Kalpteniman esselamu Aleyküm


Şüphesiz ki müminin rüyası Rabbi ile konuştuğu dilidir



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə44/49
tarix20.11.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#32302
növüYazı
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   49

Şüphesiz ki müminin rüyası Rabbi ile konuştuğu dilidir.

 

Hz. ALLAH’ın veli kulları için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun olmazlar.


Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır.
Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır.(Yunus 62-64)

 

Resulullah (s.a.v) Efendimiz hadisi şeriflerinde:


Şüphesiz ki müminin rüyası, kulun uykusunda
Yüce Rabbi ile konuştuğu dildir.(İbni Hacer, Fethul Bari c, 12, s. 354)

 

Hz. ALLAH (c.c) Onlar iman etmiş takvaya ermiş olanlardır dünya hayatında


da ahiret hayatında da onlar için müjdeler vardır buyuruyor.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz ise Müminin rüyası kulun uykusunda
Yüce rabbi ile konuştuğu dildir buyuruyor.

 

Demek oluyor ki kalbi pisliklerden arınmış bir kul kalpten iman eden


bir kul mana aleminde yüce Rabbi ile konuşuyor ondan müjde alıyor.
Hakimi Tirmizi hazretleri bu olayı açıklarken,
Müjde uyku ile uyanıklık arasında kalbe gelir buyuruyor.

 

Size daha evvel yazmıştım:


İki çocuğumla beraber yaşıyacağımız ev satın almak istemiştim,
Üç tane eve talip oldum.
Hangisinin hayırlı olduğunu öğrenmek için istihare namazı kılıp yattım.
Manada üçünün de hayırlı olmadığını öğrendim.
ve vazgeçtim.

 

Fakat bir tanesi çok güzeldi çocuklar ve eşim çok beğendi


bana rüyalarla amel edilmez gel şu evi alalım dediler beni
ikna ettiler.

 

Doksan bin marka anlaştım kaporayı verdim.


Tapuyu almaya gideceğimiz günden bir gün evvel tanımadığım biri
o evi alma yarın tapuya gitme seninle yarın buluşalım sana göstereceğim evi
al çok ucuz deyince telefon edip randevuyu iptal ettim.
Ertesi günü o şahıs ile buluştum bana bir ev gösterdi beş para etmez.
İllet oldum kardeşim sen benimle dalga mı geçiyorsun dedim ve ayrıldık.
Kararım karardı tapu işi pazartesiye kalmıştı.

 

Cumartesi günü tüccarlık yapan bir yakınımın yanına uğramıştım.


Ev satın almak istediğimi biliyordu.
Yahu hacı abi benim tanıdığım mimar var gel onu alıp evi gösterelim
deyince, tamam dedim beni arabasına aldı gittik mimarı aldık evi gösterdik.
Mimar evin bodrum katına girdi araştırdı tetkik etti ve, Hacı abi bu evi alma
bir depremde gider deyince ben vaz geçtim gittik emlakçıya kaporanın bir kısmını
aldık kontratı yırttık.

 

Ve bir hafta geçti geçmedi malum olan 1999 ağustos depremi oldu almak


istediğim ev yerle bir oldu bizim paramız da cebimizde kaldı.

 

Bizim yüce ALLAH’ımız istiharede bize müjde vermiş anlamamışım.


Almak istediğimde de bir kulunu göndererek mani olmuş gene anlamamışım.

 

Bu sefer mimarı karşıma çıkardı ve beni zarara uğramaktan kurtardı.


Bizi bu hatadan döndüren sahibime sonsuz şükürler ettim.
O'na imanıma iman katıldı.
Bizi dünya hayatımızda zarara girmekten koruyan Hz. ALLAH (c.c)
ahirette de cehenneme girmekten korur İnşaALLAH
Ayeti kerimede:
Ta ki imanlarına iman katsınlar buyuruyor .(Fetih 4)
Rabbinden gelen apaçık bir delile dayanan ve O'nun katından
bir de şahidi bulunan kimse inkarcılar gibi midir.? (Hud 17 )

 

 



 

-------------------- Euzübillahimineşşeytanirracim


Bismillahirrahmanerrahim
HER KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN ALIKOYMUŞSA
MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI YERDİR.
(Nazirat Süresi 40-41) Şüphesiz ki müminin rüyası Rabbi ile konuştuğu dilidir.

 


Hz. ALLAH’ın veli kulları için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun olmazlar.
Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır.
Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır.(Yunus 62-64)

 

Resulullah (s.a.v) Efendimiz hadisi şeriflerinde:


Şüphesiz ki müminin rüyası, kulun uykusunda
Yüce Rabbi ile konuştuğu dildir.(İbni Hacer, Fethul Bari c, 12, s. 354)

 

Hz. ALLAH (c.c) Onlar iman etmiş takvaya ermiş olanlardır dünya hayatında


da ahiret hayatında da onlar için müjdeler vardır buyuruyor.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz ise Müminin rüyası kulun uykusunda
Yüce rabbi ile konuştuğu dildir buyuruyor.

 

Demek oluyor ki kalbi pisliklerden arınmış bir kul kalpten iman eden


bir kul mana aleminde yüce Rabbi ile konuşuyor ondan müjde alıyor.
Hakimi Tirmizi hazretleri bu olayı açıklarken,
Müjde uyku ile uyanıklık arasında kalbe gelir buyuruyor.

 

Size daha evvel yazmıştım:


İki çocuğumla beraber yaşıyacağımız ev satın almak istemiştim,
Üç tane eve talip oldum.
Hangisinin hayırlı olduğunu öğrenmek için istihare namazı kılıp yattım.
Manada üçünün de hayırlı olmadığını öğrendim.
ve vazgeçtim.

 

Fakat bir tanesi çok güzeldi çocuklar ve eşim çok beğendi


bana rüyalarla amel edilmez gel şu evi alalım dediler beni
ikna ettiler.

 

Doksan bin marka anlaştım kaporayı verdim.


Tapuyu almaya gideceğimiz günden bir gün evvel tanımadığım biri
o evi alma yarın tapuya gitme seninle yarın buluşalım sana göstereceğim evi
al çok ucuz deyince telefon edip randevuyu iptal ettim.
Ertesi günü o şahıs ile buluştum bana bir ev gösterdi beş para etmez.
İllet oldum kardeşim sen benimle dalga mı geçiyorsun dedim ve ayrıldık.
Kararım karardı tapu işi pazartesiye kalmıştı.

 

Cumartesi günü tüccarlık yapan bir yakınımın yanına uğramıştım.


Ev satın almak istediğimi biliyordu.
Yahu hacı abi benim tanıdığım mimar var gel onu alıp evi gösterelim
deyince, tamam dedim beni arabasına aldı gittik mimarı aldık evi gösterdik.
Mimar evin bodrum katına girdi araştırdı tetkik etti ve, Hacı abi bu evi alma
bir depremde gider deyince ben vaz geçtim gittik emlakçıya kaporanın bir kısmını
aldık kontratı yırttık.

 

Ve bir hafta geçti geçmedi malum olan 1999 ağustos depremi oldu almak


istediğim ev yerle bir oldu bizim paramız da cebimizde kaldı.

 

Bizim yüce ALLAH’ımız istiharede bize müjde vermiş anlamamışım.


Almak istediğimde de bir kulunu göndererek mani olmuş gene anlamamışım.

 

Bu sefer mimarı karşıma çıkardı ve beni zarara uğramaktan kurtardı.


Bizi bu hatadan döndüren sahibime sonsuz şükürler ettim.
O'na imanıma iman katıldı.
Bizi dünya hayatımızda zarara girmekten koruyan Hz. ALLAH (c.c)
ahirette de cehenneme girmekten korur İnşaALLAH
Ayeti kerimede:
Ta ki imanlarına iman katsınlar buyuruyor .(Fetih 4)
Rabbinden gelen apaçık bir delile dayanan ve O'nun katından
bir de şahidi bulunan kimse inkarcılar gibi midir.? (Hud 17 )

 

 



 

Euzübillahimineşşeytanirracim


Bismillahirrahmanerrahim
HER KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN ALIKOYMUŞSA
MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI YERDİR.
(Nazirat Süresi 40-41)

 

Tam Tevekkül Hazreti Allah’a Kül Olana Mahsustur, Kul Olana Değil!

 

Hatemi veli hazretleri buyuruyor.


Tam tevekkül hazreti ALLAH’a kül olana mahsustur, kul olana değil.
Çünkü kulluğun içinde benlik var, külün içinde ise hiç bir şey yok.

 

Kul olmak başka, kül olmak başka.


Kül olan hakta fani olmuş, hiç olmuş nefsi iradesini hazreti ALLAH’a
bağlamış kendinin hiç bir hükmü kalmamış her şeyiyle hazreti ALLAH’a
tevekkül etmiştir.
Onun için tam tevekkül sahibi bu makama çıkana mahsustur.
Bu makama çıkmayan kullarda ise nefsi arzuları vardır benlik vardır onları izale
etmediği için nefsi müdahale eder.
Hazreti ALLAH’tan gelene tevekkül etmek ister fakat bir noktaya kadar hazreti ALLAH’ın
yardımı gelmezse şaşırabilir.
Hazreti ALLAH’a kül olana gelince onun öyle bir sıkıntısı yok kül olmuş nefsin ateşi sönmüş
tam tevekküle ermiş bu duruma gelmeyi hazreti ALLAH (c.c) cümlemize nasip etsin inşaALLAH.

 

Düşünelim bir kere kül haline gelmiş bir insanın istek ve arzuları hazreti ALLAH’ın arzuları


oluyor kendi isteği yok yalnız hazreti ALLAH’ın emirlerine ram olmuş başına ne gelirse razı
hiçbir şikayeti yok hazreti ALLAH’tan gelen her şeye tam teslim tam tevekkül.
İşte böyle kullar ahirete gitmeden cennete girmeden daha dünyada iken gönül cennetine
girerler huzurlu ömür geçirirler.
Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi zatına önce kul sonra kül olan kullarından eylesin. Amin.

 

Kalpteniman.


Tasavvuf İslam Dinini Sözde Değil Özde Yaşamaktır.

 

Muhterem kardeşlerim



Selamı Aleyküm. Daha evvel, Hz ALLAH'ın veli kullarını şeytana benzetenlere cevaptır yazısını faydası olur ümidiyle sizlerin nazarı dikkatine sunmuştuk. Şimdi ise ikinci yazımızı sizlere sunuyorum.
Tabiidir ki, Hidayet Hz. ALLAH’TANDIR Kula düşen doğru bildiğini söylemektir.

 

Fakat yaşayıp görmediği hissedip anlamadığı hayatı okuduğu kitaplarla ve kendi aklı ile değerlendiren kişiler yanılmaktan kurtulamazlar. Neden dersek olayları yaşayan bilir yaşamayan ne bilir.


Herkesin aklı ise bir değildir. Nefsani akıllı insanlar olduğu gibi ki, insanların çoğu bu akıldadır.

 

Yeme içme giyme gezme taklidi ibadet ile mutfak ve affedersiniz, tuvalet arasında ömrünü geçirir. Fakat aklı Nurani ise, bu güzel insanlar azın azıdırlar şehveti azmasın diye az yer az içerler. Bir gün Peygamber (s.a.v) efendimize sahabilerden bir kişi geliyor.


Ya Resulullah, ne yapsam nefsime hakim olamıyorum bana nasihat eder misin diyor.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz, Oruç tut buyurmuşlar. Bu hadisi şerifi hepimiz biliyoruz. Bu hadisi şeriften anladığımız, gerçek boğazına hakim olamıyan nefsine hakim olamaz.
Onun için ALLAH dostları az yemeyi az içmeyi adet edinirler ve müritlerine de ayni rejimi uygulamaya azami gayret gösterirler ve düşününüz ki. Fazla yemekten meydana gelen obazite Hastalığının dünyayı sardığı günümüzde insanlar dervişler gibi az yeseler şeker hastası, tansiyon hastası kalp hastası olmazlar.

 

İşte tasavvufa giren müridin ilk kazancı zahiri faydası olan sıhhatini korumasıdır ikinci kazancı ise şehvetini azdırmadığı için namusunu korumasıdır. Bu yaşanmış ve tecrübe edilmiş bir gerçektir ki, nefis küçüldükçe Ruh kuvvetlenir Ruh kuvvetlenince de, Hz. ALLAH’A karşı sevgi çoğalır onun için Resulullah (s.a.v) Efendimiz,


En şiddetli düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir buyurmuştur. (Beyhaki). Muhterem kardeşlerim. İnsan dünyaya gelip akılbali olduğunda zahiri batini tahsilini kendi ailesinden öğrenmesiyle başlar.

 

Annesi babası ninesi ve dedesinden ne görüyorsa o şeyleri benimser ve gelecek yaşamında ona lazım olan Zahiri, elle tutulan gözle görünen dünya bilgilerini. Batini ise, Dünyada görünmeyen Ahiret hayatının ölümsüz hayat bilgilerini öğrenir ve Dünya ve Ahirete ait sınavları başlamış olur.


 
Ne şanslı bir insandır ki, İslamı yaşayan bir ailesi var. Ve ne talihsiz bir insandır ki, İslamı yaşamayan bir aileden yetişip dünya ve Ahiret sınavına devam ediyor.

 

İşte tasavvuf, islâmi bilgilerden mahrum ailelerden yetişen insanların dinlerini öğrenmeleri için, zahiri Alimlerin nefslerini dengelemeleri için, bir kapısı dünyaya, bir kapısı Ahirete açılmış okuldur. Bu okula giren insan, şeriatın emirlerini ve Resulullah (s.a.v) Efendimizin emirlerini eksiksiz uygulamaya özen gösterir.


Şeriatın yaşanmadığı bir yol, zaten sırati müstakim yolu değildir şeriatı yaşamayan ve kendini şeyh olduğunu tanıtan kimse ise, şeytanın vekilidir. Çünkü şeriatı yaşamayan kimse mürşid olduğunu ne kadar iddia ederse etsin o yol HZ. ALLAH’IN yolu değil ancak şeytanın yolu olabilir.
 
Ne dehşettir ki, madde ve menfaatlerini bu mübarek yoldan temin eden sahte şeyh ve mürşitler her tarafı işgal etmiş durumda. Bu sahtekârları gören insanlar bu mübarek yolu temsil eden herkese şüphe gözüyle bakıyorlar.
Ve bu sahtekâr tarikatçıların yaptığı iğrenç icraatların reklamlarını yapan halka duyuran Ehlisünnet düşmanı vahhabiler dağıttıkları kitaplarla insanların kafalarını karıştırıp kendi sapık fikirlerini dolduruyorlar son gelen haberlere göre Bosna’da karargâh kurmuşlar oradaki imana susamış insanların itikatlarını karmakarış etmişlerdir.

 

Bu sünneti seniyye ve evliya düşmanı insanların dağıttığı kitapları okuyanlar tasavvuf düşmanı oluyorlar. Onun için bu insanların dağıttığı kitapları okumayalım. Hz. ALLAH (c.c). cümlemizi razı olduğu beğendiği yolu buldursun orada son nefesimize kadar sabit kalmamızı nasip etsin. Hz. ALLAH'ın beğendiği sıratı müstakim yolunda, şeriat ve sünneti seniyye eksiksiz uygulanır.



 

En önemlisi ise o toplulukta maddeye değil manaya önem verilir. Hiç bir hizmetten ücret istenmez. Hz. ALLAH (c.c)Ayeti kermesinde:


SİZDEN ÜCRET İSTEMEYENLERE UYUN ONLAR DOĞRU YOLDADIRLAR: yasin 21. buyuruyor.

 

Ve diğer bir ayeti kerimede ise,


FESTAKİM KEMA ÜMIRTE: EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL: buyuruyor.
İşte gerçek ALLAH yolunu bu ve bu emirleri ihtiva eden Ayeti kerime ve hadisi şeriflerin emirlerini uygulayanların yolu sırati müstakim yoludur. Madde şöhret benlik içinde bulunan yol ise, şüpheli ve tehlikeli bir yoldur.

 

Riyazet konusuna gelince hiç bir şekilde yemekten içmekten uzak duran açlıkla terbiye olan kişinin günah işleyenine rastlamadım ancak nefsi azdıran çok yemek yiyenlerin günah işlemekten kurtulamadıklarını gördüm.



 

Geçmişte olduğu gibi, günümüzde yaşayan gerçek mürşidi kâmiller var onların bu perhizi uyguladıklarını biliyoruz.


Böyle riyazet yapabilen mübarek insanlar sayılacak kadar azdır,
Geçmiş çok uzun yıllar önce yaşayan ve aşırı Riyazet yapan vecd ve cezbeye kapılan, ALLAH dostlarının Teskeretül evliya eserinde hayat hikâyelerini okuyabilirsiniz.

 

Ahirete göçen bu mübarek velilerin en meşhurları çoğumuzun bildiği gibi Muhyiddin ibni Arabi, Beyazidi Bestami , İmami Rabbani, imamı Gazali, Hasani Basri, Hallaci Mansur, Abdülkadir Geylani,


Nakşibend Bahaüddin ve isimlerini buraya sığdırmam mümkün olmayan efendilerimizdir,

 

Evvela, bizleri İslam dini ile şereflendiren Nur peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimize ve onun mukaddes yolundan giden bütün Ashabı kiram Meşayihi hizam efendilerimizin ve Cümlemizin üzerine Hz. ALLAH Celle Celalühünün salat ve SELAMI olsun.



 

Muhterem kardeşlerim,


Riyazet konusunu biraz açmak istiyorum şöyle ki, Geçmiş yıllarda günlerce aç susuz yaşayarak ibadet ve zikir ile nefsinin gücünü Ruhunun idaresine veren Evliyaların ibretli hayat hikâyelerini okumuşsunuzdur.

 

Onların gözünde dünyanın zerre kadar değeri ve önemi kalmamış, nedeni ise,  HZ. ALLAH’IN gücünden akseden kudretli nuru enerji,  altına girdiklerinden o müthiş cazibe karşısında Nefs bu hararete dayanamaz Vücuttaki hâkimiyeti ruhun idaresine kaptırdığından kendi varlığını inkâr eder ve görünen bütün varlıkların Hz. ALLAH'a ait olduğunu kabul eder.



 

Kendi vücudunun dahi kendine ait olmadığını duyurmak ister.


İşte geçmişte Beyazidi Bestami  Hz. Hallacı Mansur hazretleri gibi zatların hayat yaşamlarında uyguladıkları riyazetlerin tesiri ile bu cezbenin verdiği hararet hallerine yakalandıklarında vücutlarını saran Hz. ALLAH'ın gücünün tesirinden iradelerini kaybedince, o halden haberi olmayan insanların anlamayacağı sözleri söylemişlerdir.

 

Bir defasında, Beyazidi Bestami  Hazretlerini n kapısına bir misafir gelir kapıyı çalar Beyazidi Bestami  Hz. kimi istiyorsun deyince, Beyazidi görmek istiyorum diyor oda cezbe halinde olduğundan git, burada ALLAH’TAN başka kimse yok diyor gelen ziyaretçi de etrafa yayıyor ki, Beyazıt kendinin ALLAH olduğunu söylüyor.



 

Tabidir ki, o zaman onun halini çoğu insanlar anlamadığı gibi bu günümüzde de anlayan çok az.

 

Onun bir kıssası daha aklıma geldi. Tasavvuf şeyhlerinden birisi talebesini hacca uğurluyorken, ona diyor ki, oğlum hacc dönüşünde Beyazidi Bestami  Hazretlerini  ziyaret et ve selamlarımı söyle, bu emri alan mürid hacc dönüşü Beyazidi Bestami  hazretlerine uğrar ve selamını söyler.



 

Selamı aldıktan sonra oğlum şeyhinizin hikmetli hangi sözü var der, mürid de, Şeyhim der ki, yerden altın taşsa, gökten gümüş yağsa, dönüp bakmam bana ALLAH yeter diyor deyince, Bestami  Hz. O, daha kemale ermemiş olgunlaşmamış diyor.

 

Mürit, de Efendim aslı nedir söyleyiniz de şeyhime bildireyim deyince, Ne yer görürüm ne de gök, fani Beyazidi diyor. Yani,


LÂ MEVCUDA İLLALLAH, ALLAH’TAN başka mevcud yok. Diyor.
İşte, HZ. ALLAH’IN nuru ile nurlanan böyle güzel insanların gıybetini yapan onların kusurlarını araştıran Ehlisünnete karşı çıkan insanları Hz. ALLAH’A havale etmekten başka ne yapabiliriz.

 

Bir kaç sene evvel savaş ay ve ekibi, Organ nakline karşı olan mübarek bir velinin robot resmini yaparak ATV televizyonunda program yapmış kendi sesiyle taklit edip alay etmişti. Çok üzülmüştük



 

Çünkü o mübarek insanı çok iyi tanıyorum her sözünü kurana göre konuşuyordu.


Organ nakline karşıydı.
İnsanların organlarını ruhlarını teslim etmeden aldıklarını, cinayet işlediklerini söylüyordu. İşte savaş ay bu mübarek insanı çok incitti. Sonunda da savaş ay boğaz kanserine yakalandı.

 

Ayeti kerimede:


İYİ BİLİN Kİ, ALLAH’IN VELİ KULLARI İÇİN HİÇ BİR KORKU YOKTUR ONLAR MAHZUN DA OLMAYACAKLARDIR ONLAR İMAN EDİP TAKVAYA ERMİŞ OLANLARDIR DÜNYA HAYATINDA DA AHİRETTE DE ONLAR İÇİN MÜJDELER VARDIR.(Yunus 62,63,64)

 

ALLAH’U TELÂ Alemlere rahmet olarak gönderdiği Efendimiz MUHAMMED Aleyhisselâmı bir Ayeti kerimede beşeriyete şu şekilde tanıtıyor.


O, PEYGAMBER MÜMİNLERE, ÖZ NEFİSLERİNDEN DAHA EVLADIR CANLARINDAN DA İLERİDİR.
(Ahzap/6)
ALLAH’U TEÂLA, Böyle buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor.
Bunu böyle bilip iman edenin imanı kemale ermiştir.
Bu halde olmayanlar her ne kadar iman etmiş gibi görünüyor iseler de imanları surette kalmıştır İmandan mahrumdur.

 

Muhterem kardeşlerim,   Hz. ALLAH (c.c).1995 yılında Hacc farzını eda etmeyi nasip etti ona sonsuz hamdü senalar olsun. O



 

Orada yaşadığım bir hatıramı sizlere anlatmak istiyorum şöyle ki, Mekke’de vazifemizi eda ettikten sonra Medine’ye Resulullah (s.a.v) Efendimizi ziyarete geldik, yanımda bulunan bir genç gözleri yaşlı olarak duvarlara ellerini sürüyor Peygamber (s.a.v) Efendimizin aşkı ile ağlıyordu.

 

Onun o, halinden rahatsız olan bir vehhabi Türk, karşıdan ona laf atmaya başladı ve senin ellerini sürüp durduğun duvardaki fayanslar Türkiye’den geldi sen ise onlardan medet bekliyorsun deyince, genç hacı da, nereden geldiği hiç de önemli değil şimdiki bulunduğu mekâna bak deyince. Ben Vahhabi Türk gencinin yanına gittim.


 
 Ona, o insanın maneviyatı ile alay ettiğinin farkında mısın ALLAH’TAN korkmuyor musun hemde bu hatayı bu mübarek yerde yapıyorsun.
Sende biliyorsun ki, o insan fayanslara değer vermiyor,  o duvarların arasındaki kabri şerifte yatan Hz. Peygamber Efendimizin sevgisinin coşkusundan yapıyor.
Keşke sende öyle bir Aşkın ateşine tutulsaydın onun sevgisinin verdiği muhabbetten belki dünyadan göçmeden senin ziyaretine gelir Onunla mana aleminde buluşur onun mübarek yüzünü görür nurlanırdın deyince, bu mümkün mü dedi Evet,  fakat onu canından çok sever sünneti seniyyesine tam teslim olursan olur.
Bu aklınla devam edersen hayalinden bile geçirme dedim ve ayrıldım.
Muhterem kardeşlerim yukarıda geçen Ahzap Süresi 6. Ayeti kerimede geçen emirlere dikkat edersek Hz. ALLAH (c.c).  Her kim, h. z. Peygamberi canından nefsinden daha fazla sevmedikçe tam olarak iman etmiş olmaz buyuruyor.

 

Vehhabiler ve onların yandaşları ise Hz. Peygamberimiz Efendimize gereken değeri vermedikleri gibi sünnetine de tam olarak uymuyorlar.


Onlara tabii olanları da kafalarını karıştırarak Hidayetten mahrum ediyorlar.
Hz. ALLAH (c.c).  Cümlemizi beğenip seçtiği yolunda bulunan kullarından etsin.
Dünyada ve Ahirette selamet ve huzur versin.
Velhamdü Lillahi Rabbil Âlemin.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VE NEBİYYİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED.
Kalpten inan ey Müslüman.

 

Taş İnsan, Toprak İnsan.


Taşın üzerine ne kadar yağmur yağarsa yağsın fark edemez.


Çünkü, yağan rahmet üzerinden akar gider.

 

Toprağın üzerine yağan yağmur ise en alt zemine kadar nüfus eder.


Sebebi ise, o halde yaratılmış.
Toprağı düşünün üzerine yağan rahmeti içine alarak çeşitli bitkilerin neşvi neva bulmasına vesile olur.

 

Taş ise taş olarak kalır.


Sebebi ise o halde yaratılmış.
Bazı insanlar da Taş gibidir.
Ona anlatılan nasihatleri içine alamaz.
Bir kulağından girer ötekisinden çıkar.
Çünkü öyle yaratılmış.

 

Bazı insanlar da vardır ki, rahmete hasret toprak gibidirler nerede bir dini nasihat duysalar hemen kulaklarını açarlar gelen nasihatleri akıllarına doldururlar.


Onlar da o kıvamda yaratılmış.
Ne mutlu öyle kullara, fakat bunlar ender yaratılmış insanlardır.

 

Hz. ALLAH (c.c) öyle kullardan olmamızı nasip etsin.



 

İşte Abdül Kadir Geylani hazretleri, toprak ilkiyatı ile yaratılmış insanlara sesleniyor.

 

Ey kalpler, Ey ruhlar, Ey muradı ALLAH olanlar.


ALLAH’ın kapısına geliniz.
Kalp ayaklarınız ile ALLAH’a koşunuz.
Takva ve tevhit ayaklarınız ile ALLAH’a koşunuz.
Marifet ayaklarınız ile ALLAH’a koşunuz.
Dünyadaki zühdünüz ile ALLAH’a koşunuz.
ALLAH’tan başkasından alakanızı kesmiş olarak ALLAH’a koşunuz.
Ey oğul, Dünya hayatında akıbetinden hiç bir zaman emin olma,

 

Daima ALLAH’a dayan, Ona güven.


Ömrüme yeminle söylerim ki, eğer böyle yaparsan, ALLAH seni kendisine yakınlaştırır.
Sana hakikatleri öğretir. Seni yedirir içirir.
Sana hakikatlerin kapılarını açar.
Seni kendi fazl ve yakınlık sofrasına oturtur.
Önüne nimetler serer, buna karşılık da, senin bu hayatta asla eminlik içinde olmamanı ister.

 

İbni Akilin kardeşi fıkıh alimiydi kendinden çok emindi. Fakat sonradan Hristiyan oldu.


Ve boynunda bir haç Hristiyan diyarlarında dolaşmaya başladı.
Bu sırada kendisini daha evvel tanıyan bir Müslüman ona şöyle bir soru sordu.

 

O fıkıh alimliğin ve zahitliğin ne oldu.


O da cevaben şöyle dedi.
Kurandan şu bir ayetin dışında, bir şey bilmiyor ve hatırlamıyorum.
Ayeti kerime ise; Biz onların yaptıkları herhangi bir amel ve hareketin önüne geçtik de, bunları saçılmış savrulmuş ve hiç bir değeri olmayan zerreler yaptık. Furkan;23.
Kişinin önce özünü, sonra kalbini, sonra nefsini, sonra da bütün uzuvlarını düzeltmesi gerekir.

 

Kişinin içi temiz ise dışında bu görünür.


İçi temiz kişiden güzel ve faydalı fiiller zuhur eder.
Fakat içi kirli ve menfi duygu temayül ve ihtiraslarından temizlenmemiş kişiden de, kötü çirkin ve zararlı fiil ve hareketler zuhur eder.

 

Ey her daim ALLAH’a muhtaçlık duygusu içinde bulunan kişi,


Sabırla bekle.
Pek yakında Aziz ve celil olan ALLAH, sana nazar edecek. Seni yüceltecek,
Sana teveccüh edecek. Sana Azamet mülk ve celal libasını giydirecek.

 

Amin Amin Amin. Vel hamdü lillahi Rabbil Âlemin. ALLAH’ümme salli alâ seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve Alâ Ali Muhammed.



 

Kalpteniman.

 

TEKBİR


 

Bir Rakamı esrarengiz bir rakam.


Dikkat edilirse her hesabın başlangıcı bir rakamı ile başlıyor.
Her çoğalmanın başına Bir rakamı geliyor.
Bir rakamı eşsiz üretken doğurgan oluyor.
Diğer rakamların hepsi bir rakamından geliyorlar bütün rakamların başlangıcı her zaman bir oluyor.

 

Ve bir rakamına bağlı kalmadıkları takdirde rakamların anlamı kalmıyor.


Ve şimdi konunun en anlamlı yerine geldik.

 

Dikkat edilirse, her rakam sıfıra inmedikçe Bir rakamının yanına gelemiyor.


Ve bir rakamına yaklaşan değer buluyor.
Fakat Bir rakamına yaklaşmak için sıfır olmaktan başka çare yok.
Ancak sıfıra düşebilen birin yanına yanaşabiliyor. İşte insan da üstündeki varlıkları atarsa günahlardan kibirden temizlenir, Vücud binasının da kendisinin olmadığını nefsine duyurur her yaratılmış varlıkların HZ. ALLAH’a Ait olduğunu canı gönülden kabul edip sıfıra düştüğü anda,
Kainatın tek Bağımsız varlığı olan yüceler yücesi Rabbisinin sevgi çemberi içinde yerini almış olur.

 

Geçmiş zaman içersinde, Hz. ALLAH’a yakın olmuş kulların buldukları yakınlıkları, ancak varlıklarından soyunarak bulabilmişlerdir.


Kendilerinde varlık görenler kibir ve gururun esiri olanlar kendilerine acizliği yakıştıramayanlar sıfıra düşemiyenler herkese tepeden bakanlar Kâinatın BİR inden uzak yaşamışlardır.
İbrahim Hakkı Hazretleri ne güzel söylemiş:

 

Elvan kişi yol alamaz.


Maksudunu tez bulamaz
Yok, olmayan var olamaz
Varlığını atmak gerek.

 

Hazreti ALLAH Celle Celâlehü cümlemizi varlık kibir ve gururdan soyunarak sıfıra düşen ve Kâinatın Tekbirine yaklaşanlardan eylesin.



 

Vel hamdü lillahi rabbil Âlemin.


ALLAH’ümme salli Alâ seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve Alâ Ali Muhammed.

 

YALNIZ HZ. ALLAH(c.c) KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı olma, hakikatin hilafını söyleme 'Ben İzzet ve Celal sahibi ALLAH’tan korkuyorum ‘diyorsun. Hâlbuki sen Onun gayrinden korkuyorsun. Cinden de, İnsandan da, Melekten de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükut eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya azabından da korkma, ahiret azabından da korkma. Sadece ve yalnız, azap ile azap edecek olan (ALLAH) dan KORK



 

Kalpteniman.

 


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin