İnsanlar Cindir Diyene Cevaptır
Kardeş siz ruhları elektrik diye geçiştiriyorsunuz hata ediyorsunuz.
Hz. ALLAH(c.c) Ayeti kerimesinde;
Elestübi Rabbiküm.
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ( Araf/172)
Hitabı cinlere mi?
Evet, Rabbimizsin buna şahidiz diyenler cinler mi? ( Araf/172)
Diğer bir Ayeti kerimede ise, O’na kendi Ruhumdan üfledim (Sad/ 72 )
Âdem ((a.s))’ma üflediği Ruh neyin nesi oluyor. Enerji doğru yaklaşım fakat ruhu inkâr adamı dinden çıkarır dikkat edin. O Zaman ben insanları ve cinleri bana kulluk yapsınlar diye yarattım ayrımı ne oluyor.
Hz. ALLAH(c.c) Ona (Âdeme) kendi ruhumdan üfledim (Sad/72) buyuruyorken, Ona haşa kendinden cin mi üflemiş oluyor!
Bu tabirinizle haşa Hz. ALLAH’ı cin yapmış oluyorsunuz. Ahir Zaman âlimleri böyle düşünür zaten. Evet, Ruh ta bir enerji insan bedeninin kalıbına göre yaratılmış. Hz. ALLAH(c.c) dünyaya salacağı ruhlardan söz aldı ve dünyaya saldı. Söz aldıklarının içinde cinlerin ruhları da vardı fakat onlar bedensiz varlıklardır. İnsan ruhu Melekidir yani nuranidir, cinniler ise zulmani varlıklardır.
İnsan ruhu nuranidir fakat nefse uyduğu takdirde kararır, kişi de tevbe ve zikrullah
İle onu eski haline getirebilir. Melekler ise tamamen nurdan yaratılmış varlıklardır. İnsan ruhu ile cin ruhunu bir gördüğün zaman yaratılmış bütün insanları cin ve şeytan yapmış oluyorsunuz.
Hz. ALLAH(c.c) bizler anne karnında iken bize ruh üfürdüğünde, bizi kandırmaya yeminli şeytan da cin tayin etti bu cin bizim irademizi bozmak için nefsle yani beş hislerimizi kandırarak bizi günaha sokmak için biz ölene kadar mücadele eder. Biz ölünce ruhi bedenimiz ahirete cin ise dünyada kalır. İşte medyumlar ruh çağırdıkları zaman o cin gelir ve onlarla dalga geçer biz bu durumları araştırıp gözümüzle gördük.
Yani insan ruhu başka cin ruhu başka.
Hz. ALLAH(c.c) aciz değildir cin ruhu da yaratır insan ruhu da yaratır.
Kusura bakmayın da sizin tabiriniz Darvincilerin insanların maymundan olduğunu söylemesine benziyor.
Siz ise neredeyse insanlar cinden geldi diyorsunuz.
Kalpteniman.
İptilâlar Hz. ALLAH’ı hatırlatır.
Çiçeklerin en güzeli güldür. Çünkü Resulullah (s.a.v) Efendimiz gülleri çok seviyordu. Fakat her gülün dikeni var. Koklamak istediğimizde elimize burnumuza batar fakat acısına pek aldırmayız. Resulullah (s.a.v) Efendimizin yolunda yürüyen güzel önderleri var. Onlar da birer güldür. Onların da dikenleri vardır fakat etrafa Resulullah Efendimizin nurunu yayarlar. İptilâ da dikenli bir güldür onunla Hz. ALLAH’ın sevgi ve muhabbeti bulunur. İptilâsız Hz. ALLAH’ın muhabbetini bulmak hayaldir.
Geçmiş İslam tarihimize baktığımız zaman Âdem ((a.s)) cennetten kovuldu. Havva validemizden ayrıldı. Aylarca çile çekti ve Hz. ALLAH’ın sevgilisi oldu. Devam eden Peygamber Efendilerimizin hayatlarını incelediğimizde onların çileye sıkıntıya duçar olduklarını görüyoruz.
Bunların içinde en büyük iptilâyı ibrahim ((a.s)) görmüş çok sevdiği İsmail aleyhisselâmı kurban etmekle emrolunmuştu.
Yakup ((a.s)) oğlu Yusuf aleyhisselâm ile iptilâya uğramıştı. Resulullah (s.a.v) Efendimizin ise en büyük iptilâlara maruz kaldığına şahit oluyoruz. Anne, baba ve dedesinin vefatları, İslamı tebliğ zamanında müşriklerden gördüğü hakaretler hep ibtilâ dikenleriydi. Hele Ayşe validemize atılan iftira ona en büyük iptilâydı.
Şimdi hadisi kudside Hz. ALLAH(c.c) ne buyuruyor ona bakalım:
Ben kalpleri kırık olanların yanındayım. (Tirmizi)
Bu hadisi kudsiye; “kendini beğenen, yaptığı amelleri beğenen, kendinden başka kişilerin işlerini küçümseyen, ben deyip bilmeden şirke düşen kulların yanında olmam. “diye yorum getiren âlimler de var.
İptilâ sebebi ile çok ağlama olur. Çok ağlayanları da Hz. ALLAH sever. Cam su ile temizlenir. Kalp kiri de gözyaşı ile temizlenir işin gerçeği işte budur. Fakat biz insanlar hiç ağlamak istemeyiz dikensiz gül peşindeyiz. Nefsimiz böyle istiyor.
Ayeti kerimede;
Andolsun ki mallarınıza ve canlarınıza iptilâlar verilerek imtihan olunacaksınız.(Al-i İmran/ 186)
Yani Hz. ALLAH’ı unutup, yarattıklarına gönlümüzü bağladığımız zaman imtihanlarımız başladı demektir. Çünkü dünyaya aşırı bağlılık Hz. ALLAH’ı unutturuyor fakat unutmayıp şükreden kurtuluyor.
Hadisi şerifte:
Kim Cenabı Hakkın takdir ettiği taksiminden razı olursa, ALLAH da ondan razı olur.(C. Sağir)
Bu demek değildir ki hastalıklarımıza şifa aramayalım çünkü Resulullah (s.a.v) Efendimiz; “Hasta olunca tedaviye devam ediniz zira Hz. ALLAH(c.c) devasız bir hastalık yaratmamıştır.
Ancak haramla tedavi olmayınız” buyuruyor.(Münavi)
Hadisi şerifte:
Ateş altın ve gümüşteki yabancı maddeleri giderdiği gibi hastalık sebebi ile Hz. ALLAH(c.c) müminlerin günahlarını giderir.(Ebu Davud)
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi iptilâ vermeden en kolay yoldan zatına ulaştırsın Âmin.
Kalpteniman.
İptilâlar Kime Gelir
İptilâlar peygamber ve velilere imtihan için gelir. Dereceleri yükselsin diye. Günahkâr kullara ise günahlarından yıkansınlar diye, gaflete düşmüşlere uyansınlar diye iptilâ gelir.
Biz çocukluğumuzda hayvan güttük hayvanları yolda takip ederken yolun kenarında bulunan başkasına ait ekili yere yemek için uzandığı zaman biz sopayla sırtına vururduk. Haram yemesin diye, bu sopayla o hayvan haramdan nasıl çekiliyorsa, iptilâ sopası ile biz insanların nefs hayvanı da öyle günahtan çekiliyor.
Hayvanların bazıları ne kadar vursak gene harama saldırırdı. Baş edemezdik. Nefs hayvanın ipini kaçıran insanlar da ne kadar iptilâ sopası yeseler akıllanmazlar. Günah işlemeye devam ederler tıpkı hayvanlar gibi.
Fakat akıllı insan tevbesini yapar. Kendine çeki düzen verir. Hz. ALLAH’a döner. O’nun sevgisini kazanmanın yollarını arar. Kendini af ettirir. Dünya saadetini ahiret selâmetine kavuşur.
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi O’nun yüceler yücesi gönlünü kazananlardan eylesin İnşaALLAH.
Kalpteniman.
İptilânın İçyüzü
Hiç bir şey yoktur ki iptilâsız verilmiş olmasın
Bu noktada bir hususu açık olarak arzetmiş olalım.
Farzı muhal ki HZ. ALLAH, Ey kulum ! seni şöyle bir iptilâya maruz bırakacağım
ve bu iptilânın karşılığında sana büyük mükâfat vereceğim diye buyursa ve iptilânın
ne olduğunu sana gösterse ağır bir hastalık gibi vesaire. aman yarabbi istemem dersin.
Öyle şiddetli iptilâlar var ki, o büyük mükâfatı da belki feda edersin.
Fakat o dilerse hem sana o iptilâyı verir hem de sen susarsın.
Sonra da gelip geçer.
Hakk celle ve alâ hazretlerinin kişiyi ne ile imtihana çekeceğine akıl ermez.
O ne ile imtihana çekerse çeksin insan Hakktan yana olmalı .
Ne iptilâ verirse versin hakkın yanında olmalı.
Nefse ağır geliyor yoksa Hakktan gelenin hepsi güzeldir.
Çünkü güzelden geliyor hepsi hoştur çünkü hoştan geliyor.
İptilânın içyüzünü size şöyle arz edelim.
Farzı muhal ki, bir düşmanınızla dövüyorsunuz bir dostunuz yetişti
bir darbede onu tesirsiz bıraktı ve siz kurtuldunuz.
İptilâ işte bu dostunuz gibidir.
Şöyle ki, ruh nefisle mücadele ve münakaşa ederken , Hz. ALLAH nefse bir
iptilâ verir nefis o darbe altında bocalayıp inlerken ruh kurtulmuş olur.
Yani ruh düşmanı olan nefsin elinden iptilâ ile kurtulur.
İptilâ bu Kadar değerlidir, daha doğrusu Hz. ALLAH’ın büyük bir ikramıdır.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz hadisi şeriflerinde: ALLAH kime hayır dilerse
onu musibete uğratır. buyuruyor. (Buhari )
Herkes ateş olarak görür içindeki nuru dilediğine gösterir
Onun her taksimi güzeldir.
Hatemi veli
Ömer Öngüt Hz.
İrciliy
Ayeti kerimede; Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın.
Çünkü ALLAH bütün yaptıklarınızdan haberdardır.(Haşr, 18,)
Hadisi şerifte; Hesaba çekilmezden önce kendinizi hesaba çekiniz.( Tirmizi, )
Akıllı kimse, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.(Tirmizi, )
İnsan içinde bulunduğu vaktin ömrünün sonu olduğunu düşünecek.
Ona göre hazırlanacak. Zaten belki de son vaktidir. Hz. ALLAH’ın emrine uygun ameller mi işliyorum.
Yoksa hoşlanmadığı işler mi yapıyorum ? diye kendini muhasebeye çekecek.
Ona tanınan imtihan vakitlerini Rıza-i bari içinde geçirdi ise şükredecek.
Beğenilmeyen işler yaptı ise tevbe istiğfar edecek. Bir daha yapmamanın azmi gayreti içinde olacak.
Çünkü sayılı nefeslerimiz bitmek üzere. İrciliy! davetinin ne zaman geleceği belli değil.
Ölüm insana her yakından daha yakındır.
Fakat nefsimiz herkes ölecek biz en sona kalacağız zannediyor.
Çantamız elimizde hazır olmalı. Bir insan her anını Hz. ALLAH ile geçiriyorsa onun çantası hazır demektir.
Gel denince hemen geçiverelim. Geldik gitmek için. Ömür en kıymetli sermayedir.
Ömürden geçen her nefesin pahası biçilmez.
Bu sermayeyi boşa harcamamalı.
Saadeti ebediyyeyi kazanmak için sarfetmelidir. Bu kadar ömür sürdün hazırlanmadın da, Şimdi mi hazırlanmaya kalktın demesinler bize..
ÖMER ÖNGÜT; Sözler ve notlardan
İskelet Sistemi
Vücudumuzu ayakta tutan kemiklerdir.
Kemiklerin birbirine bağlanması ile iskelet adı verilen çatı meydana gelir.
Bir betonarme binayı ayakta tutan Kolon kiriş ve döşemeler ne ise, İ
İnsanı ayakta tutan iskelet sistemi de odur.
Ancak düşünenleri hayrete sevk edecek nokta, en modern binalardaki iskelet sisteminin bina ağırlığının yüzde altmış yetmişini teşkil ettiği halde, insan iskelet sisteminin toplam insan ağırlığına nispetle yüzde dört gibi bir miktar teşkil etmesidir.
Yani bir seksen santim boyunda ve yetmiş beş Kilo ağırlığındaki bir insanın iskeleti
sadece üç Kilo gelmektedir.
Yetmiş beş Kilo eti omuzlayan onu yürüten koşturan ve dağılmaktan koruyan iskelet
sisteminin bu Kadar hafif ve israfsız bir şekilde proglanması hiç şüphesiz ki yüce yaratıcının takdiri ve tedbiri dahilindedir.
Ayeti kerimede şöyle buyurulmaktadır:
Şüphesiz ki Rabbin yaratan ve bilendir. (Hicr 86)
ALLAH-ü Tealâ kemikleri sert ve kuvvetli olacak şekilde muhtelif büyüklüklerde yaratmış, büyüklük ve küçüklüklerini hareket kabiliyetlerine uygun şekilde ayarlamıştır.
İnsan iskeletinde irili ufaklı 206 kemik bulunur.
Bu kemikler birbirine mafsallarla bağlı olup, hareketlerini kaslar temin eder
Biçimlerine göre uzun ve kısa, yassı ve düzensiz kemikler olmak üzere dörde ayrılır.
Bulundukları yere göre: Baş, gövde, baştan, altyan,kemikleri diye isim alırlar.
İskelet parça parça kemiklerden teşekkül ettiği için, böylelikle her parça kolaylıkla
ve rahatça hareket etme imkânı bulur. Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:
Kemiklere bak onları nasıl bir araya getirip yerli yerine koyuyor
et giydiriyoruz. (Bakara 259)
Bizleri insan olarak yaratan Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Ömer ÖngütEfendi Hz.
Sözler ve notlardan.
İslam Caddesi
Cenab-ı Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz kendisinden sonra ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını,
yetmişinkisinin delalette olduğunu, ancak bir fırkanın kurtulacağını beyan buyurmuştur.
Onlar kimlerdir ya Resulullah diyen bir zata da, benim ve Ashabımın yolunda olanlardır buyuruyor.(Ebu,Davud)
İslam caddesinde yürüyen fırkanın yolcuları da üçe ayrılır.
Caddenin en solunda Şeriat ehli, ortada Tarikat ehli, en sağında da hakikat ehli yürürler. Bu yolcular zahir, batin, ledün diye adlandırılır. İnsanlar bu üç noktada yürümekle beraber, imanı kâmil ve ihlas ancak hakikate geçince tecelli eder. Şu halde bir mümin şeriata sarıldıktan sonra iman filizini yeşertecek bir bahçe aramalıdır. Tarikatı aşmalı hakikate ulaşmalıdır.
Şeriat noktasında kalmış ise her an delalete sapmasından korkulur. Şeriat caddesinde yürüyebilmek için, kalen, halen, filen, ahkâm ve sünneti seniyyeye tabi olmak şarttır. Kim ki tâbi değilse yavaş yavaş yoldan sapar ve yetmiş iki fırkanın sokaklarından birinde yürümeye başlar da haberi bile olmaz.
Artık onun attığı her adım kendini rabbinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Bu çok önemli yol seçiminde hepimiz çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi razı olduğu bir fırkada toplanmamızı nasip etsin İnşaALLAH. Onun için her fatihayı okuduğumuzda İhdinassıratal mustakim kısmında, kalbimizden ALLAH’ım beni
Beğendiğin doğru yola eriştir diye niyaz edelim.
Kalpteniman.
İslâm Dinini Vahşet Dini Gibi Gösteren Sözde Şeriatçıları Hazreti Allah’a Havale Ediyoruz O Her Şeyi Görendir!
İslâm dinini dünyaya vahşet dini gibi gösterenleri hazreti ALLAH’a havale
ediyoruz. O her şeyi görendir.
Ey kendisini şeriatçı diye tanıtan deaş mensupları!!
Lâilâhe illALLAH tevhit bayrağı elinizde bombalar belinizde, makineli
tüfek elinizde günahlımı günahsız mı demeden toplu katliamlar yapıyor
insanları katlediyorsunuz.
Ve bu işi İslâmın kuvvetlenmesi için yaptığınızı zannediyorsunuz
fakat dinimize ne kadar zarar verdiğinizin farkına varamıyorsunuz.
Her nedense islâm devletini, islamı yaşamaya çalışan müslümanları
katlederek kurmaya çalışıyorsunuz çünkü bu size çok kolay geliyor malzeme hazır.
Yahu,, Yahudiler Müslümanları Filistin’de katlederken onlara yaşama hakkı tanımazken
kılınız kıpırdamazken dini vecibelerini yerine getiren Irak’ı Suriye’yi işgal
ettiniz yetmedi dünyadaki bütün müslümanlara kucak açan yardım eden türkiyeye de
zarar vermeye başladınız hazreti ALLAH (c.c) size ve başınızdakilere akıl fikir versin inşaALLAH.
Bu yaptığınız cihad değil zulümdür Resulullah (s.a.v) zamanında sizin yaptığınız gibi cihad yapılmadı
Lâilâhe illALLAH diyene kılıç vurulmadı hiç bir mücahit beline bomba doldurup toplum içinde kendini patlatmadı elinde makinalı tüfekle günahlı günahsız ayırt etmeden insanları katletmedi fakat siz yapıyorsunuz fakat ahirete gitmeden bunun hesabını vereceksiniz.
Bu yaptığınız cihad ise gidin de Filistin’de Kudüs’te inim inim inleyen müslümanları kurtarmak için
kendinizi feda edin de hazreti ALLAH katında makbul olur belki.
Sizin yaptığınız cihat sandığınız bu katliamlar size cenneti değil cehennemi kazandırıyor farkında
olamıyorsunuz.
İşte başınıza ateşler yağmaya başladı böyle katliamlar yaptığınız müddetçe daha da yağacak bunu biliniz
ve yol yakınken cihadınızı müslüman ülkelerine değil müslümanlara zarar verenlere karşı yapın.
Hakiki cihad insanları son dine davettir bu silahla değil vurarak değil nefret ettirerek hiç değil sevdirerek
mümkündür. Siz ey sözde cihatçılar dünyada yaşayan dinli dinsiz bütün insanları islâm dininden soğuttunuz. İşte hazreti ALLAH (c.c) sizden bunların hesabını bir bir soracak dünya cehenneminde yakacak.
Biz böyle düşünüyoruz en doğrusunu hazreti ALLAH (c.c) biliyor fakat yine de size tavsiyemiz, Müslümanlığı
biraz olsun yaşamaya çalışan islâm devletlerinin yakasını bırakın da Filistin’de küsüşte müslümanlara kan kusturanların yakasına yapışın da bütün Müslümanlar sizin için dua etsin belki o zaman hazreti ALLAH (c.c)
sizi af eder müslümanlar da sizi destekler.
Hazreti ALLAH’tan isteğimiz O'na duamız sizi doğru yola döndürsün gittiğiniz yol yanlış böyle cihad olmaz..
Kalpteniman.
İslamiyet’te Çekişme Hakktır
Hakikati bulmaya vesiledir. Fakat tartışma Kur'an ve Sünnet ışığı altında yapılırsa hakikat bulunur.
Nefisle yapılırsa şeytan devreye girer nefsleri azdırır. Yapılan çekişmeyi kavgaya, kalp kırmaya ve günaha girmeye dönüştürür. Bunu da bu sitede çokça görüyoruz.
Tasavvufu benimseyenler onaylayanlar Hazreti ALLAH’a (c.c) en kestirme yoldan gittiklerini iddia ederler. Neden iddia ederler? Nefsle cihat yaptıkları için. Nefslerine çokça ibadet yaptıran bu kişiler vücutlarını (beş hislerini) göz, kulak, dil, ellerini ve ayaklarını haram işlerden sakındırırlar. Böyle olunca ruhları vücutta hâkimiyet kurar. Ruh vücutta hâkimiyet kurunca onlara gayb Âleminden pencere açılır. Meleklerle irtibat kurarlar. Bazıların dediği gibi cinlerle değil. Cinlerle oluyor denirse manevi her şeyde şüphe hasıl olur.
Peygamber Efendilerimizden de(s.a.v) şüphe ederiz ve küfre gireriz. Çünkü hepimiz biliyoruz ki geçmişten Resulullah (s.a.v)Efendimize kadar bütün Peygamberler gayb Âlemine ruhları vesilesiyle ulaşmışlardır. Nefisleriyle değil.
Nefis boyun eğmedikçe ruh güç bulamaz ve gayb Âlemi ona açılmaz. Araştırmış olanlar bilirler ki başka dinlerde olmalarına rağmen nefs terbiyesi yapanlara gayb Âlemi açılmıştır.
Fakat İslam dinine mensup bir kişi nefsini terbiye ettiği zaman Resulullah (s.a.v) Efendimizin nur ışığı ile hareket ettiğinden en kestirme yoldan nefsini terbiye eder ve Hazreti ALLAH’ın sevgisini içinde hisseder.
Böyle olunca da gayb Âleminden misal Âlemine geçerler ve kendilerinde olağan üstü haller zuhur eder. Çünkü kalp aynaları tertemizdir. Gaypten akseden görüntüler kalplerine yansıtılır.
Onlar da kalplerine yansıyan görüntüleri anlattıkları zaman bu hali yaşamayan insanlar o kişiyi deli veya sapık zannederler.
Bize ALLAH’tan ilham geliyor deyince de o kişiyi kendini Peygamber zannediyor diye vasıflandırıyorlar.
Biz Kur’an’da ve Sünnette böyle bir şey görmedik diyerek de işi oldubittiye getiriyorlar.
Hazreti ALLAH cümlemize hakk ve hakikat yolunda olmamızı nasip etsin.
Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanerrahim
HER KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN ALIKOYMUŞSA MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI YERDİR. (Nazirat Süresi /40,41)
Kalpteniman.
Işıklı Sandık
Yaşım on dokuz, altı kardeşiz en büyükleri benim ve bir akşamüstü evimizin önünde payton durdu.
Bütün kardeşler kapıya koştuk. Paytonun içinde rahmetli babam baygın yatıyordu. Onu getiren diş doktoru;” Merak etmeyin. Dişini çekmek için vurduğum morfin ağır gelmiş olacak. Birazdan ayılır.” Dedi ve baygın şekilde yatan babamı kucaklayarak beraberinde getirdiği dâhiliye doktorunun da yardımı ile odasına aldık.
Diş doktorunun ifadesi, dişini çektim gayet iyi idi ücretini ödedi. Tam kapıdan çıkarken düştü bayıldı. Fakat hiç merak etmeyin bir kaç saate varmaz ayılır dedi. Beraberinde gelen dâhiliye doktoru da iğne yaptı ve gittiler. Yıl 1959 babam 39 yaşında idi, hiç bir hastalığı yoktu, hepimiz şoke olmuştuk.
En küçük kardeşim 3 yaşında idi ve diğer kardeşlerimle beraber ve annem, babamın baygın halinin kalkması için ALLAH’a dua etmekten başka bir şey yapamıyorduk. Bu halimiz sabaha kadar sürdü ve maalesef babam durumunda da hiç bir değişiklik olmadı. Komşumuz komiser abimiz geldi baktı. Bunu derhal hastaneye yatırın bu felç olmuş dedi. Onun da yardımıyla babamızı devlet hastanesine yatırdık artık babamız emin ellerde ya, biz biraz rahatlamıştık.
Ertesi akşam babamın arkadaşları ile babamı ziyaret etmek için hastaneye gittik. Babamın arkadaşı; “Siz biraz bekleyin. Ben gidip kapıcı ile konuşup izin alayım.” Dedi. Birazdan geldi. “Maalesef ziyaretçi sokmuyorlar.” derken sesi titriyordu.
Ben hemen hissetmiştim. “Babam öldü herhalde.” diye düşünürken, Bak yavrum koskoca delikanlısın metin ol çok acı fakat takdir böyleymiş maalesef baban ölmüş deyince kendimi hazırlamama rağmen bir anda kendimi boşlukta hissettim.
Şöyle ki, bir fidan düşünün onun toprağa sarılan damarları söküldüğü zaman nasıl yatacak yer arar ise bende beni ayakta tutan kuvvetin benden gittiğini hissettim ve sarsıntı geçirdim ve yıkılacak gibi oldum.
Baba dostum sözlerine devam etti.
Şimdi eve gidiyorsun annene ve kardeşlerine babanın iyi olduğunu söylüyorsun eğer öldüğünü söylersen onları gece vakti hastaneye koşturur perişan edersin.
Bu geceyi rahat geçirmeleri şu anda senin elinde yarın sabah buluşuruz o zaman öğrensinler dedi ve ben kabul ettim.
Dünyam kararmıştı. Eve geldim Annem niye geç kaldın dedi. Ben de hastaneden geliyorum dedim. Bana niye haber vermedin ben de gelirdim. Deyince anne sen gündüz gittin ya onun için sana haber vermedim dedim.
Baban nasıl dedi, biraz daha iyi diye savuşturdum. Kardeşlerim yatmışlardı. Ben odama çekildim ve şaşkın ve çaresizlik içinde idim. Tek dayanağım vardı oda Hz. ALLAH(c.c) Hemen abdest aldım yatsı namazımı kıldım ve Rabbime öyle bir sığındım ki, Yarabbi sen yarattın sen aldın fakat ne olur benden bu sıkıntıyı al bu ölüm acısını da bana unuttur.
Çünkü Anneme ve kardeşlerime destek olmam lazım.
Ve duam biter bitmez öyle bir hale girdim ki, sanki babam ölmemiş her şey eskisi gibi devam ediyor duyguları bütün vücudumu sardı.
Ertesi sabah hastaneye gittik babamın cenazesini aldık yıkandı başında yasini şerif okudum kabristana götürdük oğlu insin dediler babamın kabrine indim bir yardımcı da indi mezarına yatırdık.
Fakat insanların bana acıyarak bakmaları garibime gidiyordu çünkü benim için her şey gayet normaldi.
Ve babamın defin işi de normal bir işmiş gibi hallolmuştu.
Komşumuz komiser abimiz bu dişçinin ihmalidir onu şikâyet edin dediyse de, bu takdirmiş dedik babamız geriye gelmez dedik ve kaderimize razı olduk.
O günden sonra ölümün bize çok yakın olduğunu düşünmüş, acaba ben de kırk yaşında ölür müyüm diye bazen düşünmüşümdür.
Rabbimize sonsuz şükür Hz. ALLAH şu ana kadar yaşatmaya devam ediyor. Ve altmış yedi yaşımıza geldik.
Geçen sene rüyamda bir sandık görüyorum sandığın içinde bir lamba yanıyor içerisi pırıl pırıl aydınlık,
Uyanıyorum ve herhalde gideceğim kabrimi gördüm diye rüyayı tabir ettim. Sabah oldu kahvaltı yaptık fakat ben kendimi dinliyordum.
Çünkü Hz. ALLAH’ıma sonsuz şükür olsun sıhhatim çok iyi idi.
Eşim kahve yapayım içer misin dedi bende içerim dedim çıktım balkona oturdum tam kahvemi yudumlarken telefonum çalmaya başladı.
Telefonu açtım kardeşimdi abicim Annem çok hasta onu bu halde hiç görmemiştik gelirsen çok iyi olur dedi bende ilk otobüsle gittim.
Annem seksen beş yaşında idi. fakat çok iyi idi birden fenalaşmış hastaneye kaldırmışlar fakat doktorlar hiç ümit olmadığını söyleyince eve götürmüşler ben eve geldiğimde odasında yatıyordu. Hemen odasına girdim.
O baygın vaziyette yatıyordu. Yanına gittim elimi anlına koydum anne ben geldim deyince gözlerini açıverdi nasılsın annecim iyi misin deyince iyiyim oğlum hoş geldin dedi. Yahu Anne sen hasta falan değilsin kalk ALLAH’ın izniyle deyince kalktı oturdu.
Kardeşlerim hepsi sevince boğuldular abi sen geldin Annem iyileşti deyince ben siz kahve yapın bakalım biz annemle kahve içeceğiz değil mi? anneciğim deyince, tabii içeriz oğlum dedi ben koluna girdim balkona çıktık kahvesinden bir iki yudum içti ve beni içeriye götürün dedi ve içeriye götürdük yatağına yattı yatış o yatış gözleri kapandı.
Ben kardeşlerime ışıklı sandık rüyasını anlattım hazırlanın annemiz yolcu dedim ve sabah namazı ezanı okunurken ruhunu teslim etti ve ışıklı sandığına yatırdık kabrinden nur eksilmesin İnşaALLAH.
Bizde yıllar sonra ölüm acısını tatmış olduk Hz. ALLAH cümlemize zamanı geldiğinde ışıklı sandıklara girmemizi nasip etsin İnşaALLAH
AMİN.
Vel hamdülillahi rabbil Âlemin. ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedîn ve Ala Ali Muhammed
Kalpteniman.
Dostları ilə paylaş: |