Kalpteniman esselamu Aleyküm


Gaybı Bilen Odur, Gizli Bilgisini Kimseye Göstermez, Ancak Razı Olduğu Elçiye Gösterir.(Cin-26-27)



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə15/49
tarix20.11.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#32302
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   49

Gaybı Bilen Odur, Gizli Bilgisini Kimseye Göstermez, Ancak Razı Olduğu Elçiye Gösterir.(Cin-26-27)

 

Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde!


Gaybı bilen O'dur gizli bilgisini kimseye göstermez.
Ancak razı olduğu elçiye gösterir. (Cin-26-27)

 

Özellikle hazreti ALLAH’ın vahhab ismi celilini isim olarak


kendilerine yakıştıran evliya düşmanı tarikat düşmanı vahhabiler, yukarıda geçen
Ayeti kerimenin zahiri manasına takılmışlar gaybı ALLAH’tan başkası bilmez diyorlar.
Gaybtan haber veren Resulullah (s.a.v) Efendimizin ve O'na vekil olanların gayb haberlerini
inkâr ediyorlar.

 

Yukarıda astığımız Ayeti kerime dikkatli okunduğu zaman işin aslı meydandadır.


Vahiy Meleği Cebrail (a.s)ile irtibat kurmuş olan nur peygamberimiz Muhammed Mustafa
(s.a.v) bir çok gayb haberlerine mazhar olmuşlar aldığı bilgileri biz ümmetine duyurmuştur.
Cebrail aleyhisselâma yakınlığı ile her kişinin bilemediği bilgileri öğrenen resulullah (s.a.v)
Efendimiz gibi, O'na yakın olan O'nun vekilleri de aynı gayb haberlerini öğrenmişlerdir.

 

Fakat hazreti ALLAH’ın nurlu yolunda kalpten imana kavuşanların kalplerine dolan ilâhi nurun yakışı ile kalp gözü açılanları,  kendileri bu duruma eremedikleri için çekmeyen haset eden zahiri alimler batini ilimden mahrum kalmışlardır.


Kesinlikle bilinmelidir ki kalp aynası tertemiz silinmeden parlatılmadan o ekranda hazreti ALLAH’ın nuru görülmez.
Bilgisayarın ayarını bozduğumuz zaman ekranda bir çok yazılar görünür veya virüs girerse ekran karışır ekran başka bir tabirle karmakarışık görüntülere sahne olur.
İşte bu misalle yola çıktığımızda kalp ekranı şeytanın verdiği vesvese ve kötü fikirlerle kirlendiği zaman gayb haberlerine kapalı olur.
Bu durumda olan kişi de doğal olarak gayb haberlerine muttali olmadığı için gaybı ALLAH’tan başkası bilmez der ve Ayeti kerimenin zahiri manasında takılır kalır.
Hazreti ALLAH  (c.c) cümlemizi  Peygamberimize ve onun vekillerine candan bağlanıp  zahirden batine geçerek gaybdan haber alanlardan eylesin. Amin.  Selamı Aleyküm.

 

Kalpteniman


Gaybden Haberler  
Gaybden gizlice bizi takip edenden, sonumuzun ne olacağını bilenden, gelen haberleri canı gönülden okuyan var mı?

 

Bu ne büyük bir nimet, bizim ateşe girmemizi istemeyen, beden elbiselerimizden


Soyunduğumuz zaman başımıza gelecekleri haber veren canımız ALLAH’ımız bizi çok seviyor ki,
Günaha girmemizi yasaklıyor!

 

O bize ölümsüz hayatı sunuyor.


Biz ise ölümlü dünyaya yapışıyoruz.
O’ndan ne büyük lütuf, bizde ise ne büyük isyan!

 

Fakir birine zenginin biri köşk bağışlasa o fakir sevinç coşkusuna kapılır mutluluktan ne yapacağını şaşırır.


Oysaki belirli bir zaman, sonu ölümle bitecek süre için seviniyor.
Hz. ALLAH(c.c) bizlere ölümsüz bedenler ölümsüz köşkler hazırlıyor kazanmamız için bizi teşvik ediyor.
Hz. ALLAH(c.c) ayeti kerimesinde buyuruyor ve bize gaybden duyuruyor.

 

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar bölük bölük cennete götürülürler. (Zuhruf/73)


Oraya geldiklerinde Cennet kapıları açılır.
Bekçiler onlara derler ki, selam olsun size!  Hoş geldiniz!  Ebedi olarak içinde kalmak üzere buraya girin.(Zümer/73)
Melekler onları şöyle karşılar, İşte bu size vadedilmiş olan gününüzdür.(Enbiya/103)

 

Zebanilerin kâfirleri cehennemin kapısında hakaretlerle tehditlerle karşılamalarına mukabil,


Melekler müminleri selâm ve övgü ile müjdelerle ayakta karşılayacaklardır.
Ayeti kerimede; “Müjde! Bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir.
İşte büyük kurtuluş budur. (Hadid/12)
Esenlikle korkusuz oraya girin.(Hicr/46)

 

Yaratıcımız bizlere iki pazar yeri sunuyor,



 

Buyuruyor ki, dünya pazarının malları süresi belli.


Ahiret sergisinin malları ebedi benim garantim altında seç hangisini istersen.

 

İşte geçici dünya, işte bizi bekleyen kaçınılmaz ölümsüz ahiret.


Ne yapmalı ahireti kazanmanın yolunda çalışmalı kalanı fasa fiso.

 

Bu çalışma da Hz. ALLAH’ın ve elçisinin yolunda sebat etmekle mümkün.


Eşimizi dostumuzu bütün yakınlarımızı irşat etmeliyiz onları Hz. ALLAH’a ve Resulüne bağlamalıyız.

 

Bu nasıl olacak tatlı dil ve güler yüzle, Zira sertlikle tepeden bakmakla kimseye bir şey duyuramayız.


Hz. ALLAH(c.c) Biraz hoşgörü biraz af buyuruyor.
Ancak bu şekilde onlara yaklaşabiliriz.

 

Dünya rızkını helal yoldan kazanacağız yiyeceğiz içeceğiz sahibimize şükredeceğiz.


Ahiret hayatımızı ise hiç ihmal etmeyeceğiz orayı kazanırsak her şeyi kazandık demektir.

 

Hz. ALLAH(c.c) cümlemize dünyada ve ahirette selamet ve güzellik versin İnşaALLAH.


 

 

Kalpteniman.



 

Gecekondu!

 

Bir gecekondumuz olsa, belediye de bu gecekonduyu yıktırmaya karar alsa, ne kadar üzülürüz değil mi?


Bu üzüntü içindeyken bir yetkili evet gerçekten evin yıkılıyor ama
Sen üzülme filân yerde sana bir köşk tahsis edildi buyurun
Tapusu işte! Dese. Biraz evvel çok üzülürken o anda evin yıkımına dahi yardım ederiz.
Bu dünya hayatı gerçekten o gecekondudan farksızdır.
Bize orada neler hazırlanmıştır.
Lâkin biz bir türlü bu alışverişe giremiyoruz cesaretimiz yok.
Fakat ALLAH’ımızın müyesser ettikleri için bu da kolaydır.

 

Müyesser ettikleri şöyle düşünüyor, beni yoktan var eden öyle bir kudreti ilahi ki,


Dünyayı ve içindekileri nasıl yarattığını haber veriyor.
Yarattığı her varlığı yoktan var ediyor.
Dünyanın geçici bitici olduğunu gözümle de görüyorum hepsi gerçek.
Bırak gecekonduyu köşkte yaşasam da emanet, öyleyse ben ebedi olanın peşinde koşmalıyım.
Ebedi olan ise beni alışverişe davet ediyor ben geçiciyi bırakayım bitmeyen ebedinin yaratıcımın emrine amade olmalıyım der ve O’na iman eder ebedi hayatı hazırlayan sahibine teslim olur dünya ve ahiret saadetine kavuşur.

 

Hz. ALLAH(c.c)Ayeti kerimesinde:


Ey insanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, ALLAH’a ve Peygamberlerine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşun.(Hadid/21)

 

Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi dünyaya bağlanan ahireti ciddiye


Almayan gaflette olanlardan eylemesin Amin.

 

Kalpteniman.



 

Geceleri Yapılan Tesbih

 

 Ayeti kerimede; "Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de rabbini hamd ile tesbih et.


Gece saatleri ve gündüzleride tesbih et ki Rabbinin rızasına eresin."(Taha: 130)
ALLAH’u Teâla'yı hamd ile tesbih etmek, Müslümanın dünya saadeti ahiret selameti elde etmesinin de vesilesidir.

 

"Günahının bağışlanmasını iste! Rabbini akşam sabah hamd ile tesbih et!"(Mümin: 55)


"Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından O'nu tesbih et!"(Kaf: 40)
Her namazı müteakip ALLAH’u Teâla'yı tesbihte, hamd ve senada bulun.
"Kalkarken Rabbini hamd ile tesbih et!
Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et!"(Tur: 48-49)

 

Sabaha yakın seher vakitlerinde uykuyu istirahati terk ederek uyanmak, ibadet ve taat için hazır bulunmak din-i mübine bağlılığın nişanesidir.


"Gecenin bir kısmında O'na secde et ve O'nu geceleri uzun uzun tesbih et!"(İnsan: 26)
"Şüphesiz gece kalkıp ibadet etmek daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.
Çünkü gündüz seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır."(Müzemmil: 6-7)

 

ALLAH’u Teâla'yı tesbih edip şanına layık olmayan vasıflardan tenzih eden, O'nu kemal ve cemal sıfatları ile


tavsif eden bir müslümanı; umulur ki ALLAH’u Teâla ahlak-ı zemimelerden, hayvani sıfatlardan temizler.
Nitekim Ayet-i Kerime’sinde buyurur ki:
"İhsanın karşılığı ancak ihsan değil midir?"(Rahman: 60)

 

Güzelliğin karşılığı güzellik, güzel iş yapanın mükafatı güzel sevaptır.



 

Gerçek Kardeşlik

 

Gerçek manada kardeşlik ALLAH’üTealâ ve Resulullah Aleyhisselâmda birleşmektir.


Hazreti ALLAH (c.c) ve Resulünde birleştikten sonra, Hz. Kuranın her emrine uyunca
yapacağın çalışmalarında yalnız Hazreti ALLAH’ın rızasını gözeteceksin kendi nefsi arzularını değil.

 

Eğer gaye makam menfaat peşinde koşarsan kardeşliğin özüne inemezsin.


Çünkü yaptığın çalışmalar hazreti ALLAH’ın rızası için olursa kardeşliğin özüne inersin.
Hazreti ALLAH’ın rızasını celbetmek için yegâne vesile de bu kardeşliktir.
Gaye maksat menfaat olmadan, ALLAH için sevmek ALLAH için sevmemekle kulluk vazifeni yapmış olursun..
Hakk yolunda sevişirsek ne olur?
Resulullah (s.a.v) Efendimiz hadisi şerifinde buyurduğu, İNSAN SEVDİĞİYLE HAŞROLUNUR,
Buhari: tecellisine mazhar oluruz..
Bu bir mümin için en değerli bir kazançtır. Niçin seviyordu ALLAH için seviyordu.
Hazreti ALLAH (c.c) böyle kullarını dünya ve ahiret selâmetine kavuşturur.
Böyle insanları Hakk sevdiği gibi halk ta sever. Dünyada da ahirette de huzurla yaşarlar.
Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi rıza yolunda yaşayan kullarından eylesin Amin..

 

Kalpteniman.



 

Gerçek Terhis

 

Gerçek terhis ölümden sonra başlayacak.



 

Ölüm zindandan tahliye, askerlikten  terhis gibidir.

 

Dünyanın çeşit çeşit bitmez tükenmez mihnet ve meşakkatleri, İptila ve çileleri vardır.



 

Cenabı Hakk ölümle o kimseyi terhis etmiş berzah aleminde tasavvurun fevkinde bir hayat hazırlamıştır.

 

Burada bir incelik var.



 

Bu terhis herkes için geçerli değildir.

 

Haşrı neşri dünyada bitirenlere mahsustur.



 

Ahiretteki hesabın derdinde olanlar hesabını bu dünyada vermişlerdir.

 

Takarrüp etmiş hakka vasıl olmuş kullarını Ahirette hesaba çeker mi ?



 

Herhangi bir sual herhangi bir azap bahis mevzu olur mu artık?

 

Çünkü hepsini bitirmiş de geçmiş oraya. Ahiret mekteplerini dünyada iken bitirmiş nefsi tortularından ayıklanmış safileşmiş.



 

Özleşince nur ortaya çıkmış, nura sul olur mu?

 

Onlar tortularını dünyada döktüler ,dökemeyenler ahirette dökecekler.



 

Çünkü nefs olduğu gibi duruyor, Böyle olanlara haşır neşir başlayacak.


 
Yanacak eriyecek nefsin tortularını orada dökecek.

 

Hadisi şerifte;


Bir mümin üzerinde herhangi bir günah olmaksızın ALLAH’a kavuşuncaya kadar
Gerek nefsinde gerek çocuğunda gerekse malında iptila kendisinden ayrılmaz. (Tirmizi)

 

Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi daha dünyada iken günahlardan kurtulanlardan ahirete tertemiz


gidenlerden eylesin inşaALLAH.

 

Hatemi veli Hz.



 

Gitmek İstemesinde Gideceksin İlâhi Takdir Böyle!

 

Sen kabullenmekte güçlük çekiyorsun fakat ilâhi takdir böyle.


Kaçış yolu yok çare hazreti ALLAH’a teslim olmak ona sığınmak
O izin vermeden hiç bir şey gerçekleşemez.

 

Birde hazreti ALLAH’ın özel takdiri var bu takdiri hazreti ALLAH’tan başka


kimse bilmiyor yalnız hazreti ALLAH (c.c) biliyor yani takdirleri O değiştirebiliyor
misal olarak başımıza gelecek bir hastalık var bu takdirdir onu takdir eden hazreti ALLAHtır
onu yazan hazreti ALLAHtır kaldıracak olan da hazreti ALLAHtır.

 

Yani bir kul başına gelecek sıkıntı ve belâlar hazreti ALLAH’a sığınmakla hazreti ALLAH’ın


özel takdirini harekete geçirmekle mümkün olur.
Biz insanlar ircili (gel) emri şerifi gelmeden. her an hazreti ALLAH’a sığınma halinde olmamız
hazreti ALLAH’ın özel takdirine sığınır halde olmamız gerekiyor ki hazreti ALLAH’ın özel takdiri
harekete geçsin ve başımıza gelecek belâlar kalksın.

 

Gelecek iptilâ yazısını O'ndan başkası silemez.


Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizin başına gelmek için bekleyen bilmediğimiz iptilâları özel takdiriyle kaldırsın inşaALLAH  Amin.

 

Kalpteniman.


Göğün Yıldızları

 

ALLAH'ın veli kulları için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar." (Yunus; 62) "


Benim ümmetimden hak üzere bir cemaat olacaktır. Bir kimsenin onları hak yoldan çevirmeye çalışması onlara zarar vermez, ta ki ALLAH’u Zülcelal'in (cc) emri gelinceye kadar bu böyle devam eder." (Buhari, Müslim, Tirmizi)

 

"ALLAH'ın bazı kulları vardır ki; onlar ne peygamber ne de şehittirler. Fakat peygamberler ve şehitler onlara verilen makama gıpta edip imrenirler." Ashab-ı Kiram: "Onlar kimlerdir?" diye sordular.



 

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle devam etti: "Onlar (aralarında) nesep ve akrabalık olmadığı, mal alışverişi olmadığı halde birbirlerini ALLAH için sevenlerdir. Onların yüzü nurdur, nur üzerindedirler. İnsanların korktukları günde onlara korku yoktur. İnsanların hüzünlendikleri günde onlar mahzun da olmazlar." (Ebu Davud)

 

Ahmed bin Hanbel önceleri tasavvufu tasvip etmediği halde, Ebu Hamza Bağdadi'yi gördükten sonra tasavvufun hak ve de gerekli olduğunu itiraf etmiştir.



 

Hatta oğlu Abdullah'a: "Oğlum bu insanlardan ayrılma, onlarla beraber ol, ALLAH’u Zülcelal'in tanınması, züht ve güzel ahlak bunlarla beraber bulunmaktadır." diye nasihatte bulunmuştur.

 

Nitekim Ebu Turab şöyle demiştir: "Kula, ALLAH’u Zülcelal'den yüz çevirme hali gelince, Evliya-ı Kiram'a sataşmaya başlar." “De ki, siz gerçekten ALLAH'ı seviyorsanız bana uyun ki, ALLAH da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.


Çünkü ALLAH çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” (Al-i İmran : 31)
Muhabbet (sevgi), insan ruhunun yücelik ve güzellik sezdiği bir şeye öyle bir meyil göstermesidir ki, ona yaklaşmak için gerekli sebep ve vesileleri arayıp bulmaya yöneltir.
Binaenaleyh sevenin hedefi, sevgilinin rızasına erebilmek ve öfkesinden sakınmak, korunmak olduğundan, sevgi, itaat isteğini ve isyan sayılan şeylerden kaçınmayı gerektirir.

 

Herhangi bir kişi, hakiki yüceliğin ve kemalin ancak ALLAH'a ait olduğunu idrak edip anladığı zaman, onun bütün sevgisi ALLAH için, ALLAH yolunda ve ALLAH'ın rızasını kazanmak uğrunda olur.


ALLAH'ın (cc) dini de tevhit ve İslâm olduğundan, sevgisi hep bu çerçevede dolaşır durur. İtaat ve ibadet için gösterdiği iradede ancak bu din hakim olur.

 

O halde ALLAH'ı sevenler "Ben özümü ALLAH'a teslim ettim, bana uyanlar da öyle..." (Âl-i İmrân : 20) diyen ve bu ilâhî emri tebliğ eyleyen Resulullah'a (s.a.v) karşı gelmemek ve onun gibi ihlas ve samimiyetle, "


Ben özümü ALLAH'a teslim ettim..." deyip, dininde ve şeriatında ona ve onun öğretim ve bildirilerine uymak ve onu örnek almak lazım gelir. Bunun zıddı, "Ben ALLAH'ı severim, ama emrini dinlemem, O'nun sevdiğini sevmem, O'nu sevenleri, O'nun yolunu gösterenleri, O'nun seçip gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek istemem." demektir ki, bu da, "Ben kendimden başka bir şey sevmem, tevhit yolunda yürümek istemem." demektir.
ALLAH'ın Resulüne uymak istememek "Ben özümü ALLAH'a teslim ettim." dememek ve düstur ile hareket etmemektir. Bu da ALLAH'ı sevmemek ve rahmetinden mahrum kalmaktır.

 

Rivayet olunuyor ki, Al-i İmran : 31 âyeti nazil olduğu zaman münafıkların başı Abdullah b. Übeyy, "Bakınız, Muhammed kendisine itaat ve ibadeti ALLAH'a taat gibi tutuyor ve bize, Hristiyanların İsa'yı sevdikleri şekilde kendisini sevmemizi emrediyor." demiş idi ki, bunun üzerine otuz ikinci âyet nazil oldu: “


De ki, ALLAH'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki ALLAH kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran : 32)

 

Ve öyle bir şüphenin yerinde olmadığını gösterdi. Yani Resulullah’a uymak, Hristiyanların Hz. İsa hakkında iddia ettikleri gibi, tanrılığa ortak olmak demek değildir.



 

ALLAH sevgisini bölüp üç ayrı ortağa paylaştırmak değil, yalnız "Ben özümü ALLAH'a teslim ettim." diye bütün sevgiyi sırf ALLAH'da toplayıp, O'na teslim olduğunu sunmakta ve itaatı yalnızca O'na yapmaktır.

 

Hz. Muhammed'e (s.a.v) de sırf ALLAH'ın Resulü, görevlendirdiği peygamberi, dinin tebliğcisi, hidâyetinin ve emirlerinin bildiricisi ve habercisi olduğundan dolayı, yine sırf ALLAH (cc) için uymak ve izinden gitmektir.



 

Birine uyarken, onun karşısında veya yanında diğer birine veya ikisine daha uymak başka şey, tek başına ve yalnızca O'na uyarken, O'nun namına, O'nun bir adamını, bir görevlisini tanımak yine başka bir şeydir.

 

Bir elçiyi tanımak, onun kendisini değil, onu görevlendirip gönderen makamı tanımaktır. Mesela bir devletin elçisini, memurunu reddetmek, o devleti ve onun kanunlarını reddetmek demek olduğu gibi, ALLAH'ın (cc) elçisi demek olan Peygamberini kabul etmeyip reddetmek de ALLAH'a (cc) (haşa!) küfür ve saygısızlıktır.



 

Şimdi; bu kadar yazılanlardan sonra; ALLAH’ın (cc) has ve veli kullarına uymanın ALLAH’a (cc) hala şirk koşma, ortaklar koşma gibi daha ne kadar sapık fikir iddia eden olursa, bilsinler ki; Hz. Bilal’in (r.anh) dediği gibi “Eğer müşriklerin Ehad (cc) ismi şerifinden daha fazla kızacakları ve deliye dönecekleri bir kelime bilseydim, onu söylemek isterdim” mantığı gereğince, bilin ki; bunlardan daha ağırlarını da söylemekten zerre kadar geri durmam.

 

Bizi tanıyanlar tanır ve bilir. Müslüman bir kardeşimize göstereceğimiz saygının sınırları olmadığı gibi, Din ve müntesiplerini alaya yada istihzaya almaya kalkacak olanların hiçbir şekilde kelamımdan beri kalamayacağı da “üstüne bastığını zannettikleri nefislerine” ilan olunur.


Boru gibi nefslerinin de üzerine nasıl bastıkları da ayrı bir muamma. Gurur ve kibir başkadır, izzet-i nefs başkadır. Hiç kimse bunları birbirine karıştırmasın!

 

Damarıma bastığını zanneden insanlar ise; gerekli olan copy - paste ilminizi muteber bulmadığım için kaale bile almam. “Ey iman edenler! ALLAH'dan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe : 119) Ayetleri örnek olarak vereceğiniz zaman eğip bükerek değil, dosdoğru bir şekilde verin insanlara ki; siz belki bir yerini anlamamış olabilirsiniz, hiç olmazsa okuyan kendi feraseti ile sizlerden daha iyi muhakeme eder (keskin bir kavrayış ile kavrar).


Arap dilini sanki çok iyi biliyor gibi havalardan kurtulun artık.
Arap dilinde, dilimizde karşılığı bulunamayan bazı harfler vardır ki de bunlardandır.
Bu harf, fiile benzeyen altı harften biri olup, yerine göre "elbette", "her halde", şüphesiz", "lâ cerem =besbelli, muhakkak" gibi bir tahkîk (gerçeklik) ve te'kîd (pekiştirme) mânâsı ifade eder.

 

Râzî'nin naklettiğine göre Arab'ın ilk filozofu sayılan Kindî, dil imamlarından İmam Müberred'e gitmiş ve: "Ben Arap kelamında bir gereksiz söz buluyorum. Mesela "Abdullah ayaktadır" diyor, sonra "Muhakkak Abdullah ayaktadır" diyor. Daha sonra "Muhakkak Abdullah, gerçekten ayaktadır" diyor. "



 

Bunların hepsi mânâ bakımından bir, arada fazla kelimeler var." demiş. Müberred: "Hayır" demiş, "Lüzumsuz söz yok, kelimeler değiştikçe mânâ da değişir.


Birincisi doğrudan doğruya ayakta durmayı haber veriyor. İkinci, bir sorunun cevabı oluyor.
Üçüncü de bir inkârcının inkârına cevap oluyor." diye açıklama yaparak, dildeki incelikler konusunda filozofun bilgisizliğini gösterivermiştir.
Tevbe 119. ayet de bütün insanlara hitap etmiyor. Sadece müttakileri muhatap alıyor. Muttakile kim mi ? ALLAH (cc) yolunda ellerindeki Kur'an pusulası ile ve Resulullah (s.a.v) sünneti ile yürüyüp gökteki yıldızlardan yön tayini (r.anhüm ecmain) yapan ve sırat-ı müstakim olanların sıfatlarıdır. “

 

Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine itibar ederseniz, şaşırmazsınız!” (Buhari)


Anam babam ve küçük gönül kafesimde taşıdığım canım sana feda olsun Ya Resul!

 

O güzide ashabının hepsine  ve ,


Derdi; ALLAH'ın (cc) rızası olanların  cümlesine selam olsun!

 

ALLAH’ümme salli alâ seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve alâ ali Muhammed



 

Göklerdeki İlâh Da, Yerdeki İlâh Da Odur O Hikmet Sahibidir Her Şeyi Bilendir .(Zuhruf-84).

 

Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde!


Zatını Azametini açıklarken şöyle buyuruyor bütün kullarına duyuruyor.
Göklerdeki ilâh da yerdeki ilâh da Odur O, hikmet sahibidir. (Zuhruf-84)

 

Kafa gözüyle baktığımızda yeryüzünde dağlar denizler görürüz.


Gök yüzüne baktığımızda ay güneş yıldızlar bulutlar görürüz.
Hazreti ALLAH’ın eserlerini doğa kanunu tabiat kanunu olarak görenler
bu inançta kalmış onları yaratanı bulamamış doğada takılıp kalmışlardır.

 

Gönül gözüyle bakanlar ise yerde ve gökte görünen bütün varlıkların sahibinin


sonsuz kudret sahibi bir yaratıcı tarafından yaratıldıklarına kalpten iman etmişlerdir.
Kalpten imana nasıl kavuşulur ?
Kardeşim aynaya bak kalp gözüyle bak iki nokta ile etrafını görebiliyorsun bunu aklın
alıyor mu ?
Kalbinin sesini dinle fakat kalp kulağın ile dinle kalbinin ALLAH. ALLAH diye hazreti ALLAH’ın
adını zikrettiğini kafa kulağınla duyacaksın.

 

Hazreti ALLAH’ın yarattığı sonsuz sanatı karşısında insanoğlunun sanatı sıfırdır ve ilim adamlarının çoğu  hazreti ALLAH’ı bulamıyorlar imansız oluyorlar.


Geçen gün abdest aldım yüzümü kuruladım tam ellerimi kurularken parmaklarım dikkatimi çekti iki elimi açtım parmaklarımı kapadım  anında insanoğlunun yaptığı robotlar aklıma geldi.
Yaptıkları robotları geçen günlerde medyada tanıttılar bütün ilimlerini kullanmışlar insan robotu yapmışlar emeğe yazık.

 

Yapsınlar hazreti ALLAH’ın verdiği ilminden insan oğlu faydalansın bizim, anlatmak istediğimiz robottan  hisse çıkarmak ve hazreti ALLAH’ın mucize olarak bize sunduğu bedenimizin şükrünü hatırlatmaktır.


Gözüyle görmesinden, kulağıyla duymasından diliyle konuşmasından hazreti ALLAH’ı bulamayan bir insana yazıklar olsun.
Denizleri gölleri gök yüzüne kaldıran zamanı gelince yeryüzüne indiren hazreti ALLAH’ım sen ne yücesin Rabbim geceyi gündüzü mevsimleri meydana getiren dünyayı hiç şaşırtmadan döndüren sonsuz ilim  sahibi ALLAH’ımız zatına sonsuz şükürler olsun sana olan imanımızı ebedi eyle hiç bozulmasın.
Ey sonsuz kudret sahibi ALLAH’ımız bize dünya ve ahirette güzellik ver bizi bütün tehlikelerden koru Amin.

 

Kalpteniman.


Gönlü Dünya Baskısı Altında Olan Herkesin Mürşidi Kâmilin Nasihatine Ve Duasına İhtiyacı Vardır.

Hangimiz Ahireti Dünyaya Tercih Ediyoruz?

 

Hangimizin nefsi terbiyeli? Hangimizin Ruhu diri.


İman ruhundan bahsediyorum.
Ahkâm kesmek kolay kişileri Müşriklikle suçlamak karalamak kolay.
İnsan evvela kendini eleştirmeli.
Benim Hz. ALLAH’a kulluğum nasıl. Başkalarını şirkte görüyorum sakın kendim nefsime ibadet etmeyeyim diye kendini sorgulamalı kendini fazla beğenmemeli.
Büyüklerimizin bir sözü var, bir insan hiç günah işlemese kendini beğenmesi en büyük günahı işlemesine sebep olur.

 

Her şeyi bildiğini zanneden hiç bir şey bilmediğinin farkında değildir.


Hele Hz. ALLAH’ın tecelliyatını yaşamayan, yaşayanın halini nasıl bilebilir bilmediğinin düşmanıdır kördür ona ayna versen neye yarar. 
Biraz bilgi sahibi olunca kendini allame kabul eder. Herkesi cahil kendini âlim zanneder.
Okuduğu tarikat düşmanı eserlerde mürşidi kâmillere düşman olur. Onları şeytanlıkla vasıflandırır.
O kafada olanlar mürşidine saygı gösterenleri müşrik olarak görürler.

 

Mürşitler şeytan ise demek oluyor ki şeytan sapıttı Hz. ALLAH’a verdiği sözü unuttu. Çünkü o kıyamete kadar insanları ALLAH yolundan uzaklaştıracaktı.



 

Fakat şeyh kılığına girmiş mürşit kılığına girmiş insanları bir olan ALLAH’a iman ettiriyor kendisine uyanlara şeriatı yaşatıyor. Namaz kılmalarını, oruç tutmalarını, hacca gitmelerini, Peygamber (s.a.v)Efendimizin hayatında kendine has yaptığı tesbih namazı, teheccüd namazı, işrak namazı, duha (kuşluk namazı,) evvabin namazı kılmalarını helal lokmaya dikkat etmelerini emrediyor.


Bu işleri yaptıran şeytan aklını yitirdi demektir.

 

Biz mürşidimizden bunları öğrendik ve uyguladık Ahirete göçmezden evvel de nasihati, büyüklerimiz bize Hz. ALLAH’ı bıraktılar biz de size Hz. ALLAH’ı bırakıyoruz.


ALLAH deyin kurtulun Hakiki mürşit Hz. ALLAH’tır demişti.

 

Kalpteniman



 


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin