Kalpteniman esselamu Aleyküm


Kâfirleri De Rızıklandıran ALLAH



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə27/49
tarix20.11.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#32302
növüYazı
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   49

Kâfirleri De Rızıklandıran ALLAH

 

Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde;


İnkâr edenleri de az bir müddet geçindiririm.(Bakara,126) buyuruyor.

 

İmanı ve aklı kıt olan bazı insanlar imansız kişilerin zevk ve sefa içinde


yiyip içmeleri gezip dolaşmalarından dolayı dinden imandan tamamen çıkıyorlar
ve hazreti ALLAH’ı inkâr ediyorlar.
Hazreti ALLAH’ın gaffar ismi celilini bilmedikleri için O'nun dünya hayatında inanan
inanmayan bütün kullarını ayırt etmeden rızıklandırdığını bilmiyorlar.
Ahiret hayatında ise yalnız inanan kullarını rızıklandıracağından da haberleri yok
Eğer kurana inansalar ilimlerini arttırsalar hazreti ALLAH’ın ilâhi nizamını öğrenecekler
imanlarını koruyacaklar dünya ve ahiret selâmetine kavuşacaklardır.
Yukarıda geçen Ayeti kerimede inkâr edeni de az bir müddet geçindiririm buyurması
ise dünyayı kast ediyor dünya hayatının az bir zaman dilimi olduğuna dikkat çekiyor.
Öyle değil midir kardeşler dünya hayatı bir göz kapama gibi geçmiyor mu yaşlılıklar bunun
farkında da gençlere sesleniyoruz bakın geçmiş yıllarınıza her geçen gün ve geceler
dün gibi değil mi?
Öyle bir hayat yaşıyoruz bir dakika sonrasını yaşayıp yaşayamayacağımızı garanti olarak
bilemiyoruz. Adam ağzına lokmayı atıyor nefes borusu tıkanıyor yutamadan ruhunu teslim
ediyor. Çok sevdiğimiz yakınımız bisiklete bindi pedalı çeviremeden yere yıkıldı ve oracıkta
ruhunu teslim etti. dünyanın az bir geçimlik olduğunu çeşitli ibretlerle görebiliriz.
Dünya hayatı biz insanlar için az bir zaman dilimidir istersen yüz yıl yaşa bitmeye mahkum
bir zaman fakat biz insanlar aldanıp gidiyoruz.
Diğer bir Ayeti kerimede ise;
İnkâr edenlerin refah içinde diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın.(Al-i imran ,196)
Buyurması bizlere aynı gerçeği sunuyor.
Gençlere sesleniyoruz hani siz kariyerinizi yükseltmek için sınava girersiniz kazanırsanız
gün gelir yüksek mevki sahibi olursunuz. derslerinize yeteri kadar çalışmaz önem vermezseniz
imtihanı kazanamaz istediğiniz makama gelemezsiniz.
İşte bu çalışmalar imtihanlar da az bir dünya geçimidir kaybedince ne kadar üzülüyoruz değil mi?
Fakat ahiret geçimi bitmeyen bir geçimdir sefa da ebedi cefa da ebedi, dünya ise az bir geçimlik
sefa da olsa bitiyor cefa da olsa bitiyor arada ne kadar büyük fark var.
Dünyada kariyer sahibi ol bitici de olsa ol çünkü yaşıyorsun kul olarak hazreti ALLAH’ın sunduğu nimetlerden faydalan O hazreti ALLAH ki yiyin için şükredin nimetimi arttırırım buyuruyor fakat sonu olan bir hayattır.
Ölümsüz hayat olan ahiret hayatının yanında hükmü sıfırdır.
Akıllı ona deriz ki dünya hayatının bitmeye mahkum süsünü lüksünü kazanmak için sınavlara hazırlandığı kadar biraz da bize sunulan bitmeyen tükenmeyen ahiret hayatının süsüne lüksüne talip olur ahirette bize sorulacak ahiret suallerine çalışır bu çalışmalar dünya suallerini kazanmamıza da vesile olur.
Çünkü ahret nimetlerini kazanmak isteyenleri de hazreti ALLAH destekler yeter ki derslerimize çalışalım O'na inanalım O'na güvenelim hazreti ALLAH’a inanır O'na güvenirsek bir taşla iki kuş vururuz misali hem dünya hayatını hem ebedi ahiret hayatını kazanırız inşaALLAH. Amin.

 

Kalpteniman.


Kâinatın Altı Günde Yaratılmasının Esrarı.

Kâinatın yaratılışının altı günde olduğunu Yüce ALLAH Kur’an-ı Kerimde açıkça ifade etmektedir.


Peki, sizce burada bir işaret yok mudur? '' ALLAH gökleri ve yeri yarattı '' diyede bize tebliğ edemez miydi?
Böyle olsaydı imanımızda bir eksiklik mi olacaktı? Neden '' ALLAH gökleri ve yeri altı günde yarattı '' diyerek yaradılışı neden bir zamana bağlama ve bir taahhüde gerek duydu acaba?
Amaç kendini övmek olsaydı yeri ve göğü göz açıp kapayıncaya kadar yarattı demez miydi, yoksa ALLAH bundan aciz miydi?
Yoksa düşünen akıl sahipleri için bir işaret mi verdi?

 

Kur’an-ı Kerimde insanın yaratılışına dair 6 ayet, niteliksiz çamurdan yaratıldığına ait 6 ayet, bu çamurun niteliklerine dair de 6 ayet vardır. Elbette bu büyük hikmetleri ve sırları içinde saklamaktadır.



 

İnsanın ilk yaratılışı altı safhada olduğu gibi, anne karnında yaratılışı da altı safhada cereyan etmektedir. Ayrıca insan psikolojik ve ruhsal olarak da altı temel karaktere ayrılmaktadır. Tabi ki Âlemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı ve ilk yaratılanın Nur-i Muhammedîye olduğu İnsan-ı Kamil ve Hakk'ın yeryüzündeki halifesi sevgili Peygamberimizin zahirinde vukuu bulan olayların batınında bizlere bir delil ve ibret ve hikmet olması için ALLAH’ın yaratılıştaki mührü bulunacak.


Bu mühür altı da olabilir ama amaç mühür değil mührün sahibidir ve burada ki Hakk'ın tecellisidir.

 

Varlık ALLAH’ın tanınmasını sağlarken, mahlûkat içinde akıllı ve şuurlu olarak yaratılan insanın da görevi ALLAH’ı tanımaktır. ALLAH’ı iman ile tanıyarak yaratılış amacına hizmet eden insan ebedi saadeti kazanır. Yaratılışın gayesi ve amacı yaratıcıyı tanımaktır.



 

“Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim mahlûkatı yarattım”

 

ALLAH’ın hazineleri ise isimlerinde gizlidir. Çünkü mükemmel benzersiz gizli bir cemal kendi güzelliklerini aynada görmek ve güzelliğinin derecelerini şuurlu ve kendine âşık olanların gözleri ile de görünmek ve bilinmek ister.


Bu da kendisinin isim ve sıfatlarını görerek eserlerini bilen, anlayan ve öven, takdir edenlerin varlığını gerektirir. Yüce ALLAH da kâinatı yaratarak kendi hazinelerini ortaya çıkardı. İnsanı yaratarak bu eserlerin sahibi, yaratıcısını bilmek ve iman ile tanımak, ibadet ile itaat etmeyi gerekli kıldı.
Cenabı Hakkın bizlerin gerçekleri bilip anlamamız için, O' nu daha iyi tanıyabilmemiz ve yanlış şeylere sapmamamız için bizlere rehber olarak gönderdiği o yüce Kuran-ı Azimüşandan alacağız. Tabiki bütün emirleri, ilimleri, nurları ve bilgileri… O bizim en büyük kaynağımızdır ve yaratılmış bütün ilimlerin zabıt altına alındığı hikmet dolu olan,  Hakk'ın büyük akıla emrettiği levhaya yazılmış hikmet dolu sözleridir. .

 

Cenab-ı ALLAH bizleri sadece namaz kılalım, oruç tutalım, zekat verip hacca gidelim diye yaratmış olsaydı Kuran 'a ve onca peygambere ne hacet vardı?


Hiç düşündünüz mü ilk inen ayet neden '' ALLAH’ın adı ile oku '' dur acaba? Maksat yat kalk namaz kıl olsaydı ilk inen ayet '' namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. '' ayeti olması lazım değil miydi?
Buradaki hikmeti anlamak lazım. Sadece '' oku '' da denmemiştir dikkat ederseniz '' ALLAH’ın adı ile oku '' ALLAH’ı bilerek, tanıyarak, onun izni ile oku denmiştir.
Çünkü İnsan-ı Kamil Hakk'ın yeryüzündeki halifesi ise bizde ona yakışır bir şekilde halife olmak için gayret etmeliyiz ve O'nun biz Âdemoğluna ilk ayeti olan '' ALLAH’ın adı ile oku '' emrini es geçip diğerlerini yapmaya kalkarsak durumumuz ruhu olmayan vücuda benzer ve yaptıklarımız ezberden ve taklitçilikten öteye geçemez.

 

ALLAH görünmek ve bilinmek ister. Hazreti Ali keremellahü veçhe Efendimiz görmediğim varlığa inanmam derken eserleri ile görünen Hz. ALLAH’ı gördüğünü ifade etmek istemişti. Kişi de aynaya baktığı zaman sonsuz sanat eseri olan suretini gördüğü zaman bu harikulade yaratılmış bedenin ustasına âşık olur. O'na canı gönülden secde eder bilir ki bu bedeni yaratan ölümsüz bedeni de yaratmaya muktedirdir.



 

Bu da kendisinin isim ve sıfatlarını görerek eserlerini bilen, anlayan ve öven, takdir edenlerin varlığını gerektirir. Bu da yaratılanları araştırıp, olanları okuyup, öğrenip, düşünen, kalben O'na iman edip, ibadetini elinden geldiğince yapmaya çalışarak O'nu layıkı ile tanımaya, bilmeye çalışarak varlığının amacını ortaya koyan İnsan-i Kamil olmayı gerektirir. Yoksa 6 rakamının aritmetikte 7 den 8 den farkı yoktur, amaç 6 değil, Amaç zahiren bilinen ve görünen şeylerin ardındaki batınındaki ALLAH (c.c) bizlere hayretler içerisine düşüren hikmetlerini idrak edebilmektir. Yoksa kitabımızı içinde ne olduğunu anlamadan bilmeden bir roman gibi okumak değil. Onun için yeni intisap etmiş bir müride şeyhi kuran okutmaz. Sebebi imansız okuyacaktır. Mürşidi onun Ruhunu verdiği zikir dersleri ile diriltir imanı kemale erince kuranı eline verir şimdi oku der.


Doğrusunu ALLAH bilir.

 

Kalpteniman.



 

Kâinatın Sahibini Tanımalıyız

 

Kâinatın sahibini tanımak ona iman etmek onu yüceltmek her aklı başında olan insanların kesinlikle uyması gereken mecburi vazifesidir.


Bunu yapmayan dinsiz sayılır ve kafir sınıfına ayrılır.

 

Akıllı olan insan zekasını çalıştırdığı zaman peygamberlerin getirdiği kitaplardan haberdar olmasa, bile dünyayı döndüren, insanları hayvanları yürüten, bitki çeşitlerini büyüten, sonsuz kudret ve ilim sahibi bir idareci olan Hz. ALLAH'INI bilebilir bulabilir.


 
Bu çok zor değil, insan düşünse ki, dünyaya her gelen misafir olarak geliyor bir müddet sonra helalleşip ahiret yolculuğuna çıkıyor.
Kurulu sistem ise hiç şaşırmadan devam ediyor.
Gecenin ardından gündüzün gelmesi, ilkbaharı yaz ayının, yaz ayını, sonbahar, sonbahar ayını kış ayının takip edip gitmesi bu sistemi kuran birinin var olduğunun ispatı olmuş oluyor.

 

Büyük bir fabrika gören bir insan nasıl ki, Dünya menfaati için o tesisi kuran patronu arayıp soruyor ve irtibat kuruyorsa, aynı insan gözüyle gördüğü fevkalade yaratılan kâinat Fabrikasının Patronu olan, Hz. ALLAH(c.c) ile irtibata geçmiyor.


Manevi kör olan gözlerini açamıyor hâlbuki bilse ona verilen kalbi ile hissedebilir kalp gözü ile görebilir. Onun sırrı ise şudur.
 
Kalbimizde iki kapı vardır bir kapısı dahile ki melekût âlemine, diğer kapı ise harice yani beş hislere açılır.
Kalbin dış âlemle temasını sağlayan beş duyu organımız olan, gözlerimiz ile dünyayı görüp, ayaklarımız ile yürüyüp, ellerimiz ile tutarak, dilimiz ile tadarak, kulaklarımız ile duyarak, dünya ile temasa geçiyor.

 

İşte biz bu halde iken kalp kapımızın melekûta açılan kapısı kapalı kalıyor. Haliyle manevi durumumuz da zayıf oluyor. Gayb âlemimiz de kapalı kalıyor. Melekût âlemini görmek için kalbimizin dünyaya açılan kapısını kapatır, dünya tat ve lezzetlerini aklımızdan çıkarıp kalbimizi ahiret hayatına çevirir de sonsuz yaratıcımız olan Hz. ALLAH'IN sanat eserlerini düşünmeye başlarsak, bize melekût kapısı açılır gönlümüze iman dolmaya başlar.



 

Çünkü kalbin her iki âleme yönelip ikisini birlikte seyretmesi mümkün değil bir tarafı kapalı olduğu için aynada görüntü olduğu gibi.


Ancak kalpte ALLAH'IN sevgisinden başka şeyler olmadığı zaman gayb âlemi açılır.

 

İnsanların yanılgısı buradan başlıyor çünkü insanların çoğunluğu kalbin beş hisler olan kapısından dünyanın güzelliklerine dalmış, yeme, içme, giyme, gezme ile ömrünü geçiriyor.


Bu sebeple de gaybın esrarına muttali olamıyor ancak ibadet ve tat ile Hz. ALLAH’A yönelse yaratanın sevgisi kalbine dolsa, beş hislerin kapısını kapadığı mesafe kadar melekût kapısı da kendisine aralanır.

 

Fakat burada kendisine en büyük engel beş hisleri temsil eden nefsidir.


Onun yapısı toprak, su, hava, ateş olduğu için onu dünyaya açılan kapıdan almak çok zor mücadeleyi gerektirir.

 

Ancak kişinin Hz. ALLAH'a sığınması ve kendisinin azim ve gayreti ile mümkün olur.



 

Hz. ALLAH(c.c) Ayeti kerimesinde,


“Kulum bir kere hazmetti mi biz yolları açarız.” buyuruyor.

 

Bu ilahi vaat dünya nimetleri için de, ahiret nimetleri için de geçerlidir, burada kulun seçim yolu önemlidir. Kul seçimini dünya için yapıyor, azim ve gayretini o yöne kullanıyorsa tabidir ki, beş hisler olan dünya nimetlerinin kapısı ona açılacaktır.



 

Marifetname kitabının 142 inci sahifesinde bu konuyu daha güzel ifade eden açıklama var onu buraya almayı lüzumlu gördüm aynen şöyle,


 
Ey aziz, eylülle demişlerdir ki, eğer kalbini ilgilendiği fena şeylerden keser, nefsini kötü alışkanlıklardan men eder ve tam bir tevekkülle ALLAH’A teslim olup bütün işlerini ona havale edersen, başına gelen bazı sıkıntılara tahammül edip sabrın şerbetini içer, kazaya rıza gösterir, telaş ve heyecandan kaçınır, nefsin arzularına gem vurursan ki, bu çok güç bir iş, acı bir ilaç, ağır bir yük taşlı bir yoldur.
 
Fakat tariki müstakim olan dosdoğru bir yoldur, sonu saadet ve nimetlerle doludur.
Çok bilgili bir doktor düşünün suspusluktan kıvranan hastasını bir bardak su içmekten men ediyor veya ona öyle bir şurup içiriyor ki, acısından bütün vücudu titriyor ve içmekten tiksinti duyuyor.

 

Şimdi düşünün, doktorun hastasına bu muamelede bulunması düşmanlığından veya ona eziyet etmek isteyişinden mi, yoksa hastasını sıhhate kavuşturmak istemesinden mi, doktor biliyor ki, hasta arzu ettiği şeyleri yer veya içerse ölecek onun iyileşmesi şifası onları yememek yemiş ise kusturmak ve midesini boşaltmak ile mümkündür.



 

Onun için doktor hastasının lezzetini değil sıhhatini düşünür. Sabırlı olan hasta da doktora teslim olur her dediğini yaparsa sıhhatine kavuşacaktır.

 

İşte kullarına şefkatli ve rahim olan her hallerini bilen gani, âlim, kerim ve kuvvetli koruyucu cömert olan cenabı Hak senin nefsinin işine gelmeyen aç durup oruç tutmanı, haram yiyeceklerden uzak durmanı, vücudunu sarhoş eden içkilerden içmemeni emretmesi de belki seni şeytanın tuzaklarından kurtarmak, ölümsüz âlemdeki nimetlere kavuşman içindir.



 

Dilediğin kadar yiyecek içecek mal ve mülk vermemiş ise muhtaç olduğun şeylerden kısıntı yapmış ise, bil ki bunları senin düzelmen ve iyiliğin için yapmıştır inan ki sende bu emirleri yerine getirirsen, onun yanında aziz ve muhteremsin sana yüksek makam ikram edilecektir.

 

Seni veliler mertebesine çıkarmakta ve onlara verdiği nimetlerden sana da ihsan edecektir, yeter ki sen sabır ve şükret ta ki sabrın acıları içinde onun yüce sevgisinin huzurunu tadasın.


Nasihati yapılmış. ALLAH'IN selamı bize bu öğütleri bırakan velilerin ve cümle Muhammed ümmeti üzerine olsun.

 

Bu nasihatlerden anlaşılan mana şudur ki, Hz. ALLAH(c.c) sevdiği kuluna melekût kapısını açmak istediği zaman onun dünyaya olan sevgisini sıkıntılar vererek kırıyor soğutuyor ki ahiret kapısı olan melekût kapısına dönsün. Hz. ALLAH(c.c).cümlemize melekût kapısında gaybın sırlarını seyreden kullarından olmamızı nasip etsin.



 

Bir gün gelecek rabbimize kavuşacağız gitmezden önce hazırlık yapmalıyız.


Ayeti kerimesinde ahirette yeniden yaratılışımızı şöyle haber veriyor,
 
Artık kıyamet kopmuş. İsrafil tarafından birinci defa sura üfürülmüştür de ALLAH’ın dilediği Cebrail Azrail Mikail ve İsrafil müstesna olmak üzere göklerde kim var yerde kim varsa
Ölmüştür. Sonra sura tekrar ikinci defa üfürülmüştür. Bu defa kabirlerinden kalkmışlar bakınıp duruyorlar. Acaba kendilerine ne yapılacaktır. Mahşer yeri rabbinin nuru ile aydınlanmıştır.
Amel defterleri sağ ve sol ellere konmuş,  peygamberler ve şahitler kullar arasında adaletle hüküm verilmektedir. Hem onlar asla zulüm görmezler ve kâfir ne iş yaptı ise karşılığı tamamen verilmiştir. ALLAH onların yaptıklarını en iyi bilendir.

 

Kâfir olanlar bölük bölük cehenneme sürülür nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır. Bekçileri onlara şöyle derler size içinizden peygamber gelip de rabbinizin ayetlerini okumadı mı?



 

Sizi bu gününüze kavuşmakla korkutmadı mı? Onlar evet geldi fakat biz inanmamıştık derler onlara melekler tarafından şöyle denilir “Girin cehennemin kapılarından ebediyen kalmak


Üzere işte bu büyüklük taslıyanların yeri ne kötüdür.” Rablarına itaat edenler ise bölük bölük cennete gönderilir. Nihayet oraya varıp cennetin kapıları açılınca bekçileri şöyle derler:
“Selamet size tertemizsiniz artık ebedi olarak kalmak üzere girin oraya.”
Cennetlik olanlar şöyle derler: Hamd olsun o ALLAH’a ki, bize olan vaadini yerine getirdi ve bizi cennet yerine mirasçı kıldı. Cennette istediğimiz yere konuyoruz işte dünyada ALLAH için güzel amel yapanların mükâfatı ne güzel! Bir de melekleri görürsün ki, rablerini hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. O kimseler arasında adaletle hüküm verilmiştir de şöyle konuşmaktadırlar: Hamd âlemlerin rabbi olan ALLAH’adır. (zümer 68 den 75 e Kadar.)
SadakALLAH’ülazim.

 

Hz ALLAH cümlemizi cennetine aldığı kullarından etsin. Muhterem kardeşlerimiz, kalbimizin iki kapısı var demiştik, bir kapısı dünyaya, bir kapısı ahirete açılıyordu.



 

Bu durumda yapacağımız iş, kalbimizi dünyaya çevirdiğimizde helal ve haramlara dikkat eder, nefsimizi bu perhizlere alıştırırsak. Hz. ALLAH bize rahmet kapılarını açar. O’nun sevgisi kalbimizde bambaşka olur ve Ahiret kapısından bizlere nurlu ışıklar sızmaya, kalbimize nur dolmaya başlar.


Kesinlikle bilin ki, Hz. ALLAH(c.c) bu imkânı bütün kullarına tanımıştır çünkü O: “GAFURDUR RAHİMDİR.”

 

Mademki yaşıyoruz bizlere tanıdığı bu fırsatları değerlendirelim dünyada ve Ahirette huzurlu hayat yaşayalım.



 

Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi görünen ve görünmeyen bütün tehlikelerden muhafaza etsin. Dünyada ve Ahirette selamet versin.

 

VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN.


ALLAH’ümme Salli Alâ Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedîn Ve Alâ Ali Muhammed.

 

Kalpteniman.




Kainatın Sahibini Tanımalıyız Kâinatın Sahibini Tanımalıyız

 

Kâinatın sahibini tanımak ona iman etmek onu yüceltmek her aklı başında olan insanların kesinlikle uyması gereken mecburi vazifesidir.


Bunu yapmayan dinsiz sayılır ve kafir sınıfına ayrılır.

 

Akıllı olan insan zekasını çalıştırdığı zaman peygamberlerin getirdiği kitaplardan haberdar olmasa, bile dünyayı döndüren, insanları hayvanları yürüten, bitki çeşitlerini büyüten, sonsuz kudret ve ilim sahibi bir idareci olan Hz. ALLAH'INI bilebilir bulabilir.


 
Bu çok zor değil, insan düşünse ki, dünyaya her gelen misafir olarak geliyor bir müddet sonra helalleşip ahiret yolculuğuna çıkıyor.
Kurulu sistem ise hiç şaşırmadan devam ediyor.
Gecenin ardından gündüzün gelmesi, ilkbaharı yaz ayının, yaz ayını, sonbahar, sonbahar ayını kış ayının takip edip gitmesi bu sistemi kuran birinin var olduğunun ispatı olmuş oluyor.

 

Büyük bir fabrika gören bir insan nasıl ki, Dünya menfaati için o tesisi kuran patronu arayıp soruyor ve irtibat kuruyorsa, aynı insan gözüyle gördüğü fevkalade yaratılan kâinat Fabrikasının Patronu olan, Hz. ALLAH(c.c) ile irtibata geçmiyor.


Manevi kör olan gözlerini açamıyor hâlbuki bilse ona verilen kalbi ile hissedebilir kalp gözü ile görebilir. Onun sırrı ise şudur.
 
Kalbimizde iki kapı vardır bir kapısı dahile ki melekût âlemine, diğer kapı ise harice yani beş hislere açılır.
Kalbin dış âlemle temasını sağlayan beş duyu organımız olan, gözlerimiz ile dünyayı görüp, ayaklarımız ile yürüyüp, ellerimiz ile tutarak, dilimiz ile tadarak, kulaklarımız ile duyarak, dünya ile temasa geçiyor.

 

İşte biz bu halde iken kalp kapımızın melekûta açılan kapısı kapalı kalıyor. Haliyle manevi durumumuz da zayıf oluyor. Gayb âlemimiz de kapalı kalıyor. Melekût âlemini görmek için kalbimizin dünyaya açılan kapısını kapatır, dünya tat ve lezzetlerini aklımızdan çıkarıp kalbimizi ahiret hayatına çevirir de sonsuz yaratıcımız olan Hz. ALLAH'IN sanat eserlerini düşünmeye başlarsak, bize melekût kapısı açılır gönlümüze iman dolmaya başlar.



 

Çünkü kalbin her iki âleme yönelip ikisini birlikte seyretmesi mümkün değil bir tarafı kapalı olduğu için aynada görüntü olduğu gibi.


Ancak kalpte ALLAH'IN sevgisinden başka şeyler olmadığı zaman gayb âlemi açılır.

 

İnsanların yanılgısı buradan başlıyor çünkü insanların çoğunluğu kalbin beş hisler olan kapısından dünyanın güzelliklerine dalmış, yeme, içme, giyme, gezme ile ömrünü geçiriyor.


Bu sebeple de gaybın esrarına muttali olamıyor ancak ibadet ve tat ile Hz. ALLAH’A yönelse yaratanın sevgisi kalbine dolsa, beş hislerin kapısını kapadığı mesafe kadar melekût kapısı da kendisine aralanır.

 

Fakat burada kendisine en büyük engel beş hisleri temsil eden nefsidir.


Onun yapısı toprak, su, hava, ateş olduğu için onu dünyaya açılan kapıdan almak çok zor mücadeleyi gerektirir.

 

Ancak kişinin Hz. ALLAH'a sığınması ve kendisinin azim ve gayreti ile mümkün olur.



 

Hz. ALLAH(c.c) Ayeti kerimesinde,


“Kulum bir kere hazmetti mi biz yolları açarız.” buyuruyor.

 

Bu ilahi vaat dünya nimetleri için de, ahiret nimetleri için de geçerlidir, burada kulun seçim yolu önemlidir. Kul seçimini dünya için yapıyor, azim ve gayretini o yöne kullanıyorsa tabidir ki, beş hisler olan dünya nimetlerinin kapısı ona açılacaktır.



 

Marifetname kitabının 142 inci sahifesinde bu konuyu daha güzel ifade eden açıklama var onu buraya almayı lüzumlu gördüm aynen şöyle,


 
Ey aziz, eylülle demişlerdir ki, eğer kalbini ilgilendiği fena şeylerden keser, nefsini kötü alışkanlıklardan men eder ve tam bir tevekkülle ALLAH’A teslim olup bütün işlerini ona havale edersen, başına gelen bazı sıkıntılara tahammül edip sabrın şerbetini içer, kazaya rıza gösterir, telaş ve heyecandan kaçınır, nefsin arzularına gem vurursan ki, bu çok güç bir iş, acı bir ilaç, ağır bir yük taşlı bir yoldur.
 
Fakat tariki müstakim olan dosdoğru bir yoldur, sonu saadet ve nimetlerle doludur.
Çok bilgili bir doktor düşünün suspusluktan kıvranan hastasını bir bardak su içmekten men ediyor veya ona öyle bir şurup içiriyor ki, acısından bütün vücudu titriyor ve içmekten tiksinti duyuyor.

 

Şimdi düşünün, doktorun hastasına bu muamelede bulunması düşmanlığından veya ona eziyet etmek isteyişinden mi, yoksa hastasını sıhhate kavuşturmak istemesinden mi, doktor biliyor ki, hasta arzu ettiği şeyleri yer veya içerse ölecek onun iyileşmesi şifası onları yememek yemiş ise kusturmak ve midesini boşaltmak ile mümkündür.



 

Onun için doktor hastasının lezzetini değil sıhhatini düşünür. Sabırlı olan hasta da doktora teslim olur her dediğini yaparsa sıhhatine kavuşacaktır.

 

İşte kullarına şefkatli ve rahim olan her hallerini bilen gani, âlim, kerim ve kuvvetli koruyucu cömert olan cenabı Hak senin nefsinin işine gelmeyen aç durup oruç tutmanı, haram yiyeceklerden uzak durmanı, vücudunu sarhoş eden içkilerden içmemeni emretmesi de belki seni şeytanın tuzaklarından kurtarmak, ölümsüz âlemdeki nimetlere kavuşman içindir.



 

Dilediğin kadar yiyecek içecek mal ve mülk vermemiş ise muhtaç olduğun şeylerden kısıntı yapmış ise, bil ki bunları senin düzelmen ve iyiliğin için yapmıştır inan ki sende bu emirleri yerine getirirsen, onun yanında aziz ve muhteremsin sana yüksek makam ikram edilecektir.

 

Seni veliler mertebesine çıkarmakta ve onlara verdiği nimetlerden sana da ihsan edecektir, yeter ki sen sabır ve şükret ta ki sabrın acıları içinde onun yüce sevgisinin huzurunu tadasın.


Nasihati yapılmış. ALLAH'IN selamı bize bu öğütleri bırakan velilerin ve cümle Muhammed ümmeti üzerine olsun.

 

Bu nasihatlerden anlaşılan mana şudur ki, Hz. ALLAH(c.c) sevdiği kuluna melekût kapısını açmak istediği zaman onun dünyaya olan sevgisini sıkıntılar vererek kırıyor soğutuyor ki ahiret kapısı olan melekût kapısına dönsün. Hz. ALLAH(c.c).cümlemize melekût kapısında gaybın sırlarını seyreden kullarından olmamızı nasip etsin.



 

Bir gün gelecek rabbimize kavuşacağız gitmezden önce hazırlık yapmalıyız.


Ayeti kerimesinde ahirette yeniden yaratılışımızı şöyle haber veriyor,
 
Artık kıyamet kopmuş. İsrafil tarafından birinci defa sura üfürülmüştür de ALLAH’ın dilediği Cebrail Azrail Mikail ve İsrafil müstesna olmak üzere göklerde kim var yerde kim varsa
Ölmüştür. Sonra sura tekrar ikinci defa üfürülmüştür. Bu defa kabirlerinden kalkmışlar bakınıp duruyorlar. Acaba kendilerine ne yapılacaktır. Mahşer yeri rabbinin nuru ile aydınlanmıştır.
Amel defterleri sağ ve sol ellere konmuş,  peygamberler ve şahitler kullar arasında adaletle hüküm verilmektedir. Hem onlar asla zulüm görmezler ve kâfir ne iş yaptı ise karşılığı tamamen verilmiştir. ALLAH onların yaptıklarını en iyi bilendir.

 

Kâfir olanlar bölük bölük cehenneme sürülür nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır. Bekçileri onlara şöyle derler size içinizden peygamber gelip de rabbinizin ayetlerini okumadı mı?



 

Sizi bu gününüze kavuşmakla korkutmadı mı? Onlar evet geldi fakat biz inanmamıştık derler onlara melekler tarafından şöyle denilir “Girin cehennemin kapılarından ebediyen kalmak


Üzere işte bu büyüklük taslıyanların yeri ne kötüdür.” Rablarına itaat edenler ise bölük bölük cennete gönderilir. Nihayet oraya varıp cennetin kapıları açılınca bekçileri şöyle derler:
“Selamet size tertemizsiniz artık ebedi olarak kalmak üzere girin oraya.”
Cennetlik olanlar şöyle derler: Hamd olsun o ALLAH’a ki, bize olan vaadini yerine getirdi ve bizi cennet yerine mirasçı kıldı. Cennette istediğimiz yere konuyoruz işte dünyada ALLAH için güzel amel yapanların mükâfatı ne güzel! Bir de melekleri görürsün ki, rablerini hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. O kimseler arasında adaletle hüküm verilmiştir de şöyle konuşmaktadırlar: Hamd âlemlerin rabbi olan ALLAH’adır. (zümer 68 den 75 e Kadar.)
SadakALLAH’ülazim.

 

Hz ALLAH cümlemizi cennetine aldığı kullarından etsin. Muhterem kardeşlerimiz, kalbimizin iki kapısı var demiştik, bir kapısı dünyaya, bir kapısı ahirete açılıyordu.



 

Bu durumda yapacağımız iş, kalbimizi dünyaya çevirdiğimizde helal ve haramlara dikkat eder, nefsimizi bu perhizlere alıştırırsak. Hz. ALLAH bize rahmet kapılarını açar. O’nun sevgisi kalbimizde bambaşka olur ve Ahiret kapısından bizlere nurlu ışıklar sızmaya, kalbimize nur dolmaya başlar.


Kesinlikle bilin ki, Hz. ALLAH(c.c) bu imkânı bütün kullarına tanımıştır çünkü O: “GAFURDUR RAHİMDİR.”

 

Mademki yaşıyoruz bizlere tanıdığı bu fırsatları değerlendirelim dünyada ve Ahirette huzurlu hayat yaşayalım.



 

Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi görünen ve görünmeyen bütün tehlikelerden muhafaza etsin. Dünyada ve Ahirette selamet versin.

 

VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN.


ALLAH’ümme Salli Alâ Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedîn Ve Alâ Ali Muhammed.

 

Kalpteniman.


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin