Müflis Kimdir ?
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz Ashabına,
Müflis kimdir bilir misiniz diye sordu.?
Ashabı kiram, Bize göre müflis parası olmayan ve malı bulunmayan
kimsedir dediler.
Bunun üzerine resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdular.
Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruç ve
zekatla ALLAH’ın huzuruna gelir.
Fakat kimine sövmüş, kimine iftira etmiş, kiminin malını almış,
kiminin kanını dökmüş, kimini de döğmüş.
Yaptığı iyilik ve sevaplarından bu hak sahiplerine dağıtılır.
Üzerinde olan haklar ödenmeden önce sevapları biterse hak sahiplerinin
günahları o kimseye yükletilir, sonra cehenneme atılır . (Müslim:2581)
Ne büyük gaflettir ki bir taraftan kazanır diğer taraftan kaybeder cehennemlik olur.
Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi böyle bir akıbetten muhafaza eylesin inşaALLAH.
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimede:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara iman etmeyi kibirlerine yediremeyenlere
göğün kapıları açılmaz.
Deve iğnenin deliğinden geçmedikçe de cennete giremezler. (Araf:40)
Hazreti ALLAH (c.c) değil deveyi isterse bütün kâinatı iğnenin deliğinden kün
emri ile geçirir ancak biz O'nun huzuruna deve yükü günahla çıkmamaya dikkat
gösterelim bize düşen budur
Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi ruhu galip nefsi mağlup olanlardan eylesin müflis
olanlardan eylemesin inşaALLAH. Amin
Kalpteniman
Müjdeli Bir Rüya
Amine Validemiz hamileliğinin ilk günlerinde bir gece rüyasında vücudundan bir ışığın çıkarak her tarafa yayıldığını ve bu ışığın suriyenin muhteşem saraylarını bile aydınlattığını görmüştü.
Bir başka rüyasında ise; Sen bu ümmetin efendisine hamilesin. Onu dünyaya getirdiğinde her kötünün şerrinden bir olan ALLAH’a sığınırım de ve ona Muhammed adını koy denilmişti. İşte bu sebepledir ki Hadisi şerifte:
Ben dedem İbrahimin duası, kardeşim isanın müjdesi ve annemin rüyasıyım. buyurulmaktadır. (Ahmed bin Hambel) Onun bu gelişi ile İbrahim Aleyhisselam ve İsmail Aleyhisselamın dualarının icabet makamında kabul gördüğünü ALLAH-ü Teâla Ayeti kerimesinde haber vermiştir. Ayeti kerimede : Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi tezkiye edecek temizleyecek size kitap ve hikmeti öğretecek bilmediklerinizi size öğretecek bir Peygamber gönderdik. (Bakara 151)
İnsan cinsinin yine beşer olarak bir Peygambere kavuşması ne büyük nimettir. ALLAH’u Teâlanın insanlara gönderdiği Peygamber, insandan başka diğer yaratıklarından olsaydı, insanlık adına büyük bir şeref olmazdı.
Resulullah sallALLAH’u aleyhi ve sellem Efendimiz bütün beşeriyeti hakk ve hakikatten haberdar etmek için ALLAH’u Tela tarafından beşeriyete en büyük bir nimettir. (Onu Kimseler Tarif Edemedi) Resulullah Aleyhisselam yaratılışça ve ahlakça bütün insanların en güzeli ve en mükemmeli idi.
Her uzvu tam ve mütenasip, endamı gayet latif. uzuna yakın orta boylu, mutedi ve biçimli idi. Bunula beraber yanında bulunanlardan daima uzun görünürdü. Mübarek tenleri beyaz da değil esmer de değil hafif pembe ile karışık nurani ve berrak bir beyazlıktaydı. Yüzündeki nur pırıl pırıl parlardı.
Batınındaki nur cisminde parlıyor, nurlu cisminin gölgesi bile yerde görünmüyordu. Ömründe hiç esnemedi. Bir yere giderken acelesiz telaşsız ve gayet temkinli gider, sağa sola bakmazdı.
Pek vakarlı olan yürüyüşü, sanki yüksekçe bir yerden aşağıya doğru iniyormuş gibi süratlice idi. Normal bir yürüyüşle yürür gibi görünmesine rağmen, yanında gidenler hızla yürüdükleri halde geri kalırlar ve ona yetişmekte güçlük çekerlerdi.
Gözleri kimsenin göremeyeceği mesafeden görür, kulakları çok uzak mesafeden ses alırdı. Öndekileri nasıl görürse, arkadakileri de görüyordu. ışıkta gördüğü gibi karanlıkta da görüyordu.
Saçını ve sakalını her vakit tarar, ve güzel kokular sürünürdü. Güzel koku sürünürse de, teninde ve terinde, pek hoş fıtri bir koku mevcuttu.
Mübarek eli ile bir çocuğun başını sığasa, o çocuk başka çocuklar arasında belli olurdu. Geçtiği yollar misk gibi kokularla dolar, geçtiği belli olurdu.
Terlediği zaman mübarek yüzünden inci gibi dökülen teri gül gibi kokardı. Konuşurken ön dişleri parlardı. Onun simasındaki mehabet ve güzellik, gören herkesi etkilerdi. Onu kimseler tarif edemedi. Onun yüksek vasıflarını görüp anlatmak, isteyenler. onun bir benzerini ne ondan evvel ne de ondan sonra göremediklerini, bilmediklerini itiraf ederlerdi. Bütün güzellikleri açıkta olmuş olsaydı, Asabı kiram RadiyALLAH’u anhümün ona bakmaya güçleri yetmezdi.
O insanların en güzeli ve en nurlu olanıydı. HZ. ALLAH celle celalehü cümlemizi ve cümle ümmeti Muhammedi ona tanınan şefaatten istifade etmemizi nasip etsin inşaALLAH.
Bu vesile O yüce peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin kutlu doğum haftası tüm islam Alemine hayırlı olsun. ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina
Muhammedin ve ala Ali Muhammed.
Münzevi Kardeşimize Cevap.
Münzevi kardeşim biz kadir Mısıroğlu’nu milli görüşle beraber çalıştığı yıllardan beri tanıyoruz
siz ne zamandan beri tanıyorsunuz bilmiyorum zahiri ilmi dört dörtlük tarih ilmi aynı bilgili
bir kardeşimiz fakat tarikat ilmi yok mürşid terbiyesi altına girmemiş girmiş olsa Ömer Öngütefendi hakkında böyle aşağılayıcı sözler kullanmazdı Ahirete göçmüş bir zat hakkında böyle konuşmazdı.
yanlışını ispatlayın diyorsunuz Fethullah hocayı dinden çıktı sözünden dolayı eleştiren ömer efendiyi o zaman eleştiren Mısıroğlu yıllar sonra Fethullah hocayı eleştirmekle ömer efendiyi haklı çıkarmış
olmuyor mu. bu hadise bile ömer efendinin veli olduğunun ispatıdır.
kim onu tenkit ettiyse en nihayet gazaba uğradı.
Örnek olarak, çok tanınmış olduğu için yazıyorum savaş ay rahmetli programlar yapıyordu o aylarda
biz organ nakli haramdır kitaplarını Türkiye çapında dağıttık zahirde organ nakli helâl görünebilir.
Batinde ise ayeti kerimelere göre sakıncalı görülüyor.
İşte tam bu safhada rahmetli savaş ay rahmetli diyorum kendisi iyi bir insandı şeytana uydu Rahmetli
Efendi hazretlerimizin kılığına girerek organ nakli haramdır diyerek Onunla alay etti Onun sesini taklit
etti ve çok geçmedi savaş ayın sesi yok oldu biz bu olayın yakın şahidiyiz
Çünkü mübarek çok üzülmüştü onu Hz. ALLAH’a havale ediyorum demişti.
Münzevi kardeşim gözünü dört aç yanlış işlere bulaşma bir şeyin aslını araştır o şekilde konuş.
Daha evvel yazdığım mesajı da üşenme bir daha oku gerçekleri az sözle açıklamaya çalıştım.
silip silmemeyi senin vicdanına bırakıyorum nasıl istersen öyle yap Selâmı Aleyküm
Mürşidi Kâmil Bir Işık Yakar.
Mürşidi kâmil bir ışık yakar ve çekilir. Hatta eğer kâmil mürşid ise, müridin nefsini ruhundan ayırır. Mürid ruhu ile baş başa kalır artık o mürid kötü işlerden uzak kalır. İbadet yapma zikir çekme ona zevk haline gelir.
Nefs yok ki karşı çıksın ah! o hal ne güzel haldir! Yaşayan bilir. Dille yazıyla anlatılacak bir hal değildir.
O günler ne günlerdi. Gün gelir nefs içeriye verilir. Nefs ağlar sızlar biz seninle beraberdik al beni içeri der. Ruh zaten ona âşıktır ruh da ağlar beraber buluşurlar. Fakat vücuda girer girmez başlar icraatına hasetlik, fesatlık, şehvet azgınlığı başlar. Şu kadar var ki eski forsu sökmez. Çünkü ruh vücuda hakim olmuş onsuz geçen zamanda ibadete taata alışmıştır. Hepimiz biliyoruz ki ruhu ters yola çeken günahlara sürükleyen nefstir. Yani nefsin bundan sonraki terbiyesi müridin çalışmasına bırakılır.
Bu abiniz bu halleri yaşadı yaşadığı gerçekleri yazıyor.
Ah! Ne güzel günlerdi o günler!
O halleri yaşamamıza vesile olan Hatemi veli hazretlerinden Hz. ALLAH(c.c) razı olsun İnşaALLAH...
Kalpteniman.
Mürşidi Kamil İle Buluşmak
1989 Yılında sene izinimizi kullanmak için memleketimiz olan Adapazarı’na geldik.
Çok sevdiğim yeğenim ticari dükkân işletiyordu. Onu ziyaret etmek için dükkânına uğradım. Sakal bırakmış hoş bir hali vardı.
Daha evvelki hali pekiyi değildi, namaz kılmadığı gibi iman eksikliği vardı. Ona bu değişikliğin sebebini sordum, dayıcığım bir ALLAH dostu tanıdım onun verdiği dersi yapıyorum sohbetlerine katılıyorum çok güzel bir insan, Düzce’de yaşıyor tavsiye ediyorum sende tanış dedi olur münasip bir zaman tanışırız dedim.
Bir kaç gün sonra ona yine uğradığımda ise, dayı O Efendi tanıdığım bir ağabeyin evine davet edildi ben gideceğim istersen sende gel deyince beraber o mübarek insanı ziyarete gittik bizi odaya aldılar beklemeye başladık.
Birazdan kapı açıldı mübarekler göründüler biz ayağa kalktık geldiler benim oturduğum kanepenin yanına oturdular hal hatırımı sorduktan sonra pek çok dua ettiler. İçimden, ben bu nurlu yüzü daha evvel nerede gördüm acaba diye de düşünüyordum.
Bize zikir dersi tarif ettiler. Kalplerin anahtarı sözler ve notlar eserlerinin birinci ve ikinci ciltlerini ve sohbet kasetlerinden aldık biraz sonra da izin istedik ayrıldık.
Vakit geçirmeden günlük zikir dersine başladım. Yaptıkça içime huzur doluyordu. izinimizi bitti Viyana’ya döndük ibadet yaparken musallat olan zorluk kalkmıştı.
Kalp zikrine başlar başlamaz gözlerimden yaşlar akıyordu bunun muhakkak hikmeti olmalı idi aradığım yolu bulduğuma inanmıştım.
Kısa zaman sonra bu nurlu yolu etrafa duyurmak için içime inanılmaz arzu belirdi. İlk iş bu yolu temsil eden Almanya gurubu ile tanıştım. İhlaslı kardeşler idiler çalışmalarını bölücülüğün kalkması ümmeti Muhammedi ALLAH ve Resulü (s.a.v) yolunda birleştirmek için yapıyorlardı. Zaten Efendi Hazretlerimiz yazdığı eserlerinde dinimizi menfaat ve siyasete alet edenlere karşı sert eleştiri ve gereken ikazları yapıyordu.
Bizde temin ettiğimiz bu kitapları etrafa yaymaya gayret ediyorduk tek can olarak etrafa bu hakikatleri duyurmaya gayret ediyordum. Fakat çok emindim ki, Hz. ALLAH ve Resulü bu yolu beğeniyordur çünkü yolda ki, çalışmaların gayesi açıktı. Ne madde ne menfaat ne siyaset çalışması yapılmıyor kimseden hiçbir ücret istenmiyordu.
Yasini şerifin yirmi birinci ayeti kerimesinde geçen
SİZDEN HİÇ BİR ÜCRET İSTEMİYENLERE UYUN ONLAR DOĞRU YOLDADIRLAR, ilahi emir tam manası ile tatbik ediliyor uygulanıyordu. Ve biz bu ilahi emri etrafımıza duyurmaya gayret ediyorduk. Kısa zaman sonra bu yola muhalif guruplar tarafından tepkiler gelmeye başladı.
Hatta siyasi partiye bağlı bir imam adresimizi öğrenmiş bize geldi içeri davet ettik. Muhterem, bu kitapları siz mi dağıtıyorsunuz dedi biz de evet dedik iyi ama kardeşim şimdi Cihat zamanı, bir kenara çekilip zikir çekme zamanı değil dedi.
Peygamber (s.a.v) in hayatı Cihat ile geçti siz de cihat yapın, insanları zikir ile uyuşturmayın dedi ve Cihatı teşvik eden ayet ve hadis okudu ve tarikata karşı içimizde tereddüt doğmasına sebep oldu. Birazdan da yolcu ettik gitti.
Yatacağım zaman iki rekât istihare namazı kıldım ve her şeyin özünü bilene Hz. ALLAH'a, Ya Rabbi dedim muhakkak ki Sen her şeyi bilensin ne olur bana hangi yolu beğendiğini anlıyacağım şekilde malum et diye gözyaşı ile yalvardım. Yüzümü kıble yönüne dönük şekilde yattım ve aynı anda kendimi deniz üzerinde yürür halde gördüm.
Önümde eski zaman kıyafetli iki kişi gidiyorlar ben ise onları takip ediyormuşum onların bana emri varmış sakın durma devamlı yürü eğer durursan batar ölürsün ben hem yürüyorum hem bu sözü hatırlıyorum.
Bir an kendi kendime durayım bakalım ne olacak dedim ve durdum ve aynı anda suya battım önümdeki yürüyenler beni tutup çıkardılar ve bana, senin takip ettiğin tarikatı aliye ALLAH yoludur bu yolda daima yürü eğer durursan dünya denizinde boğulursun dediler ve uyandım.
Ve yine uykuya daldım ve bize gelen imamın bulunduğu caminin içindeki insanların halini gördüm hepsi başlarını masalara koymuşlar uykulu halde sarhoş gibiydiler ve ben uyandım.
Hem kendi yolumun içyüzünü hem onların yollarının iç yüzünü bana anlıyacağım şekilde gösteren sahibime şükrettim.
Bu rüya benden bütün tereddütleri kaldırmıştı.
Bu arada yolumuza katılanlar oldu bizim evde toplanıyor sohbet ve zikir yapıyorduk kısa zaman sonra da ibadetlerimizi yapacağımız mescidimizi Hz. ALLAH (c.c) bize hediye etti.
Mescidimiz açılınca bizi hem sevinç hemde heyecan sardı nedeni ise gelenlere sohbet yapmak gereken bilgileri anlatmak lazımdı bizde ise o cesaret yoktu bilgi de yoktu.
Bir gece o endişeler ile uykuya yattım manada değişik bilmediğim bir yerdeyim, iki kişi önlerinde masa sandalyede oturuyorlar selam veriyorum yanlarına oturuyorum bize diyorlar ki, biz sana öğreteceğiz sen öğreneceksin sen durma çalışmaya devam et.
Bu rüyadan bir zaman sonra yine mana âleminde efendi hazretlerini meydanlık bir sahada beyaz bir çadırda yatıyor görüyorum yanına gidiyorum ve ondan kitap istiyorum efendi hazretlerimiz de yatağında doğrulup kendi eli ile beyaz kâğıda yazdığı notlarını bizim elimize verdi.
Bu rüyalardan sonra bize öyle bir azim ve gayret geldi ki, hazırladığım sohbetlere hayret ediyordum sohbet kasetleri dolduruyor ücretsiz dağıtıyordum. Zikirlerimiz feyiz ve bereketli geçiyordu Avusturya’nın birçok şehirlerine seferler tertip edip kitap dağıtıyorduk.
Hiç durmuyor boş vakitlerimde devamlı kitap okuyordum her okuduğumda yeni hakikatler öğreniyordum kafama takmıştım efendi hazretlerinin duyurmak istediği hakikatleri anlamaya çalışacaktım.
Bu arada günlük kalbi zikir dersimin adedini arttırdım çünkü ibadet yapmaya doyamıyordum.
Sene 1996 emekli oldum kendimi biraz daha ibadete verdim.
Artık nafile ibadetler olan namazları da kılabiliyordum. Bu rabbimin ikramı olan yapmamı nasip ettiği ibadetleri sizlere anlatmak ile kendimize bir paye çıkarmadığımızı kendimizi övmek için anlatmadığımızı bizi yaratan biliyor.
Size anlatmak istediğimiz şu ki, kul Hz. ALLAH’A ne kadar yaklaşmak ister ise Hz. ALLAH (c.c) de ona o derecede yaklaşır.
Hz. ALLAH (c.c)'nün İlahi nurunun kalbe dolması. !
Bir gece mana âleminde efendi hazretleri ile Medine’de Resulullah (s.a.v) efendimizi ziyaret etmek için koşarken uyandım.
O rüyadan sonra peygamber efendimize olan sevgim bir kat daha arttı salatı selamlarımı da arttırdım onun mübarek ismini duyunca gözlerim yaşarıyordu.
Aradan bir zaman sonra rabbim bize hayatın en önemli hadisesini yaşattı.
Şöyle ki, Manada seher vaktinde bir yerde bulunuyorum etrafı seyrederken gökyüzünde parlak bir ışığın gezdiğini gördüm gözümü ışıktan ayıramıyordum bir zaman sonra ışık aşağıya doğru inmeye başladı ve bize yaklaştı etrafımda dönmeye başladı iyice dikkat ettiğimde ışık topunun içinde kuran yazıları gördüm.
İşte tam o esnada ışık topu kalbimin içine öyle bir dalış daldı ki sanki kalbimin içine ateş doldu acıdan yerlerde yuvarlanırken uyandım ve kalbim acıdan yanıyordu bu hadiseyi rabbimizin ilahi bir lütfu olarak kabul ettik.
Bu hadiseden sonra içimde Hz. ALLAH’A karşı tarif edilmeyecek sevgi ve muhabbet uyandı.
Ve o ilahi sevgi bu gün de artıyor eksilmiyor Rabbim arttırsın eksiltmesin bu sevgi ile Zatına kavuşmamızı nasip ve müyesser etsin.
ALLAH (c.c) nün sevgisi öyle bir sevgi ki, tarif etmek mümkün değil.
Sizin anlıyacağınız şekilde şöyle bir misal ile tarif edebilirim. Bir esir düşünün zindana atılmış ona hiç ummadığı bir zamanda oranın padişahı gelse onu oradan kurtarıp sarayına alsa ne kadar huzur duyar işte Hz. ALLAH (c.c) sevgisini içinde hisseden insan da aynı huzura kavuşur çünkü Hz. ALLAH (c.c) dünyayı yaratmış ki, insan aklının almıyacağı sanat eserleri ile görülüyor lezzetleri yeniliyor içiliyor.
Nefsimiz bu zevklere dalınca onları kendisine ikram edeni unutuyor o, lezzetlerin esiri oluyor gaflet uykusuna dalıyor.
İşte bu duruma düşen insanı hazreti ALLAH (c.c)uyandırıp kendine çektiği zaman nefsinin esaretinden kurtulup ALLAH sevgisine kavuşunca her yerde Hz. ALLAH'ın kudretini görmeye başlar.
Bize çeşitli gıdalar yediriyor hasta olunca şifalar ihsan ediyor varlığından haberdar etmiş emirlerini duyuruyor dua edince istediğimizi ikram ediyor.
Böyle tükenmez güç sahibi ve muhakkak kendisine gideceğimiz bizi bizden çok seven Hz. ALLAH’ın sevgisi nasıl olmalı.
O ki ayeti kerimede FESTAİZ BİLLAH bana sığın FEFİRRUİLALLAH bana kaçın buyuruyor.
Bizde En emin kucak onun rahmet ve merhamet kucağı olduğunu bilmeli kendimizi onun şefkat deryasına bırakmalıyız.
Öyle bir sonsuz güç sahibinin sevgisi de sonsuz oluyor ve hiç bir zaman yok olmayan sonsuz bir yaratıcıyı sevmek ne kadar şerefli sevgi.
ALLAH’Ü EKBER.
ALLAH sevgisine kavuşmamıza vesile olan böyle güzel veli kulları puta benzeten alim geçinen zalimler var sakın onlara inanmayın. Hz. ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde buyuruyor ki,
Estaizübillah,
YARATTIKLARIMIZDAN ÖYLE BİR TOPLULUK DA VARDIR Kİ, ONLAR HAKKA İLETİRLER VE HAK İLE HÜKÜM VERİRLER. (Araf 181.)
Diğer bir ayeti kerimesinde ise,
SADIKLAR İLE BERABER OLUN tevbe 119. buyuruyor.
Sadık kullardan maksat Hz. ALLAH’I sevenler olmalı değil midir? Hz. ALLAH cümlemizi sevdiği veli kulları ile beraber etsin onları bize sevdirsin sevmediği kullarını ise bizden uzak tutsun.
VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN. ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VENEBİYYİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED.
Kalpteniman.
Mürşidi Kamili Düşünmek Şirke Düşürür Mü?
Hazreti ALLAH (c.c) ıram edeceği nimetlerini belirli bir sebeple indiriyor.
Zahiri Rızıklardan başlarsak, Örneğin yağmurun yağmasına bulutu ve rüzgarı sebep kılmıştır.
Ve bu sebepler olmadığı takdirde yağmurun yağması beklenemez. Dünyayı aydınlatmada ise güneşi sebep kılmıştır.
Güneş olmadığı takdirde aydınlık beklenemez. Geceleri ise kullarının yol bulmaları için Ayı ve yıldızları sebep kılmıştır.
Buraya kadar gözle görünen zahiri nimetler,
Batıni nimetlere gelince ise, gözle görünmeyen iki cihan Güneşi Resulullah (s.a.v) dır.
Ay ve yıldızlar ise, Ahirete irtihalinden sonra onun izini kalıbı kalıbına yolunda yürüyüp izini bozmadan takip ettirip sebep kıldığı nefsi için çalışmayan yalnız Hz. ALLAH için çalışan hakiki Alimlerdir.
Bu alimler iki cihan güneşi olan Resulullah (s.a.v) den ışık alarak etraflarına nur saçmışlar saçmaya devam ediyorlar.
Kişinin gözü körse güneşi göremiyorsa burada hata kör olan kişidedir.
Görmeyenin yapacağı iş güneşi inkardır.
İşte Peygamberlik kapısının kapandığı bu ahir zamanda kullarının gaflete düşmemeleri için Dini tazelemeleri için Hz. ALLAH Hakiki alim olan mürşidi kamilleri sebep kılmıştır.
Nefsani bakan kör bakar ve gelen nuru göremez göremeyince de ilk yapacağı şey inkardır.
Bu Cılık yumurta kalpli insanlar manevi kör olan gözle baktıkları için, maddesel baktıkları için Hz. ALLAH’ın veli kullarını vesile kılarak saçtığı nuru göremiyorlar.
Göremeyince de düşman oluyorlar.
Şimdi insafla düşünelim, Hz. ALLAH (c.c) kullarına manevi kuvvet almaları için sebep gönderiyor nefsine ve cahil aklına uyan zalim de karşı çıkıyor ve bu insanlar da Hz. ALLAH ile savaş ettiklerinin farkında değiller ve ben bu zihniyette olan kişilerin akıbetlerinin çok kötü olarak sonuçlandığını gördüm.
Şirke düşüyorlar yaygarasına gelince, Peygamber (s.a.v) Efendimiz zamanında asrı saadet devrinde onun gözünün içine bakan onun emirlerini bir bir uygulayan ashabı kiram şirke mi düşmüşlerdi.
Her zaman onun hayali ile yatıp kalkarlardı. Hz. ALLAH hayal edilemez çünkü onun eşi ve benzeri yoktur kul ne yapacak Hz. ALLAH’ın nurunu getireni duyuranın gözlerine bakacak ki içine nur dolsun. Ashabı kiram da Resulullah (s.a.v) Efendimizin yüzüne baka baka sohbetlerini dinleye dinleye nurlandılar.
Çünkü Hz. ALLAH nurunun akmasına onu vesile kılmıştı.
Şimdi bu sözlerimize karşılık biri kalkıp onlar şirke düşmüştü diyebilir mi ?
İşte onun yolunda izini bozmadan yürüyen mürşidi kamiller de Resulullah (s.a.v) akseden nuru dağıtıyorlar.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz zahiri olarak görünmüyor ki mübarek yüzünü görelim .
Bu ruhi ihtiyacımızı karşılamamız nurlanmamıza vesile olmaları için onları bizlere Hz. ALLAH cc. sunmuştur.
Kim ki onlara karşı geliyorsa Hz. ALLAH’ın ikramına karşı geliyordur.
Ve ne yazık ki bu büyük hatanın farkında değiller.
Şirk konusunda Kabeyi beytullahı örnek gösteriyorum kullarının bir araya gelmeleri için kabeyi kendi evi manası olan Beytullahı diye tanıtan Hz. ALLAH, beytullahı tavaf ettirirken kullarını Haşa, şirke mi düşürüyor ?
Gözü kör kulağı sağır olanlar bu anlattıklarımızı ne duyarlar ne de görürler.
Yinede Hz. ALLAH bu gaflete düşen ALLAH’ın veli kullarını inkar edenlerin kör gözlerini ve sağır kulaklarını açsın Hakikati hem göstersin hemde duyursun İnşaALLAH..
Ayeti kerime: Sadıklarla beraber olunuz.(tevbe 119)
Kalpteniman.
Mürşidi Putlaştıran Helâk Olur.
Hazreti ALLAH (c.c) kendisine yaklaştırmak için çeşitli vesileler halk etmiştir.
Bunlardan en önemlisi Hakka çağıran Mürşidi kâmillerdir.
Hakka gönülden iman etmek isteyen bir kul bu vesileye tutunursa
kalbinde hakiki iman filizleri yeşerir neşvi neva bulur.
Çünkü mürşidi ona nefsi ile nasıl mücadele edeceğini öğretir.
Onu nefsine tapmaktan kurtarır fakat bu arada mürşidine karşı
muhabbeti ve sevgisi artar mürşidine aşık olur bu haller çok güzel
hallerdir ifadeye sığmaz.
Burası fenafişşeyh makamıdır.
Bu makamda olan bazı müritler mürşidinin olağan üstü hallerinden
çok etkilenirler.
İşte bu durumda olanları mürşidi uyarmazsa şirk tehlikesi başlar.
Kâmil bir mürşid mürine bu Hallerin Hz. ALLAH’a ait olduğunu her olağan üstü
Hallerin ALLAH’tan geldiğini müridine duyurur onu dikkatli olmasını şirke düşmemesini
öğütler ve onu nasihatleri ile Fena firresul makamına çıkarır.
Ona hiç olmayı her şeyin Hz. ALLAH’a ait olduğunu nasihatleriyle duyurur iman ettirir.
Daha ileriye doğru müridin çalışma kabiliyetine göre nasibi varsa Fena fillâh makamına çıkmasına vesile olur.
Fakat Fenafillâh makamına çıkmamış bir mürşid ise müridini yetiştiremez.
Kendi nefsini kontrol edemediği gibi müridinin nefsini de kontrol edemez.
Şeytan en çok alimlerle uğraştığı için nefsi terbiyesini bitmemiş Alime musallat
olabileceğinden bu çalışmaya müdahale eder ve hem müritlerin hem kendinin feci
sonunu hazırlar.
Nasıl olur bu diyeceksiniz, Mürid mürşidini putlaştırır şirke düşer helâk olur.
Mürşid de müritlerini şirke düşürdüğü kendini ilâhlaştırdığı için helâk olur
Çok tehlikeli durumlar var,
Maalesef bu felaketleri yaşayanları çok gördüm.
Adama senin başına gelen iptilâ cezadır imtihan değil sen tevbe et ki şirkten kurtul
yanlıştasın diyorum o ise Hz. ALLAH benim sabrımı ölçüyor diyor.
Ve öyle sapık yollar var ki Adam yıllardır ceza görüyor o sapık yolda imtihan olduğunu zannediyor.
HZ. ALLAH (c.c) cümlemizi sapık yollara girmekten şirke batmaktan korusun inşaALLAH.
Kalpteniman Üzündede
Müşriklerle Veli Kullar Bir Olur Mu?
Her şeyin özünü bilen Hz. ALLAH(c.c) her kulunun özünü bilir.
Putlara tapan onlardan medet umanları, gönderdiği peygamberini ve getirdiği tevhit dinini kabul etmeyen müşriklerin kalbini bilmez mi? Gönderdiği dinini ve peygamberini kabul eden gece gündüz kalbi zikir ve cehri zikir ile yaşayan kullarını müşriklerle bir tutar mı?
Sizleri tefekküre davet ediyorum ve soruyorum. Hz. ALLAH'ın veli kullarına uyanları benzettiğiniz putlar ve o putlara
tapan müşrikler, Hz. ALLAH’ın veli kulları ve o veliye uyanlar gibi gece gündüz ibadet yapıyorlar mıydı? Resulullah (s.a.v) Efendimizin izinde gidiyorlar mıydı?
Son dine inanan ve o dini getiren Peygamber (s.a.v) Efendimize uyanları rabıtayı bahane ederek müşriklere benzetirken içinizde rahatsızlık hissetmiyor musunuz?
Hakk din ve son peygamber geldiği halde inanmayan ve peygamberi inkâr eden sapık kavme gelen ayeti kerimeleri kafanıza göre yorumlayarak
özü sözü ALLAH ve Resulü olan insanlara gelmiş gibi göstermekten utanmıyor musunuz? Bu inadınızdan ne zaman vaz geçeceksiniz.
Lâ ilâhe İllALLAH demeyi kabul etmeyen müşrikleri, sabah akşam Lâ ilâhe İllALLAH zikri ile ALLAH zikri ile yaşayan nefsini terk edip ruhunu kuvvetlendiren Hz. ALLAH’a âşık olanları bir gören zihniyete yazıklar olsun.
Nefsi vücudunda hakim Ruhu baygın kafasına uygun yazarların kitaplarını delil gösteren kişiye yazıklar olsun.
Sen ey şaşkın kişi tasavvufa gir nefsine düşman ol ruhunu dirilt ondan sonra gel konuş. Canlı cenazesin haberin yok kutsal kitabımızı da alet etmekten vazgeç. Her şeyden haberdar olan Hz. ALLAH (c.c) kendisine âşık kullarını peygamberine sadakatle bağlı kullarını müşrik olarak görür mü?
Ölü ruhunu dirilt ki ölmeyen ruhları gör. Ölü ruh ile yaşadığın için diri ruhları göremiyorsun. Hakiki Hakk yolcusu bir kişi şeytanı cini meleği tanır.
Çünkü nefsini vücudundan atmıştır vücudunda Ruhu hakimdir. İşte böyle yaşayanlara şeytan ve yandaşları düşmandır.
Kandırdığı kişileri bu veli kullara düşman yapar. Onları şeytan yolundaymış gibi gösterir. Şeyhleri put ona uyanları da müşrik gösterir.
Elinde de müşriklere gelen ayeti kerimeler, İslam’ı kabul etmeyen Yahudilere ve hahamlara ve hahamlara uyanlara gelen ayeti kerimeler. Rabıtayı da bahane ederek kandırdığı alimleri de kullanarak Hakk âşıklarını saptırmaya çalışıyor.
Şeytana ve nefsine uyan kendini alim gören bu insanlar ve imamları iftira ettikleri bu güzel insanların hesabını vereceklerdir.
Mürşidi kâmil müridine ALLAH lâfzı çektirir. Yani zatından başka ilah olmayan ismi şerifi ile Hz. ALLAH’ı zikretmesini emreder.
Kendisine ALLAH lâfzı şerifini vird edinmesini, Peygamber (s.a.v) Efendimizin yolundan gitmesini öğreten bu güzel insana uyan müşrik, uyduğu da put olur mu?
Cahiliyet devrinde müşrikler böylemi yaşıyorlardı da bu mübarek insanları onlara benzetiyorsunuz.
Yaptığınız iftiraların cezasını muhakkak çekeceksiniz.
Kalpteniman.
Dostları ilə paylaş: |