oîa-ca'ktır» diyor.
Temeli onbeşinci asır sonlarında atılmış
Beyceğiz Mescidi, 1961 (Kesim : Bülend Seren)
bir merdiven önü kafesli fevkaanî kadınlar mahfiline çıkar. Ahşab minberi ve vaiz kürsüsü sâde doğramacı işidir. Minare kapusu son cemaat yerinde sağ tarafdadır. Hâlen ibâdete açık. temiz, bakımlı bir mesciddir (1961).
Hakkı Göktürk
BEYCEĞİZ MESCİT SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Karagümrük nahiyesinin Koda Dede Mahallesi sokakların-dandır. ' Beyceğiz Caddesi ile Beyceğiz Fırın sokağı arasında uzanır; iki araba geçecek ge-nişlikde, kabataş döşeli, kavisli bir sokakdır. Bilgişler Sokağı ile olan kavuşağı üzerinde adını taşıdığı mescid bulunmaktadır. Evlerinin birinde hususî bir Biçki ve Dikiş Yurdu açılmış olan sokağın kayde değer başka hususiyeti yoktur (Ocak 1961).
Hakkı Göktürk
BEYCİĞİM SOKAĞI — Kadıköyünde Mısırlıoğlu semtinin sokaklarından; Yavrutürk Sokağı ile Elmalıçeşme Sokağı arasında uzanır; iki araba geçebilecek genişlikde, paket taşı döşelidir. İkişer üçer katlı ahşab evleri mütevazı gelirli aile meskenleri olup bir başında bir terzi, öbür başında da bir modelci dükkânı vardır (Mart 1961).
Hakkı Göktürk
BEYÇAYIRI SOKAĞI — Samatyada Can-bâziye mahallesi sokaklarındandır. 1934 Belediye Şehir Rehberinin 11 numaralı paftasında bir başı, Karagöz Sokağı ve Havva Ana Sokağı ile yapdığı dört yol ağzında, diğer başı da kapalı .bir-çıkmaz sokakdır, sağ kolda da İbrahim-paşa türbesi sokağı ile kavuşur gösterilmişdir; yerinde manzara değişiktir; yukarıda tarif edilen dört yol ağzından girildiğine göre, İbra-himpaşa Türbe Sokağının devamı olan bir toprak yolda dört yol ağzı yaparak, kesişir; buraya kadar bir araba geçebilecek genişliktedir ve kabataş döşelidir. Birer ikişer katlı evlerinin çoğu ahşab yapılardır, köşe başında bir kundura tamircisi dükkânı ile bir kahvehane vardır. Bu noktadan sonra darlaşır ve bir toprak yol olur; sağ kolda bir bostan, sol kolda da ahşab ve tuğla yapı üç ev vardır, meydanımsı bir ağaçlık ortasından geçerek sola bir dirsek yapar, kıvrılır, Kadın Nine ve Alyemeni sokakları ile birleşerek sona erer; burada sağda gecekondular görülür, sol tarafda ikişer katlı
üç ahşab ev vardır. Sol köşede, kapusu Alyemeni sokağında olan Ağaçayırı Mescidi vardır (Mart 1961)
Hakkı Göktürk
BEYGİM (Sâmiye) — Maarife uzun yıllar hizmet etmiş münevver bir kadın;,hicrî 1286, milâdî 1869-1870 de İstanbulda Hırkaişerifde Akşemseddin Mahallesinde doğdu, babası ilmiyeden şâir Nebil Bey, onun babası da ilk darülfünun hocalarından müneccimbaşı Osman Sâib Efendidir. Sâmiye Hanım altı-yaşında iken Eskialipaşa Sibyan mektebinde Melek Hocadan derse başladı, bir sene sonra Altay Kız Rüşdiyesine kay dölündü ve oradan şahadetname aldı. Babası Gümüşhane naibi olun-•ca Sâmiye Hanım da beraber gitti; orada hemşiresi esbak darülfünun kız 'kısmı müdiresi Zâhiye Hanımla birlikde Gümüşhane Rüşdi-yesi başmuallimi İsmail Efendiden türkce ve riyaziye dersleri aldılar. Nebil Bey nâiblik müddetini ikmal idüb İstanbula dönünce babasından ve halası şâire ve muallime Nakiye Hanımdan «Gülistan» ı tamamen, ve Hafız Divânından bir mikdar okudu; 1306 (milâdî 1888-1889) da imtihan ile Kadıasker Sıddık Bey konağında Dârülmuallimâtın son sınıfına girdi ve bir sene sonra mezun oldu. 1889 da Aksaray Kız Rüşdiyesine başmuallim tayin olundu, 1310 da (1892-1893) hastalığı yüzünden istifa etti, ayni yıl içinde şefkat nişanı ile taltif edildi. 1314 de (1896-1897) halası Nakiye Hanımın vefatı üzerine boşalan tarih ve fârisî hocalıkları ile Darülmuallimatdaki hocalığına tekrar başladı, 1322 de (1904) yatılı kız sanayi mektebi müdireliğine tayin edildi. 1326 (1908) da Ali Sâib Paşa konağında bir sınıfı mahsus açıldı, yatılı darülmuallimat teşekkül etti ve Sâ. miye Hanım müdür muavini tayin edildi, 1335 de (1916) Çamlıca Kız Sultanisi müdürü oldu. 1343 de (1924-1925) çok yorulmuş
olduğundan kendi arzusu ile ve ev idaresi
muallimliği ile Kadı-köy Kız Orta mektebine nakledildi. 1932 de kırk iki senelik hiz-
metden sonra emekli- sâmiye Beygim
ye ayrıldı. (Resim : B. Seren)
BEYGİRCİ
_ 2634 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 2835 —
BEYGİR SÜRÜCÜLERİ
Belediye Dâiresi civarı, Taksim, denizin öbür yakasında Üsküdar, Beykoz ve beri yanda Kadıköy.
Bazı ahırlarda oldukça cins atlar beslenir, kibarlık taslayan kimselere tenezzüh için, meselâ Kâğıdhâneye, Çamlıcaya gitmek için güzel takımlı atlar çıkarılırdı, bu takdirde sürücülerin de kılık kıyafetine çeki düzen verilir, pırpırılığı -giderilip bir konak uşağı zeynine sokulurdu. Takımları mükemmel cins atlar besleyen ahırların başında Taksim Ahırı gelirdi.
Bilhassa tramvay şebekesinin kurulmasından önce Büyük şehrin günlük hayatında beygir sürücüleri ile hayvanlarının hizmeti çok büyük olmuşdur. Kira bedelleri muayyen mesafeler için tesbit edilmişdi, fakat, sürücü ile müşterisi arasında para ve bahşiş yüzünden çekişmeler sık sık görülürdü. Hele içki • âlemi dönüşlerinde sürücü müşteri kavgaları bazan zabıta vakası hâlini alırdı. Kafası tüt-sülü bıçkın müşteriler umumhane sokaklarına dalıp kapu kapu dolaşmaya, sürücüsünü kapu
Beygir sürücüsü bekâr uşağı tipi, 1890 (Fotoğrafdan S. Bozealı eli ile)
Hiç evlenmemiş olan Sâmiye Beygim 1946 da Bakırköyünde kardeşi ve İstanbul mebusu Galib Bahtiyar Beyle birlikde oturuyordu, Cumhuriyet Halk Partisi ile Kızılay ve Tayyare cemiyetlerinin faal âzasından bulunuyordu. Hayatının son yılları hakkında bilgi edinilemedi.
Bibi.: İhsan Hamamioğlu, not.
BEYGİRCİ — Eski tulumbacı ıstılahlarından. Yangın tulumbası sandığını «Uşak» denilen dört tulumbacı taşırdı; bu dört tulumbacı bir takım teşkil ederdi. Her mahallenin, semtin sandık efradı, o mahallenin, semtin büyüklüğüne, şenliğine, halkı arasında avam tabakası, ayak takımının kesafetine göre yangına giderken üç dört takım teşkil ederdi. Yangına giderken, yangın dönüşü takım değiştirilirdi; takımlar birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü takım diye rakam yerine tulumbacı zevkine göre bulunmuş isimlerle anılırdı; işte bu arada «Beygirci», sandıkların birinci takımlarına verilmiş isimdir. İkinci, üçüncü, dördüncü takımların isimleri de sıra ile Muşlu, Karakaçan, Zeybek idi. B ey gir ci ismi ilk defa Üsküdar tulumbacılarından çıkmışdır. Yolda takımları sandığın ikinci reisi sevk ve idare eder, takım de-ğişdireceği zaman da, meselâ sandık kolu altındaki takım alınacak, sandık birinci takımın omuzlarına geçecek ise, ikinci reis emrini:
— Beygirdi... diye bağırarak verirdi (B.: Tulumbacılık, Tulumbacılar).
Vâsıf Hiç
BEYGİRCİLER SOKAĞI — Üsküdarda İnâdiye semti sokaklarındandır; Toptaşı Caddesi ile Ferah Sokağı arasında uzanır; iki araba geçecek genişlikde, kabataş döşeli, kavisli bir sokakdır; üzerinde iki gecekondu ile ikişer katlı iki ahşab ev vardır. Hadikatül Cevâmiin semtini zikretmeden kaydettiği Fatma Hatun Mescidi bu sokak üzerinde olup 1961 de tamamen yıkılmış, kaybolmuş, duvar izleri duruyordu. (B.: Fatma Hâtûn Mescidi). Toptaşı Caddesi kavuşağında da Mehmed Paşa Çeşmesi vadır (Nisan 1960).
Hakkı Göktürk
BEYGİR DİLSİZ — İstanbul sarayının en-derun teşkilâtında son dilsizbaşıdır; İkinci
Sultan Mahmud asırlardanberi devam edege-len saray an'anelerini ve teşrifatını değişdirir iken Hicrî 1246 (Milâdî 1830) yılında bu emekdar adam da kendisini geçindirebilecek bir vazife ile saraydan çıkarılmış, baş dilsizlik de lâğvedilmişdi. «Vekaayii Letâifi Enderuni-ye» müellifi Hafız İlyas Efendi bu münâsebetle şunları yazıyor : «Seferli Odasında başdilsiz bulunan Beygir Dilsiz hayvan gibi bir dilsiz olduğu halde yine hafî ve celî şeylere intikal ve bugünlerde kaanunu enderûnun lâğvolduğuna infial iderek biçarenin eşkini bozulub bütün gün lagar ve zebun hazîne kethüdasına derdini dilsizce anlatmağa gûnâgûn zahmet çekdiği resîdei sem'i hümâyun olıcak kıdemli bendelerin melûl ve mahzun kaldığına merhameti şahane kaail olmayub ol saatde :
Âbi hayvan dolu dizgin girdi Atpâzârına meali yâd ve çıraklık ile dilsiz şad olunca, madununda1 bulunan dilsizlere Beygir Dilsizdeki başlık takılmaması tenbih oldu».
Dostları ilə paylaş: |