Hiç Bir Şey Aracısız Olamaz
Hz. ALLAH (c.c) Her hükmünü gerçekleştirmek istediği zaman, O işin gerçekleşmesi için bir aracı veya bir vesile tayin etmiştir.
Başta Vahiy göndermede melekleri aracı kılmıştır, Peygamber Efendilerimizi, Zatı şerifini tanıtmak için aracı kılmıştır.
Bir kişi kalkar da ben hiç bir aracı kabul etmedim derken, Başta melekleri devamında da, Peygamber Efendilerimizin ve getirdikleri kutsal kitapların aracı olduklarını inkâr etmiş oluyor.
Peygamberlik kapısı kapandıktan sonra ise, o İlahi yolda vekillik şerefine layık görülen, İlimde derinleşen, Vettekullahe Veyüallimu kümullah Takva sahibi olursanız mualliminiz ALLAH olur Ayeti kerimenin tecelliyatını mazhar olan ALLAH’ın veli kulları aracılık yapmaktadır.
Tabidir ki meleklerin, Peygamber efendilerimizin ve getirdikleri kutsal kitapların da aracı olduğunu hatırlamayan, Velilerin de aracı olduğunu hatırlayamaz.
“Aracı kabul etmedim.” diye konuşan kişiye deriz ki: Senin okuduğun vahhabi kitaplarının sözlerini yazan alimler de senin velilere düşman olmana aracılık yapmıyorlar mı?
İşte bazı insanlar da, ALLAH ve Resulünün getirdiği emirlerini müritlerine öğretmede aracılık yapanları mürşit kabul etmişler.
Bazılarıda vahhabilerin eserlerini yazanları aracı kabul etmişler, Evliyaları inkâr ederek onlarla beraber olanları müşrik olarak görmüşlerdir.
Anne Baba nine dede, evlatlarına torunlarına doğru yolda olsunlar diye aracılık yapıyorlar.
Öğretmenler okullarda öğrencilerine bilgi sahibi olsunlar diye aracılık ediyorlar. Evlilikler de aracılık ile yapılıyor.
Her toplulukta kıyamete kadar Maddeye ve manaya aracılık yapanlar olacaktır.
Şeytan ise kıyamete kadar insanları kendi saflarına çekmek için insanlara aracılık yapacaktır.
HZ ALLAH (c.c) cümlemizi onun aracılığından muhafaza etsin.
HZ ALLAH’ın zikri ile meşgul olan güzel zatlara intisap edenleri müşrik olarak vasıflandıran onları o gözle görenler bilsinler ki, Ahirette, Resulullah (a.s) onun bıraktığı vazifeyi devam ettiren vekillerini müşriklikle vasıflandıran kişilerden davacı olacaktır.
Kesinlikle bilinmelidir ki, Şeytan günaha sokmak için aracılık yapıyor ve bu işi çok güzel şekilde başarıyor günaha meyilli nefslerin ibadete yönlenmelerini istemediği için, nefsin düzelmesine terbiye olmasına aracılık yapan mürşidi kâmilleri müşrik olarak göstererek insanlara aracılık yapıyor.
Şeytanın vesvesesine kapılan da, onun aracılığı ile şeytanın düşmanı olan velilere düşman oluyor.
Ve onları ve onlara uyup nefs tezkiyesi yapanları müşrik olarak görmeye başlıyor. Bu yetmiyor müşrikinde müşriki diyerek o mübarek yolda olanları kendisi gibi vesveseye sokuyor yoldan çıkarıyor onları azgın nefsin kucağına geri döndürerek şeytana teslim olmalarına aracılık yapıyor.
Biz bu tuzağa düşenleri ve nefsine köle olanları çok gördük bu vesveseye kapılanlara ve inkâra sapanlara bu yol bir daha açılmamak üzere kapanıyor.
Muhterem kardeşlerim samimi şekilde düşünün aklınızı ve fikrinizi çalıştırın, Nefsin kötü huylardan kurtulup ibadet ve zikire alışmasına günahlardan uzak kalmasına şeytandan başka kim rahatsız olur.
Yine seneler evvel yaşadığım bir hadiseyi hatırladım. On beş on altı yaşlarında iken beraber olduğumuz yakınlarım ile beş vakit namazı cemaat ile kılıyorduk şeriatten başka bir şey bilmiyorduk.
Hep saygıyla hatırlarım, Aramıza kerim diye bir Abi geldi.
Sarı nurlu sakalından çok etkilenmiştim çok konuşmuyordu.
Bir gün gözlerimizi harama bakmaktan sakınmamızı söylemişti de bende, Öyle söylüyorsun fakat Çarşıda mini eteklilerden geçilmiyor insan gözlerini koruyamıyor abi deyince, Ben her gün çarşıdan geçiyorum fakat hiç bir mini etekli görmüyorum sen ise gözlerin ile arıyor sonrada görüyorsun demişti.
Onu takip etmeye karar verdim. İkindi namazını kılmak için camiye gitmek üzere harekete geçti bende arkasından onu takibe koyuldum gayem onun açığını yakalamaktı.
Her zamanki gibi çarşı kalabalık ve her çeşit insan gelip geçiyordu. Ben ise kerim abinin arkasında onun gözlerini nasıl koruduğunu görmek istiyordum.
Gördüğüm manzara şuydu, kerim abim iki elini kıyamda gibi karnına bağlamış gözlerini de ayakuçlarına dikmiş başka hiç bir yere bakmadan yürüyordu ve öylece camiye girdi ibadetini yaptı aynı şekilde de gerisi geriye döndük.
Çok etkilenmiştim ve tarikatı Nakşibendi den olduğunu kalp zikri yaptığını öğrenmiştim.
İşte böyle yolda olan ve nefsini kötü alışkanlıklardan kurtaranları müşrikin müşrikin yeni bir din kurdun diyerek yoldan çıkıp nefislerini şeytana teslim etmelerine aracılık yapanlar bir gün gelir bunun hesabını verirler.
Hz ALLAH cümlemizi şeytanın sinsi vesvesesinden muhafaza etsin sevdiklerini sevdirsin sevmediklerinden de nefret ettirsin ki, biz doğru yolu bulmuş olalım Vel hamd Lillahi Rabbil Âlemin.
ALLAH’ümme salli Ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve ala Ali Muhammed 0
Hidayete Davet
Bütün Peygamber (a.s) Efendilerimiz ALLAH’u Teâlanın varlığını birliğini bu kısa dünya hayatından sonra ebedi bir hayatın başlayacağını bildirmek için gönderilmişlerdir.
Cenabı hakkın lütuf hidayeti ile hidayete eren, hakikati bulan bir insanın, Hakk ve hakikatten gafil, Ahiret yolculuğunu düşünmekten habersiz olanları ikaz edip uyandırmaya, kalpleri nurlandırmaya gayret etmesi lazımdır.
Çünkü bu vazife yapıldığı zaman, Ancak insanlar kötülükten sakınır hidayet yolunu tutarlar.
Hadisi şerifte şöyle buyruluyor;
Senin vasıtanla ALLAH’ü Teâlanın bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır. Buhari.
Bir insan sele kapılmış gidiyor merhamet edip onu kurtarmaya çalışmaz mısınız? kurtarmazsanız boğulup gidecek.
Fakat delalet girdabına kapılmış bir insanı kurtarmak ona da benzemez çünkü kurtarmazsanız ebedi hayatı gidecek.
Şöyle düşünülse, bir tarafta can kurtuluyor, bir tarafta iman kurtuluyor.
Suda boğulma tehlikesi geçireni kurtaramasak belki su şehidi olacak fakat imanını kaybetme tehlikesi girdabına yakalanan insanı kurtarmazsak ebedi Ahiret hayatını kaybedecek.
Bunun içindir ki, azami bir şekilde çok çalışmak gerekiyor.
Ola ki bir kişi Hz. ALLAH’ın lütuf deryasına girer.
Hz. ALLAH (c.c) Buyuruyor ki, İYİLİĞİ EMRET KÖTÜLÜKTEN VAZ GEÇİR BU HUSUSTA SANA İSABET EDECEK EZİYETE KATLAN ; Lokman,17.
Bu kolay bir vazife değildir.
Bu vazifeyi yapanların başlarına bir takım musibetler ve sıkıntılar gelmesi mümkündür.
Bu sıkıntılara sabretmek lazımdır.
Bir de şu var ki, bu vazife cesareti ve metaneti gerektiren işlerdendir değil malını canını o yolda feda edenlerin işidir. Korkak kimsenin harcı değildir.
Ayeti kerimede;
ÇÜNKÜ BUNLAR AZMEDİLMEYE DEĞER İŞLERDENDİR.
Lokman 17. HZ.
ALLAH (c.c) cümlemizi hidayet rehberi yapsın delalet rehberi yapmasın.
Amin.
Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin.
ALLAH’ümme Salli Ala Seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve ala Ali Muhammed.
YALNIZ HZ. ALLAH (C.C) KORK
Akl-ı selim sahibi ol.
Aklını kullan. Yalancı olma,hakikatin hilafını söyleme
'Ben İzzet ve Celal sahibi ALLAHdan korkuyorum ‘diyorsun.
Halbuki sen Onun gayrinden korkuyorsun.
Cinden de, İnsandan da,Melekden de korkma.
Gerek konuşan ve gerekse sükut eden canlıların hiçbirinden korkma.
Dünya azabından da korkma, ahiret azabından da korkma.
Sadece ve yalnız, azap ile azap edecek olan ALLAH’dan kork
Huşu İle Namaz Nasıl Kılınır
Huşuyu size az söz ile tarif edeyim:
Aklınızı hayalinizi dünya görüntülerinden kapayınız sonra niyet ediniz tekbir getiriniz.
Size aklınıza takılan hayaller gelecektir siz ise o hayalleri atamaya devam ederek sureleri dikkatlice okumaya devam ediniz.
En önemli nokta ise, secde anıdır.
Secdeye gittiğiniz zaman anlınızı Hz. ALLAH’ın ismi (ALLAH) adının Arapçasını aklınıza getirin ona secde
eder mis olarak düşünün.
Başarabilirseniz ki çok kolaydır anında içinize huzur ve huşu dolar..
Kalpteniman.
Hüsnü Mübareği Demir Kafese Koydular Teşhir Ettiler İş Tersine Döndü.
Hazreti ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde;
AF YOLUNU TUT İYİLİĞİ EMRET CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİR (Araf-199)
Buyuruyor idare başında olanlara duyuruyor.
Çok hassas bir dönem geçiriyoruz hepimiz imtihandayız.
Hazreti ALLAH (c.c) Halkımızın kalplerini hayır üzere birleştirdi makam sevdasına kapılan nefsine
uyan darbecileri helâk eyledi seslerini soluklarını kesti Elhamdülillahi Rabbil
Alemin.
Hazreti ALLAH (c.c) celâlehü onların hain planlarını gizlice devreye sokanları kahreyledi.
Bundan sonraki aşamada hazreti ALLAH’ın emirlerine uygun olarak adaletle hükmederek suçluyu suçsuzu iyice meydana çıkararak bunlara lâyık oldukları cezalarını vermek caizdir.
Bu görevleri yapacak olan yetkililerin içinden kraldan fazla kral olanlar aşırıya kaçanlar
olacağından çok dikkatli olunmalıdır aşırı gaddar kişilere o görev verilmemelidir.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz zamanında zinakâr bir kadın recmoluyordu taşlanıyordu.
hazreti ömer radyALLAH’ü anh efendimiz büyük taş , Resulullah (s.a.v) Efendimiz ise küçük
taş atıyordu.
Bir ara hazreti ömer efendimize hitaben, Ya ömer büyük taş atma diye uyarmıştı.
Bu hadiseden çıkarılması gereken kıssa silahsız müdafaasız kişilere sadistçe zulüm yapmak
dinimize göre haramdır elimize düşmüş esir olmuş kişi zaten hükümsüzdür cezası verilir
hapse atılır iş biter.
Mısırda kazanılmış savaş kaybedildi hüsnü mübarek yaptığı yanlışlar yüzünde iktidarı
kaybetti cezaya uğradı müslüman kardeşlerimiz ellerine fırsat geçince ilk iş hüsnü mübarek
denilen zalime daha zalim davranarak demir kafese koydular akla gelmeyen zulüm yaptılar
Hazreti ALLAH (c.c) zulüm yapanları nefsine uyanları bu din için de olsa hoş karşılamıyor
kaderi anında ters çeviriyor bunu geçmiş tarihte çeşitli örneklerini görebiliriz.
Hazreti Ali keremellahü veche Efendimiz harp esnasında yüzüne tüküren bir müşriki
nefsine uymamak için öldürmemişti nefsine uyarak adam öldüren katil olur çünkü.
Komutanın verdiği emirle tatbikata çıkan askerin boynunu kesen kişi de hepsine uymuş
katil olmuştur bunun başka bir izahı yoktur.
Onu için bu işlere görevli tayin ederken iradesine hakim nefsine hakim adaletle hüküm veren
kişilere görev verilmelidir kraldan fazla krallık yapmaya kalkışanlara değil.
Kalpteniman
Işıklı Sandık
Yaşım on dokuz, altı kardeşiz en büyükleri benim, ve bir akşam üstü evimizin önünde payton durdu.
Bütün kardeşler kapıya koştuk.
paytonun içinde rahmetli babam baygın yatıyordu.
onu getiren diş doktoru, merak etmeyin dişini çekmek için vurduğum morfin ağır gelmiş olacak birazdan ayılır dedi ve, baygın şekilde yatan babamı kucaklayarak beraberinde getirdiği dahiliye doktorunun da yardımı ile odasına aldık.
Diş doktorunun ifadesi, dişini çektim gayet iyi idi ücretini ödedi tam kapıdan çıkarken düştü bayıldı fakat hiç merak etmeyin bir kaç saat varmaz ayılır dedi. Beraberinde gelen dahiliye doktoru da iğne yaptı ve gittiler. yıl 1959 babam 39 yaşında idi, hiç bir hastalığı yoktu, hepimiz şoke olmuştuk.
En küçük kardeşim üç yaşında idi ve diğer kardeşlerimle beraber ve annem, babamın baygın halinin kalkması için ALLAH’a dua etmekten başka bir şey yapamıyorduk.
Bu halimiz sabaha kadar sürdü ve maalesef babam durumunda da hiç bir değişiklik olmadı. komşumuz komiser abimiz geldi baktı bunu derhal hastahaneye yatırın bu felç olmuş dedi. onun da yardımıyla babamızı devlet hastahanesine yatırdık artık babamız emin ellerde ya, biz biraz rahatlamıştık.
Ertesi akşam babamın arkadaşları ile babamı ziyaret etmek için hastahaneye gittik. babamın arkadaşı siz biraz bekleyin ben gidip kapıcı ile konuşup izin alayım dedi birazdan geldi maalesef ziyaretçi sokmuyorlar derken sesi titriyordu.
Ben hemen hissetmiştim babam öldü herhâlde diye düşünürken, Bak yavrum koskoca delikanlısın metin ol çok acı fakat takdir böyleymiş maalesef baban ölmüş deyince kendimi hazırlamama rağmen bir anda kendimi boşlukta hissettim.
Şöyle ki, bir fidan düşünün onun toprağa sarılan damarları söküldüğü zaman nasıl yatacak yer arar ise bende beni ayakta tutan kuvvetin benden gittiğini hissettim ve sarsıntı geçirdim ve yıkılacak gibi oldum.
Baba dostum sözlerine devam etti.
Şimdi eve gidiyorsun annene ve kardeşlerine babanın iyi olduğunu söylüyorsun eğer öldüğünü söylersen onları gece vakti hastahaneye koşturur perişan edersin.
Bu geceyi rahat geçirmeleri şu anda senin elinde yarın sabah buluşuruz o zaman öğrensinler dedi ve ben kabul ettim.
Dünyam kararmıştı. eve geldim Annem niye geç kaldın dedi. Ben de hastahaneden geliyorum dedim. bana niye haber vermedin ben de gelirdim. deyince anne sen gündüz gittin ya onun için sana haber vermedim dedim.
Baban nasıl dedi, biraz daha iyi diye savuşturdum. Kardeşlerim yatmışlardı. Ben odama çekildim ve şaşkın ve çaresizlik içinde idim. Tek dayanağım vardı oda Hz. ALLAH (c.c) Hemen abdest aldım yatsı namazımı kıldım ve Rabbime öyle bir sığındım ki, Yarabbi sen yarattın sen aldın fakat ne olur benden bu sıkıntıyı al bu ölüm acısını da bana unuttur.
Çünkü Anneme ve kardeşlerime destek olmam lazım.
Ve duam biter bitmez öyle bir hale girdim ki, sanki babam ölmemiş her şey eskisi gibi devam ediyor duyguları bütün vücudumu sardı.
Ertesi sabah hastahaneye gittik babamın cenazesini aldık yıkandı başında yasini şerif okudum kabristana götürdük oğlu insin dediler babamın kabrine indim bir yardımcı da indi mezarına yatırdık.
Fakat insanların bana acıyarak bakmaları garibime gidiyordu çünkü benim için her şey gayet normaldi.
Ve babamın defin işi de normal bir işmiş gibi hallolmuştu.
Komşumuz komiser abimiz bu dişçinin ihmalidir onu şikayet edin dediyse de, bu takdirmiş dedik babamız geriye gelmez dedik ve kaderimize razı olduk.
O günden sonra ölümün bize çok yakın olduğunu düşünmüş, acaba ben de kırk yaşında ölür müyüm diye bazen düşünmüşümdür.
Rabbimize sonsuz şükür Hz. ALLAH şu ana kadar yaşatmaya devam ediyor. ve altmış yedi yaşımıza geldik.
Geçen sene rüyamda bir sandık görüyorum sandığın içinde bir lamba yanıyor içerisi pırıl pırıl aydınlık,
uyanıyorum ve herhâlde gideceğim kabrimi gördüm diye rüyayı tabir ettim. sabah oldu kahvaltı yaptık fakat ben kendimi dinliyordum.
Çünkü Hz. ALLAH’ıma sonsuz şükür olsun sıhhatim çok iyi idi.
Eşim kahve yapayım içer misin dedi bende içerim dedim çıktım balkona oturdum tam kahvemi yudumlarken telefonum çalmaya başladı.
Telefonu açtım kardeşimdi abicim Annem çok hasta onu bu halde hiç görmemiştik gelirsen çok iyi olur dedi bende ilk otobüsle gittim.
Annem seksen beş yaşında idi. fakat çok iyi idi birden fenalaşmış hastahaneye kaldırmışlar fakat doktorlar hiç ümit olmadığını söyleyince eve götürmüşler ben eve geldiğimde odasında yatıyordu. hemen odasına girdim.
O baygın vaziyette yatıyordu. yanına gittim elimi anlına koydum ana ben geldim deyince gözlerini açıverdi nasılsın annecim iyi misin deyince iyiyim oğlum hoş geldin dedi. yahu Anne sen hasta falan değilsin kalk ALLAH’ın izniyle deyince kalktı oturdu.
Kardeşlerim hepsi sevince boğuldular abi sen geldin Annem iyileşti deyince ben siz kahve yapın bakalım biz annemle kahve içeceğiz değil mi? anneciğim deyince, tabii içeriz oğlum dedi ben koluna girdim balkona çıktık kahvesinden bir iki yudum içti ve beni içeriye götürün dedi ve içeriye götürdük yatağına yattı yatış o yatış gözleri kapandı.
Ben kardeşlerime ışıklı sandık rüyasını anlattım hazırlanın annemiz yolcu dedim ve sabah namazı ezanı okunurken ruhunu teslim etti ve ışıklı sandığına yatırdık kabrinden nur eksilmesin İnşaALLAH.
Bizde yıllar sonra ölüm acısını tatmış olduk Hz. ALLAH cümlemize zamanı geldiğinde ışıklı sandıklara girmemizi nasip etsin İnşaALLAH
AMİN.
Vel hamdülillahi rabbil alemin. ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina muhammedin ve Ala Ali Muhammed
Kalpteniman.
İbni Arabi’ye İftira Edenler.
Yavuz Sultan Selim’in emriyle hazırlanan İbni Arabi müdafaası adlı eserden alınan Şeyh Mekki Efendi ve Ahmed Neyli Efendinin ilmi açıklamaları;
Cenab-ı Hakk her şeyin batınıdır.
Mezahir (zuhur eden eşya, tecelli yerleri) her an helak ve fani olmakta ona rücu etmektedir.
Baki ve kadim olan yegâne vücut (varlık) Hakkın vücududur. ALLAH kadim eşya ise hadistir.
Şeyh-i Ekber ve mutasavvıflara göre muhakkak ve kesin olan bir şey vardır ki, Hakk’ın vücudundan başka vücut (varlık) yoktur ve diğer eşya, O'nun vücudunun feyzinden taşarak mecazi bir varlık (vücut) sahibi olmuşlardır. Yani eşya O'nun vücudunda zahir olmuştur.
Esasen kadim ve vacip olan bu vücud mecazi olarak eşyaya nisbet edildiğinde hadis ve mümkün olarak isimlendirilir.
Hakikatte vücud (varlık) bir olunca yaratan ile yaratılanların sudür (olan) birbirinden tamamen ayrılmayıp, bazı yönlerle ayrılmaları zaruridir.
Muhyiddin ibni Arabi vücutla (varlık) ilgili meseleye vahdet-i vücud sistemi ışığında bakmaktadır ve bu hususta şunları söylemektedir. Suret ve taayyünler çoğalsa bile, hakikat birdir. Bu hakikatlerin suretler halinde çoğalması, keşfe ve zevke dayanmayan sınırlı aklın hükmettiği
Vehmi bir çoğalmadır. Eğer akıldan perde kalksaydı, her şeyi Birde (Tekbir) görürdü.
Ve hapsinden hepsinde zahir olan Ayn'ın bir olduğunu idrak ederdi.
Vücudu çokluk, kendilerinde Hakkın zatının, sıfatlarının ve isimlerinin görüldüğü ezeli aynaların
Suretlerinden başka bir şey değildir. Bu ezeli aynalar a'yanı sabitleridir.
Ayanı sabite ilm-i İlahideki ma'kul suretlerden ibarettir.
Ayan-ı sabite Âdem üzerinde bulunmaktadır ve bunlar harici varlık kokusu koklamamışlardır.
O halde harici çokluk (eşya) özünde tek hakikattir ya da bir hakikatin tecelligahıdır.
Eğer meseleye bu cihetten bakılırsa bütün varlık tek hakikattir.
Hakikate bir açıdan baktığımızda, O'nu Hakk'' başka bir açıdan baktığımızda ise, halk olarak
İsimlendiririz. Ya da Hakikate zat açısından baktığımızda, ''bir'' isim ve sıfatları açısından baktığımızda ise çok ve müteaddit olduğunu söyleriz.
Muhyiddin Arabi, fütuhatın çeşitli yerlerinde ALLAH ile yaratıkları arasındaki ayrımları yapmış ve Hakkın bizim anladığımız eşya ile aynı olmadığını açıklamıştır.
Mesela, 205 babda, O' zuhurda her şeyin aynıdır, zatı itibari ile eşyanın aynı değildir.
Cenab-ı ALLAH bundan münezzehtir.
ALLAH, ALLAH’tır eşya da eşyadır buyurmaktadır.
Şeyhin ifadelerine göre bütün Âlem arazdan ibarettir.
Âlem yani eşya arazdan ibaret olunca, Cenab-ı ALLAH eşyanın aynıdır demek bu eşyanın mukavvimi
(Yaratanı kıvama getireni) mabihi'l kıyamdır (kendisiyle var olan) demek olduğunda şüphe kalmaz.
Çünkü araz için “Ayn” lazımdır.
Bu “ayn” yani Hakikat O'nun vücududur.
Şeyh Mekki Efendi, yukarıda zikredilen fikirlerden çoğunu kendisi de eserinde açıklayarak
Bu mesede Şeyhin makul ve iman açısından mutabık söz söylediğini bu sözlerden dolayı
Küfürle itham edilemiyeceğini belirtmektedir.
Kalpteniman
İbni Tevmiyyeciye Nasihat
Siz bizi ibni tevmiyyenin görüş açısı ile görüyorsunuz bizi mürşidimizi dinlediğimiz için ona tapıyorlar
addediyorsunuz. Peygamber Efendimizi (s.a.v) çok seven ona bağlanan ashabı kiram da size göre şirke mi düşmüş oluyorlar?
Hakiki tarikat ehli de mürşidini seviyor saygı gösteriyor bu sevgiden dolayı şirke düşüyorlar diyorsunuz. Siz de Ahirete göçmüş olmasına rağmen imamlarınızı çok seviyorsunuz. Onların size duyurduklarının en doğru olduğunu savunuyorsunuz. O zaman siz de onlara rabıtalısınız, şirke düşmüş
olmuyor musunuz?
Yani demek istiyorum ki mürşide bağlanmak şirke düşmek ise, sizin de mürşidiniz ibni tevmiyye veya onun vekili( İbn baz). Siz de ona tapıyorsunuz da görmüyorsunuz fakat tasavvuf mürşitlerini görüyorsunuz. O zaman görülen hadise şudur ki sizin imamlarınız zikre karşı, bizim imamlarımız karşı değil.
Ne büyük gaflettir ki, Hz. ALLAH’ın adının fazla anılması ve fazla ibadet, sizleri ve imamlarınızı rahatsız ediyor. Bir gerçek var ki, şeytan boş durmuyor Hz. ALLAH’a fazla ibadet yapanlardan rahatsızlık duyuyor engel olmak istiyor. Sizi bu işte kullanıyor.
Hz. ALLAH’ın nur depoları olan mürşidi kâmilleri, nur kaynağı Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin vekillerine rabıta yapanların itikatlarını bozma işini size yaptırıyor. Siz de buna alet oluyorsunuz.
şeytanın vahhabi tayfası ile işi olmaz. Onlardan rahatsız olmaz sizde biliyorsunuz farzları dahi iki rekâtla savuşturanlar var. Sünnetler, nafileler onlara ağır gelir sabah akşam zikir dersleri ise onlara fuzuli ibadetler olarak gelir.
Oh ne rahat! nefs istirahatte. Herkesin aradığı yol kolay bir sistem.
Az ibadet ne rahat yirmi dört saatinin vakitlerinin çoğunu dünyaya ayırıyorlar yani nefsin emrine.
Tap nefsine bak keyfine. Ahirette görürsün yaptığın ibadetlerin, sevapların yetecek mi günahların kefaretine?
Size tavsiyem vakit geçirmeden arayın hakiki bir tasavvuf yolu yaşayın şeraiti, eksiksiz emirlerini
uyun Resulullah(s.a.v) sünnetine, kılın kaza namazlarınızı borçlu gitmeyin. Kılın Resulullah’ın (s.a.v) kendi kıldığı özel nafile namazlarını. Yarın ahirette size sormazlar bunları neden kıldın diye.
Şimdi düşünün şeytan bu rahmet yoluna engel olmaz mı?
kalpten inan ey müslüman
Kalpteniman.
İbadet Etmeyi Kibirlerine Yediremiyenler
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde:
Rabbiniz buyurdu ki, Bana dua edin duanıza icabet edeyim,
Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremiyenler alçaltılmış olarak
cehenneme gireceklerdir. (Mümin,60) buyuruyor.
Hazreti ALLAH’a inanan O'na kulluk yaparak ibadete devam edenlere ne mutlu,
O'ndan nimet ve merhamet dilenenlere ne mutlu.
Sizler sabredin ibadetlerinize devam edin O'ndan ısrarla dilekte bulunun
O'na dilenci olun merak etmeyin her geç istediğinize kavuşacaksınız.
Yeter ki sabırlı olun şeytan size musallat olacak dua etmenize mani olmaya
çalışacaktır siz ise hasbiyALLAH veniğmelvekil deyip iblisin şerrinden hazreti
ALLAH’a sığının en kısa zamanda şeytanın sizden uzaklaştığını fark edeceksiniz.
Ne yazık kibirlerine uyup ibadet edemiyen cehennemi hak edenlere.
Dikkat ederseniz görmüş geçirmiş nice alimler akıllarını fikirlerini dünyevi
icatlara takmış ahiret düşüncelerini ise arkaya atmış hazreti ALLAH’a inananlarla
alay ediyor onlara acıyarak bakıyor içinde taşıdığı kibriyle hazreti ALLAH’a inanmıyor
O'na ibadet yapamıyor kendileri acınacak haldeler inananları acıyorlar.
Ona verilen vücud bedenini ve aklını yalnız dünyaya hasrediyor.
Eh ecel kum saati çalışıyor ömürler her can taşıyan için bitiş noktasına ulaşıyor.
Gün gelecek inanan ve inanmıyanlar ahirette buluşacağız bu kesin buluşma gerçekleşecektir
Hesap günü kibrine yenilip hazreti ALLAH’a ibadet yapmayanların şaşkın ve perişan şekilde
cehenneme götürüldüklerinde biz inananlar üzüleceğiz elbette fakat ancak üzüleceğiz.
Beraber çalıştığım iş arkadaşım traktör kazası geçirdi kendisi bursa Karacabeyli bir hanımla evliydi.
Vefat etti Karacabey kabristanına defnettiler.
Zaman oldu Truva otobüsü ile Çanakkale’ye gidiyorduk ki Karacabey’in içinden geçerken arkadaşımı
hatırladım bir fatiha üç ihlas okuduk bağışladık ve evimize geldik gece yatağımıza yatarken ALLAH’ım
kabrinde nasıl azapta mı rahatta mı diye niyazda bulundum yattım.
Ahiret perdesi açıldı sıra sıra evler var her bir evde insanlar yaşıyor biz de evleri kapı kapı geziyoruz
nihayet bir kapıya geldik arkadaşım Süleyman karşıma çıktı aynı dünya hayatı gibi muhabbet ettik
Süleyman nasılsın arkadaşım rahatın nasıl diye sordum iyiyim sıkıntı yok dedi uyandım.
Yani orada normal hayat devam ediyor bu arkadaşım ihlaslı bir arkadaştı evine ailesine çok bağlıydı
haliylen hazreti ALLAH’a da imanı vardı yaşantısı da iyiydi ne mutlu ona ve onun gibi olanlara.
hazreti ALLAH (c.c) cümlemizin akıbetimizi hayırlı kabrimizi pür nur mekanımızı cennet etsin inşaALLAH
Kalpteniman.
Dostları ilə paylaş: |