Meleklerin Duasını Almak.
Din kardeşinin bir işini yapana, melekler dua eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı af olur ve kıyamette çeşitli nimetlere kavuşur.(İbni Mace)
Mertebe Hastalığından Kurtulmak Mümkün Mü?
HZ. ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde:
ALLAH dilediği kimseyi zatına seçer, kendisine yönelen
kimseye de hidayet eder.(Şura 13)
ALLAH’u Teâla kendisine çektiği kimseyi nefsin esaretinden kurtarır.
Onu kendisine çeker ve hürriyeti buldurur.
Mertebesinin gerektirdiği şekilde ıslah eder.
Edeplendirir,temizler ve teksiye eder.
ALLAH’u Teâla onu cud-u keremi ile nefsin esaretinden
kurtarır.
Nefsiyle bağlantısını koparır.
Artık o içinde nefsin huylarından talep edebileceği tek bir huyu
kalmaksızın hür olur.
O bağlı bulunduğu mertebe hastalığından da böylece kurtulur.
Hakim et-Tirmizi kuddise sirruh Hz. böyle buyuruyor.
Kul azim ve gayretini Hz. ALLAH’a vakfederse Hz. ALLAH o kulu
himayesi tasarrufu ilahiyyesine alır.
Ancak o zaman araba kapıda, para kasada kesede kalır kalbe girmez.
-------------------- Euzübillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmanerrahim
HER KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN ALIKOYMUŞSA
MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI YERDİR.
(Nazirat Süresi 40-41)
Kalpteniman.
Mezhep Tartışmaları Biz Müslümanlara Zarar Veriyor
Muhterem kardeşlerim,
Hz. ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde,,
KAFİR OLANLAR BİLE, BİRBİRLERİNİN DOSTUDURLAR EĞER SİZ BUNU YAPAMAZSANIZ YERYÜZÜNDE FİTNE VE BÜYÜK BİR KARGAŞALIK OLUR. (Enfal-73)
Buyururken, Biz ise ne hallere düştük. Resulullah (s.a.v) Efendimiz Ahirete irtihal ettikten sonra başlayan Şii, Sünni tartışmaları bu günlere kadar geldi ve herhâlde kıyamete kadar devam edecek.
Çünkü, Şeytan kıyamete kadar insanların aralarına düşmanlık sokacağına yemin etmiştir. Ve biz müslümanlar onun bu tuzağına düşmüş durumdayız. Yahudi ve Hristiyanların birbirlerine dost oldukları kadar biz müslümanlar, Mezhep kavgaları yüzünden birbirimize dost olamadık, yukarıdaki ayeti kerimede geçen fitne ve kargaşalara kapıldık. Ne olacak bu halimiz ne zaman uyanacağız.
Gün geçmiyor ki, Televizyon ve internet ekranlarında Şii, ve Sünni düşmanlığını körükleyen Ukubet ve bölücü yazılar çıkmasın. Bunu Hepimiz biliyoruz ki, geçmişte yaşayan Alimlerin kusurlarını bu
Zamana taşıyıp teşhir etmek, geçmiş yıllarda biz müslümanların arasına fitne sokmaktan başka bir şey kazandırmadığı gibi bundan sonra da düşmanlık ve nefretten başka bir şey kazandırmıyacaktır. Hz. ALLAH (c.c) ise ayeti kerimesinde,,
İNSANLAR İÇERİSİNDE MÜMİNLERE EN ŞİDDETLİ DÜŞMAN OLARAK YAHUDİLERİ BULURSUN. maide 82.
Buyururken bizim düştüğümüz duruma bakın, Gerçek can düşmanı olan Yahudileri bıraktık birbirimize düşman olduk. yazdığımız yazılar ile yıkıcı eleştirilerle şeytanı sevindirdiğimizin farkına varamıyoruz.
Hz. ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde,,
HEPİNİZ TOPLUCA SIMSIKI ALLAH’IN İPİNE SARILIN PARÇALANIP AYRILMAYIN ali-i İmran 103.
buyuruyor. Biz ise Senlik benlik yaparak parçalara bölündük Yahudiye lokma olduk. Bırakalım Muaviye’nin yezittin yaptığı işleri. Seyit kutbun ve Humeyni’nin yanlış fetvalarının tartışmalarını. onlar çoktan hesaba çekildiler eğer doğru fetva vermişler ise, cennete yanlış fetva vermişler ise, cehennemi boylamışlardır.
Bir de şu var ki Humeyni’ye atfedilen bir fetva var ki çok iğrenç, o fetvayı ekrana taşıyıp teşhir eden bilsin ki, büyük mesuliyet altına girmiştir. Sebebi ise, birincisi o kişiye iftira atılmış ise onu teşhir eden de o günaha ortak olmuştur.
İkinci mesuliyet ise, bu uygunsuz çirkin fetvayı duyan cahil insanların, Humeyni gibi birisi bu fetvayı verdiğine göre demek ki bu işin çıkar bir yolu varmış der ve o iğrenç işi yaparsa, o kişilerin günahlarına da ortak olur. Onun için İnsan ağzından çıkan söze çok dikkat etmelidir. Yapıcı yazılar yazalım yıkıcı beyanatlardan kaçınalım. Yazıklar olsun kerbela vakasının tellallığını yaparak müslümanları bölenlere. Yazıklar olsun onları şefkat ile karşılamayıp doğru yola davet etmeyen Sünnilere.
Hz. ALLAH (c.c) Bütün İslam Alemini ve, Devletimizi her çeşit bölücülükten muhafaza ederek birik beraberlik içinde yaşamamızı nasip etsin. Amin.
Vel Hamdülillahi Rabbil Alemin. ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina Muhammed.
Kalpteniman.
Hz. Allah’ın Ruhunu Temizleyen Kulunu Kendine Çekmesi Ve Sevgi Bağı Kurması.
Mıknatısın Gücü: Mıknatıs kendisi gibi çekicilik vasfı taşıyan kendisine yaklaşan maddeleri çekiyor fakat etrafları temiz olursa , pislenmiş paslanmış maddeleri kendine yakın olsalar bile çekmez çünkü etrafını saran kir ve paslar kavuşmayı engelliyor.
Ağaç ve plastik türü maddeleri kendi yapısında olmadığı için çekmiyor dikkat edilirse mıknatısa kavuşmak isteyen parçacıklar temiz ve aynı maddeden olması lazım aksi takdirde mümkün değil.
Biz insanların da içimizde taşıdığımız ruhlarımız var ve içimizde taşıdığımız , Hz. ALLAH’TAN gelen bu cevherler her biri çekici güce sahiptirler.
Bu cevherleri içimize Hz. ALLAH (c.c) tertemiz olarak koydu .
fakat insanların bazısı bu değerli hazineyi kirletti çekicilik vasfını kaybettirdi o ulvi ruhun gönderilen sahibi ile sevgi kurması engellenmiş oldu.
Bazı insanlar ise imansızlık batağına düşerek ruhlarını öldürdüler ağaç sıfatına büründüler cehenneme yakıt oldular.
Bazı insanlar ise içlerindeki cevheri günah işleyerek kirletmediği gibi, Hz. ALLAH’A ibadet ve zikirle ruhunu parlattı gönderen yüce kudreti ilahi ile muhabbet bağı kurdu dünyasında huzurlu yaşadı ahirette de ölümsüz bitmeyen cennet hayatının namzedi oldu.
Bu ne güzel bir akıbet Hz. ALLAH cümlemize ruhumuzu kirletmeden tertemiz olarak dünya hayatını bitirmemizi kendisine kavuşmamızı nasip etsin .
Muhterem kardeşlerim, siz de içinizde taşıdığınız ruhunuzu gaflete düşüp şeytana uyup günaha girip kirletmeyin böyle bir hata yaptığınızda ise hemen pişmanlık duyarak tevbe edin ve kalbinizi yıkayın. Hz. ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde ,
EY MÜMİNLER HEPİNİZ TEVBE EDİNİZ Kİ FELAHA ERESİNİZ buyuruyor. (Nur, 31)
Felaha ermek , huzura ve selamete kavuşmak demektir.
Ne büyük mutluluktur ki kul pişman olmuş yaptığı günahlara karşı kalbiyle tevbe ediyor sahibi onu af ediyor kirlenen ruhu tevbe suyu ile yıkanıyor diğer bir ayeti kerimede ise;
ALLAH’IN SİZİ BAĞIŞLAMASINI ARZU ETMEZ MİSİNİZ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYICI ÇOK MERHAMET EDİCİDİR. (Nur, 22.) buyuruyor ve kullarını tevbe etmeye teşvik ediyor.
Çünkü kullarına karşı çok merhametli olduğunu kendisi haber veriyor ve diğer bir ayetinde de , RAHMETİM HER ŞEYİ KUŞATMIŞTIR. (Araf,156.) buyuruyor.
Bizleri rahmet çemberinin içine alan sonsuz merhamet sahibi olan sahibimize tövbe edip şükretmemek ne büyük hata ve ne büyük nankörlüktür .
Bizi yaratan çeşitli nimetler veren kendisi olduğu halde ,nankörlük yapan günah işleyen kullarını af edeceğini haber veren yine kendisi oluyor .
Bu onun sonsuz merhamet sahibi olduğundandır.
Bir günahkar insan da bu fırsatı değerlendiremiyorsa kendisine yazık etmiş olur. Çünkü tövbe bu dünyada kabul edilir ahirette ise o şansı yoktur ve hiç bir özür kabul edilmeyecektir.
Akıllı kimse odur ki, ruhunu tövbe suyu ile yıkar , zikirle parlatır şükürle de rahatlatır huzura kavuşur.
Dikkat edersek göreceğiz ki Hz. ALLAH hep ikram ediyor nankör insanlar da devamlı isyan ediyor.
Düşünse ki taşıdığı vücudunu hazır buldu bu ona bir ikramı ilahi değil midir.
Dünyayı seyretmesine sebep olan gözleri kendisine ikram edilmiş nimet değimlidir.
Teneffüs ettiği hava yedirdiği gıdalar içirdiği sular onu yaratanın ikramı değil midir.
Bu nimetleri HZ. ALLAH’TAN başka kim verebilir.
Ve bu paha biçilmeyen nimetleri ikram eden sonsuz kudret ve azamet sahibi olan , bütün yaratılmış ruhların sahibi olan Hz. ALLAH (c.c) kullarından beklediği kendisine kulluk yapılması ve ikram ettiği nimetlerine şükür etmeleri ve öldükten sonra dirileceklerine inanmalarıdır .
İşte her şeye aklı çalışan nankör insanların aklı burada duruyor , bu kadar kolay bir emri şerifi, şeytana ve nefsine uyarak yerine getirmiyor ebedi ölümsüz hayat olan ahiret dünyasını kaybediyor.
Ebedi felakete düşüyor, ve bu imansız insanlar bu dünyada da huzuru bulamıyorlar.
Yine geçmişte yaşadığım bir hadiseyi hatırladım . işim icabı görüştüğüm bir arkadaş vardı bazen dini konular açılır konuşurduk.
İmanı vardı zamanla bizimle irtibatı kesildi onu tanıyanlardan haber aldım ki imansız insanlarla irtibat kurmuş din kitap tanımıyormuş bir zaman sonra iş yerime ziyarete geldi.
Biraz konuştuktan sonra ben konuyu açtım evet dedi elimle tutmadığım gözümle görmediğim varlığa inanmam dedi.
Bende ona Hz. ALLAH’ın görünen ve görünmeyen nimetler yarattığını biz insanlar bazı nimetlerini akıl gözüyle görebilecek kabiliyette yaratıldığımızı bazılarımızın ise bu nimetten mahrum olduğumuzu söyleyince bana öyleyse bana akıl gözü ile gördüğün varlıkları söyle dedi.
Bende, birincisi ruhumuz ikincisi nefes, elle de tutulmuyor gözle de görülmüyor üçüncüsü ise şimdi sana soruyorum sende akıl var mı yok mu , deyince durdu . şaşkın bakıyordu.
Bakma öyle dedim . anladım , varsa göster diyeceksin. deyince,
gözüm ile görmediğim elim ile tutmadığım varlığa inanmam diyorsun, fakat elin ile dokunamadığın gözün ile görmediğin aklının var olduğuna inanıyorsun.
Sence bu gerçek gözle görünmeyen varlıkların var olduğunun delili değil midir dedim. Elektriğin gücünden bahsettim gözle görülmüyor elle tutar isen canından olursun dedim .
Sana bir sual daha, içine çektiğin nefesini
gözle görüyor ellerinle tutabiliyor musun.
Biraz nefes almasan sağa sola atlamaya başlarsın nefes Hz. ALLAH’ın varlığına en büyük delildir dedim.
Bu anlattıklarının hiç birisi bana inandırıcı gelmiyor deyince, çok yazık sen ağaç olmuşsun ben sana hiç bir şey duyuramam dedim.
Çekti gitti bir zaman sonra duydum motor sıkletle giderken kaza yapmış yüzünün üzerine düşmüş yüzü parçalanmış insanların içine çıkamıyormuş, daha sonra da öldüğünü duydum.
Eğer tövbe etmeden gitti ise imansız gitti . Muhterem kardeşlerim, arkadaş seçerken çok dikkat etmelisiniz ve imansız kişilerle kesinlikle yakınlık kurmamalısınız.
Çünkü böyle insanların kalpleri kararmış ruhları ölmüştür ne misal verirsen ver kendi aklına uyar bir bahane bulur anlatılanları duymaz. kalbi bozulduğu için Hz. ALLAH’ın varlığına inanmaz ,peygamberi tanımaz çünkü onun ilahı şeytan olmuştur.
Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi ve devam edecek neslimizi böyle kötü akıbetten muhafaza etsin . Ne acı gerçektir ki , gözleri görerek inkar ediyorlar o halde ölüyorlar ve inkar ettiklerinin yanına gidiyorlar.
Oraya gidince pişmanlık başlıyor fakat hiçte çaresi yok . Hz. ALLAH (c.c) saffat sure-i şerifinde cennette tahtlar üzerinde oturup karşılıklı sohbet eden mutlu kullarının konuşmalarını tarif ederken şöyle buyuruyor..
ONLAR BİRBİRİNE DÖNÜP SORARLAR İÇLERİNDEN BİRİ , DÜNYADA İKEN BENİM BİR ARKADAŞIM VARDI BANA DERDİ Kİ SEN DE ÖLDÜKTEN VE TOPRAK OLDUKTAN SONRA TEKRAR DİRİLECEĞİNE SORGUYA ÇEKİLECEĞİNE İNANANLARDAN MISIN . ACABA O ARKADAŞIM NERDE DİYE SORAR, BİR DE BAKAR Kİ ONU CEHENNEMİN ORTASINDA GÖRÜR .VE DER Kİ YEMİN EDERİM Kİ EĞER SANA UYSAYDIM SEN BENİ DE HELAK EDECEKTİN EĞER RABBİMİN NİMETİ OLMASAYDI ŞİMDİ BEN DE ORADA OLACAKTIM..(saffat 50, 51, 52,53,54,55,56,57,)
Muhterem kardeşlerim. Her şeyi yaratan meydana çıkardığı eserlerinin neler yapacaklarını bilen sahibimiz olacak olayları bizlere ahirete gitmeden evvel haber veriyor ve bizi böyle imansız arkadaşların tehlikesinden haberdar ediyor
Onun için arkadaş seçerken çok dikkatli olun çünkü arkadaşının beğenmediğin ahlakını bile bir gün olur benimseyebilirsin o iyi ahlaklı ise iyiliğini , kötü ahlaklı ise, kötülüğü üzerine bulaşır çünkü alkol satanla beraber olana alkol kokusu bulaşır, esans satanla beraber olanın üzerine esans kokusu bulaşır.
İmanlı arkadaş cennete gitmene, imansız arkadaş ise cehenneme girmene sebep olur . diğer bir ayeti kerimede ise ;
VAH BENİM BAŞIMA GELENE KEŞKE O İMANSIZI DOST EDİNMESEYDİM BANA GELEN DOĞRU YOLDAN VALLAHİ BENİ O SAPTIRDI. (furkan 28,29,) dememek için imansız ahlaksız arkadaşlardan ateşten kaçar gibi kaçmak lazım.
Çünkü kötü arkadaş insanın dünya hayatını da perişan eder ahiret hayatını da.
Bize düşen bizi yoktan var edene sığınıp ibadet şükür ve zikir ile onun yüceler yücesi olan gönlünü kazanmak hem dünyada hem ahirette rahat etmektir.
En garanti dost Hz. ALLAHTIR.. onun yolu da, kalbini ve ruhunu ter temiz tutmak onunla irtibat halinde olmaktır .
Yüceler yücesi olan sahibimiz bizleri zatına kul peygamber efendimize de ümmet etsin.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VE NEBİYYİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED.. Muhterem kardeşlerim. Kendimi bildim bileli kötü arkadaşlardan uzak durmaya gayret ettim ve bunun çok faydasını gördüm.
Genellikle ruhum hep sahibini aradı, genç yaşımda dahi her zaman yüceler yücesi olan kainatı var edene karşı içimde sevgi ve muhabbet vardı .
Fakat ne zahiri ne batini bilgiden haberim yoktu ancak ne öğreniyorsam kuranı kerim meallerinden ve hadisi şeriflerden öğreniyordum.
Bir gün caminin birinde Cuma namazı kılıyoruz imam hutbeye çıktı Cuma sohbeti yapmaya başladı konu Hz. ALLAH’ın dünyayı nasıl yarattığı hakkında idi ve anlatmaya başladı .
Evvela bir isim söyledi , ALLAH (c.c) evvela bunu yarattı bundan sonra bir isim daha söyledi bunu yarattı ilk yarattığının üzerine koydu bundan sonra bir şey daha yarattı onun üzerine koydu ve bundan sonra dünyayı yarattı en üste koydu dedi ve biraz daha konuştuktan sonra sohbeti bitirdi .
Cuma namazı bitince ben hoca efendiye sordum , hocam dedim hutbede okuduğunuz sohbette geçen konuları hangi kitaptan aldığınızı bilmiyorum fakat size tavsiyem ne olur böyle konuları okumayın.
Bu sohbeti dinleyenin imanı zayıflar siz de biliyorsunuz ki insanlar artık dünyanın hiç bir bağlantı olmadan döndüğünü hiç bir şeyin üzerinde olmadığını biliyorlar.
Sende biliyorsun ki , Hz. ALLAH ayeti kerimede,
ALLAH BİR ŞEYİN OLMASINI HÜKMETTİĞİ ZAMAN ONA SADECE OL DER O DA HEMEN OLUVERİR. (Bakara 117) buyuruyorken bir şeyi yaratmak istediği zaman planlamaya tasarlamaya gerek görmeden ne isterse bir anda yaratabileceğini duyuruyor.
Sahsım olarak onun yarattığı eserlerinin üzerindeki sanatının şaheserliğini gördüğüm zaman bütün kalbim ile bunları yaratandan başka büyük yok.
İşte bütün kainatı yaratan ALLAH budur diyorum ve onun bir anda her istediğini yaratabileceğine bütün kalbim ile iman ediyorum .
Sizin yaptığınız sohbet ise onun sonsuz kudretine karşı ters düşüyor demiştim oda kabul etmişti.
Muhterem kardeşlerim.
Hz. ALLAH (c.c) ise ayeti kerimesinde ,,
SANA GELEN HER İYİLİK ALLAH’TANDIR BÜTÜN KÖTÜLÜKLER İSE KENDİ NEFSİNDENDİR. (Nisa 79.) buyurması bizleri uyarmak içindir.
Dikkat eder isek nefis ibadetleri hiç sevmez onun istedikleri malum yesin içsin eğlensin benlik taslasın herkesi küçük kendini büyük görmek ister, yeri gelir ALLAH’I inkar eder.
Kafirler gibi düşünür onun şerrinden ALLAH’A sığınmamız lazım eğer biraz gaflette olursak bizlere Hz. ALLAH’TAN gelen iyiliklere mani olur ibadet yapmaktan kaçınır ahiret nimetlerinden mahrum bırakır.
Dünya rızkını kazanmak için işe gitmeye üşenir namerde muhtaç eder bütün hayırlı işlerden kaçınır fakat şeytani ve şehvani işlere geldiği zaman canavar kesilir yorgunluk diye bir şey hissetmez.
Bizler de Hz. ALLAH’ın bizlere ikram ettiği iyiliklere kavuşmamız için içimizdeki bu canavarı bağlamanın çaresini aramamız lazım diye düşündük ve arayışa geçtik.
Hz. ALLAH (c.c) o mübarek yolu buldurunca nefsime sordum öldükten sonra dirilme işine tereddüt geçiriyorsun tam olarak teslim olmuyorsun , ölüp gittin de gördün mü ki , böyle inat ediyorsun.
Ancak gider görürsün öyle konuşursun şu anda sen ancak zan ile karşı çıkıyorsun , sana gene soruyorum Hz. ALLAH (c.c) bizi yaratmadan evvel biz meninin içinde gözle görülmeyen tohumduk fakat biz o halimizi de gözlerimiz ile görmediğimiz halde inkar etmiyoruz.
Çünkü gözlerimiz ile görüyoruz ki insanlar meni ve tohumdan yaratılmaya devam ediyor.
Fakat biz dünyaya gelmeden tohum halinde iken bize deselerdi ki siz babalarınızın bellerinden annelerinizin rahimlerine gireceksiniz.
Onların karınlarında siz evvela kan sonra et ve kemikler ile birleşerek insan olacaksınız deselerdi acaba inanır mıydın diye nefsime sorunca sükut etti huzura erdim ibadet lezzetine kavuştum.
Bu ibadet ve huzur yoluna girmeden geçen günlerimde imanımın yarım olduğuna kanaat getirdim.
Ve şimdi diyorum ki, bir insan gerek maddi gerek manevi kuvveti olan bitmeyen bir sonsuz kuvvet arıyorsa , Hz. ALLAH (c.c) ile irtibat kurması kesinlikle lazımdır onun ise yeryüzünde şubeleri vardır o şubelerin de müdürleri vardır oraya baş vuran müracaat edenleri manevi enerji hattına bağlarlar.
Onun içine iman enerjisi doldururlar sen buna şaşıyorsun şaşma her yapılan evin elektriği ve suyu o enerjilerin dağıtımını sağlayan şubelerin vasıtası ile yapıldığı o enerjilerin ise büyük barajlardan temin edilip dağıtıldığı gibi manevi enerjiler de Hz. ALLAH’TAN peygamber efendimize onun vesilesi ile yeryüzünde ona tabi olan velilere dağıtılmakta o veliler vasıtası ile de onlara müracaat eden taliplere dağıtılmaktadır.
ALLAH (c.c) bütün müminlerin böyle manevi şubelere müracaat etmelerini nasip ve müyesser etsin amin VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN .
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VENEBİYYİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED...
KALPTEN İNAN EY MÜSLÜMAN
Mizan
Mizan ALLAH’u Tealâlanın amelleri tartmak için mahşer meydanında kuracağı terazidir. Orada her şeyin kıymeti her şeyin değeri her sevap günahın ağırlığı ölçülür.
Hz. ALLAH(c.c) Ayeti kerimesinde buyuruyor ki:
BİZ KIYAMET GÜNÜ ADALET TERAZİLERİ KURACAĞIZ. HİÇ KİMSE HİÇ BİR
HAKSIZLIĞA UĞRATILMAZ. YAPILAN BİR İYİLİK HARDAL TANESİ AĞIRLIĞINDA DA OLSA, ONU GETİRİR TARTIYA KOYARIZ. HESAP GÖRÜCÜ OLARAK BİZ YETERİZ. (Enbiya 47)
Diğer bir Ayeti kerimede ise:
KİM ZERRE KADAR BİR İYİLİK YAPMIŞSA ONUN MÜKÂFATINI GÖRÜR. KİM DE ZERRE KADAR KÖTÜLÜK YAPMIŞSA ONUN CEZASINI GÖRÜR. (Zilzal 7,8)
Mizan gözle görülen iki gözlü bir terazidir, Bir zerre ile ağır basacak kadar hassastır. Mizanın tehlikesinden ancak dünyada nefsini hesaba çeken, duygu ve düşüncelerini, söz ve davranışlarını, amellerini ahkâm terazisi ile tartan kimselerle tevbeleri kabul edilenler kurtulurlar. Amelleri tartılacak olanlar, iyilikle kötülüğü birbirine karıştırmış olanlardır. İnkârcılar için tartı yoktur. Çünkü onların gidecekleri yer bellidir. Hiç isyan etmeyen sıddıklar ve şehitler de mizan ve hesap görmeden cennete gideceklerdir.
Mizanda hasenatın en ağır geleni Kelime-i Şehadettir. ALLAH’u Tealâ dilerse ufacık bir iyiliği dağlar kadar büyüterek kulunu kurtarır. Haksızlık yapanlarla zulme uğrayanlar birbirleriyle karşılaştırılır. Hak sahipleri haklarını isterler. Hayvanlarda birbirlerinden ve hakları olan insanlardan haklarını isterler. Mahkeme-i Kübra’da İlâhi adaletin hükmü tamamen icra edildikten sonra ALLAH’u Tealâ buyuracak ki:
"EY GÜNAHKÂRLAR BUGÜN ŞÖYLE AYRILIN.(Yasin 59)" buyuracak ve cehenneme sevkiyat başlıyacak. İşte bu an pişmanlıkların korkuların feryat ve figanların ayyuka çıktığı andır. Şefaat için yalvarışların yapılacağı an bu andır. Dünyada iken kendisini Hz. ALLAH’a sevdiren kullarının lâzım olduğu bir andır. İşte o günde Hz. ALLAH’ın sevdiği kulun peşine düşülür. Bu öyle bir kul olmalı ki Hz. ALLAH (c.c) onun istirhamını kabul ettiği birisi olmalı ki kişi kıpkızıl ateşten kurtulsun, yemyeşil cennete girebilsin.
Bu kul Hz. ALLAH’ın habibim dediği Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizden başka kim olabilir. HZ. ALLAH Celle Celâlehü cümle ümmeti Muhammedî onun siyah sancağının altında toplanmamızı, mizan görmeden Cenneti Alâya girmeyi nasip etsin İnşaALLAH.
ALLAH’ümme salli alâ seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve Alâ Ali Muhammed.
Kalpteniman.
Mucize Keramet İstihraç
(MUCİZE)
Mucize: Peygamber (a.s) Hazeratının ellerinde husule gelen harikulade hallerdir.
Mucize iki kısımdır.
1- ALLAH’u Teâlanın peygamberlerine nübüvvetlerini ispat için verdiği mucizelerdir.
2- İnsanların iman edebilmeleri için kendi arzuları üzerine peygamberlerden istedikleri mucizelerdir.
Birinci kısım mucizeye iman etmemenin cezası hemen verilmemiş, kendi arzuları ile mucize istedikleri halde inanmıyanlar kısa sürede helak olmuşlardır. Salih (a.s) 'ın devesi ikinci kısım mucizedendir.
Mucizelerin Peygamber (a.s) Efendilerimizle olan alakası, onların ellerinde zuhur etmesidir.
Hakikatte hazreti ALLAH’ın ezeli ve ebedi kudretinin o andaki tezahüründen ibarettir.
Mucize onlardan başka hiç kimsede zuhur etmez.
Hazreti ALLAH Peygamber olarak vazifelendirdiği seçilmiş kullarının nübüvvetlerini halka ispat için onları mucizelerle desteklemiştir.
Bu seçkin insanlar mucize için en ufak bir meşakkat ve yorgunluk çekmedikleri gibi, uğraşıp didinmeye de gerek duymamışlardır.
Cenab-ı Fahr-i (s.a.v) Efendimizin ayın ikiye bölünmesi için parmağı ile işaret etmesi, yağmur yağması için Rabbine dua etmesi, Mübarek parmaklarından suların fışkırması, İsa (a.s) ‘ın Hz. ALLAH’ın izniyle ölüleri diriltmesi, Süleyman (a.s) ‘ın kuş dilinden anlaması, Musa (a.s) ‘ın denizin yarılması için asası ile dokunması, Bilinen büyük mucizelerdendir.
(Keramet)
Keramet harikulade hallerin Cenabı hakkın izni ve iradesi ile veli kullarından sadır olmasıdır.
Hadisi şerifte:
Müminin ferasetinden korkunuz çünkü o aziz ve celil olan ALLAH’IN nuru ile bakar. (Münavi)
Keramet o velinin tabi olduğu peygamber için de bir mucize sayılır.
Zira o keramet peygambere uymasının bir mükâfatı olarak kendisine bahşedilmiştir.
Keramet veli olmasının şartı değildir.
Peygamber efendilerimize mucize izhar etmek vacip olduğu gibi, Evliyaullah hazaratına da kerametlerini gizlemek vaciptir.
ALLAH dostları olan bu velileri keşif ve kerametleri ile takdir etmek doğru değildir.
Bir velide hiç keramet görülmeyebilir de.
(İstihraç)
İstihraç da keramet gibidir.
Fasık veya kafir bir kimsenin istediğine uygun olarak vaki olur.
Bir takım riyazetlerle ruh kuvvet buluyor nefsi tasarruf altına alıp eşyaya hakim olabilme kuvvetini elde ediyor.
Bu gibi haller o kişilerin istikamet üzere olduklarına delalet etmez.
Hiç bir kıymet ifade etmediği gibi, din ile iman ile ilgisi yoktur.
Kendilerini batırdıkları gibi, etraflarını da batırırlar.
Hadisi şerifte:
Kulun günahlarına devam ve ısrar etmesine rağmen, ALLAH’ın ona dünyadan ne isterse vermekte olduğunu görürsen bil ki bu ona ALLAH’tan bir istihraçtır
.(Ahmet bin Hambel)
Bu hal Hz. ALLAH’ın ona bir mekridir. O onu istemiş Hz. ALLAH da onu ona vermiştir fakat rızası yoktur..
Hatemi veli Hz.
Kalplerin anahtarı Sözler ve notlar 2, sahife, 104 105) 0
Dostları ilə paylaş: |